• Sonuç bulunamadı

Onlar san

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Onlar san"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Onlar sanıyorlar ki, biz sussak, mesele kalmayacak. Hâlbuki biz sussak, tarih susmayacak! Tarih sussa, hakikat susmayacak… Onlar sanıyorlar ki, Bizden kurtulsalar, mesele kalmayacak. Hâlbuki bizden kurtulsalar, Vicdan

azabından kurtulamayacaklar. Vicdan azabından kurtulsalar, Tarihin azabından kurtulamayacaklar. Tarihin azabından kurtulsalar, Allah’ın gazabından kurtulamayacaklar. Sezai KARAKOÇ

2007’de Hanım köyüm Osmaniye’ye döndüğümde Kastabala Antik kenti kalıntıları üzerine ve Osmaniye’nin Kesmeburun Köyü’nün 250 metre yakınına bir çimento fabrikasının yapılacağını öğrenmiştik. Öğretmen emeklisi Osmaniyeli çevreci arkadaşım Halil Çelikkıran, fabrikanın yapılacağı yere en yakın üç köydeki arkadaşlarına haber vermiş ve akşamları üç köyde bilgilendirme toplantısı yaparak mücadelenin köylü istemeden yapılamayacağını, uzun ve para isteyen bir süreç olduğunu anlatmıştık. Köylüler bizi iki ay içinde aramayınca da işin peşini bırakmıştık. Bu arada önce İngiliz sonra da İspanyollaşan yatırımcının taşeronu yerli şirket, halkı bilgilendirme toplantısını yaptı göstermiş ve ÇED olumlu belgesini almış ÇED Oluruna itiraz için 60 günlük süre dolmak üzere idi.

Ta ki 2008 yılının yağmurlu bir nisan akşamı yaklaşık on yıldır görmediğim ve iletişim bilgilerimi güncellemediğim Emekli Arkeoloji Profesörü Dr. Halet Çambel Osmaniye’ye gelerek beni dedektif gibi buluncaya ve “Kastabala’ya çimento fabrikası yapılıyor; bir şeyle yapmalıyız” deyinceye kadar.

Biri Hariç

Çimento fabrikası girişiminin taşeronluğunu yapan ANAP eski milletvekili Mete Bülgün ile Universal Çimento A.Ş, karşılarında Halet Çambel ve bizi buldu. Bu coğrafya avcıları -1916 doğumlu, mayası sağlam- beton gibi bir kadına ve etrafında hızla örgütlenen bizlere toslamıştı. Yakında kaybettiğimiz mimar ve şair Nail Çakırhan’ın eşi Halet Çambel, “O iyi insanlar güzel atlara binip çekip giderken” sayıları az da olsa gitmeyip kalanlardandı. Onu, 92 (bu yıl 93) yaşında olmasına rağmen karşımızda beton gibi dimdik görünce kendi pasifliğimizden utanarak derhal çalışmaya başladık.

İşler ve Günler

Kastabala’da kurulması planlanan çimento fabrikasına karşı mücadelemiz, 20 Mayıs 2008 tarihinde kurduğumuz Çimento Fabrikasına Karşı Osmaniye-Kastabala Platformu ile hız kazandı. Siyasi partiler ile tüm demokratik kitle örgütlerinin davet edildiği genişletilmiş bilgilendirme ve kuruluş toplantılarının sonrasında, Osmaniye’deki kitle örgütleri ve Doğu Akdeniz Bölgesinde faaliyet gösteren duyarlı örgütlerle, Çimento Fabrikasına Karşı Osmaniye Kastabala Platformunu kurduk. Süreçten haberdar olmadığını öğrendiğimiz Adana Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu da derhal bilgilendirildi. Zira Bakanlık oluru alan ÇED raporu, tesisin yakın çevresinde arkeolojik mirasın olmadığını ifade ediyordu. Kapitalizm şirketlerin gözünü para ile nasıl da kör ediyordu!

Mücadelemizin uzun ince öyküsünü http://kastabala80.blogspot.com adresinden okuyabileceğiniz bloğumuzu yayın hayatına soktuk. Toplantılarımıza her ne yaptık ise katamadığımız kişilere, uzakta oturan hemşehrilerimize, nihayet tüm ülkeye ve dünyaya mücadelemizi duyurduk.

Yöremizde 650 imza topladık. Bu imzaları Kültür ve Turizm, Sağlık ve Çevre Ve Orman Bakanlıklarına bir toplu basın açıklaması gönderdik. Bunların yanı sıra, http://www.osmaniyearkeolojikmiras.com/imza_list.php adresinde halen de sürmekte olan elektronik imza kampanyamızı açtık. Elektronik imza kampanyamızda 07 Ağustos tarihi itibarıyla halen 2324 imza var. İzleyebildiğimiz kadarıyla direnişimize yazıları ile pek çok aydın, sanatçı ve duyarlı yurttaş destek verdi. Pek çok demokratik kitle örgütü ve stk süreci sahipleneceklerini bildirdi. Yaygın medya ve muhalif basında pek çok haber yayımlandı.

Prof. Dr. Halet Çambel, Yrd. Doç. Füsun Tülek, Murat Akman ve Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Figen Doran başta olmak üzere pek çok bilim insanı da açıklamaları, röportajları ile bu mücadeleden desteklerini esirgemediler.

Bir de bu sürecin mali boyutu vardı. Platform, ekonomik bağımsızlığını destekçilerinin çabalarına borçludur.

Özellikle yargı süreçlerinin dolambaçlı yolları, ülkede adalet aramanın maliyeti göz önünde bulundurulduğunda işimiz hayli zordu.

Bilim çevrelerinin, aydınların, halkın, duyarlı basın kuruluşlarının desteğine karşın karşımızda kocaman bir çimento sektörü vardı. Hele ki yapılandırılacak olan Irak’a ve kentsel dönüşüme harç taşıyacak bir inşaat sektörünün

(2)

çalışıyorduk. Bu İş Zor Yonca

Türkiye’de çimento fabrikaları, otoyollar ve çirkin şehirlerle birlikte kalkınmışlık ikonu olarak kabul ediliyor. Kastabala’nın ismini duymayan milyonlar vardır. Ama çimento lobisinin haberlerini her gün yaygın medyadan okumak mümkün. Bu dev şirketlerin dünya pazarında yeni gözdesi Türkiye gibi ülkeler.

Türkiye Çimento Üreticileri (Mühtahsilleri) Birliği (http://www.tcma.org.tr) 2007 yılı verilerine göre halen ülkemizde toplam 51 çimento fabrikası bulunuyor. Kalkınmışlık ikonlarını pazarlamanın en iyi yolu da istihdam vaadidir. Oysa ki birliğin resmi internet sitesinden aktarıldığına göre, Türkiye’de çimento fabrikalarında toplam 9683 kişi mühendis, teknisyen, düz işçi, memur vb olarak çalışıyor. Bu sayının 2680’i düz (kalifiye olmayan) işçi. Fabrika başına düşen 190 çalışanın sadece 53’ü düz işçi olarak çalışmaktadır. Yani köylülere söylendiği gibi ne 200-800 kişiye iş alanı açılmakta ne de açılan 50 kişilik işlerde vasıfsız köylü işçiler çalıştırılmaktadır. Bu işlerde çalıştırılan teknik

personel de komşu köylerden değil başka kentlerden gelirler. Bu kişiler üretim fazlası nedeniyle tek vardiya çalışırlar. Türkiye, Avrupa’nın 2., Dünya’nın 7. en büyük çimento üreticisidir. çimento fabrikası işletmecileri ve yatırımcıları, savaşları ve İstanbul depremini ağızlarının suyunu akıtarak beklerler.

Son yıllarda Türkiye çimento fabrikası cenneti olmak üzeredir. Kârını, savaş ve deprem alanlarındaki yıkılmış

kentlerin acılarından çıkaran çok uluslu sermaye girişimleri çoğalmıştır. Zengin kapitalist ülkelerde çimento fabrikası kurmanın ve işletmenin yasal engellerinin bulunması, bu ülkelerde insan ve çevre sağlığını korumaya yönelik

muhalefetin güçlü olması; emeğin ucuz, örgütlenmenin zor, şirketlere sağlanan kolaylıkların fazla olduğu -bizim gibi geç kapitalistleşmiş- ülkelere çimento sektörünün kaymasına neden olmuştur.

İnsan ve çevre sağlığını korumaya yönelik düzenlemeler tam da bu nedenlerle geç yürürlüğe girmektedir. Örneğin çimento sektörünü kontrol altına alması beklenen düzenlemelerde olduğu gibi … İnsan sağlığını ve doğanın geleceğini düşünen yönetimlerle yönetilmediği için ülkemiz bir kirli teknolojili yatırım cennetidir. İşte bu nedenle son birkaç yılda Türkiye’nin çeşitli yörelerine yapılmak istenen ve sayıları tam 16 adedi bulan çimento fabrikaları Osmaniye, Kahramanmaraş, Bursa, Muğla, Balıkesir, Mersin, Adapazarı, Bilecik, Uşak, Kırklareli, Muğla, Manisa, Balıkesir, Bitlis’i yok edecektir.

Birbirine Benzeyen Şehirler, Hangi Kara Ütopyanın Eseri Ya Rab?

Fayda, maliyet analizleri içinde istatistik bir değerden fazla anlam taşımayan doğa ve insan yaşamının mahkûm kaldığı bu kara ütopyanın ortasında, “inşaata dayalı ekonomik canlılık ve sınırlı istihdam” baş tacı ediliyor. Peki ya yitirilenler, bunların “maliyetini” kim nasıl karşılayacak?

En az 5000 yıllık geçmişi olan ve Akdeniz Bölgesi’nin Efes Harabeleri olma kapasitesindeki Kutsal Hierapolis Kastabala Antik kentinin geri dönmemek üzere kaybedilmesinin maliyetini kim nasıl ödeyecek?

Tesisin kapladığı toprağın amaç dışı kullanılmasının, Bölgede yetişen ürünlerin satış fiyatlarında düşüşün, yeraltı suyunun tükenmesi ve kirlenmesinin, yük taşımacılığının getirdiği fosil yakıt emisyonları ve kazalardaki artışın maliyetini kime nasıl ödeteceksiniz?

Fabrikanın baca gazı ve toz emisyonları nedeniyle yarattığı hava kirliliğinin getirdiği insan, hayvan ve bitki sağlığı zararlarını, asit yağmurlarındaki artışın getirdiği tarımsal kayıpları, orman ve diğer ekosistemin uğradığı zararın ölçülemez maliyetini kim ödeyecek? Bu küresel ısınmanın bedelini hangi para birimi karşılayacak?

İşte bu soruların yanıtı istatistikler içinde kaybolup giderken Alev Alatlı’nın dediği gibi “Ne her yasal hak, helâldir; ne de her haram yasayla önlenebilir.” Sizin paranız, haramı helal yapar mı? Yıktığınız uygarlığın külleri arasında,

birbirine benzettiğiniz kentlerin ortasında, hangi geleceği kurmak mümkün olabiliri ki, hangi geçmişi yaşamanın olanağı kalmıştır ki… Geçmişi ve geleceği yıkanlara, yeryüzündeki cehennemi kuranlara karşı mayayı sağlam tutup beton gibi direnmekten başka nasıl bir yol bulunabilir ki !!!

(3)

Bölgedeki son durum: Halen Üniversal çimento A.Ş.’nin Kastabala üzerine yapılmak üzere birinci fabrika yeri başvurusuna verilen “ÇED uygundur” raporunun iptali ve yürütmenin durdurulması istemli davamız Adana 2. Bölge İdare Mahkemesinde sürmektedir. Yatırımcı Üniversal çimento A.Ş.’nin bu davanın ve kararının uzayacağı, yatırım maliyetlerinin bu nedenle artacağını düşünerek gayet enerjik biçimde davalı yerden yaklaşık 5 km uzağa yaptığı ikinci başvurusu da Orman Bakanlığı Keçiboynuzu ağaçlandırması ve zeytinlik engeline takıldı. Bunun üzerine bir iki ay içinde bu kez Kadirli Köyyeri ve Yukarı Bozkuyu köyleri arasındaki birinci derece tarım toprakları üzerine, zeytinlik, mera ve tarihi Roma mozaik ve mezarlık alanları kenarına yaptıkları üçüncü yer seçim başvurusuna çok yakında Çevre ve Orman Bakanlığı’nca “ÇED Olur” raporu verilmiştir. Mücadele Platformumuz çok yakında köylülerle birlikte bu yer için de “İptal ve yürütmeye durdurma” davası açtık ve türütmeyi durdurma kararı aldık. Mücadelemiz, çok uluslu ve işbirlikçi çimentoculara çukurova’dan kapıyı gösterecektir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Osmaniye Kadirli’deki Kastabala antik kenti ile açık hava müzesi olan Karatepe ve Kırmıtlı Kuş Cenneti’nin bulundu ğu alana çimento fabrikası yapılacak!.

Osmaniye, Kastabala antik kentine kurulması planlanan çimento fabrikasına karşı Yazar Yaşar Kemal'in öncülüğünde kurulan 'çimento Fabrikas ına Karşı Osmaniye

Mi- marlar, hayatı, onun bütün derinliği içinde kavra- mak, daha zayıf olanlara yardımda bulunmak, müm- kün mertebe çok ev kümelerini mükemmel mânasın- da işe yarar eşya

Yeryüzü malzemelerinin farklılığı, yatay ve dikey yöndeki hızlı değişimi, kusursuz ayrım yapma imkanı verir ve bu sayede de kanıtsa.. bir

Sanatın, edebiyatın her türünün bir bütünü, bir Kültür Adamını yarattığı­ nı, sanatın ve yaşamın bu çeşitlilik için­ de idrak edileceğini,

Yedigül Restaurant bina­ sının hemen arkasındaki so­ kağın başında Bülent Y ıl­ maz, yarım ekmek içi 6 adet köfteyi 30 bin liraya satıyor.. İskele

Toplum kökenli metisiline dirençli Staphylococcus aureus (TK- MRSA) en çok deri ve yumuşak doku infeksiyonları ve nekroti- zan pnömoniye neden olmakla birlikte birçok klinik tabloya

The endogenous nature of the model is based on the result that the economic policy of the government has an impact on household saving patterns and, therefore, on