• Sonuç bulunamadı

Referandum ile Başkanlık Sistemimiz Gerçekten Değişmeli Mi?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Referandum ile Başkanlık Sistemimiz Gerçekten Değişmeli Mi?"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Partili Cumhurbaşkanı sistemi, son günlerde ülkemizde en çok tartışılan konulardan bir tanesidir. Peki ne demektir partili Cumhurbaşkanı, şu anki sistemden ne farkı vardır?

Başkanlık sistemimizi bir referandum ile gerçekten değiştirmeli miyiz? Açıklamalar ve neden Türkiye için hata olduğuna inandığımı somut örneklerle bu başlıkta anlatmak istiyorum.

Referandum ile Başkanlık Sistemimiz Gerçekten Değişmeli Mi?

Başkanlık sistemi konusundaki açıklamalarda “Anayasada sadece birkaç cümle değiştirilecek”

deniliyor. Bu değişiklik küçük bir “detay” olarak sunuluyor. Oysa böyle bir değişiklik, Türkiye’yi demokratik yapıdan kalıcı şekilde uzaklaştırır. Nedenleri üç maddede açıklayacağım.

Bugünkü kutuplaşmış Türkiye için hayati önem taşıyan bir üst makam yok olur.

1.

Şu an sadece fiili olan “güçler birliği”ni kurumsal ve kalıcı hale getirir.

2.

Türkiye’yi Parti Devletine dönüştürür.

3.

1 – Tarafsız ve Ulusu Birleştirici Bir Cumhurbaşkanı, Bugünkü Türkiye’de Hayati Önem Taşıyor

Ulusal kriz dönemlerinde her ülkede, taraflar üstü, tüm vatandaşları temsil eden bir üst akla ihtiyaç duyulur.

Bakınız, Avrupa Ülkelerinde, taraflar üstü ve partili olmayan Cumhurbaşkanları (veya aynı rolü üstlenen sembolik Kral/Kraliçeler) vardır. Daha güçlü bir Cumhurbaşkanına sahip, “Yarı-

Başkanlığın” model Ülkesi olan Fransa’da bile, Francois Hollande, “tüm Fransızları daha iyi temsil edebilmek için”, Sosyalist Parti üyesi değildir. Dünya’da ise demokrasilerde Başkanlık sistemlerinde partili cumhurbaşkanları vardır ama büyük çoğunluğunda Başkanların parti yönetimlerinde rolü yoktur. Meksika, Arjantin, Venezuela bunların istisnalarıdır. (Meksika

(2)

örneğinde bunun yıkıcı etkilerini aşağıda kısaca izah edeceğim).

Ulusal krizlerde tarafsız Cumhurbaşkanlığı makamının önemi daha net ortaya çıkar. Taraflar üstü, birleştirici bir üst kişiliğin birlik ve beraberlik çağrılarının etkisini ve başarısını gösteren birkaç örnek:

İspanya’da Katalan bölgesi krizi zirve yaptığı yıllarda, Felipe yeni Kral seçilmişti ve 1.

kamuoyu araştırmalarına göre İspanyol’ların %75i yeni Kralın siyasilere yol göstermesini istemiştir. “Ülkede bu kriz o kadar büyük ki, günlük siyasetin üstünde saygın birinin dahil olmasını gerektirir”. Felipe de birlik beraberlik için yoğun çaba harcamıştır:

başarıyla.

İtalya’da yeni Cumhurbaşkanı Mattarella, Parlamento tarafından seçilen taraflar üstü 2.

eski bir Anayasa Mahkemesi Yargıcı, ekonomik krize rağmen Ülkesinin bir arada kalması için (Lombard bölgesi krizi) sürekli mesajlar vermiştir ve “ulusal birlik” için çaba

harcamıştır: başarıyla.

Belçika’da, 2011 seçimleri sonrası Flaman ve Wallon bölgeleri arası kriz zirve yapmıştır, 3.

Belçika 541 gün Hükümetsiz kalmıştır ve tam bölünmenin eşiğine gelmiştir; Kral yoğun

“birlik” çağrıları yapmıştır tüm bu süreçte: başarıyla.

İskoçya’da 2014’te bağımsızlık konusunda Referandum’a gidilmiştir, küçük bir marjla 4.

bağımsızlığa “hayır” çıkmıştır, bu süreçte Kraliçe Elizabeth az sayıda ama etkili/başarılı birlik yönünde mesajlar göndermiştir ulusa.

Benzeri birçok örnekle listeyi uzatabilirim: her Ülke zaman zaman bu tür krizler yaşar. Elbette ki bu Ülkelerde başarılı sonucun birçok başka önemli sebebi var – özellikle de bir arada tutan AB üyeliği – ancak bu üst düzey çabaların da önemi küçümsenmemeli. Burada belki birçok

“kral/kraliçe” adı geçiyor çünkü Avrupa’da bazı Ülkelerde tarafsız Cumhurbaşkanı rolünü sembolik bir Kral/kraliçe üstlenmektedir. Aynı örnekler, İtalya örneğinde olduğu gibi, Cumhurbaşkanları olan Ülkelerde de var.

Özetle: Ülkeler krizler geçirdiğinde, halk içinde kutuplaşma yaşandığında, tüm ulusu/tüm milleti bir arada tutabilecek tarafsız, siyaset üstü, tüm milleti ve ortak değerlerini temsil eden bir kişiliğe büyük ihtiyaç vardır. Bu rol sembolik gözükebilir ama değildir: gerçek liderliktir.

Partili Cumhurbaşkanı modeline geçilirse Türkiye’de bu hayati rolü üstlenecek makam kalmayacaktır.

Bugün zaten fiilen bu konuda sorun mevcuttur, ancak Anayasamızda istenilen değişiklik yapılırsa, bu hayati makamdan/konumdan kalıcı olarak vazgeçmiş olacağız. Ayrıca

(3)

Anayasamız da tarafsız bir Cumhurbaşkanına göre tasarlanmıştır: tarafsızlık ilkesi yüzünden siyasi sorumsuzluktan faydalanmaktadır, o yüzden aldığı kararlara karşı yargı yolu kapalıdır vs. Partili bir Cumhurbaşkanına geçilirse Anayasamızda bu konularda da Hukuk Devleti ile bağdaşmayan dengesizlik iyice belirginleşir.

2- Partili Cumhurbaşkanı Modeli, Şu An İçin Sadece Fiili Olan

“Güçler Birliğini”, Kurumsal ve Kalıcı Hale Getirir.

Bugün Türkiye’de zaten “fiilen” partili bir Cumhurbaşkanı vardır, ancak bu fiili ve şahsi,

“istisnai” bir durumdur: geçebilir/geçecektir. Bu istisnai durumu Anayasa’ya işlersek, kalıcı, kurumsal ve “sistematik” hale getiririz.

Bakınız: Türkiye’de seçim sistemi ve siyasi partiler yapısından dolayı, zayıf seçmen-seçilen bağından dolayı, Milletvekili adaylarını ağırlıklı Parti Yönetimleri (ve Parti Başkanları)

belirliyor. Ayrıca, Partilerin ağır disiplinli TBMM Grup İç Yönetmeliklerinden dolayı,

Milletvekilleri, Parti Yönetimi ne yönde işaret ederse (Bağlayıcı Grup Kararları) o yönde oy vermek zorunda kalıyor (aksi takdirde ağır disiplin cezaları ve geri seçilme imkanı yok olur).

Tüm bu yapının sonucu olarak: Yasama (Meclis), çoğunluğa sahip Partinin Yönetiminin

kontrolündedir ve parti yönetiminden bağımsız hareket edebilen Milletvekili neredeyse yoktur (aksi takdirde, tartışılmadan binlerce Torba Yasa maddesi bu meclisten geçebilir miydi son yıllarda?).

Şimdi Yasamayı kontrol eden kişi (Partide ağırlığı olan veya Parti başkanı olan kişi) aynı zamanda Cumhurbaşkanı olursa, aynı kişi de ayrıca Başbakanı/Bakanları atarsa – ne olur?

Hukuki ve kurumsal olarak artık tüm güçler (Cumhurbaşkanlığı makamı / Hükümet / Meclis) 1 kişinin kontrolüne geçmiş olur ve bu durum sadece fiili değil artık hukuki olduğu için kalıcı olur, ileride dönülmesi çok zor olur. Bir de şunu ekleyelim: Yargı/HSYK yapısı ve

(Cumhurbaşkanının atayacağı) Adalet Bakanının yetkilerinden dolayı da dolaylı olarak aynı kişinin ciddi etkisi altında olacaktır. Tüm bunlara, oldukça “kontrol altında” bir “4cü erk”

medya çoğunluğunu eklersek: Ülkemizde bağımsız ve denetim yapabilecek bir erk kalmamaktadır.

Yürütme/Yasama/Yargı kalıcı/hukuki olarak bir kişi, bir aklın, kontrolünde olur ki bu da Ülkemizi ister istemez istikrarsızlık, belirsizlik ve denetimsizliğe (denetimsizlik arttıkça da hatalara) doğru sürükler.

(4)

3- Meksika Modeline (“Parti Devleti” Modeline) Doğru: Türkiye İçin Kötü Örnek

Son zamanlarda sıkça dile getiriliyor: “Türkiye Meksika modelini örnek alabilir” diye. “Partili Cumhurbaşkanı” fikri de gerçekten bu yolda ilerlediğimizi gösteriyor. Beni de en çok korkutan modeldir. Kısaca sebeplerini özetleyeyim: bir kere Meksika “otoriter bir rejim” olarak

tanımlanıyor tüm analistler tarafından. “Anayasaya rağmen,tüm güçler, güçlü PRI (hakim parti) elinde toplanıyor ve Parti Liderliği gücü Kongre’de (Mecliste) değil, Meksika

Başkanında” sonucuna varıyor tüm uzmanlar [*şu an PRI zayıfladı ve hatta Koalisyon ile yönetiyor Ülkeyi ama halen çok etkin ve “Güçler birliği” meselesi değişmedi]. Meksika’da da bizdeki gibi güçlü ve otoriter Parti yapısı vardır, sistemin kilidi buradadır zaten. Meksika’da ABD Anayasasına son derece benzer bir Anayasa olmasına rağmen bu parti yapılarından dolayı ve Meksika’ Başkanının partili olması ve partideki ağırlığı ve “fiili başkanlığı”* yüzünden Meksika’da 70 yılı aşkın süredir Güçler Birliği oluşmuş ve kemikleşmiştir (*kağıt üzerinde görevi yerine getirecek yeni bir Parti Başkanını kendisi belirliyor, bir nevi “vekili” gibi ve en önemlisi Milletvekilleri adaylarını belirliyor).

Tüm bunların Meksikalılara etkileri nedir peki? 70 yıl PRI (Kurumsal Devrimci Parti) iktidarı olmuştur ve Meksika bir “Parti Devleti” haline gelmiştir. Demokratik güçlerin zayıflığından dolayı etkili denetim yoktur ve bu durum yıllarca geniş çaplı yolsuzluk ve seçim

usulsüzlüklerine yol açmıştır. Bugün yeni yeni Meksika bu süreçlerden biraz çıkıyor (çünkü PRI ciddi güç kaybetti) ama 21ci yüzyılda hala tam Demokratik yapıya ulaşamamıştır, çünkü güçler birliği Kurumsallaşmıştır. Çarpık yapıdan birkaç sonuç/örnek: Meksika Başkanı yılda

$300 Milyon devlet bütçesinden hükümet propagandasına harcamaktadır, bu

sorgulanamadan. İktidarı destekleyen bir medya vardır (Televisa: %62 Pazar payı vardır TV’de). Son 10 yılda Meksika halkı, çete savaşlarında yaklaşık 100,000 kurban vermiştir.

Başkan, uyuşturucu kartellerine göz yumduğunda şiddet diniyor, sonra tekrar başlıyor:

Hukuksuzluk her yeri kapsamıştır. Güçler birliğinden dolayı yönetim üzerinde denetim yok denilecek durumda olduğundan, yolsuzluk ve hukuksuzluk had safhadadır.

Bizim büyük hedefimiz, gelecek vizyonumuz, Meksika gibi olmak mı gerçekten? Keşke örnek olarak biraz daha Avrupa Birliği Ülkelerini alsak: Avrupa Ülkelerinin neredeyse tümünde Tarafsız/partili olmayan bir Cumhurbaşkanı modeli vardır. Ülkemizin geleceğini düşünerek, modellerimizi/örneklerimizi doğru seçelim.

(5)

Saygılarımla, Av. Ece Güner Toprak

Referanslar

Benzer Belgeler

Londra muhabi­ rimiz Nuri Çolakoğlu’nun bildirdiğine göre, üç ayrı grup halinde düzenlenen yürüyüşlerde 15-20 kişilik bir grup önce Türk Hava Yolları Bürosu

Güney Kore’nin başkenti Seul S-coin adı verilen bir kripto para birimini şehir genelinde kullanmayı planlıyor.. Toplu taşıma ve sosyal yardımlarda kullanılacak S-coin ile

Yapılan araştırmada sınıf öğretmeni adaylarının çevre eğitimi özyeterlik algı ölçeğinden aldıkları puanların ortalamalarından elde edilen verilere göre;

Doğıu köprüye gidecek olan (Taısınevln) e yetiş­ mek için Bebek camüain yamadaki iskeleye doğıu adımlarımı sıkis ştıtdtm De­ nizin gök rengine resmolan

Örnekteki gibi

Yeni sarayın yapımı bir süre sü­ rüncemede kaldıktan sonra, Abdül- mecid’in yerine tahta geçen Sultan Abdülaziz tarafından 1863 yılında yeniden ele

Almanya’dan Himalayalar’a, Kenya’dan Japonya’ya, ekolojik yıkıma karşı verilen pek çok mücadelede, kadınların yaşamın kaynağını korumak ve

Monopolar RF birer hafta ara ile 4 defa uygulandı, her uygulama sonrası yaklaşık 1 saat süren eritem dışında herhangi bir yan etki yaşamadı (Resim 1).. Aydınlatılmış