• Sonuç bulunamadı

MUSAHİP ERKANI. Prof. Dr. Ahme t TAŞÖIN* Alevi-Bektaşi adıyla anılan tapluluklann bir kısrrunda Musahiplik

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "MUSAHİP ERKANI. Prof. Dr. Ahme t TAŞÖIN* Alevi-Bektaşi adıyla anılan tapluluklann bir kısrrunda Musahiplik"

Copied!
22
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Türk Dünyası Araştırmaları Sayı: 207 Aralık 2013

DİYARBAKIR TÜRKMEN ALEVİLERİNDE MUSAHİP ERKANI

Prof. Dr. Ahmet TAŞÖIN*

Öz

Aleui-Bektaşi tapluluklan aras_ında ayıncı erkandan bir tanesi musa- hiplik:tir. Alevi-Bektaşi adıyla anılan tapluluklann bir kısrrunda Musahip- lik erkanı yoktur veya uygulama ve zamanında bazı farkl?lıklar bulun- maktadır. Musahiplik, Aleui Bektaşi topluluklan arasında "talibin seyr ü sülükunda" yerine getirilen son aşamadır. Buna göre Musahiplik, Haki- kat ya da Hakikat'e ulaşılan son aşamadır.

Musahip, iki evli çiftin uzun süre birbirlerini tanımalan ve yol kardeşi olmalan anlamına gelmektedir. Aleui-Bektaşi erkanı içerisinde musahip çiftler birbirlerinin her hallerinden karşılıklı sorumludur. Bunun için de birbirlerine her bakımdan denk bireylerden seçilmesine dikkc;.t edildiği gi- bi çiftlerden birisin!n diğerinden· yaş olarak bıJyük olmasına özen gösteri- lir. Aleui-Bektaşi iıfamrun san aşamasına ulaşmalan anlarruna gelmektedir.

Diyarbakır 1Urkmen Alevilerinde çocuklar için yapılan irşat ve kuşan-'

ma ceminden sonra yıllık olarak bireylerin görgülerinin yapıldığı. cem ile . son olarak musahip cemi yapılır. Böylece Aleui Bektaşi birey hayatının bütün aşamalannda erkana uygun olarak yolun her aşamasını öğrenece­

ği, göreceği, tecrübe edeceği erkanı yerine getirir.

Anahtar kelimeler: Aleui, Bektaşi, Musahiplik, Yol Kardeşliği, Di-

yarbakır, 1Urkmerı.

Abstract

The Rule Of Musahip Of Turkmen Alewis In Diyarbakir One of tht; lineaments in between Alewi-Bektashi communities is the rule of musahip. There is no usage af musahip or some discrepancies

* Konya Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Sosyoloji Bölümü

ahınetyt@hotmail.com

(2)

2

Giriş

TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

about.applyiniJ or timing in the communities of Alewi-Bektashi. The rule of musahip is the final phase of "talibin seyr ü sülükunda" in the communi- ties of Alewi-Bektashi. Musahip is the last stage of Hakikat.

Musahip means to get to know each other of two married couple. In Alewi-Bektashi communities the couples are responsible of each other in euery way. For this reason, they clıoose their mates and musahips coun-

teıpoise in euery way. And this means reaching of the last phase of the rule of Alewi-Bektashi.

In Turkmen Alewis in Diyarbakır, after the assemblage (cem) of gui- dance (irşat) and dressing (kuşanma) for children, annually musahip cıS- semblage has been organizing. Thus, the Alewi-Bektashi people leam, at-

tempt and obseroe the path by being apart of musahip.

Key words: Alewi, Bektashi, Musahip, Path Brotherlıood, Diyarbakir, Turkmen.

Diyarbakır, Anadolu'da Türkmen ve Alevi yerleşim yerlerinin en önemli merkez ve kesişme noktasındadır. is1am'ın yayıldığı tarihten iti- baren Müslümanların hakimiyetinde yer alınış, Roma veya Bizans savaş­

.larında önemli ve muhkem bir kale olmuştur. Türklerin Müslümanlıkla-.

rından itibaren İstanbul ya da Bizans fetihleri için geldiklerinde kavşak­

ta bulunması hasebiyle de başlıca yerleşim yerleri arasında yer alınışb.r.

Özellikle Bağdat, Musul hattı ile Şam, Halep hattının ortak noktasında

yer alarak Musul ve Halep Türkmenlerinin sürekli hareket halinde ol-

dukları buradan Rum'a yani Anadolu'ya yürüdükleri bir üs olarak sene- lerce işlev görmüştür.

Diyarbakır giderek Türkmen bir şehir olmaktan "Kürt" (Kürt ifadesi Kurmanç karşılığında kullanılmışb.r.) bir şehre hatta "Kürdistan:'ın baş­

kenti olma yolunda ve iddiasındadır. Bu durum Diyarbalar bölgesinin tarihi· coğrafya ve demografik yapısının görülmesine engel olurken coğ­

rafyarun yeniden şekillendiği belki de parsellendiği dönem ve dönemlerde toplumsal hafızanın hab.rlama ve unutma devreleri açısından büyük bir önem arz etmektedir. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Türkiye iç ve dış sınırlarının tamamında Türkiye'yi çevreleyen bir "Kürt"

kuşağı oluşturulmuştur. Bu kuşak beraberinde birçok nedene bağlı ola- rak özellikle d~ çatışma stratejisi üzerinden etnik. ve dini akslar yardı­

mıyla Türkiye'yi çepeçevre kuşatan şeridin görülmesine, tartışılmasına

ve kafa yorulmasına engel olmaktadır. Bu bakımdan da her geçen gün azar azar razı olunan ve kabul edilen bu harita, parsel 12arsel zihinlere de kazınmaya devam etmektedir. Bu ifrazatın tevhidinin sağlanacağı ye- ni bir taİlım, kavram, terim ve siyasi akıl ve düşünceye ihtiyaç duyul-

maktadır. En azından bunun ifade edildiği bir ortamın oluşturulmasına

son derece ve acilen yönelim· gereklidir.·

(3)

AHMET TAŞGIN / DİYARBAKIR TÜRKMEN ALEVİLERİNDE MUSAHİP ERKANI 3

· Yukarıda izah edilmeye çalışılan husus/hususların gerçekleşmesindeki

odak Diyarbakır'dır. Buna paralel olarak Musul ve Haiep'tir. Üç ülkede üç adet can daman ifraz edilmiş ve bunun tevhidini sağlayacak fikri zemin uzak veya yok görünmektedir. Çünkü tarihi coğrafya ve demografisi de zi- . hinlerde parsel parsel ;:ı.ynştınlmıştır. Bundan dolayı da Diyarbakır'da sü- rekli dikkatlerde tutulan hususlar "Kürt"J.er etrafında şekillenirken, yeni- den inşa edilen aKürt"J.er de bu ifrazatın ve parsellemenin> parçası ve önemli bir figürü olarak durmakta ve bu du,ruşunu da aevam ettirmektedir.

-Diyarbakır Türkmen•Alevi ve Bektaşilerinin bu çerçevede hatırlattığı

ve koruduğu nedir? Doğrusu Diyarbalar Türkmen Alevi Bektaşileri Mu- sul ve Halep Türkmen ve Alevi Bektaşilerini hatırlatır. Bu şehirlerde yer-

leşik Türkmenlerin orgarıi.k bağlarının akrabalıklar üzerinde günümüze kadar sürdürüldüğü gösterir. Bütürı bu bağlantı ve ilişkiler de adı geçen yerlerde sürdürüleni etnik ve dini çatışmanın üzerine yerleştiği akslar ile.

bu akslar' marifetiyle gizlenen ve dikkatten k"açınlan hususlar arasında

Alevi Bektaşilik ve Türkmenler bulunmaktadır. Çatışmanın merkezisine Sünni ve Şii iki ana hata/yol yerleştirildiğinde İslam'ın gündelik hayata dokunan birden fazla tecrübesi de kaybettirilmiş olur. Öyleyse Diyarba-

kır, Musul ve Halep azımsanamayacak kadar bir nüfusa sahip Türkmen veya Alevi Bektaşiler, Sünnilik ve Şiilik kıskacında kaldıklarında ve anla- n koruyan siyasi irade de Osmanlı Devletinin yıkılışıyla beraber ortadan . kalktığına göre Türkmenler veya Alevi Bektaşiler nereye yöneleceklerdir?

Onlar için ne yakın yer neresidir? Ya da onları kim koruyacak, himaye ed.ecektir veya elan himaye ediyordur? ·

Sonuç olarak Diyarbakır Türkmen Alevi Bektaşileri, Sünnilik Şiilik ve Kürtlük ifrazatının parselleyip yutacağı bir konu olmamalı, bu duru- mundan çıkarılmalıdır. Konunun kendisi etrıik ve dini bir tartışmadan

öte tarihi coğrafya ve demografik yapının silinmesine, unutturulması çer- çevesinde yeniden değerlendirilmelidir. Alevi Bektaşi meselesinin kamu- sal alana servis edilen ve yeniden düzenlenmiş bilgi alanının iktidarın­

dan kurtarılıp yukarıdaki çerçevede yeniden ele alınmaya ihtiyaç duyul- maktadır .. Alevi Bektaşi konusunun Türk akademik çevreleri içerisinde

"ilahiyat" alanından gördüğü ilgi ve' ilginin oranı olarak da yukarıda an-

latılan hususların gerçekleşı:µesine sunduğu katkının da yeniden düşü­

nülmesi gereklidir. Çünkü "ilahiyat" alanı Kemalist bir zihinle biçimlen-

dirdiği dini, mezhep ve tarikatı ta.rih,i coğrafya ve demografik yapının her bir alanına yönelik Sünnilik ve Türklük çerçevesinde ele aldığına göre if-

razatın kendi payına düşen parselinde başarıyla hizmet etmektedir. Artık nasıl bir kuşatmayı kendi etrafında ördüğü ve kurduğunu dahi göreme- yecek bir gayret ve heyecan ile yoluna devam ettiğinde hafızanın silinme-

si ve unutturulması yolunda büyük bir hizmet görmektedir.

Geniş· coğrafya üzerinde uzun bir tarihi süreçte Alevi Bektaşiler varlık alanlarını nasıl kurdu, süraürdü ve korudu? Doğrusu bu sorunun birden

207

(4)

4 TöRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

fazla cevabı olmayı ama hemen de aceleyle sıralanacak cevaplara ihtiyatlı ve dikkatli olunmalıdır. Çünkü Alevi Bektaşi konusu, bizatihi kendi salik- leri arasında "gazetecilik ve oryantalist" bir zihniyetle ele alınıp tartışıldığı­

na göre varılacak sonuçlar konusunda acele olniamakta fayda vardır. Bilgi

kaynağı olarak alan araştırmaları, toplulukların kavram ve terimleri,

erkfuıları, erkan farklılıkları, klasik metinler ve bu metinlerin kurulu dille:·

ri, önemli şahsiyetleri, kunıcu şahsiyetleri gibi konulara yine yolun kendi iç imkanlarıyla bakabilmeyi diğer yandan da daha geniş sosyal ve kültürel çevre ilçesinde takip etmeyi zorunlu kılmaktadır. İzah edilmeye çalışıldığı

bu şekilde uzun soluklu çalışmalarla elde edilecek bilgilerin sürekli· başa

dönerek sağlandığı bir yöntemle hareket edilecek olursa Alevi Bektaşilerin geniş coğrafya ve uzun süreli tarih içerisinde nasıl kendilerini koruyup muhafaza ettiklerine dair başlangıç düzeyinde bilgilere ulaşılabilir. Eğer

bunlar yapılmayacak olursa Selçuklu ve Osmanlı tarihi coğrafyası ve siya- si sınırları unutulur, dikkate alınmaz ve Diyarbakır'da, Musul'da, Halep'te Alevi Bektaşi'nin hem de Türlanen Alevi Bektaşi'nin olmasının mümkün

olmadığı itirazıyla karşılaşır. Sadece Anadolu adıyla bir Alevi Bektaşi işa­

reti ve varlığı nasıl bir düşünce ve siyasi alana hizmet etmektedir de bu kadar ısrar ve itirazla bu fikir ayakta tutulmaktadır. Hatta bu fikrin resmi, sivil güçlü ve kuvvetli savunucuları bulunmaktadır.· _

Alevi Bektaşi toplulukları erkfuıları itibariyle doğumdan ölümüne ka- dar Alevi Bektaşi bireyi, sosyalleştirip ortak bir kültürel hayatın parçasına dönüştürmektedir. Buna göre çocukken irşat ve kuşannia, evlendikten sonra i.lcrar, görgü ve musahiplik olmak üzere cemlerle; sünnet, evlilik, ölüm ve kurban gibi sosyal hayatın bütün aşamalarına yayılan uygulama- larla Alevi Bektaşi bireyleri birbirlerine bağlı topluluklar halinde tutmuş­

lardır. Bağlılığın belirgin iki ana ekseni olduğu söylenebilir bunlar arasın­

da akraba topluluklar ve erkfuıla birbirlerine bağlanarak güçlü bir yapı

korunmaktadır. Akrabalar, erkarua da desteklenerek kenetlendiğiİıde top-

lul~arın yerleşim yerlerinden iktisadi ve sosyal ilişkilerine varıncaya ka- dar her türlü zorluğa birlikte göğüs gerdiklerinden ayakta kalmışlardır.

Bu makalede Alevi Bektaşi toplulukların erkfuılarından bir tanesi olan musahiplik ele alınmaktadır. Musahiplik, iki evli çift tarafından her türlü iyi ve kötü hale birlikte dayanmak veya sürdürmek üzere pir ve cemaat huzurunda yapılan verdikleri sözlerle başlar. Böylece iki aile her türlü iyi kötü hallerine birbirleri için şahit olurlar ve sorumluluklarını da üstlenir- ler. Bireyler birbirlerine buna benzer erkfuılar bağlanırlar ve toplumsal

ilişkiler daha güçlü hale gelir. Musahip, kelime kökeni olarak çok uzun süreli aynı mekanda bir arada olmak anlamına gelmektedir. Terim olarak da ikrarı olan iki evli çiftin hakikate erişeceği, eriştiği bir uygulama olarak

miracın son merhalesidir. Artık Alevi Bektaşi birey bundan sonra hayatın

geri kalan kısmında hakikat eri olarak her türlü fiilinden elinden, dilin- den ve belinden ke~disini hesaba çektiği bir hayatı yaşamaya başlar.

(5)

AHMET TAŞGIN / DİYARBAKIR TÜRKMEN ALEVİLERİNDE MUSAHİP ERKANI s

Musahiplik: Hakikat Kefeni Giymek Yaşar İken Ölmek1

Bu kefeni giyecek müminler bu yolun tüm hazinesine sahip_ olması ve

yaşar iken ölmesini bilinesi yolun katı ve esnek kurallarını bilinesi hak yolunun· ehli ve hak yolcusu olmaları gerekir. Öyle ki, bu yolun ağır yü- künü ve büyük günahını üstlenebilsinler, öyle ki, bu yolun kılıçtan kes- kin la.ldan ince demirden leblebi ateşten gömlek olduğunu bileler. Böyle- ce bu yola gireler, ıslanalar kuruyalar, yanalar, kül olup savrulalar nur olalar, sır olalar hakka yarar kul olalar, öyle ki, bu yolun hak yolu haki- kat yolu olduğunu bileler, hak katında utarunayalar. İşte böylece musa-

hipliğe niyetlenebileler. Ölmeden öleler, yaşar iken hakikat kefeni giyerler.

Musahiplik kuracak canlar (can ve canan) en azından olgunluk döne- mine giimiş olmaları ve iradelerine sahip olacak yaşta olmaları lazım

'

ge- lir ki, bu yaşta en azından otuz beş yaş yaşında musahiplik sözü verip birlerine ikrar verirler. Tanışır ve konuşurlar, musahip olacak canlar ta-

nışırlar. Bu tanışmayla her yönleriyle birbirlerini denetler yedi sene _bo- yunca iyi ve kötü yönleriyle birbirlerini ölçer ve tartarlar. Birbirlerini ta-

şımayı öğrenirler bu esnada fark ettikleri noksan yönlerini birbirine ha-

tırlatarak tamamlamaya çalışırlar. Ta ki, yola karşı zayıf yönlerini yok edeler. Bu durum yedi sene bir zaman süreci içerisinde tamamlanmaya

çalışılır. Çirkinin yerini güzellik noksanlığın yerini ziyadelik kötünün ye- rini iyilik, kahır ve kederin yerini neşe, cahilliğin yerini kam illik, şeriatın

yerini hakikat alır. Şeriat, tarikat, marifet, hakikat kapısını geçerek kırk makamını hatmederek el, dil ve bel mertebesine ulaşabilme hazırlığını yapmadır. Böyle bir bütünlüğü sağlamış canlar, Musahiplik için kendile- rini birbirlerine kazandırmış olurlar. Böylece hakikat kefene giymeye ka- naat getirirler. Bu zaman zarfı içerisinde ·ilk tanışma ve aldıkları son ka- rardan sonra al.rmş oldukları ilcrar ile birlikte musahiplik görgüsünde kesecekleri kurbanlarının seçimin yapar ve kurban tutarlar. Bu kurban- da esasa alınmaması gereken kurallar hiçbir hastalık, yara, nişan veY,a özrü olmamasına dikkat edilmesi temiz ve bir sadelik taşıması lazımd.ir.

Kurban iki can tarafından ortak seçilir, ortaklaşa alınır ve bakımı ortak-

laşa yetiştirilip büyütülür. Böyle b~ zaman tamamlandıktan sorıra lçoç aynen bir çocuğa gösterilen ilgiyle yetiştirilir. Hayvan tam anlamıyla eği­

tilir, o canlara alıştırılır. Kurban tüm içgüdülerini ve hareketlerini ve ma- haretlerini kanıtlayabilecek kadar iyi yetiştirilir ve ilgilenilir.

İşte böyle bir olgunlaşmadan sonra hazır_ olduklarına kanaat getirerek musahiplik kuracaklarına dair karar verirler. Musahiplik için hazır ol-

duklarını rehberlerine söylerler. Rehber de bunu pire, mürşide bildirir.

Böylece karar kılınıp kanaat getirilerek musahiplik için gün belirtilir. Ge-

1 Bwadan itibaren anlatılan erkan Diyarbalor Kadıköy nüfuswıa kayıtlı Dede Garkın dedele- rinden Musa Karlon'dan alınmıştır. Kaynak kişi ve aktarılan Musahiplik erkanı Musa Karlon dededen alınmıştır. Musa Karlon dede, her zaman yanımızda oldu, yardımlarını hiç esirgeme- di, anlayışlı, sabırlı, müşfik oldu, bundan dolayı kendisine minnet ve şükran borçluyum.

(6)

6 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

nelde Cuma aj{şarnı denen kutsal gün Perşembe gecesi, musaliiplik ya-

pılacak günü Peyk, tüm musahiplere haber verir ve bütün musahip kar-

deşleri bu Musahiplik cemine davet eder.

Bu ceme musahiplerden başka hiçbir mücerret dede veya can gire- mez. Musahiplik cemine musahip dedeler girer. Ya da mecbur olmadıkça

musahiplik ceminin veya musahiplerin görgüsünü mücerret dede yapa- maz. Musahiplik cemi tamamlanır. Böylece on iki hizmet eri de hazır bu- lunur. Dede musahiplik cem.ini düzene koyar. Cemaat cem olur, halka düzeni irfan oturur, dede cemi organize eder. On iki hizmet erenlerini gö- revlendirir ve kendisi postuna oturur. Diğer musahip canlar büyüklük ve

yaş nizamına göre oturur. Son' taraflara musahip bacılar otunır. Musa- hip yapılacak canlar kurbanı getirir, kurbancıya teslim ederler. Kurbancı kurbanı getirir, cemaatin içerisine bıralar. Kurban cemdeki tüm canlarla tek tek görüşür, elini öper, yalar veya dokunur geçer. Eğer o canların

içerisinde içinde yol haklo.nda tereddüt fikirli veya içinde kaygılı olan varsa onurıla görüşmez, atlar geçer. Böylece tüm canlarla görüştükten

sonra kurban cem meydanında durur ve bir nişan göst~rir, bir işaret ve- rir, silkinir, melek, la.yık döker veya başını sallayarak herhangi bir işaret

verir. Böylece koçun tam yetiştirilerek eğitildiğine cem erenleri ve dede kanaat getirerek tam bir musahiplik cemi kurbanı olduğunu onaylar ve.

kabullenirler. Böylece kurbancıya kurban teslim edilir. Kurbancı kurba-

orada yere atar ve dededen kurban ve hizmet duasını alır.

Cemde Yer Alan On İki Hizmet

Alevi Bektaşi erkanını yürütülmesinde on iki hizmet görevlileri sayı ve adlarıyla yer almaktadır. Cemin gerekli gördüğü bütün görevli veya diğer bir deyimle hizmet gören tüm canları içine alır. On iki hizmet on iki imam sayısına eşit olup her duyulduğunda bize on iki hizmet gören er-

mişle birlikte on iki imamların adlarını ve cemallerini hatırlatır. İşte iba-

dett~; namaz ve niyazda taliplere yetişecek ced ve cemaller onlardır.

Hep oküruz duvaz imam çağırırız meded ali, Çünkü odur tüm canların sahibi,

Çünkü odur dünyanın sahibi, Çünkü peygamberin musahibi, Çünkü odur her şeyin ehli,

Bir tek odur ki, kalu beladan beri.

İşte bu görüşle yola çıkarak gerçekleri öğrenmek isteyen talip birler, üçler, beşler, yediler, on iki imam, on dört masum pak, on yedi kemer- best, kırk urum erenleri ve tüm insan cemalleri odur ve onda saklı olan

sırrı öğrenmeye çalışır. Bin bir adı vardır, birisi Hızır; her nerede çağırır­

san orada hazır, deyimiyle tüm hizmetleri gören ve ibadet ettirip namaz

kıldıran yine odur. O Şah-ı Merdan, Şah-ı Yezdan, Pir Ali, Hacı Bektaş

(7)

AHMET TAŞÖIN / DİYARBAKIR TÜRKMEN ALE\Iİ.l.ERİNDE MUSAHİP ERKAm 7

Veli; Pir·Sultan Abdal'dır. Ekilip biçilip harmanda dövülüp değirmende un olup hamur yapılarak firında pişirilip yenildiği halde tarlada yetişen

tohum, toprakta yetişen buğday, başak tutan filiz YUoıe All'dir.

Hem Ali'dir hem velidir, Hem alimdir hem delildir, Hem batındır hem zahirdir, Zerreden ufak fezadan büyük, Yine Ali'dir ;yine Ali'dir.

Bu sırrı hakikatin t~msil ve tecelli ettiği mekan cemdir. Cemde sırrın tecelli ettiği parçalar olan on iki hizmet ve adlan şu şekildedir:

Pir: Hazreti Ali ve İmam Hüseyin'i temsilen mürşit olarak:posta oturur.

Kapıcı: İmam Hasan'ı temsilen kapı giriş ve çıkışlarını kontrol eder.

Kurbancı: Hazreti İbrahim Halilullahı temsilen dergah ve tekkeye ada- nan kurbanların kesim işlerinden sorumludur.

Sakacı: İmam Hüseyin'i temsilen cemde Kerbela şehitleri aşkına su

dağıtır.

Gözcü: Karaca Ahmet Sultan'ı temsilen oturan cemaat ereı:ıJerini gözler.

Tezekar: Salmanı Farisi temsilen ibrik tutarak cemlerde seyitlerin el

yıkama işini sağlar.

Peykçi: Cebrail Aleyhlsselamı temsilen pirin ve mfuşidin ilan ve çağ­

. nlarını taliplere iletir, haberleşme işlerini sağlar.

Delilci: Ensari'yi temsilen cemlerde çırağın yanmasinı sağlar.

Zakir: İmam Cafer Sadık'ı temsilen cemlerde deyiş, nefes ve gülbang okur, saz çalar.

Niyazcı: Kamber Ali Sultan'ı temsilen cemlere yeni ya da sonradan gelenleri ceme teslim etmek için cümlenin niyazını sağlayarak ceme giriş

usullerine sağlar ve rehberlik yaparak piri niyaz eder.

Farraşçı: S~yyidi Farraşı temsilen tekkelerde cemden önce ve sonra süpürme ve temizleme işleriyle sorumludur.

İznikçi: Abdal Musa Sultan'ı temsilen cemlerde kalkan ve gelenle~

ayakkabılarını dizer ve el yıkama işleri için ibrik tutar.

Kurban Hizmet Duası

Dede: Hü, tekbir-i celil kurbanı Halil canı İsmail yetiştirdi Cebrail, Musahip olacak canların İsmail (koç)-kurbanlan kabul ola!

Muratları hal müşkülleri hasıl ola!

Gönülleri pak musahiplikleri Muhammed Ali'nin musahipliği gibi hak.ola!

Kurbancı kavil kurbanları delil ola!

Hak ve hakikat yolundan ayırmaya zayinleri batıl ola!

Kurbancırun hak hizmetini kabul ede!

Emeği zayi olmaya hakkın defterine kayıt ola!

Gerçeklerin demine hü, müminlere ya Ali!

211

(8)

8 TÜRK.DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Çırağcı (Delilci) (üç.defa geldi çıra selamı dedikten sonra hak hu deer ve duasını alır):

Çırayı (delili) yakar ve sağ el üstte sol el alf:ta hak bu der ve duasını alır.

Dede: (üç defa Allahummessali ala Seyyidene Muhammed dedikten sonra duasını okur).

Hu, Allah Allah çürı çırağım yandı bi-aşla. Mustafaya Hz. Selver Mustafaya haticeti zevcesi resul,

Fatıma gayrı nisa, çırağı ürşan fahri dervişanı derviş,

Pelite bürhan, piranı tarikat ehli marifet. sırrı hakikat delili şahı vela- yet, dergfilıında yansın yala.lsın,

Her daim hayır hizmetlerirı kabul olsun, muratların hasıl olsun, müş­

küllerirı hfilolsun,

Geldiğimiz yerden, durduğumuz dardan, Tuttuğumuz zamandan hak

payımızı versin,

Elimiz pir elinde olsun,

Akşamların hayrı gele, Şerler def ola, hayırlar feth ola, On iki imam yar ola,

On iki imamın katarından didarından izinden, toZwıdan, şefaatinden mahrum eylemeye,

Salmanı Palan ruhu revanı şad ola, mekanı cennet ola,

Himmeti üstümüzden hazır nazır eyleye. Ummanda bekçimiz ola, Nüfuz ceddimizin, nutuk Şahı Merdan Ali'nin ola,

Gerçeğe hu, mümine ya Ali!

Süpürgeci, arayı görür, car çeker yani süpürgeyi üç defa yere vurur:

"Allah Muhammet Ali" der yeri niyaz eder. Kalkar süpürgeyi dedenin önürı­

de iki elle tutar:

Sofrayı halli, nimeti celil, er meşayih, car-ı Mustafa himmet edin erenler.

Dede: Himmet erenlerirıdir, der.

Rehber, süpürgeyi öper ve daha sonra önce sağdan üç defa birer

adım atar süpürgeyle süpürür "Allah Muhammet Ali" soldan sağa doğru

süpürgeyi car çeker, sonra soldan üç defa birer adım atar; süpürgeyle süpürür "Allah Muhammet Ali." Sağdan sola doğru süpürgeyi car çeker,

eğilir yeri niyaz eder ve sağ elle çırayı gösterir:

Delili dünya der, elini ağzına götürür, öper. Sağ elle dedeyi gösterir:

Kadimi dürıya der, elini ağzına götürür öper, sağ elle yeri gösterir:

Ahiri dünya der elini ağzına götürür öper, tekrar süpürgeyle süpürü- len civan sağ elde süpürge sol el farraş yerine veya varsa halı kilim altı­

na süpürür:

Sırrı sır edenlerin demine hu, der. Hak hu, der. Dedede:q. hizmet dua-

sını alır. Bu arada dede de rehberin (süpürgeciye) hayır duasını verir.

·Dede: Desti post

Hak Muhammet ali dost,

Akşamlar hayır ola,

(9)

AHMET TAŞGIN / DİYARBAKJR TOR.KMEN ALEVİLERİNDE MUSAHİP ERKANI

Şerler defola,

Hayırlar fethola,

Hayır hizmetin kabul ola, Mura<hn hasıl ola,

Marazın, müşkülün hal ola, Hizmetinden şefaat bulasın.

9

Geldiğin yerden durduğwı dardan tuttuğwı zamandan Hak on iki imam payını vere,

. Elin pir elinde ola, Ahiretin mamur ola,

Ağrıyıp incinmeyesen, Hak evlatlarını bağışlaya,

Hizmetin on iki imamın defterine kayıt ola, Can Cebrail ruhu revanı şad batında bekçin ola, Nüfuz ceddimin nutuk Şahı Merdan'ın ola,

Gerçeğe hu, mümine ya Ali.

Rehber: Musahip canların boyunlarına birer leçek atar ve cemaatin huzuruna getirir, kapıdan ilk girişte mürşidi selamlar ve Musahipliğe ya- tacak canlan dört kapıdan içeri alır ve şöyle der:

Rehber: Esselamu Aleyküm ey şeriat erenleri.

Dede: Aleyküm selam, ey şeriat erenleri.

Rehber: Hak bildik hakka geldik, kapınıza bir çift kul getirdik, kullu-

ğa alıp kabul eder misin?

Dede: hak Muhammet Ali on iki imam cemi cemaat aldı kabul ettiyse biz de aldık kabul ettik.

Bir adım atar ve Rehber: Esselamu Aleyküm tarikat erenleri.

Dede: Aleyküm selam ey tarikat pirleri;

Rehber: Hak bildik hakka geldik kapınıza bir çift kul getirdik kulluğa alıp kabul eder misin?

Dede: Hak Muhammet Ali on iki imam cemi cemaat aldı kabul ettiyse' bir de aldık kabul ettik.

Bir adım atar ve Rehber: Esselamu Aleyküm ey marifet kamilleri.

Dede: Aleyküm selam ey marifet kfunilleri.

Rehber: Hak bildik hakka geldik, kapınıza bir çift kul getirdik kulluğa alıp kabul eder misin?

Dede: Hak Muhammet Ali on iki imam cemi cemaat aldı kabul ettiyse biz de aldık kabul ettik.

Bir adım atar ve Rehber: Esselamu Aleyküm ey sırn hakikat şahlari.

Dede: Aleyküm selam ey sırn hakikat şahlan.

Rehber: Hak bildik hakka geldik, kapınıza bir çift kul ge.tirdik kulluğa alıp kabul eder misin?

Dede: Hak Muhammet Ali on iki imam cemi cemaat aldı kabul ettiyse biz de aldık kabul ettik.

(10)

10 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Rehber: Mµsahiplik kuracak canlan dört kapıyı selamlayarak geçir- dikten sonra kırklar cemine ve kırk makama ulaştırır ve bu deyimleri kullanarak Mansur darına tutulurlar.

Rehber: Bismillahlrrahmanirrahim, Allah Allah! Yüzü yerde özü Dar-ı Mansur'da hak erenler meydanda on iki imam, on dört masum pak, on yedi kemerbest, kırk urum erenleri, yetmiş iki Kerbela şehitleri efendile- rimizin dostuna dost düşmanına düşman olmak kavliyle hak erenlerin

vermiş olduğu nasihat ile amelle hareket etmek üzere ba.ş açık yalın

ayak boynu bağlı sinesi dağlı yüzü üzere sürüne gelmiş! Hak erenler meydanda tariki ikrar vermek talebinde erkana yatmak üzere ayini cem erenlerinin hüsnü rızasıyla bir Çın koç kurbanımız var. Emri mürşit bu- yururlarsa getirelim mi şahım!

Dede: Bu yol Kıldan ince, geçebilirsen,

Kılıçtan keskin dayanabilirsen, Demirden leblebi yiyebilirsen,

Ateşten köynektir giyebilirsen, Gel beri gel beri gelebilirsen.

Talib: Haktır ve gerçektir pirim.

Dede: Gelme gelme! Dönme dönme! Gelenin malı, dönenin canı!

Talip: Canım malim hak yol uğruna pirim!

Dede: Eline sahip ol, diline sahip ol, beline sahip ol! Sözümü hak bilir misin? Sözümü hak bilirsen gel beri, sonum ahret, sözüm özümdür, özüm sözümdür, deyip de yolu bulduysan gel beri der.

Talip: boynum kıldan incedir, başım hak yol uğrunadır, pirim der.

Dede: Hak Muhammet Ali on iki imam sizden razı kalsın, hakkın, on iki imamın hakkın defterine yazılsın, hak Muhammet Ali on iki imam ce- mi cemaat aldı kabul ettiyse biz de aldık kabul ettik, der.

Rehber: Hata ettim, Huda için bağışla,

Muhammet Mustafa için günahlarımızı bağışla,

Biliriz günahımız hatten aşıptır,

Aliyye'l-Mürteza için günahlarımızı bağışla,

Sofu nesli Cüneyd Haydar oğlu,

İmam sini nesli için günahlarımızı bağışla, Hatice çün mihrab oldu resule,

Fatıma gayrı nisa için günahlarımızı bağışla,

Hasan da aşk ile meydana indi,

Hüseyn-i Kerbela için günahlarımızı bağışla, İmam Zeynelaba Bakın Cafer,

Musa Kazım Rıza iÇin günahlarımızı bağışla,

Severiz İmam Şah Taki ile olbağ Naki'yi,

İmam Hasanü'l-Askeri Lika için günahlarımızı bağışla,

(11)

AHMET TAŞGIN / DİYARBAKIR TÜRKMEN ALEVİLERİNDE MUSAHİP ERKANI

Muhammet Mehdiyi Sahip Zamanın eşiğinde yatan, Geda için günahlarımızı bağışla,

On iki imam bir nurdandır er sultanım Hatayi, Yine Ali aba için günahlarımızı bağışla,

11

Canlar, biri zengin biri fakir biri yaşça diğerinden farklı olur, her ikisi de kamil ve kabiliyetli olur. .

Dede, canlan almak için rehberin gelmesini bekler. 0"Ya eyyühellezine amenu sallu aleyhi ve sellimu teslima."

-Rehber: Ya eyyühellezine amenu sallu aleyhi ve sellimu teslima, der ve dedeye tamamen teslim etmiş olur.

Dede, musahip olacak canlan erkana yatırır erkana yatırırken erkanı şu şekilde uygular.

Büyük can kardeş, sağda sağ kol üzere yabnlır. Küçük canan kardaş

solda sol kol üzere yan yatırılır ve her iki can ve canan kardaş yüz yüze gö-

ğüs göğüse birbirlerini kucaklayarak birbirlerine kollarıyla kenetlenirler.

Büyük kardeşin (canın) eşi küçük kardeşin (cananın) arkasına yatar ve yü- ağasının sırtına bakar. KüçU:k kardeşin (canan) ise büyük kardeşin (ca-

nın) arkasına yatar ve yüzü büyük ağabeyin sırtına bakar. Böylece eşlerin ayakları birbirine gelecek şekilde ayaklarını kardeşlerin üzerinden atarak ayaklan birbirine değer bu durumu aldıktan sonra bunların üzerine "haki.- ka.t kefeni" denen kefen yani patiska, Japon bezi gibi bir beyaz örtü örtülür

·ve bunların hiçbir tarafı açık kalmayacak şekilde kapablır. Baştan tabana ve sağdan sola kefenle örtülür ve can kardeşler eşleriyle birlikte örtünün

altına star olarak kefenlenmiş olur. Böylece bunlar tek can olarak tek bir hakikat kefeni giymiş olurlar. Bununla erkana yatmış olurlar ve ölürler.

Dede, erk.ana yatan· musahip canların üzerinde hak ve hakikat pençesini vurarak bu canlan tek bir can olarak diriltir. Dede erkan ağacını eline alır

ve "Bismillahirrahmanirrahim" der ve erkan ağacını canların başından to-

puğuna doğru yavaşça indirir. Bunu dört defa tekrar eder. Her indirim d7 on makamdan geçmiş olurlar. Dede erkan ağ3:cıyla baştan topuğa doğru sı:..

vazlar ve sıvazlarken bu duaları, dört defa onar makamla okur:

Ademi Seyfullah on makam, Nuhu Nebiyullah on makam, İbrahim Halilullah on makam, Muhammederresulullah on makam.

Dört erkanla dört edeple tek yol üzerinde böylece kırklar mak~a ulaşırlar. Dede kırklar makamına ulaştıklarına kanaat getirerek erkanla-

rını tamamlar.

Musahip canların hakka ve hakikate erdiklerini bilerek bu canlar da

hakkı görür. Böylece onları hakka bağlar hakla halkı birleştirmiş olur.

Böylece hak ve halk:g:ı selamını alır.

215

(12)

12

Dede: Bu erkan kimin erkanı.dır.

Canlar: Hak Muhammet Ali'nin erkarudır.

Dede: Bu kefen ne kefenidir.

Canlar: Hak ve hakikat kefenidir.

Dede: Bu yol kimin yoludur.

Canlar: Muhammet Ali'nin yoludur.

Dede: Bu yolda kimler gider.

·Canlar: Bu yola hak yoludur diyenler gider.

TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMAİ.Aru

Erkan ağacını başa dokundurur başta selam alır, "Tacı devlet", der ve erkan ağacını öper. Başın bu yola bağlı olduğunu görür.

Erkan ağacını bele dokundurur, belden selam alır, "Kemeri best", der ve erkan ağacını öper. Belin de bu yola bağlı olduğunu görür.

Erkan ağacını ayağa dokundurur, ayaktan selam alır, "Tabanı Haydar

(halkı turab)", der ve erkan ağacını öper. Ayakların da bu yolda bağlı olduğu­

nu görür. Böylece canların edep ve erkanlarında hak olduklarını dede gör-

müş olur. Bu edep ve erkanı pekiştirmek ve baki kalmaları için hakkın ha- kikatin ve hak yolunun üçlemesini okuyarak hakkın adını okur. Üç defa er- kan ağacını canların üzerine dokunur bir biçimde indirir ve yukarı kaldırır.

"Ya Allah, Ya Muhammet, Ya Ali" üçlemesiyle hakkın tek ve bu üçlemenin birbirinden ayrılamayacağı, üçünün bir olduğu gibi bu iki canın da (Musa- hip) canlarında bir can ve bunların da hak olduğuna inanarak bunların

üzerinde hak ve hakkın duasını yani Car Muhammet Car Ali duasını okur.

Car Muhammet, Car Ali Sırrı Huda, Yek Hasan'dan Yek Hüseyin'den, Sen bizi kılına cüda,

Zeynel Bakır Cafer,

Kazım Musa Rıza,

Taki Naki Hasanü'l-Askeri,

Mehdi-yi Sahip Zaman Hakkı için ki, ey Huda, Gerçek biz kıldık hata sen eyle ata,

Selver-i Aliden sen kalıpsan.yadigar,

La feta illa Ali La seyfe illa Zülfikar, Her gaza her bela andan gelir, Sen def eyle halkıperver yadigar,

Çardahi masum pak heftdehi kemerbest, Duvazdeh imam da hatmoldu üstadı nefes, ·

Tarikatı ilnan erkanı meşayıh erkansıza nameşayih, Nesrümun beşerden kalıpsan,

Ya Allah, Ya Muhammet, Ya Ali,

·Taci Ali, Kem vilayet iken, Ya Allah, Ya Allah, Ya Allah!

Salavat iken,

Ya Muhammet, Ya Muh~et, Ya Muhammet!

(13)

AHMET TAŞGIN / DİYARBAKIR TÖRKMEN ALEVİLERİNDE MUSAHİP ERKANI

Bi-nuri vilayet iken, Ya Ali Ya Ali Ya Alil

Edrikil Hasan Edril kıl Hüseyin, Cütbetti Kuran,

Turabi müşkül hali hesap,

Duaz imam duasını okuduktan sonra tekrar üzerlerinde, Ya Analı Ya Muhammet Ya Ali

13

Erkan ve Hak pençesini indirir. Daha sonra pençeleyen erkan dedesi- n.in pençesine vurur.

· Erkam Muhammet

Ati,

Pençeyi fili aba, Sikke:yi yolu ocak, Kefeni müslimi hak,

Ocağına turabi muhakkak, Pir ile bend,

Can ile denk, Canan ile denk,

Büyüğe hürmet,

Küçüğe şefkat,

Cem ile muhabbet, Cemaat ile muhibend, Hakka hak,

Menfaate na hak, Münkiri ahmak, Yoluna da ahlak,

Bulacaksın şefaat,

Nefsini öldür, Mazlumu güldür,

Düşmanını tam, Dostunu sevindir,

Pirinden süründen ayn gezme,

Mürşidin terk edip yolundan azma, Hak oldun yolunu bil,

Hakkı tanı hakkı bil,

Hakkı bil bil hakkı, Muhammedi bil, Ali'yi bil, Özünü bil, Sözünü bil bil sözünü,

Çevir haktan yana yüzünü,

Girdiğin hak meydaru hakkın kandır, Geldiğin hak yolu hakikat yoludur, Gelme gelme dönme d~nrne,

Gelen.in mali dönen.in canı,

Bu yol kıldan ince,

Kılıçtan keskin, ._

217

(14)

14·

Demirden leblebi, Ateşten gömİek dediniz, Ellinize, dilimize, belimize, Deyip kabullendiniz,

Canı, malı hak yoluna kabullendiniz, Hak sizi kabul etsin mahrum etmesin,

TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Hizmetiniz ve musahipliğin.iz hakkın defterine kayıt olsun, der ve on iki duvazı imam okunur.

Musahipler: Bismillahirrahmanirrahim. Ham· dola ki, biz olduk hacı huda,

Hem çarkı fil-i aba re'yi zulmetten kurtulup doğru yola bastık kadem, Hubi gafletten uyanıp can gözümüz kıldık küşat,

On iki imam bendesiyiz, biz güruhu naciyiz,

Yetmiş iki fırkadan beri dahi olduk cüda, Mezhebimiz hak Caferidir, gayrilerden el yuduk,

O

stadımız pir Muhammet'ten Ali deyip erkanı musahipliğe yattık, El elleyip dil dilleyip kol bağladık,

Yolu bildik, hakkı bildik, can tuttuk, Canlar bir olup, hem hakka yettik, Bildik geldik, dönmek nemize, Dört kapıdan girdik sancak elimizde,

Kırklar makamındayız hak gönlümüzde hak biziz biz hakkız,

Bunu biliriz ellıniz dilimiz belimiz bağlıyız,

Hak sevdasıyla sinemiz dağlıyız, elbette ki, biz hakka doğruyuz,

Rehberimizdir Murteza· Pir Cemal Muhammet Kemal, İmam Hasan, İmam Hüseyin, ali-beytine salavat!

Hak buldunuz hıik.ka vardınız, hak oldunuz, diyerek erkana yatan musahip canların musahiplik erkanını yapmış musahiplik erkanı ali aba pençesini vurmuş olur hak ve hakikat hizmetini bitirmiş olur. Musahip canlarda Musahiplik mertebesine erişerek hak olarak hakikate ulaşmış

olurlar. Daha sonra musahiplik görgüsü ve musahiplik kurbanının ke- sim ve kurbanı İsmail'in tanzim ve defin işlemine gelir.

Musahiplik Kurbanın (Koç Kurbanı) Kesim, Tanzim, Lokma ve Defni

Kesilecek musahiplik kurbanı cemevinin içinde kesimhanesine alınır.

Cemevinin içinde topraktan ayrılmış kısmında bir çukur kazılır. Kurba-

nın gözleri bağlanır, kulağı.na Allahu ekber, Lailahe illallah allahu ekber, Lailahe illallah Allahu ekber, peygamber ya resulallah, ezası okunur.

Kurbanın boğazı kazılan çukura gelecek şekilde başı kıbleye gelmek şar­

tıyla yatırılır. Kurbancı Bismillahirrahmanirrahim, Ya Allah, Ya Muham- met, Ya Ali, her ne niyetteyse kabul olsun, hakkın adı defterine kayıt ol- sun, hak utandırmasın der, bir seferde yani bir darbede kurbanı incit- meden ve işkence çektirmed":n boğazlaması lazımdır.

(15)

AHMET TAŞGIN / DİYARBAKIR TÜRKMEN ALEVİLERİNDE MUSAHİP ERKANI 15

Buradaki bu kurbanın canı musahiplerin ve İsmail'in canı olarak bili- nir. Ona göre o kurbanın kesimine çok ve de çok özen gösterilir. Öyle ki, kesilen kurbanın kuyuya kanının akmasına ve hiç dışarıya dökülıneme­

sine dikkat edilerek örtülür.

Kesilen kurbanın derisini soyarken çok ve de çok dikkat edilmesi la~

zımdır ki, derisi ve de eti ufak bir şekilde dahi zedelenmesin. Böylece de- rinin ve gövdenin hiçbir şekilde bıçak ve· darbe almaması lazımdır.

Deri çıkarıldıktan yani· postu düzenli bir şekilde yüzüldükten sonra

~banın karnı yarılır, .bütün iç organlan ve bağırsak, işkembesi, tulum halinde yüzülen postunun içine doldurulur.

Kurbanın gövdesi eğer kazan büyük ise tek parça yok eğer kazan almı­

yorsa üç .parçaya eklem yerlerinden hiçbir şekilde kemik ve kaburgayı kır­

madan bölünür. Bölünen bu parçalar kazanın içine atılır ve çok iyi bir şekil­

de kaynatılır. ö)rle kaynatılması lazım ki, et kemikten ayrılacak şekilde bu ete asla tuz atılmaz veya tuza batınlmaz. Bu et ölü eti gibi tuzsuz ve kendi

tadında olur. Kaynayan et, büyük bir teşt içine boşaltılır, etler soğumadan

tüm kemikler arındırılır. Kemikte hiçbir dirhem et ve ette de ufak kemik kal- mayacak şekilde temizlenir. Çıkarılan bu kemikler, kelle ile birlikte.postun içerisine iç organ ve bağırsakların yanına konur. Bu post, her iki başı bağla­

narak aynen kazılan kesim çukuruna akan kanın yanına bırakılarak çukur

kapatılır. Bunların hepsi toprakla örtülerek sır edilir. Aynen bir ölünün ke- fene konup ayak ve baş kısmı bağlanarak kabre konarak toprakla örtüldü-

ğü gibi. Daha sonra sıyrılarak ayrılan etler, dedenin huzuruna yufka ek- meklerle birlikte getirilir. Dede musahip cemindeki tüm musahiplilere lok-

malarını taksim eder. Bu eti gelen yufkaya dürerek sayılı bir biçimde yani cemdeki musahiplerin sayısına göre hazırlar. Hazırlanan lokmaları musa- hipliler elleriyle alırlar, bu lokmadan asla mücerret canlar veya mücerret dedeler yiyemez. Görgüyü kendisi yapsa dahi mücerret dede yiyemez. Eğer ki, lokma da geriye kurban eti kaldıysa bu et yine musahip canlara paylaş­

tırılır ve etin suyuyla (eşkenesiyle) birlikte evlerine götürürler. Bu kurban et~

leri asla atılmaz, başkasına yedirilmez ve musahip canlardan başkasının ye- mesine izin verilmez. Böylece kurbanın kesim, lokma, ~ ve defin işi de

tamamlanmış olur. Böylece dede ve canlar, kurban ve lokma hizmetini de

anlamıyla yerine getimıiş olur ve gönül rahatlığına kavuşmuş olurlar.

Musahip cemi ilk üç gün gece ve gündüz kesintisiz devam eder, bir gün ara verilir, beşinci gün ara verilir, yedinci gün ara verilir, dokuzuncu gün ara verilir. On yedinci güncem yapılır en son yirmi birinci güncem

yapılarak musahip cemi mühürlenir.

Musahip Can Kardeşlerin Senelik Yol Görgüsü Cuma Akşamı

Lokma ve Kesimleri

Musahip canların yıllık (senelik) yol görgüleri beraber ve büyük can

kardaşın komutasında ve ortaklaşa bir program yapılarak hazırlanır. Bu

219

(16)

16 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

canların görgüleri her sene bir İsmail (koç) kurbanı adanmak ·şaitıyla ke- sim yapılarak gerçekleştirilmesi sağlanır. Bu canların aldı.klan ortak ka- rarla gün kararlaştırırlar, kurbanlarını ortaklaşa alarak tüm masrafları müşterek temin eder ve senelik yol görgü günlerini ocak dedelerine rehbe- rin aracılığıyla bildirirler. Bu senelik görgülerini de mücerret dede mecbur

olmadıkça yapamaz. Ancak bu ~örgüyü yapacak musahipli ocak dedesi varsa o dede görür; yok eğer musahip ocak dedesi yoksa mücerret dede mecbur kalırsa yapabilir. Ancak bu görgüyü musahip dede yaparsa hare- ket ve kuralları olumlu ve daha uygun olur. Çünkü musahiplerin görgü lokmasından ve görgü yemeğinden yani kesilen İsmail kurbanından yiye- bilir. Eğer musahip dede yok ise' ocağın mücerret dedesi görgü cemini ya-

pıp cemaati yönetmeye mecbur kalır ise bu mücerret dede bu yol kuralla-

rının dışına çıkamaz. Musahipli can ·kardeşlerin senelik yol görgüsü

lokmasından ve de taamından (yemeğinden) asla bir dirhem bile yiyemez ve de hiçbir mücerret canın yemesine izin veremez. Anlaşıldığı gibi musa- hip canların kesim ve kurban lokmalarından hiçbir mücerret yiyemez.

Yemeye hakkı yoktur ve de kesinlikle yol kurallarına uygunsuzdur.

Görgüye gelince; görgü yapan musahip canlar görgü günlerini belirle- yip ocak pirlerine bildirdikleri zaman eğer canlar iki ayn ocaktan ise bü- yük canın tekkesine gidilir. Her iki yol (ocak) dedesi de o tekkede bulu- . nur. Ancak bunların görgüsünü hangi dede musahipli ise o görür. Eğer

her ikisi de musahipli ise hangisi soy ve asil ise o görür. Her iki dededen ikisi de mücerret ise yine hangisi soy ve asil ise görgüyü yapmaya hak soydur. Her iki dede de soy ise hangisi büyük ise o dede görür. Her iki dede de el dedesi ise yine büyük dede görür. Eğer ki, bu unsurlar karşı­

sında büyük dedenin bilgi ve ilini küçük dedeye yetişemezse ancak yol verir ve küçük dede görgüyü yapma hakkına sahip olur.

Görgı'.i cemini dedeler beraber yürütür ve idareyi beraber yaparl~. Can- lar kurbanı temin edip hazırlık tedarikini gördükten sonra sadece musa- hip can kardaşlar (can ve canan) eşleriyle birlikte ocağın tekke cemine gi- derler. Bu arada dedeler, on iki hizmet erini görevlendirirler. Böylece hiz- met erlerinden peyk tfun Musahip canlarına haber verir ve tüm musahip can kardaşlan bu musahiplik görgüsüne davet ederler. Musahip can kar-

daşlar tekkenin cemevinde yani ocağın tekke damında cem olur, cemaat

toplanır, dede postuna oturur, on iki hizmet erini görevlendirir, cemaati cem düzenine alır ve cem düzeni alınır. Büyük can kardaşlar, üst baştan yaş sırasına göre dizilir, oturur. Alt baş tarafa da musahip carı bacılar hal- ka düzeni irfan otururlar sessizlik sağlanır ve görgü ba,şlanir.

Çirağcı, delilci, delili çirağı. yakar. Çirağı. yaktığına dair delil olarak de- deye selam verir ve çirağçılık hizmet duasını alır .. Çirağçı sağ el üstte sol el altta çırayı:

Geldi çıra selamı,

Dede: Aleyküm selam,

(17)

AHMET TAŞÖIN / DİYARBAKIR TÜRKMEN ALEVİLERİNDE MUSAHİP ERKANI

Çirağçı: Geldi çıra selamı,

Dede: Aleyküm selam,

Çırağcı: Geleli çıra selamı,

Dede: Aleyküm selamı,

ÇırağÇı: Hak hu der ve hizmet duasın alır.

17

Dede: Allahümme salli ala seyyidina Muhammet, der ve Hü Allah Allah!

Çün çırağım yandı bi-eşki Mustafa, · o

Hazreti selver Muhammet Mustafa, Haticeti zevcesi, reslfl Fatma ga}rn nisa,

Çırayı ürüşan fahri dervişan, dervişi dervişan, .

Piranı tarikat ehli, marifet sırrı hakikat delile şalu velayet,

Dergapmda yansın yakılsın he daim hayır hizmetlerin kabul olsun,

Muratların hasıl olsun,

Müşküllerin hal olsun,

Geldiğiniz yerden,

Durduğumuz dardan,

Tuttuğumuz zamandan, Hak payımızı versin, Elimiz pir elinde olsun,

Akşamların hayrı gele,

Şerle.r def olsun,

Hayırlar feth olsun, On iki imam yar olsun,

On iki imamın katarından didarından,

İzinden tozundan şefaatinden mahrum eylemeye,

Salmanı pakın ruhu revanı şad ola,

Mekanı cennet ola, .

Himmeti üstümüzden hazır nazır eyleye, Ummanda bekçimiz ola,

Nüfuz ceddimizin nutuk Şalu Merdan Ali'nin ola,

Gerçeğe hü, mümine ya Ali.

Süpürgeci (Seyyid-i Farraş) arayı görür. Görgü ceminin ilk gönül te-

mizliğini yapar. Süpürgeyi üç defa yere vurur: Allah Muhammet Ali der, yeri niyaz eder, kalkar süpürgeyi dedenin önünde iki elle tqtar:

Sofrayı Halil.

Nimeti Celil.

Er Meşayıh.

Car Musafa himmet edin erenler, der.

Dede: Himmet erenlerindir, der.

Rehber, süpürgeyi öper ve tekrar önce sağdan üç defa birer adım atar süpürgeyle süpürür. Allah, Muhammet, Ali.

Sağdan sola doğru süpürgeyi car çeker sonra soldan üç defa birer adım

atar süpürgeyle süpürür Allah, Muhammet, Ali.

221

(18)

18 TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRMALARI

Sağdan sola doğru süpürgeyi car çeker eğilir yeri niyaz eder; sağ elle

çırağı gösterir:

Delile dünya der, elini ağzına götürür öper, sağ elle yeri gösterir:

Kadimi dünya der; elini ağzına götürür öper, sağ elle yeri gösterir:

Ahiri dünya der, elini ağzına götürür öper, tekrar süpürgeyle yine de- denin önünde durur; sağ elde süpürge sol elde ferraş yerine veya varsa

halı, kilim altına süpürür:

Sırn sır edenlerin demine hu, der; eğilir yeri niyaz eder ve tekrar yine süpürgeyi iki elle tutar, dededen hizmet duasını alır, hak hu, der duasını

bekler. Dede:

Desti post,

Hak Muhammet Ali dost,

Akşamlar hayır ola,

Şerler def ola,

Hayırlar feth ola,

Hayır hizmetin kabul ola,

Muradın hasıl ola,

Marazın müşkülün hal ola, Hizmetinden şefaat bula,

Geldi~ yerden durduğun dardan tuttuğun zamandan, Hak on iki imam payını vere,

Elin pir elinde ola,

Ahiretin mamur ola ağrıyıp incinmeyesin, Hak evlatlarını bağışlaya,

Hizmetin on iki imam defterine kayıt ola, Can Cebrail ruhu rev~ şad ola,

Himmeti üzerinde hazır nazır ola,

Seyyidi ferraş himmeti üzerinde hazır nazır ola,

Batında bekçin ola, Nüfuz ceddimin,

Nutuk Şahı Merdan'ın ola,

Gerçeğe hü, Mümine ya Ali.

Rehber, dedenin sağına oturur, İmam Hasanı temsilen, Sultan Kam- ber'in görevini vekillenir. Böylece cemde görülen musahip canlar dedenin önünde safta ve Mansur darında dururlar. Rehber, Musahip can kardaş­

ların senelik yol görgüsü sualini yapar.

Rehber: Ey mfunin kardaşlar Müslüm bacılar, konum komşudan tüm canlardan razı mısınız? diye sorar ve bu soruyu üç kere tekrar eder. Mu- sahip can kardaşlar eğer herhangi bir rızasızlıldan yok ise:

Hak razı olsun, derler.

Eğer bir rızasızlıklan var ise o takdirde rehberin sorgulamasında ora- da dile getirirler, dile gelen sorunlara çözüm aranmaya başlanır, cem

(19)

AHMET TAŞGIN / DİYARBAKIR TÜRKMEN ALEVİLERİNDE MUSAHİP ERKANI 19

.erenleri dile müşkülü orada halletmeye çalışır ve ardından sorguya de-

vam edeler. Rehber yol ve erkanın vebalini boyunlarına okur:

Yolun, erkanın cemin cemaatin vebali günalu ~oynunuza, ·gönlünde olan beyan eylesin der ve tekrar sorar:

Razı ıİı.ısınız?

Mu_sahip canlar razılarsa: "Hak razı olsun", derler. Eğer herhangi bir sorun, müşkül var ise bu sorguda yakin vebalinin nedenli ağır olduğunu

hak oldukları için anlar ve bura~a mecbur sorunlarım dile getirmek zo- runda kalırlar. Sonuç ,olarak sorun bu yolla dile getirilmiş olur ve meclis c:İile gelen bütün sorunları bilir, çözüm arar v bulur. Tekrar rehber diğer yol hak, hal ve ahvallerine uymalarını için davette bulunur, söyler.

Rehber: Razı olan eğilsin, bir kelle kessin, kalksın el!-erini topuğun­

dan tutsun, der. Musahip canlar, eğilir, yeri niyaz eder ve ellerini topuk-

larından tutarlar. Böylece fazlı darında durmuş olurlar.

Rehber: Eğilin erenler, hak aşkına niyaz edin, kalkmayın, der. Mu- sahip canlar, eğilir yeri niyaz eder ve kalkmazlar. Mümin darında du- rurlar.

Rehber: Erenler cisminize can verdi.

Gönlünüze

im.an

verdi,

Akıl verdi hilesiz, Göz verdi göresiz, Kulak verdi işitesiz,

Dil verdi diyesiz, El verdi tutasız,

Diz verdi durasız,

Ayak verdi gelesiz,

Kalkın!

Musahip canlar kalkar, ayak mühürler, Dar-ı Mansur'a durur.

Rehber: Geldiğiz hak kapısı, Durduğuz dar-ı mansur, Nedire mi, niyaza mı?

Kalmış gönüllere mi?

Elif gibi dal durun,

Doğru söyleyin,

Erenler mizana varsın,

Yolun hakkını alsın!

Burada canlar niçin durduklarını ifade ederler ki, burada ki durma-

nın iki manası vardır. İlki kalmış gönüller, dargınlık, küskünlük, kusur ve kul ha.klan ikincisi niyazdır.

Musahip canlar: Kalmış gönüllere, derler. Çünkü bu görgünün amacı

senelik namaz ibadetine girebilmek için umum veya küsümlük gönül

kalmışlığı amacıyla yapıldığı için bu cevap verilir.

Rehber: Yol erkan hakkı hak mıdır? Musahip canlar:

223

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

For this purpose, index of human capital per person based on years of schooling and returns to education and mortality rate infant (per 1,000 live births) which are regarded as

[r]

Sabiha Sultan, kızı Hanzade Sultan, damadı Prens Mehmed Ali İbrahim ve torunu Prenses Fazile ile beraber 1958 Nisan'mda evlilik.. öncesindeki son hazırlıkları tamamlamak için

Şairin vârislerin­ den telif hakları­ nı satın alan can Yayınları, &#34;Cahit Sıtkı Tarancı&#34; ad­ lı kitap nedeni İle Kültür Bakanlığı ­ nı 14 milyon lira

It is a sign or signs that take you to Allah. 3) Miracles of prophets that cannot be realized by normal peo- ple. They are the proofs/signs supporting the prophets sent

operet aktrislerinden Suzan Lûtfullah, Babası Süreyya Operetinin genç tenorlarından Lûtfullah Sururi, amcaları operet sahasında isim yapm ış olan Celâl ve Ali

Düş kırıklığı, isyan ve umutsuzluk arasında bir çıkış yolu arayan bireylerin trajedisi, bu gezintiyi Tanpınar’m kaleminden hüzünlü bir şiire dönüştürmüştür.