• Sonuç bulunamadı

Liberte Yayınları Liberte Yayın Grubu'nun tescilli bir markasıdır.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Liberte Yayınları Liberte Yayın Grubu'nun tescilli bir markasıdır."

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Başdemir, Hasan Yücel (Ed.) Türkiye'de Din Özgürlüğü ve Laiklik

Bu kitap, Liberal Düşünce Topluluğu bünyesinde bulunan Din ve Hürriyet Araştırmaları Merkezi tarafından yayına hazırlanmıştır.

Liberte Yayınları: 169 ISBN 13: 978-975-6201-60-2 1. Baskı: Mayıs 2011

© Liberte Yayınları 2011

Liberte Yayınları® Liberte Yayın Grubu'nun tescilli bir markasıdır.

Tüm hakları saklıdır. Tamamı veya herhangi bir parçası hiç bir şekilde fotokopiyle veya başka yöntemlerle çoğaltılamaz ve dağıtılamaz. Bunu yapanlar veya buna teşebbüs eden- ler hakkında yayınevimiz kanunî takibat yaptırma hakkına sâhiptir.

Redaksiyon: Aysun Gezen Kapak Tasarımı: Muhsin Doğan Tashih: Selçuk Durgut Kapak ve İç Baskı: Cantekin Matbaası Mizanpaj: Liberte Yayınları Montaj ve Kalıp Baskı: Ahsen Repro

Liberte Yayınları GMK Bulvarı No: 108/16 06570 Maltepe - Ankara Tel: (312) 230 87 03 Faks: (312) 230 80 03 Web: www.liberte.com E-mail: info@liberte.com.tr İnternet Satışı:

www.liberte.com.tr

ISBN: 978-975-6201-60-2 liberteyayıngrubu

(2)

alfabetik sırayla

Yrd. Doç. Dr. Hasan Yücel Başdemir

Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde öğretim üyesi olarak çalışmak- tadır. Doktorasını Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde

“Liberalizmin Ahlâkî Temelleri” başlıklı çalışmasıyla 2007 yılında ta- mamlamıştır. Başdemir’in ahlâk felsefesi, liberalizm ve ahlak düşünce- si, din özgürlüğü ve laiklik, İslâm ve özgürlük ve epistemoloji üzerine çalışmaları bulunmaktadır.

Yrd. Doç. Dr. Adnan Küçük

Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesi Genel Kamu Hukuku alanında öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Doktorasını Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde “1982 Anayasası’na Göre Siyasal Partilere İlişkin Yasaklamalar” başlıklı çalışmasıyla 2002 yılında tamamlamıştır.

Küçük’in ifade özgürlüğü, Türkiye’de siyasî partiler, hukuk devletinin unsurları, anayasa çalışmaları, din özgürlüğü ve laiklik üzerine yayımlan- mış makale ve kitapları bulunmaktadır.

Doç. Dr. Bilal Sambur

Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü’nde öğretim üyesidir. Doktorasını Birmingham Üniversitesi’nde “Gazali, Ataullah el İskenderi ve Muhammed İkbal Bağlamında Din Psikolojisinde İbadet” Başlıklı çalışması ile 2001 yı- lında tamamlamıştır. Sambur’un din özgürlüğü, İslâm ve demokrasi, Hıristiyan teolojisi, modern İslâm düşüncesi, İslâm mistisizmi, dünya dinlerinde ruhaniyet, dinler-arası ilişkiler, din ve küreselleşme konula- rında çalışmaları bulunmaktadır.

Doç. Dr. Bican Şahin

Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bi- limi Bölümü’nde öğretim üyesidir. Doktorasını Maryland Üniversite- sinde “Platon ve Aristoteles’in Hoşgörü Düşüncesinin Gelişimine Kat- kıları” başlıklı çalışmasıyla 2003 yılında tamamlamıştır. Şahin’in antik ve modern politik düşüncede hoşgörü ve adâlet, liberal demokrasi ve İslâm ilişkisi, Türkiye’de devlet ve sivil toplum üzerine çalışmaları bu- lunmaktadır.

(3)
(4)

İçindekiler

Önsöz ...9 Din Özgürlüğü: Felsefî Bir Bakış... 17 Bilal Sambur

Laikliğe İlişkin Tartışmalar ve İki Laiklik Modeli ... 39 Adnan Küçük

Millî Laiklik ve Din Özgürlüğü:

Türkiye’de Laikliğin Kurumsallaşmasının Önündeki Engeller ... 97 Hasan Yücel Başdemir

Bir Liberalin Vicdanı: Pierre Bayle’in Vicdan Özgürlüğü Savunusu ...127 Bican Şahin

Optimum Değerler Olarak Laiklik ve Din Özgürlüğü ...147 Hasan Yücel Başdemir

(5)
(6)

9

Önsöz

Dünyanın farklı coğrafyalarında yaşanan insan hakları ve özgürlük ihlâllerinin basın yayın yoluyla bir anda tüm dünyaya duyurulması nedeniyle 20. Yüzyıl’ın sonlarından itibaren insan hakları ve özgür- lükler konusunda dünya kamuoyu daha duyarlı olmaya başlamıştır.

Hak ihlâlleri çok yakın zamanlara kadar “bir devletin iç işleri” olarak görülürken günümüzde uluslararası hukuk ve siyasetin bir parçası hâlini almıştır. Bu durum, dünya üzerindeki özgürlük ihlâllerinin bazı uluslararası kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri tarafından sü- rekli olarak tâkip edilmesine, âcil önlem ve müdahalelerin yapılma- sına ve ihlâl oranlarının düşmesine neden olmaktadır.

En çok ihlâlin yaşandığı alanlardan biri din özgürlüğüdür.

Uluslararası Af Örgütü’nün, Irene Khan tarafından kaleme alınan 2009 İnsan Hakları Raporu, ABD Uluslararası Dinî Özgürlükler Komisyonu’nun 2009 Raporu gibi birçok çalışmada bu durum

(7)

10

açıkça gözlemlenmektedir. Türkiye’nin adı, her iki raporda da olumsuz bir şekilde geçmektedir. Türkiye, din özgürlüğü konu- sunda ihlâllerin yaşandığı bir ülke olarak tasvir edilmekte ve Alevî sorunu, başörtüsü sorunu ve Gayrimüslimlerin hakları, zikredilen konuların başında gelmektedir.

Bu raporlardan biri, Türkiye’de yaşanan sorunu çok iyi tasvir et- mektedir: Türkiye, demokratik bir hükümete ve ülkede dinin sos- yal yaşamdan ayrılması şeklinde tanımlanan güçlü bir laiklik gele- neğine sâhiptir. Aktif sivil toplum örgütlerinin, medyanın ve siyasî partilerin dinin Türk toplumundaki olması gereken rolü hakkında yürüttükleri tartışma, din özgürlüğü ortamını da etkilemektedir.

Buna bağlı olarak Türkiye’nin laiklik yorumu, dinî özgürlüklerin sürekli ihlâl edilmesine neden olmaktadır.

Komisyon raporunda da görüleceği gibi din özgürlüğü ve laiklik arasında sıkı bir ilişki vardır. Bunlar arasında, biri olmadan diğeri olmaz şeklinde mantıksal bir ilişki olmamakla birlikte din özgürlü- ğünün uluslararası inisiyatifin bir parçası hâline gelmesiyle birlikte laiklikle ortak bir kavramsal çerçeveyi paylaşılmaya başladığı bir gerçektir. Bu kavramsal çerçeve, dünyanın farklı coğrafyalarındaki din özgürlüğü ihlâlleri ile ilgili algılamaları, adâlet ve hakkâniyet öl- çüleri içinde değerlendirmeyi sağlayan ortak bir zihin durumunun oluşmasına katkı sağlar.

Din özgürlüğü, özgürlükler içerisinde sadece laiklikle bu oranda yakın bir ilişkiye sâhiptir. Bunun nedenini, Türkiye’deki durumu tasvir etmek ve bunu genelleştirmek suretiyle anlamak mümkün- dür. Türkiye, din özgürlüğü ve laiklik arasında sürekli bir gerilim yaşamaktadır. Kamu otoritesi, din özgürlüklerine saygı göstermek istediği durumlarda bile “laik devleti koruma” histerisi ile karşı karşıya kalmaktadır. Şubat 2008’de TBMM’nin üniversite kampüsle- rinde uygulanmakta olan başörtüsü yasağını kaldırmak için yaptığı

(8)

11

anayasa değişikliği, Haziran 2008’de Anayasa Mahkemesi, söz ko- nusu değişikliğin Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik anlayışını zedele- diği ve anayasaya uygun olmadığı gerekçesiyle iptal etmiştir. Türki- ye dışında ülkelerde de buna benzer şekilde laiklik ve din özgürlüğü arasında gerilim yaşanmaktadır. Bu gerilim, bunlar arasında bir ters orantı olduğu görüntüsünü ortaya çıkarır. Gerçekten bunlar arasın- da nasıl bir ilişki vardır?

Türkiye’de Din Özgürlüğü ve Laiklik kitabı, öncelikle bu soruya cevap arar. Bu, teorik bir arayış değildir ve Türkiye uygulamasını merkeze alır. Daha önce bahsedildiği gibi Türkiye’deki laiklik uy- gulaması, din özgürlüğünü kısıtlayan bir yapıya sâhiptir. Elbette Türkiye’de din özgürlüğü ihlâlleri sadece “laik devleti koruma” his- terisinden kaynaklanmamaktadır. Gayrimüslimlerle ilgili durum- larda olduğu gibi “devleti iç ve dış düşmanlardan koruma” veya “ül- kenin bölünmez bütünlüğüne ve tam bağımsızlığına sâhip çıkma”

histerileri din özgürlüğünü sınırlayan farklı algı ve unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Laiklik anlayışının din özgürlüğü için sınırlayıcı bir işleve sâhip olması, Batılı demokrasilerde uygulanan laiklik anlayışı ile Türk laikliği arasında bir uygunluğun olup olmadığı sorununu ortaya çıkarmaktadır. Tarihî tecrübeler nedeniyle farklı laiklik uygulama- ları olmakla birlikte genel olarak laiklik, toplumsal hayatın işleyişi- ni bozmaksızın dinî düşünce ve davranışların yaşandığı bir ortamı temin etmeyi amaçlar. Laikliğin düzenleyici ve koruyucu bir işlevi vardır. Bu işlev, Adnan Küçük’ün yazısında da ifade ettiği gibi “belli bir dinin diğer din ve düşüncelere baskı uygulamasını önlemesi ve kamusal aygıtın belli bir bölümünün belli bir dinin eline geçmesine mâni olması ayrıca benzer şekilde din dışı düşüncelerin de diğer din dışı ya da dinî düşüncelere karşı baskı ya da dayatma uygulama- sını engellemesi şeklinde gerçekleşmektedir.”

(9)

12

Türkiye’de Din Özgürlüğü ve Laiklik kitabı Türkiye’nin bu ba- kış açısında nerede durduğunu ve toplumsal barışa hizmet etmesi gereken laikliğin bunu başarmak bir tarafa neden toplumdaki çatış- ma ve gerilimlerin kaynağı hâline geldiğini felsefî, ahlâkî, hukukî, psikolojik ve pratik açıdan ele alır. Dindarlar, din özgürlüğünün yokluğundan rahatsızken kamu otoritesini temsil ettiğini düşünen bazı siyasî ve bürokratik kişi ve yapılar, “laikliğin elden gittiğinden”

rahatsızdır. Bu kitap bize, başından sonuna kadar din özgürlüğü ile laiklik arasındaki çatışmanın yapay ve uygulamadan kaynaklanan bir durum olduğunu gösterir.

Bilal Sambur, Din Özgürlüğü: Felsefî Bir Bakış yazısında din öz- gürlüğü ile ilgili tutum ve tavrın sâhip olduğumuz felsefî ve ahlâkî anlayışı yansıttığını söyleyerek bu konudaki sorunların, felsefî ve ahlâkî nedenlerden kaynaklandığını ileri sürer. İnanç ve değerler çoğulculuğu, insan hayatının temel olgusal gerçekliğidir. Dinî ve seküler çoğulculuğu korumanın yolu da din özgürlüğünden geçer.

Din özgürlüğü, sadece dinlere özgürlük değildir. Din özgürlüğü, dinler kadar din dışı ve din karşıtı görüşlere ve seküler fikirlere de özgürlük tanınmasını içeren geniş bir özgürlük kategorisidir.

Sambur, dinî inançları seküler fikirlerden daha üstün ve değerli olarak değerlendirmenin din özgürlüğünün gereği olmadığını söy- ler. Seküler bir yaşam biçimi, dinî bir yaşam biçiminden üstün ol- madığı gibi dinî bir yaşam biçimi de seküler bir yaşam biçiminden daha üstün değildir. Her yaşam biçiminin, onu tercih eden birey açısından bir anlam ve değeri vardır. Sambur, ulusal güvenlik ge- rekçesi, dine devlet müdahalesi, endoktrinal eğitim gibi durumla- rın din özgürlüğünün felsefî ve ahlâkî zemine verdiği zararı ele alır.

O, ayrıca laiklik, laisizm, relijyonizm terimleri çerçevesinde Türki- ye’deki laiklik uygulamaları ile dinî diktatörlükler arasında din öz- gürlüğü açısından nitelik farkının bulunmadığını güçlü bir şekilde ortaya koyar.

(10)

13

Adnan Küçük’ün “Laikliğe İlişkin Tartışmalar ve İki Laiklik Modeli“yazısı, Türkiye’deki laiklik anlayışının mevcut anlayışlar içindeki yerini, hukukî karşılaştırmalarla inceler. Küçük’ün yazısı bize Türk laikliğinin din özgürlüğünü neden dışarıda tuttuğunu görmemizi sağlayacak nedenleri verir. Bu makalede farklı ülkeler- deki tarihî tecrübeler ve uygulamalar, karşılaştırmalı bir şekilde ve- rilmiş ve bunların laikliği tanımlamaya yarayacak ortak bir düşünsel zemini sağlamak için yeterli olup olmadığı sorgulanmıştır. Küçük, farklı uygulamaların bir kısmında (laiklikle din özgürlüğü arasın- da) ortak bir düşünsel zeminin olduğuna, ancak diğer bazılarının bu niteliği taşımadığına dikkat çekmiş ve buradan hareketle uygu- lama farkının iki tür laiklik anlayışını ortaya çıkardığını belirtmiştir:

cumhuriyetçi laiklik projesi ve demokratik laiklik projesi.

Bu iki anlayış, hukukî yapılar ve uygulamalar tasvir edilerek elde edilmiştir. Bazı ülkelerde benimsenen laiklik, çoğulculuk zeminin- de bir arada yaşamanın formülünü içinde barındırırken bazı ülke- lerde benimsenen laiklik türü ve uygulamaları, bir yandan devlet ile toplumun belli kesimleri arasında diğer yandan da toplum içe- risinde çeşitli kesimler arasında değişen oran ve şiddette ciddî ça- tışmaların yaşanmasının temel sebebini teşkil etmektedir. Küçük, cumhuriyetçi laiklik uygulamasının bu çatışmaya meyyal olduğu tespitini yapar. Ayrıca o, “laik toplum” gibi kullanımlar üzerinden zihin çözümlemelerine girişir ve Türkiye’deki uygulamanın cum- huriyetçi laik doktrinin, Fransız uygulamasının geçmişinde kalmış kötü bir versiyonu olduğunu ortaya koyar.

Hasan Yücel Başdemir, “Millî Laiklik ve Din Özgürlüğü:

Türkiye’de Laikliğin Kurumsallaşmasının Önündeki Engeller” ya- zısında Türkiye’deki laikliği “Millî Laiklik” olarak isimlendirerek bu anlayışın ortaya çıkmasına neden olan psedo-laiklerin zihin durumlarını tasvir eder. Başdemir, millî laikliğin aydınlanmacı, dö- nüştürücü, çatışmacı, dışlayıcı, sınırlayıcı, agresif, kendine aşırı gü-

(11)

14

venme gibi niteliklerini ortaya koyar ve Türkiye’deki bu laiklik uy- gulamasının ortaya çıkardığı algının, laikliğin toplumsal bir değer hâlini alması için psikolojik bir engele dönüştüğü tespitini yapar.

Sonuç olarak laikliğin bu millî içerikten arındırılması ve din özgür- lüğüne dayalı olarak tanımlanması önerilir.

Bican Şahin, “Bir Liberalin Vicdanı: Pierre Bayle’in Vicdan Özgür- lüğü Savunusu” adlı makalesinde birbirinden farklı iyi hayat biçim- lerinin hoşgörü ve barış içerisinde bir arada yaşamasının imkânını sorgular. Şahin, önce Chandran Kukathas’tan hareketle bireysel özerklik temelinde şekillenen iyi hayat biçimlerinin yerine aidiyete ve grup özerkliğine dayalı liberal bir bakış açısını ortaya koyar ve bu düşünceyi, siyasal kurum ve kuralların belli bir ahlâkî iyi anlayışına dayanmaması nedeniyle “siyasal” liberalizm olarak adlandırır. Bura- da birbiriyle rekabet hâlinde farklı ahlâkî ve iyi hayat biçimlerinin bulunduğu bir durum tasvir edilir. Bireyler, kendileriyle aynı vicdanî kabullere sâhip olmayanlarla bir arada olmaya veya vicdanları dışın- da bir iyi hayat biçimini kabul etmeye zorlanamazlar. Şahin, bu dü- şünceyi gerekçelendirmek için Aziz Augustine’in İncil’e dayanarak

“zulmün hak dine karşı yapılmasının yanlış ancak hak dinin sapkın- ları doğru yola getirmek için zulme başvurmasının doğru” olduğu şeklindeki yaklaşımını eleştiren Pierre Bayle’in vicdan özgürlüğü savunusuna başvurur. Bayle’in, lâfzî yorumun bir sonucu olarak or- taya çıktığını söylediği bu yaklaşımın ilâhî mesajla, doğal vahiyle ve Tanrı iradesiyle bağdaşmadığını gösterdiği bu makale, farklılıkların bir arada barış içinde yaşaması konusunda Türkiye’de var olan tered- dütlerin giderilmesine de katkı sağlayacaktır.

Bu kitapta yer alan son çalışma, Hasan Yücel Başdemir’e ait

“Optimum Değerler Olarak Laiklik ve Din Özgürlüğü” adlı ikinci makaledir. Başdemir, öncelikle Türkiye’de din özgürlüğü ile laiklik arasında yaşanan gerilimi ele almış ve bunların birbirlerini sınırla- madığını savunmuştur. Bu makalede laikliğin hayatı tüm yönleri

(12)

15

ile belirleyen ve bireylerin birincil (dinî veya seküler) tercihlerine alternatif bir düşünce olmadığı; farklılıkların bir arada barış içinde yaşamasını temin edecek, farklı inanç grupları arasında saygı esasına dayalı olarak ilişkileri düzenleyici ahlâkî, hukukî ve siyasal bir değer olduğu gösterilmiştir. Herhangi bir inancın diğer inançlar üzerinde- ki tahakkümünü engellemesi ve bir inancın dinî pratiklerini yerine getirirken diğerlerinin özgürlüklerinde bir azalmaya yol açmasının ahlâkî ve hukukî olarak kabul edilebilir olmaması nedeniyle laik- lik ve din özgürlüğü, optimum değerler olarak nitelendirilmiştir.

Başdemir, laiklik ve din özgürlüğünün sınırlarının, farklı inanç ve hayat biçimlerinin birbirleriyle yüzleşmesiyle belirlenebileceğini, önceden bir belirleme yapmanın sorunu çözemeyeceğini liberal ge- leneğin üç önemli düşünürünü; Isaiah Berlin, Friedrich von Hayek ve Karl Popper’ı merkeze alarak ortaya koymuştur. Türkiye’de Din Özgürlüğü ve Laiklik kitabı, Türkiye için kısa da olsa bir gelecek vizyonu çizmektedir. AB’ye giriş süreciyle birlikte Türkiye’de laiklik için yeni bir dönem başlamaktadır. AB süreciyle Türkiye’de laiklik düşüncesinin felsefî ve ahlâkî işlevine uygun olarak yeniden yerleş- mesi için tarihî bir fırsat karşımızda durmaktadır.

Gelişmiş demokrasilerde laiklik, tarihî tecrübelerinden sıyrılarak ortak bir algıya doğru evrilmektedir. Bu sürecin en belirgin vurgu- larından biri, laiklik ve din özgürlüğünün birbirini sınırlayan bir an- lama sâhip olmadığı aksine birbirini tamamladığı düşüncesidir. Bu düşünce, devletin dinî ve din dışı gruplara karşı tarafsız olması ile bu gruplara mensup olan insanları hukukî ve siyasî alanda sadece bireyler olarak tanıması anlayışına dayanır.

Din özgürlüğü ve laiklik, bu hâliyle bireylerin kişisel inançlarıyla karşılaştıracakları ideal veya üstün değer referansına sâhip bir sis- tem değildir. Onlar, farklılıkların barış içinde bir arada yaşamasını sağlayacak olan optimum değerlerdir.

(13)

16

Türkiye’de Din Özgürlüğü ve Laiklik kitabı, 20-21 Aralık 2008 tarihlerinde Konya’da dinî cemaat temsilcileri, akademisyenler ve sivil toplum örgütü temsilcilerinin katılımıyla düzenlenen “Laiklik ve Din Özgürlüğü” başlıklı toplantıda sunulan bildirilerle, ilâve iki makaleden oluşmaktadır. Bu toplantıyı düzenleyen Liberal Düşün- ce Topluluğu’na ve kitabın basımını üstlenen Liberte Yay.’na teşek- kür ederim.

Hasan Yücel Başdemir 2009, Çorum

(14)

17

~ 1 ~

Din Özgürlüğü: Felsefî Bir Bakış

Bilal Sambur

Din özgürlüğünü felsefî boyuttan yoksun düşünmek büyük bir ek- sikliktir. Çünkü din özgürlüğü, salt yasal düzenlemelere indirgenecek bir konu değildir. Din özgürlüğü konusunda tavrımız, felsefî yakla- şımımıza bağlı olarak değişmektedir. Din özgürlüğüyle ilgili yapı- lan tartışma ve taleplerin arkasında hep felsefî bir yaklaşım vardır.

Piaget’nin ‘ahlâk-felsefe her eylemin temel mantığıdır’ ifadesi, din özgürlüğü için de geçerlidir çünkü din özgürlüğüyle ilgili tutum ve tavrımız, sâhip olduğumuz felsefî ve ahlâkî anlayışı yansıtmaktadır.

Din özgürlüğü konusundaki felsefî bir yaklaşımın, dinin insan için ifade ettiği bireysel-sosyal önemi ve değeri kavraması gerek- mektedir. Din, insanoğluyla başlayan, farklılaşan ve gelişen dinamik bir olgudur. İnsanlık tecrübesinde din yanlısı ya da din karşıtı tavır-

(15)

18 ◆ Bilal Sambur

lar hep var olmuştur. İnsanoğlu, dindar ya da din karşıtı olmasına rağmen dinin tamamen insanoğlunun hayatından silindiği bir dö- nem olmamıştır. Başka bir ifadeyle insanoğlu, hiçbir zaman dinden arınma anlamında dinsiz olmamıştır.

Modern dönemde sekülerleşme olgusunun dini gerileteceği ve nihâyetinde dinin ortadan kalkacağı kehanetinde bulunan birçok sosyal bilimci olmuştur. Bu kehanetin aksine modern dünyanın saf seküler bir yer olacağı öngörüsünün mitten başka bir şey olmadığı günümüzde anlaşılmış bulunmaktadır. Sekülerleşme, bireysel ve sosyal hayatta dini ortadan kaldırmamış ya da modern insanı artık dine ihtiyaç duymayan yetkin bir varlık konumuna getirmemiştir.

Modern dünya, saf seküler bir yer olmadığı gibi saf dinin hâkim ol- duğu bir yer de değildir. Günümüzdeki küresel dinî canlanışı, se- külerleşmenin gerilemesi ve dinin zaferi olarak okumak da sağlıklı değildir. Mevcut durum ışığında şunu söyleyebiliriz: Modern dün- ya, daha önce görülmedik şekilde hem sekülerleşmiş hem de din- darlaşmıştır. Dindarlık ve sekülerleşmenin yoğun olarak birbiriyle iç içe geçmesi, modern dönemde meydana gelen yeni bir insanlık durumudur. Modern dönemde sekülerleşme ve dindarlaşmanın yoğun olarak tecrübe edilmesi, yaşadığımız dünyayı hem seküler hem de dinî açıdan daha çoğulcu ve renkli bir yer hâline getirmiştir.

Dinî ve seküler çoğulculuğun hâkim olduğu dünyamızda başka- sının dinî, ideolojik ve felsefî inancına saygı göstermek medenî bir toplumun olmazsa olmazı olarak kabul edilmektedir. Dinî ve seküler çoğulculuğu korumanın yolu din özgürlüğünden geçmektedir. Baş- kasının dinî inancına saygı göstermenin bireysel ve toplumsal erdem olarak kabul edildiği günümüzde din özgürlüğünden çok özel nite- lemelerle bahsedilmektedir. Din özgürlüğü, birincil özgürlük, temel insan hakkı, liberal demokrasinin temellerinden biri ve insan hakları- nın prototipi olarak değerlendirilmektedir. Din özgürlüğünün insan hakları, liberal demokrasi ve insan onuru gibi temel değerler ışığında

(16)

Din Özgürlüğü: Felsefî Bir Bakış ◆ 19

değerlendirilmesi, bu özgürlük kategorisinin yüksek bir kavrayış ve anlayışla ele alınmaya başlandığını göstermektedir. Din özgürlüğü fel- sefesi dediğimiz bu yüksek kavrayış biçiminin derinliğine anlaşılması ve sürekli olarak gündemde tutulması gerekmektedir.

Din özgürlüğünden çok olumlu nitelemelerle söz edilmesine karşılık, din özgürlüğünü tehdit eden anlayışların da etkin olduğu görülmektedir. Dindarlar arasında bir ayrım yapılmadan irtica ya da fundamentalizm gibi kavramlar kullanılarak dinî hayata müdahale meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. İrtica ya da fundamentalizm, gü- nümüzde dar anlamda sadece dinin istismar edilmesi, dinin şiddet için bir araç olarak kullanılması veya dinin modern hayata karşı çık- ması gibi anlamlarda kullanılmamaktadır. İrtica ve fundamentalizm söylemi, dindar olan herkesin tehlikeli olduğu şeklinde bir anlayışla kullanılmaktadır. Bu anlayışın kaçınılmaz bir sonucu olarak dindar birey ve gruplar üzerinde sosyal ve siyasî baskı güçlendirilmekte, se- küler ve laik ideolojiler ve uygulamalar dayatılmaktadır. Fundamen- talizmin yanında ulusal güvenlik etrafında oluşturulan söylemler de din özgürlüğüne önemli tehditler içermektedir. 11 Eylül’den sonra ulusal güvenliğin temel hak ve hürriyetlerden daha önemli olduğu propagandası yapılarak değişik dinî grupların özellikle Müslümanla- rın dinî hayatına bazı kısıtlamalar getirilmeye çalışılmaktadır. Ülke- mizde de ulusal güvenlik gerekçesi, din özgürlüğünün kısıtlanması yönünde özellikle kullanılmaktadır.

Din özgürlüğünün günümüzde fundamentalizm ve ulusal gü- venlik gibi gerekçelerle ihlâl edilmesi yeni bir durum değildir. Tarih boyunca sürekli olarak ihlâl edilmek istenilen özgürlüklerin başında din özgürlüğü gelmektedir. Bütün topluma tek bir dinî inancı em- poze etmeye çalışma, sapkın olarak değerlendirilen fikirleri benim- semiş insanları ortadan kaldırma, farklı din mensuplarına karşı sa- vaşlar açma, dinî azınlıkları elimine etmek için sistematik politikalar uygulama tarihin kaydettiği icraatlardır. İşin ilginç yanı, din özgür-

Referanslar

Benzer Belgeler

Ravago Building Solutions Bina Çözümleri, Dilovası tesislerinde temellerin ve teras çatıların ısı yalıtımında kullanılmak üzere ROOFMATE™, zeminlerin ısı yalıtımı

Bayrak etiket türü, kesintisiz ortam veya belirli çok alanlı kesit etiketlerle çalışacak şekilde tasarlanmıştır.. Bayrak etiket türünü

Dikkat : Katalogda yer alan bütün ürün açıklamaları elde edilen en yeni bilgiler doğrultusunda hazırlanmış olup Kaynak Tekniği Sanayi ve Ticaret A.Ş.. tarafından önceden

Erkek ve yükseköğretim derecesine sahip birincil bakıalann daha olumlu görüşler içinde oldukları; ayrıca, erkek ve evli olan felçli afazili bireylerin birincil

Sa¤l›k oca¤›na baflvuranlar› inceleyen bir baflka çal›flmada, hastalar›n %12.0’›n›n reçete yazd›rmak için baflvurdu¤u saptanm›flt›r.3 Kurum hekimi

1920’li yıllarda Mustafa Ke­ mal Atatürk, 1940’lı yıllarda î- nönü ve Saraçoğlu, 1980’li yıl­ larda Mehmet Ali Ağca ve Na- im Süleymanoğlu ile ikişer kez,

Liberte: Despot’un sarayının zindanında bir esir olan Liberte (Özgürlük) Nasyon’a (Ulus) aşıktır. Despot her ne kadar Nasyon’la Liberte’yi birbirleriyle evlendirmek

FSFI skorları her grupta çoklu lineer regresyon analizine göre değerlendirilmiş yaş, cinsel partner yaşı, vücut kitle indeksi bağımlı değişken olarak; evlilik