• Sonuç bulunamadı

Milli Mücadele'de Denizli ve. Ahmet Hulusi Efendi Sempozyumu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Milli Mücadele'de Denizli ve. Ahmet Hulusi Efendi Sempozyumu"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Milli Mücadele'de Denizli

ve

Ahmet Hulusi Efendi Sempozyumu

Bildiriler

24 -25 -26 Haziran 1992

Denizli

(2)

ISBN 978-975 Ol 977-8-9 Denizli Belediyesi Kültür Yayınları

Yayın no: 09 Genel Koordinatör

Hüdaverdi Otaklı Yayın Koordinatörü Mehmet Çağrı Sebzeci

Sayfa Düzeni Sefa Gürlen

Kapak Mustafa Odabaşı

Redakte

!!kay Şahin Baskı ve Cilt

~Basım/ lsıanbul www.egebasim.com.tr

İkinci Baskı Nisan 2011

DenizliC

C Bu eserin her hakkı saklıdır, yazarına aittir.

(3)

Ahmet Hulusi Efendi'nin

Şahsiyeti

ve Faaliyeti

Hakkında Bazı

Tespitler

Doç. Dr. Osman Eskicioğlu ,.

Sayın Başkan, saygıdeğer misafirler ve çok kıymetli hemşehrilerim.

Bugün burada milletçe vatanı müdafaa etmenin kapısını açan, fetva vererek Milli Mücadele'yi başlatan ve bu uğurda gece-gündüz durmadan

çalışan büyük insan, rahmetli müftümüz Ahmet Hulusi Efendi'yi anmak üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz. Böylesine önemli bir konuyu huzur-

larınıza getirdikleri için, Denizli Ticaret Odası ile Türkocağı yöneticile- rine şükranlarımı sunmak istiyorum. Çünkü bu sempozyumla, yakın ta- rihimizin karanlıkta bırakılmış bazı sayfaları aydınlığa çıkacak ve sizler

tarafından bilinir hale gelecektir.

Konuşmama başlamadan önce Cenab-ı Hakk'a hamdeder, Peygambe- rimiz Hz. Muhammed'e salat ve selamlarımızı gönderirken, şu an burada

bulunmamıza sebep olan merhum Ahmet Hulusi Hoca Efendi hazretleri- ni rahmetle anıyor, kendilerine Allah'tan af ve mağfıretler diliyor ve dua- lar ediyorum.

Sevgili Denizlililer!

Ben size Ahmet Hulusi Efendi'nin şahsiyeti ve Milli Mücadele' deki fa- aliyetleri hakkında bazı tespitlerimi sunmak istiyorum. Bu tespitlerim, ilgili eserlere dayanmakla birlikte, müftülük dairesinde kendisine bizzat hizmet etmiş Göveçlik Köyü'nden Ahmet Eskicioğlu İbrahim Tahrancı ve Osman Nuri Özdemirci gibi şahısların ifadeleri ile yine kendisi ile beraber olan Kayalık Medresesinde iki öğrenci Fahri ve Hulusi Başer kardeşlerin açıklamalarına dayanmaktadır

• 0.E.Ü. İlahiyat Fal-..iiltesi İslam Hukuku Öğretim Üyesi 41

(4)

Değerli Hemşehrilerim,

Ferd ve toplum olarak insanın hürriyet ve istiklalinin kendi elinde ol-

ması gerekir. Bu fıtri bir hadisedir. Hürriyet, ferd veya toplumun hukuku- na kendisinin sahip olması, hiçbir gücün tesiri altında kalmadan kendine karar vermesi ve hukukunu kendisinin yapması demektir. Yoksa hürriyet,

başkalarına zarar vermemek şartıyla istediğini yapmak demek değildir.

İnsan, sadece başkanlarına değil, kendisine de· zarar verme yetkisine sahip

değildir.

Zaman zaman toplumların hürriyet ve istiklalleri bazı sebeplerle el- lerinden alınır, bu sebepler, toplumu meydana getiren kurumlar arasın­

daki dengelerin bozulmasıdır. Bir devletin ferd-toplum dengesi, merkez ve taşra dengesi, iç ve dış dengeleri bozulursa, o devletin yıkılışa doğru gittiğini söyleyebiliriz. Ayrıca ihtiyarlık, yaşlı insanları çökerttiği gibi dev- letleri de çökertir. Bu durumda sebep aramaya lüzum yoktur. Çok yaşlı bir ihtiyara niçin kulağın duy~ıuyor ve niçin gözün görmüyor diye sorulmaz.

Bu girişten sonra konumuza gelelim: Osmanlı İmparatorluğu 1700

yıllarından sonra ihtiyarlamaya başlamıştır. Onun hürriyet ve istiklalini

elind~n almak isteyen düşmanlar, Mondros Mütarekesi'ni bahane ederek

vatanı yer yer işgal etmeye başladıl_ar. 13 Kasım 1918 de müttefik donan- ması İstanbul'a gelerek karaya asker çıkardı. Böylece hükümet merkezi resmen işgal altına alınmış oluyordu. Yalnız İstanbul değil, Dörtyol, Mer- sin, Antep, Batum, Maraş, Birecik, Urfa Kars, Antalya, Kuşadası, Fethiye, Bodrum ve Marmaris gibi yerleşim birimleri, İngiliz, Fransız. ve İtalyanlar tarafından işgal edilmiştir. Bu durum karşısında millet üzüntülü ve ümit- sizdi. Üstelik Paris'te toplanan itilaf devletlerin Balıkesir, İzmir ve Aydın vilayetlerinin Yunanlılar tarafından işgal edilmesi hususunda almış oldu- ğu karar, İzmir ve Ege'de duyulduğu zaman şok tesiri yaptı.

İşte meO?-leket bu halde iken herkes kendine göre bir çıkar yol ara- maya başladı. Kimisi kurtuluşu işgalci devletlerin merhametinde, ki- misi Rusya'nın yapacağı yardımda, kimisi de milli duyguların harekete geçirilmesinde ararken, Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi ve ·onun gibi düşünenler ise kurtuluşun milletin mücadele etmesinde yani Milli Mücadele' de olduğuna inanıyorlardı. Onlara göre milletin silaha sarılma­

sından başka çıkar yol yoktu. Bu görüş aynı zamanda İslam dininin bir emriydi.

Çünkü Müftü Efendi'nin icazet aldığı Kayalık Medresesinde okuduğu

(5)

ve Müderris Kazım Efendi izinli olduğu zamanlarda okuttuğu Halebi ki-

tabının 70. sayfasinda konu ile ilgili şöyle diyormuş "Vatan müdafası yani cihad, farz-ı kifayedir. Bir kısım insanlar bu görevi yerine getirdiği zaman

diğerlerinin sorumluluğu kalkar. Ancak hiçbir kimse cihatla meşgul ol- mazsa bütün Müslümanlar günahkar olur. Eğer düşman vatana hücum ederek işgale başlarsa, artık cihad farz-ı ayın olur. Bu durumda kadın er- kek herkesin vatan müdafaasına katılması gerekir. Karının kocasından,

hizmetçinin Efendisinden izin almasına dahi ihtiyaç yoktur:'

Tanıyan ravilerin dediğine göre, cesur, bilir, güzel konuşan, zeki ve ileri görüşlü bir alim olan müftü, dinin bu hükmünü bildiği için, Milli Mücadele için çalışmanın farz olduğuna kani idi. Bu sebeple halkı uyar- mak, silah ve cephane temin edip memleketi işgalden kurtarmak gerekir.

İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal edileceği haberini alan· İzmir Valisi ve kumandanı Nureddin Paşa, çevre vilayet ve kazalardan temsilciler da- vet ederek, İzmir'de 23-26 Mart 1919 günleri arasında bir kongre toplar.

Bu toplantıya Denizli merkezi ile Acıpayam, Buldan, Sarayköy, Tavas ve Çal'dan heyetler katılmıştır. Heyet-i Milliye adını taşıyan bu temsilcilerin

başında Müftü Ahmet Hulusi Efendi bulunmaktadır.

Ahmet Hulusi Efendi, Nureddin Paşa ile özel konuşmasında ona "Bu kongreyi topladıktan sonra seni valilik ve kumandanlık görevinde tut- mazlar. Yakında İstanbul Hükümeti, sizi başka bir yere tayin eder. Tayin edilen yere ve İstanbul'a gitmeyiniz, bize geliniz" diyerek Paşayı Denizliye davet eder. Yeter ki başımızda sizin gibi tecrübeli ve güvenilir bir kuman- dan bulunsun, der.

Denizli'ye dönen Müftü Efendi, mülki amir Mutasarrıf Faik Bey'le ko-

nuşur. Yunan işgalinden önce neler yapılması lazım geldiği ve alınacak bir dizi önlemleri bir bir anlatıp tavsiye eder. Kendisinin de Denizli merkez ve çevre kazalardaki müftü, vaiz, imam ve eşrafın öncülük ettiği heyetlerin

kurulmasını sağladığını anlatır.

Emekli İmam-Hatip Hulusi Başer, konu ile ilgili şunları söylüyor: Bir gün Müftü Hocamızın oğlu Faik Müftüler ile beraber Müftülük dairesinde idik. Mutasarrıf Faik Bey ile Denizli Askerlik şube reisi Miralay (Albay) Tevfik Bey, müftülüğe geldiler. Onlar memur oldukları için işin önünde gözükmek istemiyorlardı. Yunana karşı konulacak hareketin halk tarafın­

dan müftünün öncülüğünde başlatılmasını arzu ettiklerini bildirmek üze- re gelmişlerdi. Nihayet Yunanlılar 15 Mayıs 1919 Perşembe günü İzmir'i

43

(6)

işgal ederler. Bu kara haberi alan Mutasarrıf, müftü ve diğer ilgilileri çağı­

rıp miting yapılmasına karar verirler. Miting, tertip heyeti başkanhğında

yine Ahmet Hulusi Efendi getirilir. Bayramyeri'nde toplanması için hal-

kı, imamlar ve tellallar vasıtasıyla duyurular yapılır. Ayrıca Müftü Efen- di, Mekteb-i Sultani (Denizli Lisesi) müdürüne de öğrencileri alıp miting

alanına getirmesi için öğrenci Fahri Başer ile emir gönderir.

Mitingde müftü, lise müdürü ve diğer konuşmacılar, meydandaki hal- ka hitabedeler. Konuşmalar son derece heyecanlı ve coşturucudur. Müf- tü Efendi bu konuşmasında top tüfek olmasa bile taşla, sopayla düşmana karşı mücadele etmenin farz olduğu hakkındaki meşhur fetvasını verir.

Bu fetvadaki fikir ve hükümler, tamamen İslam Hukuku'na dayanıyordu, İslam kültüründe vatan, millet, devlet, hürriyet ve istiklal terimleri önemli yere sahiptirler. Hürriyet ve istiklali elinde olmayan bir ferd ve topluma cuma namazı kılmak farz değildir. İslam'da farz-ı kifaye adı verilen toplu- ma yönelik emirler, devletle kaimdir. Devlet varsa dini hayat var demektir, devlet yoksa dini hayatın yarısı da yok demektir. Bunun için merhum müf- konuşmasının bir bölümünde şöyle diyordu, "İzmir Yunanlılar tara-

fından işgal edilmiştir. Bu tecavüze karşı hareketsiz kalmak, din ve devlete ihanettir. Vatana karşı işlenecek suçlar, Allah ve tarih önünde affı imkan-

sız günahtır"

Müftüye göre, düşman işgali altında bulunanlar, esaret durumunda ol-

maları dolayısıyla, hür irade ve karara sahip değildirler. Bu sebeple onları

emir ve fetvaları aklen ve şer'an caiz, maktml ve muteber değildir. Meşru

olan sadece vatan müdafaası ve İstiklal için cihaddır.

Ahmet Hulusi Efendi, mitingden sonra bir hafta on gün kadar müftü-·

lüğe uğramaz. Nereye gittiği de pek bilinmemektedir. Daha sonra duyulur ki, Hoca Efendi, Yörük Ali ve Demirci Mehmet Efe gibi çete reisleri ile

konuşmak ve Kuvve-i Milliye'yi teşkil etmek üzere onları ikna etmek için

Aydın ve Muğla taraflarına gitmiştir.

Daha sonra Müftü Efendi 29.5.1919 tarihinde Denizli Müdafaa-i Hu- kuk ve Reddi-i İlhak Cemiyetini kurar, 6 şubeli olan bu cemiyet, Maliye,

İstihbarat ve Propaganda, Askerlik Şubesi, Muhacirler şubesi, Levazım şu­

besi, İnzibat ve Güvenlik Şubeleri ve Irşad ve Nasihat Heyeti ile bir devlet gibi çalışmaktadır.

Artık bu cemiyet, faaliyetlerini bir taraftarı Nazilli, Köşk ve Aydın'a, di-

ğer taraftan da Dinar ve Afyon'a kadar genişletir. Hocanın bütün arzusu

44

(7)

teşkilatın başına t_ecrübeli, güvenilir ve cesur bir asker komutan getirmek- ti. O nedenle gidip görüştüğü komutanlara bu isteğini iletti ise de bu ko- nuda başarılı olamadı.

Ahmet Hulusi Efendi'nin eşyanın hakikatinin sabit olduğuna inandığı

için manevi dünyası da vardır. Bir gün bağlarında Ahmet Eskicioğlu ile birlikte namaz kılacakları zaman, "Ahmet, ezan oku; yalnız Kayalık Cami- inde ok-uduğun gibi yüksek perdeden bağırarak okuyacaksın. Seni işiten

bütün varlıklar, şahitlik yapar" der.

Ahmet Hulusi Efendi'nin, bilhassa bugünkü müslümanlara, ilmi içti- mai ve iktisadi bağımsızlıkların kazanılması konusunda, Üzerlerine düşen

sosyal görevleri yerine getirme hususunda iyi bir örnek olduğuna inanı­

yorum.

45

Referanslar

Benzer Belgeler

Modernleşme sürecinde elde edilen modernlik durumlarında kadınların çalışma hayatına girişlerindeki artış, eğitim alanında, okullarda, üniversitelerde öğrenci

In this study, we explored the changes of serum BDNF levels in alcoholic patients at baseline and after one-week alcohol withdrawal. Methods: Twenty-five alcoholic patients

Bazı öğretim elemanları, öğrencilerinin yalnızca topluluk önünde çalarken değil, yanlarında tek bir kişi dahi olsa heyecanlandıklarını dile getirmişlerdir. Bu durumu

Three 24‐hour dietary recalls by telephone 

This study was undertaken to evaluate the antihypertensive effect of stevioside in different strains of hypertensive rats and to observe whether there is difference in blood

In vitro study demonstrated that the anti-tumor effects of LOR in COLO 205 cells were mediated by causing G(2)/M phase cell growth cycle arrest and caspase 9-mediated

dilimizdeki “müjde” kelimesinin tam karşılığıdır. Çoğulu da تﺎﻳﺮﺸﺑ gelir.. Bu kelime fiil olarak ailevi münasebet anlamında kullanılmıştır. 71 Allah,

Fakat kabrin ta­ şında, Hadikatüleevamiin de vak- tile haber vermiş bulunduğu gibi herhangi bir yazı mevcut değil.. Cami ziyaretinin dönüşünde mey­ dandaki