• Sonuç bulunamadı

Anahtar Kelimeler: Endoskopi, yabancı cisim, çocuk P-003

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Anahtar Kelimeler: Endoskopi, yabancı cisim, çocuk P-003"

Copied!
165
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

POSTER BİLDİRİLER

(2)

P-001

Midede Bulunan Eroin Paketinin Endoskopik Yöntemle Çıkarılması

Filiz Özdemir

1

, Damla Hanalioğlu

2

, Hayal Doruk

3

,

Emine Dibek Mısırlıoğlu

1

, Müjdem Nur Azılı

3

, Emrah Şenel

3

1Ankara Şehir Hastanesi, Çocuk Hastalıkları ve Sağlığı, Ankara

2Hacettepe Üniversitesi, Çocuk Hastalıkları ve Sağlığı, Ankara

3Ankara Şehir Hastanesi, Çocuk Cerrahisi, Ankara

Deneyim ve hedefler: Acil servislerde farklı yollarla uyuşturucu madde alımı ile hasta başvuruları olabilmektedir. Uyuşturucu maddeleri vücut boşlukları içerisinde taşınabilmektedir. En sık kullanılan vücut boşlukları ağızdan anüse kadar gastrointestinal sistem, vajen ve bazı olgularda da kulaklardır. Bu şekilde taşın- ma sırasında semptom gelişen ve fatal seyreden intoksikasyon olguları bildirilmiştir. Burada 2 adet eroin poseti yutan ve en- doskopik yöntem ile başarı ile çıkarılan bir olguyu sunuyoruz.

Metotlar: 17 yaş 3 ay erkek hasta, polis tarafından yakalanacağını anlayınca 2 poşet eroin yutması üzerine polis eşliğinde acil servise getirildi. Gelişinde genel durumu iyi, bilinci açık, oryante-koope- re olan hastanın fizik muayenesinde patolojik bulgu saptanmadı.

Çekilen iki yönlü karın ve ön-arka akciğer grafilerinde yabancı ci- sim görüldü. Olası intestinal obstrüksiyon ve fatal intoksikasyonu riski nedeniyle çocuk cerrahisi bölümünce endoskopik yöntemle mide seviyesinden içinde toplam 4 gram eroin olduğu anlaşılan 2 adet poşet torba çıkarıldı. İşlem sonrasında acil serviste yakın takibine devam edilen hasta komplikasyon geliştirmedi.

Sonuçlar: Uyuşturucu paketleri yutulduğunda ileus ve yüksek doza bağlı komplikasyonlar gelişebilmektedir. Seçilmiş hasta- larda hızlı müdahale edilerek torbaların endoskopik yöntemle çıkarılması komplikasyon gelişimini engelleyebilmektedir.

Anahtar Kelimeler: Endoskopi, gastrointestinal sistem, eroin

P-002

Çocuklarda Yabancı Cisim Yutulması

Burcu Güven

Karadeniz Teknik Üniversitesi

Deneyim ve hedefler: Çocukluk çağında sindirim sistemine ağızdan yabancı cisim alınması önemli bir sağlık sorunudur. Ya- bancı cisim yutulması, her yaşta görülmekle beraber en sık beş yaş altında görülür. Solunum yoluna veya sindirim sistemine kaçarak ciddi morbidite ve mortaliteye neden olur. Bu çalışma- da, yabancı cisim yutma şikayeti ile hastaneye başvuran hastalar retrospektif olarak değerlendirilmiştir.

Metotlar: Ağustos 2017- Aralık 2018 tarihleri arasında Van Yü- züncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi çocuk acil servisine yabancı cisim yutma şikayeti ile gelen çocuklar retrospektif olarak in-

ceendi. Çocukların hangi yabancı cismi yuttukları, yabancı cis- min sindirim sisteminde bulunduğu bölge, uygulanan tedavi ve komplikasyonlar kaydedildi.

Sonuçlar: Kliniğimize yabancı cisim yutan 32 (40.5%)’si kız, 47 (59.5%)’si erkek toplam 79 hasta başvurdu. Yaş ortalaması 5.59±4.79 yıl (8 ay-17 yaş) idi. 79 hastanın 54 (68.4%)'ü beş yaş altındaydı. En sık yutulan cisim madeni paraydı (51.9%). İkinci en sık yabancı cisim ise keskin objelerdi (29.1%). En sık üst özofagus (38%) ve alt gastrointestinal sistemde (38%) yabancı cisim tespit edildi. 47 hasta işlemsiz olarak takip edilirken 32 hastaya endoskopi işlemi uygulandı. Bir hastanın izleminde ise appendisit gözlendi.

Kararlar: Gastrointestinal sistemdeki yabancı cisimler hayatı tehdit eden komplikasyonlara yol açabileceğinden acil tanı ve tedavi gerektirmektedir. En sık alınan yabancı cisimler madeni para, oyuncak, oyuncak parçaları, keskin cisimler, piller, mıkna- tıslar, kemikler ve gıdalardır. En sık endoskopik işlem uygulanan yer ise özofagus yerleşimli olanlardır. Bizde de bulgular literatür ile uyumludur.

Anahtar Kelimeler: Endoskopi, yabancı cisim, çocuk

P-003

Tebeşir Tozuyla Suicid Girişimi: Bir Vaka Sunumu

Giray Girgin

1

, Çoşkun Ekemen

2

, Çağrı Arda Hatipoğlu

1

, Şefik Yurdakul

1

, Onur Bayırlı

1

, Mutlu Yüksek

1

1Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Zonguldak

2Kdz. Ereğli Devlet Hastanesi, Zonguldak

Deneyim ve hedefler: İntihar girişimi bireyin açık veya örtük ölüm niyetiyle kendine uyguladığı ancak ölümle sonuçlanma- yan eylemdir. Kalsiyum sülfat beyaz, ince alçıtaşı tozudur. Te- beşir dışında küvet-duş sistemlerinde; alev/duman geciktirici yalıtım malzemesi olarak da kullanılır. Bu yazıda tebeşir tozuyla suicid girişimi nedeniyle takip ettiğimiz bir vaka sunulmaktadır.

Sonuçlar: On dört yaş erkek hasta yatılı okulda kalmak isteme- mesi nedeniyle 4 tebeşiri suya karıştırıp içmiş. Yarım saat sonra iki kez kanla karışık kusması olmuş. Dış merkez acil serviste hidrate edilmiş, gastrik lavaj yapılmamış, aktif kömür veril- memiş. Çocuk gastroenteroloji bölümü ihtiyacı düşünülerek hastanemize sevki düzenlenmiş. Tarafımızca yapılan değerlen- dirilmesinde fizik muayenesinde patolojik bulgu saptanmadı, vital değerleri stabildi. Zehir danışma arandı. Kalsiyum sülfatın göz, cilt, mukoza irritasyonu yapabileceği, konjonktivit, öksü- rük, hapşırık, burun kanaması, dermal yanık, bağırsak obstrük- siyonu yapabileceği bildirildi. Aspirasyon durumunda akciğer grafisi ve sft takibi, bronkospazm durumunda beta 2 agonist ya da kortikosteroid verilebileceği, GİS kanama takibi yapılması gerektiği, antidotu olmadığı asemptomatik 24 saat gözlemi, kan kalsiyum ve fosfor seviyesi takibi gerektiği bildirildi. Tetkikle- rinde hemogram olağandı. Serum kalsiyum: 10,1 mg/dl (8,4- 10,5) fosfor: 5,1 mg/dl (2,5-4,5) Üre: 20 mg/dl (14-50) kreatinin:

(3)

0,5 mg/dl (0-1,2) ALP: 264 u/l (142-335) olarak görüldü. EKG'de patoloji görülmedi. Üst gis kanama şüphesiyle takip ve teda- vi amacıyla yatırıldı, nazogastrik sonda ile lavaj yapıldı. İlk 2 yıkamada aktif kanlı gelenleri olduğu görüldü. Ngden serbest drenaja alındı, takibinde aktif kanama izlenmedi. Pantoprazol tedavısı 1 mg/kgdan, 3 mg/kg/günden ranitidin başlandı. Oral stop takibe alındı. 1500 cc/m2'den 1/2 mai başlandı. Suicid ama- cıyla bu girişimde bulunan hasta psikiyatri tarafından değer- lendirildi, risperidon 1 mg 1*1/2 tablet başlandı. Ardışık alınan kontrol kan tetkikinde anlamlı farklılık gözlenmedi. Takibinde kanama bulgusu izlenmedi. Orali kademeli olarak açıldı ve ta- mamen orale geçildi. 24 saat daha asemptomatik olarak takip edilen hasta önerilerle taburcu edildi.

Kararlar: Çocuklar ve adelösanlar farklı suicid girişimi ile baş- vurabilirler. Suicid öncesi psikososyal destek ve gözlem mor- talite-morbiditeyi azaltacaktır. Farklı maddeler ile girişimler gerçekleşebileceği ve bu maddelerin olası istenmeyen etkileri bilinmelidir.

Anahtar Kelimeler: İntoksikasyon, suicid, tebeşir

P-004

Aci̇l Servi̇se Si̇yanoz ile Başvurup Superi̇or Vena Cava Sendromu Saptanan Olgu

Elif Çelik

1

, Serkan Fazlı Çelik

2

, Özgür Cartı

3

, Volkan Bayar

4

, Yusuf Ziya Aral

3

, İrem Çulcuoğlu

4

, İlkay Bahar Balaban Berber

4

1Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Yoğun Bakım Bilim Dalı, Aydın

2Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalı, Aydın

3Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Hematoloji ve Onkoloji Bilim Dalı, Aydın

4Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Aydın

Deneyim ve hedefler: Vena cava superior sendromu (VCSS) acil tedavi gerektiren bir tıbbi acil durumudur. Olgumuzda bu sendromunun nedeni literatürden farklı olarak AML olarak sap- tanmıştır. Çocuklarda VCSS’nun nadir görülmesi nedeniyle bu olguyu sunmayı planladık.

Metotlar: 15 yaşında erkek olgu nefes darlığı şikayetiyle Çocuk Acil Servisimize başvurdu. Şikayetinin bir hafta önce başladığı, başvuru günü evinde aniden morarmasının olduğu öğrenildi.

Fizik muayenesinde Tansiyon arterial değeri 100/60 mmHg, Na- bız 132/dk, Solunum sayısı 16/dk, oksijen saturasyonu %82 (oda havasında) idi. Genel durumu kötü, ajite, dispneik, siyanotik, ya- nakları eritemli görünümdeydi. Yüz ve boyun bölgesi şiş, yay- gın interkostal, subkostal, suprasternal retraksiyonları, stridoru, dinlemekle akciğerlerde yaygın ral ve ronkusu, belirgin juguler venöz dolgunluğu, soğuk terlemesi vardı. Hasta entübe edilerek Çocuk Yoğun Bakım Ünitesi’ne alındı. PA akciğer grafisinde me-

diastenin genişlemesinin görülmesi ardından Toraks Tomogra- fi çektirildi. Tomografide ön mediastende; en geniş yerinde 10 cm’e kadar ulaşan, trakeayı baskılayan ve vasküler yapıları saran kitle görüldü. Tam kan sayımında WBC: 32000/mm3, Hb: 10.1 g/d), MCV: 89.7 fL, PLT: 388000/mm3. Periferik yaymasında %43 oranında blastik hücre transformasyonu vardı. Biyokimyasal parametrelerden LDH: 783 U/L, Ürik asit: 6.7 mg/dl. Olguda mevcut bulgularla mediasten kitlesine bağlı olarak gelişen VCSS olabileceği düşünüldü. Ekokardiyografisi normaldi. Kemik iliği akım sitometri sonuçları M4/M5 ile uyumlu gelmesi üzerine Ço- cuk Hematoloji Bölümü tarafından kemoterapi tedavi protokolü başlandı. Göğüs cerrahi birimi tarafından, kitlenin lokalizasyonu nedeniyle cerrahi müdahale edilemeyeceği bildirildi. İzleminde taşikardisi gelişmesi üzerine çekilen EKG’sinde dar QRS’li VT gözlenmesi ardından kardiyoversiyon uygulandı. Buna rağmen VT’si devam eden ve kardiak arrest gelişen olgu CPR’a yanıt ver- meyerek başvurusundan 2 gün sonra exitus kabul edildi.

Sonuçlar: Vena Kava Süperior Sendromu (VCSS), Vena Kava Superiorda kan akımının tıkanıklığa uğraması sonucu gelişen, nefes darlığı, yüzde ödem ve eritem, boyun ve kollarda ödem, boyun ve torasik venlerde dilatasyonla karşımıza çıkabilen bir klinik tablodur. Sebebi başta akciğer kanseri, lenfomalar olmak üzere çoğunlukla kanserlerdir.

Anahtar Kelimeler: Dispne, mediastinal genişleme, vena cava superior sendromu, adölesan

P-005

Akut Romati̇zma Ateşi̇n Nadi̇r Bi̇r Başvuru Şekli̇: Bi̇lateral Kalça Artri̇ti̇

ve Akut Apandi̇sit

Buşra Varolgüneş Avınca, Alper Akın, Kamil Yılmaz

Dicle Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Diyarbakır

Deneyim ve hedefler: Akut Romatizmal Ateş (ARA) A grubu beta hemolitik streptokok tonsilofarenjitinden 1-5 hafta sonra orta- ya çıkan ve kalp, eklemler, beyin, deri ve deri dokuyu tutan bir hastalıktır. ARA artriti büyük eklemleri tutan gezici bir artrittir;

ancak kalça tutulumu çok nadirdir. Burada bilateral kalça eklemi tutulumu dışında başka eklem tutulumu olmayan bir hastada ayırıcı tanı yapıldıktan sonra ARA tanısının atlanmaması gerek- tiğine dikkat çekmek istedik.

Metotlar: Sekiz yaşındaki erkek hasta bir gün önce başlayan karın ağrısı, her iki kalçada ağrı ve hareket kısıtlılığı şikayetiyle başvurdu. Muayenesinde kalça ekleminde hassasiyet ve hareket kısıtlılığı vardı. Kardiyak muayenede üfürüm duyulmadı. Batın muayenesinde defans ve rebaund mevcuttu. Ekokardiyogra- fide mitral kapakta hafif derecede ve ARA ile uyumlu patolo- jik mitral yetmelik izlendi. Tam kan sayımında beyaz küre 21.9 bin/mm3, hemoglobin 12 g/dL, trombosit 531 bin/mm3, eritrosit sedimentasyon hızı 62 mm/saat, C-reaktif protein 14.7 mg/dL (normal: 0-5), Anti streptolizin-O (ASO) 2080 IU/ml saptandı.

(4)

Brusella coombs ve Rose Bengal negatif saptandı. Kan kültü- ründe üreme olmadı. Batın bilgisayarlı tomografi akut apandisit ile uyumluydu. Laboratuvar, BT ve MRI bulguları ile septik artrit düşünülmedi. Hastaya ilk doz depo penisilin yapıldı ve ikinci gün yapılan apendektomiden sonra devam eden artrit bulguları nedeniyle naproksen sodyum başlandı. Antienflamatuar tedavi- den 2 gün sonra artrit bulguları tamamen kayboldu. Tedavinin birinci haftasında akut faz reaktanları normal sınırlara geriledi.

Hasta antienflamatuar tedavi 2 haftaya tamamlanmak ve sonra gerekirse kademeli olarak azaltmak üzere taburcu edildi.

Sonuçlar: Bilateral kalça eklemi tutulumu ARA’da olağan değil- dir. Eşlik eden mitral yetmezlik, akut faz reaktanlarında yük- seklik, ASO yüksekliği ve antienflamatuar tedaviye hızlı cevap bir arada düşünüldüğünde hasta ARA tanısı almıştır. Eşlik eden akut apandisit ARA için olağan olmamakla beraber streptokok enfeksiyonunda görülebilir. Acil servislere farklı tanılarla başvu- rulsa dahi artrit veya artraljisi olan hastalarda ayırıcı tanıda ARA akla gelmelidir.

Anahtar Kelimeler: Artrit, acil pediatri, ARA, apandisit

P-006

Türkiyenin Doğusundaki Bir Çocuk Yoğun Bakım Ünitesinde Beyin Ölümü Tanısı Almış Çocukların Ebeveynlerinin Özellikleri ve Organ Bağışını Reddetme Sebepleri

Osman Yeşilbaş

Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Yoğun Bakım Kliniği, Van

Deneyim ve hedefler: Bu çalışmanın amacı beyin ölümü tanısı alan çocuk hastaların ebeveynlerinin organ bağışını reddetme sebeplerini, eğitim durumlarını ve organ bağışı/nakli hakkında- ki bilgi düzeylerini anket yoluyla araştırmaktır.

Metotlar: Çalışma 5 Ekim-5 Kasım 2018 arasında, Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi Etik Kurulundan onay alındıktan sonra ya- pıldı. Ağustos 2017-Eylül 2018 tarihleri arasında aynı hastanenin Çocuk Yoğun Bakım Ünitesinde beyin ölümü tanısı konulmuş ve organ bağışı önerilmiş tüm çocukların ebeveynleri çalışmaya dahil edildi. Çalışmaya katılmak isteyen ebeveynlerin evlerini ziyaret etmek ve anketin uygulanabilmesi için randevu alındı.

Ev ziyareti yapılarak anket formu ebeveynlere doldurtuldu.

Sonuçlar: Beyin ölümü tanısı alan 16 olgunun tamamında aile- ler organ bağışını reddetti. Anket 13 beyin ölümü tanısı alan ço- cuğun 24 ebeveynine (12 anne ve 12 baba) uygulanabildi. Beyin ölümü tanısı ile aile ziyareti ve anket uygulama zamanı arasında geçen süre ortalaması 5.7±4.5 (2.2-13.7) ay idi. Çalışmaya katılan ebeveynlerin 33.3%’nün okur-yazar olmadığı, sadece bir tanesi- nin (4.2%) üniversite mezunu olduğu tespit edildi. Öncesinde organ bağışı hakkında bilgi sahibi olan ebeveynlerin (70.9%), bu

konuda en sık bilgi edinme kaynağının televizyon programları (35.9%) olduğu görüldü. Bütün ebeveynler, organ bağışı/nakli ile ilgili bilgi düzeylerinin yetersiz olduğunu belirttiler. Ebevey- nlerin organ bağışını reddetme sebepleri arasındaki en sık iki nedenin; çocuklarının organ bütünlüğünün bozulmasını iste- memeleri (28.7%) ile organ bağışı işlemi sırasında çocuklarının acı çekeceklerini düşünmeleri (21.2%) olduğu görüldü. Çocuğu- nun organını bağışlamadığı için beş (20.8%) ebeveyn pişman olduğunu belirtti.

Kararlar: Beyin ölümü gerçekleşen çocukların ebeveynlerinde organ bağışının reddedilmesindeki en önemli sebepler; ebe- veynlerin eğitim düzeylerinin düşük olması ile organ bağışı/

nakli hakkında yeterli bilgiye sahip olmamalarıdır. Çocukları- nın vücut bütünlüğünün bozulmasının istenmemesi ve çocu- ğunun organ bağışı esnasında acı çekeceğinin düşünülmesi ebeveynlerin organ bağışını reddetmelerindeki en sık iki sebep olarak görülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Organ bağışı, organ nakli, beyin ölümü

P-007

Türkiye’deki Çocuk Hekimlerinin Temel Yaşam Desteği ile İlgili Farkındalığı ve Bilgi Düzeyi

Osman Yeşilbaş, Hasan Serdar Kıhtır

Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Yoğun Bakım Kliniği, Van

Deneyim ve hedefler: Amacımız Türkiye’deki çocuk hekimleri- nin çocuklarda temel yaşam desteği (ÇTYD) ile ilgili farkındalı- ğını ve bilgi düzeyini araştırmaktır.

Metotlar: Her kademeden çocuk sağlığı ve hastalıkları asista- nı ile hekimi bu kesitsel çalışmaya alındı. Çocuk acil ve çocuk yoğun bakım yan dal asistanları, uzmanları ve öğretim üyeleri çalışma dışı bırakıldı. Çocuk hekimlerinin demografik verileri, ÇTYD farkındalıkları, ÇTYD ile ilgili eğitimleri ve bilgi düzeyle- ri anket aracılığı ile araştırıldı. Anket formu Google Forms web uygulamasıyla hazırlanarak Türkiye genelinde çalışan çocuk he- kimlerine elektronik posta ve akıllı telefonların WhatsApp me- sajlaşma programı aracılığıyla yollandı.

Sonuçlar: Çalışmaya toplam 622 çocuk hekimi katılmıştır. Ço- cuklarda temel yaşam desteği uygulama bilgisi bakımından ço- cuk hekimlerinin %5’i durumunu kötü, %37’si orta, %58’i ise iyi düzeyde olduğunu düşünmekteydi. Bilgi düzeyini sorgulayan sorulara verilen yanıtlar sonucunda çocuk hekimlerinin %26’sı- nın kötü, %59’unun orta, %15’inin ise iyi düzeyde olduğu gö- rüldü. Çocuk hekimlerinin %67’sinin ÇTYD konusunda farkın- dalığı yoktu. Çocuklarda temel yaşam desteği ile ilgili hiç kurs almamış hekimleri içeren grup ile son 1 yıl içinde kurs alanlar ve son aldığı kurstan sonra 1-2 yıl süre geçenler arasında puan orta- lamaları bakımından anlamlı farklılık saptandı (sırasıyla p0,05).

(5)

Kararlar: Ülkemizdeki çocuk hekimlerinin ÇTYD ile ilgili bilgi düzeyi ve farkındalığı yeterli değildir.

Anahtar Kelimeler: Çocuk hekimi, çocuklarda temel yaşam des- teği, farkındalık, bilgi düzeyi

P-008

Acil Serviste Çalışan Sağlık ve Diğer Personelin Temel Yaşam Desteği Bilgilerinin Değerlendirilmesi

Gülşen Yalçın, İzzettin Toktaş, Merve Karakaş, Özlem Aksoy, Sertan Karabiberoğlu

Diyarbakır Çocuk Hastalıkları Hastanesi, Çocuk Acil Servisi, Diyarbakır

Deneyim ve hedefler: Amacımız hastanemizde sağlık uygulayı- cıları ve sağlık dışı çalışanların temel yaşam desteği ile ilgili bil- gi ve beceri düzeyleri değerlendirmek, eğitim öncesi ve sonrası fark olup olmadığını araştırmaktır.

Metotlar: Çocuk acil servisinde çalışan uzman hekim, pratisyen hekim, hemşire, acil sağlık teknisyeni, sağlık memuru, güvenlik ve otomasyon elemanları çalışmaya alındı. Kursta pediatrik te- mel yaşam desteği ile ilgili bilgiler 2015 AHA (American Heart Association) kılavuzuna göre anlatıldı. Katılımcılara kurs öncesi ön test yapıldı. Teorik ve uygulama sonrası son test ile değerlen- dirme yapıldı.

Sonuçlar: Kursa 13 uzman doktor, 3 pratisyen doktor, 74 hemşi- re, 7 sağlık memuru, 6 acil tıp teknisyeni, 6 güvenlik elemanı, 1 otomasyon elemanı olmak üzere toplam 110 kişi katıldı. Eğitim öncesi meslekler arasında istatistiksel anlamlı bir fark bulun- muştur. Uzman, pratisyen doktorlar ve acil tıp teknisyenlerinin eğitim öncesi ve sonrası bilgi düzeylerinde anlamlı bir fark bu- lunmamıştır. Diğer meslek gruplarında ise eğitim sonrası an- lamlı bir fark bulunmuştur (p<0,05).

Kararlar: Yapılan eğitimlerden sonra katılımcıların bilgi düzey- lerinde artış olmasına rağmen kursun tamamı değerlendirildi- ğinde bilgi düzeyi ve farkındalığın yeterli olmadığını söyleyebi- liriz. Eğitimin devamlılığın gerekli olduğunu düşünüyoruz.

Anahtar Kelimeler: Kurs, pediatrik temel yaşam desteği, kardiyo- pulmoner resüsitasyon

P-009

Munchausen by Proxy Syndrome:

Case Report

Eyaz Karay

1

, Bahattin Sayınbatur

2

, Gülşen Yalçın

3

, Özlem Aksoy

3

, Özlem Topal Erten

3

1Diyarbakır Çocuk Hastanesi, Çocuk Psikiatri, Diyarbakır

2Diyarbakır Çocuk Hastanesi, Çocuk Nöroloji, Diyarbakır

3Diyarbakır Çocuk Hastanesi, Çocuk Acil, Diyarbakır

Deneyim ve hedefler: Munchausen by Proxy (MBP) sendromu hastalık belirtilerinin ebeveynler tarafından oluşturulan bir istis- mar tipidir. Doktorlar fiziksel veya cinsel istismarı oldukça iyi bi- lirken MBP’yi tanımakta güçlük çeker. Genellikle tanı atlanır ve olgular gerçek tanıları konulamadan hastane hastane dolaşırlar.

Sonuçta gereksiz tanısal işlemler, cerrahi girişimler ya da me- dikal tedavi nedeniyle çocukta ciddi tıbbi zararlar oluşmaktadır.

Hastalığın kliniği net olmamasından dolayı çoğu kez gözden ka- çabilir. Çocuklarda nadir görülen bir hastalık olmasına rağmen ciddi sağlık sorunlarına neden olabileceği unutulmamalıdır.

Metotlar: On yaş dokuz aylık kız hasta, nöbet geçirme ve burun- dan kanama şikayeti ile acil servisimize başvurdu. Hastamızda da birçok acil başvurusunun olması sağlık personelin dikkatini çekmiş ve MBP olabileceği düşünülerek yakından izlenmiştir.

Yapılan tetkiklerin normal olması ve yatışı sırasında şikayetleri olmayan hastada MBP düşünüldü.

Sonuçlar: Etiyolojik bir sebebin olmadığı yakınmalarda MBP ayırıcı tanıda düşünülmelidir.

Kararlar: MBP sendromu tekrarlama riski yüksek, oldukça cid- di sonuçları olan, ölüm oranları yüksek ağır bir çocuk istismarı çeşididir. Unutulmaması gereken nokta şu anda MBP tanısını destekleyen veya ekarte eden hiçbir tanısal testin veya psikolo- jik profilin tanımlanmamış olduğudur. Tanı her olguya şüphe- ci yaklaşım ve özgün tanısal işlemler ile koyulabilir. Olguların multidisipliner bir ekip tarafından değerlendirilmesi şarttır.

Anahtar Kelimeler: Child, epilepsy, Munchausen by proxy

P-010

Yanık Sonrası Geli̇şen Toksi̇k Şok Sendromu

Mehmet Kemal Kanık, Ferhat Sarı, Nazan Dalgıç, Melih Akın

Sarıyer Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul Deneyim ve hedefler: Yanık sonrası gelişen toksik şok sendromu Metotlar: Toksik şok sendromu (TSS) ani ateş, hipotansiyon ve döküntü ile kendini gösteren multisistemik bir hastalıktır. Kus- ma, ishal, kas ağrısı, şuur bulanıklığı, böbrek ve karaciğer fonksi-

(6)

yon bozukluğu, ve trombositopeni görülebilir. Toksin aracılı bir hastalık olan toksik şok sendromu (TSS), hafif dereceli yanıkları olan çocuklarda beklenmedik mortalitenin en yaygın nedenidir.

Spesifik olmayan belirtiler ve diğer çocukluk hastalıklarını taklit etme yeteneği nedeniyle sıklıkla gözden kaçan bir tanıdır. Bu olguda yanık nedeniyle başvuran toksik şok sendromu gelişen hasta sunulmuştur.

Sonuçlar: Bacağına sıcak su dökülmesi sonucu vücudunda toplam vücut alanının %2’sini kaplayan 2. derece yanık oluşan hasta, dış merkeze başvurmuş. Pansumanları yapılarak ayaktan takip edilen hastanın izlemlerinde ateş, halsizlik yakınmala- rının başlaması üzerine hastanemiz çocuk acil servisine baş- vurmuş. Akut faz reaktanları yüksek olan hasta çocuk cerrahi kliniğine yatırılmış. İzlemlerinde peteşial döküntüler eklenen ve hipotansif seyreden, tetkiklerinde trombosit: 11.000 hb: 7.7 mg/dl saptanan ve böbrek fonksiyon testlerinde bozulma olan hastada septik şok ön tanısı ile çocuk yoğun bakım ünitesine nakil alındı. Fizik muayenesinde özellikle gövdede olmak üzere tüm vücutta yaygın peteşial döküntüler, her iki alt extremitede 2. derece yanık mevcuttu. Kan tetkiklerinde hb: 12,8 mg/dl htc:

%37,9 trombosit: 116000 mm3 üre: 25 mg/dl kreatinin: 0.14 mg/

dl saptandı. Mevcut bulgularla yanık sonrası oluşan cilt enfek- siyonuna sekonder toksik şok sendromu ön tanısı düşünüldü.

Hipotansif izlenen hastaya inotrop desteği ve vankomisin 4*15 mg/kg/doz, meropenem 3*20 mg/kg/doz, klindamisin 3*10 mg/

kg/doz başlandı. Yara yeri kültüründe MRSA üremesi saptandı.

Vankomisin ve klindamisin duyarlı olan hastanın meropenem tedavisi 4. gününde kesildi. Vital bulgularının stabil olan, yoğun bakım ihtiyacı kalmayan hasta tedavi ve takibinin devam etmesi amacıyla çocuk cerrahisi kliniğine devredildi.

Kararlar: Yanık sonrası ani gelişen genel durum bozukluğu, ateş ve peteşial döküntüler olan hastada toksik şok sendromu mutla- ka akılda tutulmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Toksik şok sendromu, yanık, Staphylococcus aureus

P-011

İnfluenza Enfeksiyonu Sırasında Gelişen Menenjit ve Septik Şok Olgusu

Cansu Durak

1

, Pınar Önal

2

, Ezgi Belhan Karadeniz

3

, Fatih Varol

1

, Haluk Cezmi Çokuğraş

2

, Fatih Aygün

1

1İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Çocuk Yoğun Bakım Bilim Dalı, İstanbul

2İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Enfeksiyon Bilim Dalı, İstanbul

3İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, İstanbul

Deneyim ve hedefler: İnfluenza kaynaklı salgınlar önemli bir halk sağlığı sorunudur. Hastalar üst solunum yolu enfeksiyonu kliniğinden farklı olarak pnömoni, kardiyak, merkezi sinir siste-

mi enfeksiyonu ve sepsis kliniği ile başvurabilirler. Hastanemiz çocuk yoğun bakım ünitesinde takip edilmiş influenza enfeksi- yonu sırasında çoklu organ yetmezliği ve septik şok gelişen bir olgu sunulacaktır.

Metotlar: Bir yaşında kız hasta ateş şikayeti ile başvurduğu acil serviste fizik muayenede üst solunum yolu olarak değerlendi- rilmiş, tetkiklerinde akut faz reaktanları negatif saptanmış, vital bulguları stabil olan hastaya influenza öntanısıyla oseltamivir tedavisi başlanmış. Ateş, öksürük yakınmaları devam eden hasta 2 gün sonra acil servisimize solunum sıkıntısı nedeniyle baş- vurdu. Fizik muayenede ateş: 38.5, kalp tepe atımı 200/dk, kan basıncı 60/30 mmHg, dakika solunum sayısı 60/dk, SpO2: 80, ka- piller dolum zamanı uzamış, dehidrate görünümde, bilinç dü- zeyi etrafa ilgisi azalmış olarak saptandı. Septik şok kliniğindeki hastaya sıvı resusitasyonu ve antibiyoterapisi uygulandı. Hasta desature olması üzerine entübe edildi. Muayenede anizokori, bilateral derin tendon reflekslerinde artış ve hipertonisite ge- lişen hasta; tetkikleri sonucu septik şok, menenjit ve multior- gan yetmezliği tanılarıyla çocuk yoğunbakım ünitesine yatırıl- dı. Tüm kültürleri gönderildi, klinik olarak stabil olmadığı için lomber ponkisyon yapılamadı, hastanın çekilen kranial BT’sinde sol meningeal alanda şüpheli kontrast tutulumu saptandı. Van- komisin, meropenem ve amikasin antibiyoterapileri başlandı, oseltamivir tedavisine devam edildi. Sıcak şok olarak değerlen- dirilen hastaya milrinon ve noradrenalin inotrop tedavileri ve hidrokortizon tedavisi başlandı, 4 seans plazmaferez uygulandı.

4 gün devamlı venövenöz hemodiyafiltrasyon yapıldı. Eritrosit süspansiyonu, trombosit süspansiyonu, albümin replasman te- davileri uygulandı. Nazofarenks PCR’da pandemik tip H1N1 po- zitif, trakeal aspirat kültüründe Staphlyococcus Aureus üremesi saptandı. Yatışının 8. gününde hasta ekstube edildi. Toplam 11 gün çocuk yoğunbakım yatışı sonrası hasta enfeksiyon hastalık- ları servisine transfer edildi. Amikasin tedavisi 10. gününde ke- sildi, vankomisin ve meropenem tedavisi 21 güne tamamlandı.

Sonuçlar: İnfluenza virüsü kaynaklı enfeksiyonlar risk grubu hastalarda ve özellikle çocuklarda sepsis nedeni olabilmektedir.

Hastaların tetkiklerinde patoloji saptanmasa da fizik muayene ve vital bulgularına dikkat edilmeli, sepsis gelişebileceği dikkate alınmalıdır.

Anahtar Kelimeler: İnfluenza sepsis h1n1 menenjit

P-012

Saç-İplik Turnike Sendromlu Bebek

Rıdvan Selen

Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Malatya

Deneyim ve hedefler: Saç-iplik turnike sendromu (SİTS) veya saç turnikesi sendromu; çocuklarda saç teli veya iplik benzeri maddelerle küçük ekstremitelerin veya cinsel organların dü- ğümlenerek dolaşımının bozulduğu bir sendromdur. Hızlı bir şekilde görülüp müdahale edilmezse doku kaybına neden ola- bilir. Dikkatli fizik bakı yapılmayıp enfeksiyon gibi yanlış tanılar konulması hastanın durumunun daha da kötüleşmesine neden

(7)

olabilir. Klinik bulgular: Huzursuzluk, etkilenen organda kıza- rıklık, şişlik ve morarma şeklindedir. En sık etkilenen bölgeler el parmakları, ayak parmakları ve dış genital organlardır. Çocuk acil servisine ayak parmağında şişlik ve kızarıklık şikayetiyle başvuran bir olguyu, sendroma olan farkındalığın arttırılması için sunmayı uygun bulduk.

Metotlar: Üç aylık kız hasta, sol ayak ikinci parmakta şişlik ve kı- zarıklık yakınmaları ile getirildi. Öz ve soygeçmişinde bir özellik yoktu. Hastaya başvuru günü banyo yaptırıldığı, o sırada şişlik ve kızarıklığın fark edildiği ayrıca ayak parmakları arasında çok sayıda iplik materyali olduğu belirtildi. Fizik bakısında özellikle 2. parmağın distalinde daha belirgin olmak üzere ödem, ısı artışı ve kızarıklık saptandı. İplik materyalinin parmağa dolanmasına bağlı parmakta yaygın ödem ve kızarıklık mevcuttu. Takiplerin- de parmağın dolaşımının normal, şişlik ve kızarıklığın ise tama- men düzeldiği gözlendi.

Sonuçlar: Bu sendrom ile ilgili ilk vaka 1832 yılında bildirilen dört haftalık bir bebeğin penisinin saçla dolanmasıdır. Barton ve ark. 1988’de anne saçı, ip ve ip benzeri maddelerin de aynı du- ruma neden olabileceğini belirterek tanımı genişleterek saç-ip- lik turnike sendromu tanımını literatüre eklemiştir. Başlangıçta etkilenen kısımda çevresel basıdan dolayı bozulmuş lenfatik ve venöz sistem akışı bozulmasına bağlı yaygın diffüz ödem geliş- mektedir. Müdahale edilmezse ödem gittikçe artar ve sonunda arteriyel akışın bozulmasıyla ciddi vakalarda iskemi ve otoam- putasyona neden olabilir. Bu sendrom en sık 2-6 ay infantlarda görülmekte olup;annelerin maternal saç dökülmesi dönemine denk gelmektedir. Birçok vaka kaza ile meydana gelsede, saç turnikeleri çocuk istismarı ile de ilişkilendirilmiştir, özellikle penil turnikelerde veya sabit düğümler mevcut olduğunda şüp- helenmelidir. SİTS uygun tedavisi daraltıcı lifin acilen çıkarıl- masıdır. Özellikle ağlama ve huzursuzluk yakınması ile getirilen bebeklerin fizik bakısı sırasında ender görülen bir durum olması nedeniyle saç-iplik turnike sendromu düşünülmeli, fizik bakıda ekstremitelere, kız çocuklarında klitorise ve labiyaya, erkek ço- cuklarda penise özellikle dikkat edilmelidir.

Anahtar Kelimeler: Huzursuz bebek, saç iplik turnike sendromu, ayak parmağı

P-013

Çocukluk Çağı Zehirlenmelerinde Anamneze Ne Kadar Güvenmeliyiz?

Adem Karbuz

1

, Alper Kaçar

2

, İrem Kuter

3

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Enfeksiyon Kliniği, İstanbul

2Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Acil Kliniği, İstanbul

3Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, İstanbul

Deneyim ve hedefler: Parasetamol (N-asetil-P-aminofenol) ço- cuklarda antipiretik ve analjezik etkisi nedeniyle yaygın olarak kullanılmaktadır. Çocuklarda gözlenen ilaç zehirlenmeleri ara-

sında parasetamol zehirlenmeleri ile sık karşılaşmaktayız. Pa- rasetamol zehirlenmesi nedeniyle gelen hastalarda alınan ilaç miktarı ve kan parasetamol düzeyine göre antidot olarak N-A- setil-Sistein (NAC) kullanılabilir. Antidot tedavisinin özellikle erken dönemde başlanması toksik etkilerin gelişmesini büyük ölçüde engeller.

Metotlar: 4 yaş erkek hasta yaklaşık 16 saat önce parasetamol etken maddeli şuruptan içme öyküsü ile getirildi. Alınan anam- neze (anne-baba) göre parasetamol miktarı 65 mg/kg olarak he- saplandı. 16. saatinde başvuru nedeninin gastrointestinal sistem (GİS) semptomları (kusma) olması ve bunu açıklayacak başka bir etyoloji olmaması nedeniyle parasetamol toksisitesi düşünül- dü. NAC tedavisinin erken dönemde başlanması gelişebilecek komplikasyonları azaltacağından ailenin verdiği anamneze gü- venmeyip alınan tetkik sonuçları beklenmeden NAC protokolü başlandı. Alınan tetkiklerinde AST: 243 U/L ALT: 270 U/L GGT:

16U/L ALP: 243U/L PH: 7.37 PCO2: 38.1 mmHg LAC: 4.6 mmol/L BE: -2.9 mmol/L HCO3: 21.6 mmol/L, PT: 12.3 sn INR: 1.08 APTT:

27.1 sn ÜRE: 14 mg/dL KREATİNİN: 0.38 mg/dL saptandı. Para- setamol düzeyi 35.3 mcg/ml saptanıp, RUMACK MATHEW na- mogramına göre muhtemel toksisite zonunda değerlendirildi.

Hastanın takibinde kan gazında asidozu gelişmedi. NAC proto- kolüne devam edilirken karaciğer ve böbrek fonksiyonları yakın monitorize edildi. Takibinin yaklaşık 48. saatinde AST: 2196 U/L ALT: 2253 U/L INR: 1.51 sn olması üzerine transplantasyon mer- kezi ile irtibata geçildi. Fakat daha sonraki saatlerde karaciğer enzimleri ve INR değerleri geriledi. Hasta yatış ve tedavisinin 6.

gününde transplantasyon merkezine gitmeye ihtiyacı olmadan şifa ile taburcu edildi.

Sonuçlar: Olgumuz 16. saatinde tarafımıza kusma ile başvur- muştu. Alınan öyküde 65 mg/kg miktarında parasetamol alımı vardı. Hastamız 16. saatinde GİS semptomları ile başvurduğu için ve antidot tedavisinin erken dönemde başlanmasının öne- mi düşünülerek sonuçlar çıkmadan IV NAC protokolüne baş- landı. Tetkikler sonuçlandığında alınan parasetamol miktarının toksik düzeyde olduğu görüldü.

Kararlar: Çocukluk çağında zehirlenme nedeniyle gelen hasta- ların anamnezine kuşkuyla yaklaşmak gerektiği özellikle para- setamol alımında NAC tedavisinin erken dönemde verilmesiyle karaciğer yetmezliğinin önüne geçilebileceğini hatırlatmak için bu olgumuzu sunduk.

Anahtar Kelimeler: Çocuk, intoksikasyon, parasetamol

(8)

P-014

Henoch-Schönlein Purpurası (HSP)’nın Nadir Komplikasyonu:

İnvajinasyon

Mehmet Emin Çelikkaya

1

, Meryem Turuç

2

, Ahmet Atıcı

1

, Çiğdem El

2

, Bülent Akçora

1

, Nuh Yılmaz

2

1Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı, Hatay

2Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Hatay

Deneyim ve hedefler: Henoch-Schönlein-Purpurası (HSP) ço- cukluk çağının en sık vaskülitidir. Etiyoloji tam olarak aydınla- tılamamış olsa da sıklıkla 2-8 yaşlar arasında, üst solunum yolu enfeksiyonu, aşılar, ilaçlar ve böcek ısırığı sonrasında görülmek- tedir. Cilt, eklem, gastrointestinal sistem (GİS) ve renal tutulum görülebilmektedir. Prognozu gastrointestinal sistem ve böbrek tutulumu belirlemektedir. GİS tutulumu olguların olan vakala- rın %2’sinde invajinasyon komplikasyonu görülebilmekte olup morbidite hatta mortalite nedeni olabilmektedir.

Metotlar: 4 yaş 7 aylık kız hasta bulantı, iştahsızlık, karın ağrı- sı şikayetleri ile kliniğimize getirildi. Anamnezinde bilinen bir hastalık öyküsünün olmadığı, yaklaşık 10 gün önce ateş ve boğaz ağrısı yakınmalarıyla başvurulan sağlık kuruluşunda antibiyotik ve ateş düşürücü reçete edildiği, tedavisinin 3. gününde bacakla- rında döküntü başladığı ve döküntülerinin giderek arttığı, son 3 gündür de giderek artan kusma ve karın ağrısının olduğu öğre- nildi. Özgeçmiş ve soy geçmişinde özellik yoktu. Genel durumu orta, vitalleri stabil olan hastanın fizik muayenesinde batında hassasiyet, alt ekstremite ve gluteal bölgede yaygın palpabl pur- puraları mevcuttu

Sonuçlar: Laboratuvar tetkiklerinde; hafif anemi dışında özellik yoktu. CRP: 8.8 mg/L ve GGK (+). Batın ultrasonografisinde 58 mm lik segmentte, en geniş yerinde 38 mm olarak ölçülen invaji- nasyon ile uyumlu görünüm raporlandı. Çocuk cerrahisi tarafın- dan opere edilen hastanın histopatolojisi; iskemi, nekroz, lenfoid hiperplazi şeklinde raporlandı. Klinik ve cerrahi takibi sonrası kli- nik ve laboratuvar bulguları düzelen hasta şifa ile taburcu edildi.

Olgu hastanemiz çocuk polikliniği takibine devam etmektedir.

Kararlar: HSP çocukluk çağında en sık görülen vasküliti olan HSP genellikle alt ekstremite ve gluteal bölgede palpabl purpura şeklinde cilt tutulumu başlar. Hastalığın prognozunu belirleyen sistem tutulumlarından GİS tutulumu; olgumuzda da olduğu gibi morbidite ve mortaliteye neden olabilen invajinasyon şek- linde komplikasyonlarla prezente olabilir. Bu bildiride HSP’li olguların nadir komplikasyonlarından invajinasyon kliniği ile prezente olabileceğine dikkat çekmek istedik. Ayrıca olguların dikkatli bir fizik muayane ile değerlendirilmeleri ve ailelerin hastalığın komplikasyonları açısından bilgilendirilmelerinin er- ken tanınmalarına da katkıda bulunacağını kanaatindeyiz.

Anahtar Kelimeler: İnvajinasyon, Henoch-Schönlein purpurası

P-015

Beta Laktam Grubu Antibiyoterapi Sonrası Gelişen Stevens-Jhonson Sendromu

Muhammed Eltaş

1

, Ahmet Kan

2

, Nuh Yılmaz

1

, Yılmaz Akbaş

1

, Çiğdem El

1

1Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Hatay

2Hatay Devlet Hastanesi, Çocuk Allerji ve İmmünoloji, Hatay Deneyim ve hedefler: Stevens-Johnson Sendromu; vezikülobül- löz cilt lezyonlarıyla karakterize en az iki mukozal alanın tutul- duğu ani başlangıçlı, sıklıkla kendini sınırlayan bir hastalıktır.

Etiyolojide özellikle ilaçlar, çeşitli enfeksiyon ajanları, malignite, bağ dokusu hastalıkları yer almaktadır. Spesifik tedavisi yoktur.

Neden olan ajandan uzaklaşılması ve semptomatik-destek teda- visi ilk olarak uygulanacak tedavi yöntemidir. Kortikosteroidler, intravenöz immünglobulinler, immunsupresif ilaçlar, hemodi- yaliz, plazmaferez, hiperbarik oksijen uygulamaları diğer tedavi seçeneklerini oluşturur. Bu bildiride; alt solunum yolu enfek- siyonu tedavisi sırasında gelişen Stevens-Johnson Sendromu olgu sunmayı amaçladık.

Metotlar: 5 yaş 3aylık erkek hasta ateş, oral alım bozukluğu, ağız içinde ve tüm vücutta yaygın döküntülerle kliniğime getirildi.

Anamnezinde, yaklaşık 10 gün önce başlayan öksürük ve ateş yakınmaları başvurduğu sağlık kuruluşunda pnömoni tanısıyla beta laktam grubu antibiyotik reçete edildiği, tedavinin ikinci gününde döküntülerinin başladığı, tüm vücutta görüldüğü, ate- şinin devam ettiği öğrenildi.

Sonuçlar: Hastanın özgeçmişinde ve soy geçmişinde bir özellik yoktu. Başvuru esnasında ateşi 38 °C olan hastanın fizik muaye- nesinde tüm vücutta yaygın hiperemik, maküler ve makülopa- püler döküntüler, oral mukozada hiperemik ve ülsere lezyonlar, anal mukoza ve perinede hiperemik lezyonlar görüldü. Hastaya ateş düşürücü verildi. Çocuk alerji immünoloji departmanında da değerlendirilen hastada Steven Johnson sendromu düşünül- dü. Takip ve tedavi için pediatri yataklı servisine yatırılan hasta- nın kullanmakta olduğu ilaçları kesildi ve 5 gün IVIG tedavisi ve- rildi. Tedavi sonrası döküntüleri ve mukozal lezyonları geriledi.

Klinik ve laboratuvar bulguları düzelen hasta şifa ile tabucu edildi Kararlar: Stevens-Johnson Sendromu olguların %3-18’inde ölü- me yol açmaktadır. SJS’nin nadir görülen ancak hayatı tehdit eden bir hastalık olduğu ve sık kullanılan ilaçlara karşı da gelişe- bileceği, erken tanı, uygun ve hızlı tedavinin mortalite ve mor- biditeyi azaltabileceğine dikkat çekmek istedik. Ayrıca, pediatri pratiğinde sık kullanılan ilaçlar reçete edildiklerinde ebeveynle- rin ilaç komplikasyonları hakkında bilgilendirilmelerinin, olgu- ların erken tanınmalarına, erken tedavi almalarına ve morbidite ve mortaliteyi engelleyebileceği kanaatindeyiz

Anahtar Kelimeler: Beta laktam, Stevens-Jhonson sendromu, antibiyoterapi

(9)

P-016

Trakeobronşial Yabancı Cisim Aspirasyonu ve Tanı Karmaşası

Süleyman Mengüllüoğlu

1

, Mehmet Emin Çelikkaya

2

, Çiğdem El

1

, Ahmet Atıcı

2

, Senem Yüksel

1

, Bülent Akçora

2

1Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Hatay

2Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı, Hatay

Deneyim ve hedefler: Yabancı cisim aspirasyonu; özellikle oyun çağı çocukluk döneminde sık karşılaşılan, tekrarlayan alt solunum yolu çocukluk çağında özellikle 3 yaş öncesinde sık görülen, mor- bidite ve mortalitesi yüksek olan pediatrik acillerden biridir. Özel- likle de aspirasyon öyküsü olmayan ve ana bronşlarda olmayıp akciğer grafilerinde bulgu vermeyen yabancı cisim aspirasyonları çocuklarda tekrarlayan akciğer enfeksiyonlarına neden olabil- mektedir. Bu bildiride; akut aspirasyon öyküsü olmaması nedeni ile tekrarlayan solunum yolu enfeksiyonu tanısı ile tekrarlayan tedaviler alan olgu sunumu ile akılıda tutulmazsa kolayca atla- nabilecek yabancı cisim aspirasyonlarına dikkat çekmek istedik.

Metotlar: öncesinde bilinen bir hastalığı olmayan 18aylık erkek olgu yaklaşık 2 haftadır devam eden, tedavilere yanıt vermeyen solunum yolu yakınmaları ile kliniğimize getirildi. Anamnezin- de yakınmalarının iki haftadır başladığı, 3 kez sağlık kuruluşuna başvurulduğu, bronşiolt ve pnömoni tanıları ile 2 defa oral te- davi ve bir kez de hastane yatışı ile parenteral tedavi başlandığı ancak yakınmalarının devam ettiği öğrenildi. Özgeçmişi ve soy geçmişinde özellik yoktu.

Sonuçlar: Fizik muayenesinde genel durum orta, bilinç konfü- ze, dispneik hastanın; vücut ısısı: 38.5°C, KTA: 118/dk, solunum sayısı: 32/dk, dipneik, subkostal retraksiyonlar ı (+), pulmoner oskultasyonunda sağ akciğerde solunum sesleri belirgin şekil- de azalmıştı. Laboratuvar tetkiklerinde; hemoglobin 13.5 gr/dl, MCV: 84.2 fl, beyaz küre 25.200/mm3, trombosit 450.000/mm3, periferik yayması %73 nötrofil, %20 lenfosit, CRP: 48.2 mg/dl, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri olağandı. Akciğer grafi- sinde; sağ akciğerde havalanma artışı ve interkostal aralıkta artış gözlendi. Anamnez, klinik ve tetkikleri ile trakobronşial yabancı cisim aspirasyonu düşünülen hastanın rijid bronkoskopisinde sağ akciğer ana bronştan havuç parçası çıkarıldı.

Kararlar: Trakeobronşial yabancı cisim aspirasyonlarının ta- nısında anamnez en önemli basamak olsa da akut aspirasyon öyküsünün olmadığı ya da akciğer havalanmasını etkilemeyen lokalizasyonlardaki asipirasyonlarda tanı güçleşmektedir. Özel- likle de oyun çağındaki çocukların çevreleriyle iletişimin yolu olarak ellerine alabildikleri cisimleri ağızlarına almaları gerçeği bu yaş grubunda, uzamış-yineleyen solunum yolu bulgularının ve tedaviye yanıtsız solunum yolu enfeksiyonları varlığında tra- keobronşial yabancı cisim aspirasyonları mutlaka düşündürme- si gerektiği kanısındayız.

Anahtar Kelimeler: Pnömoni, yabancı cisim, aspirasyon

P-017

Akut Hidrosefali Nedeni Olarak Lenfoma

Süleyman Mengüllüoğlu, Yılmaz Akbaş

1

, Çiğdem El

Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Hatay

Deneyim ve hedefler: Hidrosefali, beyin omurilik sıvısının (BOS) dolaşımında ya tıkanma ya da BOS yapımı ve emilimi arasın- daki dengenin bozulmasına bağlı olarak gelişen bir patolojidir.

Klinik olarak ventriküllerde genişleme ve kafa içi basıncın (KİB) artmasıyla seyreden bir tablo olarak karşımıza çıkar. Hidrose- falide etiyopatogenezin bilinmesi, risk faktörlerini belirleyerek uygun tedavi verilebilmesi açısından önemlidir.

Metotlar: 5 yaş 2 aylık Suriye’li erkek hasta, 112 ile Suriye’den entübe olarak kliniğimize getirildi. Anamnezinde; Suriye’de len- foma nedeni ile kemoterapi aldığı ve son bir yıldır kür sağlandı- ğı başka bilinen bir hastalığı olmadığı, bugün konvülziyonu ve sonrasında solunum arresti geliştiği, entübe edildiği öğrenildi.

Sonuçlar: Mülteci hastanın Suriye'deki tetkikleri beyin BT'si menenjit ile uyumlu raporlanmış, Lomber ponksiyonu yapılan hastanın BOS incelemesinde: hücre sayımında 40 lökosit gö- rüldü. Hastaya ampirik menenjit tedavisi başlandı. Beyin BT'si hidrosefali raporlandı. Klinik iyileşme gözlenen hasta ekstübe edildi. BOS kültüründe üreme olmayan hasta çocuk nöroloji ve beyin cerrahisi departmanları tarafından değerlendirildi, vent- riküloperitonal şant uygulandı. BOS sitolojisi sonucu lenfoma tutulumu ile uyumlu olarak raporlanan hasta çocuk hemotoloji ve onkoloji poliklinik takibine devam etmektedir.

Kararlar: Akut hidrosefali acil müdahale edilmesi gereken bir klinik bir tablodur. Olgumuzda gelişen akut hidrosefali tab- losunun menenjite bağlı olduğu düşünüldüğü ancak ayrıntılı anamnezinde nükseden lenfomaya bağlı akut hidrosefali geliş- tiği saptandı. Akut hidrosefali etiyolojisinde; lenfomanın santral sinir sistemi tutulumuna bağlı akut hidrosefali tablolarının geli- şebileceğini vurgulamak istedik.

Anahtar Kelimeler: Lenfoma, hidrosefali

(10)

P-018

Rotavirüs Gastroenteriti ve Perfore Apandisit Birlikteliği

Mehmet Emin Çelikkaya

1

, Aymen Hişmioğulları

2

, Ahmet Atıcı

1

, Senem Yüksel

2

, Bülent Akçora

1

, Rahşan Odabaşı

2

, Çiğdem El

2

1Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı, Hatay

2Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Hatay

Deneyim ve hedefler: Çocuklarda akut karın ağrılarının sık ve önemli nedenlerinden biri akut apandisit olup pediatrik aciller- dendir. Çocukluk yaş grubunda 1/3 oranında tipik bulgu verme- mesi bu olgularda tanı karmaşasına ya da geç tanılara neden olmaktadır. Mortalite ve morbiditeyi etkileyen en önemli faktör tanının gecikmesi ve karıştırılmasıdır. Tanıda en sık karıştırılan hastalıklar; gastroenteritler, üriner enfeksiyon, renal kolik, bili- yer sistem hastalıkları, mezenter lenfadeniti olarak sıralanabilir.

Tanının gecikmesi perforasyon, peritonit, apse oluşumu, sepsis ve ileusa neden olabilmektedir. Rotavirüs, beş yaş altında çocuk- larda akut gastroenteritin en sık etkenlerinden biridir ve şiddetli karın ağrısı, kusma, ishale yol açar.

Metotlar: 4 yaşında erkek hasta şiddetli karın ağrısı ve gastro- enterit yakınmalarıyla kliniğimize sevk edildi. Anamnezinde 5 gündür kusma ve günde 20’yi bulan sulu, sarı renkli, mukussuz ve kansız ishali ve karın ağrısı yakınmalarıyla sağlık kuruluşuna başvurduğu, tedavi sırasında yakınmalarının arttığı özellikle ka- rın ağrısının çok şiddetlendiği ve beslenemediği öğrenildi.

Sonuçlar: Fizik muayenesinde; genel durumu orta, ajite, septik görünümde, dehidrate, vücut ısısı: 38,3, KTA: 138/dk, palpasyon- da yaygın batın hassasiyeti ve defansı mevcuttu. Laboratuvar tetkiklerinde WBC: 17600/mm3, hemoglobin 10.8 g/dL, CRP: 167 mg/L, sodyum: 139 mmol/L, potasyum 3,2 mmol/L idi. Acil batın ultrasonografisinde intestinal anslar arasında minimal serbest mayi ve sağ alt kadranda subhepatik alana uzanım izlenen 40x40 mm’lik yoğun içerikli kistik görünüm gözlendi şeklinde rapor- landı. Klinik, muayene ve tetkikleri ile akut apandisit düşünülen hasta çocuk cerrahisi departmanınca konsulte edildi ve perfore apandisit ön tanısıyla acil appendektomi uygulandı. Postoperatif 10. günde şifa ile taburcu edildi. Olgu hastanemiz çocuk cerrahisi ve sağlam çocuk polikliniklerinde takiplerine devam etmektedir.

Kararlar: Akut karın nedenleri arasında önemli bir yere sahip olan akut apandisit olgularında özellikle eş zamanlı gastroin- testinal patolojilerin olması durumunda geç tanılar istenmeyen komplikasyonlara yol açabilmektedir. Olgumuzda olduğu gibi gastroenterit tablosunun eşlik etmesi geç tanıya ve komplike apandisite sebep olabilmektedir. Sık pediatrik acillerden olan akut karın ağrılı olgularda yakın klinik takip ve klinik düzelme- nin olmadığı durumlarda ileri tetkiklerle cerrahi nedenlerin dış- lanması gerektiği kanısındayız.

Anahtar Kelimeler: Rotavirüs gastroenteriti, perfore apandisit

P-019

Parvovirüs B19 Enfeksiyonu İlişkili Jeneralize Peteşi

Coşkun Fırat Özkeçeci, Ahmet Bolat

Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

Deneyim ve hedefler: Parvovirus B19 enfeksiyonunun klinik prezentasyonu, ‘tokatlanmış çocuk’ görünümünden hayatı teh- dit eden durumlara kadar değişmektedir. Parvovirüs B19, pete- şiyal ve purpurik döküntülerle nadir de olsa ilişkili olabilir. Bir çok vaka fokal dağılımlı döküntü olarak bildirilmiştir. Parvovirüs B19 enfeksiyonunun serolojik ve patolojik kanıtı olan, yaygın pe- teşiyal döküntüleri ve purpurik döküntüsü olan 12 yaşında erkek çocuk ile alışılmadık bir pediatrik olguyu tanımladık

Sonuçlar: Daha önce sağlıklı olan 12 yaşında bir çocuk, ateş ve tüm vücutta döküntü şikayetleri ile çocuk acil servisimize baş- vurdu. İlk olarak alt ekstremitelerde kaşıntı, ardından gluteal ve inguinal bölgedeki peteşiler ile karakterize döküntüler ortaya çıkmış. Ateş, döküntüden 2 gün önce başlamış ve halen devam ediyor. Fizik muayenede, hastanın genel durum orta, 40.2°C ak- siller vücut sıcaklığı vardı. Yüz ve boyun hariç distal ekstremite- lerde ve kalçada daha belirgin olmak üzere tüm vücutta peteşi ve purpuralar ile sert damakta ekimotik lezyon vardı. Dudakla- rında eritem, kuruluk ve çatlama gibi değişiklikler vardı. Hafif hepatosplenomegali dışında diğer sistemik fizik muayene nor- maldi. Lökopeni, lenfopeni, trombositopeni vardı. Artmış CRP vardı. Cilt biypsisinde yüzeyel dermiste perivasküler lenfositik infiltrasyon ve üst dermiste melanin inkontinansı mevcuttu.

periferik yaymada açıklanamayan trombositopeni, atipik bir kaç lenfosit mevcuttu. literatür taraması sonucu Parvovirüs B19 en- feksiyonu düşünülerek. Parvovirüs B19 IgM ve Parvo PCR çalışıl- dı. Her ikisi de pozitif olarak sonuçlandı. Takibinin 6. gününde tedavisiz iyileşti ve taburcu edildi. takibin 1. ayında yakınmasız takip ediliyor.

Kararlar: Bulabildiğimiz araştırmalar sonucunda dünyada 13 vaka dökümante edilmiş bizim hastamız dünyada 14. ve Türki- ye’de 2. vaka ancak bu vakaların sayısının daha fazla olduğunu tahmin ediyoruz. Lökopeni ve trombositopeni olan hastada je- neralize döküntü varsa meningokokkal menenjit, hematolojik malignite, sepsis, anafilaktoid purpura gibi hayati riskli oluştu- ran yanlış tanılar koymadan önce parvovirüs B19 enfeksiyonu çocukluk yaş grubunda mutlaka düşünülmelidir.

Anahtar Kelimeler: Jeneralize peteşi, parvovirüs, ateş

(11)

P-020

Ciddi Komplikasyonlara Neden Olabilen Nadir Bir Sendrom:

Saç-İplik Turnike Sendromu

Adnan Barutçu

Halfeti Devlet Hastanesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği, Şanlıurfa

Deneyim ve hedefler: Saç teli veya iplik gibi yabancı cisimlerin el, ayak parmakları ya da genital organ gibi uzuvların etrafında dolanarak dolaşım bozukluğuna yol açmasına saç-iplik turnike sendromu (SİTS) adı verilmektedir. SİTS sıklıkla bebeklerde gö- rülen nadir bir sendromdur. Erken tespit edilmezse, etkilenen vücut kısmında birkaç saat ile haftalar içerisinde iskemi sonrası nekroz gelişebilmektedir. Bu çalışmada ailesi tarafından sürekli ağlama, huzursuzluk, ateş, ayak parmağında şişlik ve kızarıklık fark edilerek hastanemize getirilen bir SİTS olgusu sunulmuştur.

Metotlar: 7 aylık kız hasta, ilk başvurusunda acil servisimize bir gün önce başlayan ateş, sol ayak ikinci parmakta şişlik ve kıza- rıklık yakınmaları ile getirilmiş. Tetkiklerinde WBC: 15300/mm3, Hgb: 9,1 g/dL, Hct: %28,2, Platelet: 310000/mm3, CRP: 8 mg/L (N:0-5) olup diğer biyokimya ve tam idrar tetkikleri normal sı- nırlarda saptanmış. Yumuşak doku enfeksiyonu tanısı konulmuş ve aileye diş de çıkardığı, ateş ve huzursuzluğun buna bağlı ola- bileceği söylenip topikal mupirosin ve parasetamol süspansiyon tedavileri reçete edilerek hasta taburcu edilmiş. Ertesi gün po- likliniğimize sürekli ağlama, huzursuzluk, ayak parmağında kı- zarıklık ve şişlikte artış şikayetiyle tekrar başvuran hastanın fizik muayenesinde sol ayak 2. parmak distal falanksta şişlik, hipere- mi, ısı artışı mevcut olup, bunun dışında tüm sistem muayene- leri doğaldı. Dikkatlice bakıldığında ayak parmağına dolanmış olan saç teli fark edilerek çıkarıldı ve parmak serbestleştirildi.

Kapiller dolum zamanı normal idi. Başlanmış olan topikal an- tibiyoterapiye ek olarak oral sefazolin sodyum, metronidazol ve analjezik-antiinflamatuar tedavi ile taburcu edildi. Günaşırı po- liklinik takibine çağrılan hastanın bir hafta sonraki kontrolünde parmağın tamamen normale döndüğü görüldü. Aile tekrarların önlenmesi konusunda bilgilendirildi.

Sonuçlar: SİTS nadir görüldüğünden hekimler tarafından gözden kaçırılabilen, sürekli ağlayan huzursuz bir bebekte akla gelmesi gereken bir durumdur. Ayırıcı tanıda selülit, erizipel, böcek sok- ması, travma ile karışabilir. Erken tanı konulup tedavi uygulan- mazsa tutulan organın nekrozuna ve otoamputasyonuna neden olur. Genellikle kaza ile (tesadüfen) olduğu düşünülmekle birlikte hijyen eksikliği ve çocuk istismarı da mutlaka akılda tutulmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Bebek, saç-iplik turnike sendromu, ayak par- mağı

P-021

Amebiyazisli Bir Hastada Akut Apandisit!

Hacı Ballı

1

, Cemil Oktay

2

, Musa Abeş

3

, Mehmet Emin Parlak

1

1Adıyaman Üniversitesi, Çocuk Hastalıkları Anabilim Dalı, Adıyaman

2Adıyaman Üniversitesi, Radyoloji Anabilim Dalı, Adıyaman

3Adıyaman Üniversitesi, Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı, Adıyaman Deneyim ve hedefler: Amebiyazis, Entamoeba histolytica (E.

histolytica)’nın sebep olduğu, bağırsaklarda görülen protozoal hastalıklardan biridir. Gelişmekte olan ülkelerde Amebiyazis görülme sıklığı oldukça fazladır. Amebiyaz, dünyada sıtmadan sonra en fazla ölüme neden olan hastalık olarak bilinmektedir.

Bununla beraber amebiyazis nadir olarak akut apandisit nedeni olabilmektedir. Amebiyazis ile başvuran hastalarda akut apandi- sitin akılda tutulması hedeflenmektedir.

Sonuçlar: Amebiyazis akut apandisitin nadir bir nedeni olabil- mektedir.

Kararlar: Amebiyazis ile başvuran hastalarda karın ağrısı devam ediyor, takipte düzelme olmuyorsa akut apandisit gelişebileceği unutulmamalıdır.

Anahtar Kelimeler: Apandisit, gastroenterit, amebiyazis

P-022

Romatolojik Hastalıkları Taklit Eden Cıva İntoksikasyonu Olgusu

Muhammed Aydın, İshak Arslan

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul

Deneyim ve hedefler: Cıva intoksikasyonu, birçok sistemi etki- leyebilmekte ve bulguları farklı hastalıklarla karışabilmektedir.

Romatolojik açıdan değerlendirme için yönlendirilen ve cıva intoksikasyonu saptanan olgu sunulacaktır.

Metotlar: On beş yaşında erkek hasta yaklaşık kırk gün önce ateş, döküntü şikayetiyle dış merkez başvurusunda kızamık tanısıyla takip edilmiş. Bir ay sonra eklem ağrıları gelişmesi üzerine tet- kik edilmiş, tam kan sayımı, karaciğer ve böbrek fonksiyon test- leri normal saptanmış. İdrar tetkikinde nefrotik düzeyde pro- teinüri saptanması nedeniyle bakılan C3, C4 değerleri normal, ANA ve HLA B27 negatif sonuçlanmış. Hipertansiyon, döküntü ve eklem ağrıları şikayetleri sebat edince romatolojik hastalık ön tanısıyla tarafımıza yönlendirilmişti. Başvuru muayenesin- de genel durumu iyi, nörolojik değerlendirmesi normaldi. Kan basıncı değeri 140/100 mmHg (>95. persantil) saptandı. Kardiyo- vasküler ve solunum sistemi muayenesi doğaldı. Her iki elde ve gluteal bölgede belirgin, tüm vücutta yaygın basmakla solma-

(12)

yan, ciltten kabarık olmayan eritematöz döküntüler mevcuttu.

İzleminde ajitasyon, bilinç düzeyinde dalgalanma ve ardından başta ve sağ üst ekstremitede fokal karakterde atım tarzında nöbet gelişti. Antiepileptik tedavi başlandı, MR incelemesinde bilateral oksipitoparietal bölgede sinyal artışı saptanan hasta posterior reversible ensefalopati sendromu (PRES) ön tanısıyla yoğun bakım izlemine alındı. İki günlük yoğun bakım takibi sonrası bilinç düzeyinin ve kan basıncı değerlerinin stabil sey- retmesi üzerine izlemine acil serviste devam edildi. Öykünün derinleştirilmesiyle şikayetlerinin başlama zamanında diğer aile bireylerinde de benzer döküntü, halsizlik ve alt ekstremi- telerde yanma, karıncalanma hissinin olduğu fakat yaklaşık bir hafta sürerek geçtiği öğrenildi. Toksik madde maruziyetinden şüphelenilen ailenin parlak, akışkan maddeyle temasının oldu- ğu öğrenildi.

Sonuçlar: Hipertansiyon ve vaskülitik cilt bulgularıyla başvuran hastalarda cıva intoksikasyonu akla gelmelidir. Tanının konula- bilmesi için ayrıntılı bir öykü şarttır. Çevredeki diğer bireylerin de maruziyet açısından sorgulanması gerekmektedir.

Anahtar Kelimeler: Ensefalopati, vaskülit, cıva

P-023

Karın Ağrısıyla Başvuran Hastada Sürpriz Tanı: Ergen Gebeliği

Ayşegül Şahiner, Alper Oğlakcıoğlu, Zeynep Dinçer Ezgü

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi, Yenimahalle Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniği, Ankara

Deneyim ve hedefler: Ergen gebeliği, doğum sonuçlandığın- da 10-19 yaş arasında olan kişinin gebeliği olarak tanımlanan hem tıbbi hem de sosyal bir sorundur. Kadının bedensel, ruhsal ve sosyal açıdan gelişimini tamamlamadan gebe kalması du- rumunda hem anne hem de bebek olumsuz etkilenmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü her yıl 16 milyon ergen gebeliği olduğu- nu tespit etmiştir. Ülkemiz 199 ülke arasında ergen doğurgan- lık hızına göre büyükten küçüğe yapılan sıralamada 113. sırada yer almaktadır. Her gebeliğin istemli ve her doğumun güvenli olduğu, her genç insanın potansiyelinin değerlendirilebildiği bir ortam hedeflenmektedir. Burada hastanemize karın ağrısı yakınmasıyla başvurup gebelik tanısı alan bir ergen kız hasta sunulmuştur.

Metotlar: 14 yaş yaşında kız hasta hastanemiz Çocuk Acil Servi- sine karın ağrısı yakınmasıyla başvurdu. Hastanın öyküsünden şikayetlerinin 1 gün önce başladığı, karın ağrısına eşlik eden bulantı-kusma, ateş, ishal, idrar yaparken yanma şikayetlerinin olmadığı öğrenildi. Yapılan fizik muayenede vücut ısısı 36.20C, kan basıncı 120/80 mmHg, nabız 70/dk, solunum sayısı 20/dk, oksijen saturasyonu 95 mmHg olarak ölçüldü. Batın muayene- sinde distansiyon ve istemli defans saptanırken, rebound görül- medi. Bağırsak sesleri normoaktif olarak gelen hastanın diğer muayene bulguları olağandı. Özgeçmiş ve soygeçmişinde özel- lik yoktu. Hastanın laboratuvar incelemesinde WBC: 11260/mm3,

Hgb: 12.2 gr/dL, Htc: %36.9, MCV: 81.9, PLT: 258000/mm3, CRP:

3.10 mg/dL olarak saptandı. Hastanın yapılan tam idrar anali- zi ve diğer kimyasal parametreleri normaldi. Hastanın çekilen ayakta direkt batın grafisinde fetüse ait kemik yapıları izlenme- si üzerine istenen ß-HCG değeri 31351 mIU/ml olarak görüldü.

Hasta adli raporu tutularak çocuk izlem merkezine devredildi.

Sonuçlar: Yüksek riskli gebelik olarak tanımlanan ergen ge- beliği önemli bir morbidite ve mortalite nedeni olduğundan önlenmesine yönelik programlara öncelik verilmelidir. Ergen gebelerin fiziksel ve psikolojik yönden değerlendirilmesinde, bakım gereksinimlerinin saptanmasında, eğitim ve danışmanlık hizmetlerinin verilmesinde sağlık çalışanlarına önemli görevler düşmektedir.

Anahtar Kelimeler: Gebelik, karın ağrısı, adölesan

P-024

Aspirasyon Düşünülen Hastada Sadece Öksürdüğü Anda Yedikleri mi Suçlu?

Emre Sefa Gültekin, Mehmet Kenan Kanburoğlu

Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Rize

Deneyim ve hedefler: Çocuklarda yabancı cisim aspirasyo- nu nispeten sık rastlanan bir durum olmakla birlikte, 1 yaş altı çocuklarda nadir, 1-4 yaş arasındaki çocuklarda ise vakaların

%80’ini oluşturmaktadır. Çocuk acil servislerinde bu vakalar değerlendirilirken semptomlar görüldüğünde tüketilen besin- ler sorgulanır, hastanın genel durumu ve fizik muayenesi ya- pıldıktan sonra hastalar takip edilir veya bronkoskopi yapılması için gerekli birime sevk edilir. Ancak öykü alırken dikkatimizi beslenme anındaki içeriklere odaklanmamız ve çocuklarda sık karşımıza çıkan bir sorun olan ağızda besin bekletmeye bağlı yanlış değerlendirmemiz nedeni ile yabancı cismi yanlış değer- lendirmeye yol açabilmektedir.

Sonuçlar: Yabancı cisim aspirasyonuna bağlı olarak müdahale gecikmesi durumunda komplikasyonları şiddetlenebilen bir durumdur. Hastamız susamsız simit yerken öksürmeye başla- mış, yabancı cisim aspirasyonu şüphesi ile izleme alındı, aspire edildiği düşünülen simit parçası için bronkoskopi yapılmayan hasta bronkodilatatör ve oksijen desteği ile kısmi rahatlama olması nedeni ile izlemi devam ettirildi ancak solunum sesinin tek taraflı azlığı ve duyulan ronkus nedeni ile alt solunum yolu enfeksiyonu açısından antibiyotik eklenen hastanın izleminin ikinci gününde solunum sıkıntısının klinik olarak rahatlama- ması ve cilt altı amfizemi gelişmesi üzerine yapılan rijit bron- koskopide marul parçası çıkarıldı. Bronkoskopi sonrası kliniği hızla düzelen hasta cilt altı amfizeminin de düzelmesi ile ta- burcu edildi.

Kararlar: Yabancı cisim aspirasyonu iyi bir öykü ile değerlen- dirilmeli, şüphenin devam ettiği durumlarda kontraendike bir

Referanslar

Benzer Belgeler

• Elektrofizyolojik çalış alarda otor ileti hızı yavaşlar ve nadiren duyusal nöropati de eşlik ede ilir... HNPP

 Organ fosfat Zehirlenme Bulgularını ve Yaklaşımını Bilmeli Ders Adı Akut İshal ve Dehidratasyonu Olan Çocuk Hasta ÇSH_T46 Öğretim Üyesi Doç.Dr.

Hastalığın seyri açısından ketoasidoz ile başvuran Tip 1 DM'li olgularda antikor pozitif olması beklenirken, çalışmamızda diyabet antikorları negatif olan

Hasta Başı Eğitim (Tüm Öğretim Üyeleri) 15.45-16.30. Pratik Eğitim

pH'daki çözü ürlüğü, ATLS'de idrarı pH'ı ı 7- 7.5 hedefle esi gerektiği i gösterir.. • Genel olarak, ksantin en az çözünen purin metabolitiyken, ürik asit alkalik

subklinik kardit hem dü şük hem de orta ve yüksek riskli topluluklarda majör bulgu olarak kabul.

Çocuk refahı çalışanları; çocuk koruma sistemi (ÇKS) aracılığıyla çocukların gereksinimlerinin karşılanmasında aile yanında diğer sosyal ve çevresel sistemler

İstanbul Sağlık Bakanlığı Bezm-i Alem Vakıf üniversitesi Tıp fakültesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi