• Sonuç bulunamadı

Yiğit Bener ÖZGÜR ROSTO. Resimleyen: Cemil Eren

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Yiğit Bener ÖZGÜR ROSTO. Resimleyen: Cemil Eren"

Copied!
22
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

Yiğit Bener

ÖZGÜR ROSTO

Resimleyen: Cemil Eren

(4)

Yayın Koordinatörü: İpek Şoran Düzelti: Leyla Nebioğlu

Son Okuma: Egem Atik Kapak ve İç Tasarım: Gözde Bitir Tufan

Tasarım Uygulama: Güldal Y urtoğlu

Can Sanat Yayınları Yapım ve Dağıtım Tic. ve San. A Yayıncı Sertifika No: 43514 .Ş.

Maslak Mh. Eski Büyükdere Cad. İz Plaza No: 9/25 Sarıyer , İstanbul Telefon: (0212) 252 56 75 - 252 59 89 F

aks: 252 72 33 cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com

1. Basım: 2014 5. Basım: 1000 adet, Aralık 2021

ISBN 978-975-07-2245-5

© Can Sanat Yayınları A.Ş., 2014 Tüm hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak

kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz.

Baskı ve Cilt: Strateji Kağıtçılık Basım Yayın Ltd. Şti.

Sertifika No: 41579; Adres: Çakmaklı Mah. Hadımköy Yolu Cad. 99/1 Büyükçekmece, İstanbul

(5)

Bu kitabın sahibi:

...

(6)

Yiğit Bener

Çocukluğunun yarısını Fransa’da, yarısını Türkiye’de geçirdi; sonra biraz Belçika’da yaşadı, çok seyahat etti ama artık neredeyse 25 yıldır İstanbul’da yaşıyor. Tıp okudu, biraz doktorculuk oynadı ama şimdi sözlü çeviri yaparak hayatını kazanıyor; bu alanda üniversitede ders de veriyor.

Büyükler için romanlar, öyküler, denemeler yazıyor. Bazen kitap da çeviriyor. Ama en önemlisi, Belçika’da yaşadığı dönemdeki işi, çocuklar için düzenlenmiş bir oyun evinde onlarla oyun oynamak ve masal anlatmaktı.

Bir de kız çocuğu büyüttü (ama o artık kocaman oldu), onunla da çok oynadı, ona masallar anlattı. Eh, madem öyle, o zaman biraz da çocuklar için kitap yazsın tabii, değil mi ama?

YazYazarın yayınevimizden çıkan diğer kitapları:

MATBAACILIK OYUNCAĞI YARAMAZ BABAMLA BETER AMCANIN MACERALARI

(7)

İçindekiler

Babamın Rostroporot Masalı, 11 Rosto’nun Eve Gelişi, 19 Rosto’nun Özgürlük Tutkusu, 35

Rosto’nun Yuvası, 49 Rosto’yu Beslemek Zor Zanaat, 61

Rosto’nun Cinsiyeti, 75

Keşke Rosto da Futbol Oynayabilseydi..., 89 Rosto’yla Kuşadası Yollarında, 100 Rosto’nun Yaz Bahçesinden Kaçışı..., 111

Rosto ve Hırsız, 121 Rosto Kış Uykusuna Yatıyor, 135 Rosto’nun Nenesi Sağ mıdır Acaba?, 145

Rosto’nun Doğum Günü Hediyesi, 155 Sanal Rosto, 169

Rosto’nun Romanı, 181 Özgür Rosto, 193

ÖZGÜR ROSTO

(8)
(9)

Biricik kızım Lal’e...

Baba dediğin, verdiği sözü mutlaka tutmalı.

Ama her söylediği doğru mudur, ona ayrıca bakmalı!

(10)
(11)

“Bir varmış bir yokmuş, Rostroporot adında bir kaplumbağa varmış...”

Rosto hayatıma işte böyle girdi: Babamın anlattığı bir masalla. Rosto kim mi? O benim kaplumbağam.

Sizlere onun öyküsünü anlatacağım. Ama isterseniz önce babamın Rostroporot masalından başlayalım:

(12)
(13)

11

Babamın Rostroporot Masalı

Bir varmış bir yokmuş, Rostroporot adında bir kaplumbağa varmış. Rostroporot her gün işe gider gelirmiş. Çünkü anne babalar gibi kaplumbağaların da her gün işe gitmeleri gerekiyormuş. Ne yapsınlar?

Karınlarını doyurmaları için para kazanmaları lazım- mış. Artık para olmadan hiçbir şey yapılamıyormuş.

Oysa eskiden ne güzelmiş, para diye bir şey yok- muş. Kaplumbağalar özgürce ormanlarda, tarlalarda gezinip birbirlerinden lezzetli otlar, tohumlar, meyve- ler yerlermiş. Ama artık ormanlar yakılmış yıkılmış.

Tarla kalmamış. Yerlerine kocaman binalar yapılmış, çirkin evler dikilmiş. Kaplumbağaların gezip dolaşa- rak karınlarını doyuracakları yer kalmamış. Çaresiz, artık birilerinin yanında çalışmak zorunda kalmışlar.

Orman yerine işe gidip gelmeye başlamışlar.

Rostroporot gerçi işe gitmeyi pek sevmezmiş. Se- vilecek şey de değilmiş hani: Sabahın köründe kalk,

(14)

Yiğit Bener ÖZGÜR ROSTO

12

sıcacık yatağını terk et, apar topar hazırlan, acele bir şeyler atıştırıp fırla! Tıpkı anne babalar gibi... Aslında onlar da sevmez işe gitmeyi. Yine de mecburen gidi- yorlar işte. Çocukların okula gittikleri gibi... Çocuklar da hiç sevmez sabah erkenden kalkmayı. Siz de sev- mezsiniz, değil mi?

Bu nasıl hayat böyle? Çocukken gün ağarmadan kalk okula git. Büyüyünce de işe. Üff! Böyle hayat mı geçermiş? Gel gör ki geçiyor! İşe gide gele hayat ge- çip gidiyor işte... İş mi bu yani?

Neyse, Rostroporot her sabah erkenden kalkar, hazırlanıp işe gider, mesaisi bitince eve dönermiş:

Sabahları ağır aksak, yuvarlana yuvarlana Ros- troporot işe gider... Akşam olunca da ağır aksak, yu- varlana yuvarlana Rostroporot eve döner...1

Gelgelelim, Rostroporot biraz dalgın bir kaplum- bağaymış. Hep bir şeylerini bir yerlerde unuturmuş.

O gün de, her zamanki ağır aksak temposuyla, işe gitmek için yola koyulmuş:

Ağır aksak, yuvarlana yuvarlana Rostroporot işe gider...

1 Burada araya girmem lazım: Çünkü babam bu tekerlemeyi söylerken beni hep çok güldürür: Heceleri uzatır, sonra da sesini inceltip kalınlaş- tırır, “Ağırrrrrr aksak, yuvarrrrrrlana yuvarrrlana, Rostropoooooorot iiii- iişeeee giiiiiiider... Ağırrrr aksak, yuvarrrrrlana yuvarlana Rostropooooo- orot eeeeeeve döööner... iiiiiişeeee giiiiiiider... eeeeeeve döööner...” Yani öyle bir söylüyor ki neredeyse gülmekten donuma işeyeceğim. Geçen gün dönercide yaptığım gibi... Siz de deneyin, tavsiye ederim. Tabii sesinizi inceltmeyi kastediyorum! Sakın yanlış anlamayın...

(15)

Yiğit Bener ÖZGÜR ROSTO

13 Epey yürüdükten sonra birden aklına takılmış: Bu işte bir terslik var. Bir şey eksik sanki ama ne? Derken bir bakmış ki meğer çantasını evde unutmuş! Hayda- aa! Çantası olmadan işe nasıl gidecek? Hadi bakalım!

İşin gücün yoksa o upuzun yolu gerisin geriye bir daha tep!

Kolay mı? Aynı şeyin, kentin öbür ucundaki işine giden anne babanızın başına geldiğini düşünün... Re- zalet! Eee, ne demişler? Akılsız başın cezasını ayaklar çeker. Neyse ki kaplumbağaların dört ayağı var. Bizim gibi iki değil. Ceza böylece biraz daha küçük parça- lara bölünüyor. Ancak öyle ya da böyle, ne yapsın za- vallı Rostroporotcuk? Mecburen tekrar eve dönmüş:

Ağır aksak, yuvarlana yuvarlana Rostroporot eve döner...

Uzun süren bir yolculuktan sonra nihayet evine varmış. Gerçi yol aslında o kadar uzun değilmiş. Ama kaplumbağa bu: Bakmayın siz masallarda tavşanlarla falan yarışabildiğine. Kaplumbağalar o kadar hızlı koşamaz. Ağır aksak, yuvarlana yuvarlana ilerler on- lar. Tıpkı trafikte sıkışan arabalar gibi. Rostroporot da onlar gibi ağır aksak ilerlemiş, sonunda evine varmış. Sağa sola bakınmış, çantasını bıraktığı yerde, masasının üstünde bulmuş. Çantasını almış, tekrar ağır aksak ama sağlam adımlarla yola koyulmuş:

Ağır aksak, yuvarlana yuvarlana Rostroporot işe gider...

(16)

Yiğit Bener ÖZGÜR ROSTO

14

Evden bayağı uzaklaştığı bir sırada, Rostropo- rot’un içine bir kurt düşmüş. Kurt dediysek o uluyan kurtlardan ya da kıvrılan kurtçuklardan değil tabii.

Deyim bu, “Kulağına kar suyu kaçmak” gibi... Kuş- kulandığınızda kulağınıza gerçekten kar suyu kaçar mı... Hele yazın? Kaçmaz! Eh, o zaman bu örnekte de içine düşen kurt gerçek kurt değilmiş elbette. Hem koca kurt, Rostroporot’un içine nasıl düşsün? Olacak iş mi bu? Siz de iyice abarttınız yani! Küçük kurtçuk olsa belki...

Ama o bile düşmemiş. Rostroporot sadece te- dirgin olmuş, bir şeylerden kuşkulanmış, o kadar.

Çantasını açmış bakmış ki asıl en önemli dosyası yok... Biraz düşününce hatırlamış: O dosyayı ak- şam incelemek için kenara koymuştu. Belli ki sonra tekrar çantasına yerleştirmeyi unutmuş! Oldu mu şimdi? Hayda! Hadi bakalım! Bir kez daha gerisin geriye eve!

Ağır aksak, yuvarlana yuvarlana Rostroporot eve döner...

Eve geldiğinde dosyasını başucundaki komodinin üzerinde bulmuş. Almış çantasına yerleştirmiş, sonra telaşla tekrar sokağa çıkmış. Bu gidişle işe geç ka- lacak! Ama kaplumbağa bu! Koşarak da gidemez ki:

Ağır aksak, yuvarlana yuvarlana Rostroporot işe gider...

Yolu yarıladığı sırada, o telaşla evden çıkarken

(17)

Yiğit Bener ÖZGÜR ROSTO

15 kapıyı kilitlemeyi unuttuğunu anımsamış birden. Bu devirde kapıyı iyice kilitlemeden işe gidilir mi? Ya hır- sız girerse? Fena olur. Olmaz mı? Olur! Hem de çok fena olur... Rostroporotcuk, çaresiz, hırsız korkusuyla yeniden eve dönmek zorunda kalmış. Hay Allah! Yine mi? Evet: Yine! Düşmüş yollara:

Ağır aksak, yuvarlana yuvarlana Rostroporot eve döner... Başı döne döne eve döner.

Nefes nefese, yorgun argın, canından bezmiş bir halde eve varmış. Hemen kapıyı iyice kilitlemiş, yeni- den yola koyulmuş:

Ağır aksak, yuvarlana yuvarlana Rostroporot işe gider... Acele acele işe gider...

Tam işe varmak üzereyken, “Bari cep telefonumla arayıp, biraz gecikeceğimi söyleyeyim,” diye düşün- müş. Aferin ona! Gecikmek iyi bir şey değildir elbette.

Ama insan en azından geç geleceğini bildirmeli, değil mi? Bu nezaket kuralı elbette kaplumbağalar için de geçerliymiş. Hem cep telefonu asıl böyle durumlarda kullanılmalı, değil mi?

Ne var ki Rostroporot elini cebine attığında bir şey bulamamış. Başından aşağı kaynar sular dökül- müş. Yani yanlış anlamayın, zavallı kaplumbağacık gerçekten fokur fokur kaynayan suda pişmiş değil tabii: Bu kadar acıklı bir şey anlatır mıyım hiç? Bu sa- dece bir deyim! Çok sıkıcı, üzücü bir durumla karşı- laşmak demek... Rostroporot’un da çok canı sıkılmış:

(18)

Yiğit Bener ÖZGÜR ROSTO

16

Meğer cep telefonunu evde unutmamış mı? Felaket!

Cep telefonu olmadan ne yapacak? Nasıl çalışacak?

Nasıl yaşayacak? Nasıl nefes alacak?

Gerçi eskiden kaplumbağaların cep telefonları yokmuş: Yüzyıllar boyunca onsuz pekâlâ yaşayabil- mişler. Yolda yürürken bile her an birilerine telefon etme bağımlısı değillermiş yani. O zamanlar olur olmaz yerlerde bile durmadan cep telefonu çalmıyor- muş. (Hele o garip çalgılı türkülü melodilerle!) Arka- daşlarıyla bir yere gittiklerinde birbirleriyle sohbet ederlermiş: Karşısındakinin varlığını unutup başka- sıyla telefonda gevezelik etmezlermiş...

Ancak artık kaplumbağalar bile çağa ayak uydur- muşlar. Cep telefonu olmadan tuvalete dahi gidemez olmuşlar. Peki bu durumda, Rostroporot cep telefon- suz işe gidebilir mi dersiniz? İnsaf! Nasıl gitsin? Ola- cak iş değil yani... O halde? Haydi bakalım... Gerisin geriye, marş marş:

Ağır aksak, yuvarlana yuvarlana Rostroporot eve döner... döner, döner, bir daha döner!

Eve varınca Rostroporot cep telefonunu kolayca bulmuş: Salondaki şarj aletinde takılı kalmış meğer.

Telefonu iyice de ısınmış hani, neredeyse elini yaka- cak kadar. Çok uzun süre kulağınıza tuttuğunuzda ısındığı gibi... Çok konuştuğunuzda kafanızın içi de kim bilir ne kadar ısınıyordur! Neyse, cep telefonunu hemen cebine yerleştirmiş, kapıyı özenle kilitlemiş.

(19)

Yiğit Bener ÖZGÜR ROSTO

17 Üstelik bu kez çantasını da unutmadan, olabildiğince hızlı adımlarla yeniden yola koyulmuş:

Ağır aksak, yuvarlana yuvarlana Rostroporot işe gider... Nefes nefese işe gider...

En sonunda, önceden telefon etmeye bile vakit bulamadan, oflaya puflaya, kan ter içinde, burnun- dan soluyarak işe varmış Rostroporot. Ancak işe vardığında bir de ne görsün? İşte kimse yok. Her yer kapalı. Nasıl olur?

Sağa sola bakınmış. Az ötede bir yerlerde bek- çiyi görmüş. Yanına varmış, sormuş, “Nereye gitti herkes?” Bekçi şaşırmış. Sonra da gülmeye başla- mış, “Nereye gidecekler, Rostroporot beyciğim? Hiç gelmediler ki! Farkında değilsiniz galiba ama bugün pazar. Tatil günü. İşyeri kapalı. Pazar günleri bir tek ben gelirim, boş binaya bekçilik etmeye... Ne gerek varsa!”

Rostroporot beyninden vurulmuşa dönmüş! Yani kendini sanki kafasına kurşun yemiş kadar kötü hissetmiş. Böyle de şapşallık olmaz ki... Biricik tatil günü işe gidip gelmeyle, işi düşünüp iş yüzünden te- laşlanmayla geçirilir mi? Bu ne anlamsız bir iş!

Aslında bazı anne babalar da hep öyle yapmazlar mı? Tatilde bile iş düşünüp eve iş getirmezler mi?

Olacak iş mi bu? O zaman çocuklara kim masal anla- tacak? Kim onlara kitap okuyacak? Kim onlarla oyun oynayacak? Değil mi ama?

(20)

Yiğit Bener ÖZGÜR ROSTO

18

Gerçi Rostroporot’un durumu biraz farklı...

Onunki dalgınlıktan! Ama iş böyle bir şeydir işte.

İnsanın aklı fikri işte kalır. İşten başka bir şey düşü- nemez hale gelir. İşinin esiri olur. Tatil günleri bile işi unutmasını bilmeyenlere “işkolik” deniyormuş. Al- kolik der gibi... Kolik bebeğin ağlaması gibi, durmak bilmezlermiş böyleleri. İyisi mi, iş işten geçmeden siz bu işe el koyun: Anne babanız da bu hastalığa yakalanmasın. Çünkü işin kötüsü, eğer işi oluruna bırakırsanız işin içinden çıkamazsınız!

Rostroporot’a gelince, tatil işini yüzüne gözüne bulaştırmanın üzüntüsüyle kahrolmuş elbette. Ama ne yapsın zavallı Rostroporotcuk? Olmuş bir kere. O da çaresiz, tekrar evinin yolunu tutmuş:

Ağır aksak, yuvarlana yuvarlana Rostroporot eve döner... Süklüm püklüm eve döner...

(21)
(22)

ISBN 978-975-07-2245-5

Yiğit Bener ÖZGÜR ROSTO

Evcil bir hayvanının olmasını çok isteyen Lal’e babası bir kara kaplumbağası alır. Adını Rostroporot koysalar da onu Rosto

diye çağırmaya başlarlar. Bir kız çocuğu ve kaplumbağanın birlikte büyümesinin hikâyesi anlatılıyor bu kitapta!

Kaplumbağalar evlerini sırtlarında taşımaz!

YAŞ 10 11 12 +

Referanslar

Benzer Belgeler

Öğrencilere; 9/8’lik aksak ritimli ölçüleri öğretirken temel olarak kaç tane yarım notadan oluştuğu gösterilir. 9/8’lik aksak ölçüleri farklı

“İnsan Kaynakları Yönetiminde İşe Alma Yöntemleri: Japonya’da İşe Alma Yöntemleri İle Türkiye’de İşe Alma Yöntemlerinin Karşılaştırılması” başlığı ile

Derken yola giden kahraman da Atsız’ı duymuşçasına küçücük dünyasından kopup kara lastiklerinden kara ışıltılar bırakıp giden otobüslerden birine atar bavulunu,

 Bunun için de tarımla uğraşanların her şeyden önce, bitkilerin gelişebilmeleri için nelere.  Bu soruya hemen hemen

Radikal ağrılı başarısız bel cerrahisi sendromu (Failed Back Surgery Sendromu), Radiküler ağrı sendromu veya disk hernisine bağlı radikülopati, Postlaminektomi

Buna göre, biçildiği tarlada toprak üstüne ince bir biçimde yayılarak doğal şartlara açık bir yöntemle kurutulan hasıl (Kt) grubunu, hava akımına açık bir çatı

Brain CT angiography and perfusion revealed a statistically significant decrease of cerebral blood flow (CBF) in the total brain parenchyma and basal ganglia, and a decrease of

Bu küçük çalışmada özellikle Boğaziçi'nde ve Marmara'da görülen, yerli ya da mevsimlik balıkların resimleriyle birlikte Latince, Türkçe adları, dış