KAVALA'DA MEHMET ALİ PAŞA KÜLLİYESİ
Y. Mimar Doç. Haluk SEZGİN İ.D.G.S.A. Öğretim Üyesi
külliyenin avlusundan bir görünüş Bu gün komşu ülke Yunanistan sınır-
içinde bulunan Kavala kentinde bir
| bulunmaktadır. Külliye, Osmanlı M ünlü kişilerinden Mehmet Ali j n ismini taşır. Tafsilâtına aşağıda
"Beğimiz bu eser Türkiye dışındaki büylk mimarî komplekslerden biridir.
Geniş anlamı ile külliye kavramı içine alabileceğimiz bu topluluk için, bulundu- ğu yerin dini, bilimsel, kültürel, sıhhî ve medenî ihtiyaçlarını karşıladığı gibi, o ye- ri bir mamure haline getirmiş olması ne- deni ile de bütününe, gerçek anlamı ile
«imaret» de diyebiliriz. Ancak, binalar topluluğunun yaygınlığı, büyüklüğü, cami- nin odak durumda oluşu esere külliye adı- nın yakıştırılmasına sebep olmuştur. Ay- rıca beraberindeki sur ile imtizacı ve ko- numu itibariyle siluet olarak estetik de-
[ ğer de taşıması bu yargının kuvvet kazan- ıasını etkilemiştir denebilir.
Mehmet Ali Paşa Külliyesi günümüz- Re pek az tanınmakta veya hiç bilinme- Konu ile ilgili daha da derin iştırma imkânları belki ileri tarihlerde plunabilir. Bu nedenle makûl ölçülerde Ede olsa, 1971 yılında yaptığım bu araştır-
llgilenenlerce bilinmesinden türlü ararlar ummaktayım.
Eski Kavala, Osmanlı İmparatorluğu- in, Selânik Vilâyetine Bağlı bir sancak
. Kent Taşoz adasının karşısında bir li- ve yanındaki yarımada üzerinde ku- fflmuştur. Eski Kent yarımada üzerinde Ilunan iç içe iki kale ve civarından iba-
Tarihî belgeler incelendiğinde bu inkü kompleksin bulunduğu yere iki de-
\ inşaat yapılmış olduğunu görüyoruz.
Bliya Çelebi Seyahatnamesinin yazma Binasının yedinci cildinde Maktül İbra-
n Kavala'da imar faaliyetlerin- de bulunduğu belirtilmektedir.
J Kanunî Sultan Süleyman'ın bu veziri Bitte Cami, aşevi, medrese, sıbyan mek- şbi, tekke, han, hamam, bedesten gibi
r yaptırmıştır. Bu binaların bir kıs- ı ise stratejik değeri kalmayan ken- jn surları dışına inşa edilmiş olduğu an- laşılmaktadır. Ancak aşevi, medrese, Ca- e sıbyan mektebinin, surun üzerine Tnşa edildiği ve civar surdan bir kısmının [a bu sırada tamir görmüş olduğu, kalan lirlerden imaret ve medresenin yapı üs-
bundan kolayca belirlenebilmektedir.
[Halen külliye içinde bulunan medrese ve ıt üzerinde Maktul İbrahim Paşa dev- e ait herhangi bir kitabeye rastlanma- rmıştır. Külliyenin bu kısımlarının İbrahim
ı ölüm tarihi olan 1536 dan önce ja edilmiş olduğunu kabul etmek gere-
| Kamus-ül Alâm'ın beşinci cildinde ise Svala'daki kompleksin son durumuna ait
|bilgi vardır. Şemsettin Sami kitabında, ıt Ali Paşa tarafından yaptırılmış nendishane-i Hayriye» ismiyle bir ı, «Medrese-i Hayriye» ismiyle :am bir medrese, bir Cami, bir kü- e ve imaretten bahsetmektedir.
FVukarda da geçtiği gibi kompleks sur e İnşa edilmiştir. Esas cephe Kava- [körfezine bakmaktadır. Arka tarafta ise
e bulunmaktadır. Burada üç adet kapı
mevcuttur. Körfezin iç yönüne doğru ima- ret ve külliyeye ait vakıf müessesesinin yönetildiği kısım yer alır. Bundan sonraki kapı Maktül İbrahim Paşa'ya ait olan med- resenin girişidir. Camiye yine bu medre- senin revakından ulaşılmaktadır. Arazinin meyilli olması nedeni ile medrese kade- meli olarak inşa edilmiştir. Külliyenin gü- ney yönünde ise mühendishane olduğu sanılan diğer medrese ve kütüphane bu- lunmaktadır. En sonda ise bir köşkün ka- lıntılar: vardır. Külliye mimari üslûp yö- nünden incelenecek olursa iki ayrı devir karakteri hemen farkedilir. İmaret ve ya- nındaki medresenin yapı tarzı ve tekniği, bu kısımların bütününün Osmanlı mima- risinin klasik devrine ait olduğunu göste- rir. Özellikle imaretin deniz cephesi, kub- be kasnakları, avlu kemerleri ve bacaları tam klasik devir tekniği ile inşa edilmiş- lerdir.
Avlu revakı ayakları yığma kesme taş ile yapılmıştır. Ancak revak iç cephesi, kemerleri ve kemer aynaları sıvalıdır. Sa- çak silmeleri ise daha ileri devirleri işa- ret etmektedirler. Bu farklılıkların en azın- dan M. Ali Paşa devrinde yapılan yeni inşaat esnasındaki muhtemel tamirler so- nucu olabileceği hatıra gelmektedir. Bun- dan sonraki kısımlar; Medrese-i Hayriye, Kütüphane, köşk ve özellikle Cami, Os- manlı barok mimarisi üslûbunda inşa edil- mişlerdir. Caminin minaresi yıkılmıştır.
Cami, avlu seviyesinden yüksekte cadde ile hemzemin bir konumdadır. Önünde yuvarlak planlı ve son derece zarif bir re- vak vardır. Revakın sütunları masif mer- merdendir. Kemer aynalarına güvercinlik- ler yerleştirilmiştir. Saçak silmesi inişli çıkışlı bir hareket yaparak bu güvercin- liklere yer imkânı sağlar, aynı zamanda da silme motifine barok stille has bir gö- rünüm verir. Saçaktaki hareket kubbe çevresini de kuşatır, silmenin her yük- seldiği yerin altında bir pencere me tur. Camiye bitişik ve çatısı kurşun kap lı binanın kütüphane olduğu sanılmakta dır. Caminin önündeki, medrese avlusun- dan daha aşağıda ve deniz cephesinde yanyana odalar bulunmaktadır. Medrese- Hayriye'ye ait olan bu kesimin üzeri kur şunla kaplı beşik tonozlarla örtülüdür Sadece iki uçta bulunan odalar üzerinde tolgaya benzer birer külâh vardır.
Bu odaların bacaları gayet ince ve
uzun olup külâhları barok motiflerle süs- lenmişlerdir.
Klâsik üslûb arzeden binaların Kanu- nî devrinde, Maktül İbrahim Paşa tarafın- dan yaptırıldığı, barok üslûbunda olanların ise II Mahmut devrinde, Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından yaptırılarak mevcut- lara ilâve ile külliyenin teşkil edilmiş ol- duğu yapılan araştırma ve incelemeler so- nucu kesinlik kazanmaktadır. Bu hususu daha da aydınlatacak bilgilerin, Vakıflara ait arşivlerde bulunabileceği olasılığı faz- ladır.
Külliyenin mimarı hakkında herhangi bir bilgiye sahip değiliz. Ancak bu binala- rın, özellikle M. Ali Paşa zamanında inşa edilenlerinin bir Türk mimarı tarafından gerçekleştirilmiş olması kanısı ortaya çıkmaktadır. Külliyenin kapı üstü kitabe- lerinde Sultan II. Mahmud'un adı sık sık geçmektedir. Bu padişahın devrinde Baş- kent İstanbul'da ünlü Balyan ailesinin oluşturduğu eserler herkesçe bilinir. Bu eserlerle M. Ali Paşa Külliyesinin barok üslûbunu taşıyan kısımlar arasında, ayni devirde yapılmalarına rağmen önemli farklar hissedilmektedir. Balyan ailesi Av- rupa ile temas halinde idi, böylece batı- daki mimariden etkilenmekte ve bu etki- leri eserlerine aktarabilmekte idiler. Türk olan mimarlar ise asırlardır süregelen ge- leneklerinden ve görgülerinden bir anda kopamamışlardır. Eserlerinde az da olsa yakın geçmişe ait izlere rastlamak doğal- dır. Külliyedeki yakın devre ait kısımlar ile İstanbulda aynı devirde yapılanlar ara- sındaki farkın ve mimarînin Türk olarak tahmininin nedeni bundandır.
Mehmet Ali Paşa Külliyesinin sadece Cami ve medrese kısmına, mesken ola- rak kullanılması nedeni ile girilebilmekte- dir. Diğer bölümler kısmen kaderine ter- kedilmiş kısmen de resmî kuruluşlara ait depolar oldukları için kapalı durumdadır- lar. Bu yazı ile birlikte sunulan rölöve, 1971 yılındaki, bu kenti ziyaretim sırasın- daki çalışmalarımdan oluşmaktadır. İçleri- ne girebilme olanağını bulamadığım kı- sımlar Selanikteki Aristotle Üniversitesi, Mimarlık Bölümünü Morfoloji ve Ritmoloji Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Sayın N. K.
Moutsopoulos tarafından gönderilen dokü- manlardan yararlanılarak tamamlanmıştır.
Bu vesile ile kendilerine teşekkürlerimi bir defa daha sunarım.