• Sonuç bulunamadı

YUKARI KARASU (FIRAT) HAVZASINDA KAR YAĞIŞLARININ AKIM ÜZERİNE ETKİSİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "YUKARI KARASU (FIRAT) HAVZASINDA KAR YAĞIŞLARININ AKIM ÜZERİNE ETKİSİ"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

YUKARI KARASU (FIRAT) HAVZASINDA KAR YAĞIŞLARININ AKIM ÜZERİNE ETKİSİ

Yrd. Doç Dr. Halil GÜNEK Arş. Gör. Sabri KARADOĞAN 1. GİRİŞ

Canlılar için gerekli olan su, yeryüzünün 2/3 ü kaplamakta olmasına rağmen tatlı sular bu miktarın ancak % 3 lük bölümüne karşılık gelmektedir. Bu miktarın büyük kısmı canlılar yoğun olarak yaşadığı ortamdan uzak ve ulaşılması güç sulardır. Dolaysı ile canlılar ancak bu miktarın çok az bölümünden faydalanabilmektedir. Bu sınırlı miktardaki tatlı su kaynakları yeryüzünde yağışın miktarına ve yıl içindeki dağılışına bağlı olarak değişmektedir. Ayrıca nüfusun hızlı bir şekilde artması, doğal dengenin bozulması ve kırlılığın tatlı su kaynakları üzerinde olumsuz etkileri ile tatlı suların önemi iyice artmaktadır.

Yağış miktarı çok yüksek olmasa da Özellikle ülkemizin yüksek kesimleri akarsuların beslenmesi üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir. Bu alanlarda bulunan akarsularımızın büyük bir kısmı yataklarında sürekli su taşımaktadır. Bunlardan Fırat nehri ülkemizin en yüksek bölgesi olan Doğu Anadolu Bölgesi'nden kaynağını almakta, yarı kurak ve kurak bölgelerden geçtikten sonra Basra körfezine dökülmektedir. İzlediği yola bakılınca Fırat nehrinin yüksek alanlardan beslenmesinin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.

Gün geçtikçe artan nüfus ile birlikte suya olan gereksinim de artmaktadır. Kullanım suyu yanında Fırat Nehrinin orta ve aşağı çığırında sıcaklığın yeterli olması ve kuraklığın vejetasyon dönemi içinde uzun bir devre oluşturması yüksek bölgelerde düşen yağışların önemini artırmaktadır. Bu yüksek sahalardaki yağışların büyük bir kısmının ilkbaharda düşmesi ve kış boyunca düşen kar yağışlarının etkisi ile akarsuyun Haziran ayına kadar beslenmesi ayrıca önem arz etmektedir. Bu da yüksek kesimlerdeki kar yağışlarının Fırat Nehrinin beslenme rejimi üzerindeki önemini açıkça ortaya koymaktadır.

Yerleşim alanları ve çevrelerinde sürekli olarak artan kırlılığın akarsulara da yansıması, daha temiz olan yüksek kesimlerdeki kirlenmemiş akarsuların veya tatlı suların önemini iyice ortaya koymaktadır.

İşte bu çalışmada nehirlerin beslenmesinde büyük öneme sahip olan yukarı havzanın ve buradaki kar yağışlarının payını açıklamak. hem de potansiyelini hesaplamak düşünülmüştür. Ayrıca gelecekte kirlilikten korunan sahalar olacakları için bu gibi havzaların nasıl korunması gerektiğinin araştırılması gerekmektedir.

2. AKARSUYUN(KARASU)BESLENMESİ VE REJİMİ ÜZERİNDE ETKİLİ OLAN FAKTÖRLER

Karasu’yun yukarı havzasının su toplama havzasına karşılık gelen araştırma alanımız Doğu Anadolu bölgesinde yer almaktadır. Bölgenin birbirinden faklı bölümlerinde bulunan sahanın batısı Yukarı Fırat bölümünün Tercan ovası diye adlandırılan yöresine karşılık gelmektedir. Doğu

F.Ü. Fen -Edebiyat fakültesi Coğrafya Bölümü / ELAZIĞ

(2)

kesimi ise Erzurum –Kars yöresinde bulunan Erzurum çevresinde yer almaktadır (Erol, 1993). İdari bakımdan doğusu Erzurum ili, batısı ise Erzincan ili sınırları içinde kalmaktadır. Konu hidrolojik bir çalışma olduğundan sınır belirlenirken Yukarı Karasu Havzasının su bölümü çizgisi esas alınmıştır (Şekil 2.1).

Şekil 2.1. İnceleme Alanının lokasyonu

Doğusunda Palandöken ve Kargapazarı dağları,Güneyinde Karagöl dağları (3057 m.) Serçelik Dağı (3078 m.) ve Bağırbaş Dağı (2906 m.) Batıda Esence Dağları (3162 m.) kuzeyinde ise Kop Dağı, Akbaba Dağı ve Dumlu dağları bulunmaktadır. Bu dağlık alanların özellikle doğu ve kuzeyde bulunanların doruk noktaları ile iki havza birbirinden ayrılmaktadırl. Kuzeyde Kop. Akbaba ve Dumlu dağlarının dorukları Basra havzası ile Karadeniz havzasını. doğuda Kargapazar Dağlarının yüksek noktaları ise Basra havzası ile Hazar havzalarını birbirinden ayırmaktadır. Güneydeki dağlık alanlar ise Karasu'yun Fırat Nehrinin diğer bir kolu olan Murat Nehri havzasından ayırmaktadır (Şekil 2.2).

Çalışma sahasında birbirinden farklı yaşlarda ve farklı litolojik özelliklere sahip kayaçlar bulunmaktadır (Şekil: 2.3). Depresyonları çevreleyen yüksek kesimler yaşlı birimlerden oluşmaktadırlar. Bu birimlerin en yaşlısı Permo Karbonifer olup. Kuzeybatıda sınırlı bir alana karşılık gelmektedir. Jura-Kretase yaşlı birimler ise kuzeydeki dağlık alanlarda birbirinden kopuk parçalar halinde dağılış gösterir. Ofiyolit serileri ve Alt Kretase yaşlı killi birimler dağlık alanlarda geniş sahalara yayılmışlardır. Eosen birimleri ise kuzey ve

(3)

bazaltlardan oluşmaktadır. Depresyonun tabanında bulunan ovaların merkezi kesimleri ve akarsu yatakları Kuvaterner birimleri ile işgal edilirken, çevreleri daha yaşlı olan Neojen ve Alt Miyosen birimlerinden oluşmaktadır.

Akarsuların beslenmesi, beslenme şekli ve rejimleri üzerinde etkili olan morfolojik yapının ilk dikkati çeken özelliği depresyon tabanlarında birbirlerine dar boğazlarla bağlanan ovalar ve bu ovaları çevreleyen yüksek dağlık alanlar gibi iki farklı morfolojik ünitedir. Hem dağlık alanlar hem de ovalar göründükleri kadar sade bir morfoloji sunmazlar.

Dağlık alanlar incelendiğinde bunların üzerinde farklı yaşlarda ve farklı seviyelerde yer alan düzlüklerin olduğu dikkat çekmektedir. Bu düzlükler farklı seviyelerde yer aldığı gibi, aynı düzlük alanlar dağlık bölgelere göre farklılıklar göstermektedir. Atalay tarafından sahanın doğusunda bulunan dağlık alanlar üzerindeki düzlükler 3 grup altında toplanmıştır. Bunlar: Zirve düzlükleri (2750-3000 m.) olarak adlandırılanlar ve dağlık alanların zirvelerine karşılık gelen sahalardır. Palandöken Dağlarında 2750-3000 m. Dumlu Dağlarında 2650-2700m. ve Kargapazar Dağlarında ise 2700-2800 m.ler arasında görülmektedirler. Yüksek platolar olarak adlandırılan ve büyük kısmı bazalt platoları üzerinde bulunan, yapısal yüzeylere karşılık gelen bu düzlükler (2200-2500), Palandöken Dağın'da2300-2500m., Dumlu Dağı'nda 2200-2300 m., ve Kargapazarı Dağı'nda ise 2250-2300 m lerde yer almaktadır.

Diğer aşınım yüzeyleri ise Erzurum Ovası’nı çevreleyen genç aşınım ve yapısal yüzeyleri olup 2050- 2200 m.ler arasında yer alan alçak platolardır. İnceleme alanının batı kesimindeki düzlük sahaları da doğu kesimindeki gibi sınıflandırabiliriz. Fakat bunlar doğudaki düzlük alanlara göre daha dar alanlı ve daha alçak seviyelerde yer almaktadır. Daha çok aşınım yüzeyleri olarak gelişen bu düzlükler, zirve düzlükleri 2700- 3000 m. seviyelerinde gelişmişlerdir. Dolayısıyle doğudaki platolar daha geniş, batıdakiler ise daha dar sahaları kapsamaktadır.

Erzurum Ovası çevresindeki dağlık sahalarda yer alan düzlükleri iki kategoride değerlendirebiliriz.

Bunlardan birincisi çevredeki yüksek sahalarda bulunan bazaltlar üzerinde gelişen yapısal düzlüklerdir.

Diğerleri ise dağlık alanların yamaçlarında gelişen aşnım yüzeyleridir ki bunlar bazalt platolarına göre daha dar alanları kapsamaktadır. Batı kesimindeki düzlük alanlar ise daha çok aşınım yüzeyleri şeklinde gelişmiş olup daha dar alanlıdır.

Bölgede yer alan ve geniş alanlar kaplayan ovaları doğudan batıya doğru kısaca açıklayacak olursak;

bunların en doğuda bulunanı ovaların en genişine karşılık gelen Erzurum Ovasıdır. Bu ova yaklaşık 1800- 2000 m. arasında yer almakta olup, yaklaşık 720 km2 genişliğinde bir alan kaplamaktadır. Ovanın çevresinde gelişen birikinti konu ve yelpazeleri birbirleri ile birleşerek piedmontlar oluşturmuştur. Erzurum şehrinin üzerinde yer aldığı alan bu piedmontların en belirginidir. Ayrıca bu alanlar akarsuların akım özellikleri üzerinde de etkilidir. Aşkale Ovası Karasu boyunca doğu batı yönünde uzanan ova 165-1750 m.

arasında yer almaktadır. Tercan ovası 1450-1500 m. arasında bir yükseklik göstermekte olup. Yaklaşık 376 Km2'lık bir alan kaplamaktadır. En batıda bulunan Mercan Ovası ise 1370-1450 metreler arasında uzanmakta olup, yaklaşık 125 Km2 genişliğindedir.

(4)

Şekil 2.2 İnceleme Alanının Fiziki Haritası

(5)

Şekil 2.3. İnceleme Alanının Jeoloji Haritası

(6)

Yukarı Karasu Havzasının toprakları morfolojik, iklim ve beşeri faktörlerin etkisi altında şekillenmiştir.

Buna bağlı olarak engebeli, eğimli, bitki örtüsü tahrip edilmiş olan ve klimatik şartlardan dolayı fiziksel parçalanmanın yoğun olduğu yüksek alanlarda toprak oluşumu zayıftır. Çoğunluğunu litosollerin oluşturduğu bu topraklar sığ olup, kaba bünyelidirler. Depresyon tabanlarında yer alan topraklar ise derinlikleri nispeten daha fazla olan, ince bünyeli ve çoğunlukla zonal topraklardır.

Büyük oranda tahribe maruz kalan saha bitki örtüsü yönünden oldukça fakırdır. Doğal bitki örtüsü tahrip edilen saha, bugün büyük çoğunlukla antropojen stepler tarafından kaplanmıştır. Ova tabanlarında kültür bitkileri görülürken, sahanın batı kesimindeki dağlık alanların özellikle kuzey yamaçlarında yer yer ağaç toplulukları görülmektedir.

3. İKLİM

Bölge iklimi genel anlamda orta kuşak içerisinde yer almakta olup, karakteristik mutedil karasal iklim tipine karşılık gelmektedir. Bu genel karakterlere sahip olan yöre iklimi, kendi içinde bazı farklılıklar sunmaktadır. Ayrıca batıya doğru gidildikçe bir yumuşama göstermektedir. Bu iklimin özelliklerini konu başlığının iklim elemanlarından yağış ile ilişkili olmasından ve akım üzerindeki etkisini belirlemek için iklim konusunu diğer fiziki faktörlerden daha detaylı ele alma ihtiyacı duyduk.

Sıcaklık: Çalışma alanının sıcaklık özelliklerini ve farklılıklarını ortaya koymak için Erzurum, Tercan ve Erzincan Meteoroloji istasyonlarının değerleri kullanılmıştır. Ayrıca yüksek alanlarda kar rasatı yapan istasyonların sıcaklık değerleri enterpolasyon yardımıyla hesaplanmıştır. Sahadaki yıllık ortalama sıcaklık değerleri depresyon tabanlarında doğuda Erzurum'da 6oC, (kar rasatı yapan Çat Bakımevinde 4.6oC, çatakta ise 4.9oC) Tercan'da 8.5oC batıda Erzincan'da iyice artarak 10.6oC yi bulmaktadır (Çizelge 3.1). Yıllık sıcaklık farkı Erzurum'da 27.7oC, Tercan'da 26.9oC ve Erzincan'da 27.1oC gibi yüksek değerlere ulaşmaktadır. Bu değerler bölgedeki karasallığı şiddetini ve hangi yönlere doğru artığını açıkça göstermektedir.

Çizelge 3.1.Yukarı Karasu Havzasındaki İstasyonların Aylık Ortalama Sıcaklıkları.

İstasyonlar 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Yıllık

ERZURUM -8.2 -6.7 -2.3 5.2 10.7 14.9 19.3 19.5 14.9 8.2 1.5 -5.0 6.0 ÇAT BAKIMEVİ -10.6 -9.1 -4.7 2.9 8.3 12.6 16.9 17.1 12.6 5.9 -0.9 -7.3 4.6 ÇATAK -10.3 -8.8 -4.4 3.2 8.6 12.9 17.2 17.4 12.9 6.2 -0.6 -7.0 4.9 TERCAN -6.3 -4.5 1.4 8.4 13.3 17.5 22.0 21.6 17.3 10.4 3.1 -2.5 8.5 ERZINCAN -3.4 -1.6 3.5 10.4 15.4 19.7 23.7 23.7 18.9 11.9 5.4 -0.4 10.6

Sıcaklıkların yıl içindeki gidişine baktığımızda, Ocak ayından itibaren sıcaklıklar hızlı bir şekilde yükselmeye başlamaktadır. Bu yükseliş Temmuz ayı sonuna kadar devam etmekte, ağustos ayında bir duraklama veya yükselme hızında bir azalma göstererek en yüksek değerlere ulaştıktan sonra aynı hızla Aralık ayına kadar hızlı bir düşüş göstermektedirler (Şekil 3.1).

(7)

Şekil 3.1.Yukarı Karasu Havzasındaki İstasyonların Aylık Ortalama Sıcaklıkların Gidişi.

Günlük, maksimum ve minimum ortalama sıcaklık değerleri ile en yüksek ve en düşük sıcaklık değerleri kar yağışları, kar örtüsünün yerde kalma süresi ve karın erimesi üzerindeki etkiden dolayı önemlidir.

Maksimum ortalamalar kış boyunca 0oC altında veya bu sıcaklıklara yakın değerler göstermektedirler.

Erzurum'da 0oC ve daha düşük sıcaklık değerlerinin görüldüğü gün sayısı yaklaşık 155 gündür. Kasım ayı sonlarından itibaren görülen bu sıcaklık değerleri Mart ayı sonlarına kadar devam etmektedir. Değerlerin bu şekilde seyir etmesi bölgedeki yağışların bu dönemde kar şeklinde düşmesini ve yerde katı olarak kalmasını sağlamaktadır (Şekil.2).

Şekil 3.2. Erzurum'da Günlük Ortalama Sıcaklıkların Gidişi.

Yukarı Karasu Havzası bir depresyon ve bu depresyonu çevreleyen yüksek alanlardan oluşan farklı birimlerden oluşmaktadır. Bunun için sıcak dağılışı bölgenin depresyon tabanlarından yükseklere doğru çıkıldıkça azalmaktadır. Özelliklede doğu kesimlerde nisbi yükseklik farkının da

- 1 5 , 0 - 1 0 , 0 - 5 , 0 0 , 0 5 , 0 1 0 , 0 1 5 , 0 2 0 , 0 2 5 , 0 3 0 , 0

1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 0 1 1 1 2

A Y L A R

SICAKLIK

ER Z U R U M Ç A T B A K IM EV İ Ç A T A K T ER C A N ER Z IN C A N

-10 -5 0 5 10 15 20

1 17 33 49 65 81 97 113 129 145 161 177 193 209 225 241 257 273 289 305 321 337 353

Y I L L A R

SICAKLIK

(8)

fazla olmasının sonucu Erzurum'da 6oC olan ortalama sıcaklık Erzurum'un kuzeyinde yer alan Palandöken Dağlarında (3170 m.) 0oC ye düşmesi dağılıştaki bu belirgin farklılığın göstergesidir.

Yağış:Yörenin yıllık yağış miktarı Türkiye ortalamalarının altında bir değere sahiptir. Sahadaki yağış değerlerinin düşüklüğü, çevresinin yüksek dağlık alanlarla çevrili olmasında ileri gelmektedir. Sahada rasat yapan meteoroloji istasyon verilerine göre Erzurum'da 438 mm., Tercan'da 432 mm. ve Erzincan'da 362mm. yağış düşmektedir. İstasyonların değerlerinde de görüldüğü gibi yükseklikle birlikte yağış miktarı artmaktadır (Çizelge 3.2).

Çizelge 3.2 Erzurum, Tercan ve Erzincan'da Yağışın Aylık Dağılışı

Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haz. Tem. Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Yıllık Erzincan 28.5 30 39.3 50.3 50.3 32.1 11 6.27 12.5 37.8 34.6 29.5 362.09 Tercan 32.9 32.3 45.4 59.9 68.2 35.4 14.3 9.86 13 46.8 40.3 33.5 431.96 Erzurum 25.3 28.7 35 52.4 73 51.6 28.9 18.7 24.1 47.5 37.3 22.9 445.27

Yüksek kütlelerle çevrilen çalışma alanının hem deniz etkisine kapalı olması ve hem de depresyonlarla çevrelerinde yer alan dağlık alanlarının yağış miktarları arasında farklılıklar bulunmaktadır. Erzurum'da yıllık yağış miktarı 438 mm. Palandöken Dağında (3270 m.) 1100 mm yi bulmaktadır. Bu değerler yağışın yöredeki farklı dağılışını açıkça ifade etmektedir (Şekil.3).

Yağışın yıl içindeki gidişine baktığımızda yağışın bütün yıl içine dağıldığı göstermektedir. Diğer bir ifade ile yörede belirgin veya uzun bir kurak bir dönem görülmemektedir. İlkbaharda yıllık yağışları yaklaşık

%40 i düşmektedir. Bu mevsimi % 25'e yaklaşan değerle sonbahar takıp etmektedir. Yaz ve Kış mevsimleri yaklaşık %15'lık değerleri ile az yağış alan mevsimler olarak belirmektedirler (Şekil.4).

Şekil 3.3 Erzurum, Tercan ve Erzincan'da Yağışın Aylık Gidişi 0

10 20 30 40 50 60 70 80

Ocak Şubat

Mart Nisan

Mayıs Haziran

Temmuz Ağustos

Eylül Ekim

Kasım Aralık

YAĞ

E rz inc an E rz urum Terc an

(9)

Şekil 3.4. Erzurum, Tercan ve Erzincan'da Yağışın Mevsimlere Göre Dağılışı

Çalışma alanına düşen yağışların büyük bir kısmı kar olarak düşmektedir. Kar yağışları kasım ayının sonlarında başlayıp, Nisan ayına kadar devam etmektedir. Kar yağışları depresyon tabanında yer alan Erzurum meteoroloji istasyonunda yaklaşık olarak yıllık yağışların % 36.5'üna karşılık (Atalay'a göre %42'ye) gelmektedir (Çizelge 3.3). Bu değer sahanın yüksek kesimlerine doğru çıkıldıkça hem miktar olarak hem de oran olarak artmaktadır. Ayrıca kar kalınlığı ve kar örtüsünün yerde kalma süresi de havza tabanlarından yüksek kesimlere doğru artmaktadır. Erzurum Ovası kenarında yer alan Erzurum Meteoroloji istasyonunda bu değer ortalama 115 gündür. Yüksek kesimlerde Ekim ayı ortalarında görülen kar örtüsü Mayıs ayının 15'ne kadar devam etmektedir. Kar kalınlığına baktığımızda kar yağışlarının oranı, miktarı ve yerde kalma süresinin artması gibi kar kalınlığı da artmaktadır. Erzurum'da en fazla görülen kar kalınlığı 100 cm iken Çatak Kar ölçüm istasyonunda 103 cm ve Çat Bakımevi Kar ölçüm istasyonunda 132 cm dır (Çizelge 3.4).

Sahanın daha yüksek alanlarda bu değer 2 metreyi bulmaktadır.

Çizelge 3.3. Erzurum'da Kar yağışlarının oranı

Yağış Yağmur Kar % %

404.30 256.68 147.62 63.47 36.52

Çizelge 3.4. Erzurum, Çatak ve Çat Bakımevinde Kar Kalınlıklarının Yağışın Aylık Dağılışı.

O Ş M N M H T A E E K A

Erzurum 63 100 77 54 10 8 18 34 68

Çatak 90.9 101 103 92 46

Çat Bakımevi 87 132 128 46 61

%0

%10

%20

%30

%40

%50

%60

%70

%80

%90

%100

Erzurum Tercan Çatak

Sonbahar Yaz İlkbahar Kış

(10)

4.AKARSUYUN HİDROLOJİK ÖZELLİKLERİ VE REJİMİ

Çalışma alanı olarak seçtiğimiz Yukarı Karasu Havzası aynı zamanda Fırat Nehrinin doğuş yerine karşılık gelmektedir. Kargapazar Dağları'nın kuzeybatı eteklerinden ve Dumlu Dağları'nın güney yamaçlarından toplanan sular birleşerek Fırat Nehrinin kollarından biri olan Karasu'yu oluşturur. Erzurum Ovasının tabanında doğudan batıya doğru akan akarsuya, Ilıca yakınlarında kaynaklarını Palandökenden alan Daphan Suyu, Aşkale'nin doğusunda ise Serçeme Çayı kavuşmaktadır. Batıya doğru devam eden akarsu Tercan havzasında sağlı sollu gelen akarsuları aldıktan sonra Sansa Boğazı ile sahamızı terk etmektedir. Yukarda da işaret edildiği gibi özellikle Erzurum ve çevresindeki yüksek alanlarda yağışların büyük kısmının kar olarak düşmesi ve kar yağışların yağmur olarak düşen yağışlardan farklı bir davranışa sahip olması, akarsuların beslenmesi ve rejimleri üzerinde de farklılıklar meydana getirmektedir. Yağışlardaki bu davranışın akarsulara nasıl yansıdığını ve sonuçlarını vermeye çalışacağız.

Çalışma alanında EİE tarafından ölçümü yapılan Sansa Boğazı ve Aşağı Kağdariç akım istasyonları ile DSİ tarafından ölçümü yapılan Çatak (Serçeme deresi) ve Lezgi Deresi akım rasat istasyonları bulunmaktadır. Bölgedeki akarsuların davranışları ve özellikleri bu istasyonlar yardımıyla belirlenmeye çalışılmıştır. Bu istasyonların uzun döneme ait ortalama değerlerine baktığımızda Sansa Boğazın'da 61.8 m3/sn., Kağdariç'te 19.8 m3/sn., çatak'ta 8.8 m3/sn. ve Lezgi Deresinde 4 m3/sn. lık akım görülmektedir.

Maksimum akımlar ise Sansa Boğazında 229.9 m3 / sn. ile Mayıs ayında, A.Kağdariçte 76.4 m3/sn ile Mayıs ayında Çatak'ta 26,2 m3/sn. ve Lezgi deresinde 15.7 m3/sn ile Mayıs ayında görülmektedir.

Minimum akımlar ise sırasıyle Sansa Boğazın'da 14.2 m3/sn ile Eylül ayında, Kağdariç 'te 3.9 m3/sn ile Ağustos ayında Çatak'ta 1.5 m3 / sn ile Lezgi deresinde. 0.7 ile Ağustos ayında görülmektedir (Çizelge 4.1).

Çizelge 4.1. Yöredeki Akım İstasyonlarının Ortalama Akım ve Akım Yüksekliklerinin Aylık Dağılışı.

EK K A O Ş M N M H T A E YILLIK

Rzurum 25.3 28.7 35 52.4 73 51.6 28.9 18.7 24.1 47.5 37.3 22.9 445.27 Akım Yük. 6.2 8.2 6.7 6.3 7.0 15.7 56.1 70.9 28.0 7.2 3.9 4.1 220.3 Ort.Akım 6.7 8.8 7.2 6.8 7.5 16.9 60.5 76.4 30.2 7.8 4.2 4.4 19.8 Tercan 46.8 40.3 33.5 32.9 32.3 45.4 59.9 68.2 35.4 14.3 9.9 13.0 432.0 Akım Yük. 6.4 8.8 7.8 6.7 7.2 14.5 60.4 75.2 33.8 11.3 5.7 4.6 242.6 Ort.Akım 19.7 27 23.8 20.5 22 44.3 184.5 229.9 103.4 34.6 17.4 14.2 61.8

Çat 90 62 45 42 50 65 96 130 90 53 36 44 803.0

Akım Yük. 18.1 18.1 18.1 16.9 16.9 53.0 167.4 189.1 43.4 9.6 8.4 12.0 570.8 Ort.Akım 1.5 1.5 1.5 1.4 1.4 4.4 13.9 15.7 3.6 0.8 0.7 1 4.0

Çatak 78 59 43 40 46 61 90 125 85 49 34 42 752.0

Akım Yük. 9.1 10.6 12.1 13.1 11.6 22.7 125.1 132.2 59.0 16.6 10.1 7.6 429.8 Ort.Akım 1.8 2.1 2.4 2.6 2.3 4.5 24.8 26.2 11.7 3.3 2 1.5 8.8

Sahada bulunan istasyonların yıl içindeki akımlarının gidişi istasyonları ayrı ayrı yorumlayınca, kar yağışlarının etkisi daha net ortaya çıkacaktır. Sansa Boğazındaki istasyonun da Eylül ayında

(11)

gelen su açığına yağışların bir kısmının harcanmasıdır. Düşük olan bu artış oranı Kasım ayına kadar yükselme trendi şeklinde kendini hissettirir (Şekil 4.1).

Aralık ayında yağış miktarındaki azlığa rağmen akımın bir önceki aydan düşük olmaması gerekirdi.

Çünkü topraktaki nem açığı büyük oranda önceki aylarda kapanmış, buharlaşma azalmış ve büyük oranda donan toprakta zemin geçirimsizleşmiştir. Fakat yağışların bu ayda kar olarak düşmesi, düşük sıcaklıklardan dolayı yerde kalmasını etkilemektedir. Ocak ayında sıcaklıkların iyice düşmesi sonucu akım azalmaya devam etmektedir. Şubat ayında akımda bir önceki aya oranla bir artış görülür. Buna sebep olarak, sahanın batısındaki alanlarda sıcaklıkların artması verilebilir. Mart ayında akımda hızlı bir yükselme görülmektedir. Bu dönemde artan yağışla birlikte, sıcaklıkta görülen yükseliş te etkilidir. Nisan ayından itibaren kar yağışlarının akım üzerinde artan etkisi açık bir şekilde görülür. Bu ayda düşen yağış miktarı 59,9 mm iken. Akım miktarı 60,4 mm olarak gerçekleşmiştir. Düşen yağışların bir kısmının havaların ısınması ile buharlaştığı ve bir kısmının da çeşitli şekillerde kayıp olduğu hesaba katılınca. kış boyunca erimeden yerde kalan oluşturan kar örtüsünün sıcaklık değerinin artması ile akarsuyun beslenmesi ve akımı rejimi üzerinde üzerindeki etkisi ortaya çıkmaktadır. Mayıs ayında yağış 68,2 mm akım ise 75,2 mm. Haziran ayında yağış 35,4 mm. akım 33,8 mm. olarak gerçekleşmiştir. Bu akımlar üzerinde kar örtüsünün etkisi açıkça görülmektedir. Hatta Temmuz ayındaki buharlaşmanın artması yağış ile akım arasındaki farkın fazla olmasını gerektirmektedir.

Ama buna rağmen yağış ile akım arasındaki fark düşüktür. Çünkü sıcaklık değerlerinin yükselmesi ile kar örtünü benekler oluşturması ve bu aradaki açık alanlarda yavaş eriyen kar suların büyük oranda sızması ile akarsuyun Temmuz ayındaki akımlar üzerinde etkisi görülmektedir. Yine yağış miktarının düşük ve sıcaklığın yüksek olduğu Ağustos ayında akımların görülmesi gerekenden daha fazla oluşunda yeraltı suları etkilidir.

Kar yağışlarının akarsuların rejimleri üzerinde Nisan, Mayıs ve haziran aylarında artırıcı bir etkiye sahip olması yanında, sıcak dönemde düzenleyici bir etkiye sahip olduğu da görülür.

Şekil 4.1. Sansa Boğazı Akım İstasyonunda Yağış-Akım İlişkisi Sansa Boğazı

0.0 10.0 20.0 30.0 40.0 50.0 60.0 70.0 80.0

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13

AYLAR Yış-Akım mm. Yağış

Akım Yük.

(12)

Havzanın daha yukarı ve yüksek kesiminde bulunan Aşağıkağdırıç akım istasyonunun su toplama havzasına düşen yağışlarda kar oranının artması ve örtü oluşturması, kar yağışlarının akarsu beslenmesi ve akımı üzerindeki etkisini ve rolünü artırmaktadır.

Bu istasyonda akımın en düşük olduğu dönem Ağustos ayına karşılık gelmektedir. Bu dönemde yer altı suyu ile beslenmenin zayıf olması buharlaşmanın fazlalığı ve yağış miktarının azlığı etkilidir. Eylül ayında sıcakların hafif düşmesi ve yağış miktarındaki artış oranı akımın artmasını sağlamaktadır. Bu artış yağışın artışına bağlı olarak Ekim ve Kasım ayında devam eder. Akımın yağışın artışına paralellik göstermesi sıcaklık ve sahanın yüksek kesiminin çok eğimli, bitki örtüsünden yoksun olmasıdır. Aralık ve Ocak ayında, hatta Şubat ayında akım miktarında bir düşüş görülür. Bunun sebebi yağış miktarı değil, tamamen düşen yağışın kar şeklinde düşmesi ve yerde örtü oluşturmasıdır. Mart ayındaki yağışlar miktarı ve özellikle alçak sahalardaki sıcaklığın yükselmesi ile akım artmaktadır. Mart ayında bu bölgede yüksek alanlarda sıcaklıklar düşüktür. Bu dönemlerde zeminin donmuş olması, eriyen kar sularının doğrudan yüzeysel akışa geçmesi ile akarsuyun akımının yükselmesini sağlamaktadır. Nisan ve mayıs ayında sıcaklık ve yağışın artmasına bağlı olarak akımlar hızla artar. Haziran ayında kar sular ile beslenme devam etmesine rağmen o aylık yağış miktarının oluşturacağı değerden daha düşük bir miktarda akım gerçekleşmektedir. Haziran ayında yükselen sıcaklık ile buharlaşmanın artması yanında ortamda tutulan ve kullanılan su da artar. Temmuz ayında da yağışların yanında yükselen sıcaklıklarla buharlaşma da artmaktadır. Buna rağmen akımlar gerekenden daha yüksektir bunun sebebi yer altı suyu ile beslenmedir.

Şekil 4.2. Aşağı Kağdariç Akım İstasyonunda Yağış-Akım İlişkisi

Küçük havzalardan sadece Çatak istasyonunu değerlendireceğiz. Yüksekte yer alan bu istasyonda kar yağışlarının miktarının artması, kar örtüsünün akım üzerindeki etkisinin önemi belirginleştirmektedir. Eylül ayındaki yağış Ağustos ayından fazla olmasına rağmen en düşük akımın görüldüğü dönemdir. Bu ay içinde düşen yağış büyük oranda topraktaki nem açığını kapatmaya

Aşağıkağdırıç

0.0 10.0 20.0 30.0 40.0 50.0 60.0 70.0 80.0

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

AYLAR

Yağış-Akım (mm.)

Yağış Akım Yük.

(13)

Kasım, Aralık ve nisbeten Ocak ayında akım değerlerinde nisbi bir yükselme görülmektedir. Kasım ve Aralıktaki yağışların az ve kar şeklinde düşmesine rağmen, zeminin donmuş olması sebebiyle bu dönemde yağmur ve eriyen kar suları direk akarsuyu beslemektedir.

Şekil 4.3. Çatak Akım İstasyonunda Yağış-Akım İlişkisi

Şubat ayında akışta küçük bir düşüş görülmektedir. Bu da sıcaklık değerlerinden ileri gelmektedir.

Aslında Şubat ayı sıcaklıkları Ocak ayı ortalama sıcaklıklarından daha yüksektir. Fakat sıcaklıkların akım üzerine yansıması gecikmeli olarak gerçekleşmektedir. Mart ayı ile birlikte akımda artış başlar. Bu dönemdeki artış akarsuyun aşağı bölümlerinde yer alan Sansa Boğazı ve Aşağıkağdırıç istasyonları kadar belirgin değildir. Çünkü Mart ayında yüksek olan bu istasyonda sıcaklık değerleri düşüktür ve yağışlar kar olarak düşmektedir. Nisan ayında yağış 90 mm iken akım 125 mm yi bulmaktadır. Artan sıcaklıkla birlikte zeminin büyük oranda donmuş olması hem düşen yağışta sızmayı engelliyor hem de sıcaklık ve yağmurun etkisiyle eriyen suların yüzeysel akışa geçmesini hızlandırıyor. Mayıs ayında yağış 125 mm iken akım 132 mm olmaktadır. Yerdeki kar örtüsü ile beslenmenin devam ettiği bu ayda zeminin özellikle kar örtüsünden kurtulan kesimlerinde sızmanın ve yükselen sıcaklıklarla buharlaşmanın artması akımı olumsuz yönde etkilemektedir. Haziran ayında buharlaşmanın armasına rağmen yağışla akım birbirine yakın değerler gösterir. Akımların bu şekilde gerçekleşmesi, kar örtüsünün beslenme üzerindeki etkisinin devam ettiğini gösterir. Ayrıca bu ayda yeraltı suları ile beslenmenin de etkisi vardır. Yağış miktarını azalması ve kar örtüsünün beslemesinin ortadan kalkması, sıcaklıkların artması ve yeraltı suyu beslenmesinin zayıflaması ile akarsuyun akımı hızlı bir şekilde düşüş gösterir. Bu düşüş, Ağustosta en düşük değere ulaşmaktadır.

Ayrıca yağış akım ilişkisine uzun yıllar itibariyle baktığımızda genellikle yağış akım arasında yakın bir ilişki olduğu görülmektedir (Şekil 4.4 ve 4.5). Yağış miktarının fazla olduğu yıllarda veya birikmeden dolayı bir yıl gecikmeli olarak akım artışı göstermektedir. Aynı şekilde yağış miktarının az olduğu

Çatak

0 20 40 60 80 100 120 140

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12

Aylar

Yağış-Akım (mm.)

Yağış Akım Yük.

(14)

dönemlerde de akımlar düşmektedir. Bazı yılların akım değerleri aynı olmasına rağmen. Akım değerleri farklık göstermektedir. Bu farklılığın sebebi yağışın yıl içindeki dağılışıdır. Kar yağışlarında karın kış boyunca yerde kalması akımı olumsuz etkilerken, ilkbaharda düşen kar yağışları olumlu yönde etkilemektedir.

Karasu basit rejimli bir akarsudur. Su seviyesi yıl içinde bir yükselme ve bir de alçalma göstermektedir.

Kış mevsiminde sıcaklıktan dolayı akımda küçük bir düşüş görülürse de, akarsu rejim tipini etkileyecek seviyede değildir. Sıcaklık ve yağışın etkili olduğu bu rejim tipi karlı ova rejim tipi içinde yer alır.

Şekil 4.4. Sansa Boğazı (Karasu) Akım İstasyonunda Uzun yıllar (1964-1990) Yağış-Akım İlişkisi

Şekil 4.5. Çatak (Serçeme) Akım İstasyonunda Uzun yıllar (1963-1995) Yağış-Akım İlişkisi

Akarsuların özelliklerini belirtmekte kullanılan bazı matematiksel değerlendirmeler karasu içinde yapılmıştır ve bu değerlendirmeler bakıldığında şu sonuçları çıkarabiliriz. Havzadaki akıma-yağış oranı büyük farklılıklar göstermektedir. Engebeli ve geçirimsiz bir yapıya sahip olan Çatak'ta akımın yağışa oranı en yüksek değeri gösterir. Geçirimli. Fakat aynı görünümdeki araziye sahip olan Lezgi deresinde oran daha düşüktür. Erzurum Ovası tabanında bulunan Aşağıkağdırıç istasyonunda ise ova tabanı

Sansa Boğazı

0 100 200 300 400 500 600 700 800

1 3 5 7 9 11 13 15 17 19 21 23 25

Y I L L A R

Yağış Akım Yük

Serçeme Deresi

0 200 400 600 800 1000

1 3 5 7 9 11 13 15 17 19 21 23 25 27 29 31 33 Y I L L A R

Yağış Akım Yük

(15)

oranın yüksekliği daha çok Tercan ve çevresinde yer alan geçirimsiz ve engebeli yapıdan ileri gelmektedir (Çizelge 4.2). Akar suların nisbi akımları, akım katsayıları ve akım eksikliği de akarsuların beslenmesi hakkında bazı bilgiler vermektedir. Ayrıca bölgede bulunan istasyonların tümünde Mayıs ayı akımları yıllık akımların % 30’undan fazladır. Yine yıllık akımların %70-75'i Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında gerçekleşmektedir. Halbuki bu dönemde yıllık yağışların sadece % 32-38’i düşmektedir. Kar yağışların gecikmeli olarak akarsuyu beslemesi ve etkisini açıkça ortaya koymaktadır. Bu şekildeki sayısal yorumlamalarla kar yağışlarının akarsu beslenmesi üzerindeki etkisini çok yönlü açıklamak mümkündür.

Ancak konuyu uzatmamak için daha detaya girilmeyecektir.

Çizelge 4.2. Yöredeki Akım İstasyonlarının Ortalama Akım ve Akım.

Yağış mm.

Akım m3/sn

T. Yağış m3/sn

T. Akım m3/sn

Akım % Akım Yük mm.

Akım Ek.

Milyon m3 Akım Katsayısı

N. Akım lt/sn/km2 Sansa 470.00 61.79 3847.26 1948.56 51.22 238.05 1898.70 0.51 7.55 A.Kağdırç 668.97 19.78 1930.66 623.84 32.50 216.16 1306.82 0.33 6.85 Çatak 726.68 7.39 385.87 233.14 60.64 439.07 152.72 0.61 2.56 Lezgi 701.00 2.73 155.90 86.23 55.85 387.72 69.67 0.56 12.29

5.SONUÇ

Kar yağışlarının akarsuyun beslenmesi üzerinde olumlu v e olumsuz yönde etkileri v ardır.

Yukarda da anlatılmaya çalışıldığı gibi, zeminin donmuş olduğu dönemlerde eriyen kar örtüsü yağmur suları ile akımı artırdığı gibi taşkınlara da yol açabilmektedir. Ancak zeminin çözüldüğü dev relerde ise, yav aş eriyen kar sularının fazla sızması toprak v e yer altı suyunu beslemektedir.

Böylece yav aş olan yer altı suyu hareketi ile akarsu beslenmesinde bir gecikme meydana gelmekte v e akarsuyun kurak dönemde beslenmesi de söz konusu olmaktadır.

Kar yağışlarının sonbahar v e kışın meydana gelmesi halinde uzun bir dönem yerde örtü oluşturmakta v e buharlaşma olmasa da, sublimasyonla kar yüzeyinden belli oranda su kaybı olmaktadır. Böylece uzun dönem yerde kalan kar örtüsünden meydana gelen su kaybı akımları olumsuz yönde etkilemektedir. Fakat ilkbahar döneminde düşen yağışlar yerde daha kısa kaldıkları için akarsu akımını daha olumlu yönde etkilemektedir.

Kar yağışları v ejetasyon dönemi dışında görülmesine rağmen, akarsuyu beslemesi vejetasyon dönemi içinde gerçekleşmektedir. Bu olayın görüldüğü Doğu Anadolu'nun yüksek kesimlerinde yağışların ilkbahar sonlarına kayması v e yaz mev siminin kurak olmamasından dolayı önemli değildir. Fakat Fırat'ın orta hav zasında yağışların kışın düşmesi v e şiddetli bir kurak yaz döneminin belirmesi kar yağışlarının akarsuyun beslenmesi üzerindeki önemini artırmaktadır.

(16)

Ayrıca, yerleşme alanlarının seyrek v eya olmadığı v e yoğun kar yağışının meydana geldiği yüksek bölgeler kirlenmeyen alanlar olarak kalabildikleri için kulanım ve içme suyu açısından da önem arz etmektedirler. Bu durum çalışma kapsamımızın dışında ayrı bir inceleme konusunu oluşturmaktadır.

6. YARARLANILAN KAYNAKLAR

ATALAY,İ.,1978, Erzurum Ovası ve Çevresinin Fiziki ve Tatbiki Fiziki Coğrafyası, (Basılmamış Doçentlik Tezi), Erzurum.

ATALAY,İ.,1986, Uygulamalı Hidrografya-1, E.Ü.Edb.Fak.yay.38, İzmir

BEYAZİT,M.,1987, Hidroloji, İstanbul Teknik Üniversitesi Kütüphanesi, Sayı 1346, İstanbul ERİNÇ,S,1953, Doğu Anadolu Coğrafyası, İ.Ü.Coğr.Enst.Yay. No:15, İstanbul.

EROL,O.,1993, Türkiye'nin Doğal Yöre ve Çevreleri, Ege Coğr. Derg., 7, s.13-42, İzmir.

HOŞGÖREN,M.Y.,1984, Hidrografya'nın Ana Çizgileri, İ.Ü. Edb.Fak. Yay. No:2619, İstanbul.

ÖZTEKİN,N. - EROL,O.,1970, Türkiye'de Akarsu Rejimlerine Yağış ,Yerşekli ve Yapının Etkisi, Jeom.

Derg., 2, s. 36-49, Ankara.

SÜR,A. , 1964, Türkiye'de Kar Yağışları ve Yerde Kalma Müddeti Üzerine Bir Etüd, A.Ü. DTCF Yay.

No:152, Ankara.

YAZICI,H.,1991, Tercan Ovası ve Çevresinin Coğrafı Etüdü, Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Doktora Tezi), Erzurum.

YÜCEL,T.,1955, Fırat Nehrinin Rejimi Üzerine Bir Deneme, A.Ü.DTCF Derg., XIII/4, s.95-111, Ankara.

Referanslar

Benzer Belgeler

Nükleer kar şıtları, AKP iktidarı döneminde, enerji sektörü sermaye için karlı bir yatırım alanı olarak yeniden düzenlendi ğini, Ülkenin enerji ihtiyacının

Nükleer Karşıtı Platform adına yapılan basın açıklamasında ise, 7 Kasım çarşamba günü meclis gündemine gelmesi beklenen yasayı protesto için, yarın 12.30'da

… Ve biz; Türkiye’de nükleer enerji santral ı kurulmasına “Hayır” diyen 100 bin kişinin imzasını TBMM’ye ta şıyanlar, meslek odaları, demokratik kitle

Açıklamada "Nükleer Karşıtı Platform, ülkemizde yapılması planlanan nükleer santraller konusunda yer olarak öncelikli bir s ıra teşkil eden Mersin bölgesinin

Sinop halk ının en kutsal hakkı olan yaşam hakkını korumasından rahatsız olanlara inat, demokratik hak ve taleplerimizi dile getirmek için bu yıl Mersin'de ve Sinop'ta

Nükleer Karşıtı Platform üyeleri, Türkiye'de nükleer santral yapılmaması için topladıkları 100 bin imzalı dilekçeyi, TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi

NKP'nin çalışma programının ve yürütmesinin işleyişinin, NKP'nin tüm bileşenlerinin katılımıyla tartışılmasının gereklili ği üzerinde uzlaşma sağlanan toplantıda,

Nükleer Karşıtı Platform üyeleri, 09.11.2007 tarihinde TBMM'den 5710 sayılı Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesiyle Enerji Satışına İlişkin Kanunun