• Sonuç bulunamadı

Sufi-Zentrum Rabbaniyya

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Sufi-Zentrum Rabbaniyya"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İmdad

Şeyh Esref Efendi | Berlin 2010

Kırklar Makamı Şam-ı Şerif 2010

Euzubillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim La havle vela kuvvete illa billahil aliyyül aziym

Destur ya Seyyidi ya Mevlana ya Ricalallah!

Bu gezegen ve içinde hareket eden her bir şey için sorumlu olan koruyan ve gözeten manevi kuvvet sahibinden imdad istiyoruz. İmdad istiyoruz çünkü biz imdad demezsek bize kimse yardım elini uzatmaz.

İmdad eli kime uzanır?

İmdad eli ancak ihtiyacını belli eden kimseye uzanır.

Kibir yapıpta aczini ifade etmeyen, muhtacım deyemeyen aç yatar aç kalkar. Sefil yaşar sefil ölür.

Esselamun Aleyküm ey İlahi Huzurda şimdi hazır olanlar..

Good evening, ey doğudan, batıdan, kuzeyden, güneyden, sağdan, soldan, aşağıdan, yukarıdan gelenler ve bizi izleyenler.

Esselamun Aleyküm ve good evening ey görünen ve görünmeyen alemlerden katılıpta İlahi hikmet okyanuslarından inciler kapmak isteyenler. Hoşgeldiniz!

Sizi böyle selamlamak ve size böyle hitab etmek Şeyhimiz Hazretlerinden bana verilen talimattır.

Benden değil yani söyleyenden değilde söyletenden bilin ve kalplerinizin kulaklarıyla dinlemeye gayret edin.

(2)

Artık kafa kulağıyla işitmenin vaadesi bitmiştir. Kalp kulağıyla işitmeyen işitemeyen bundan böyle kaybedenlerden yazılacaktır.

Artık gökyüzünden insanlara verilen müsamaha ve oyun devri bitmiştir. Küvet devri bitmiştir.

.. Aman benim ördekler suda yüzerler ... alle meine Entchen ... devri bitmiştir.

Görünen ve görünmeyen noktalardan azgın dalgalar insanların üzerine doğru hızla gelmektedir.

Artık ya yüzmeyi öğrendin ya boğulacaksın. Dikkat et!

Dikkat edin ve burada söylenilen Hakikata baş kulaklarınızdan ve baş gözlerinizden ziyade kalp- lerinizi açın.

Kalplerinizi açın ve kalplerinizle işitmeye, dinlemeye, öğrenmeye ve anlamaya çalışın.

Misal:

Şimdi ilan etseler, “Haşmetli Devletlümüz, Kraliçe Elisabeth, falan gün falan saatte sarayını açtıracak ve huzurda hazır olanlara avuç avuç cevherler dağitacak ihsanda ikramda bulunacak, herkes davetlidir”

deseler kulağını vermeyecek, gitmeyecek ve kucağını açmayacak varmı?

Sokaklarda dolar caddelerde dolar. bırak araba, otobüs yol bulsun, adım atacak yer bırakmaz millet, hepsi istikamet Saraya doğru, Hücum!!

İnsanlar yazık ki cahiller ve cevheri taştan ayırd edemiyorlar. Bilseler ki, bu göklerden gelen İlahi Hitablar biz insanlar için yerlerin ve göklerin Sultanı Allahtan bize özel ikramlardır, paha biçilmez cevherlerlerdir, bu Hitablardan gafil kaldıkları için saçlarını başlarını yolarlardı.

Nitekim Ayet I Kerime de Cenabı Hak öyle buyuruyor: “Onlar YaRabbi izin ver dünyaya geri dö- nelim de Sana hakkıyla kul olmaya gayret edelim diyecekler amma onlar için dünyaya artık bir geri dönüş asla olmayacaktır” buyuruyor Allah CC.

Onun için kalp kucağını aç ve topla ne toplayabilirsen.

Zikir: Ve Bismillahirrahmanirrahiym diyoruz.

İşimizi ve halimizi Allaha ve Evliyalarına emanet ediyoruz ve onlardan imdad istiyoruz.

İlahi İmdad yetişmese biz başı sonu bulunmaz görünmez okyanuslarda gemisi batmış Tayfa misali okyanusun azgın dalgalarında nefessiz kalır ve anında boğuluruz.

Onun için Meded ya Ricalallah! Meded ya Sahibuz Zaman! Ya Sahib ul İmdad Meded!diyoruz.

Ey doğudan batıya uzaktan yakından bizim bu mütevazi toplantımıza iştirak eden insanlar, şimdi dikkatle dinleyin ki, Ehli İmdad`da nasıl bir kuvvet ve yetki var biraz olsun anlayın.!

Bugün bizi Ehli İmdad`dan konuşturuyorlar.

Ve büyük Sufi Sultanlarından koca Abdulkadir Geylani Hazretleri şimdi kendi Zatından anlattırıyor ki, İlahi İmdad bir kimseye nasıl yetişir biraz anlamaya çalışalım.

(3)

Bu kadıncağızın beş-altı öksüz çocuğu ve bir de ihtiyar anacığı var.

Bu Hatun kişi geçimini iplik eğirmekten sağlarmış. Bütün hafta el emeği veriyor, göz nuru döküyor fakir, sonra ipliği eğiriyor, pazara götürüp satıyor ve anası ile çocuklarının rızkını temin etmeye çalışıyormuş.

Lakin takdiri İlahi, bu kadıncağızın anacığından evvel vakti tamam olmuş ve bu dul kadın vefat etmiş.

O öksüz ve yetimciklerin bakımı çarnaçar ninelerine kalmış.

Tabii Kadın hayli yaşlı fukara.

Gerçi yine kızından kalan yünleri ip olarak eğiriyormuş amma her hafta pazara gidip gelmek zor geliyormuş.

Bir zaman sonra baktı ki evde altıyüz dirhem kadar yani 2 kg kadar ip birikmiş, pazara götürmeye karar verdi.

Kapıdan çıkarken ellerini açmış:

“Ya Rabbi!” deyor.

“ben yaşlı kimseyim.

Benim elimden bu kadar geliyor.

Gariplerin yar ve yardımcısı da Sensin ya Allah! Senden imdad istiyorum. Sen bu öksüzlerin, yetimlerin rızkını ver“, diyerek sabah erkenden pazarın yolunu tuttu.

İmdad istedi ya, bak şimdi işi nasıl tamamdır anla. Evinden çıkarken ihtiyacını arz etti ve imdad istedi tamamdır.

Nitekim fazla gitmiyor karşısına Sultanlar Sultanı Abdulkadir Geylani Hazretleri çıkıyor. Hazret o sırada namazdan çıkmış müridleriyle dergaha doğru yürümekte.

Şeyh hazretleri yaşlı kadını görünce duraklamış ve yaşlı ninenin ta gözlerinin içine bakaraktan sormuş:

- Selamaleykum nene Hatun, nereye gidiyorsun?

- ve aleykum selam ya Seyyidi!

Nereye gideceğim, işte bir miktar ipliğim var, pazara götürüp satacağım.

- Nine, ne kadardır o elindeki ip?

Tam da şu anda benden altıyüz dirhem ip isteniyordu, bunu bana ver de ben senin için satayım.

Yaşlı kadın bunu duyunca gayet memnun olmuş. Öyle ya pazara gitmekten ve o kadar yolu tepmek- ten ve müşteri beklemekten kurtulmuştu.

(4)

Sevinmiş fakir:

„ Hay Allah razı olsun.

Duan makbul olsun ya Seyyidi“ demiş.

“İp senindir al.”

Abdülkadir Geylani Hazretleri eline aldığı gibi ipi şaka yollu karşıdaki caminin damına doğru fırlatıp atmış.

O öyle ipi atınca anında nereden geldiği belli olmayan büyük bir kuş belirmiş havada ve ipi kapıp gitmiş.

Yaşlı Kadın bu tür şakalardan oyunlardan ne anlayacak, tabii kendi kendine içinden söylenmeye başlamış.

Hazreti Şeyh kadına dönmüş:

„Ey nine, sen hiç canını sıkma, ben şimdi senin ipliği satmaya gönderdim, parası gelsin ne kadar ettiyse alırsın. Hepsi senin.”

Nine homurdanmış canı sıkkın amma ne yapsın, ipleri Hazretin eline Verdi bir kere geriye dönüşü yok.

Çaresiz:

“Pekala”, demiş gitmiş.

Ertesi gün erkenden Hazretin kapısında hazır olmuş:

“ İpilik satıldı mı?

Bizim ipin parasını almaya geldim.“

Abdülkadir Geylani Hazretleri onu erkenden öyle kapıda hazır tekmil görünce gülümsemiş:

„Hoş geldin nine! Senin İplik satıldı, lakin parası henüz gelmedi, yoldadır.

Bir hafta hadar bir zaman içinde gelir hele sen biraz daha sabret.“

Kadın bir hafta sonra gelmiş sabrının doruğunda.

İçinden böyle Şeyh mi olurmuş diye söylenmekte.

Şeyh hazretleri yaşlı kadının kalbinden ne geçtiğini bilmezmi bilir amma bilmezden geliyor:

„Ey nine seni de bayağı yorduk amma inşallah yarına paran hazır olur.

Gel, paranı al.“

Fakir içinden „ah kafam!“ demiş.

„Ne Pazara gimem, şimdi param çoktan elimde olurdu“ böyle diye diye hayıflana hayıflana evine yollanmış.

Tabii Müritler hadiseyi şaşkınlık ve tevekkülle izlemekteler. Bakalım işin arkasından ne çıkacak

(5)

zor etmişler. Bakalım ne çıkacak?

Nihayet ertesi gün oldu beklenen gün geldi ve

Abdülkadir Geylani Hazretlerinin huzuruna çok uzak diyarlardan hiç tanımadık yabancı bir heyet çıka geldi.

Şeyh onları Huzura yalnız aldı ve müridler kapı dışarda kaldılar. Meraktan çatlayacaklar amma mürid olmak kolay değil fazla merak da iyi değil.

Nihayet Şeyh efendi onları kapıya kadar gelip uğurlayınca hemen o heyetin arkasına takılıp sormuşlar:

„Hoşgeldiniz.Merakımızı af buyurun amma lakin kimsiniz nereden gelir nereye gidersiniz?“

Gelenler “bizler tüccarız“ demişler:

„Uzak Denizlerde yolculuk yaparken bir fırtına sebebiyle geminin yelkeni delindi, yol alamaz olduk, öyle kalacak olsak denizin ortasında batacaktık.“

Kaptanla istişare edip:

„hiç mi çaresi yok“ diye sorduğumuzda:

„var“ dedi.

„Altıyüz dirhem ipimiz olsa geminin yelkenini onarır, yolumuza devam ederdik ama, şu anda 600 dirhem ipi nereden bulacağız bu mucize ister.“

O böyle deyince biz de ellerimizi kaldırarak Allaha dua ettik ve duamızda İmdad sahiplerinden imdad istedik:

„Ey Zamanın sahibi, ya Sultanul Evliya!

Ey Abdulkadir Geylani Hazretleri!

Bize hemen altıyüz dirhem kadar ip gönder, sana bin altın vereceğiz, söz „ diye yalvardık.

Az bir zaman geçti ve bir de baktık ki, bir kuş gagasında altıyüz dirhem ipliği getirip geminin güvertesine bırakıp uçtu gitti.

Biz de o korkunç denizde batmaktan kurtulduk. Şimdi geldik ve o adağımızı yerine getirdik, Sultana olan borcumuzu ödedik“ dediler.

Tüccarlar ayrıldıktan bir müddet sonra, ihtiyar kadın gelmiş. Burnundan soluyor fakir:

- Para geldi mi?

Şeyh içerden seslenmiş:

„Gel nine gel.

Senin emanet şimdi geldi gel“ deyor.

Bin altını kadına verirken sormuş:

- Nasıl nine?

Beklediğine değdimi dersin?

(6)

Bizim satış seninki kadar kârlı olmuş mu?

Sen yeter ki imdadı doğru yerden iste ve sabret, gerisini merak etme“ demiş.

Evet! Yaşlı Kadın sabır ve duası sayesinde bir anda zengin olmuştu.

Ey insanlar!

Allahtan İmdad isteyin!

İmdad isteyin, çünkü içinde yaşadığınız bu dünya azgın dalgalar ve fırtınaların eşiğinde gezinmek- tedir.

Dün bana dediler ki G/ mi G8 mi ne toplantısında dünyayı büyük bir iflasın bekledinden söz etmişler.

“Napacağız Şeyh”, dediler.

Bende “ne yapabiliriz ki?” dedim.

Kelin merhemi olsa kendi başına sürermiş.

Bizim ne gücümüz var ki, neyi elinden tutalım. Lakin sığınılacak limansa aradığımız bu fırtınada, Allahtan başka sağlam liman yok.

Yine ve “İmdad ya Allah! Ya Sahibel İmdad, meded” deyeceğiz ki sorumlu Evliyalar bizi işitsinler ve üzerimize doğru gelen azgın dalgalara karşın bir can simidi atsınlar, her türlü fırtınadan muhafaza etsinler.

Nitekim o gemisi batmak üzere olanlar Evliyadan yani Allah ve Dostlarından imdad talep ettiler ve karşılığında bir kısım dünyalıklarından vazgeçtiler.

Manevi Kuvvet sahiplerinden imdad talep edenin talebi asla geri çevrilmez.

Lakin bu bir alışveriştir- sen istiyorsun karşılığında ne veriyorsun?

Mühim olan bu!

Allahın ve evliyasının senden ve bu dünyadan hiç bir ihtiyacı olamaz. Lakin Allah görmek ister sen ihtiyacın olan bir şey için yine bir başkasının ihtiyaci olan bir şeylerden vazgeçebiliyornmusun, Allah için tasadduk edebiliyormusun, Allah görmek istiyor.

Sen elindekinden ver Allah Elindekinden versin.

Şüphesiz senin vermen biter Allahın vermesi bitmez.

Şeyh elimde avucumda yok nasıl vereyim?

Varsa da yoksa da Allah hepsini biliyor.

Parası olmayanın duası da mı yok?

İbadetidemi yok?

Tazimi demi yok?

Referanslar

Benzer Belgeler

Tahsin CEMİL (Cluj Babeş-Bolyai Üniversitesi, Romanya) Prof.. Okan DAHER (Helsinki Üniversitesi, Finlandiya)

_”Zaten onun için Şeyh mevzu olarak “Sağlıklı hayat nasıl yaşanır” onu ele aldık çünkü bütün du- nya revire döndü hasta yatmasa hasta geziyor millet sokaklarda..

Eski zamanlardan başlayarak Nahçıvan bölgesinden önemli ticaret yollarının geçmesi arazimizde sufi tarikatlarının genişçe yayılmasını ve çokça hangâhlar

The term refers to an ordinary adherent of a religion although it associates the meaning of a man who is in full-live and practices with religious life

Bu şahsiyetler lugavî anlamda şiatü Ali olarak kabul edilebilir. Ancak bunun mezhepleşmiş Şîa’yla karıştırılmaması gerekir. Ali’nin irfanından faydalanan

mürşid-i kâmil arayışına giren Şems-i Sivâsî, Mustafa Kirbâsî ve Abdülmecîd-i Şirvânî’ye hizmetlerinin ardından tarikatı yaymak üzere

Emir âlemi de mutlak hayal âlemi ile halk arasında aracılık yapmaktadır.. Emir âleminden sonra arş ve külli

söz konusu ıstılahı sûfîlerin bakış açılarına göre açıklamak ve değerlendirmek oldu- ğu için tasavvufta havâtırın önemi, ilk defa ne zaman kullanılmaya