MOGOLCA
ARASINDAKİ İLİşKİLERE DAİR
BAZI
DÜŞÜNCELERALEKSANDR
M.
ŞÇERBAKO. Altay teorisinin ana görüşlerinden biri, Çuvaşçanın başka Türk dillerine göre, en arkaik dil olduğunun iddia edilmesidir. Bu münasebetle Türkçe ile Moğolca arasındaki ilişkileri açıklamak için Çuvaş dilinin malze-meleri çok gerekli sayılmaktadır. Maamafih sağlam olmayan bu görüş, baş langıçtan beri tartışmalara yol açmaktan da geri kalmamıştır. İlk olarak Holger Pedersen, bu yüzyılın başında Çuvaşçanın Türk dillerinden çok
değişmiş olan bir dil olduğuna işaret etti. 1 Daha sonra buna benzer bir görüşü de Platon M. Melioranskiy savundu. 2 Melioranskiy'in dayandığı
esas, çuvaşçaya ait fonetik yeniliklerin bololmasıdır.
Diğer dillerde olduğu gibi, Çuvaş dilinde de pek eski, eski, yeni ve yepyeni olmak üzere, çeşit çeşit unsurlar vardır. Gerçi Çuvaşçanın pek eski
unsur-larını göstermek zor olacaktır. Daha doğrusu, Çuvaşçanın pek eski unsurları hakkında muayyen bir fikrimiz hina yoktur. Buna karşılık, onun yenilikleri ise besbellidir. Mesela, hemen hemen bütün ünlü ve ünsüzler değişerek başka
seslere gelişmiştir
1) kamas "kımız", muZ "mal", pıl "bal", tımar "damar", tıt- "tutmak",
tup- "bulmak", uraba "araba", xıbar "haber", xıram "karın, mide", xısna
"hazine", ıldan "altın", ır- "armak";
2) çere "diri", çerne "tırnak", çul "taş", kus- "göçrnek", pus "baş", sunat "kanat", şama (krş. Az. sümük) "kemik", şur "bataklık", şıv "su",
ura "ayak", xel "kış", xevel "güneş", yul- "kalmak", yun "kan", yur "kar". Daha başka bir özellik de bilhassa göze çarpmaktadır. Çuvaşçada pro-tetik ünsüzlerin sayısı büyüktür ve bu ünsüzler çeşitlidir: 3 savar "ağız",
1 ıl. Pedersen, "Türkische Lautgesetze", ZDMG, LVII (1903), s. 560.
2 P. M. Melioranskiy, [V. Gronbeeh'in "Forstudier til tyrkisk Lydhistorie" çalışması
üzerine yazılmış olan eleştirme], Aus den Göııingischen gelelırten Anzeigen, 1904, N. 6, s. 498.
3 Aleksandr M. Şçerbak, Sravnitel'naya fonetika türkskil; yazıkov, Leningrad 1970, s.
.... " " ... d v " t .,.,... " " ".,., "." " "
sanax un, va aT o uz , varman orman, vun on, vut ot, yat at,
yer "iz", yus "as", yut "yad", yux- "akmak".
Morfolojiye gelince, ilk başta fiillerin şekillerinde bulunan yenilikleri
zikredeceğiz : iledep « ala turur pen) "alıyorum", ilep
«
alır pen) "alı rım", iletUm«
alır ertim) "alırdım, alacaktım", ilettem «ala turur ertim)"alıyordum", ilneççe «algan erti) "almıştı".
Hal şekillerinde de yenilikler az değildir. Evvelıi, datif ekinin akkuzatif eki ile bir şekle düşmesi müşahede edilir: laza "at", lazana "ata, atı". Bun-dan sonra, edatlarBun-dan oluşan birkaç yeni hal şeklinin gelmesini kaydetmemiz gerekmektedir: lazaba "at ile", lazazan "at için".
Buraya kadar söylediklerimizi bir cümlede ifade etmek gerekirse, Çuvaş çanın fonetik ve morfolojisine Ana Türkçenin gelişmesinin başlıca yeni ve yepyeni devrelerinin aksettiğini söyleyebiliriz. Yukarıda gösterilen değişme
lerin asıl sebebi Çuvaşçanm uzun zaman yabancı diller ile temasta bulunması dır. 4
Çuvaşçanın fonetik sİsteminin geniş ölçüde değişmiş olan kal'akterini göz önüne alarak Türkolojinin bazı meselelerini yeni biçimde halletmek zo-runda kalıyoruz. Bu bakımdan, karşılaştırmalı Türkoloji açısmdan zet~sizm.
rotasizm denilen olayayrıca dikkati çekmektedir.
1. Türkolojide zetasizm - rotasizm en tartışmalı konulardan birisidir. Bu meseleyi çözmek için birçok bilginin gayret sarf etmesine ve bu konuda birçok ilmi yazı yayımlanmasına rağm-en elde edilen sonuçlar kesin değil
dir. Gerhard Doerfer bundan dolayı olsa gerek, zctasİzm - rotasizm meselesi-nin çözülmez meselelerden biri olduğu sonucunu çıkarmıştır. 5 Amma Gerhard
Doerfer'in bu fikrine katılmak bizce imkansızdır.
Zetasİzm -rotasİzm üzerine konuşurken en az üç meseleyi birbirinden
ayırt etmeliyiz. Birinci mesele bu ses olayının hangisinin asli, hangisinin ikincil olduğu sorusuna cevap vermekten ibarettir. İkinci mesele zetasizm-rota siz m olayının yayılmasına aittir. Ü çüncü mesele ise bu olayın ortaya
çıkışı üzerinedir.
1. 1. Rotasizmin Çuvaş dilinde zetasizme göre ikincil, yani oldukça geç olarak, bir fonetİk değişme suretiyle meydana gelmesi şu şekilde tespit edilebilir.
a) Değişik dillerde mevcut olan rotasizm olayı çoğu zaman ünlüler
arasında ortaya çıkar. Çuvaşçada da durum aynıdır. Bu neden ileri gelir?
4 Bk. Milan Adamovic, "Das Tschuwaschische im Lichte der Substrattheorie",
Sympo-sium Saeculare - Societatis Fenno - Ugricae, Helsinki, 1983, s. 9-23.
5 Gerhard Doerfer, "Gedanken zur Gestaltung eines idealen TürkischenEtymologischen
Wörterbuchs", OLZ, LXVI/9-10 (1971), 437-454. İlhan Çeneli tarafından· kısmen yapılmış
Türkçe tercümesi için !lk. "Türkçenin ideal bir etimolojik sözlüğünün nasılolması
Bilindiği gibi, ötümsüz ünsüzler iki ünlü arasında bulunduğunda yumuşar
ve ötümıüleşir. Krş. Lat. ausum
>
aurum "altın"; Eski Türk. tuvuz "iri"-tuvra (tııvura-) "irileşrnek"; semiz -semri- (semiri-, Türkm. semre-, Tuv.
semiri-) "semirrnek", yavız "zayıf" - yavrı- (yavırı-) "zayıflamak",
kagansız -lwgansıra- "kağansız kalmak", elsiz "kabilelerbirliğinden mah-rum olan" - elsire- "kabileler birliğinden mahrum olmak", tatıgsız "tatsız"
- tatıgsıra- "tatsız kalmak," tınsız "cansız" - tınsıra- "bilincini kaybet-mek", ögsüz "akılsız" - ögsire- "aklını kaybetmek", inçsiz "rahatsız"
inçsire- "rahatsız kalmak", başsız - başsıra- "başsızlaşmak"; Hak. haYjıs
"aptal" -lıaYjırıl- "kudurmak"; Türkm. güdu'i) "kuduz,
kuduruk"-güdura- (Eski Türk. kudur-, Çuv. kadar-) "kudurmak". Burada şunu
kaydet-mek gerekiyor ki G. Doerfer'e göre, -sız i""-' -siz,,", -sıız "-' -süz ekleri ile -sıra '" -sire ekleri arasında ilişki yoktur. G. Doeı·fer'in muhakeme tarzı şudur: Eski Türkçede -suz '" -süz şekilleri var olduğu halde, -sura'" -süre
gibi şekiller bulunmaz. Demek, onlar birbirinden farklı olur. 6 Amma G.
Doer-fer söz konusu eklerin fonetik yapısını hesaba katmamıştır. İkinci veya üçüncü hece sonunda olan ünlüler bazan yuvarlakiaşma olayına uğramaz.
Bu konuda Eski Anadolu Türkçesinden alınmış örnekleri gösteriyoruz:
gördüm, gördüYj, gördi, gördük, gördüYjüz, gördiler. 7
b) Rotasizm ödünç kelimelerde yer almaktadır. Bunlarda s (z) ünsüzü-nün r'ye değiştiği hiç şüphesizdir. Çuv. vagar, Eski Türk. öküz, Tohar B okso
"öküz"; Çuv.pir, Eski Türk. böz, Tohar. B bös "höz"; Çuv. *8er (> Mord.
sere) "bakır", Eski Türk. yez "pirinç, sarı bakır", Tohar. A wiis ""' Tohar. B
yasa "altın", Lat. aes "tunç, hakır".
Bu örneklerde de görüldüğü üzere Hint - Avrupa dillerinden Türk dil-lerine geçen eski ödünçlemelerde r ünsüzünün z'ye değişmesinin olmaması
çok ilginçtir.
c) Çuvaşçanın hazı kelimelerinde r ünsüzü Ana Türkçedeki'i) ünsüzün-den türemiş, halhuki haşka Türk dillerinde 'i) ünsüzü z (s)' e değişti: Çuv.
xur-, Eski Türk. ko'i)-,...., kod- "koymak"; Çuv. ura, Eski Türk. a'i)ak '"'"
adak r-..; azak, Hak. azax "ayak"; Çuv. taran-, Eski Türk. to'i)un- "-' todıın-,
Hak. tos-, Kirg. toyun-, Tuv. tot- "doymak"; Çuv. xuran, Eski Türk. ka'i)ıYj ,...,
kayıYj, Hak. xazıYj "ak ağaç".
d) çuvaşçada ünlülerle ve hazı ünsüzlerle biten isimlere lokatif ve
ahlatİf ekleri getirilerek d
(t)
ünsüzünün de r'ye çevrildiğİ görülür. Geçmişzaman şeklinde de böyledir.
D(t)
ünsüzünün r'ye değişm~sinde orta basamaktarzında
ö
(z)'nin bulunduğu tahmin edilehilir: lazara «laza'i)a) "atta",6 Gerhard Doerfer, "The Problem of rhotacism/zetacism", CA] XXVIII/I-2 (1984),
s. 39.
lazaran
«
laza(;an) "attan", kalaram«
kalaMm )
"dedim", tıtram«
tıtoam )
"tuttum" .1. 2. Rotasizm olayının Doğu Avrupa ve Sibirya bölgesinde özellikle
çuvaşçaya ait bir özellik olduğu görülür. Rotasiznıli kelimeler çuvaşçadan,
daha doğrusu Eski çuvaşçadan bir yandan Moğol ve Mançu - Tunguz dil-lerine, öte yandan da Macar diline alınmıştır. Moğol dillerinde böyle kelime-lerin sayısı, şüpheli durumların dışında, yirmi beş kadardır: Orta Moğ. bogar ""' bogor ..., bogur "gebe" (krş. Türkm. bogaz), bo'orla- "boğaZıamak", bora"""'" boro "boz", ariga "-' ari' a "azı dişi", küregen "güvey", kürene "kokarca"
(krş. Alt. küzen), camir "kasık" (krş. Türkm. yamız), küger "mağrur" (krş.
Eski Türk. küvez), ugrak "ağız sütü" (krş. Türkm. avuz), uran "usta, eli uz", taragai "daz" ve başkaları gibi. Mançu - Tunguz dillerine gelince, bu dil-lerde rotasizmli kelimelerin sayısı on beşi geçmez: Evenk. bara, ikire (krş.
Man. ikiri), hukur, kurkan, kür, taragai. Bu listenin dikkatimizi çeken yam, Mançu - Tunguz dillerinde rotasizmli kelimelerin Moğolcaya ait şekilde
kul-lamlmasıdır. Krş. Eski Türk. boz, Orta Moğ. bora "-' bora, Evenk. bora "boz"; Eski Türk. ezük, Negid. nuragan 8
«?
Moğ.) "yüzük"; Eski Türk. ikiz,Moğ. ikere""' ikire, Man. ikiri, Evenk. ikire "ikiz"; Eski Türk. kobuz, Orta
Moğ. ku' ur, Moğ. kugur, Mo. xür, Evenk. kür "pizzicato çalınan çalgı";
Eski Türk. kazı, Moğ. kuragan, Mo. xurgan, Evenk. kurkan ""kuzu"; Eski Türk. öküz, Orta Moğ. hüker "öküz", Evenk. hukur "inek". Aym özellik
başka Türkçe alıntılarda da görülmektedir: Eski Türk. ab ""' av, Moğ. aba, Man. aba "av"; Eski Türk. avla-, Moğ. abala-, Man. abala- "avlamak"; Eski Türk. ai)gır "-' adgır r-..J aygır, *a(;gırak, Moğ., Evenk. acırga, Sol. adırga
'"aygır"; Eski Türk. bay "bay", Moğ., Man. bayan "bay; baylık"; Eski Türk.
küç, Moğ. küçün, Man. xusun "güç"; Eski Türk. biY], Moğ., Man. miYJgan
"'bin"; Eski Türk. kagıd..., kagat "-' kaga(; «Arab.), Moğ. xagudasun, Man.
xöşan, Nan. xaosii "'kağıt"; Orta Türk. arak, Moğ. araki, Man. arki, Oroç.
araki "votka"; Orta Türk. kalib, Buryat. xalib, Oroç. kalipu "kalıp"; Eski Türk. teve, Orta Moğ. temen, Man. temen "deve" vb.
Bu örneklere dayanarak, Eski çuvaşçadaki kelimelerin Mançu - Tunguz dillerine doğrudan doğruya değil, Moğolca yoluyla alınmış olduğu sonucunu
çıkardığımız da haklı oluruz.
Macarcanın malzemelerine değinen bilginler, Macarcada çuvaşçadan alınmış on beş rotasizmli kelimeyi gösterirler: borlu "buzağı", gyfirfi "yüzük",
iker "ikiz", göreny "kokarea", ökör "öküz", tenger "denİz", szfir- "süzmek",
~ '" '" v • • • • ." ~" k" b
ıTO agız sutu ,ır- yazma ~ V .
8 Bu kelimeye ancak P. Schmidt'in yayımladığı Negida1 dili malzemelerinde bir defa
rastlamaktayız. Bk. P. Schmidt, The language of the Negidals, Acta Unİversİtatis Latviensis, V (1923).
Yukarıda gösterildiği gibi, rotasizm olayının çuvaşçadan başka Türk dillerinde ancak münferit örnekleri vardır. Orada getirdiğimiz örneklere belki de aşağıdakileri ilave etmek mümkündür: Eski Türk. bildüz- -
bildür-"bildirmek"; Eski Türk. köküz - Kirg. kökürök "göğüs"; Eski Türk. bogaz "-' boguz - Noğ. bogırdak "boğaz"; Özb. çikaz- - çikar- "çıkarmak", otkaz--otkar- "geçirmek".
Talat Tekin, önemli bir makalesinde birçok örnek veriyor,9 fakat verdiği
örneklerin birçoğu şüphelidir. Mesela: Eski Türk. ez- - erkle- "çiğnemek", kaz "ağaç kabuğu" -lrapırcak (krş. Türkm. gapırcak) "kutu, sandık",
"tabut", kız - kırkın "esire", kız-- kırga- (krş. Eski Türk. karga-)
"kar-gımak, lanet etmek", taz "daz" - targıl "çizgili" (atın donu, krş. Kirg.
targıl "kızıl kara çizgi ile"), tiz "diz" - tirsgek "dirsek", tiz- - tirkiş "ker-van" (krş. Türkiye Türk. terke-), toz - toprak; Eski Türk. biz - Yak. bürges
"biz"; Eski Türk. kazan - Yak. xiirbax "tencere, çanak"; Eski Türk. tokuz
"dokuz" - Türkiye Türk. dokuztaş (krş. dokurcun, tokurcun, tokur); Tat.
ızan "tarla sınırı" - ' Noğ. yıranak "yar, dere"; Türkiye Türk. geniz - Eski Türk. ka'Yjrak "damak" , Yak. xOYjurü f ' i xaYjıri "burnun kökü".
İşte Talat Tekin'in bu karşılaştırmalarının eksiklerini göstermek için birkaç örnek verelim: Eski Türk. kırkın kelimesi kız ile değil, kırk kelime-siyle ilgilidir, o kız kelimesinin mecaz! karşılığı olsa gerek, krş. Kirg. at tokür emes kırk cılkı "yiğit değil kızdır", kırk köynök "kadın" . Yak. xiirbax'ın 'ilk
anlamı "eski"dir. Bu kelime "tencere" anlamında ancak avcılar dilinde
kullanılır. Kırga- şekli karga- şeklinin fonetik türüveya onun bozuk bir
varyantıdır, krş. Türkiye Türk. kargı-, Az. gargı-, Türkm. garga-.
1. 3. Rotasizm çıkışı sorununu Altay teorisi çerçevesi içinde
incele-rneğe kalkışan G.
J.
Ramstedt, 10 Ana Türkçede *r ile birlikte *r' ünsüzü-nün varlığını tasarlamak gerektiğini ileri sürdü. G.J.
Ramstedt'e göre,Çu-vaşçada *r ve *r' ünsüzleri birbirleriyle kaynaştı, başka Türk dillerinde *r kendisini koruınuş, *r' ise değişerek onun yerinde z meydana gelmiştir. 11 G.
J.
Ramstedt'in getirdiği kanıtlar şunlardır: 1) Macarcadaki Türkçe alın tılarda *r' ünsüzünün saklanması; 2) Moğol ve Mançu - Tunguz dillerindeÇuvaş dilindeki gibi, *r"in *r ünsüzü ile kaynaşması. Ne var ki, G.
J.
Rams-tedt'in tezi Türk dillerinin özelliklerine aykırıdır. Şöyle ki, birincider /r'
1/1', b/b' gibi zıtlıkların (opposition) Türk dillerine has olmadığı hususunu gözden kaçırmamak lazımdır. Gerçi bazı Türk dillerinde böyle zıtlıklar varsa
9 T. Tekin, 1) "Zetacİsm and sigmatism in Proto -Turkİc", AOH XXII (1969), s. 58
vb.; 2) "Further evidence for "zetacİsm" and "sigmatism", Researches in Alıaic languages,
Budapest 1975, s. 275 vb.
ıo G. J. Ramstedt, "Zur Frage nach der Stellung des Tschuwassİschen", JSFOu,
XXXVIII (1922-1923), s.29.
II Aynı yıllarda buna benzer bir fikrİ N. Poppe açıkladı. Bk. N. Poppe, "Altaİsch und
da, onların yakın bir geçmişte
y
vee seslerinin etkisi
altında meydana geldiği şüphesizdir, krş. Tat. baram "giderim" /bar'am «bayram) "bayram"; çuv.yurat "sev" / yurat'
«
yurate) "ruhsat verilir". İkincide de Türk dillerinde r'nin z'ye gelişmesinin fonetik bakımından imkansız olduğunu unutmamaklazımdır. Mesela: Eski Türk. semri- (semiri-) şeklini semiz şekli ile karşı laştırınca r'nin z'ye çevrilmesi nasıl açıklanabilir? Daha başka bir şey de dikkate şayandır. Lajos Ligeti'ye göre, Macarcadaki Türkçe ödünçleme-lerde r'nin yumuşaldığını ispatlamak için gereken deliller elimizde yoktur.
Borju kelimesindeki r'nin yumuşaklığına bakılırsa, o Macarcanın kendisine has özelliğini teşkil eder. Bu olay L. Ligeti'nin İşaret ettiği gibi, çuvaşçadan başka dillerden alınmış kelimelerde de görülmektedir. 12
Çuvaşça malzemeleri araştırma sonuçları ve çeşitli dillerde z (s) ünsü-zünün r'ye çevrilmesi fonetik konumu göz önüne alınırsa, çuvaşçadaki
rota-sİzm olayının çıkışını şu suretle açıklayabiliriz. Söz konusu olay z (s) ünsü-zünün yumuşama (ötümlüleşme) durumunda, yani ünlüler arasında ve çok heceli kelimelerin sonunda vücuda gelmiştir: 1) varam "uzun", paru "buzağı", xuran "kazan", xuran "ak ağaç"; 2) alazar "elsiz", vadar "otuz", kagar
"gö-ğüs" (krş. Eski Türk. köküs "-' köküz, Az., Özb. köks, Kirg. kökürök),
kan-dar "gündüz" ., pır "bogVaz"
,
puldar "baldız" ., sakkar "sekiz" ., ebir "biz" ., ezir "siz", sugar "sakız", savar "ağız", taxxar "dokuz".Ötümlüleşme olayını söz konusu ederken şurasına işaret edelim ki asli
uzun ünlüleri içeren tek heceli kelimeler nicelik (quantitet) bakımından iki he-eeli kelimelere denk gelir. Tıpkı şu duruındaki gib;, yani asli uzun üıılülerden
sonra tek heceli kelimelerde de Ana Türkçedeki s ünsüzü Türk dilinin bazı kollarında z'ye ve Eski çuvaşçada da önce z'ye ve bundan sonra da r'ye değişti. Kı'ş. Türkm. büz-, çuv. per- "büzmek"; Alt. d'üs, Kar. yüz, çuv. ser "yüz, çehre", Yak. ses "alın"; Alt. sas, Kar. saz, Türkm. {Mo, çuv. şur "bataklık";
Kirg. muz, Türkm. büi), Yak. büs ""'-'müs, çuv. par "buz"; Tuv. dis, Kirg. tiz,
Türkm. dli), çuv. çer "diz"; Kar. öz, Türkm. öi), Yak. üös, çuv. var "öz". Türkmen ve Yakut dilleri, ünlülerin asli uzunluğunu korumadığı takdirde asli uzun üıılüler Tuvacanın malzemeleri vasıtasıyla tasarlanmaktadır.
Ana Türkçedeki uzun ünlüler yerinde Tuva dilinde "normal" ünlüler, kısa
ünlüler yerinde ise farinksIaşmış olan üıılüler bulunduğu iyi bilinen bir şeydir. Krş.:
1) Tuv. as-, Kar. az-, Türkm. ai)- "azmak"; Tuv. bis, Türkm. bii),
çuv. ebi i' "biz"; Tuv. bes, Kirg. bez, Türkm. mui), çuv. par "bez"; Tuv. ças,
Kirg. caz, Türkm. yai), Yak. sus, çuv. sur "bahar"; Tuv. ças-, Kirg. caz-,
Türlcm. yai)-, Yak. sıs- "yanılmak"; Tuv. çüs, Kirg. cüz, Türkm. yüi), Yak.
süs, çuv. ser "yüz" (sayı); Tuv. is, Kar. iz, Türkm. ıi), Yak. ıs, çuv.yet
12 L. Ligeti, HA propos du rhotacİsme et du lambdacİsme", CAJ XXIV, 3-4 (1980),
". " T ız; uv. k "as, K' ırg. k az, ur m. gao, T" k -'<' Y k a. xas, uv. xur - Ç "k " T az; uv. k as-,
Kar., Kirg. kaz- "kazmak"; Tuv. kıs, Kirg. kız, Türkm. gıi3, Yak. kis,
Çuv. xer "kız"; Tuv. kıs-, Kar. kız-, Çuv. xer- "kızmak"; Tuv. kes-, Kirg. kez-, Türkm. ge3- "gezmek"; Tuv. küs, Kirg. küz, Türkm. güi3, Çuv. ker
" " " T
guz; uv. sos, " K ar. soz soz; uv. as, ,," "" T
t K ar. t az"d " T
az; uv. t os, TT • .lı...ırg.toz "ak ağaç kabuğu"; Tuv. dis-, Kar. tiz-, Türkm. düa-, Çuv. tir- "dizmek";
Tuv. dus, Kirg. tuz, Türkm. dü3, Yak. tüs, Çuv. tavar "tuz";
2) Tuv. a's-, Kar. as-, Çuv. *us- (uzan- "sarkınmak") "asmak"; Tuv.
ba's-, Kar. bas-, Türkm. ba.fr-, Çuv. pus- "basmak"; Tuv. kı's-, Kar. kıs-,
Türkm. gıS-, Çuv. xes- "kısmak"; Tuv. ku's- (?), Kırg. kus-, Türkm. gu.fr-,
Çuv. xas- "kusmak"; Tuv. ke's-, Kar. kes-, Çuv. kas- "kesmek"; Tuv. ü's-,
Eski Türk. süs-, Türkm. .frü.fr- "süsmek".
Bu demektir ki tek heceli kelimelerdeki s jz fonolojik zıtlığının (oppo-zisyon) varlığı ve Çuvaşçada meydana gelmiş olan rotasizm olayı, Ana Türkçedeki ünlülerin nicelik (miktar, quantitet) faTkı ile bağlıdır, kTş. Az.
at
«
*at}jad « *iit), ot«
*ot}jod «*öt), aç «*aç)jac«
*aç).GÖTüşümüzü tenkit eden T. Tekin,13 z ("'" r) ile s aTasındaki
fark-lığın bazı kelimelel'de ünlülerin uzunluğuna bağlı olmadığını söylemektedir. Ne vaT ki, böyle kelimeleT de çok değildir ve onlar da ancak istisna olaTak
anlaşılmalıdır. Çünkü genellikle istisnasız kmal olmaz, kTŞ. Eski Türk. as,
Çuv. yus "as", Türkm. a.fr "kertenkele"; Eski Türk. yas, Türkm. yaS' "yas";
Eski Türk. yıö "-' yıd, Yak. i, Kar. is, Özb. hid, Türkm. i.fr "koku"; Eski
Türk. kısga, Türkm. gi.frga "kısa". Belki getirdiğimiz kelimelel'in bazısını
daha şimdi bu listeden çıkarmakta haklı oluruz. Eski Türkçedek~ as kelimesi
z ünsüzü ile de kullanılır (MK i 30). Üstelik, o, ars şeklinde de ınevcuttm.
Yas kelimesi ise yabancı dillerden alınmış gibi görünüyor, krş. Fars. yas
"acılık, üzüntü". Üçüncü keliınede çeşitli köklerin birbiriyle karışması
kuv-vetle muhtemeldir.
Eski Çuvaşçada s (z )'nin r'ye değişmesine yeniden gelince, onun ne zaman meydana geldiğini tespit edemiyoruz. Oysa bu değişmenin zamanına işaret eden dolaylı deliller elimizdedir. Rotasizmli kelimelerin Moğol dillerin-deki varlığını da hesaba alarak, burada söz konusu olan olayın Çuvaş Iarın Sibirya'da bulunduğu zaman ortaya çıktığını söylemek mümkündür. Bununla beraber,
VIII-IX.
yüzyıllardan beri Çuvaşçaya girmiş olan yabancıkelimelerde s (z) ünsüzünün değişmeden kalması dikkat edilmesi gereken bir husustm. Mesela: azan "ezan"
«
Arab.), azap«
Arab.), azav "azı dişi"«
Tat.), avas, us "bal mumu"«
?, krş. Eski Türk. avus), kubas "eskihir Türk sazı"
«
Tat., krş. Eski Türk. kobuz), iz' em "üzüm"«
?), puza"kenevir, kendir"
«
?
<
Tohar. B. bös), püs "hasa" (<
Tat. büz<
Tohar.13 Bk. T. Tekin,I) Ana Türkçede asli ünlüler, Ankara 1975, s. 33; 2) Zetacism and
B bös), puzağa "eşik"
«
Tat.<
Orta Moğ.), pas- "hozmak"«
Tat.,krş. Türkm. bo8-, Kirg. buz-, Tuv. bus-).
2. Rotasizm Moğol ve Mançu - Tunguz dillerine özgü değildir. Bunun için adı geçen dillerde rotasizmli kelimelerin varlığı hüyük hir ilgi uyandırır.
Böyle kelimeler vasıtasıyla ödünçleme gidişini anlamak daha kolayolur. Mesela ikiz kelimesi üzerinde durursak, ki onun Türkçe hir kelime olduğuna şüphe yoktur. Bu kelime iki sayısından türemiş ve Türkçeden Moğolcaya, Moğolcadan da Mançu - Tunguzcaya alınmıştı, krş. Moğ. ikire, Man. ikiri,
Evenk. ikire "ikiz". Eski Moğol dili Eski Türkçenin güçlü etkisİ altında
ol-duğu halde, Eski Moğol dili de önemli hİr ölçüde Eski Mançu -Tunguzcayı etkilemiştir. Eski Türkçe ile Eski Mançu - Tunguzca arasındaki dolaysız ilişkiler olmadığından, 14 hu halde Moğolcanın aracı olarak hulunmasını
hesaha almak zorundayız. Mesela Eski Türk. körük ile Man. xujuku (xuju-ku) arasındaki ilişkiyi ancak Moğolca malzemeye dayanmak sureti ile
an-lamağa ve açıklamaya muktedirİz, krş. Eski Türk. körük «*körük), Moğ. kögerge = körge, Man. xuju-ku "körük" (rg> j); Eski Türk. yu8ruk, Tuv.
çuduruk, Hak. nuzurux,...., munzurux, Yak. suturuk, Moğ. nudurga, Man.
nu jan "yumruk"; Orta Moğ. hargaZ, Man. fajan "gühre"; Eski Türk. idi ,...,
.~. M v M " h' " ıvı, og., an. ecen sa ıp .
14 Bu konuda hk. W. Bang, "Türkische Lehngut im Mandschurischcn", UJb
IV, i (1924), s. 15; G. D. Sanzcyev, "Mançzuro - mongol'skiye yazıkoyıye paralleli",
Izves-tiya AN, Oıdeleniye Gumanitarnıh Nauk, N 8-9 (1930), s. 601; W. Kotwicz, "Les elements