• Sonuç bulunamadı

SOSYAL BİLİMLER MESLEK YÜKSEKOKULU YENİ İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ DERS NOTU Mart 2014

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "SOSYAL BİLİMLER MESLEK YÜKSEKOKULU YENİ İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ DERS NOTU Mart 2014"

Copied!
31
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

SOSYAL BİLİMLER MESLEK YÜKSEKOKULU YENİ İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ DERS NOTU

Mart 2014

Değerli öğrenciler sizler için hazırlanan bu notta aşağıdaki konulara ilişkin bölümler bulunmaktadır.

1. İletişim nedir? İletişim süreci ve öğeleri nelerdir?

2. İletişim türleri nelerdir?

3. Yeni iletişim teknolojileri / araçları nelerdir?

4. E yayıncılık / dijital yayıncılık nedir? E yayıncılıkta iş modelleri nelerdir? Geleneksel ve yeni e yayıncılık araçları nelerdir? E yayıncılığın avantaj ve dezavantajları nelerdir?

UYARI : BU DERS NOTLARI ÇAĞRI HİZMETLERİ PROGRAMI ve İŞLETME YÖNETİMİ PROGRAMI ÖĞRENCİLERİ İÇİN HAZIRLANMIŞTIR.

Ders notunuzdaki konuları örnekleri ile beraber düşünmeye gayret gösteriniz. Bir şeyleri ezberlemekten ziyade öğrenmeye anlamaya gayret edin. Sınavlarında başarılar dilerim.

Öğr. Gör. Ömer Faruk ÖZGÜR BÖLÜM 1 İLETİŞİM NEDİR?

İLETİŞİM TANIMLARI

 İletişimle ilgili literatürde yaklaşık 200 e yakın tanım bulunmaktadır.

 Communication kavramı köken olarak “com” “ile” “ ile beraber” anlamına gelen kelime ve “union”

“birlik” anlamına gelen iki kökün birleşmesi ile “communication” “ile birleşme” veya “ile beraberlik”

anlamını taşır. Aynı kökten “community ( cemaat)” ve “communion ( Cemaatle birleşme) ” kavramları da gelir.

 Bazı iletişim tanımları şöyledir:

 Düşüncenin sözel olarak karşıdakilerle değiş tokuşu.

 İki kişinin birbirini anlaması, insanın karşıdakine kendisini anlatabilmesi.

 Duyguların, bilgi ve becerilerin aktarılma süreci.

 Kaynaktan çıktıktan sonra iletiyi alan için bir uyaran olan davranış.

 Kaynağın karşı tarafı etkilemeyi amaçlayan davranışı.

 Duygu, düşünce, ya da bilgilerin usa gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması( TDK )

 Mesaj alıp gönderme, karşılıklı anlam alışverişi, paylaşımıdır.

 Kaynak ve alıcı arasında, bir kanal aracılığıyla anlaşılabilir mesajların alınıp yollanması sanatıdır.

 İletişim, bilginin, fikirlerin, duygunun, becerinin vb’nin simgeler kullanılarak iletimidir. ( Berelson ve Steiner )

 İletişim anlam arama çabasıdır; insanın başlattığı, kendisini ve çevresini yönlendirecek ve değişim ihtiyacını karşılayacak şekilde uyarıları ayırt etmeye ve örgütlemeye çalıştığı üretken bir edimdir(

Barnlund,).

 İletişim esas olarak simgeler aracılığıyla bir kişiden ya da gruptan diğerine ( veya diğerlerine ) bilginin, fikirlerin, tutumların veya duyguların iletimidir.

 İletişim sayesinde dünyayı anlamlı kıldığımız ve bu anlamı başkalarıyla paylaştığımız insani bir süreçtir(

Masterson. Beebe ve Watson, 1983).

 İletişim beraberlik, anlaşma, paylaşmadır.

 İletişim bir süreçtir.

(2)

2

 Süreç zaman ve yer içinde mesaj göndericilerini ve alıcılarını bağlama hizmetini gören faaliyettir ( Dillman ).

 Sosyal psikolojide iletişim: sosyal içinde yaşayan psikolojik bireyin kendini ve dışını algılaması ve karşılıklı etkileşimde kendini ifade etmesi ile anlamlandırılır.

İLETİŞİM SÜRECİ veya İLETİŞİM MODELİ

İLETİŞİM SÜRECİNDEKİ ÖĞELER :

İletişim sürecindeki öğeleri kısaca açıklamak gerekirse ;

Kaynak veya ( Gönderici) : Karşı tarafa mesaj göndermek isteyen, iletişimi başlatan kişi, kişileri kurumlardır.

Alıcı veya ( Hedef ) : Mesajın ulaşması amaçlanan kişi, kurum ya da topluluktur.

Mesaj veya ( İleti ) : Kaynak, alıcıya göndermek istediği bilgiyi, fikri, düşünceyi ya da duyguyu bir mesaj haline getirir. Mesaj, kaynak kodlayıcının fiziksel bir ürünüdür; kaynağın iletmek istediği anlamı temsil eder ve büyük ölçüde alıcıya ulaşacak anlamı belirler.

Kodlama : İletişimde bulunmak isteyen kişi (kurum ya da topluluk), mesajını yazarak, konuşarak, belirli semboller, işaretler kullanarak, belirli bir davranış veya tutum içine girerek ya da jestlerini ve mimiklerini kullanarak ifade edebilir. Buna mesajı kodlama denir. Mesaj kodlama, bir anlam sistemidir ve mesajın nasıl düzenleneceğini saptar.

Kod Açma: İletişim sürecinin tamamlanabilmesi için, kodlanıp gönderilen mesajın karşı tarafa ulaşması ve karşı tarafça aynı biçimde anlaşılması gerekir. Bu da mesajın açıklanmasıdır. Bu sürece kod açma veya kod çözme denilir.

Kanal veya ( Araç ) : Kaynak, kodladığı mesajı alıcısına belirli bir araçla, iletişim kanalını kullanarak iletir. Kanal, mesajın iletilmesini sağlayan ortamdır. Bu ortam ışık dalgaları, ses dalgaları, radyo dalgaları, telefon kabloları ya da sinir sistemi olabilir. Araç ise, kanal aracılığıyla iletilecek mesajı sinyale dönüştüren teknik ya da fiziksel nesnedir.

(3)

3 Ses, gazete, dergi, kitap, broşür, mektup, film, radyo, televizyon, telefon, bilgisayar ve modem, faks vb. birer iletişim aracıdır. İletişim sürecinde kullanılan kanal ve iletişim aracı, yazılı, sözlü, sözsüz, görsel, simgesel ya da elektronik gibi farklı iletişim yöntemlerini oluşturur.

Geri Bildirim veya ( Geri Besleme ) veya ( Dönüt ) : Alıcı, mesajın kodlarını çözdükten ve ona bir anlam verdikten sonra bir kaynak durumuna dönüşür. Başka bir deyişle, alıcı, almış olduğu mesajı yanıtlamak üzere seçtiği bir kanaldan, bir iletişim aracı kullanarak bu kez kendisi bir gönderici olarak yeni bir mesaj hazırlar ve bu mesajı kaynağa iletir. Buna geribildirim adı verilir.

İletişim sürecinin tamamlanmasını sağlayan unsur, kaynağın gönderdiği mesajın alıcıya tam ve doğru biçimde ulaşıp ulaşmadığını açıklayan geribildirimdir. Çünkü iletişimde amaç karşılıklı anlama, kabul etme ve işbirliğini sağlamadır.

Gürültü : Bazen mesajın tam olarak anlaşılmasına engel olan kişisel iletişim kanalını etkileyen fiziksel mesajın kodlanmasından kaynaklanan anlam bilimsel (semantik), zamansal faktörler gibi etkenlerle iletişim başarıyla sonuçlanamaz. Bu gibi unsurlara gürültü denir.

İletişim sonucunun başarılı olup olmadığı ise, geribildirim sayesinde ortaya çıkar. Örneğin, yolda karşılaştığınız bir kişiye bir adres soruyorsunuz. Ama o kişiden yanıt alamıyorsunuz. Bunun nedeni, kişinin sizin söylediklerinizi duymaması olabilir (kişisel faktör) ya da kişi sizin konuştuğunuz dili bilmiyordur (kabul alanı dışında). Peki, bu kişilerin mesajınızı alamadığını nasıl anlayacaksınız? Tabii ki geribildirim sayesinde. O kişilerin mimikleri, el kol hareketleri ya da hiç bir tepki vermemeleri size geribildirim sağlayacaktır.

BÖLÜM 2 İLETİŞİM TÜRLERİ İLETİŞİM TÜRLERİ

Yönüne Göre İletişim Türleri 1) Tek Yönlü İletişim 2 ) Çift Yönlü İletişim

Düzeylerine Göre İletişim Türleri 1 ) Toplumun tümünü içeren düzey 2 ) Örgütsel düzey

3 ) Gruplar arası düzey 4 ) Kişilerarası düzey 5 ) Kişisel düzey

GRUP İÇİ İLİŞKİLERİNİN YAPISINA GÖRE İLETİŞİM TÜRLERİ

1 ) İnformel İletişim ( Resmi Olmayan İletişim – Biçimsel Olmayan İletişim) 2 ) Formel İletişim ( Resmi İletişim – Biçimsel İletişim )

Formel İletişim ( Dikey / Yatay / Çapraz İletişim ) şeklinde üçe ayrılabilir, veya

Formel İletişim ( Yukarıdan Aşağıya – Aşağıdan yukarıya / Yatay / Çapraz ) şeklinde dörde ayrılabilir.

KULLANILAN İLETİŞİM KANALINA / ARACINA GÖRE İLETİŞİM 1 ) Görsel İletişim

2 ) Yazılı İletişim

(4)

4 ZAMAN VE MEKÂN İTİBARİYLE İLETİŞİM

1 ) Yüz yüze iletişim 2 ) Uzaktan İletişim

KULLANILAN KODLARA GÖRE İLETİŞİM 1 ) Sözlü İletişim

2 ) Sözsüz ( Beden Diliyle İletişim ) 3 ) Yazılı İletişim

KULLANILAN TEKNOLOJİYE GÖRE İLETİŞİM 1) Kablolu İletişim

2) Kablosuz iletişim 3) Uydu İle İletişim TEK YÖNLÜ İLETİŞİM

Alıcıdan kaynağa geri dönüş zayıftır.

Genellikle yukarıdan aşağıya iletişim görülür.

ÇİFT YÖNLÜ İLETİŞİM

Alıcıdan kaynağa geri dönüş kuvvetlidir.

Çift yönlü iletişimde kaynak ve alıcı / hedef rollerini değiştirirler.

Tek ve Çift Yönlü İletişimin Karşılaştırılması Tek yönlü iletişim, daha hızlıdır.

Çift yönlü iletişimde, daha sağlıklı iletişim kurulur.

Çift yönlü iletişimde, hedef güven duygusu içindedir.

Çift yönlü iletişim, gürültü ve dış etkilere daha fazla maruz kalır.

Çift yönlü iletişim, daha demokratiktir.

TOPLUMSAL İLETİŞİM

Amaçları ; toplumu bilgilendirme, bir konuyu anlatma, birilerini suçlama veya koruma gibi durumlarda da görülür.

Kitle iletişim araçları öncesi, ağızdan ağıza, kulaktan kulağa vb Sonra gazete, radyo, televizyon, internet vb kullanılır oldu.

ÖRGÜTSEL İLETİŞİM

Hem örgüt içinde, hem de örgüt dışında ve diğer örgütlerle iletişim GRUPLAR ARASI İLETİŞİM

İki veya daha fazla kişiden oluşan grupların arasındaki iletişim KİŞİLER ARASI İLETİŞİM

İki veya daha fazla kişinin birbiri ile iletişimi

(5)

5 KİŞİSEL İLETİŞİM / KENDİSİYLE İLETİŞİM

Kendi iç dünyasına yönelme, Kendini tanıma ve anlama

INFORMEL ( RESMİ OLMAYAN ) İLETİŞİM

Formel iletişimin yanında , alternatif bir iletişim alanıdır.

Dedikodu ve söylenti şeklinde FORMEL ( RESMİ ) İLETİŞİM TÜRLERİ A ) Yukarıdan Aşağıya İletişim

Hiyerarşik yapı içinde, emir komuta zinciri, üstlerden astlara Genellikle yazılı iletişim kullanılır

B ) Aşağıdan Yukarıya İletişim :

Çalışanların üstleriyle, yazılı veya sözlü iletişime geçmesi Aşağıdan yukarıya doğru iletişimde bazı engeller:

a) Üst yönetime kolayca ulaşamama b ) Bilgilerin farklılaşması

c ) Yöneticinin bu iletişim tipine karşı olması d ) Çalışanların statüleri

e ) İşletmenin gelenekleri C ) YATAY İLETİŞİM

Aynı statüdeki kişilerle iletişim.

D ) ÇAPRAZ İLETİŞİM

Mesaj doğrusal yönde değil, çapraz olarak akmaktadır.

GÖRSEL İLETİŞİM

Televizyon, internet gibi araçlarla yapılan iletişim YAZILI İLETİŞİM

Yazı yoluyla kurulan iletişim YÜZ YÜZE İLETİŞİM

Kişilerin aracısız olarak yüz yüze iletişim kurmaları Geri besleme daha yüksek ve hızlı olur

UZAKTAN İLETİŞİM

Teknolojik aracılarla kurulan iletişim

Telefon, e posta , internet gibi araçlar kullanılmaktadır.

SÖZLÜ İLETİŞİM

Sözel unsurların kullanıldığı iletişim. Yüz yüze konuşma veya telefonla konuşma sözel iletişim örnekleridir.

(6)

6 SÖZSÜZ BEDEN DİLİYLE İLETİŞİM

Jest, mimikler yardımıyla iletişim YAZILI İLETİŞİM

Yazı aracılığıyla kurulan iletişim. Mektup, e posta, dilekçe vb. yazılı araçlarla kurulan iletişim.

KULLANILAN TEKNOLOJİYE GÖRE

1) Kablolu / Telli İletişim : Birden fazla iletişim aracının kabloyla birbirine bağlanması ile iletişim

2) Kablosuz / Telsiz iletişim : İletişim araçlarının kablo vasıtası olmadan, kablosuz şekilde kurduğumuz iletişim.

Cep telefonu ile kurulan iletişim, veya kablosuz internet bağlantıları ( wireless) gibi.

3) Uydu İle iletişim : Uydu araçları kullanılarak gerçekleştiren iletişim. Uydu telefonları, uydu internet gibi.

DERS NOTLARININ BUNDAN SONRAKİ BÖLÜMLERİ AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİNİN YENİ İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ ADLI E KİTABINDAN ALINMIŞTIR.

T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2925 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1882 KİTABIN TAMAMINA AŞAĞIDAKİ LİNKTEN ULAŞILABİLİR.

http://eogrenme.anadolu.edu.tr/Sayfalar/default.aspx

BÖLÜM 2 İLETİŞİM ve YENİ İLETİŞİM İLETİŞİM ARAÇLARI TARİHİ

İletişim olgusunun temelinde paylaşma ihtiyacının giderilmesi isteği bulunur. İlk çağ insanlarının mağara duvarlarına yaptığı çizimler, kazımalar, boyamalar, resimler günümüze kadar ulaşmıştır. Çevrelerindeki yaşam, hayvanlar, doğadan ve gündelik yaşamdan bazı ipuçları günümüze kadar bu resimler sayesinde ulaşmıştır. Ateş ve dumanın da o dönemlerde iletişim aracı olarak kullanıldığı, uzak yerleşimlerdeki insanların, duman kullanarak, haberleşmeyi sağladıkları bilinmektedir. Yazının henüz bilinmediği çağlarda insanlar, bir çakıl taşını, kırık bir dalı ya da şimdi hayalini kuramayacağımız türde bir malzemeyi, iletişim aracı olarak kullanmışlardır.

Belki bir düşmanın varlığını haber vermek için, belki bir vahşi hayvanın bölgede olduğunu anlamak, ya da anlatmak için kullanmış olabilirler. Afrika tamtamlarının işitsel iletişim araçlardan biri olduğu da bilinir. Çağımıza daha yakın ancak yine yazının olmadığı tarihlerde Bizans İmparatoru, İmparatorluk sınırlarında düşmanın sınırdan geçtiğini haber alabilmek için bir ateş ve fener hattı kurdurmuştur. Benzeri basit yöntem Papalık seçimlerinde kullanılmaya devam etmektedir. Papalık seçimleri sırasında, yeni Papa’nın kim olacağı belirlenemediği sürece oy pusulaları siyah duman çıkaracak şekilde yakılmaktadır. Vatikan'ın bacalarından çıkan siyah duman, halef belirlenemediği anlamına gelir. Seçim sonuçlandığına Vatikan'ın bacalarından beyaz duman çıkartılarak "yeni Papa seçildi" mesajı verilir. Bu örnekte görüldüğü gibi, duman ve dumanın rengi, üzerinde uzlaşılan iki görüşten birini anlatmak, bir mesaj vermek için kullanılmıştır.

İnsan bu basit anlatımı geliştirmenin yollarını bulmuştur. Daha detaylı mesajlar ve bilgi eklemek istemiştir.

Yazının bulunmasından önce bilginin aktarılabileceği bir yöntem olan söz, insan hafızasından destek almaktaydı.

Bununla ilgili bir hikâye vardır. İ.Ö. 490 yılında bir maraton koşucusu, Yunanlılar’ın Perslere karşı kazandığı zaferi anlatmak için 42,195 kilometre boyunca koşar. Ülkesinin zaferini bir nefeste anlatır, ama bitkinlikten orada ölür.

Taşıdığı haberle bütünleşen maratoncunun, haberini ulaştırdıktan sonra ölümü simgesel olarak, sözün uçuculuğunu da anlatmaktadır. İnsanın hafızasına kayıtlı bir mesaj, insan hayatta kaldığı sürece var olabilir. Yazı bu mesajın kaydedilmesine aracılık eder. Yazının bulunuşu ile haberi uzaklara ulaştırmayı sağlayan hayvanların ehlileştirilmesi aynı dönemlere denk gelmektedir. At, bir koşucuya göre iki kat daha hızla, haberi bir noktadan diğerine taşıyabilir. Ya da bir Hecin devesi, çölde günde 80 kilometre yol gidebilir. Örneğin; Persler, mesajlarını göndermek için at ve devenin yanı sıra posta güvercini de kullanıyorlardı. Güvercinlerin kullanımı İslam Fetihleri sırasında artmışsa da Haçlı orduları, İslam Orduları’nın posta güvercini kullanımından fayda gördüklerini öğrenmişlerdir. Ancak güvercinler sınırlı miktarda mesaj taşıyabilmeleri ve düşman ordularının şahinleri tarafından yakalanınca mesajın açığa çıkması, şifrenin icat edilmesine de neden olmuştur. Bu durum günümüzün şifre ve şifre çözümünün de başlangıcı olarak kabul edilebilir.

Tarihte bilinen en eski “resmi posta merkezi”nin Pers Ahameniş İmparatorluğu zamanında olduğu sanılmaktadır. Bu uygulama daha sonra Helen, Roma ve Bizans İmparatorlukları’na daha sonra da Müslüman dünyasına yayılmıştır. Gün geçtikçe sözün egemenliğinden yazının egemenliğine geçilmiş, sözle yapılan anlaşmalar, yerini yazıya bırakmaya başlamıştır.

İlkçağ medeniyetlerinden beri haberin dolaşabileceği, insanların daha yoğun şekilde bulunduğu, panayır, agora, forum, tapınak gibi yerler bulunurdu. Eski Yunan ve Roma’da günün haberleri pazar yerinde ya da agorada ilan edilirdi. Bir tür resmi gazete duvara asılır ve Romalılar’ın okuması için sunulurdu. Bugünkü gazetelerin atası

(7)

7 sayılabilecek, bu duvarlara asılan el yazması ilanlarda, senato kararları, mal fiyatları gibi çoğunluğu ilgilendiren haberler bulunurdu.

XV. ve XVI. yüzyıl boyunca günümüzde okuduğumuza yakın gazetelerin elyazması olan öncülleri gelişmeye devam etmiştir. Zamanla bilgi dolaşım ağı kurulmuştur. Almanya ve İtalya’nın büyük iş merkezlerinden ekonomik ve politik durum hakkında çıkan haberler, arka arkaya eklenerek çoğaltılmaya başlanmıştır. Bu sırada bu gün Fransa’nın Almanya sınırında bulunan Strasbourg’da 1438’de Johannes Gutenberg metal harflerle basım tekniği bulmuş ve matbaaya uygulamıştır. Ancak bu noktada hatırlanması gereken, matbaanın ilk kez kullanımının Uzakdoğu’da olduğudur. İlk matbaa, ağaç oyma tekniği ile M.S. 593 yılında Çin’de kurulmuştur. İlk basılı gazete ise M.S. 700 yılında Pekin’de çıkmıştır.

Gutenberg’in daha sonra tipo baskı olarak adlandırılan matbaa tekniği, sanayi devrimiyle birlikte yerini modern baskı makinalarına bırakmış ancak matbaacılık endüstrisinin de temeli olmuştur.

İkinci Beyazıt, Engizisyon’dan kaçan Yahudiler’i topraklarına kabul ettiği zaman, beraberlerinde matbaacılık tekniğini de getirmişlerdir. Böylece Osmanlı İmpratorluğu’nda ilk matbaa İspanyol göçmen David Samuel İbn Nahmias kardeşler tarafından 1493 yılında, kurulmuştur, Tevrat ve dini kitaplar basmalarına izin verilmiştir. Bu matbaadan 234 yıl sonra İbrahim Müteferrika, Lale Devri olarak bilinen dönemde 1727 yılında matbaa kurmuştur. Müteferrika’nın matbaasında basılan ilk kitap, Kitab-ı Lügat-ı Vankulu’dur (Vankulu Sözlüğü).

Batı’da basılı ilk kitap 1473’te Lyon’da yayınlanmıştır. Kitap basımını takiben basılı haberler ortaya çıkmıştır.

Başlangıçta belli bir düzeni olmayan bu yayınlar XV. yüzyıl sonlarından XVI. yüzyıl başına kadar basılı haberin ilk evresi olarak kabul edilebilir. Fransa’da düzensiz olarak yayınlanan gazetelere occasionnel adı verilir. İtalya’da gazetelere bozuk para anlamına gelen “gazetta” kelimesinden türeyen gazette adı verilir.

Dünya tarihi açısında bakıldığında ise ilk haber toplama ve dağıtma gazetesi sayılabilecek araç, M.Ö. 59 yılında Roma Senatosu’nca çıkarılıp, dağıtılan, okuma bilen Romalılar’ın okuma bilmeyenlere yüksek sesle okudukları, Acta Diurna’dır.

Basılı haberin ikinci evresi olarak kabul edilebilecek olan gelişme, yayınların belli bir düzenliliğe ulaşmasıdır. Bu, haberi üreten, haber, ve okuyucu arasında belli bir bağın oluştuğunun göstergesi olarak da kabul edilebilir. İlk süreli yayın olarak “gelecek yıl” anlamına gelen “Almanak” gösterilebilir. İlk takvim ise, Mainz’da çıkmıştır ve tarihi; 1448’dir. Gerçek anlamda süreli yayının doğuşu XVII. Yüzyılın başları kabul edilebilir. Bu türün ilk örneği olarak Hollanda’da, başlangıçta düzensiz olsa da, 1605 Mayıs ayından itibaren çıkan Nieuwe Tydinghen gösterilebilir.

Basının XVIII. yüzyıla kadar yaşadığı gelişme elbette toplumsal yaşam, ekonomi ve politika ile de iç içe geçmiştir.

Basının bir güce dönüştüğü, devletin yönetim kademeleri kadar, ekonomi çevreleri tarafından da fark edilmiştir.

Hatta basının dördüncü güç olarak adlandırılması bu döneme rastlar. Bu terimi ilk kullanan İngiliz politika yazarı Edmund Burke’dur. Burke bu terimi, yasama, yürütme ve yargı’dan sonra kitleleri baskı altına alma, yönetme ve yönlendirme potansiyeli olan basın için kullanmıştır. Günümüzde de medyanın dördüncü güç olduğu görüşü kabul görmektedir.

Gazetelerde, sadece genel haber değil, cemiyet haberleri ve kamu işleri üzerinde ağırlığını koymaya çalışan fikir yazıları da bulunuyordu. Ancak zamanla, reklam, gazetelerin yazılı içeriği ile ticari reklamın sınırlarının inceldiği örtük reklam, tefrika olarak bilinen arkası yarın hikâyeleri gazete sayfalarında kendisini göstermeye başlamıştır.

Balzac, George Sand, Victor Hugo, Alexandre Dumas gibi zamanın büyük Fransız romancılarının eserlerinin de bu şekilde yayınlandığı bilinir. Tefrika romanların, ertesi gün merak uyandıracak şeklide bitirilmesi, günümüzde televizyon dizilerinden bildiğimiz yaklaşımın öncüsü sayılabilir.

İletişim araçları ve gazetecilik tarihi ile ilgili daha fazla bilgiye Jean- Noel Jeanneney’in, Esra Atuk tarafından çevrilmiş, Yapıkredi Yayınları’ndan 1998 de çıkan, Başlangıcından Günümüze Medya Tarihi, adlı kitabı okuyabilirsiniz.

Yaşamın temel öğelerinden biri harekettir. Ancak insanlar uzun yıllar nesneleri yüzey üzerine hareketli kaydedememiş, durağan şekilde kaydetmişlerdir. Mağara resimlerinden beyaz perdeye hareketli görüntünün yansıması için yüzyıllar geçmiştir. Beyaz perdeye ışık ve optik yoluyla resimlerin yasıtılabilmesi o dönemde büyük merak uyandırmış, toplumun ilgisini çekmiştir. Bu tarihe kadar yüzey üzerine yansıtılabilen görüntüler, durağan görüntüler olmuştur. Ancak 1800’lü yıllara gelindiğinde insan yaşamını değiştiren birçok buluşun yapıldığı dönemde, hareketli görüntü adına bir buluş gerçekleştirilmiştir. Bu buluş kameradır. Kameranın gelişim sürecinde de hareketin algılanması çok önemlidir. Ayrıca görüntüde hareketin oluşumu da, en az onun kadar önemli bir olaydır. Fotoğraf makinesi aracılığı ile görüntünün kaydının yapılabilmesi 1850’li yıllarda olabilmiştir.

Fotoğraf makinesi aracılığı ile ışık ve optik yoluyla, ışığa duyarlı yüzeye görüntü kaydedilebilmiştir. Fotoğraf tekniği, hareketi kaydetme çalışmalarında da kullanılmıştır. Bu sayede görüntünün kaydedileceği yüzeyin geliştirilmesi için de çalışmalar gerçekleştirilmiştir.

Bu çalışmaların ilk döneminde, cam yüzeyler ya da maden alaşımlı levhalar kullanılmıştır. Selüloit tabanlı yüzey 1888’de geliştirilmiş ve iki yıl içinde üretimi başlamıştır. Selüloit tabanlı bu malzeme film olarak adlandırılmıştır.

Kamera ise kabaca, görüntüden yansıyan ışığı kaydeden cihaz olarak tarif edilebilir. Görüldüğü gibi ihtiyaçlar icatları, icatlar da yeni ihtiyaçları beraberinde getirmiştir. Kamerayı takiben filmin icadı, hareket halindeki nesnelerin durağan görüntülerinin peş peşe kaydedilmesi için yapılacak çalışmaların öncüsü olmuştur.

Görüntünün bir zemine kaydı, kayıt yapılan zeminin geliştirilmesi, hareketli görüntünün yansıtılabileceği aracın icat edilmesi birbirini takip eden birbirinden beslenen ve uzun zaman içinde gerçekleşen olaylardır. Halka açık

(8)

8 ilk başarılı film gösterimin tarihi ise, 1895’dir. Auguste ve Louis Lumiere adlı iki Fransız kardeş, geliştirdikleri sinematograf ile Paris’te perdeye yansıtarak ilk film gösterimini gerçekleştirilmiştir. Lumiere kardeşler 35 mm film şeridi kullanan ve aynı zamanda gösterici olarak çalışan bir kamera icat etmişlerdir. Kamera, 35 mm kameralar uzun yıllar kullanılmış, çekimler ve gösterimler yapılmıştır. Dünya çapında ilgi çeken sinema İkinci Dünya Savaşı zamanlarına kadar büyük ilgi görmüştür. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da televizyon çalışmaları hızlanmıştır.

Zamanla ihtiyaçlar doğrultusunda gelişen teknoloji, teknoloji aracılığı ile de geliştirilen görüntü alma, kaydetme, saklama teknikleri çeşitlenmiştir. Kameralar sadece görüntüyü saptama ile kalmamıştır.

Boyutları, özellikleri değişmiş, kullanım ihtiyaçlarına göre de kameralar geliştirilmiştir. Öte yandan, gelişmeler gerçekleşirken teknolojinin de gelişmesi devam ettiği için kameralar ile birlikte kullanılan sistemler de çeşitlenmiştir.

Açık Öğretim Fakültesi yayınlarından 2010 yılında çıkan, Hakan Uğurlu’nun Editörlüğünü yaptığı Kamera Tekniğine Giriş adlı kitabın ikinci bölümünde film ve video kameraları ile ilgili detaylı bilgi bulunmaktadır. Genel hatları ile tarif edilmeye çalışıldığında telefonun farklı mekânlarda bulunan kişiler arasında, karşılıklı ve anında mesaj alışverişine, diğer deyişle iletişime, olanak sağlayan araçlardan biri olduğu söylenebilir. Teknik olarak sadece bir iletişim ve enformasyon aracı olarak görünebilir, ancak aynı zamanda kültür, kimlik, siyaset ve ekonomi alanlarında rolü bulunan bir araçtır. Daha önce bazı denemeler olmuşsa da Graham Bell’in, 10 Mart 1876'da telefonu icat ettiği kabul edilir. Böylece iletişim devriminin önünün açıldığı söylenir. Telefon yaklaşık 100 yıl boyunca gelişimini sürdürmüş ancak kablosu olduğu için her zaman bir yere bağlı olarak kullanılmıştır.

Finlandiya ve İsveç gibi coğrafi nedenlerle kablo döşeme sıkıntısı yaşayan ülkelerin alternatif arama çabasıyla telefon, kablosuz hale gelmiştir. Yüzlerce kilometre fiyort ve binlerce adaya sahip Kuzey Avrupa ülkeleri alternatif iletişim yöntemleri aramışlardır. 1988 ve 1989 yıllarında yapılan yoğun çalışmalar sonuç vermiş, 1991 yılında Finlandiya'nın yerel GSM (Global System for Mobile Communication) operatörü Radiolinja üzerinden yine Finlandiya'nın iletişim kuruluşu olan Nokia’nın 1011 modeli ile ilk cep telefonu görüşmesi gerçekleştirilmiştir. İlk dolaşım (roaming) anlaşması Telecom Finlandiya ile İngiliz Vodafone firmaları arasında yapılmıştır ve iki ülke arasında cep telefonu görüşmeleri mümkün olmuştur. 1991 yılı ilk SMS’in de (Kısa Mesaj Servisi) gönderildiği yıldır. Türkiye'de ise, ilk GSM operatörü Turkcell’dir ve 1994 yılının Mart ayında hizmete başlamıştır. Dolayısıyla, bu anlamda yeni bir iletişim aracın kullanımı eskiden olduğundan daha hızlı bir şekilde Türkiye’de gerçekleşebilmiştir. Konuşma ve veri hizmetlerinin daha hızla aktarımını sağlayan bir iletişim sistemi, 3G olarak adlandırılmaktadır. İlk ticari örnekleri 2001 yılında Japonya’da, 2003 yılından itibaren de Avrupa’da kullanılmaya başlanmıştır. 3G Türkiye’de ise, 30 Temmuz 2009 tarihinde kullanılmaya başlamıştır. 1991 yılında yapılan ilk cep telefonu görüşmesinde telefonlarının teknik fonksiyonları öncelikle, iki kullanıcı arasında sesli görüşmeye imkân verecek şekilde tasarlanmıştır. İlk görüşmeden günümüze kadar, cep telefonları sadece ses iletmekle kalmamış, görüntülü iletişimin yanı sıra, konuşma, mesaj yazma, not tutma, müzik dinleme, radyo dinleme, dosya alışverişi, video çekme, video alışverişi, ses kaydı, fotoğraf çekme, fotoğraf alışverişi, internete bağlanma, televizyon izleme, bankacılık işlemleri, oyun gibi özellikleri kullanmaya olanak veren donanımlarla geliştirilerek piyasaya sürülmeye devam etmektedir. Elbette cep telefonları ile yapılanlar ve yapılabilecek olanlar kullanılan telefon modeli ve servis sağlayıcısına göre de değişim göstermektedir.

Gazete, telefon ve sinema birer iletişim aracı olarak varlığını sürdürürken, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı arasındaki yıllarda önemli bir iletişim aracı olan radyo ortaya çıkmıştır. Yazılı basın radyonun ortaya çıkışına kadar egemenliğini sürdürmüştür. Teknik olarak radyonun ortaya çıkışını hazırlayan alt yapı telsiz telgraftır.

1864 yılında ışık dalgalarına ek olarak elektromanyetik dalga teorisini kuran İskoçyalı James Clark Maxwell’dir.

23 yıl aradan sonra Alman Heinrich Hertz, kendi adını verdiği dalgaları bulur ve üretir. 3 yıl sonra da bir Fransız tarafından elektromanyetik dalga iletkeni geliştirilir. İlk antenin yapımı ise 4 yıl daha gerektirecektir. Aynı yıla denk gelen 1894 yılında Marconi isimli İtalyan bilim insanı, Bologna’da Mors alfabesi ile iki uzak nokta arasındaki haberleşmeyi gerçekleştirir. Hertz dalgalarının insan sesi taşıyabildiklerinin görülmesi için de yıllar gerekmiştir. Telsiz telgraf için kullanılan teknik alt yapı sonraki yıllarda telefon için de kullanılacaktır. Bu tarihler ve icatlar arasındaki yıllar, radyonun ortaya çıkış sürecinin seyrini ve günümüzde kullanılan iletişim araçlarındaki teknolojik gelişmelerin hızını kavrayabilmek açısından önemlidir.

İnsan sesinin aktarılabildiği ilk bağlantının hangi yılda ve hangi iki nokta arasında gerçekleştirildiğini araştırınız.

Radyonun ilk kullanımı, askeri amaçlı, gemiden gemiye ve gemiden karaya iletişim içindir. Radyonun kitle iletişim aracı olarak kullanımı, 1920 yılından sonraya denk gelmektedir. 1916 yılından beri sürekliliği olmayan söz, müzik, haber yayınları yapılıyorsa da, ilk sürekli radyo yayını ABD’de 2 Kasım 1920 yılında geçekleştirilmiştir.

Diğer ülkelerde de radyo yayınları çok geçmeden başlamıştır.

İngiltere’de Fransa’da ve Sovyetler Birliği’nde 1922; Almanya’da 1923 yılında başlamıştır. Türkiye’de de 1927 yılında, önce Ankara, sonra İstanbul’da başlamıştır.

İletişim tarihinde, bir kitle iletişim aracı olan radyonun, yayınlarıyla insanların haber alma, eğlenme, mal ve hizmetlerden haberdar olma ihtiyaçlarına karşılık vermeye başladığı, eğitim ve kültür aldıkları söylenebilir.

Ancak o yıllarda, radyonun günümüzdeki kadar yaygın olmadığı, yayın kanallarının ve yayın saatlerinin günümüzdeki gibi çok ve çeşitli olmadığını hatırlamak gerekir.

(9)

9 Radyo yayıncılığı ile ilgili daha ayrıntılı bilgi edinmek için Aysel Aziz’in Turhan Kitabevi’nden 2006 yılında çıkan, Televizyon ve Radyo Yayıncılığı kitabını okuyabilirsiniz.

Radyonun gücünün anlaşılmasına katıda bulunan bir olay vardır. 31 Ekim 1938 yılında, 23 yaşında olan, daha sonraki yıllarda adını sinemacı olarak duyuracak olan, Orson Welles adlı bir genç, daha önce yayınlanmış, H.G.

Wells tarafından yazılan “Dünyalar Savaşı” adlı bir romanı, radyo yayını için uyarlar. Kitap, Marslılar’ın Dünya’ya gelişini konu almaktadır. Welles, eseri dramatikleştirmek ister. Bu nedenle CBS radyosundan yapacağı yayın için Marslılar’ın Dünya’ya gelişini haber veren çarpıcı bir anons hazırlar. Bunun bir kurgu olarak algılanacağına inanarak, gerçek yayın izlenimini vermek, inandırıcı etki yaratmak için yayını keser, Marslılar’ın Dünya’yı işgal ettiğini, artık dua etmekten başka çare kalmadığını anons eder. Bu yayını dinleyen New York halkında bir panik oluşur. Araçlar yollarda büyük kuyruklar oluşturur. Dua etmek için kiliselere gidenler, sevdiklerine ulaşmaya çalışanlar, gazetelerden haberi doğrulamaya çalışanlar kentte bir karmaşa oluşturur. Bu olay radyonun etkileme gücünü anlatmak için önemli bir örnek olarak günümüzde de anılmaktadır.

Televizyona gelince; başlangıçta radyonun bir tür uzantısı gibi değerlendirilebilir. Kaba bir bakış açısıyla, radyo ile aynı işlevleri yerine getirirken görüntüyü devreye sokmuştur. Elbette televizyonun ilk icat edildiği yıllarda görüntü kalitesini günümüzde gördüklerimizle kıyaslamamak gerekir. İnsanlar yıllardır bulundukları yerden başka bir yere resim gönderebilmeyi hayal ediyorlardı. Fotoğraflar gönderebilen belinograf günümüzdeki faks makinesi mantığı ile çalışan, noktacıklar ile ileten bir araçtı.

Televizyon, ışık enerjisinin, elektrik enerjisine çevrilmesi tekniğine dayanır. Televizyon kelimesi “Tele”, “visio”

kelimelerinin birleşmesi ile oluşan “uzaktan görme, uzağı görme” anlamlarını taşır. Ekranda görüntünün daha seçik görülebilmesi için, aynı anda birçok ülkede araştırma ve geliştirme çalışmaları yapılmıştır.

Yapılan çalışmalar ve denemelerden sonra ilk düzenli televizyon yayını İngiltere’de 1936 yılında gerçekleştirilmiştir. Yapılan yayının, alıcı sayınının az olması nedeniyle, büyük bir kitleye ulaştığı söylenemez.

Ancak İngiltere’de başlayan yayın İkinci Dünya Savaşı’na kadar sürmüş, 1939 - 1945 yılları arasında bir kesintiye uğramıştır. Bu sırada Amerika’daki televizyon istasyonu ve alıcı sayısı artmıştır. O Amerika’daki televizyon alıcı sayısı 35 milyon olarak hesaplanırken, Türkiye’de televizyonla ilgili çalışmalar 1965 yılında başlayacaktı.

Türkiye’de İstanbul Teknik Üniversitesi’nde küçük bir deneme istasyonu kurulmuş, kapsama alanı küçük bir bölgeye yayın yapılmıştır. 1968 yılında ilk siyah-beyaz deneme yayını Ankara’dan yapılmıştır. 1971 yılında ise İstanbul, Çamlıca’daki deneme istasyonu devreye girerek Ankara’daki yayınları aktarmaya başlamıştır. Türkiye çapında yayın 1972 yılında gerçekleşebilmiştir. Türkiye’de renkli televizyon yayınları 1 Temmuz 1984 tarihinden sonra başlamıştır.

Türkiye’de radyo ve televizyon yayıncılığı 1990 yılına kadar, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu TRT tarafından yürütülmüş, bu tarihten sonra Avrupa’dan, kiralanan uydular aracılığıyla Türkiye üzerine yayın yapan özel televizyonlar kurulmuş, kısa süre içinde yurt çapında izlenmeye başlamıştır.

İletişim araçlarının tarihsel süreci elbette yukarıda anlatılanlarla sınırlı değildir. Üstelik iletişim araçları ile ilgili gelişmeler hızla devam etmektedir. Her gün iletişim alanında yenilikler olmaktadır.

İletişim araçlarının kullanım özellikleri artmakta, bu yeni özellikler, yeni kullanım ve yaşam şekilleri yaratmaktadır. 10-15 yıl öncesine kadar bankada yapılacak bir iş için bankaya gitmek gerekirken, günümüzde bir bilgisayar ya da bir telefon aracılığı ile bankada yapılacak birçok işlem bankaya gitmeden de yapılabilmektedir.

Bu kullanım şekillerinin artması ve çeşitlenmesi iletişim araçlarının dijital teknolojiyi kullanmaya başlamaları ile doğmuştur.

Dijital teknoloji ile dijital ortamlardaki tüm enformasyonun tek bilişim ortamında kullanılması mümkün olmuştur. Dijital teknoloji kullanılmaya başlamadan önce okuyucu, dinleyici ya da izleyiciden yayın kaynağına doğru gönderilen geri bildirim gecikmeli olarak gerçekleşiyordu. Dijital teknoloji ve dijital ortamların devreye girmesi ile teknoloji sahipliğine ve araçların birbirleri ile veri alışverişi yapabiliyor olmasına bağlı olarak hız ve çeşitlilik kazanmıştır.

İletişim ve yeni iletişim arasındaki bağlantıyı anlatmaya başlamadan, binlerce yıl önce Eski Mısır’da tasarlanmış bir at arabası ile uzay mekiği tasarımı arasındaki bağa ait ilişkiyi aktarmak, birçok alanda olduğu gibi iletişim araçları alanında da sürecin nasıl birbirinden etkilendiğini kavramak açısından önemli görünmektedir.

Amerika’daki tren raylarının genişliği 4 feet 8,5 inch yaklaşık 1,5 metre (143,51 cm) dir.

Yaklaşık değil de tam bir rakam olamaz mıydı? Bunun hikâyesi Eski Mısır’daki at arabalarının yerde bıraktığı iz ile ilgilidir. İngilizler tren raylarını at arabalarının geçtiği yerlere döşemişlerdir. ABD’nin de tren raylarını İngilizler döşemişledir. Uzay mekiği ile bağlantı bu noktada başlıyor. ABD’de uzay mekiğinin yapıldığı yer (Utah) ile fırlatma üssü (Florida) arasında oldukça uzun bir mesafe bulunur. Uzay mekiğini oraya taşıyabilmek, trenle mümkün olabileceği için geçeceği tüneller de hesaba katılarak, tasarımı tren yolculuğuna uygun şekilde yapılmıştır (Aksu vd., 2011: 41).

Bu gerçek hikâyeden anlaşılacağı üzere süreç içinde meydana gelen her tür icat tarihte bilinmeyen bir zamanda bir başka icadı ya da olayı etkileyebilmektedir. Telefonun mucidi sayılan Graham Bell aslında işitme engellilerin duymasını sağlamak için çalışmalar yapan bir kişiydi. Günümüze kadar yaşamış olsaydı icadının günümüz cep telefonlarının binlerce kilometre uzaktaki insanın sadece birbirini duymasını değil aynı zamanda görmesini sağlayacak bir alt yapının temel taşını koymuş olduğu görebilecekti.

(10)

10 İLETİŞİM VE YENİ İLETİŞİM

İletişimin sadece insana özgü bir davranış olmadığı bilinir. Tüm canlılar iletişim kurmaktadır. Ancak insanlar arası iletişim, iletişim araçlarının ortaya çıkması ve çeşitlenmesi ile farklı boyutlar kazanmıştır.

Bu anlamda önce iletişimin genel kavramlarını daha sonra da yeni olarak adlandırılan iletişimin ne olduğunu incelemek yerinde olacaktır.

İLETİŞİM

Kullanıldığı alana göre pek çok şekilde tanımlanan iletişim, en basit anlatımıyla, iletinin alıcıya aktarılması olarak açıklanabilir. Elbette bunun gerçekleşebilmesi için bir ileti, verici ve alıcıya ihtiyaç vardır. Bu süreç, sadece insanlar arasında değil, tüm canlılar arasında bulunmaktadır. Dumanın, tam-tam seslerinin görsel ve işitsel iletişim örnekleri olduğu daha önce belirtilmişti. Bu çeşit iletişim, tek yönlü iletişimin ilkel örneklerindendir.

Yazının ve matbaanın icadı ile başlayan, yazılı basın döneminden önce de insanlar çağlar boyunca haberleşmiş, birbirleri ile iletişim kurmuşlardır. İnsanlar sahip oldukları bilgiyi paylaşmak istemişlerdir. Yaşadıkları olayları, öğrendikleri haberleri paylaşabilmek, başkalarının elinde bulunan haberleri öğrenebilmek ve yaymak arzusu duymuşlardır.

Bireyler arası bir kişiden çok kişiye, çok kişiden bir kişiye veri akışını sağlayan araçlar genel olarak iletişim araçları olarak adlandırılabilir. Bununla beraber dans, resim, müzik, şarkı, konser, tiyatro, heykel, seramik vb.

plastik ya da estetik her türlü sanat faaliyeti ve sanatçı aracılığı ile de iletişim sağlanabilir. Bu iletişimi sağlayan araçlar da sanatsal iletişim araçları olarak adlandırılır. Fuar, konferans gibi, etkinlikler de organizasyonel iletişim araçları olarak ayrılabilir. Gazete dergi, afiş, el ilanı, mektup, tabela, not, kitap gibi yazı ve çizgiler kaligrafik iletişim araçlarının parçalarıdır. Telefon, cep telefonu, internet, fax, telex gibi iletişim araçları, telekomünikasyon iletişim araçları olarak ayrılabilirler. Göze ve kulağa hitap eden, (multimedya) çoklu medya teknolojilerini kullanan sinema, radyo, televizyon, radyo/tv programları, ses/görüntü kasetleri, cd, vcd ve basılı materyal gibi araçlar görsel işitsel iletişim araçları arasında sayılabilir. Bu araçların karşı taraftan geri bildirim almaması durumuna tek yönlü iletişim denmektedir.

Yeni medya ve multimedya kavramları birbirinden farklıdır.

Multimedya, yeni medyanın oluşturduğu çoklu iletişim ortamı olarak açıklanabilir.

Multimedya, yeni medya sayesinde vardır.

Zaman boyutu bakımından da iletişim ortamları eş zamanlı (senkron) olan ve eş zamanlı olmayan (asenkron) olarak ikiye ayrılabilir. İletişim, kaynak ve alıcı arasında eş zamanlı bir süreç içine gerçekleşiyorsa, bu iletişim ortamının eşzamanlılık özelliğinden kaynaklanmaktadır. Telefon, canlı radyo programları ve televizyon programları, ICQ, MSN vb. karşı taraf ile anında iletişime olanak veren yazılımlar, eş zamanlı iletişim ortamları sınıfında sayılırlar. Eş zamanlılık özelliği bulunan iletişim ortamında etkileşimden bahsetmek de mümkündür.

Kaynak ve alıcı arasında, iletişim belli bir zaman diliminde gerçekleşmiyor, araya zaman giriyorsa, bu, eş zamanlı olmayan iletişim olarak nitelendirilebilir. Kitap, gazete, CD, canlı olmayan radyo ve televizyon yayınları, elektronik posta vb. eş zamanlı olmayan iletişim ortamları olarak sayılabilir.

YENİ İLETİŞİM

İletişim araçları için kullanılan “yeni” sıfatı yoruma açık bir kavramdır. Alemdar ve Erdoğan (2005:445)’a göre

“Eskiyi yeni kılıfla sunmada bulunan etken yollardan biri, eskinin önüne “yeni” koymaktır. “Yeni” eskiyince daha yeni, en yeni, en geliştirilmiş, mükemmelleştirilmiş gibi kavramlar kullanılır”. Görüldüğü gibi, yeni; eskinin üzerine inşa edilen anlamını da taşımaktadır. Başka bir bakış açısıyla, yeninin içinde eskiyi bulmak mümkündür.

Bir işin, oluşumun, cihazın önünde “yeni” kelimesinin kullanılması ile bir önceki gün aynı iş, oluşum ya da kullanılmakta olan cihaz eskimiş değildir. Bu bakımdan yeni, eskinin zıt anlamlısı olarak kullanılmamaktadır. En azından, bilgi ve iletişim teknolojileri için kullanılan “yeni”nin, eskinin tersi ya da zıt anlamlısını olarak kullanıldığı söylenemez.

Bu bakış açısıyla “yeni” sıfatı bir dönüşümü de anlatmakta, bir sürece işaret etmektedir.

Yeni kavramına, iletişim araçları açısından bakıldığında, her yeni teknolojinin bir öncekinin üzerinden yola çıktığı söylenebilir. İletişim araçlarının tarihsel süreci düşünüldüğünde, bu konu daha net anlaşılacaktır. Tam-tam seslerine göre; telgraf yenidir. Fotoğraf kamerasına göre; hareketli görüntünün kaydını yapabilen kamera yenidir. Analog sistemde yayın yapan televizyona göre; dijital teknoloji kullanarak yayın yapan yenidir. Ancak önemli husus, yeni olarak kabul edilen iletişim teknolojileri aracılığı ile eskisinden daha farklı yollardan iletişime, hatta etkileşime girilebilmesidir. Yeni iletişim araçlarının konumlandırılması eskiyi reddetmeden yapılmaktadır.

Kullanım amaçları da bireyler arası iletişim ve kitle iletişiminin kimi özelliklerini barındırır. Her ikisine de yaklaştığı ve uzaklaştığı özellikleri bulunur. Bir başka ifadeyle, yeni iletişim teknolojileri ile iletişimde kullanılan kanallar, enformasyonun gönderilme hızı, kapasitesi, içerik üretim merkezi, etkileşim kapasitesi, iletişimin yönü, mekân ve zaman, saklama kapasitesi ve hizmet alanı, kullanıcının kullanım şekli ve var olan iletişim biçimleri farklılaşmaktadır.

Yeni iletişim teknolojilerini iletişimin yönü, kullanıcı/izleyicinin konumu açısından ayırt eden yaklaşıma (Breitroise 1985: 78) göre; eski teknolojiler azınlığın çoğunlukla iletişime geçmesine izin verirken, yeni teknolojiler, çoğunluğun kendi istediği enformasyona ulaşmasına olanak vermektedir.

(11)

11 Üretici merkezli olan eski teknolojiler kullanıcı merkezli ve bilgisayar hafızasındaki enformasyona dayalı çoklu erişme dönüşmüştür. Yeni iletişim teknolojilerinin karşılıklı etkileşim özelliği bulunmaktadır. Çok sayıda kullanıcı grubu içinde, her bireye özel gönderim sağlama özelliği ile kitle iletişim sisteminin kontrolünün mesaj yapıcıdan, iletişim aracı tüketicisine doğru kaymasını sağlayabilmesidir.

Yeni iletişim teknolojilerinin bir başka özelliği de birey için, bireyin tercih ettiği zamanda gönderi yapma ve alma olanağı sunmasıdır.

Geleneksel olanlardan yola çıkarak günümüzde kullanılan mikroişlemciler, kablo televizyon, etkileşimli televizyon, cep telefonları, fiber optik, uydu yayıncılığı, teleteks, kelime işlemci, elektronik posta, video konferans ve bunların birbirleri ile veri alışverişinde bulunabilmelerinden ortaya çıkan sistemleri yeni iletişim araçları olarak adlandırabilmekteyiz.

Matbaanın bulunmasından, internet çağına kadar olan bir dilimi anlatan Medyanın Toplumsal Tarihi isimli kitabın okunması, süreci anlamak açısından yararlı görünmektedir. İzdüşüm Yayınları’ndan, 2004 yılında çıkan, İbrahim Şener tarafından dilimize çevrilen kitabın yazarları Asa Briggs ve Peter Burke’dir.

YENİ İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ KAVRAM OLARAK NE ANLATIR?

Bilgi ve iletişim teknolojilerinde (BİT) yaşanan hızlı ilerleme ve genişleme, 20. yüzyılın sonlarında gerçekleştirilen önemli gelişmenin en belirgin işareti sayılmaktadır. Yaşanmakta olan bu hızlı ilerleme ve genişleme, toplumsal, siyasal ve ekonomik hayatta işleyişleri ve yöntemleri değiştirmiş, iktisadi ve sosyal hayatı derinden etkilemiştir.

Birçok kavram ve kalıbın sorgulanmasına neden olmuştur. Bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler aynı zamanda küreselleşme olgusunun yayılmasının ardında yatan en önemli etkenlerden de biri olarak kabul edilmektedir. Yeni iletişim teknolojilerinin gündelik hayatta etkin olmaya başlamasından itibaren birçok önemli kavramla karşılaşılmaktadır. Bunlardan öne çıkan iki kavramdan biri etkileşim, diğeri yakınsamadır. Bu kavramları tanımlamak, yeni iletişim teknolojilerinin doğasını anlamak açısından gereklidir.

ETKİLEŞİM

Etkileşimlilik; kişinin olaylar karşısında pasif durumdan çıkıp aktif hale gelmesi olarak ifade edilebilir.

Etkileşimlilikde kişinin harekete geçmesi önemlidir. Televizyon izleyicisi için bu durum programlara katılması olarak yorumlanabilir. Gazete okuyucusu için, haber kaynağı ile fikirlerini paylaşması, harekete geçmesi olabilir.

Radyo dinleyicisi için dinlemekte olduğu programa telefonla bağlanması, elektronik posta (e-posta, e-mail, mail) yolu ile görüşünü bildirmesi olabilir. Daha genel bir ifade ile yayın kaynağı ile iletişime geçmesi, yayın akışını, seyrini değiştirmesi olarak tarif edilebilir.

Etkileşim, karşılıklı hareket etme, birbirini etkileme anlamında kullanılan bir terimdir. Püsküllüoğlu, (1995: 571), etkileşimi “karşılıklı olarak birbirini etkileme işi”, “neden ile sonucun karşılıklı ilişkisi” olarak tanımlamaktadır.

Önceleri tek yönlü olan yayıncılık, dijital teknolojinin kullanılmaya başlanmasından önce de dinleyici ya da izleyiciden yayın kaynağına doğru bir geri bildirim gönderebilmekteydi. Ancak bu geri bildirim, anında olamıyordu. Telefonun devreye girmesi, mesajın kaynaktan alıcıya ulaştığı anda yayıncılık anlamında da, yayın anında, yayın kaynağına ulaşabilmenin yolu açılmıştır. Canlı yayınlanan programlara telefon ile bağlanmak, anında etkileşimliliğin ilk örnekleri olarak anılabilir. Etkileşimli iletişim ortamlarında merkezileşmiş program ile kişiye özel mesaj göndermek ve gelen mesajı almak teknik olarak mümkündür. Bu şekilde her alıcının aynı zamanda potansiyel bir yayınlayıcı olabilmesi de mümkündür. Etkileşimin, izleyiciyi kullanıcıya dönüştüren bir kavram olduğu da söylenebilir.

Kitlelerin hareketlendirilmesi mesajın ulaştırılması ile olasıdır. Etkileşimli iletişim ortamlarında ilgili tarafların eş zamanlı ya da eş zamansız olarak karşılıklı etkileşimine imkân veren teknik alt yapı bulunmaktadır. Etkileşim insan ilişkileri için kullanılabileceği gibi, teknolojik cihazlar içinde kullanılan bir sözcüktür ve yeni iletişim teknolojileri ile dünyayı birbirine bağlayan ağların arasındaki ilişkiyi de ifade eder.

YAKINSAMA (YÖNDEŞME)

Yakınsama kelimesi de, yöndeşme kelimesi de birbirine yaklaşma anlamında kullanılmaktadır. İngilizce

“convergence” kelimesinin kavuşma, yakınsama olan Türkçe karşılığı, iletişim araç ve ortamlarının dijital teknolojiyi kullanmaya başlamalarını takiben “yakınsama” kelimesi aynı yönde olma anlamını karşıladığı için bu birlikteliği anlatması bakımından tercih edilir olmuştur. En basit anlatımıyla telefon, televizyon ve internetin, aynı cihazda kullanılması olarak ifade edilebilir.

Günümüzde cep telefonuna, internete ve televizyona, dijital teknoloji aracılığı ile aynı hattan ulaşmak mümkündür. Uzaktan bakıldığında ayrı gibi görünen bu üç büyük teknolojik araç ve ortamın bir arada kullanılabiliyor olması yakınsama olarak adlandırılır. Bu birleşmenin arkasında da telekomünikasyon, medya ve bilgisayar teknolojilerinin altyapısının dijital olması yatmaktadır. Aynı veri tabanından enformasyon alışverişi yapılabilmektedir. Bilgisayar ve internet ortamında gerçekleştirilen birçok işlemi televizyon ekranı üzerinden yapmak, telekomünikasyon altyapısını kullanarak “karşı taraf” ile veri alışverişinde bulunabilmek mümkündür.

Bu, yeni iletişim teknolojilerinin etkileşimlilik özelliği ile eskisinden çok daha hızlı, sistemli ve gelişkin olabilmektedir. İletişim teknolojilerinin gelişimi ve kullanımına bağlı olarak, özel ya da kamusal alanlar içinde tüm gündelik ya da toplumsal ilişkiler elektronik olarak izlenebilmeye açık hale gelmiştir. Dijitalleşmenin etkileri sadece teknolojik cihazlarda

kendini göstermemiştir. İletişim araçlarının birbirleri arasında veri alışverişi yapabiliyor olması, sosyal ve toplumsal yaşamı, ekonomiyi, endüstriyi, hatta politikayı bile etkilemiştir. Teknolojik yakınsama yanı sıra endüstriyel yakınsama ve üretilen içeriklerin, sunulan-kullanılan hizmetlerin yakınsamasından da bahsedilebilir.

(12)

12 Konuyu biraz daha anlaşılır hale getirmek için dijital ağ denilen bu sistemi, teknolojik yakınsama, endüstriyel yakınsama, içerik ve hizmet yakınsaması olarak ayrımlayarak açıklamak yerinde olacaktır.

Günümüzde bir noktadan başka bir noktaya iletişim kurmak için tam tam seslerinden ya da dumandan çok daha fazla seçenek bulunur. Mesaj iletmek için telefonu, bilgisayarı, televizyonu, DVD’yi, oyun konsolunu, faks makinelerini, haberleşme uydularını, sayısal kameraları ve bir çırpıda akla gelmeyen bir çok iletişim aracını kullanmak mümkündür. Üstelik bir cihazı, bir iletişim aracını kendi işlevi dışında kullanmak da olasıdır. Alt yapısı dijital teknoloji olan cep telefonundan internete girmek, bilgisayardan televizyon izlemek, televizyon kumandası ile alışveriş yapmak gibi işlemler ve uygulamalar bu kullanım şekillerine örnek gösterilebilir. Bu cihazların kendi sınırlarını aşmaları, birini diğerinin yerine ya da birinin üzerinden diğerini yapabiliyor olma teknolojik yakınsama olarak açıklanabilir.

Etkileşimli televizyon, dijital karasal radyo ve televizyon yayıncılığı, internet üzerinden yayın yapan radyolar ve televizyon (IPTV- İnternet Protokolü Televizyonu), hücresel mobil iletişim olarak adlandırılan cep telefonları, avuç içi, kucak, dizüstü ve benzeri adlarla anılan (PDA- Personal Digital Assistant), mobil televizyon gibi teknolojik uygulamalar üzerinden, diğer deyişle yeni medya, yeni iletişim teknolojileri üzerinden veri (metin, ses ve video) alışverişinin gerçekleşmesi teknolojik yakınsamanın günümüzde ulaştığı noktayı göstermektedir.

Yeni iletişim teknolojileri yalnızca teknolojik bir değişimin göstergesi değildir. Ekonomik, politik, kültürel, sosyal ve toplumsal etkileri olduğu daha önce de belirtilmişti. Yeni iletişim teknolojilerinin endüstriyel anlamda yakınsaması, yeni iletişim teknolojileri ile ortaya çıkan yeni medya olgusu içerisinde bazı yakınlaşmaları, iç içe geçme durumunu da anlatmaktadır. Dijital teknolojinin ve iletişim araçlarının birbirinin üzerinden veri alışverişi yapabiliyor olması endüstriyel anlamda da sınırları bulanıklaştırmıştır.

Farklı sektörler birbirinin içine girmeye başlamışlardır. Eskiden bir sinema filmi içerisinde animasyonun olması teknik olarak mümkün değilken, dijital teknoloji sayesinde bir filmin içerisinde çizgi karakterleri görebilmek mümkün olmuştur. Sinema endüstrisinde olan bir firmanın animasyon sektörü ile ortak çalışmalar yapması, hatta şirket bünyesinde, bu işi yapabilecek alt şirketler kurması ya da ortaklık yapması ya da bu, animasyon üreten şirketi satın alması endüstriyel yakınsamaya örnek gösterilebilir. Bir başka örnek de bir gazetenin dijital ortamda hazırladığı metni gazeteye basabiliyor, sosyal medya üzerinden paylaşabiliyor, televizyona ve internete servis edebiliyor olmasından kaynaklanan şirketler arası birleşmeleri ortaya çıkartmıştır. Eskiden bunlar, televizyon, gazete, radyo, haber ajansı gibi ayrı ayrı şirketlerden yürütülen işlerken, günümüzde yaptıkları iş birbirinin içine geçmiş, bu nedenle endüstriyel anlamda yaklaşmışlardır.

Dijital ortamda veri paylaşımının kullanılmaya başladığı seksenli yıllarda elektronik para transferinin yapılabilmesi ticari anlamda yakınsamanın kapılarını aralamıştır. Sonraki on yıl boyunca gerçekleşen gelişmelerde ev ofislerin oluşarak, içerik ve hizmet üretmek yoluyla, ticarete dahil oldukları görülmüştür.

İnternet servis sağlayıcılarının verdikleri web alanları, içerik ve hizmet üreticilerinin olanaklarını ve sınırlarını genişletmiştir. Ancak dijital tabanlı iletişim teknolojilerinin yakınsaması, içerik ve hizmet üreticilerini doğrudan hedef kitlelerine ulaşmalarının da yolunu açmıştır. Etkileşimli televizyon yayıncılığının tam anlamıyla devreye girmesinden sonra bu anlamda yapılabileceklerin hayallerle sınırlı olduğu düşünülebilir. Örneğin etkileşimli televizyondan izlenen bir haber program sırasında bahsi geçen bir kavram hakkında, televizyon kumandası aracılığı ile yine televizyondan bağlanılacak bir sanal kütüphaneden tarama yapılarak, o kavram hakkında açıklama okunabilecek ya da kavram hakkında örneklere ulaşılabilecek ya da benzer kavramlar sorgulanabilecek, o kavramı anlatan görsellere, videolara ulaşılabilecektir.

Görüldüğü gibi birbiri içine geçmiş olan dijital tabanlı teknolojiler sadece bir teknoloji olmaktan öteye gitmiştir.

Yeni iletişim teknolojilerinin yakınsaması sonucu birini diğerinden ayıran sınırlar silikleşmeye başladığı gibi, iletişim ortamlarının etkilediği ekonomik, endüstriyel, içerik ve hizmet üretimi gibi konularda da eskiden farklı alanlar olarak kabul edilen araç, oluşum ya da sektörler arasındaki sınırlar da silikleşmeye başlamıştır.

MEDYA OKURYAZARLIĞI

Dijital tabanlı teknolojiler ile gündelik yaşamın temel gereksinimlerini karşılamak, hem hayatı kolaylaştırmış hem de hızlandırmıştır. İletişim teknolojisindeki hızlı gelişim, ekonomik, kültürel ve sosyal alanda değişme neden olarak, toplumsal yaşamda varlığını hissettirmektedir. Toplumsal yaşamdaki değişim, günlük yaşam akışının değişmesine, farklı bakış açılarının oluşmasına neden olmakta, yeni yaşam tarzlarının ortaya çıkmasıyla da kendisini göstermektedir. Birçok insan için yeni iletişim teknolojileri günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası olmaya devam etmektedir. İletişim teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak medya mesajlarına maruz kalma süresi, içerik üreticilerinin medya mesajlarıyla hedef kitleye ulaşmak için gösterdiği çaba artmış ve dijital ortamlar içerisinde bulunan içerik de çeşitlenmiştir. Medya mesajları çocuk – genç - yaşlı, kadın - erkek demeden her kesimden insana farklı miktarlarda da olsa ulaşmakta, bireyin değer yargılarına, inançlarına, tutum ve davranışlarına etki edebilmektedir. Bu nedenle medya okuryazarlığının gerekli olduğu düşünülmektedir.

Medya okuryazarlığı olarak dilimize çevrilen “media literacy” kavramı birçok şekilde tanımlanabilse de; metin, ses ve video gibi formatlarda insanların karşısına çıkabilen mesajlara ulaşma, bunları çözümleme, değerlendirme ve iletme yeteneği olarak tanımlanmaktadır (İnceoğlu, 2007: 21).

Medya okuryazarlığındaki amaç; medya mesajlarının doğru algılanması, eleştirel bir bakış açısı geliştirilmesi, gerçek-kurgu ayrımının yapılabilmesi, medya aracılığı ile sunulan dünyanın gerçeği tam yansıtmayabileceğinin algılanması, medya mesajlarının taraflı olabileceğinin kavranması, medyanın yönlendirme ve yönetme aracı

(13)

13 olarak kullanılabileceğinin farkına varılabilmesi, medya kullanımının tek taraflı bir enformasyon akışı olmadığının bilinmesi, izleyici, kullanıcı, okuyucu, dinleyici tercihlerinin de mesaj kaynağı tarafından da toplanabileceğinin farkına varılması gibi hedefleri içermektedir.

Özetle; medya okuryazarlığı, mesajın kaynağını sorgulayan, aldığı enformasyonu değerlendirip onu yerinde kullanabilen bireyler yetiştirmeyi hedeflemektedir.

Bireyleri yaşama hazırlamak ve topluma yararlı bireyler olarak yetişmelerine katkıda bulunmaya çalışan eğitimin medya okuryazarlığını geliştirme konusunda üzerine düşen görevleri tartışınız.

Günlük yaşamda her gün birçok seçim yapmak, karar vermek zorunluluğu vardır. Birçoğu hayatı sürdürebilmek için, kimi zaman büyük, kimi zaman küçük kararlar, seçimlerdir. Doğru akıl yürüme, alınan kararların yapılan seçimlerin değerler bütünüyle uyumu ve ilişkisi, karar verecek olan kişi tarafından belirlenir. İletişim araçlarının haber alma, eğitim alma kaynağı olarak ya da boş zaman doldurma aracı olarak kullanımı sırasında, medya mesajına maruz kalma, yapılan seçimleri etkileyebilmektedir. Bilginin hızlı üretim ve dağıtımı, iletişim araçlarının da yakınsaması ile tüketimin hızını arttırmıştır. Yeni medyanın izleyiciye sundukları ticari metaya dönüşmüştür.

İletişim araçları izlenirliklerini, takip edilirliklerini, okunurluklarını, kullanılırlıklarını, dinlenilirliklerini arttırmak için heyecan, eğlence, keyif verme aracı olma yönüne meyletmektedirler. Bu koşullar altında doğru bilgiye ulaşabilmek zorlaşmıştır. Bu açıdan, medya okuryazarlığının önemi artmıştır. Yeni iletişim araçlarını, amacı doğrultusunda kullanma ve medya mesajlarını yorumlama alışkanlığı küçük yaşlardan itibaren verilecek medya okuryazarlığı eğitimiyle mümkün olabilecektir. Mesaja, enformasyona ulaşabilme, maruz kaldığı mesajı bilinçle değerlendirme, eleştirebilme, çözümleme ve iletebilme becerisi sadece kişisel değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.

Editörlüğünü Nurçay Türkoğlu ve Melda Cinman Şimşek’in yaptıkları Kalemus yayınlarından 2007 yılında çıkan Medya Okuryazarlığı adlı kitap yukarıda bahsi geçen konu ile daha yakından ilgilenmek istenler için önerilebilir.

YENİ İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİNİN SAĞLADIĞI OLANAKLAR VE KISITLILIKLAR

Yeni iletişim teknolojileri gelişim sürecinde birçok yeniliği ve insan yaşamı için kolaylığı getirirken, bazı kısıtlılıklar da yaratmaktadır.

YENİ İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİNİN SAĞLADIĞI OLANAKLAR

Yeni iletişim teknolojilerinin enformasyona ulaşımı, enformasyonun üretilmesini ve paylaşılmasını sağlayan, her türlü görsel, işitsel, yazılı ve basılı araçlar olduğu hatırlanacak olur ise, hayatı kolaylaştıracak birçok yeniliği de getirdiği söylenebilir. Yeni iletişim teknolojilerine sağladığı olanaklar açısından bakıldığında, öncelikle enformasyona, mesaja ulaşmayı hızlandırdığı söylenebilir.

Enformasyona hızlı ulaşabilmek maliyeti azaltır. Örneğin, mektupla yapılabilecek bir yazışmanın yeni iletişim araçları ile yapılıyor olması, hem zamandan, hem maliyetten kazandıracaktır. Kâğıt kullanımının azalması ile meydana gelen maliyet düşüşü çevre zararını azalabilir. Doküman yönetiminde de kolaylık sağlamaktadır. Yeni iletişim teknolojileri sağlık alanında birçok şekilde kullanılmaktadır. Röntgen, manyetik görüntüleme gibi işlemler, dijital ortamlarda yapılabilmekte ve alınan sonuçlar dijital ortamlarda paylaşılmaktadır. Bunu açmak için bir örnek verilecek olursa, bir hastanın İstanbul’da çekilen röntgeni, Ankara’da bulunan bir doktorun bilgisayarına gönderilebilir. Ya da laboratuvarında yapılan tahlil sonuçları doktorun masasındaki bilgisayardan görüntülenebilir. Üstelik hastanın geçmiş dönemlerdeki tahlillerine ait kayıtları da bilgisayarda depolandığı için karşılaştırılması mümkün olabilir.

Hastanın ve hastalığın takibi için kullanılabilecek bu yöntemin, işlem takibi açısından bankalar tarafından kullanıldığı birçokları tarafından bilinir. Banka müşterisinin alışverişleri, ödemeleri, kredileri bankanın hesaplara girmeye yetki verilmiş çalışanları tarafından izlenebilir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Yeni iletişim teknolojileri sadece hastane, banka ya da iş yerine kullanılmamaktadır. Hayatın her alanında yeni iletişim teknolojilerinden faydalanılmaktadır. Yakınsamanın da getirdiği yenilikler sayesinde her geçen gün kullanım olanakları artmaktadır.

Görüldüğü gibi, iletişim araçlarındaki gelişmeler, cep telefonları, fakslar, bilgisayarlar, internet vb. bilgiye ulaşımı hızlandırmıştır. Bilgi ve iletişim teknolojisindeki gelişmeler, işlerin iş yerlerinde yapılması gerekliliğini de ortadan kaldırmaya başlamıştır. Bir bilgisayar ve internet bağlantısı ile ev ofis kavramı yaşama girmiştir. İletişim teknolojileri ile yapılan birçok iş için kent merkezinde bulunan ofise gitmeye zaman harcanması gerekmemektedir. Çoklu ortam ya da internet ile iletişim, toplumlar arasında oluşturduğu sanal ortam sayesinde zamanı ve uzamı birleştirmiş, bilgi edinme konusunda sınırların kalkmasına yol açmıştır. Elbette bütün bunların getirileri, sağladığı olanaklar kadar kaybettirdikleri ve ortaya çıkardığı kısıtlılıklar da sorgulanmaya değerdir.

YENİ İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİNİN ORTAYA ÇIKARDIĞI KISITLILIKLAR

Yeni iletişim teknolojilerinin ve bunları kullanmaya olanak veren araçların hayatı kolaylaştırmak adına sağladığı birçok olanağın yanında yaşama getirdiği kısıtlılıklar da bulunmaktadır. Yeni iletişim araçlarına sahip olmak, kullanmak tamamen ücretsiz değildir. Üstelik her yerden aynı oranda, aynı hızda da ulaşmak mümkün değildir.

Bu bir anlamda enformasyona erişimde eşitsizliği getirmektedir. TürkStat’ın 2010 yılında haneler bazında gerçekleştirdiği BİT (Bilgi ve iletişim teknoloileri) erişim ve kullanım araştırmasına Türkiye’de BİT donanımına sahiplik ve erişim açısından kırsal ve kentsel kesimler arasında büyük bir açık bulunmaktadır.

(14)

14 Kentlerde yaşayanların neredeyse yarısı internet erişimine sahipken, bu oran, kırsal kesimde ancak dörtte bire yaklaşmaktadır. Bilgisayar sahipliği için de, durum benzer görünmektedir. Ancak aynı rapora göre cep telefonu sahipliği konusunda açık, bu kadar fazla değildir (TurkStat, ‘Hanelerde BİT Kullanımı’, 2010).

Yeni iletişim teknolojilerine sahip olanlar ya da kullanabilenler bu araçlardaki ortamları kullanarak sosyal gruplar oluşturulabilmektedir. Özellikle internette çeşitli gruplaşmalar bulunmaktadır. Ancak bunlar tek başlarına, tek yönlü incelenebilecek olgular değildir. Etkileri konusunda da çalışmalar yapılmasını gerektirecek kadar çeşitlenmişlerdir. Ayrıca yeni iletişim ortamları kişilerin birden fazla gruba üye olmalarına, sanal gruplarda, sanal kişilikler oluşturmalarına da ortam yaratmaktadır. Bir ya da birden fazla gruba üye olan bir kişi, başka bir grubun kurucusu olarak da yeni iletişim ortamlarında yer bulabilmektedir. Sosyal medya ya da sosyal ağ siteleri diğer deyişle, sanal ortamlar gerçek hayattakinden farklı ortamlardır ancak bunu yorumlayabilmek bir medya okuryazarlığı algılaması gerektirir. Bu nedenle özellikle çocukların internet erişimi ve kişisel bilgilerin paylaşımı, bu enformasyonun kötü niyetli kişilerin eline geçmesi ile doğabilecek, kişiyi yapmak istemediği işleri yapmaya zorlama, cinsel içerikli görüntü ya da mesajlara maruz kalma, yasadışı yazılımlar ya da virüslere maruz kalma, çocukların yabancılarla tanışıp konuşmaları konuları yeni iletişim teknolojilerinin zarar verebilecek yanlarından sayılmaktadır.

Yeni iletişim teknolojileri, kopyalama yapmaya zemin yaratmaktadır. Bir müzik eserini, edebi bir eseri, fotoğraf ya da film gibi bir sanat ürününü çoğaltmak için kullanılabilir ancak kimi zaman izleyicisi ya da kullanıcısına ulaştırılması sırasında bu eserlere ait telif hakları hiçe sayılabilmektedir.

Yeni iletişim teknolojileri teknik alt yapılarından kaynaklanan fark ile bireylere hizmet sunulmasına aracılık ederken, onlardan enformasyon da toplamaktadır. Çoğu zaman boş zaman etkinliklerinde kullanılan televizyon, günümüzde telekomünikasyon aracı işlevini de üstlenebildiği ve kumandası ile enformasyon akışına dâhil olunabildiği için, boş zamanlar dışında da kullanılabilmektedir. Bu özelliği kullanım alanını genişletmiş, sistemin kendisini yeniden üretmesini hızlandırmıştır. Yeni iletişim teknolojilerinin çift yönlü enformasyon akışına izin verişi, toplumsal denetimleri kolaylaştırmaktadır.

Bireylere ait enformasyonların bir merkezde toplanabilmesi, bir güce kaynaklık etmektedir. Bireyin tüketim süreç ve alışkanlıklarının bilinmesi, tercihlerinin bilinmesi, yönetilmesini kolaylaştırmakta, bu enformasyonu elinde tutanı daha da güçlendirebilmektedir. Bu konuyu gözetim başlığında biraz daha açmakta fayda bulunmaktadır.

GÖZETİM

Modern hükümetlerin doğumları, ölümleri kaydetmeye, modern işletmelerin, çalışmayı izlemeye ve çalışanların ücret ve gelişmesinin doğru kayıtlarını tutmaya başlamasından bu yana, gözetimin yaygınlaşmaya başlamakta olduğunu savunan Lyon (1997: 17), bunun sadece bürokrasi olmaktan öte birşey olduğunu söylemektedir.

Gözetimin var olan sosyal düzene uygunluğumuzla çok güçlü bir biçimde ilişkili olduğunu ve sosyal denetimin bir aracı olabileceğini ifade eder. Bilimin gelişmesi ile gözetimin araçları da artmaktadır. 1990’lı yıllarda hız kazanan bilgi ve iletişim teknolojilerindeki ve iletişim araçlarındaki gelişmeye paralel olarak, iletişim araçlarındaki yenilikler toplumsal ve bireysel birçok alana etki etmiştir. Bireyler enformasyonun büyük bir kısmını iletişim teknolojileri aracılığı ile alabilmektedir.

Çeşitli ihtiyaçlarını, eskiye oranla daha fazla, iletişim araçları aracılığı ile giderebilmektedirler. Bu ihtiyaçlar bankacılık işlemleri olabileceği gibi, sosyalleşme ihtiyacı olarak dahi karşımıza çıkabilmektedir. Bilgisayar tabanlı teknolojiler ile gündelik yaşamın temel gereksinimlerini karşılamak hem hayatı kolaylaştırmış, hem de hızlandırmıştır. İletişim teknolojisindeki hızlı gelişim, ekonomik, toplumsal, kültürel ve sosyal alanda değişime neden olarak toplumsal yaşamda varlığını hissettirmektedir.

Toplumsal yaşamdaki değişim, günlük yaşam akışının değişmesine, farklı bakış açılarının oluşmasına neden olmakta, yeni yaşam tarzlarının ortaya çıkmasıyla kendisini göstermektedir. Birçok insan için yeni iletişim teknolojileri günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçası olmaktadır. Günlük yaşamda kullanılan iletişim teknolojileri ve onların etkileşimlilik özelliği, bireyler hakkında enformasyonun toplanabilmesini kolaylaştırmaktadır. Yeni teknolojilere sahiplik üreticilerin de beklediğinden büyük bir hızla yayılmıştır.

Lyon (1997:17)’a göre; “Modern topluma katılmak, elektronik gözetim altında olmaktır”. Enformasyonun toplanması, kaydedilmesi, ilişkilendirilmesi, gruplandırılması ve paylaşılabilmesi gözetime olanak sağlamaktadır.

İnsanlar etkileşimli iletişim araçları ile denetlenebilir, gözetlenebilir hale gelmişlerdir. Özellikle gençler yeni iletişim teknolojilerini yadırgamadan kullanmaktadırlar. Hayatı kolaylaştırmak adına sunulan yeni iletişim teknolojileri kişilerin gündelik rutinlerinin, önceliklerinin, tercih ve alışkanlıklarının bilinmesine olanak sağlayacak verileri toplamaya aracılık etmektedir. Günümüzde dijital kodları kullanan tüm iletişim araçları birbirleri ile veri alışverişi yapabilmektedir.

Bu sistem kullanıcıların gözetimini mümkün kılmaktadır. Yapılan bu gözetim, aynı zamanda sosyal denetime ve kişileri yönlendirmeye de olanak sağlamaktadır. Yeni iletişim araçları kullanıldıkça gözetim, sosyal hayatın içine işlemektedir. Yeni iletişim araçları ile toplanabilen enformasyonun rekabet avantajını ele geçirmek için şirketlerce talep edilen bir materyal olarak piyasa değeri bulunurken, yeni iletişim teknolojileri modern toplumlarda toplumsal normlara uyan nüfus yaratmak için kullanılır.

Etkileşimli iletişim araçları, enformasyona ulaşmayı kolaylaştırdığı gibi, enformasyonun toplanmasını da kolaylaştırmaktadır. Geleneksel iletişim araçlarında yer almayan uzunlukta, sürede ve hızda bilgiye ulaşmayı da olanaklı kılarken kişisel enformasyonun toplanması, saklanması, işlenmesi ve dolaşıma sokulması anlamında da

Referanslar

Benzer Belgeler

Dersin içeriği; Değişim Yönetimi, Bilgi Toplumu, Teknoloji Yönetimi ve Küreselleşme ile ilgili temel bilgiler ve kavramlar, Viral Pazarlama, Yenilik Pazarlaması,

Pazarlama ve iletişim ilişkisi, pazarlama iletişimi kavramı ve özellikleri, reklam, halkla ilişkiler ve duyurum, kişisel satış, satış tutundurma, kurum

İç paydaşlarla ilişkiler kapsamında Öğrenci staj memnuniyet, öğrenci ders memnuniyet ve akademik personel memnuniyet anketlerinden yararlanılmaktadır. Dış

Yayınlanan iş ilanları, Avrupa'nın işgücü piyasasına odaklanan online arama sistemlerimiz aracılığıyla her gün güncel olarak derlenmektedir. Eğer çıktısı alınan

Meslek Yüksekokulumuzun kendine ait fiziki alanı bulunmamakta, mevcut eğitim- öğretim ve diğer sosyal faaliyetler Düzce Meslek Yüksekokulunun fiziki alanında

Çocuğun korunması kavramı, çocuk hukukunun konusu ve özellikleri, çocuk hakları kavramı, dünya hukukunda çocuk haklarının tarihsel gelişimi, uluslararası anlaşmalarda

Ders Kodu : MMEİ 121 Ders Adı : Kitle İletişim Kuramları T+U : 2+1 Kredi : 3 Akts : 4.. Dersin

Ders Kodu : MHİT 144 Ders Adı : Küreselleşme ve Halkla İlişkiler T+U : 2+0 Kredi : 2 Akts : 2. Dersin