Türkiye’de yapılması planlanan Hidroelektrik santral (HES) sayısı 1738’e ulaşırken bu projelerin hem doğayı hem de halkların sosyo-kültürel yapılarını derinden etkilediği görülüyor.
Derelerin Kardeşliği Platformu’ndan Nevzat Özer, Karadeniz türkülerinin yüzde 80’inin dereler üzerine olduğunu ve Rize’ye bağlı 10 ilçenin 7’sinin isminde dere kelimesinin geçtiğine dikkat çekerek, derelerin bölge insanın hayatında çok önemli olduğunu anlattı. Özer, “Karadenizliler suya gözleri bakıyor. Hatta, sularını korumak için hukuki
mücadelenin yanında eylemlerle de seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Hatta öyle bir noktaya geldiler ki, bölgelerinin SİT alanı ilan edilmesi için uğraşıyorlar. SİT alanı ilan edildiğinde kendileri bir ağaç kesemeyecek bahçelerinde söz hakları olmayacak ama en azından HES şirketleri de o bölgelere bir çivi bile çakamayacak, diye seviniyorlar” dedi. Turizm Bakanlığı’nın Doğu Karadeniz bölgesini turizm bölgesi ilan ettiğini hatırlatan Özer, “Tarihi asma köprülerin altından akan derelerin suyunu HES yapmak için kesiyorsun, turistlere asma köprünün altında gürül gürül akan bir dere vardı, şimdi yok mu diyeceksiniz?” diye sordu.
Munzur Koruma Kurulu üyesi aktivist Yılmaz Yurdakul ise, Munzur Vadisi’ni sular altında bırakacak olan 8 tane baraj yapılacağını ifade ederek, “Dünya Barajlar Komisyonu’nun raporuna göre, baraj göllerinde tutulan suyun ahlakı bozuluyor. Daha önce insanlar tarafından tüketilebilir canlılar üreten akarsuyu öldürüyor ve bunlar yerine zehirli, virütik canlılar üretiyor. Barajların doğal ortam üzerindeki etkileri yüzünden, dünyadaki tatlı su balığı türlerinin yüzde 20’si tükenmiş durumda. Baraj göllerinde yaşayabilen balıklarda da civa artışı oluyor. Baraj göllerinin çevresinde, sıtma gibi salgın hastalıklar çıkabiliyor. Baraj sularında gelişen bakteriler barsak kanseri yapıyor” diye uyardı. Munzur Vadisi’nin Aleviler için ibadet alanı olduğunu anlatan Yurdakul, “Munzur’daki barajlar faaliyete geçtiğinde Alevilerin her yıl ziyaret ettikleri ibadet bölgeleri tamamen sular altında kalacak, yok olacak” dedi. (İstanbul/DİHA) GEÇ AMA YERİNDE BİR KARAR
RİZE’nin İkizdere Vadisi’nin Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından Doğal SİT Alanı ilan edilmesi çevreciler tarafından ‘geç ama yerinde bir karar’ olarak değerlendirdi.
Derelerin Kardeşliği Platformu Dönem Başkanı Mehmet Gürkan, HES’lere karşı başta Doğu Karadeniz Bölgesi olmak üzere bütün yurt çapında verilen mücadelenin kurulun kararı ile başka bir boyuta geçtiğini ifade etti. “Tamamen bağımsız bir mücadele örneği ortaya koyuyoruz. Bu kararlılığımızı sonuna kadar sürdüreceğiz” diyen Gürkan, bölgedeki bütün vadilerinde SİT kararları almak için çalışmalarının sürdüğünü belirtti. “Demokratik mücadelenin yanında hukuksal mücadelemiz de devam ediyor” diyerek sözlerin sürdüren Gürkan, “Bölgemizin bütün vadileri, daha önce Fırtına Vadisi ve Fındıklı’da olduğu gibi Doğal SİT olma özelliğindedir. Endemik türlerin ve biyolojik
çeşitliliğin yanında sosyo-kültürel değerlerimizin de barındığı bu vadiler bir an önce koruma altına alınarak bütün HES projeleri, çarpık yapılaşma ve taşocağı işletmelerinden vazgeçilmelidir” dedi.