• Sonuç bulunamadı

YAYGIN GELİŞİMSEL BOZUKLUKLAR VE İLETİŞİM BOZUKLUKLARINDA İLK BAŞVURU YAŞLARI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "YAYGIN GELİŞİMSEL BOZUKLUKLAR VE İLETİŞİM BOZUKLUKLARINDA İLK BAŞVURU YAŞLARI"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İLK BAŞVURU YAŞLARI Kağan GÜRKAN*, Tümer TÜRKBAY**

ÖZET

Am aç: K o n u ş m a g e c ik m e s i ola n çocukların u zm a n la r a ilk b a ş v u r u za m a n ı, ta n ı k o n u lm a s ı ve e rk e n m üdahalelerin ya p ılm a sı b a kım ın d a n önemlidir. B u ç a lışm a d a k o n u şm a g ecik m esi ya k ın m a sıy la getirilen y a y g ın g e lişim se l b o zu k lu ğ u (YGB) v e iletişim b o zu k lu k la rı (İB) ola n olguların ilk b a ş v u r u özelliklerinin k a rşıla ştm lm a sı am açlanm ıştır. Yöntem: GATA Ç ocuk R u h Sağlığı ve H astalıkları A nabilim D alı'na anne- b a b a s ı ta r a fın d a n getirilen 1 2 7 YGB ve 5 8 İB olgularının, ilk b a ş v u r u z a m a n ı ve m u a y e n e le rin e ilişkin bilgiler g eriye d ö n ü k o la ra k incelenm iştir. S on u çlar: YGB ve İB g ru p la n a ra s ın d a olguların cinsiyet, ilk b a şvu ru yaşı, yü rü m e yaşı, perinatal kom plikasyonlar, ta r a f tercihi ve a n n e-b a b a eğitim süreleri y ö n ü n d en anlam lı fa rk lılık saptanm am ıştır. İB başlığı a ltın d a ye r a la n bozu klu kla r g rup içinde karşılaştırıldıklarında ilk b a şv u r u y a ş ı b a k ım ın d a n f a r k gözlenm em iştir. P erinatal k o m p lik a sy o n ö y k ü s ü olan İB olgularının ilk b a ş v u r u y a ş ı a n la m lı o la r a k d a h a d ü ş ü k ik e n , YG B g r u b u n d a f a r k b u lu n m a m ıştır. YG B g r u b u n d a a n n elerin eğitim s ü r e s i ile olguların ilk b a şv u r u y a ş ı a r a s ın d a n e g a tif b a ğ ın tı sa p ta n m ıştır. Tartışma:

YG B ile İB a r a s ın d a ilk b a ş v u r u y a ş ı a ç ıs ın d a n a n la m lı f a r k o lm a m a sı, ik i g ru p b o z u k lu k ta d a a n n e- b a b a d a k a y g ı u y a n d ır a n te m e l b a ş v u r u n e d e n in in k o n u ş m a -d il g e liş im in d e k i so r u n la r o ld u ğ u n u d ü şü n d ü r m e k te d ir. A ilelerin ve birinci b a s a m a k s a ğ lık ça lışa n la rın ın k o n u şm a -d il so ru n la rı d ış ın d a k i o tis tik belirtiler k o n u s u n d a bilgilendirilm elerinin s a ğ la n m a s ı v e b u ç o cu kla ra y ö n e lik u y g u n ta r a m a program larının o lu ştu ru lm a sı erk e n ta n ıla m a y ı kolaylaştıracaktır.

Anahtar Sözcükler: Y a yg ın gelişim sel b o zu klu k, iletişim bozuklukları, ilk b a şv u r u y a ş ı

SUMMARY: INITIAL PSYCHIATRIC REFERRAL AGES IN PERVASIVE DEVELOPMENTAL DISORDERS AND COMMUNICATION DISORDERS

Objective: T h e a g e a t initial p s y c h ia tric referral o f ch ild ren w ith s p e e c h d e la y is im p o rta n t f o r ea rly d ia g n o s is a n d in te rv e n tio n o f c a u s a tiv e d e v e lo p m e n ta l d iso rd e rs. T he p u r p o s e o f th is s t u d y w a s to com pare th e a g e s a n d d evelo p m en ta l properties a t th e initial clinical referral o f p e rv a s iv e d evelo p m en ta l disorders (PDDs) a n d com m unication d iso rd ers (CDs). Method: The sa m p le o f th e s tu d y c o n siste d o f 127 ca se s w ith PDDs a n d 5 8 ca se s w ith CDs w ho referred to the d ep a rtm en t o f child a n d a dolescent p sych ia try o f GATA w ith sp e e c h d ela y. The a g e a n d clinical d a ta a t th e initial referral w ere a s s e s s e d retrospectively using th e p a tie n t's records. Results: There w e re no sta tistica lly sig n ifica n t d ifferen ces b e tw e e n th e s e x ratio, a g e a t initial referral, w alking time, p erinatal com plications, h a n d perference, a n d p a re n ts' education levels b e tw e e n th e PDD p a tie n ts a n d th e CD p a tie n ts . T h e a g e a t initial referral w a s n 't d iffe re n t am ong th e su b g ro u p s o f CDs. T h e CD c a s e s w h o h a v e a h isto ry o f specific p e rin a ta l com plication h a d earlier referral th a n th o se w ith o u t a p erin a ta l com plication, b u t PDD c a s e s s h o w e d no difference. In PDD group, a significant negative correlation w a s d ete c te d b e tw e e n th e m other's education level a n d th e f i r s t referral a g e o f th e children. Discussion: W e s u g g e s t th a t th e m o s t com m on p a re n ta l concern a t initial referral is d e la y e d sp e e c h or language d e v e lo p m e n t in bo th group o f disorders, b e c a u se there w a s no significant difference b e tw e e n PDD a n d CD groups in term s o f their fi r s t referral age. Giving inform ation a b o u t autistic sy m p to m s other th a n speech-language problem s to general practitioners a n d fa m ilies, a s w ell a s perform ing screening pro g ra m s m a y p ro vid e earlier identification o f th e s e disorders.

K ey Words: P e rv a siv e d e v e lo p m e n ta l d is o rd e rs , c o m m u n ic a tio n d is o rd e rs , a g e a t in itia l referral.

GİRİŞ

Yaygın gelişimsel bozukluklar (YGB) ve iletişim bozuklukları (İB) çocukluk döneminin iki önemli gelişimsel bozukluğudur. İki grup bozuklukta da tanı koyarken konuşma-dil ve iletişim alanındaki sorunlar ana ölçütler arasında kabul edilmektedir (APA 2000). y

G

b

,

erken çocuklukta başlayarak

*Uzm. Dr., A n k a ra Üniv. Tıp Fakültesi, Ç ocuk R u h Sağlığı ve H a sta lıkla rı A n a b ilim Dalı, A n ka ra .

**Doç. Dr., G ü lh a n e A s k e r i Tıp A k a d e m is i, A s k e r i Tıp F a k ü lte si, Ç o cu k R u h Sağlığı v e H a sta lık la rı A n a b ilim Dalı, A n ka ra .

yaşam boyu süren, karşılıklı sosyal etkileşimde, dil ve iletişimde gelişimsel gecikme ve sapmalar, tekrarlayıcı basmakalıp davranış örüntüsü ve ilgilerin bulunması ile karakterize bir bozukluk yelpazesidir. YGB ana başlığı altında otistik bozukluk, Asperger bozukluğu, Rett bozukluğu, çocukluğun dezintegratif bozukluğu ve YGB- başka türlü adlandırılamayan tip yer almaktadır.

İB için ise DSM IV-TR beş tanı kategorisi tanımla­

maktadır; iki kategori anlatım bozukluklarını

Ç o c u k v e G e n ç lik R u h S a ğ lığ ı D erg isi : 13 (1) 2 0 0 6

(2)

(sözel anlatım bozukluğu ve karışık dili algılama- sözel anlatım bozukluğu), iki kategori konuşma bozukluklarını (fonolojik bozukluk ve kekemelik) ve son kategori başka türlü adlandırılamayan iletişim bozukluklarını içermektedir. Bu çalışmada konuşma-dil alanındaki gecikmenin olduğu IB grubundaki sözel anlatım bozukluğu ve karışık dili algılama-sözel anlatım bozukluğu incelen­

miştir. Sözel anlatım bozukluğunda konuşma ve anlatımda sorunlar söz konusu iken, karışık dili algılam a-sözel anlatım bozu k luğ un da aynı zamanda konuşulan dilin anlaşılması da olumsuz etkilenmiştir (APA 2000).

Son yıllarda nedenleri tartışmalı olsa da YGB sıklığının arttığı bildirilmektedir (Barbaresi ve ark. 2005, Wing ve Potter 2002, Fombonne 2003).

Bu artışla birlikte, belirtilerin erken fark edilmesi ve tedaviye erken başlanması ile bozukluğun olumlu gidişi arasında güçlü bir ilişki olduğu belirtilmekte ve bu nedenle YGB olan çocukların erken tanısının önemli olduğu vurgulanmaktadır (Harris ve Handleman 2000, Tanguay 2000, Rogers 1996). Erken tanı koyabilmek için otistik çocuk­

lardaki ilk belirtilerin fark edilmesi ile ilgili yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalarda otizm yelpazesi içinde yer alan çocuklar genellikle normal gelişim gösteren çocuklarla karşılaştırıl­

maktadır. YGB birçok erken belirti göstermesine karşın, genellikle ilk başvuru nedeni konuşma dili gelişimindeki sorunlar olmaktadır (Wetherby ve ark. 2004). Ancak, konuşma gelişimindeki gecikme ve sapm alar yalnızca YGB'ye özgü olmamaktadır. Özellikle, IB ile ayırıcı tanı yapıl­

ması ana sorunu oluşturmaktadır. Bu nedenle, yazında iki grup bozukluklar arasında ilk başvu­

ruda belirti benzerliğinin ne kadar düzeyde olduğuna yönelik araştırm alar yapılm asına gereksinim olduğu belirtilmektedir (Trilingsgaard ve ark. 2005, Rutter 2005).

YGB olan çocukların IB olanlara oranla diğer gelişim alanlarında daha fazla sorunları olduğu gösterilmiştir (Stone ve ark. 1997, Wetherby ve ark. 1998). Çalışmamızda YGB olan çocukların otistik belirtilerinin bulunm ası nedeniyle, IB olgularına oranla aileleri tarafından daha erken fark edilerek uzmana başvuracağı varsayılmıştır.

Bu çalışmada olguların dosya kayıtları geriye dönük taranıp YGB ve IB olgularının başvuru özellikleri karşılaştırılarak, ilk başvuru zamanı üzerine olan etkilerinin araştırılması amaçlan­

mıştır.

YÖNTEM Örneklem

Bu araştırmada GATA, çocuk ruh sağlığı ve has­

talıkları anabilim dalı polikliniğine 1986-2005 yıllan arasında ailesi tarafından getirilen olguların dosya kayıtları taranarak YGB (N=127) ve İB (N=58) tanısı konulmuş olguların bilgileri geriye dönük olarak incelenmiştir. YGB grubuna çocuk­

luğun dezintegratif bozukluğu ve Rett sendromu olan olgular dahil edilmemiştir. IB olanlar sözel anlatım bozukluğu (SAB) ve karışık dili algılama- sözel anlatım bozukluğu (KDA-SAB) tanısı konmuş olanlar şeklinde iki grup olarak incelen­

miştir.

Araçlar

Otistik olgulara tanı konulurken DSM-III-R ölçüt­

lerini de kapsayan yarı yapılandırılmış görüşme çizelgesi (Akçakın 1993) kullanılmıştır. iletişim bozuklukları tanısı ise DSM-IV ölçütlerine göre yapılmış, tanıyı desteklemek amacıyla konuşma- dil patoloğundan konsültasyon istenmiştir. Bütün olguların gelişimleri Ankara Gelişim Tarama Envanteri (Savaşır ve ark. 1998) ile değerlen­

dirilmiştir. Hasta dosyası kayıtlarında yer alan yaş, cinsiyet, ilk başvuru yaşı, soy geçmiş, tıbbi özgeçmiş ve gelişime ilişkin bilgiler veri olarak kullanılmıştır.

İstatistiksel Analiz

istatistiksel analizler SPSS 10.0 for Windows prog­

ramı ile gerçekleştirilmiştir. Grupların karşılaştırıl­

masında, olgu sayısının yeterli ve normal dağılıma uygun olması nedeniyle parametrik istatistiksel analiz yöntemleri kullanılmıştır. Kategorik veriler Ki kare testi ile karşılaştırılmıştır. Devamlı verilerin karşılaştırmaları Student t testi ile yapılmıştır.

Alfa değeri 0.05'den küçük olduğunda istatistiksel anlamlılığın bulunduğu kabul edilmiştir. Üç grup ortalaması için farklılık hesaplanırken tek yönlü varyans analizi uygulanmıştır. Devamlı verilerde ilişki düzeyini belirlemek için Pearson bağıntı analizi yapılmıştır.

SONUÇLAR

Araştırmaya alman 127 YGB olgusunun çalışma sırasındaki yaş ortalaması 8.3 ± 3.7 (yaş aralığı 2.3-19.3) yıldır. YGB grubu 107 erkek (%84.3) ile 20 kız (%15.7) olgudan oluşm aktadır. YGB olgularında erkek/kız oranı 5.4/1'dir. IB olan 58

(3)

olgunun yaş ortalaması 5.3 ± 1.9 (yaş aralığı 2.5­

11.1) yıldır. İB grubunda 45 erkek (%77.6) ve 13 kız (%22.4) olgu bulunmaktadır. İB olgularında erkek/kız oranı 3.5/1 'dir. YGB ve IB olguları cinsiyet oranları yönünden karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı farklılık yoktu (X2=1.21, p=0.27, Pearson Ki kare testi ile).

YGB olgularının ilk başvuru yaşı ortalaması 3.2

± 1.3 yıl (38.3 ± 15.4 ay) (yaş aralığı 1.2-8 yıl) iken, IB olgularının ilk başvuru yaşı ortalaması 3.5 ± 1.3 yıl (42.3 ± 15.4 ay) (yaş aralığı 1.75-6.6 yıl) olarak bulundu. İki grubun ilk başvuru yaş ortalamaları arasında istatistiksel anlamlı bir fark yoktu (t=1.1, p=0.11). Kız ve erkek olguların ilk başvuru yaşları arasında YGB (p=0.3) ve İB (p=0.4) gruplarında anlamlı fark saptanmadı.

İlk başvuru yaşları 24 ay öncesi, 25-48 ay arası ve 48 ay sonrası olarak yaş aralığı dilim lerine ayrıldığında; YGB ve İB gruplarındaki olguların bu dilimlere dağılım oranları benzerlik gösterdi (X2=3.93, p=0.14). YGB grubundaki olguların yaklaşık 3/5'i 2-4 yaş aralığında, 1/5'i 2 yaş öncesi, diğer 1 /5 'i 4 yaş sonrası ilk b aşv u ru su n u yapmakta ve tanı konulmaktadır. İB olgularının ise yarısından daha fazlasında 2-4 yaş arasında ilk başvuru olmaktadır (Tablo 1).

İB olguları 25 (%43.1) SAB olgusundan ve 33 (%56.9) KDA-SAB olgusundan oluşmuştu. İB alt

grupları arasında ilk başvuru yaşı açısından anlamlı fark bulunmadı (t=1.2, p=0.2).

YGB ve İB grupları arasında annelerin eğitim süresi (t=0.8, p=0.4) ve babaların eğitim süresi (t=1.3, p=0.2) karşılaştırıldığında anlamlı fark bulunmadı. Çocukların yürümeye başlama yaşı açısından iki grup arasında anlamlı fark yoktu (t=0.5, p=0.6). Bu değişkenlerle ilk başvuru yaşı arasındaki bağıntı iki grup için ayrı olarak incelediğinde, YGB grubundaki annelerin eğitim alma süresi ile ilk başvuru yaşı arasında negatif bağıntı olduğu saptandı (r=-0.35, p<0.001) (Tablo 2).

YGB ve İB olgularını perinatal komplikasyon ve taraf tercihi varlığı açısından incelediğimizde, YGB olanlarda 67 (%52.8) olguda sağ el baskınlığı, 26 (%20.5) olguda sol el baskınlığı olduğu, 34 (%26.8) olguda ise baskın taraf olmadığı ve 38 (%29.9) olguda perinatal komplikasyon yaşandığı saptandı. IB olanlarda ise 40 (%69.0) olguda sağ el baskınlığı, 7 (%12.1) olguda sol el baskınlığı olduğu, 11 (%12.0) olguda ise baskın taraf olmadığı ve 14 (%24.1) olguda perinatal komplikasyon yaşandığı saptandı. YGB ve IB olguları arasında perinatal komplikasyon (X2=0.9, p=0.3) ve taraf tercihi (X2=3.9, p=0.1) bakımından anlamlı fark yoktu. Perinatal komplikasyonu olan ve olmayan YGB olguları arasında ilk başvuru yaşı açısından bir fark yoktu (t=0.7, p=0.5). İB olgularında

Tablo 1: Deneklerin Demografik Özellikleri

İlk Başvuru Yaş Aralığı (ay) YGB (N=127)

İB (N=58) 24 ay öncesi

25 ay-48 ay arası 48 ay sonrası

22 (%17.3) 79 (%62.2) 26 (%20.5)

6 (%10.3) 33 (%56.9) 19 (%32.5)

X2=3.93, p=0.14

YGB: Yaygın Gelişimsel Bozukluklar, İB: İletişim Bozuklukları

Tablo 2: Anne Babaların Eğitim Süreleri ve Arasındaki Bağıntı

Çocukların Yürüme Yaşı İle İlk Başvuru Yaşı Yürüme Yaşı Anne Eğitim Süresi Baba Eğitim Süresi

İlk Başvuru Yaşı (YGB) r=0.1 AD r=-0.35* r=-0.13 AD

İlk Başvuru Ya şı (İB) r=-0.15 AD r=0.03 AD r=-0.08 AD

AD: Anlamlı Değil, * p<0.01

YGB: Yaygın Gelişimsel Bozukluklar, İB: İletişim Bozuklukları

(4)

perinatal komplikasyon öyküsü olanların (N=14) yaş ortalaması 35.4 ± 3.7 ay olup, komplikasyon öyküsü olmayanların (N=44) yaş ortalaması 44.5

± 2.3 aydı. Perinatal komplikasyon öyküsü olan IB olgularında ilk başvuru yaşı istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha erken bulundu (p<0.05).

TARTIŞMA

Yaygın gelişimsel bozuklukların başlangıcı yaşa­

mın ilk otuz ayı içinde olmasına karşın, ailelerin çoğunun gelişim basamakları açısından çocukla­

rında bir anormallik ya da gecikme olduğunu genellikle iki yaşından daha önce fark ettikleri gösterilm iştir (Siegel ve ark. 1988, Short ve Schopler 1988, Volkmar ve ark. 1994). Ancak bu durum, YGB tanısının birkaç yıl gecikmesine engel olamamaktadır (De Giacomo ve Fombonne 1998, Baghdadli ve ark. 2003, Gray ve Tonge 2001).

Yazındaki çalışmalarda YGB olgularında ilk baş­

vuru yaşları ile ilgili farklı bildirimler bulun­

maktadır. Chakrabarti ve Fombonne'in (2005) yaptığı çalışmada 1996-1998 yılları arasında doğan YGB olan çocuklarda belirtilerin ilk fark edildiği ortalama yaş 18.6 ay, sevk sırasındaki yaş 32.4 ay, tanı sırasındaki yaş 37.8 ay olarak bildirmiştir.

Aynı araştırıcıların 1992-1995 yılları arasında doğan YGB olan çocuklarla yaptıkları bir önceki çalışma (Chakrabarti ve Fombonne 2001) sonuç­

larına oranla, belirtileri fark etme, sevk edilme ve tanı koyma yaşı düşme eğilimindedir. Başka bir çalışmada ortalama sevk edilme yaşı 6, çocuğun gelişimi ile ilgili ailede kaygı uyandıran ilk belir­

tinin fark edildiği yaş ortalaması 19.1 ay ve ilk uzman yardımı aranmaya başlanan yaş 24.1 ay olarak belirlenmiştir (De Giacomo ve Fombonne 1998). Ülkemizde yapılan bir çalışmada farklı zeka bölümlerine ve becerilere sahip otistik olgular yüksek fonksiyonlu otistikler, zeka özürü olan ve olmayan otistikler olarak üç ayrı grup halinde incelenmiş ve kliniğe getirilme yaşları arasında anlamlı fark bulunmamıştır. Ayrıca farklı eğitim düzeylerine sahip aileler arasında belirtilerin fark edilme ve kliniğe getirilme yaşı açısından anlamlı fark bulunm am akla birlikte, yüksek eğitimli ailelerin belirtileri fark ettikten sonra daha kısa sürede başvurdukları belirtilmiştir. Yüksek okul mezunu olan ailelerin ortalama 2.7 yaşta belir­

tilerin farkına vardığı ve 3.9 yaşta başvuruda bulunduğu, orta-lise mezunu ve ilkokul mezunu ailelerin ise 2.6 yaşta fark edip 4.2 yaşta başvur­

duğu saptanmıştır (Akçakın ve Kerimoğlu 1993).

Akçakın ve arkadaşlarının başka bir çalışmasında ise otistik bozukluğu ve normal-sınır zekası, hafif- orta zeka geriliği olan ve ağır-derin zeka geriliği

olan dört ayrı grup çocuk başvuru yaşları açısın­

dan karşılaştırılmış ve otizmi olan ve ağır-derin zeka geriliği olan olguların daha erken başvurdu­

ğu ortaya konmuştur. Bu çalışmada otistik çocuk­

lar için ortalama başvuru yaşı 71.5 aydır (Akçakın ve ark. 1993). Bizim çalışmamızda YGB olgularının ilk başvuru yaş ortalaması ise 38.3 ay olarak bulun­

muştur. Araştırmamızda YGB olan çocukların ilk başvuru yaşı, Akçakın'ın çalışmalarında saptanan yaşlara göre daha erkendir, C hakrabarti ve Fombonne'nin yaptıkları araştırma bulgularıyla benzer, De Giacomo ve Fombonne'nin sonuçlarına göre ise daha geçtir.

YGB olan çocuklar IB olanlara oranla diğer gelişim alanlarında daha fazla sorunlar göstermektedir (Stone ve ark. 1997, W etherby ve ark. 1998).

Çalışmamızda da YGB grubunda, IB grubuna oranla diğer gelişim alanlarında daha fazla sorun­

lar olduğu gözlenmiş ve YGB olan çocukların ilk başvuru yaşlarının IB olan çocuklara oranla daha erken olacağı varsayılmıştır. Ancak, iki gruba ait çocukların ilk başvuru yaşları arasında anlamlı farklılık saptanmamıştır. Her iki grupta da ilk başvurunun sıklıkla 2-4 yaş arasında gerçekleştiği gözlenmiştir. Bu sonuç her iki gruba ait çocukların anne babalarında kaygı uyandıran temel başvuru nedeninin konuşm a gecikm esi/konuşm am a olduğunu düşündürm üştür. Diğer bir deyişle, aileler YGB ile ilgili dil gelişiminde gecikme ve sapm alar dışındaki belirtileri fark edem iyor olabilirler. Bununla birlikte birinci basamak sağlık hizmetlerinde veya çocuk psikiyatrisi dışındaki bölüm lerde çalışan sağlık çalışanlarının bu belirtileri fark edememesi de YGB olan çocukların ilk başvuru süresinin uzamasının nedeni olabilir.

Biyolojik risk etm enlerinin varlığında (tıbbi hastalık, zeka geriliği, düşük doğum ağırlığı, perinatal kom plikasyonlar) veya gelişimsel gecikmeler, önemli fiziksel, duyusal ve bilişsel engellerle birlikte YGB olduğunda daha erken başvuru olduğu bildirilmiştir (Baghdadli ve ark.

2003, Woods ve Wetherby 2003, De Giacomo ve Fombonne 1998). Bu nedenle çalışm am ızda perinatal komplikasyon öyküsü olanların erken başvuru yaşma sahip olacağını varsaymıştık.

Çalışmamızda YGB olgularında perinatal komp­

likasyon öyküsünün olması ilk başvuru yaşını etkilememiştir. Buna karşın, perinatal kompli­

kasyon öyküsü olan IB olgularının, perinatal komplikasyon öyküsü olmayanlara oranla ilk başvurularının daha erken olduğu bulunmuştur.

Yürüme yaşı her iki grupta da ilk başvuru yaşıyla ilişkili saptanmamıştır.

(5)

Anne babaların sosyal düzeyleri, çocuğun cinsi­

yeti, yerleşim yeri ve özgün otistik davranışların belirtilerin fark edilm e yaşını etkilem ediği bildirilmektedir (De Giacomo ve Fombonne 1998).

Bizim çalışmamızdaki bulgular da bu sonuçlarla benzerdir. Buna karşın annenin eğitim düzeyinin ilk başvuru yaşıyla ilişkili olduğu belirlenmiştir.

Babanın eğitim düzeyi ilk başvuru yaşı ile ilişkili değil iken, anne eğitim düzeyinin ilişkili olmasının nedeni çocuklarıyla annelerin birincil ilgili veya daha çok zaman geçiriyor olmasından kaynakla­

nabilir.

Çalışmamızdaki YGB ve IB'ye ait başvuru yaşı sonuçları Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) aileleri ve çocukları için geçerlidir, Türkiye'deki diğer populasyonlar ve çocuklar için genellenemez.

Araştırmamızdaki örneklemde annelerin %12.8'i ilkokul, %6.7'si ortaokul, %43.9'u lise, %36.7'si yüksekokul veya üniversite mezunu; babaların

%2.2'si ortaokul, %51.1'i lise ve %46.7'si yüksek­

okul veya üniversite mezunuydu. Araştırmamızın örneklemindeki olguların anne-babalarının eğitim düzeyleri Türkiye ortalamasının üzerindedir (Erol ve ark. 2001). Ayrıca TSK'de uzmana ulaşma sivil ortama göre daha kolay olabilir ve bu durum ilk başvuru zamanını etkileyebilir.

DSM tanı ölçütlerinde IB tanısı koymak için stan­

dardize edilmiş sözel anlatım gelişimi değerlen­

dirilen ölçeklerin kullanılması gerektiği belirtil­

mektedir. Çalışmamız geriye dönük tarama çalış­

ması olması nedeniyle bu koşul yerine getirileme­

miştir. Ancak, konuşma-dil patoloğu konsültasyon istemleri ile tanı desteklenmiştir.

Küçük çocuklarda davranışların değişkenlik göstermesi, anne-babanın başvurduğu birinci basamak hekiminin yönlendirmemesi veya ailenin çocuklarına hizmet verecek bölümden haberdar olmaması gibi etmenlerin erken tanıyı geciktirdiği bildirilmektedir (Woods ve Wetherby 2003). Bu nedenle, YGB'lerin erken belirtileri konusunda anne babaları bilgilendiren hasta okullarının yaygınlaştırılması, birinci basamak sağlık çalı­

şanlarının bilgilendirilmesi ve bu basamakta uygun araçlarla gelişimsel bozukluklarla ilgili tarama çalışmalarının yapılarak şüpheli olguların uzm an hekimlerle buluşm asının sağlanm ası gerekmektedir.

KAYNAKLAR

A k ç a k ın M (1993) N orm al eğitim gören otistik: çocuklarla ö ze l eğ itim gö ren o tis tik çocukların ka rşıla ştırıld ığ ı bir izlem e çalışm ası. T ü rk Psikoloji D ergisi 29:3-9.

A k ç a k ın M, K erim oğlu E (1993) O tistik b o z u k lu k ta ta n ı k o y m a ve belirti dağılımı. A n k a ra Üniversitesi Tıp F akültesi M ecm u a sı 46: 413-4 2 8 .

A k ç a k ın M, P olat S, K erim oğlu E (1993) O tistik ve z e k a özü rlü çocukların d em o g ra fik ve d o ğ u m la ilgili özellikler y ö n ü n d e n karşılaştırılm ası. Türk P sikiyatri D ergisi 4: 3 9 ­ 46.

A m erica n Psychiatric A sso cia tio n (2000) D iagnostic a n d S ta tis tic a l M a n u a l o f M en ta l D isorders, F ourth E dition (DSM-IV), T e x t R e v isio n . W a s h in g to n DC: A m e r ic a n P sychiatric A ssociation.

B a g h d a d li A , P ic o t MC, P a s c a l C v e a r k . (2 0 0 3 ) R e la tio n sh ip b e tw e e n a g e o f recognition o f f i r s t d is tu r ­ b a n ces a n d se v e rity in y o u n g children w ith a u tism . E ur Child A d o le sc P sych ia try 12:122-127.

B a rb a re s i W J, K a tu sic SK, Colligan RC ve ark. (2005) T he incidence o f a u tis m in O lm sted C ounty, M innesota, 1976-1997: resu lts fr o m a p o p u la tio n -b a sed s tu d y . A rch P ediatr A d o le sc M ed 159:37-44.

C h a kra b a rti S, F o m b o n n e E (2001) P erva sive d e v e lo p ­ m en ta l disorders in preschool children. JAM A 2 8 5 :3 0 9 3 ­ 3 0 9 9 .

C h a kra b a rti S, F o m b o n n e E (2005) P erva sive d e v e lo p ­ m e n ta l d iso rd ers in p resch o o l children: confirm ation o f h ig h p r e v a le n c e . A m J P s y c h ia tr y 1 6 2 :1 1 3 3 - 1 1 4 1 . D e Giacom o A, F om bonne E (1998) P arental recognition o f d e v e lo p m e n ta l a b n o rm a litie s in a u tis m . E u r C hild A d o le sc P sych ia try 7:131-136.

Erol N, Kılıç C, U lusoy M v e a rk. (2001) T ü rk iy e R u h Sağlığı Profili Raporu. T.C. S a ğ lık B akanlığı T em el Sağlık H izm etleri G enel M üdürlüğü.

F o m b o n n e E (2003) E pidem iological s u r v e y s o f a u tis m a n d other perva sive developm ental disorders: an update.

J A u tis m D ev D isord 33:365-382.

G ray KM, Tonge B J (2001) A re th ere ea rly fe a t u r e s o f a u tism in in fa n ts a n d preschool children? J Pediatr Child H ea lth 37:221-226.

H arris SL, H a n d le m a n J S (2000) A g e a n d IQ a t in ta k e a s predictors o f p la cem en t fo r young children w ith autism : a fo u r- to six-year follow -up. J A u tism D ev Disord 30:137­

142.

Rogers S J (1996) B rie f report: early intervention in autism . J A u tis m D ev D isord 26:243-246.

R u tte r M (2005) A u tis m research: le s so n s fr o m th e p a s t a n d p r o s p e c ts f o r th e fu tu r e . J A u tis m D ev D isord 35:

241-57.

S a va şır I, Sezg in N, Erol N (1998) A n k a ra G elişim Taram a E nvanteri El K itabı (Genişletilmiş 2. Basım ). R e k m a y Ltd.

fiti., A n ka ra .

S h o rt A B , S ch o p ler E (1988) F actors relating to a g e o f o n s e t in a u tis m . J A u ti s m D ev D iso r d 1 8 :2 0 7 -2 1 6 . Siegel B, Pliner C, E schler J ve ark. (1988) H ow children

(6)

w ith a u tis m are d ia g n o sed : D ifficulties in identification o f ch ild ren w ith m u ltip le d e v e lo p m e n ta l d e la y s . J D ev B e h a v P ediatr 9:199-204.

S to n e WL, O usley OY, Yoder P J ve ark. (1997) Nonverbal com m unication in tw o- a n d three-year-old children w ith a u tism . J A u tis m D ev D isord 27:677-696.

T a n g u a y PE (2000) P ervasive d evelo p m en ta l disorders:

a 10 -y e a r review . J A m A c a d C hild A d o le sc P sych ia try 39 :1 0 7 9 -1 0 9 5 .

T rillingsgaard A , U lsted S o r e n s e n E, N em ec G ve ark.

(2005) W h a t d is tin g u is h e s a u tis m s p e c tru m d iso rd ers fr o m other developm ental disorders before the age o f fo u r

y e a rs ? E u r Child A d o le sc P sych ia try 14:65-72

V olkm ar FR, Klin A, Siegel B ve ark. (1994) Field trial fo r a u tistic disorder in DSM-IV. A m J P sychiatry 1994; 151:

1361-1367.

W e th e r b y A M , P r iz a n t B M , H u tc h in s o n T (1 9 9 8 ) C om m unicative, social-affective, a n d sym bolic profiles o f young children w ith a u tism a n d p erva sive developm ental disorder. A m J S p e e c h L ang Pathol 7: 79-91.

W e th e rb y AM , W o o d s J , A lle n L ve a rk . (2004) E a rly indicators o f a u tis m s p e c tr u m d iso rd ers in th e se c o n d y e a r o f life. J Autism Dev D isord 34:473-493.

W ing L, P o tter D (2002) T h e ep id e m io lo g y o f a u tistic sp ectru m disorders: is th e prevalence rising? M ent R etard D ev D isabil R e s R e v 8:151-161.

W oods J, W etherby A M (2003) Early identification o f a n d intervention f o r in fa n ts a n d to d d lers w h o a re a t risk fo r a u tism sp ectru m disorder. Lang S p eech H ear Serv Schools 34:180-193.

Referanslar

Benzer Belgeler

Çalışmamızda derin insizyon ile yüzeyel insizyon arasında histopatolojik incelemede ve lümen çaplarının değerlendirilmesinde anlamlı fark olmaması, aynı lümen

Kumar ve Korpinen çalışmalarında, laringoskopi ve endotrakeal entübasyondan 2 dakika önce 2 mg/kg İ.V bolus verdikleri esmololün kontrol grubuna kıyasla, oluşan

Hastanýn yaþý, cinsi, nüks guatr varlýðý, rezeksiyonun geniþliði (nodül enükleasyonu, unilateral subtotal tiroidektomi, bilateral subtotal ve totale yakýn tiroidektomi,

Çalýþmamýzýn amacý mikrolaringeal tüp ile entübe edilerek düþük tidal volüm, yüksek frekanslý ventilasyon ile genel anestezi uygulanan hastalarda laringoskopik

Bu çalýþmada zamanýnda doðan bebeklerin doðumdaki ortalama aðýrlýk, boy, baþ çevresi deðerlerinin erkeklerde daha fazla, fetal malnütrisyon oraný zamanýnda doðan

İlk Başvuru, İnceleme ve Analiz Madde 18 —.. Tesis izninin verilmesi aşamasında inceleme ve tespit kurulu; sağlık müdürünün veya görevlendireceği müdür

 2019-2020 eğitim ve öğretim yılından önce, Mesleki Eğitim Merkezlerine (Çıraklık Eğitim Merkezlerine) ilk kaydını yaptırmış olanlardan ara sınıflarından ayrılan

Kişi bilgisayara kaydettiği başvuru formunun 1 nüsha olacak şekilde çıktısını alıp imzalayarak kurum yetkilisine (Islak İmzalı Başvuru Formu Bilgi İşlem