M e ş h u r S a n a t k â r l a r ı m ı z :
H E Y K E L T R A Ş İ H S A N ' I N Ö L Ü M Ü
( L a n c a s h i r e ) de gazino ve eğlence p a r k ı İhsan'ın f o t o ğ r a f ı
Dört senedenberi memleketimiz ile İngiltere arasın-da, kültür münasebetlerini genişletmeğe muvaffak olmuj bulunan «British Counsii»e bu sergiyi hazırladığından dolayı memnuniyetimizi bildiririz.
L i v e r p o o l F i l o r m c n i k H a l i M i m a r Joseph E m b e r t o n
hanesi tanınmış İngiliz mimari eserlerindendir.
İngiliz mimarlık sergisindeki eserlerde, mimarların şah-siyetleri ayrı ayrı görüldüğü gibi, İngiliz mimarisinin hu-susiyetleri de ayrıca anlaşılmaktadır.
Heykeltraş. Muallim Zühtü MÜRİTOÖLU
1282 de İstanbulda doğan heykeltraş İhsan, ilk tah-silini hususî bir şekilde yaptıktan sonra «Sanayii Nefise Mektebi Alisi» heykel kısmına yazıdlı. O senelerde mek-tep yeni açılmıştı. İhsan bu mektebin i:k Türk talebesiydi.
O vakit «Sanayii Nefise Mektebi» şimdiki «Eski Şark Eserleri» müzesinin bulunduğu yerde idi. Burada talebe antik eserlerden kopyeler yapmak, canlı modelden portre ve nihayet çıplak gövdeden çalışmak imkânını bulurdu. Fakat hiç bir zaman tamamile çıplak insan vü-cudundan çalışmazdı.
Heykeltraş İhsan da talebelik senelerinde O-^kan Efendinin atölyesinde bu şekilde çalıştı. 1308 de mektebi birincilikle bitirerek hükümet hesabına Fransaya gitti. Merhum Osman Hamdinin tavsiyesile orada Delhois'nin hususî atölyesine girdi. Fakat bu atölyede uzun miidder kaimadı. Çünkü Delbois atölyesinde hususî siparişlerine
ve renk - senfonisi) ve John Sargent ismindeki iki Anglo - Amerikan ressam gelir. John Sargent'm portreleri gözalıcı, arasıra fazla teferruata kaçan fa-kat her zaman ustalıkla yapılmış olup yüz yıl evvel-ki Sir Thomas Lawrence'm stilinin modern bir şek-lidir.
Bu asrın büyük üstadlarmdan ve ingiliz Emp-resyonistlerinin en iyisi olan müteveffa Wilson Ste-er, ve bugün Ingilterenin en meşhur ressamlarından biri olan Augustus Joıhnun eserleri teşhir edilmekte-dir. John bilhassa meşhur Portekizli viyolonist Ma-dam Suggis'in 'harikulade portresiyle Tate Galeri-de çok iyi temsil edilmiştir.
Eğer daha başka eserler bulunsaydı yalnız yu-karıda geçen isimler Tate Galerinin dünyadaki mil-lî kolleksiyonlar arasında ehemmiyetli bir mevki
al-(261 inci sayfadan devam) çalışıyor, ve bu siparişlerinde başka yardımcılar kullanı-yordu. Halbuki İhsan Bey senelerdir Paristeki mektepte çıplak modelden yapacağı etütlerin hulyasile yaşamıştı. Cansız modelden yapılan etütler onun İstanbulda seneler-ce çalıştığı ve mükemmeliyete vardırdığı bir şeydi. Artjk canlı modelden çalışmak, bu suretle asıl tabiatı tanımak istiyordu. Böylece Delbois'nün atölyesinden çıkarak, Pa-ris Güzel Sanatlar Mektebinde Tomas'ın atölyesine girdi.
.Tomas atölyesinde çalıştığı müddetçe Paris Güzel Sanatlar Sergisine iistüste iki eser kabul ettirmiş ve mes-lekdaşları arasında çok sevilmişti .Hattâ Pariste kalmak şartile kendisine iş bile teklif edilmişti.
İhsan Hoca 1313 de tahsilini bitirerek memleketine döndü. İki sene sonra da «Sanayii Nefîse Mektebi Alisi» ne ilk Türk heykel hocası olarak tayin edildi.
Hayatı baştan aşağı hüsran ve acı ile dolu olaıı ho-canın her günü ateşli bir çalışma ile geçmiştir. Denilebilri ki Asarı Atika müzesinin her taşında onun elinin izlerini bulmak kabildir. Bugünkü heykeltraşlar onun özlü üğüt-lerile ilk heykel bilgilerini edinmişlerdir.
İhsan Hoca sadece iyi bir sanatkâr değil; ayni za-manda mükemmel bir insandır. Hayatı baştan aşağı te-miz. kalbi açık. asîl ruhlu idi. Her yerde, herkese iyilik yapmak, iyi öğütler vermek için yaratılmıştı. Talebelik senelerinde bizimle sadece bir hoca gibi değil, kendi öz
masına kifayet ederdi; mamafih burada
sayılamıya-cak kadar daha çok ressamların eserleri teşhir edi1
mektedir.
Kuruluşundan itibaren Tate Galerinin tarihçe-sinde ferdî yardımların büyük bir rol oynamış oldu-ğunu evvelce söylemiştik. Filhakika Sir Henry 1 a-te'den çok daha evvel yaşamış olan birisi var ki is-minin yadedilmesi lâzımdır. Bu zat 1841 senesinüc vefat eden Sir Francis Chantrey'dir. Sir Chantrey mükemmel olmamakla beraber zamanında muvaf-fak olmuş bir heykeltraştı. Büyük servetini yaşı/cin veya az zaman evvel ölmüş İngiliz ressamlarının e-serlerinin satın alınması için millete terk etti. O za-mandanberi bu terk edilen para her sene muntaza-man kullanıldı ve Tate Galeri açıldığı zamuntaza-man satın alınan resimlerin hepsi galeriye nakledildi.
çocukları ile uğraşan bir baba gibi meşgul olurdu. Öğüt-lerinden dışarı çıktığımız zaman bir baba gibi küserdi. ihsan Hocanın sanatından Nurullah Berk Türk hey-keltraşları isimli kitabında çok güzel bir lisanla şöyie bahsediyor:
«İhsanın sanat hususiyetlerini kat'î olarak ifade et-mek müşküldür. Tercihlerini ayıracak olursak, Yuııaıı ve Roma heykeltraşlığına, İtalyan rönesansının Doııatello, Gilbert'i gibi mümessillerine ve Fransız on sekizinci asır sanatına meftun olduğunu görürüz. İhsanın eserlerinde, tabiata karşı olan büyük hürmetine şahit oluyoruz. Yeni yeni kazançlarla zenginleşen sanat idrâki daha cesaretli daha fazla tağyir edilmiş eserler arayabilir. Bu kayit, İh-sanın. Süreyya Paşa sinemasındaki klâsik anlayışını tak-dir etmemize mâni olamaz. Burada on sekizinci asrın Fransız sanatından alınmış dersler görürüz. Bütün kıvrım-ları etüt edilmiş kumaşlar, realist teferrüat, tezyini bir
maksat takip etmesine rağmen hakikatten ayrılmayan bir tarzdır.»
Heykeltraş ihsan için gerek eserleri gerekse şahsi-yeti hakkında sayfalarca yazı yazılabilir. Fakat kısa söy-lenecek ve onu bize iyi anlatacak söz. «o olmasaydı, o