• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE DE SOSYOLOJİK YAKLAŞIMLAR VE DİN SOSYOLOJİSİ: ZİYA GÖKALP VE NİYAZİ BERKES ÖRNEĞİ 1

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TÜRKİYE DE SOSYOLOJİK YAKLAŞIMLAR VE DİN SOSYOLOJİSİ: ZİYA GÖKALP VE NİYAZİ BERKES ÖRNEĞİ 1"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRKİYE’DE SOSYOLOJİK YAKLAŞIMLAR VE DİN SOSYOLOJİSİ: ZİYA GÖKALP VE NİYAZİ BERKES ÖRNEĞİ1

SOCIOLOGICAL APPROACHES IN TURKEY AND SOCIOLOGY OF RELIGION: THE CASE OF ZIYA GOKALP AND NIYAZI BERKES

Nihat OYMAN

Doktora Öğrencisi, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı

Ph.D. Student, Ataturk University, Institute of Social Sciences Department of Philosophy and Religious Sciences

n-forever-n@hotmail.com

https://orcid.org/0000-0001-8918-9142

Atıf /Citaton

Oyman, Nihat (2020), “Türkiye’de Sosyolojik Yaklaşımlar Ve Din Sosyolojisi: Ziya Gökalp Ve Niyazi Berkes Örneği”, Türk Kültürü ve Medeniyeti Araştırmaları Dergisi – Journal of Turkish Culture and Civilization Researches. 1 (1), (Ocak – January), 198-

207.

Makale Bilgisi / Article Information

Makale Türü–Article Type: Araştırma Makalesi/Research Article Geliş Tarihi-Recieved Date : 16.12.2019 Kabul Tarihi-Accepted Date : 17.01.2020 Yayın Tarihi-Date Published : 21.02.2020

İntihal / Plagiarism

This artical was checked by programında bu makale taranmıştır.

Türk Kültürü ve Medeniyeti Araştırmaları Dergisi – Journal of Turkish Culture and Civilization Researches TÜRKÜM Dergisi-1 Şubat 2020

https://dergipark.org.tr/tr/pub/turkolojiarastirmalari

1 Bu çalışma, 26-28 Eylül 2019 tarihleri arasında Van’da düzenlenen Uluslararası Türkoloji Araştırmaları Sempozyumu’nda sözlü bildiri olarak sunulan bildirinin gözden geçirilmiş ve genişletilmiş hâlidir.

(2)

TÜRKİYE’DE SOSYOLOJİK YAKLAŞIMLAR VE DİN SOSYOLOJİSİ: ZİYA GÖKALP VE NİYAZİ BERKES ÖRNEĞİ

SOCIOLOGICAL APPROACHES IN TURKEY AND SOCIOLOGY OF RELIGION: THE CASE OF ZIYA GOKALP AND NIYAZI BERKES

NİHAT OYMAN

Öz

İnsanın toplumsal yaşamının bilimsel incelemesi olarak tanımlanan sosyoloji, toplumsal yapıyı, insan ve onun inşa ettiği sosyal yapıları, toplumsal bağları ve bu bağların meydana getirdiği anekdotları, ken- disine has araştırma yöntemlerle ortaya koyabilmektedir. Sosyoloji, insanın toplumsal davranışlarının her alanıyla ilgilenirken aynı zamanda hangi tür davranışların dinsel olarak nitelene- bileceğini de tartışma konusu ederek din sosyolojisinin ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Dinin toplumda, aile, ekonomi, siyaset, eğitim gibi toplumsal olayları ve toplumsal işlevi- nin ne olduğu üzerine birçok sosyolo- ğun görüşü bulunmaktadır. Örneğin Comte, dinin bir hurafe ve uydurma olduğunu düşünse de aynı zamanda dinin işlevsel anlamda toplum için bir gereklilik olduğunu kabul etmiştir.

Weber ise dini, anlamlı sosyal eylem ve toplumsal motivasyon olarak ele almıştır. Bu bağlamda Türk sosyolog- ların sosyolojik yaklaşımı ışığında din sosyolojisinin nasıl geliştiği araştırıla- caktır.

Bu çalışmadaki amacımız Türkiye’deki sosyolojik yaklaşımları ve din sosyolojisi anlayışlarını Ziya Gökalp ve Niyazi Berkes örneği ile ortaya koymaktır. Bu çalışma teorik bir çalışma özelliği taşısa da böylesine ampirik bir konuyu anlamak, incele- mek, farklı boyutlarda değerlendirmek adına nitel araştırma yönteminden de yararlanılmıştır. Ayrıca bu konu ile ilgili bilgilere, bilimsel kaynaklardan, uzmanlarla yapılan sosyolojik söyleşi- lerden, dolaylı gözlemlerden ulaşılmış- tır. Bu yöntemlerle elde edilen bilgilerden yola çıkarak eleştirme, kar- şılaştırma, bilimsel ve objektif yorumla- malara gidilmiştir.

Anahtar kelimeler: Sosyoloji, Din sosyolojisi, Ziya Gökalp, Niyazi Berkes

Abstract

Sociology, which is defined as the scientific study of human social life, can reveal the social structure, the human and its social structures, social ties and the anecdotes created by these ties with its own research methods.

Sociology, Sociology, which is defined as the scientific study of human social life, can reveal the social structure, the human and its social structures, social ties and the anecdotes created by these ties with its own research methods.

Sociology, whilewhile dealing with all aspects of human social behavior, has also been the subject of debate on what kind of behavior can be described as religious and this has led to the emergence of sociology religion. Many sociologists have opinions about what kind of function religion has in society, social events such as family, economy, politics, education and what social function is. For example, although Comte thought religion to be superstition and fabrication, he also acknowledged that religion is a necessity for society in a functional sense. In this context, how sociology of religion developed in the light of sociological approach of Turkish sociologists will be investigated.

The aim of this study is to present the sociological approaches and sociological approaches of Turkish sociologists with Ziya Gökalp and Niyazi Berkes. Information about this subject was obtained from scientific sources, sociological interviews with experts and indirect observations.

Based on the information obtained through these methods, criticism, comparison, scientific and objective interpretations were made.

Key words: Sociology, Sociology of Religion, Ziya Gökalp, Niyazi Berkes

(3)

1.Giriş

18. yüzyılın sonlarında Avrupa’da başlayan aydınlanma hareketleriyle birlikte endüstrileşme ve kapitalizmdeki artış, sosyoloji biliminin doğuşunu da beraberinde getirmiştir. Yenilikler ve ulus devlet anlayışı ile gelişen modern toplum, toplumun daha iyi şekilde anlaşılmasını sağlayan ve onu incelemeye fırsatlar sunan sosyoloji ilminin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Türkiye’deki sosyolojik düşünce de Avrupa’da gelişen ve Batı Avrupa imzasını taşıyan sosyolojik bakış açılarından ve araştırmalardan etkilenerek yer yer yerelleşmeyle birlikte dönüşümler yaşamıştır.

Türkiye’de siyasal gelişmeler ve diğer toplumsal gelişmeler sosyolojinin talep görmesine sebep olmuştur. Osmanlının son dönemlerindeki meşrutiyet ve diğer siyasi akımlar ve aynı zamanda gelişen toplumsal reaksiyonlar, gelenek öncesi ve gelenek sonrası Batı yansımaları üzerinde birçok sosyolojik analizler gerektirmiştir. Erken cumhuriyet dönemindeki laik ve milliyetçi inkılaplar toplumsal değişim adına zorluklar içerse de Türkiye’de yeni bir sosyolojik yapının inşası için önemli temel taşlardır. Türkiye’nin modernleşme veya Batılılaşma çabaları genel olarak siyasi bağlamda gelişmesi, siyasi tavırların Türk sosyolojisi üzerinde belirleyici etkisi olmuştur. Özelikle de milliyetçilik, çağdaşlaşma, laikleşme tavrı, Türk sosyolojisinde en temel konulardır.

Türkiye’de sosyoloji metodolojisinin ihmal edildiğine dair eleştiri bağlamında eserler (Ünal,2008/Köktürk,2013, vd.) olsa da cumhuriyetin ilk yıllarında nicel verilerden yararlanmak için köy sosyolojileri üzerinde yapılan araştırmaların kayda değer oluşu göz ardı edilmiştir. Ancak genel olarak ilk dönem sosyologları, Türk toplumunu tahayyül veriler üzerinde analiz ederek sosyolojik bir çerçeve çizdiklerine dair gerek ilk dönem sosyologları gerekse günümüz akademisyenlerin eleştirileri bulunmaktadır

Metodolojik bağlamında Türk sosyolojisi ele alındığında Türkiye’de ilk dönem iki ana ekolun geliştiği görülmektedir. Bunlar; nicel veriler üzerinde sosyolojik düşünce geliştiren Niyazi Berkes, Behice Boran ve Mediha Berkes’ten oluşan Ankara ekolu ve nitel verilerle yer yer nicel verilerle sosyolojik anlayış geliştiren, aynı zamanda Ziya Gökalp’ın etkisinde kalan, Hilmi Ziya Ülken, Fahri Fındıkoğlu ve Nurettin Sazi Kösemihal gibi sosyologlardan oluşan İstanbul ekolüdür. Ankara ekolü, batılılaşma ile evrenselliği özdeş kabul ederek, milli ilim anlayışına karşı çıkarak evrensel ilim anlayışını savunurken İstanbul ekolü ise geleneksel sosyolojiyi devam ettirmeyi tercih etmiştir. İstanbul ekolünün yakından takip ettiği konulardan biri de din sosyolojisi olup, bu ekol, tek tanrılı dinlerin, gittikçe mükemmelleştiği fikridir. Yani aslında İstanbul ekolu sosyolojik gelişmeleri doğrudan din sosyolojisi ile ilişkilendirerek ortaya koymayı tercih etmiştir.

(4)

TÜRKÜM Dergisi-1-

Türkiye’de Sosyolojik Yaklaşımlar ve Din Sosyolojisi: Ziya Gökalp Ve Niyazi Berkes Örneği Nihat OYMAN

200

Bu çalışmadaki amacımız Türk sosyologların sosyolojik yaklaşımları ve din sosyolojisi anlayışlarını Ziya Gökalp ve Niyazi Berkes örneği ile ortaya koymaktır. Bu çalışma teorik bir çalışma özeliği taşısa da böylesine ampirik bir konuyu anlamak, incelemek, farklı boyutlarda değerlendirmek adına nitel araştırma yönteminden de yararlanılmıştır. Ayrıca bu konu ile ilgili bilgilere, bilimsel kaynaklardan, uzmanlarla yapılan sosyolojik söyleşilerden, dolaylı gözlemlerden ulaşılmıştır. Bu yöntemlerle elde edilen bilgilerden yola çıkarak eleştirme, karşılaştırma, bilimsel ve objektif yorumlamalara gidilmiştir.

1. 1. Türkiye’de Sosyolojik Yaklaşımlar ve Din Sosyolojisi

Tarihsel veriler bize sosyolojinin Türkiye’de köklü bir tarihe sahip olduğunu ancak sosyolojinin kurumsallaşmasını cumhuriyet döneminden sonraki dönemlere dayandığını göstermektedir. Özelikle İstanbul’da başlayan sosyoloji ilgisi, zamanla Ankara’daki eğitim kurumlarına geçerek ve gelişerek günümüzdeki seviyesine ulaşabilmiştir. Günümüzde üniversitelerde sosyolojinin her dalı ve yaklaşımı ile ilgili bilimsel araştırmalar yapıldığına dair birçok bilimsel yayın bulunmaktadır (Çelebi, 2015: 66).

Türkiye’de gelişen sosyolojik yaklaşımlardan ve en önemlilerinden birisi din sosyolojisidir. Din sosyolojisi, üniversitelerde hem sosyoloji bölümlerinde hem de ilahiyat fakültelerinde kendine yer bulmuş ve kendine has bir uzmanlık alanı oluşturmuştur. Bu durum sadece Türkiye’de böyle değil dünyanın en gelişmiş ülkelerinde de çok güçlü din sosyolojisi kürsileri bulunduğu bilinmektedir. Özelikle de modernite ile birlikte dinin ekonomik işlevi, din ve kapitalizm, din ve sekülerleşme, postmodern dünyada dinin işlevsel dönüşümü, din ve medya, suç sosyolojisi ve din, dinin diğer kurum ve söylemlerle ilgili işlevsel boyutu hakkında çok fazla konu üretilmesi din sosyolojisinin kaçınılmazlığını ortaya koymuştur. Her ne kadar cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye’de gelişen din sosyolojisi, belli kaygılar ve gelişmeler doğrultusunda gerçekleşse de günümüzde din sosyolojisi kendini çok farklı formatlarda geliştirerek diğer sosyal bilimler alanların bilimsel metotlarından faydalanarak çağdaş ampirik veriler ortaya koyabilmektedir.

1. 1. 1. Türkiye’de Din sosyolojisi

Din sosyolojisinin ortaya çıkmasında etkili olan aynı zamanda sosyoloji ve din sosyolojisin öncüleri olarak kabul görülen Weber, Durkheim ve Comte’den başlayan Avrupa’daki din sosyolojisi, dini fikirlerin ekonomik davranışa etkisi, sosyal tabaka ile dini fikirler arasındaki ilişkinin tespiti, imtiyazlı sınıflarda din gibi konular üzerinde gelişen bir sosyolojidir. Türkiye’deki din sosyolojisi ise daha çok din ve kimlik ilişkisini inceleyen araştırmalar ve teorik yaklaşımlar üzerinde gelişmiştir. Türkiye’de 1960-80 dönemlerinde din toplum ilişkileri, dinin toplum düzeni üzerindeki etkisi, din ve milliyetçilik, dinin Türk toplumu

(5)

TÜRKÜM Dergisi-1-

Türkiye’de Sosyolojik Yaklaşımlar ve Din Sosyolojisi: Ziya Gökalp Ve Niyazi Berkes Örneği Nihat OYMAN

tarihindeki yeri üzerinde durulmuştur. Tabii ki 1980 ve sonrası Türk sosyolojisindeki yaklaşımlar bu ilişkiden ibaret olmayıp postmodern dünyanın çıkardığı sorunların hepsiyle ilişkili olarak farklı boyutlarda bir din sosyolojisi yaklaşımını görmek de mümkündür.

Bunun yanı sıra Türkiye'de din sosyolojisi alanı, Türk toplumuna özgün bilimsel veriler üretmeye imkan vermeyen Türkiye’deki dinin sosyolojik gerçekliğini anlamaya, keşfetmeye yönelik ampirik araştırmalar ortaya koymayan daha çok batı toplumlarının yüz yıl önceki sosyal gerçekliği üzerinde gelişen bilgilerin, teoremlerin ve terimlerin takarrürünü devam ettirmektedir. Cumhuriyetin ilanından sonra gelişen sosyolojik akımlara baktığımızda Ankara ekolü olarak bildiğimiz ekol, daha çok Amerikan sosyolojisini amaçlayan bir sosyoloji anlayışı geliştirerek, batılılaşma ile evrenselliği özdeş kabul etmektedir. İstanbul ekolü ise Fransız sosyolojinin

etkisinde kalarak bir din

sosyolojisigeliştirmiştir.(http://www.felsefe.gen.tr/turk_sosyolojisi_nedir_ne_d emektir.asp Erişim Tarihi 30.09.2019) Günümüz üniversitelerde bile sosyoloji ve din sosyolojisi alanlarındaki yüksek lisans ve doktora düzeyindeki derslerin içeriğinin geneli postmodern dünyanın uygulamalı ve tekno-sosyolojiye ait içerikler değil, batı toplumunun aydınlanma çağında gelişen sosyal gerçekliklere dayanmaktadır. Elbette ki sosyolojinin tarihini bilmek bu ilimin metodolojisi açısında gereklidir. Ancak yüksek akademi düzeyinde olan bir öğrenimde bir ilmi tarihsel verilere boğmak, o ilimde ampirik araştırmaları engelleyecektir.

Tabi ki bütün bu tenkitlerle birlikte Türkiye 18. yüzyılın başlarından Cumhuriyet rejiminin kuruluşuna kadar çok yoğun bir sosyal değişme yaşandığını Türk sosyolojisi bu bunalımlı dönemde geliştiğini de unutmamak gerekir. Gökalp Türkiye’de sosyolojinin kurucusu olmakla beraber bu değişmeyi yorumlamaya ve yönlendirmeye çalışan en önemli düşünürlerden biridir. Niyazi Berkes de bu sosyoloji çalışmalarına katılmış ve Türkiye’nin çağdaşlaşma serüvenini açıklamaya ve analiz etmeye uğraşmıştır. Türkiye’deki din sosyolojisini de bu süreç içinde anlamak gerekir.

2. Türkiye’de Sosyolojinin Kuruculardan Ziya Gökalp ve Niyazi Berkes 2. 1. Ziya Gökalp ve Din Sosyolojisi

Türk sosyolojisinin önemli isimlerinden olan Ziya Gökalp sosyal bilimlerdeki önemli çalışmalarıyla Türk kimliği ve kültürünün yeniden temellendirmesinde önemli bir yere sahiptir. Ziya Gökalp’ın sosyolojik görüşlerinin alt yapısının oluşmasında en önemli etken olan babası Tevfik Bey, onun Batı tarzı bir eğitim almasını sağlayarak liberal görüşlerle vatanseverlik ve dini inançları uzlaştırmasında rehberlik etmiştir. Ziya Gökalp, 1914 yılında Türkiye’de sosyoloji bölümünü kurarak milliyetçi, toplumcu, dayanışmacı ve modern bir toplum oluşturmak için sosyolojinin verilerinden yararlanmıştır. Özelikle de

(6)

TÜRKÜM Dergisi-1-

Türkiye’de Sosyolojik Yaklaşımlar ve Din Sosyolojisi: Ziya Gökalp Ve Niyazi Berkes Örneği Nihat OYMAN

202

Avrupalı pek çok sosyolog, felsefeci ve düşünürü okumasına rağmen Fransız sosyolog Emile Durkheim’in etkisinde kalarak onun görüşleri doğrultusunda Türkiye’de bir sosyolojik yorumlamaya gitmiştir.

Ziya Gökalp’a göre toplumlar belli aşamalarından sonra millet aşamasına geçmektedir. Ziya Gökalp’a göre bir toplumsal aşamadan bir üst toplumsal aşamaya birdenbire geçilemez. Toplumlar bir aşamadan bir başka aşamaya geçerken aşiret, ümmet gibi ara aşamalardan geçerler. Ziya Gökalp bir başka sınıflamasında ise insanlığın vahşilik ve göçebelik aşamalarından uygarlık seviyesine geçtiğini bildirir. Ziya Gökalp sosyolojiyi hem evrensel hem de milli sosyoloji olarak yorumlar ve evrensel sosyolojiyi pozitivist anlayış doğrultusunda, toplumların yapısını, toplumların ilerlemesinde etkili olan genel geçer yasalar olarak ifade eder. Ulusal sosyolojiyi ise evrensel sosyoloji doğrultusunda, ulusların ortak özelliklerini, farklılıklarını, ulusların ortak geleneğine bağlı olarak Türk toplumunun kimliği ve temel özellikleri üzerine kurar (Kaçmazoğlu, 2017: 5). Milli mücadele döneminde Türkçülük fikrine toplumsal bir tanımlama getirerek sosyolojik analizler yapmış, imparatorluğunu imajını kurtarmak ve Anadolu toplumunun yeniden birlikteliğini sağlamak için milliyetçiliği bilimsel temellere dayandırarak bir kurtuluş şuuru oluşturmaya çalışmıştır. Dolaysıyla Ziya Gökalp’ın fikirleri dönemin siyasal olguları ile aynı doğrultuda olmuştur. İlk dönemlerde Osmanlıcılık ve ümmetçilik anlamda olmasa da İslamcılık düşüncelerine sahip olan Gökalp, sonraları modern milli devletin benimsediği milliyetçilik fikrini benimseyerek ortak dil ve din birliğine vurgu yapmıştır. Gökalp kültür milliyetçiliğini ön plana çıkararak millet olmak için ırka ve etnik kökene gerek olmadığını asıl önemli olan unsurun ortak idealler olduğunu belirtmiştir.

Ziya Gökalp, Türkçülüğü ya da milliyetçiliği, ortak değerler üzerinde birleşen bir millet olarak ele almış, Türkiye’de yaşayan herkesin bu ideal çevresinde toplanarak yok olmak tehlikesi ile karşı karşıya kalan bir ülkeyi kurtarmak için çabalaması gerektiğini savunmuştur. Ziya Gökalp, millet kavramını, dilce, dince, ahlakça ve güzellik duygusu bakımından ortak olan, yani aynı terbiyeyi alan fertlerden oluşan bir topluluk olarak, tanımlamıştır.

Millet tanımlamasında en çok üzerinde durduğu ortak dil ve din kavramlarıdır.

Çünkü ortak dil ve dine sahip olan toplumlar birbiriyle yaşamayı isteyecek ve ona göre iyi niyetli idealler topluluğu oluşacaktır (Gökalp, 2012: 32).

Ziya Gökalp, dinin sosyolojik özellikleri ve toplumsal faydaları konusunda araştırılmasının önemini ortaya koyarak dinin bilimsel açıdan araştırılmasının önünü açmış, dinin toplumu bireycilikten kurtarıp birlik ve beraberliğin sağlamasında kilit bir rol üstlendiğini açıklamıştır. Modern toplumlarda dinin kendi alanı ile uğraşından bahsederek laikleşmenin de din kadar gerekli olduğunu belirtmiştir. Ziya Gökalp’a göre dinin birleştirici ve kaynaştırıcı özeliğinin yanında sosyal dönüşümü ve gelişimi engelleyici özeliği bulunmaktadır. Dinin bu olumsuz yönünün millileşme ile reforma tabi

(7)

TÜRKÜM Dergisi-1-

Türkiye’de Sosyolojik Yaklaşımlar ve Din Sosyolojisi: Ziya Gökalp Ve Niyazi Berkes Örneği Nihat OYMAN

tutulması gerekir. Bu doğrultuda dini öğretilerin ulusal dile aktarılarak dinin doğru şekilde anlaşılmasını amaçlamıştır. Nitekim bir şeyin en iyi şekilde öğrenilmesi o şeyin en iyi şekilde anlaşılmasıyla mümkündür. Aslında Gökalp belki de geleceğe yönelik bir tasvir yaparak dinin asıl kaynaklardan öğrenilip ve anlaşılması gerektiğini, dini bir pazara dönüştürecek marjinal dini görünümlü sınıflara itibar edilmemesi gerektiğini vurgulamıştır.

Dini kitapların, hutbelerin ve vaazların ancak Türkçe okunarak dinin gerçek niteliklerini öğrenilebileceğini, söylediklerini anlamadan yapılan hiçbir ibadetten zevk alınmayacağını, namazdaki surelerin de “millî” dilde okunmasının dince sakıncalı olmadığını söyleyerek hurafelerden arınık gerçek dinin ruhuna uyan yorumlarda bulunarak bir din sosyolojisi anlayışı geliştirmiştir. Dinin hayatımıza daha büyük bir heyecan, doğru ve bilimsel bir bakış açısı verebilmesi için Kur’an-ı Kerim’in ve diğer dini öğretilerin Türkçe okunması gerektiğini söyleyerek milli, modern, laik bir sosyolojinin gelişmesine katkılar sunmuştur. Böylece dini morfinize eden ve sürekli bir gizemle insanları kandıran taassupçu zümrelere itibar edilmemesinin önünü açmıştır.

2. 2. Niyazi Berkes ve Din Sosyolojisi

Niyazi Berkes, çok yönlü bir düşünür olup İstanbul Üniversitesi ve Chicago Üniversitesinde sosyoloji üzerine çalışmalar yürüterek Kanada’da hem öğretim üyeliğini yapmış hem de İslam Araştırmaları Enstitüsü’nde profesör olmuştur.

Berkes Batı’da edinmiş olduğu sosyolojik deneyim ve bilgilerle Türkiye’de monografik düzeyde çalışmalarda bulunmuş, nihayetinde “Türkiye’de Çağdaşlaşma” adlı önemli bir eseri ortaya koymuştur. Berkes, Türkiye’nin geçirmiş olduğu sosyal değişimi analiz ederek Batılılaşma ve çağdaşlaşma perspektifinde Batıcılık, ulusçuluk, laiklik, İslamcılık gibi yenilik kavramları üzerinde değerlendirmelere gitmiştir.

Niyazi Berkes’in sosyolojisi, toplumu tarihsel süreç içinde anlamaya ve geçirdiği sosyal değişme evrelerini tespit etmeye çalışarak Batı sosyolojisindeki ilerlemeci ve evrenselci teorilere uygun şekilde toplumun geri kalmışlıktan modernliğe doğru nasıl geliştiğini göstermeye çalışır. Analizlerini bu çerçeve içinde modernleşme anlamında çağdaşlaşma, sosyal değişme, yenileşme, Batılılaşma, uluslaşma, ulusçuluk, sekülerleşme, laiklik gibi kavramlar üzerinde yoğunlaştırır (Atasoy, 2017: 76). Berkes, özellikle çağdaşlaşma kavramının üzerinde durarak geleneksel ve kalıplaşmış yapıları yeni biçimlere dönüşmektedir. Berkes çağdaşlaşma sürecine değinirken Türkiye'nin özgün kültürel yapısı ve farklılıkları üzerinde odaklanır. Ancak Türk toplumunun çağdaşlaşması için ilerlemesini engelleyen yeni döneme ayak uydurmayan, her türlü eski kalıp yargılar, anlayışlardan kurtulması gerektiğini belirtmiştir. Dini ve kültürel taassuptan modernleşmenin öne sürdüğü aklını kullanma

(8)

TÜRKÜM Dergisi-1-

Türkiye’de Sosyolojik Yaklaşımlar ve Din Sosyolojisi: Ziya Gökalp Ve Niyazi Berkes Örneği Nihat OYMAN

204

anahtarıyla mümkün olabileceğini söyleyerek çağdaşlaşma ve modernleşmenin önemine vurgu yapmıştır.

Niyazi Berkes’in din sosyolojisi ile ilgili görüşleri ise daha çok laiklik ve sekülerleşme kavramları etrafında şekillenmektedir. Ona göre laiklik kavramına yüklenen dar anlamda din devlet ayrımı noktasında olmadığını, daha çok toplum tarafından aşırı boyutta kutsallaştırılmış geleneğin sosyal veya devlet boyutundan koparma anlayışı olduğunu belirtir. Aslında Berkes, laiklik teriminin, Hristiyanlıkta gelişen bir akım olduğunu bu nedenle de Osmanlı-Türk toplumuna pek uygun düşmediğini belirtse de laiklik geleneğinin geldiği Hristiyanlıktaki din ve devlet ikileminin, İslam geleneğinde de bulunduğu konusunda kanıları da bulunmakta olup laiklik sürecinin Müslüman toplumlar için yersiz ve gereksiz olmadığını belirtmiştir. Türk modernleşmesinde laikliğin önemli bir seviye olduğunu ve çağdaşlaşmamanın önünde en büyük engelin laikleşmemek olduğunu ısrarla ifade etmiştir.

Laiklik sürecini en iyi şekilde ifade edebilecek kavram olarak da sekülerleşmeyi kullanmıştır.

Berkes’e göre sekülerleşme, laiklikten daha kapsamlı bir yaklaşım olduğundan dolayı geleneksel kutsallar karşısında modern çağın şartlarına uyan çağdaş kurum ve kuralların geliştirmesinde önemli bir etkendir.

Gelişmeye ve dönüşüme engel olan kuralcı eğilimlerden ancak sekülerleşme yoluyla kurtulabileceğini vurgulamaktadır (Berkes, 2019: 22-25). Aslında devam edegelen kültür, gelenek ve adetlerden doğan kalıplaşmış değerler, dini değerlerin arkasına saklanarak ya da dinden hisse alarak varlıklarını toplumda kutsallaştırmaya ve dokunulmazlık kazanmaya yeltenirler. Her ne kadar bunlar dini olmasa da çizmiş oldukları dini imajlar sayesinde bağnaz bir toplumsal alan oluşturarak toplumun modern refah düzeyine engelleyici bir tavır takınmaktadırlar. Bu engelleyici tavırları ortadan kaldırıp çağın şartlarına uygun bir toplum hazırlamak ancak sekülerleşmeyle mümkün olabilecektir.

Berkes’in çağdaşlaşma ile birlikte ele aldığı konulardan birisi de dinselleşmedir. Çağdaşlaşmayla birlikte reaksiyon gösteren dinselleşme, gerçek anlamda dini bir gelişme değil, yenileşmeye karşı olan bir dirençtir. Bu durum Batı dünyasında ruhbanlığa sahip olan kilisedir. Müslüman toplumlar için farklı yansımaları vardır (Atasoy, 2017: 78, 79). Özellikle de tasavvufleşme-tarikatleşme ve cemaatleşme gibi faaliyetler adı altında dinin asıl kaynaklarıyla hiçbir ilgisi olmayan akla ve vahiye aykırı kültürel bir dinselleşmeden söz edilmektedir. Bu dinselleşmenin üretmiş olduğu morfinimsi öğretilerle bilimsel faaliyetler ve gerçek dini gelişmelerin önünde setler oluşturarak çağdaşlaşmaya engel oluşturmaktadır. Berkes bunların dışında kutsallaştırılan ekonomik, teknolojik, siyasal, eğitsel, cinsel, bilgisel yaşam alanlarında etkisizleşmenin üzerinde de durarak bu alanların kendini

(9)

TÜRKÜM Dergisi-1-

Türkiye’de Sosyolojik Yaklaşımlar ve Din Sosyolojisi: Ziya Gökalp Ve Niyazi Berkes Örneği Nihat OYMAN

yenilemesi ve çağa uygun hale gelmesi gerektiğini savunarak ve bunun da ancak sekülerleşme ile gerçekleşeceğini düşünmüştür.

3. Değerlendirme ve Sonuç

Avrupa’da başlayan aydınlanma düşüncesiyle birlikte gelişen endüstrileşme ve kapitalizmdeki artış, sosyoloji biliminin doğuşunu kaçınılmaz hale getirmiştir. Yenilikler ve ulus devleti ile birlikte gelişen modern toplum, toplumsal ilişkilerin bilimsel zeminde daha iyi şekilde incelemeye fırsatlar sunan sosyoloji ilminin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Türkiye’de tarihsel bağlamda köklü bir sosyoloji ilminde bahsetmek mümkün değilse de Türkiye’deki sosyolojik düşünce de Avrupa’da gelişen ve Batı Avrupa imzasını taşıyan sosyolojik bakış açılarından ve araştırmalardan etkilenerek ortaya çıkarmış olduğu sosyolojiye yüz çeviren talepler olmuştur. Türkiye’deki siyasal gelişmeler ve diğer toplumsal dönüşümler sosyolojinin talep görmesine zemin hazırlamıştır. Özelikle Cumhuriyetin ilk yıllarındaki toplumsal reaksiyonlar, birçok sosyolojik analiz gerektirmiştir. Erken cumhuriyet dönemindeki laik ve milliyetçi inkılaplar toplumsal değişim adına zorluklar içerse de Türkiye’de yeni bir sosyolojik yapının inşası için önemli temel taşlar haline gelmiştir.

Türkiye’nin modernleşme veya Batılılaşma çabaları genel olarak siyasi bağlamda gelişmesi, siyasi tavırların Türk sosyolojisi üzerinde belirleyici etkisi olmuştur. Özelikle de milliyetçilik tavrı, Türk sosyolojisinin en temel konulardan biridir. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki yeni devlet olma endişesi, dönemin sosyologlarını daha çok, çözüm üreten sosyolojik yaklaşımlarda bulunmaya yöneltmiştir. Ya toplumu bir arada tutan din, ortak kültür, millet olma bilinci, ortak değerler ya da toplumu çağdaşlaştıracak, muasırlaştıracak, modernleştirecek sosyolojik söylemler ön plana çıkarılarak bir inşa çabasına girilmiştir. Bu yaklaşımlardan ötürü yıllarca sosyoloji bölümlerindeki akademisyenlerden Türkiye’deki sosyolojik metodolojiye birçok eleştiri gelmiştir. Ülkemizdeki din sosyolojisiyle ilgili düşüncelere dönecek olurak bu iş ilk olarak Batı’da yazılmış eserlerin tercüme edilmesiyle başlamıştır. Din sosyolojisiyle ilgili ilk tartışmalar Osmanlının son dönemlerinde başlayan katı geleneklere dair söylemlerin, gelişmelerle engel olup olmadığı ile ilgilidir. Her ne kadar dönemin sosyologlarının hepsi, var olan toplumsal sorunlara çözüm bulma kaygısıyla hareket etse de konuya daha sosyolojik bakış açısıyla yaklaşan sosyolog Ziya Gökalp’tır. Ziya Gökalp Emile Durheim’in sosyolojik kuramını benimsemiş ve onun savunmuş olduğu ahlak anlayışını sosyolojik düşüncelerine yansıtarak problemlere çözüm aramıştır. Ziya Gökalp, dinin sosyolojik özellikleri ve toplumsal faydaları konusunda araştırılmasının önemini ortaya koyarak dinin bilimsel açıdan araştırılmasının önünü açmış, dinin toplumu bireycilikten kurtarıp birlik ve beraberliğin sağlamasında kilit bir rol üstlendiğini açıklamıştır. Modern toplumlarda dinin kendi alanı ile uğraşından bahsederek laikleşmenin de din kadar gerekli olduğunu belirtmiştir. Ziya Gökalp, dinin birleştirici ve kaynaştırıcı özelliğinin yanında

(10)

TÜRKÜM Dergisi-1-

Türkiye’de Sosyolojik Yaklaşımlar ve Din Sosyolojisi: Ziya Gökalp Ve Niyazi Berkes Örneği Nihat OYMAN

206

sosyal dönüşümü ve gelişimi engelleyici olduğunu da belirterek dinin bu olumsuz yönünün millileşme ile reforma tabi tutulması gerektiğini, bu doğrultuda dini öğretilerin ulusal dile aktarılarak dinin doğru şekilde anlaşılmasını ön görmüştür.

Ziya Gökalp o kadar din sosyolojisinin içindedir ki Protestanlığın İslam’ın bazı ilkelerinin Hristiyanlar tarafında benimsenip uygulaması sonucu ortaya çıktığını, böylece Protestanlık ve sosyo-ekonomik gelişme arasında Weberin kurduğu ilişkinin öncelikle İslam için geçerli olduğunu savunmuştur (Akyüz, 2012: 104).

Niyazi Berkes’in sosyolojisi ise, toplumu tarihsel süreç içinde anlamaya ve geçirdiği sosyal değişme evrelerini tespit etmeye çalışarak Batı sosyolojisindeki ilerlemeci ve evrenselci teorilere uygun şekilde toplumun geri kalmışlıktan modernliğe doğru nasıl geliştiğini göstermeye yöneliktir. Berkes, özellikle çağdaşlaşma kavramının üzerinde durarak geleneksel ve kalıplaşmış yapıları yeni biçimlere nasıl dönüştürüleceğinin derdindedir. Berkes çağdaşlaşma sürecine değinirken Türkiye'nin özgün kültürel yapısı ve farklılıkları üzerinde odaklanır. Ancak Türk toplumunun çağdaşlaşması için ilerlemesini engelleyen yeni döneme ayak uydurmayan, her türlü eski kalıp yargılar, anlayışlardan kurtulması gerektiğini belirtmiştir. Dini ve kültürel taassuptan modernleşmenin öne sürdüğü aklını kullanma anahtarıyla mümkün olabileceğini söyleyip çağdaşlaşma ve modernleşmenin önemine vurgu yaparak modern din sosyolojisinin dilinde düşürmediği laiklik ve sekülerleşmeye dikkat çekmiştir. Ziya Gökalp’a göre sosyolojiye daha fazla metodolojik yaklaşarak ampirik verilerle sosyoloji yapmaya özen göstermiştir.

Sonuç olarak Ziya Gökalp ve Niyazi Berkes örneklemindeki din sosyoloji düşüncesi yakın zamanda kurumsallaşarak bilimsel bir disipline dönüşmüştür. Özellikle de ilahiyat fakültelerinde artan akademik çalışmalar hızla devam ederek metodolojik bir perspektif kazanmıştır. Diğer bilim alanlarında kullanılan nitel, nicel, karma ve meta analizi gibi yöntem yaklaşımlarının farkında olarak kullanılması Türkiye’de din sosyolojisinin rağbet görmesi ve bağımsız bir bilim olarak ayakta durmasına katkı sunmuştur.

Kaynakça

AKYÜZ, N. (2012), Türkiye’de Din Sosyolojisi, Din Sosyolojisinin Doğuşu ve Gelişimi, Grafik Yay. s.104

ATASOY, F. (2017), Türk Sosyologları, Hilmi Ziya Ülken ve Niyazi Berkes, Anadolu Üniversitesi Yay. s.76, 78, 79

BERKES, N. (2019), Türkiye'de Çağdaşlaşma, Yapı Kredi Yay. s. 22-25 ÇELEBİ, N. (2015), Türkiye’de Sosyoloji, Türkiye’de Sosyolojinin Kurumsallaşması, Anadolu Üniversitesi Yay. s.66

(11)

TÜRKÜM Dergisi-1-

Türkiye’de Sosyolojik Yaklaşımlar ve Din Sosyolojisi: Ziya Gökalp Ve Niyazi Berkes Örneği Nihat OYMAN

GÖKALP, Z. (2012), Türkçülüğün Esasları, Gençlik Kitapevi Yay. s.32

http://www.felsefe.gen.tr/turk_sosyolojisi_nedir_ne_demektir.asp Erişim Tarihi 30.09.2019

KAÇMAZOĞLU, H.B. (2017), Türk Sosyologları, Ziya Gökalp ve Prens Sabahattin, Anadolu Üniversitesi Yay., s.5

KÖKTÜRK, G. (2013), Türk Sosyolojisinde Metodolojik Değişmeler, Doğu Kitapevi yay.

ÜNAL, M. Z. (2003), Türk Sosyoloji Tarihinde Metodolojik Yaklaşımlar, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt 6, Sayı 11, 123-172

Referanslar

Benzer Belgeler

Within this context, Lawrence and Joyce manage to step out of traditional lines in terms of the concept of hero in their works Women in Love and A Portrait of

Bizim çalışmamızda ise hem hasta ve kontrol grupları arasında, hem de hasta grubundaki yaş ve kuru tip YBMD’ye sahip olgular arasında SKIV2L ve MYRIP

Böylece, Vehbi Koç, ülkesine ve Türk insanına duyduğu güvenle, her aşamada kendisini aşan örnek bir atılımcı olduğunu kanıtlamış bulunuyor.. Tecrübeli

Nakkaştepe’deki törene DSP lideri Bülent Ecevit ve eşi Rahşan Ecevit, CHP Genel Başka­ nı ve başbakan vekili Deniz Baykal, ANAP Bur­ sa Milletvekili İlhan

Malzeme- yi küçük miktarlarda ve yavafl yavafl elde etmenin bir di¤er yolu, uranyum izotoplar›n› iyonlaflt›r›p bir manyetik alan›n üzerinden geçirmek.. Ayn›

Geleneksel içten yanmal› motorlar›n veriminin düflük oluflunun en önemli nedenleri, bu motorlar›n yol- culu¤un çok büyük bölümünde gere- kenden çok daha

Bundan sonra İttihat ve Terakki namına tam bir faaliyet bilmiyorum.. Yalnız bir defa İstanbul heyeti namı­ na bir içtima

Bu çalışmada ıslak zeminde yüksek voltaj elektrik çarpmasına maruz kalmış ve elektrik çarpmasının uzun süre devam ettiği, göğüs ve karın duvarında elektrik teması izi