• Sonuç bulunamadı

Mezopotamya nın Taşkent i: Mardin

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Mezopotamya nın Taşkent i: Mardin"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

10 11

KAPAK KONUSU: MARDİN

Mezopotamya’nın

‘Taşkent’i: Mardin

Mardin’in pırıltısı bir sihirli değnekle dökülüyordu kalesinden aşağı.

Ab(ba)ra Kadabra diyordu sihir tutsun diye… “Maridin” tarihe geçmişti

ilk resmi Bienali ile…

(2)

12 13 Mimar Heval Zeliha Yüksel

D

oğup büyüdüğüm topraklardan çıktığımda çocuktum… 20 yıl son- ra yine bir Güneydoğu şehrinde- yim… Kendi topraklarıma uzak- lardan gelenlerle, yabancılar gibi dönmüş oldum… Mardin’e; doğunun ‘taşkent’ine geldim Bienal için… Her şey hem tanıdık, hem bir o kadar yabancı.

Mardin’in pırıltısı bir sihirli değnekle dökülü- yordu kalesinden aşağı. Ab(ba)ra Kadabra diyordu sihir tutsun diye… “Maridin” tarihe geçmişti ilk resmi Bienali ile…

Geçtiğimiz yılın Ekim ayında bir ön açılış ser- gisi olarak düzenlenen ‘Davetinizi Aldım, Te-

şekkürler!’ adlı uluslararası serginin ardından, Mardin’de üstü yapı olan dar sokaklara ge- çit veren kadim mimariden; ‘Abbara’lardan adını alan “Abbarakadabra” 1. Mardin Bie- nali başladı. Küratörlüğünü Döne Otyam’ın yaptığı Mezopotamya’nın sanat etkinliği çok sayıda Türk ve yabancı 61 sanatçının eserini yöre halkı ile buluşturuyor.

Şurası bir gerçek ki Mardin Bienali’nin eserleri kadar mekânları da etkileyiciydi. Mekânlar, tarihleriyle şahit oldukları onlarca uygarlığın kentin katmanlarına gizlenen çoğulcu din anlayışının izlerini taşıyarak çok şey anlatır- larken, eserler de kendi hikâyelerini kentin

“Hasankeyf” “Hasankeyf”

(3)

14 15 geçmişi ile birleştiriyorlardı.

Belki de bu yüzden büyük kentlerin stilize galerileri içinde anlamakta zorlandığımız birçok “şey” burada bulundukları yerin ger- çekliği içinde kendi gerçeklikleri ile ortaya çıkabilmişlerdi. Bu durum, çağdaş sanat ile günlük hayat arasındaki kopukluğun gide- rilmesi için önemli bir adım. Bu adımın en önemli yanı, sanatın “sokaktaki adam” için de anlamlı, ilgi çekici, tanıdık olabileceğini anlatması. Dünyanın birçok yerinde yeni müze yapıları sergilenecek olan en önemli sanat eseri edasıyla rol çalarken, Mardin’in görkemli yapıları bulundukları çevrenin bir parçası ve sergilenen sanatın da abartısız

mekânları olarak görülüyordu. Kendi ha- yatlarının olanca ağırlığına rağmen usulca kenara çekilip işlerin okunmasına engel ol- muyorlardı. “İş”ler de bulundukları yerden memnun görünüyordu. Böylelikle sanat sadece seyirlik olmaktan çıkıp, duyusal iliş- ki üzerinden geliştirilmiş, derin bir duygusal ilişkiye dönüşebilmişti. Mardin Bienali’nin ba- şarısı bu olmalı.

Kasımiye Medresesi, Zinciriye Medresesi, Mardin Kent Müzesi ve Tokmakçılar Konağı eserlere ev sahipliği yaparken, Mezopotam- ya Ovası göz alabildiğine sarısıyla kucakla- mıştı uzaklardan gelenleri kavurucu sıcağıy- la…

Abbaralar:

Sokakla evin, kamusal alan ile özel alanın bir arada olduğu altı sokak üstü ev (veya ev geçişi olan) serin yapılara verilen isim Abbara. Kapı-altı ya da oda-altı manasına geliyor. Bienale ismini veren, dar sokakların üst geçişleri olan Abbara- lar, Mardin’in şehir dokusunun en önemli nokta- larını oluşturuyorlar.

“Abbara Kadabra”

1. Mardin Bienali (4 Haziran - 5 Temmuz 2010)

(4)

16 17

Zinciriye (Sultan İsa) Medresesi:

14’üncü yüzyılda şehrin yükseklerinde kurulmuş, kapı- sındaki taş işçiliği ile meşhur, Artuklu mimarisine örnek medrese, iki avlulu ve iki katlı olup, dilimli kubbeleriy- le uzaktan dikkati çekiyor. İyi bir restorasyon görmüş yapıda yaşam suyun çıkış ve bitişleri ile anlatıldığı ha- vuzlarla doğum-ölüm tasvir edilmiş.

Sanatçı Canan Dağdelen, medresenin göbeğinde, doğum-ölüm havuzunun ortasına Göbek adını ver- diği aynasıyla dikkat çekerken, aynı avludaki Ferhat Özgür’e ait ‘Azizler’ isimli ışık insanları da görülmeye değerdi.

Kasımiye Medresesi:

Açılışın yapıldığı Kasımiye Medresesi şehrin güneyinde, Mezopotamya Ovası’na hâkim konumuyla, açık avlulu, tek veya iki eyvanlı şemaya bağlı olarak inşa edilmiş iki katlı bir yapı. Medreselerin açık avlulu örnek- lerini ilk defa Artuklu döneminde görmekteyiz. Cephede çok iyi işlenmiş bir taş kapı, ardında avlu ve avlu çevresine sardırılan odalardan oluşur.

Dilimli tek kubbeli cami, iki kat boyunca devam ediyor. Cihangir Bey’in oğlu Kasım adına 15’inci yüzyılda yapılan Artuklu mimari tarzındaki kül- liyenin avlusunda bulunan çeşme, su ile insan yaşamı arasında kurulan ilişkiye bir örnek olarak bilinir. Çeşmeden akan suyun çıkış kısmı ana rah- mine benzediği için doğumu, döküldüğü yer çocukluğu ve gençliği, sonraki ince uzun bölüm olgunluk ve yaşlılık çağını temsil eder. Büyük bir havuzda biriken su da ölümü anlatır. Bu su, havuzdan kanallarla bü- yük bir ovaya ulaştırılır. Belki de toprağa geri döneceğimiz ve muhtelif yaşam formlarında tekrar doğacağımız anlatılır. Kim bilir?

Mardinli kadınlardan oluşan ekibi ile Nezaket Ekici bu havuzlara akıtılan sularla, doğum-ölüm havuzlarına dikkat çekiyorken, bir yandan kadim zamanlardan kalan “havuza su ekleyen taştan erkek” figürüne gön- derme yapıyordu.

Avluda Ferhat Özgür’ün Işık İnsanları

Doğum - Ölüm Havuzu Zinciriye Medresesi Taş Kapı İşçiliği

(5)

18 19

Deyrulzafaran Manastırı:

Yapımına Ortaçağ’da başlanan manastır, Süryani Cemaatine ait. İyi bir restorasyon gör- müş yapı Mardin’e 4 kilometre uzaklıkta bir mesafede, hala dünyanın her yerinden ziya- retçi akını mevcut. Pagan inançlardan gelen güneşe tapma odasının, doğuya bakan du- varından sızan incecik ışığıyla görülmeye de- ğer bir mekân. Dışarısı 40 derece iken içerisi serin. Sarı avlusundan bakıldığında; sarı Me- zopotamya ayaklar altında.

Mardin evleri – dar sokaklar:

Güneydoğu’da hâkim olan büyük aile yapısı, örf- lere ve geçmişlerin birikimlerinin izlerine duyarlı ev- lerde yaşamayı öğütlerdi. İç avlu olmazsa olmazdı.

Dış taş duvardan evin içi ile ilgili bir fikir yürütmek olanaksızdı. Mardin’deki evler de böyle. Topog- rafyanın getirdiklerine uygun olarak eğimden kaynaklanan 3-4 katlı olabilen evler, iç avlulu, çok odalıdırlar. Zaman içinde aile bireylerinden birinin evlenmesiyle artabilen oda sayısı ile eski evlere ek- lenti yapılır, kat sayısı artabilir. Yani yeni evler için, eski evlerin devamı olarak sokağın bir ucundan girip diğer ucundan çıkılır denilebilir. Mardin’de so- kak kapıları avlulara açılır. Kalker taşından yapılan avlu duvarları ardında, ovanın sıcağına karşın serin oturma mekânları olan kameriyeler yaratılır. Oda- lar eyvanlara açılır. Damlar sıcak yaz geceleri için uyuma mekânı olarak kullanılır.

Mardin Müzesi:

Cumhuriyet Meydanı’nda yer alan yapı, Mimarbaşı Lole tarafından yapılmıştır. Kalker taşının ustaca işlendi- ği revaklı avlusuyla dikkat çeken yapı önce Askeri Tu- gay Binası olarak kullanılırken, 1995’de Mardin Müzesi olarak ziyarete açılır. Doğusunda Meryem Ana Kilisesi bulunur ve müze avlusunun kiliseye kapısı mevcuttur.

Arkeolojik eserlerin sergilendiği salonlarda bugünlerde Bienal sanatçılarının işleri de sergilenmekte. Mimari üs- lubu İtalyan-Rönesans olmakla beraber, Mardin’in sim- gesi haline gelmiş yapı üretim anlayışına iyi bir örnektir.

Dara Köyü’nde bulunan eski kent:

Doğu’nun Efes’i kazılmış eski bir köy- de. Darius zamanından kalma bir an- tik kent olduğu tahmin ediliyor. Hala kazılıyor. Su sarnıçları, zindanları, ke- meri, yolları, mağaraları ile inanılması güç bir organizasyona sahip çok eski bir şehir. Mardin’e 30 kilometre uzak- lıkta.

“ Tipik Mardin mimarisine örnekler”

Dara Köyü Harabeleri Müze girişi ve Meryem Ana Kilise girilşi

Teras

(6)

21 20

Sabancı Müzesi’nin içinde gezer- ken, bu yapı için ilk yapıldığı gün- den bu yana emeklerini ve akıllarını verdikleri için birçok kişiye minnet duyuyor insan. Hem Mardin’e ait, hem çok yeni bir mekân. Kente uyumlu, kenti, bozmadan yenileyen bir yapı. Hayırseverlik denilen duygu ve davranışı bir kez daha hatırlattığı için Dilek Sabancı’ya kocaman bir teşekkür ile arka kapıdan dışarıya çıktığımızda yapının taş payanda- larının da katkısı ile inanılmaz dar sokaklardan oluşan güzel mekânlar içinde buluyoruz kendimizi. Sanki bir Avrupa şehrine ait eski bir kent gibi.

Demek ki olabiliyormuş…

Gece saat 10’dan sonra Vali Hasan Duruer eşliğinde gezdiğimiz Mardin sokaklarından geriye burası neden BARCELONA veya emsali olmasın diye düşüncemiz kalıyor?

Mardin’i kalkındıran, tanıtan Bienal için emeği geçen herkese, Döne Otyam’a, Mardin Valiliği’ne ve Gap İdaresi’ne teşekkürler…

Tokmakçılar Konağı:

Dar sokaklardan ulaşılan çok katlı bir eski konak kısa zaman- da sergi mekânı olarak hazırlanmış. Ovaya bakan dört katlı, seksen odalı konak terk edilmiş olsa da alt kısımlarında hala yaşayanlar var.

Konakta eserleri sergilenen Heike Weber’in silikondan halı- sı sanki konağın salonu için özel yapılmış. Mithat Şen, Selim Birsel, Arzu Başaran eserleri de Tokmakçılar konağında gö- rülüyor.

Deyrulumur

(Mor Gabriel) Manastırı:

Ortodokslar için en önemli manastırların başında gelen manastır 397 yılında kurulmuştur. Midyat’a 23 kilometre mesafedeki manastır, 5’inci ve 6’ıncı yüzyıllarda eklenen yapıları ile “İkinci Kudüs” olarak anılmak- tadır. Mor Gabriel Manastırı, manastırlarıyla ünlü Yunanistan’daki At- hos Dağı’nda kurulu herhangi bir manastırdan en az 400 yıl daha eskidir. Manastır, meşe ağaçlarıyla örtülü tepelerin doruk noktaların- dan birinde, 1610 yıllık uzun tarihi boyunca yaşadıklarını sergileyerek kendisine gelen konukları büyüleyerek karşılar.

*Katkılarından dolayı Nevzat Sayın’a teşekkür ederiz.”

Daisy Frossard’ın Mardin’i tasvir ettiği eseri Heike Weber’in silikondan halısı

(7)

22 23

SANATÇI: CANAN DAĞDELEN

K

üratör Döne Otyam`dan Mardin Bienali’ni duyduğumda çok he- yecanlandım. Erken dönem İslam mimarisi, çalışmalarımın hep ilgi noktası olmuştur. Ve şimdi 14’üncü yüzyıl- da Artuklular döneminde inşa edilen Zinci- riye Medresesi’ne işimi yerleştirebilecektim.

Mardin’de iz bırakan kültürlere, yapıtlarına saygım büyük. Yerleştirmem için Medrese’nin tüm konumunu göz önüne alarak merkezi havuzu ve bu benzersiz mimari ile rekabet etmeyecek, kendini geri çekecek bir eseri seçtim.

İlk olarak Mardin şehri beni taş yapıtlarının

hâkim rengi, Mezopotamya Ovası’na bakıl- dığındaki sonsuzluk hissi ile etkiledi; tümünün birbiriyle muhteşem ilişkisi, kent ve çevresi- nin. Burada eski kültürlerin izleri, asla baskı yapmadan, kişiyi dışlamadan hemen içine almakta. Sanki bu coğrafyada içimizdeki kadim parçalar yerlerini bularak köklerine dönerler, yerleşirler.

1. Mardin Bienali için yaptığım GÖBEK adlı çalışmamın konseptinin Mardin’de bulun- duğum süreden sonra, yeni katmanlar ka- zandığını görmek beni mutlu etti. Mardin Bienali’ne içten teşekkürlerimle.

Zinciriye Medresesi’ni, mimarisini hassas bir şekilde vurgulamak, yansıtmak amacım; üs- tünlük sağlamadan, bu benzersiz mimari ve çevreyle akarak bütünleşerek.

İslam mimarisinde kullanılan; çeşme, çeşme- den havuza uzanan suyolu ve havuz; bura- da da doğumu ve hayatı sembolize eder.

Havuzu yapının merkezi olarak tanımlıyo- rum. Göbek fotoğrafından yola çıkarak ak- tardığım imaj havuzun içine yerleştirdiğim yuvarlak aynanın ortasına, yapının kendi renklerinden yola çıkarak vurucu bir şekilde aktarıldı; özellikle alçak yerleştirildi. Embriyo suyun içinde yaşar, gelişir, doğumla hayata açılır. Doğumdan sonra ise göbek; merkezin, bağlı olduğumuz yerin izidir.

Yapıt, izleyici ve çevre suyla birbirine karışa- rak kaynaşıyor.

Benim için önemli olan minimal bir dil kulla- narak son derece yalın bir formda, doğru yerde, en az oranda binanın merkezini, öne- mini yeniden tanımlamak ve yansıtmak.

Göbek / Navel

ayna, boyalı, paslanmaz çelik, su ayna Ø 120 cm, kalınlık 1,8 cm, yükseklik 30 cm, 2010

Zinciriye Medresesinin doğum - ölüm havuzlarının bulunduğu avlunun göbeğindeki AYNA:

Canan Dağdelen ‘Göbek / Navel’ i anlatıyor;

Referanslar

Benzer Belgeler

Çok teraslı yapılar (saray ve zigurat) tonozlu, kubbeli ve kemerli mezarlar ile merkezi bir avlu etrafına sıralanmış evler ortak özelliklerdir.... Sanat yapılarını

• Bu geniş topraklar üzerinde genellikle yaşamış olan Sümer, Asur ve Babil uygarlıklarından, günümüze sınırlı bazı sanat yapıları gelebilmiştir.... • Çok

Eldeki bilgilere göre Sapiens insanı, ilk ortaya çıktık- ları bölge olan Afrika’da devam eden uzun ya- şamlarının ardından, yaklaşık 100 bin yıl önce yavaş yavaş

- Günümüzde kullandığımız takvimin temelleri atılmıştır.. Astronomi alanında yaptıkları çalışmalarda dinin gereksinim ve etkileri mevcuttur. Bunun yanı sıra Nil

Hem çivi yazılı kaynaklar hem de betimlenen tasvirlerde boğa lirinin, dini müzik uygulamalarında kullanılan temel çalgılardan biri olduğu bilinmektedir. Bu müzik aleti,

 Mısırlılar, Yunanlar ve Romalılar’dan farklı olarak Babilliler, desimal sistemde çokça olduğu gibi, daha büyük değerler ile temsil edilen basamakların sol

Geçmişten bugüne, her biçimiyle bir tasarım ürünü olarak karşımıza çıkan kitabın, gelişim sürecini özetleyen bu bilgiler ışığında, kitabın ilk formu

Mevsimlerin tartıştırıldığı bu metinde kırılmış olan yerler anlamayı zorlaştırsa da tahılların hayvan beslemede de kullanıldığı, bira yapımında bira ekmeği