M i m a r l ı k t a b a s i t l i k v e M i m a r B e ç e t B e d r e t t i n
m o d a
Bir san'atkâr için muvaffakiyet; kafasında uçuşan hayalleri bize en basit şekilde ifade etmesi- dir. Bir mimar; tasarladığı güzel şekiller içinden bize en basitini göstermelidir. Zamanın züppelik ve modasından kurtulan eser; muhitine uygun oldukça makbul ve mükemmel eserdir. Teamüle ve modaya uymıyan böyle bir eser modem çereve haricine çı- karılamaz.
Yirminci asır; mimara birçok yeni imkân- lar, makul vasıta ve çareler vermiştir. Eskinin tek tek pencerelerine karşı yeni inşaat; istedi- ğimiz tulde şerit pencere temin edebiliyor
Dahilî taksimatı, duvarlara tâbi olmadan istediğimiz eb'atta yapabiliyoruz. Duvarlar ka- lınlıkları ber katta ayni olabiliyor; çünkü du- var artık taşıyıcılıktan çıkmıştır. Duvarın vazi- fesi inşal değil tahaffuzidir. Göz, kulak yahut hararet için bir mâni olmaktan ileri gidemez.
Köşelerde direksiz pencere kullanılabilinir.
Kiremit çatının yerini düz damlar tutmağa baş- ladı. Ahşap doğramalar; yerlerini demire ter- kediyorlar. Merdiven penceresi, yukarıdan aşa- ğı yekpare olabilir.
Gerek harici görünüşteki ve gerek inşaat- taki bu birçok çarelerin arasında en mantıki- sini ve yerine uyarını bulmak; mimarın işidir.
Bunların hepsini bir arava toplıyan mimar, bir kompozisyon yapmış değildir. Mimarlıkta basit- lik ve sadelik esastır. En basit şekil; nisbetli ol- dukça her zaman güzeldir Hiç bir devir m i m a r - lığı, san'atkâra bukadar imkân v e serbestlik vermemiştir. Bunun için bugünkü mimarın va- zifesi çok zordur. Tekâmül etmiş mimar; bu va- sıtaları ayırdedecek k â f i kanaate sahip olan- lara diyoruz.
Ekserya görülen karmakarışık şeyler, bu imkânları yerinde kullanmasını bilmiyan m i - marların eserleridir. Bir mecmuada görülen ve hoşa giden e n güzel bir şekil bile yerini bulma- dığı takdirde, çok çirkin oluyor. İyi eser; basit- liğe inen, mantıktan uzaklaşmıyan, yerine uy- gun ve bir icat fikri taşıyan eserdir.
Genç bir rönesans mimarı bile bu işi yapa- mamıştır. Ona öğretmişlerdir ki rönesans bir
Bunlar birer vasıtadır. Ancak yerinde kul- lanıldıkça güzel olur.- Aksi takdirde yabancı ve gülünç olur, son zamanlardaki her inşaatta kullanılan verticalismus modası gibi...
Her yerde kullanılan bu unsurlar suiisti- mal edilmiş oluyor. Biz bugünün mimarını böy- le tanıyamayız. Günün mimarı; modanın ve şe- killerin hükümlerinden kurtulup makul v e m a - hallî orijinal şekiller elde eden mimardır.
Bizler modaya tâbi olmıyp cağız; arzumuz herşeyi en sade ve basit yapmak ve öyle g ö r - mektir.
Anadoluda, yapı yapan bir mimarı düşüne- lim. Bulunduğu vilâyette taş mebzuldür. M i m a r ; taş bünyesinin istediği şekli bulmalıdır. Düz ça- stü vardır. Mimar bu çember dahilinde muhay-
yilesini İşletecektir. Sütun, başlık vesair ele- manların tesbit edilmiş ve değişmiyen nisbet- leri vardır. Onları kullanmağa mecburdur. Bu vasıtaları aynen tatbik ederdi, o devir m i m a r - lığında böylece bir inzibat vardı.
Yirminci asır; böyle bir (stil) e sahip de- ğildir. Bu itibarla birçok yeni elemanlar, bazı mimarları aldatıyor. İntihap ve ifadelerinde, karmakarışık şekiller veriyorlar; acemi eserler meydana çıkıyor; hatta bazan gülünç oluyor.
Bugün mimarlığın moda olmuş birçok un- surları vardır. Meselâ köşe penceresi, merdiven yerinde kullanılan b o y ı u b o y m a cam pencere, saat kulesi birer ipfcilâ halindedir.
ır... İzmir Ziraat maktebi
21i
Tabiatte her malzeme kendi asaletini gös- termelidir.
Çelik inşaatı, demir pencereyi, sanayide da- ha ileride bulunan ve fazla çelik istihsal eden memleketlere bırakalım.
Şüphesiz öyle pencere, çelik, inşaat, blok duvar, hepimizin arzu ettiği elemanlardır. Y a - kın bir gelecekte Türk sanayi merkezleri te- şekkül edip te, inşaata lâzım ince malzeme yaptığımız zaman, şüphesiz Türk mimarlığı da daha nazik ve zarifleşmiş olacaktır.
Mimarlık san'atı memleketin diğer bütün san'atlarile muvazi gider. Bu bilerek fakrı ka- bul etmek değildir. Y a l n ı z modaya tâbi olma- dan nefsine hâkim olmak demektir.
Bütün bu mevcudiyetleri; eski Türk m i - marlığında görebiliyoruz. Eski Türk mimarlığı;
taşı ahşap, demiri alçı işler gibi yuğurmak ve şekil vermek küstahlığını hiçbir zaman göster- memiştir. Her unsur, yerinde kullanılmış m a n - tıkî ve maksada uygundur. Bugünün Avrupalı düşünüşüne ve mimarlığına bir önayak ve memba teşkil eden eski Türk mimarlığının kıy- meti; fikirler ve zamanlar değişse de ebedi ka- lacaktır. Y e n i Türk mimarlarının da eserleri, gelecek zamanlarda bu şekilde görünmelidir.
Bu olacaktır. Yalnız; bugünün mimarı (çok eski) Türk mimarının mevkiinde değildir.
Onun yegâne derdi; istidadım kemiren yegâne hastalık esersizllktir.
Eski TUrk mimarlarının eseri; maksat, ihtiyaç, mantık ve estetiğin eseridir, Topkapı sarayından bir enteriyör....
tı yapamıyoruz diye, betonarme veya taş, ahşap, kullanıldı yahut demir pencere yapamıyoruz diye; eserimiz modern olmaktan uzaklaşmış d e - ğildir.
Bu devirde beton kullanılır diye; ahşaba ve taşa beton çeşnisi vermekse; bilâkis büyük bir kusur olur.