• Sonuç bulunamadı

JOURNAL OF PHILOSOPHY - SCIENCE RESEARCII

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "JOURNAL OF PHILOSOPHY - SCIENCE RESEARCII"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

FELSEF E - Bİ LİM ARAŞTIRM A LARI

JOU RNA L OF PHILOSO PHY - SC IENCE R ESEARC II

12

EKİM 2007

Kati b

Çelebı (Ressam

M ün if

Fchiın)

BU SAYI

ÖLÜMÜNÜN ÜÇYÜZELLiNCi YILDÖNÜMÜNDE BÜYÜK TÜRK BiLGiNi KATi B ÇELEBi'YE

iTHAF

OLUNMUŞTUR.

ISSN 1303-3387

(2)

MANEVİY A TTN FENOM ENOLOJİ S İ

İLK BAS ILIŞININ İKİYÜZÜN C Ü YlLDÖNÜMÜ

Ş.

Teoman

Duralı

System

4tr

W i s s e n s ch a f t

Oe. Wllh. Pr. Heret

o~. .. ,.,..., .... •• ~ .. J.,..

... w• ...,., ,.,..._,,,. "··· ...

.:...,

...

0.••~

""" .. ..._

~

Enter Tbell •

...

Phlnomenologie des Oelstes.

B••••rr n4 Wtrıhrr.

••7Joup1t Aotoe Ooebhroll,

ııo7.

Prof. Dr. Istanbul Ünivcrsnesı. felsefe Oöllimii.

Kmndgub/11[/ F•l•f!lt·Btflm Ara~ tırmn/arı l)tr~lst. Snyt 12. Ekim 211117 • .r Y·/6

(3)

10 Ş Ttomcın Durnit

The Twn-hundrcdth Annivcrsary of the First Publ

icaıion

of Tl lE PllENOMENOLOGY OF SPIRIT

Full

Tiılc:

"Systt:m

otSciı.:ncc:

Firsl Part, the Plumomenology ofSpidf'.

ABSTRACT

This work is a

monumcnı

to metaphysics and /legefs

masıcrpiccc.

lt expounds the cpitomc of the spcculativc

meıaphysıcal

system and dcals mainly with the occurrcnce of

conscıousncss

out of the historieal development of the mind - the Gennan word Ocist has connotations of both 'spirit' and 'mind' in !-:.nglish. lt lrcaL<; the principal questions likc

spırıt,

mind,

conscıousncss,

sclf- consciousness,

hıstory, <.:ivilizaıion-

of

ınctaphysic.:s,

cthics, politics and reintroduces

phılosophy's

ancicnt method of

dıalcctics wılh

a new facc-lifl. All thcsc facturs cause

"Llıe

Phenomenolog; of Spirit'

ıo

bccomc the milesione of Gcm1an idcalism in parti cu lar and, in a mo re general sense, the modern European history of philosophy.

"The Phenomcnolog; ofSpmr isa notoriously complcx and evcn, if wc may dare

to

say

S(),

the most complicatcd piccc of reading in philosophy, so

ınuch

sn that 1/cgcts

conıemporanemıs out-and-ouı

advcrsary, the grcat German philosophcr Arthur Sc/mpcnlwuc!; madc the harshcsl possiblc

comnıcnlary

on .. the

Plıc:nommolog;

of Spirit':

.. 1 f 1 wcre to say thatthe so-ca ll ed philosophy of this fellow Hcgcl isa co lossal piccc of

ınysti

fication which w ili yel

provıdc

posteri[)' w ith an inexhaustiblc

ıhcmc

for

laughıcr aı

our times, that

ll ıs

a pseudo- philosophy paralyzing all mental powcrs,

stiOıng

all rcal thinking, and, by the most outragcous

mısuse

of language,

puuıng ın

its placc the most hollow and scnsclcss, thoughlless, and, as is confinned by its success, most stupcfYing vcrbiagc, 1 should be quitc right. Furlhcr, if 1

wcrc to say that this summus philosophus

ı

...

ı

scribblcd nonscnsc

quiıe

tmlike any mortat bcforc him, so that whocvcr could rcad his most culogizcd work, the so-ca ll cd •· Phc.: ·nomcnology ot the Mind', without feciing as if he wcrc in a madhousc, would qualify as an in ma tc for /Jcd/om, 1 should be no less

righı."

i\ rthur Schc>pcnhau"·r. ··on the Bast:\ · ofMomlllj', pp 15- 16.

Keywords: Philosophy. mctaphysics,

spiriı/mınd. dıalcctics,

history.

cthics, politics, scicncc.

ÖZET

ilk

basılışının

iki yüzüncü

yılını ıdrak ettiğimi;

eser, llcgcl'in, spcküla-

(4)

Mfiiii'Vfylitw FciJflmemılojiri ll

tif

metafıziğc

ait zihnin(Geist), tarihi

gelişimin araştıran başyapıtıdır.

Eserde,

merafiziğin

ruh, zihin, bilinç, öz-bilinç. tarih ve medeniyet gibi temel

kavramları yanında

ahlak, siyaset ve kadim felsefenin diyalektik yönteminin yeni bir incelemesi

yapılır.

Bu özellik leriyle eser, özelde Alman idealizminin genelde Avrupa felsefesinin

köşe taşlarından

biri

olmuştur. Öte yandan Alman fılozofu Arthur Schopcnhauer'un de işaret

ettiği

gibi son derece girifl olan eser, felsefede

okunınası

en zor

yapıl­

lardan birisidir.

Anahtar sözler: rclsefc, metafizik, dialcktik, mancviyat, maddiyat, ta- rih, ahlak, siyaset, bilim.

(1) "M1weviyatm Fennmenolojis/' ne

anlaşılmaz

yahut en

azından

er-

babı anlıyorsa

bile, çetin ceviz bir terkip! Niye? Görülenler (fenomen) ya- hut duyumlanabilirliklcr (aisthcsis)

dünyasını

göz önüne serme dcrdinde

değil ı..le

ondan.

Görülür- duyulur cinsten olup bitenler

dünyasına

gerçeklik diyoruz.

Görülür-duyumtanır

ölçülüp biçilcbilir

olayların dnldurduğunu düşündü­

ğümüz

topyekun uzam (Fr extension) evrendir (univers). Peki, bu evren Lek

başına

ilksizliktcnberi varolup

sonsuzilığa

akan sürcçmidir?

Galilei-Dcscartcs-sonrası Yeniçağ

maddecilik- mekanikcilik dünya- tasavvuru evren ilksiziikten

sonsuzluğa

yol alan maddi-mekanik süreçler bütünüdür. Her süreç, belli bir 'selef - süreç'ten, genellikle, kendi yol

açtığı

bir 'halef - sürec 'e değişip dönüşmektedir. işle, Gcorg Friedrich Wilhelm He gel ( 1770 - I 831 ),

bahsettiğimiz Yeniçağ

dünyatasavvuru i Ic

-görüşüne karşı çıkmış,

seçenek bir felsefe (-bilim diycmiyoruz) ortaya koymak is-

temiştir.

(2) Izini geçmişte Orrtaçağın klasik devrine değin gerisin geriye i:tlc- ycbildiğimiz Alman felsefesi mistiklikten rnetafiziğc

1

doğru yol almıştır.

Metaliziğİn

en

koyıılaştığı, yoğunlaştığı döneınierde

bile, mistiklik kendini

duyurmağa

devam

etmiştir.

Melafiziğin baş

belirleyicisi

akıl, arı

duru

gidinıli düşünme akışı

ilc onun verimi olan tcmcllcndirilmc ile delillcndirilmcye

açık düşünceyi

bo-

şandırır. Metafı7.iğin

tersine mistikliktc

akıl, farklı

seviyedeki dlizlcmlere (for platc-formc) iner yahut

çıkar;

yani hep ön planda bulunmaz. Daha da önemlisi, mistiklikte hakikata dair bilgi (irfan) vehbi olarak görülür, kabul edilir. Buna

karşılık

metafizikte

gerçekliğe

ve hatta

kısmen

de olsa, hakikata

ilişkin

bilgiler, kcsb1dir.

Mistikliğin, metafıziğe bulaşmasından

ortaya

çıkan çığıra

idealism

1 Büyük Allıeri (Aibcrtus Mngnus. 1200 12801. Mcı:~rcr /;ckharl von lloclıhcım ( 1260 1328).

Kucs'li Nikolmıs(von Ku..:s· 1401 14M)

(5)

12 Ş Teomtın /)urtılt

demek yerindedir. İdealisı felsefe tarzı, spekulativ mcıafitik sisteme odak-

lanmıştır.

Filvaki

posiıiv tavırlı filosof-bilimadamına

spckulativ metafizik kabule

şiiyan değildir.

Nitekim bunun delilini lmmanucl

Kantın

{1 724 -

1804) "Salt Akim

I::lt.:ştli"ifl'nin ·'Giriş"inde

buluyoruz. " ...

Mcıalıziğin

csiıs gayesi doğrultusunda ldealismin, nice masum gözükürsc götüksün -

aslında

hiç de öyle olmamakla birlikte-

evvclcmırde

içimizeleki duygunun bile, bilgi mal/.cmesini kendisinden

devşirdiği dışımıtda~i ~eylcrin varlı­

ğını

düpedü7 inanç konusu

kılması, dışımı7dakilcrin varolduğunu şüpheyle karşılayanlara

da tatmin

cdicı kanıtlarla karşı çıkamaması,

gerek felsefe gerekse insan aklı iç ın bir rctiilcttir. . .'' -XXXIX.

2

Eckart Ustadan sonra mistiklikten

metafiziğc doğru

yol alan, öncelikle de Büyük Albcrftcn itibaren biçimlencn Alman

felsefesının hakım

rengi.

idealist

olmuştur.

Bu

mistiğimsi

idealist

özelliğiyle

Alman felsefesi, Fars lilosofu Şehabeddiin Sülırcvcrd!'nin ( 1154- 1191) başını çektiği işrakiyc

çığrırı

ile Ispanya

doğumlu

Arap iilosofu Muhiddln ibn /\rabi {1165

1240) gibi, islam felsefesinin bir kesimi hariç, Batılı gelenekler arasında

tektır,

Ölgündür.

Çağlar

boyu

mistik-idealisı

renginden

l~vla

bir

şey

yilir- mcyen Alman

metalitiğinin şahikasını ··Mancvıyatın

Fcnomenolojisi''

te~­

kil eder Daha

kitabının başlığıyla

lfegcl,

maddecilcşıp mckaniklcşcn

Ye-

niçağ Batı

Avrupa medcmyeline meydan

okumu~tur.

Peki, mancviyat nedir'? Maddenin

açıklama

imkanlan çerçevesine ginneycn ne varsa, odur. 8u nedenle, bir

bakıma,

mancviyat, olumsuz bir

ıstılah/tcıim

görünümünü sergilemektedir.

l lareket eden yahut edebilen uzarnit

varolanın ıcınci

birimi maddedir.

Yinninci

yüzyıl başlarına değin

bahsi geçen birim, atom

şeklinde anılagclınmiş,

bilahare

atnm<ıltı

tanecikler onun yerini

almışlardır.

Mad- deye

dayanılarak girışilcn

nedensel

açıklamaların

çerçevesi dar olup bizleri 1.iyaclesiyle uzaklara

ıa~ımayıp

derinlere indinnet. M ane'

ıyaıa

gelince;

onun önü sonu yoktur. Bundan

dolayı geçınışin kalbuıiistü

mctafizikcilcn

varlık öğretisinde ınaneviyalı 'kaldıraç

·

niyetıne kullanmışlardır.

Mancviyaıcı idealisılerin

indinde maddenin

açıklama kapsamına

gir- mcyen ne varsa, maneviyanan

sayılmıştır. Gclgclelinı

onlar, bununla da

kalınaınışlardır. Gotıfricd

Wilhelm Leibnizin { 1646 - 1716), monad

öğre­

tisinde

yaptığı

üzrc, maddeyi de maneviyanan türelip onun

açısından açık­

lamağı denemişlerdir.

Nedir, öyleyse,

açıklayıcılık biibından

onu böylesine güçlü

kılan? Kı­

saca, görülür-duyulur, ölçülüp biçilir

şarılarla kısıılanmış olmayışıdır.

Dü-

şünmenin

konusu

varlık,

onun tümü

tamamı

da

alemdır.

ll an:ketc geçme dütlemimizi böyle

belırleyınce. varlığı

mutlak anlamda kaplam

kılmış;

dolayısıyla duyumlanabılirliklcr

evrenini de

varlığın

kaplarnma dahil

etmiş

Ayrıca bkz. fcoman Dum/J: "VdJtmm lktyii7ıincü Ytlind.1 frmlttt· t:n onemli Fiktr Bmtilortn- d.?n flmnin Mim:irt lmrnrlflut:! Ktmt' 1 An:ırk"n" Vl. "Kmndguhl/ijl'ıc, 12. Slyı, Istanbul, ekim 2007.

(6)

/vlautviytitiiJ F~nomr.noloji.ri 13

oluyoruz. Fakat, duyulur cinsten olmayanlar onun

kaplamındadır. Bunları

sadece

düşünüyoruz

yahut

düşünebiliriz. Şu

durumda

düşündüğümüz,

dü-

şüncbildiğimiz, duyuıniayıp duyurolayabildiğimiz

alemin

hakikatındandır.

'Alemin hakikatı maneviyiHlır. imdi ma nev iyat, hakikatı da gerçekliği de kapsar. Zira

onların

hepsi

düşünmeme

konu olur yahut olabilir.

Görüldüğü

gibi,

maneviyalın

birinci derecedeki devindireni (Fr dynamo)

düşünme

yahut

düşünülebilirliktir. Maneviyalı düşünmeden,

ondan daha fazla

açık kılan

yahut

Iabilen etken yoktur.

Duyumlanırlık,

'bu-dünya 'ya, bahusus yeryüzüne

ilişkindir.

Oysa

düşünebiiiriiğin

sonu

sınırı varmıdır?

Varsa bi-

le, kestirilcmez.

Düşünmenin çeşitli scviyeleıi

bulunur. En üstünü fclsefece

düşünmedir.

Aklın,

felsefe

düzleınindcki düşünüşü

dialektikle olur. imdi Hegcl, bizlere

yukarıda

bahsettiklerimizi

anlattıktan

sonra,

ınctafıziğin

yönteminin dialcktik

oiJuğunu bildinniştir. Maneviyalın düşünme

dokusunu dialektik

oluşturur.

Bunun da en bariz izhan fikirdir (idce).

Kantın bildirdiği

üzrc, fikir, salt

kavramdır.

Fikir,

şu

durumda algtdan

bağımsızdır. Kavramın algıyla

dolma-

sından

yahut

dotdurulmasından düşünce

ortaya

çıkar. işlemi

yürüten

akıl,

görünür

olayın

(phenomene)

karşısmda

edilgin

kalmayıp

etkindir.

Karşılaşı­

lan görünür olay, onu

düşünenden varlıkca bağımsız

olmakla birlikte, bilin-

ıneye

konu

olması

itibariyle

düşünene bağlmlıdır.

Hcgc!e göre,

düşünce, düşüncc-olmayanı yakalayıp

onun üstiine

katlanır

(übergreifl). Böylece

anlamdışı durunıda bulunan anlamlanır. işte, birtakım gök cisımlerine bakıp

onlara,

sözgelişi,

samanyolu diyerek

onları

zihnimizde

birleştiriyo­

rU?)sentczliyonız.

Varolan olarak varolmakla birlikte, ne tuhafbir

aykırılıktır

ki, o

varolanın

üstünde

düşünüp

onu

birleştirinı-lcınediğimiz 1

sentezlemedi-

ğimiz

takdirde onun 'at'

olduğunu

söyleyemeyiz.

Kimi

şeylerin varoluşu

görünürlüktc (phenomene)

verilmemiş

olmakla birlikte,

onları düşünerek

bilincimizde var

kılarız:

Din, ahlak, güzellik ilc matematik ölçüler gibi.

Dıştındaki şeylerin varolduğuna ilişkin inancım vadır.

O da, öz

varltğıma beslediğim inancı aydınlatıp pckiştirir.

Nitekim

Eflôtun' a

kalırsa, düşünce

dahi

düşünmenin

(V noezis noezeös) konusu

kılınabilir.

Bilinçlenme böyle

gerçekleşir.

Bi lincin konusu dünya,

katlanı­

larak

düşünmenin

verimidir. Bahsi geçen katlanarak

düşünme işleminin

yolunu

yordamını

çizense, daha önce

belirtildiği

üzrc, yönlcndiricisi ilc yöneticisi

akıl

olan dialcktik

yönleındir.

Kaıııllanmayı

bekleyen, taleb eden iddia, sav (thcse); onu

sınamak,

denetiemek üzrc 'karşı'dan gelense. karşısavdır (antilhese). ikisinin birbi- rini deneyip

sınamasından birleştirim

(synthese) ortaya

çıkar. Airlcştiriın,

sav ilc

karşısavın

birbirlerine

karşı

verdikleri ölüm

kalım savaşı;

birinin,

öbüıiinü

mahvetme müdidelesi

değil;

birbirlerini

sınayarak

tamir

çabası

olup

onarılmış dunımda

ikisini de

içleştire:rek aşar;

ve yeniden

karşısavını

bekler halde

savlaşır.

Dialektik

düşünme tarzı

ilc

hüneri/tekniği, ~ilemdeki

bütün

değerlerin,

evrendeki olaylar ilc süreçlerin, dünyadaki görünürlerin

açıklanıtp

bilinmmcsindc anahtar mesabesindedir.

(7)

14 Ş Teomnn D11rnlı

Bir

şey açıklanır bilınmczse,

onun

varlığından

bahsedilcmet..

Varlığı hakkında

bir

şey

söylencmeyen, var

değildir.

Bir

şeyin varlığını düşünüyor olacağız

ki, onun

hakkında konuşalım. Şu

durumda

şeyleri düşünerek

onla -

var

kılıp varolanlaşlırıyoruz.

'Oradaki at'

dediğimdc, gördüğümü

kavram yoluyla

varolanlaştırıyonım. Kavramiaştırma bır düşünme işlemidir.

Ella-

lUn'un

tersine ve Anslott:!t..•s'c benzer biçimde 1 kgcl.

kavramın, düşünme aracılığıyla karşılaştianın varlığından

çekip

çıkarıldığı;

buna

karşılık Kan~

kavramın, karşılaşılandan

once

akılca üretildiği,

bilahare zihinde duyum- lananla

çakıştırtldığı kanısındadırlar.

Tas"irini

sunduğumuz

manzaraya bakarak Hegcfc oranla Kant, Eflitun'a daha

yakın dunnakladır

diyebilir-

miyız?

Diyemeyiz. Zira Hlliitun'da 'bilgi',

açıkca, şüphcye

yer

bırakmaz­

casına ·varlık'tan neşct

eder. Ellalun'dan sonra

bır

daha kimse

bahseuıği­

ıniz

resmi böylesine

tutarlılık

ve

kararlılıkla çit.mcıniştir.

Nitekim E/7i-

/ım'da 'varlık'ı 'düşünmcsem'

de

'varlık' 'var'dır.

Böyle

inanıyorum

diye değil. Bu, öyledir de ondan. Alemin inşaasında 'varlık' temel yapıtaşıdır . O,

düşüncenin,

öylcki

düşünülebilirliğin

önünde ve öncesindcdir.

Varlık, düşünülebilcndir.

O, olmasa neyi

Jüşüneccğim'?

Öyleyse

düşünülebilirliğin şartı

ve belirlcyicisidir.

Desear/es'tan

ılibiiren 'varlık-öncelikle düşünme'nın

yerini

'düşün­

mc-öncelikli

düşünüş' almıştır.

Öyleki bu yeni hatta

bır adım

öne

çıkan

lf<:gçfin indinde

dü~ünınc,

duyunun da duygunun da üstündedir. Duyu ile duyguya çekidüzen veren

düşünmedir

de ondan.

lladdizatında

görünür o- lay (phcnomene),

düşünülendir.

'Duyuyorum, ama

duyumladığımı düşün­

müyortım

'da

'duyumladığım 'ın anlamı

yoktur.

Anlamı olmayanın

da

değc­

ri bulunmaz.

Anlamı olmayıp değer kazanmamış

olan,

algılanmarnış sayı­

lır. İşte bu sebepten, görünen olaylar, maddiyalın değil, maneviyiltın konu- sudurlar. Bilme

işlcyişınin

temel birimi,

düşünmenın gördüğü olaydır.

So- nuçta

"Mancviyatın

Fenomenolojisi"nin

cğildiğı,

irdclcyerek

incelediği düşünmeye

görünen

olaydır

(3) Buraya dek özctlcycrek

açımlayagcldığımiz anıtlık

escrini yazma-

ğı

Gcorg Fricdrieh 1 !t:gcl. 14 ekim 1806da

bitirmi~tir.

Bundan bir gün önccyse, flcgcfin üniversitesinde ders

okuuıığu

Jcna'da vukuu

bulmuş

meydan muharebesinde

Fransız

hükümdan Nnpok:on

lJomıpnrtc

(1769 - 1 821 ), Prusya ordusunu yenip Kutsal Roma- Germen Imparatorluğunu ta- rih sahnesinden silerek

Alınanyayı işğfıle başlamıştır.

Kitabın

ilk

baskısı

bir

yıl

sonra, yani 1807le

gerçekleşecektir.

Eser,

Batı

felsefe tarihinde miliit mesiibesindcdir. Bundan böyle

Batı

felsefesine

"Maneviyalın

Fcnomenolojisi"nden önce ilc sonra diye Larih

düşülecektir.

(4)

Yazarın

kendisine gelince; kaderin

cilvesı çağların

- Johann Scbastian Bach'la ( 1685 1750) birlikte- en

ınüdhış

besLeeisi Ludwig van Beethoven ( 1770 1 827) ve büyük

şair

( 1770 - 1843) Johan n Christian Fricdrich Iki/dcrlin'le

aynı

tarihte

tıcaretic uğraşan

bir ailenin

oğlu

olarak

Sltıtıgarı'tıı

dünyaya

gelmiştir. Çocukluğu

bolluk içinde geç-

memiş olmasına rağmen,

parlak

zckasıyla

tcmayüi' ederek nilelikli okul-

(8)

Manroiytir111 Feııomenolojlsı 15

larda

okmulmuş,

henüz

beş yaşmdayken

de Latince

öğrenmiştir.

Yüksek

öğrenime giniği

Tübingen üniversitesinde Friedrich Schclling ( 1775 - 1854) ve Hôldcr/liı'le birlikte okumuşnır. Üçü ömürlük dost olmuştur.

Hege!, üniversitede felsefe ile ilahiyat

öğrenimlerini tamamladıktan

sonra bir süre zengin ailelerde özel ders vererek geçimini

sağlamıştır.

Gençliğinin

önemli

kısmını

din

araştırınalarına hasretmiştir. Çalışmalannın

en kayda

değer

ürünü olarak

karşımıza

"isi' n m Hayati"

çıkacaktır.

Otıızlarındaysa

tedricen dinin

dogmacı tarafını eleştirrneğe koyulmuş,

ken- tiini git gide

Aydınlanmacılığa kaptınıııştır.

Ünivcrsitcye intisiib edip hoca olduktan sonra .Johan n W ol fgang von

Goetlıc

( 17 49 - 1 83 2), Nova/is

( 1772 - 1801 ), Schlcge/

kardeşler

(August Wilhelm: 1767 - 1845 ile Karl Wilhelm Friedrich ( 1772 - 1829) gibi kalburüstü talebelen

olmuştur.

Kısık

sesle

okutmasına rağmen, olağanüstü

zengin ve

çeşitliliği

havl bilgi haznesi ve

öğreticilik

kabiliyetiyle 1-/egc/, derslerini dizibe merkezi

kılmıştır. O kadar ki, onun sınıfı dolup taşarken, Acrlin Üniversitesinde kendisiyle

aynı

saatte ders okulan Arthur

Schopcnlıaucr(

1788 - 1860) si- nek avlamıştır.

3

O dönem Alınan yüksek öğretim kurumlarında hocaların ücretini ders

okullukları

talebeler

L<ırafından ödendiğini düşünürsek, SclıopenlıaucJ'ın

dillere destan /kgel

düşmanlığını,

bir nebzc de olsa, an-

lamış

oluru..:.

Şu,

hafif lertip mizahi rivayel bir yana, llegel i le

Sc/ıvpenlıauer kişilik yapısı bakımından

öylesine

zıt

kutuplara

ayrılmışlar­

ki,

uzlaşabilecekleri

bir payda bulmak güçlü. Yine de bir ortak

paydaları vardı;

o da

karşı

durulmaz

nıcraklan,

uçsuz

bucaksız

bilgi

dağariarı

ve öte- ki

Alınan filosoflarıyla paytaştık ları

;\

vnıpalı

olmayan medeniyctlcre duy-

dukları hayranlık.

Sc:Jıupcnhauerın

tersine, Hcge/, evlenip çoluk

çocuğa karışmış;

düz- gün, ilgili bir aile

babası olmuştur. Schopen/ıaueJ;

keskin bir

eleştiriei

ve güçlü bir

yonımcudur.

Fakat sistem

kurmağa

ya tevcssül

etmemiş

ya da bunu

becerememişlir.

Bu yüzden, Karl Mao('a

değin

müteakip Alman fel- sefesini

başlan ayağa

etkileyip

belirlemiş

llegel sistemi hep gözüne baL-

mıştır.

Ancak,

hakkı

da asla

yenını;meli: Sclıopciılıaucr,

Ilcgelin

felsefesı­

ni en

esaslı şekilde elcştircndir.

13ir

bakıma, Eskiçağda

Elltitun'un

karşı­

sındaki

Kin ik Sinoplu Diogcncs'i ( 412 - 323)

hatırlatmaktadır.

KAYNAK\'A

··Die: Plıtinomı:nologic des Gcistc.1~'; Fclix Me iner Verlag, Hamburg, 1952.

Michael lnwood. "/1 llegel Dictionnrj': Thı: Blackwell Philosophcr Dicıionary, 131tıckwcll, Oxford, 1992.

Marta Dolrr:ı T:ıp1ola: "Fcnomcnolc>gJ~1

del

üpiritıl'.

286. 289.syllr: "Los Lihros de

' ı820, Berlin Üniversitesinde sadece kayıtlı beş talebesi olmuştur. Bu duruma çok içcrlcycn

Sdıopenhnuc:r. bir daha dönmeme k iizrc yüksekokul hocnlığını terketmiştir

(9)

16 $. T~omn11 Durn/ı

los Filosolos'; Arici, Barcelona, 2004.

Maria Lu isa Binneo "El Viajc del

Espirilıl',

12.s, "El Pais'l Babclia, Madrid, 30 hazi- ran, 2007 .

lsidoro Rcgucnr. "El Ca/vario de la Concicncüi', 12.s,

aynı

yer.

Luis Fcmando Morcno Claros.

"L:ı

Sab1duria Abso/uta de //ege!'. 13.s,

aynı

yer

Arthur

Sc/ıopcnhaucr,

"On !he &sis ol Morality' (" Obcr das

Fund:ımcnl

dcr Moral')

translaıcd

from German by E. F. J.

Paym; Hackcll.

lndianapolis, A.B.O., 2000

Referanslar

Benzer Belgeler

Köprüüstü Hareket Edilebilirlik ve Erişilebilirlik Açısından Yaşanan Tasarımsal Sıkıntıların İfade Sıklığı ve Ağırlık Puanı..

Since we live in the world in which day by day individuals are becoming more aware and conscious of what is needed to be done for a balanced diet and are becoming more interested

Regarding the content of the articles, the first dimension corresponds to studies whose main goal was decision level in dry port concept and which can be classified

This study aims to give an idea about the capacity of container ports in Turkey and analyse if the capacity enough to handle the increasing cargo demand until 2023.. In this

Türkiye’de ise özellikle son yıllarda ilgili akademisyenlerin liman işletmeciliğine ilişkin kitap ve kitap bölümlerine rastlanmakla birlikte konteyner

Bu amaca yönelik olarak, Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Denizcilik Fakültesi’nde öğrenim gören ve seyir dersine ilk kez giren 61 öğrenciye, dönem başında ve dönem

Karadeniz son yıllarda artan gemi trafiği ve eklenen petrol arama çalışmaları ile kazalar sonrasında oluşabilecek petrol kirliliğini riskleri açısından

Bununla beraber bu çalışmada taşıma maliyetlerinin tamamı üzerinde durulmamış, gemi büyüklüğü ve yaşının sadece işletme maliyetlerine (running costs)