• Sonuç bulunamadı

3- Spor tesislerinin Türkiye deki dağılımı, kalite eksikliği ve bunların optimal ölçülerde kullanılmaması mevcuttur.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "3- Spor tesislerinin Türkiye deki dağılımı, kalite eksikliği ve bunların optimal ölçülerde kullanılmaması mevcuttur."

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRK SPORU İÇİN RAPOR

Türkiye Anayasa’sında spor ile ilgili madde (58-59) bulunduran ender ülkelerden biridir. Ayrıca son yıllarda dünyanın 17. ve Avrupa’nın 6. en büyük ekonomisine sahip ve güçlü bir iktidar tarafından yönetilmektedir. Buna rağmen sporda arzulanan başarı maalesef gerçekleşememiştir.

Devletimizin başarılı sporcuya pozitif ayrımcılık uygulaması da mevcuttur. Devletimizin tüm destek ve teşviki ortada iken neden daha çok şampiyon çıkaramıyoruz veya olimpiyatlarda neden birkaç branşın dışında madalya alamıyoruz? Bağımsız Spor Federasyonları 2016 olimpiyatları madalya için umudunu genelde yurt dışından transfer edilecek sporcularla artırmaya çalışmaktadır.

Son yıllarda devleti yöneten güçlü bir iktidar olması yanında bazı açılımlar

gerçekleştirilmişse de temel sorunlar hala devam etmektedir. Mevcut iktidar ve Türk insanı ekonomide, sanayide ve dış ticarette büyük başarılara ve projelere imza atarken

sporcularımızın uluslararasındaki bugünkü performansları bizi dünya arenalarında başarılı gösterememektedir. Çünkü devletimizin ciddi anlamda kaynak sağladığı sporun, bugün Türkiye’de gerçekçi yapısal değişimlere ihtiyacı vardır. Yeni Türkiye’nin bakış açısıyla sportif anlayışımızı da yenilemediğimiz sürece Dünya arenalarında her geçen gün daha arkalara düşmek zorundayız.

Spor Bilim adamlarına göre bazı temel sorunlar şunlardır:

1- Sporu yöneten değişik üst kademelerde spor bilimine yer verilmemektedir. Bu nedenle doğru performans kriterleri tespiti, sevk ve idaresi uzmanı olmayanlar elinde günümüz sporunda işlev görememektedir. Gençlik ve Spor Bakanlığı üst görev kadrolarında Spor Eğitimi almış insanlar hemen hemen hiç yoktur.

2- Türkiye’nin eriştiği bu ekonomik boyuta rağmen spora ayırdığı mali ve diğer kaynaklar mikro ve makro düzeyde etkin ve verimli kullanılamamaktadır.

3- Spor tesislerinin Türkiye’deki dağılımı, kalite eksikliği ve bunların optimal ölçülerde kullanılmaması mevcuttur.

3- Dünya ölçeğinde yetenekli sporcuları ve ekipleri yetiştirecek teknik kadrolar hazırlanamamakta ve sistem içerisinde maddi ve manevi yönden motive

edilerek tutulamamaktadır.

4- Yüksek performans potansiyeli olan sporcular belirli bir yaştan sonra (18 yaşından sonra) performanslarını sürekli arttıracak şekilde yönlendirilememektedir.

5- Başarıya sahip olabilecek potansiyeldeki sporcular ve takımlara maddi kaynaklar ve sponsorluk yeterli derecede sağlanamamaktadır.

6- Türk sanayisinin ve ekonomisinin eriştiği boyuta rağmen spor araç-gereç, tesis ve malzeme üretiminde yetersizlikler mevcuttur.

7-Anaokullarından başlayarak Üniversiteye kadar okul ile başarılı spor performansı entegrasyonu ve sürdürülebilirliği sağlanamamaktadır.

(2)

8- Üniversitelerin Spor Fakülteleri ve Yüksekokulları dünya çapında performansı

sağlayacak eğiticileri üst düzeyde eğitememesi veya yönetsel anlamda sistem dışı tutulması devam etmektedir.

9-Spor kültürü ve spor ahlakı eğitim kuruluşlarının pedagojik programları içerisine yerleştirilememiştir.

10-Toplumda spora aktif ve sürekli katılım ve hareketin faydasının farkındalığı geliştirilememiştir.

Vatandaşların spora aktif katılımlarını teşvik etmek, sporu bir yaşam tarzı olarak benimsetebilmek ve Uluslararası müsabakalarda daha fazla başarı elde edebilmek için Öneriler:

1- Türk Spor Yönetiminde Avrupa Birliğine Uyumda Dikkate Alınarak Revizyon:

Spor Teşkilatı bazen Devlet Bakanlığı eliyle, bazen müstakil bakanlık şekliyle, bazen de başka bakanlıklara bağlanarak varlığını sürdürmüştür. En son Gençlik ve Spor bakanlığı bünyesinde yürütülmektedir. Türk Spor Teşkilatı yazboz tahtasına çevrilerek istikrar sağlanamamış sadece birilerinin adamlarının atandığı birilerinin adamlarının yönettiği ve gün geçtikçe çıkmaza sürüklendiği hantal bir teşkilat yapısına büründürülmesi sağlanmıştır.

Bu teşkilat yapısı bünyeye çok ağır bir yük getirmekte “Devlet Spor Politikası” yerine atanan Bakan ve Genel Müdürlerin ağızlarından çıkacak sözlere göre hızlı bir şekilde karar değiştirmektedir.

Türk Spor Teşkilatında spor eğitimi alan kişiler gerektiği gibi istihdam edilemediğinden sporumuzdaki sorunların tespiti ve uygulanması dünya ile yarışabilecek seviyeden uzak kalmaktadır. Türk sporu uzmanı olmayan atanmış ve seçilmişlerin elinde bu seviyede olması bile Türk insanının üstün yeteneğinden kaynaklanmaktadır.

-Türk sporunun örgütlenme yapısı baştan aşağıya Avrupa Birliğine uyum kriterleri de dikkate alınarak yenilenmeli ve dünya sporu ile yarışır hale getirilmelidir. Mevcut spor mevzuatı acilen öncelikle 2023 hedeflerine uygun olarak çağdaş normlara kavuşturulmalıdır.

- Spor teşkilatına üst göreve gelmiş yöneticilerin sporun içinden gelip gelmediğine, yeterli olup olmadığına bakılmalıdır. Sportif ağırlıklı bir takım kriterlerde söz konusu olmalıdır. Bu kriterler bakanlığın en üst yöneticisinden en alt kademesine kadar belli ölçülerde dikkate alınmalıdır. Örneğin 4 müsteşar yardımcısından en azından 2 tanesinin spor bilimiyle ve alanıyla ilgisi olması sağlansa ne kaybedilir.

- Spor teşkilatında taşraya atanan İl, İlçe Müdürleri ile diğer müdürlerinde öncelikli şart spor eğitimi almış kişiler olması yanında ilgili branşında başarı geçmişi bulunmalıdır. Uzman spor yöneticilerine gereken yetki verilmeli ve spor konusunda ehil olmayanların önü açılmamalıdır.

- Spor federasyonlarının yeniden revize edilmesi ve geliştirilmesini sağlamak:

Türkiye’de 58 adet bağımsız spor federasyonu bulunmaktadır. Gerçek bağımsızlık için federasyonların mutlaka mevzuatla idari ve mali kapasitelerinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Türk sporunun başarılı günlere yakalayabilmesi için ilk önce reel ihtiyaca cevap vermeyen Bağımsız Spor Federasyonları çerçeve statüsü gözden geçirilmeli ve revize

(3)

edilmelidir. Bağımsız spor federasyon başkanlarının seçim ve çalışma kriterleri yeniden belirlenmelidir.

-Türkiye Milli Olimpiyat Komitesinin yeniden yapılanması gereklidir.

-Yüksek Spor Konseyi veya Kurulu Oluşturulması: Gençlik ve spor sektörleriyle ilgili ilke, hedef ve politikaları belirlemek, idari, mali ve hukuki konularda hazırlanacak her türlü mevzuat hakkında nihai kararlar almak, spor federasyonlarının kurulmasına, birleştirilmesi veya ayrılmasına, federasyonların ana statülerini tetkik ve tasdik etmek, faaliyetlerine yön vermek gibi konularda hizmet edebilir. Bu kurulda sporu bilen, anlayan ve spora zaman ayırabilecek insanların yönetime girmesine fırsat verilmelidir. Bazı istisnalar dışında, iş hayatlarında daha fazla avantajlar elde etmek ve kişisel ihtiraslarına zemin sağlamak isteyen kimseler hiç bilmedikleri ve belki de hiç sevmedikleri spor alanında yöneticisi olmayı hedeflemişlerdir. Ülkemizde, her ne sebeptense değerli ve ülkelerine büyük katkılar sağlayabilecek kimseler saf dışı bırakılmakta ve spor alanında hiçbir eğitimi ve niteliği olmayan veya zaman ayıramayacak kimseler ise yönetimsel olarak önemli mevkilere gelmekte veya getirilmektedirler.

-Spor Federasyonları Değerlendirme ve Geliştirme Üst Kurulu: Yönetmeliği güzel hazırlanmış olup ilk 2 yıl güzel hizmetler vermesine rağmen şu an mevcut haliyle “Spor Bilim Adamlarının olmadığı kurul” şeklini almıştır. Devletin yönetim kadrosundakiler spor alanına bu alanın yükünü taşıyabilecek ve zaman ayırabilecek insanları görevlendirmelidirler.

Ayrıca Spor alanından olmayan veya bu alana zaman ayıramayacak kişilerin kendileri de bu alandan çekilmelidirler.

-Denetim: Hemen hemen bütün ülkelerde devlet, sporu denetleyici, destekleyici ve özendirici bir rol üstlenmektedir. Spor yatırımları ve hizmetlerin yürütülmesi, ağırlıklı olarak yerel yönetimlere, federasyonlara, özel ve gönüllü kuruluşlara bırakılmaktadır. Gençlik ve Spor Bakanlığı denetiminde Türk spor teşkilatı ile spor federasyonlarının ve kulüplerin yapılanmaları çağdaş uygulamalar seviyesine getirilmelidir. Sporda sporcu alt yapısının geliştirilmesine ilişkin devlet, spor teşkilatı, spor federasyonu, spor kulübü ve Üniversite ve diğer paydaşların işbirliğinin sağlanmasının etkili olabileceği düşünülmektedir.

2-Bakanlıklar Arası İşbirliği:

- Gençlik ve Spor Bakanlığı sorumluluğunda yürütülecek çalışmalara, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Federasyonlar, Üniversiteler, Belediyeler ve Sivil toplum kuruluşları ve diğer paydaşlar da destek vermelidir. Bugüne kadar Milli Eğitim sistemi başarılı olabilecek sporcular önünde en büyük engel görülmüştür. Bu engeller azaltılmalıdır.

3- Stratejik Planlar: Türkiye’nin önde gelen gerçek spor adamlarını toplayıp, onların yardımıyla, kısa, orta ve uzun vadeli bir planlama yapılmalıdır. Aktif spor yapan kişi sayısının artması, farklı spor dallarının yaygınlaştırılması teşvik edilmelidir. Federasyonların ve sporla ilgili kurum ve kuruluşların stratejik planları daha uzun süreli ve kalıcı olmalıdır. Spor kurumları ve federasyonların Olimpiyatlarla ilgili uzun dönemli hedefleri olmalıdır. Antrenör ve sporcularının Olimpiyatlara ilişkin başarı hedefleri olmalıdır.

(4)

4- Proje ve Kampanyalar:

Halkın spora olan ilgisini artıracak proje ve kampanyalar desteklenmeli ve geliştirilmelidir.

-Dezavantajlı grupların katılımı için projeler: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın kontrolünde, dezavantajlı kesimlerin sportif faaliyetlere katılımlarını teşvik edecek özel projeler geliştirilebilir. Bu kişilerin spor tesislerine erişimleri sağlanmalı ve bu tesislerde uzman antrenör istihdam edilmelidir. Çalışmalara yerel yönetimler de katkı sunması sağlanmalıdır.

-Hayat Boyu Spora Katılım İçin Bölgesel Spor Çalışmalarının Geliştirilmesi: Bu politikanın hedefleri vatandaşların her yaş, cinsiyet ve sosyo – ekonomik düzeyde ilgileri ve amaçları doğrultusunda spor yapma imkânı sağlamaktır. Ülke çapında geniş halk spor kulüplerinin açılması sağlanabilir. Belediyelerin açık alanlara yerleştirdikleri spor aletleri yanlarına halkın spor konusunda danışabilecekleri yerler tahsis etmesi ve buralara spor eğitimi almış kişilerin görevlendirmesi ile halkın bilinçli spor yapması sağlanabilir. Ayrıca spor eğitimi almakta olan öğrencilerin görevlendirilmesi de yapılabilir. Bu uygulama sporun tabana daha çok yayılmasına katkı sağlayabilir.

-Okullardaki beden eğitimi derslerinde ve yarışma sporları ile Hayat boyu spor arasındaki ilişkiyi kuvvetlendirecek ölçütleri geliştirmek: Beden eğitimi derslerini herhangi bir spor dalında ilköğretimden başlatmak gereklidir. Okullarda öğrencilere mümkün olan geniş bir yelpazede spor branşı seçimi tanımak faydalı olacaktır. Beden eğitimi dersleri ve okul yarışma sporlarını geliştirmek gereklidir.

5- Yetenek Seçimi:

Bugün ülkemizde spor yapanların büyük çoğunluğu, faaliyet gösterdikleri spor alanını kendileri seçmektedir. Dolayısıyla bazen kabiliyeti bulunmayan bir dalda kendisini yetiştirmeye çalışmaktadır. Şansı varsa ve tesadüfen kendi yetenekleri seçtiği branşa uygun düşmüşse gelişme göstermekte, aksi halde kaybolup gitmektedir. Beş yaşından itibaren seçilecek yetenekler için, spor öğretim okulları ihdas etmek ve bu okullarda, onların hem temel kültür eğitimi ve hem de spor eğitimi almalarını sağlamak gereklidir. Hatta mevcut spor liselerinin branşlaşması sağlanabilir. Yetenek seçiminde Beden Eğitimi öğretmeni ve antrenörler yanında görev almamış Spor Yüksekokulu mezunları da kullanılabilir. Türkiye’de her çocuğun 12 yaşına gelinceye kadar her yıl, yaşına uygun yetenek taramasından geçebilme fırsatına sahip olabileceği bir sistem oluşturulmalıdır. E-okul sistemi bu konuda önemli bir veri bankası işlevi görerek eğitim, spor, sağlık ve sanayiye önemli veriler sağlayabilir.

Türkiye olarak sporda uluslararası üst normu yakalayabileceksek mutlaka ülke genelinde yetenekli sporcuları bulmak (yetenek taraması yapma) zorundayız. Ancak yetenekli sporcu taraması için devlet iradesi ve desteği şarttır.

- Bölgesel Ölçme Ve Değerlendirme Merkezleri: İllerde ve bölgelerde Spor Yükseköğrenimi veren kurumların ölçme ve değerlendirme merkezleri olarak ikinci aşamada destek vermesi sağlanmalıdır.

-Sporcu Seçim Ve Destek Ekipleri: Sporcu destek ekipleri kurulmalı, rasyonel seçilmeli ve uzun süreli sporcularla birlikte olmaları sağlanmalıdır. Okullara koçluk sistemi getirilerek sporcu adaylarının seçilmesi, eğitimi ve kulüplere yönlendirilmesi bu yolla desteklenmelidir.

(5)

-Bilim Ve Teknoloji Desteğinden Daha Fazla Yararlanma: Bu amaçla Sporla ilgili kurum ve kuruluşların üniversiteler ve özelde sporla ilgili birimleri ile ilişkileri altyapıyı da

kapsayacak şekilde genişletilmelidir.

6 - Spor Eğitimi:

Spor eğitimi okul öncesinden başlanarak eğitimin tüm kademelerinde

yaygınlaştırılmalı ve çocukların farklı spor branşlarıyla ilgilenmesi sağlanmalıdır.

- Uzaktan Spor Eğitim Merkezleri: Sporun yaygınlaştırılması, elit sporun geliştirilmesi, sporcu, antrenör ve halk eğitimi için; bilgi teknolojileri ve spor eğitiminde yetkin

yükseköğretim kurumları ile işbirliği yapılarak “uzaktan sportif eğitim ve sağlıklı yaşam merkezleri” kurulmalıdır.

-Spor Liseleri: “Branş ağırlıklı” ama akademik eğitimden taviz vermeyen ve orta kısımları olan kurumlara dönüştürülmesi yararlı olabilir.

-Yatılı İlköğretim Bölge Okulları(YIBO): Bu okullardan bazıları spor ilköğretim okulları şeklinde saha malzeme ve araç-gereç ile yetkin Beden Eğitimi Öğretmeni ve Pedagojik Formasyonlu(İlköğretim çağı antrenörlüğü eğitimi almış) antrenörlerle donanımlı hale getirmelidir.

- Beden Eğitimi Ve Spor Seti: Her İlköğretim okuluna en az bir beden eğitimi öğretmeni verilebilmeli ve okullar donanımlı hale getirilmelidir. Okullara her yıl “beden eğitimi ve spor seti” gönderilmelidir.

- Spor Fakülteleri ve Enstitüleri: Spor Yüksekokulları fakülteye dönüştürülüp yeniden yapılandırılmalı ve belli bölgelerde Spor Bilimleri Enstitüleri’nin kurularak sorun odaklı derinlikli araştırmalar yapılmalı ve araştırma sonuçları pratiğe aktarılmalıdır. Ayrıca Spor Fakülteleri ve Yüksekokulları Dekan ve Müdürlerinin zorunluluk olmadıkça spor alanı dışından olmasına müsaade edilmemelidir.

- Spor Bilimleri Üniversitesi: Ankara ve İstanbul’da ve bazı bölgelerde Spor Bilimleri üniversitesi kurulmalıdır.

-Sporcu Eğitim Merkezleri: Son yıllarda Sporcu Eğitim Merkezlerinde verilen hizmet kalitesi çok düşmüştür. Bu merkezler ilk kurulduğunda birçok Avrupa, Dünya, Olimpiyat madalyalı sporcular çıkmıştır. Malesef merkezlerin şu anda ki durumu içler acısıdır. Acilen bu merkezlere yönelik olarak mevzuatı dâhilinde (gerekirse mevzuat değişikliğiyle) fiziksel, teknik, mali destek sağlanmalı ve iyileştirilmelidir. Altyapı ve eğitimci açısından desteklenmeli, yeterli sayı ve kalitede hazırlık merkezi oluşturulmalıdır. Spor eğitmenlerinin eğitimi bir sistem dahilinde yeniden düzenlenmelidir.

-Eğiticilerin Eğitimi: Türk spor teşkilatına çeşitli spor meslek alanlarında eleman yetiştiren üniversitelerin etki ve katkıları, spor yöneticisi, antrenör ve rekreasyon eğitmeni gibi elemanların istihdamı, İlk, orta ve lise eğitiminde beden eğitimi ve spor öğretiminin niteliği, niceliği ile Türk sporuna etki ve katkıları yeniden revize edilmelidir. Antrenör eğitim sistemimiz Uluslararası normlara uygun olarak yeniden düzenlenmesi gerekir. Şu anda

(6)

ülkemizde yaklaşık olarak 172.000 civarında değişik kademelerde ve branşlarda Antrenör vardır elbette ki bunların büyük çoğunluğu aktif antrenörlük yapmamaktadırlar. Ancak;

ülkemizde mutlaka birkaç tane Antrenör eğitim merkezlerinin açılması antrenörlerimizin mesleki bilgilerinin artırılması, nitelikli antrenörlerin yetişmesi ve yetiştirilmeleri sağlanmalıdır, böylece bu merkezler antrenör olarak sayısal çokluktan ziyade nitelikli değerlerin ortaya çıkmasına katkı sunacaktır. Yapılacak mevzuat düzenlemesiyle yeni bir antrenör mevzuatı düzenlenmelidir. Türkiye’de düzenlenen bütün antrenörlük eğitim düzeylerine ilişkin programların uluslararası karşılığı bulunmalıdır. Programın, süre ile derslere ilişkin teori ve uygulamaları sporda ileri gitmiş ülke antrenörlerinin standartlarına uygun hale getirilmelidir. Antrenör ve sporcu ithal eden bir yapıdan çıkarak İhraç eden gerçekçi antrenör ve sporcu politikalarına ihtiyacımız vardır.

- Spor Dalına Özgü Uzmanlar: Sporcuların desteklenmesi amacıyla spor dalına özel uzmanların yetiştirilmeleri gerekir. Bunun için; antrenör eğitimi ve federasyonlardaki teknik ekibin seçilmiş üniversitelerde yüksek lisansa yönlendirilmeleri ve masraflarının federasyonlar tarafından karşılanması gerekir. Üst kademe antrenör kurslarının sayısı artırılmalıdır. Yabancı antrenörlerin Türk antrenörlerin eğitimine katkıda bulunmaları (özellikle bazı branşlarda) sağlanmalıdır.

-Hizmet İçi Eğitim: Antrenör yeterlik ve standartlarının tüm federasyon ve Spor yükseköğrenimi veren kurumlarda gözden geçirilmeli, hizmet içi eğitimlerle güncellemeleri yapılmalı, sporcular gibi antrenörler de izlenmelidir.

-Sporda Analizler: Bilimsel çalışma yapan kurumlarla işbirliği yapılarak her düzeydeki veriler kayıt altına alınmalı, bunların istatistiki analizleri yapılarak raporlaştırılmaları sağlanmalıdır.

7- Sosyal Haklar, Ödül ve Burslar:

-Sosyal haklar: Özellikle amatör sporcuların sosyal güvenliklerinin optimal düzeyde sağlanmasına ilişkin önlemler alınmalıdır. Başarılı sporcular spor hayatları devam ettiği müddetçe Devletin özel statüsüne tabi tutulmakta spor hayatı bitince bir köşeye atılmakta ilgili branşın ve Spor Teşkilatının yanına dahi yaklaştırılmamaktadır. Sporcularımıza

yönelik kariyer planlaması yapılaması, Başarılı sporculardan idareci, akademisyen, antrenör, yönetici olarak istifade edilmesi gerekir.

-Ödüllendirme: Başarılı sporcularımız Devletimiz tarafından son derece iyi bir şekilde ödüllendirilmektedir. Devletimiz sadece bununla kalmayıp kpss'den muaf tutulan başarılı sporcuları Spor müşaviri, Öğretmen, Antrenör,Spor uzmanı olarak istihdam etmekte,başarılı sporculara 5774 Sayılı Kanun çerçevesinde ömür boyu ikinci bir maaşın bağlanması, Belediye Hizmetlerinden otobüs ve raylı sistem araçlarından ücretsiz olarak yararlanması, hatta evindeki harcadığı suyun bile belli bedelini ödeyerek istifade etmesi, Üniversiteye girişte milli sporcu kontenjanı olması, Öğrenci iken millilik bursundan istifade etmesi de sporculara Devletimizin verdiği değerin önemli bir göstergesidir. Sporcu merkezli olan ödüllendirme sistemi gözden geçirilerek antrenörlerin ödüllerinde yükselme olmalıdır.

Sporcuları temel eğitim seviyesinde eğiten antrenörler de ödüllendirilmelidir.

-Başarılı Sporculara Sağlanan Burslar: Başarılı sporculara sağlanan burslar belli kurallara bağlanarak artırılmalı, kendilerine uygun antrenman ortamlarının ve kalifiye antrenörlerin

(7)

tahsis edilmesi sağlanmalıdır. Sporcuların sporla birlikte eğitimlerini de sürdürmeleri mutlaka sağlanmalı, örgenci sporculara nakit yerine eğitim bursu verilmelidir. Hatta üniversiteye yerleşme süreçlerinde daha fazla iyileştirmeler yapılabilir.

-Türk Sporunu Güçlendirme Vakfının Kurulması: Türkiye’deki sporla ilgili tüm vakıfların feshedilerek tüm mal varlıklarının tabii başkanlığını ve yönetim kurulunu devletin sporla ilgili yöneticilerinin ve federasyon başkanlarının oluşturacağı kurulacak Türk Sporunu Güçlendirme Vakfına devredilmesi gereklidir. Böylece genel bütçenin dışında spor branşlarına kaynak sağlanacaktır.

8-Kaynak Kullanımı: Türkiye’nin sporla ilgili insan, ekonomik tesis ve araç-gereç kaynakları birleştirilmeli ve ortak koordinatörlüklerle yönetilmesinin düşünülmelidir.

Türkiye’nin spora ayırdığı kaynaklarını, yabancı sporculara harcamak yerine kendi sporcularına ve onların yetişmesi ve gelişmesine yöneltmesi tartışılmalıdır. Yabancı sporcuların ülkemize gelmeleri sınırlanmalı ve Türkiye’ye gelmelerinin bazı kriterleri olmalıdır. Kulüplerin ve federasyonların israfını önleyip, kaynağın sadece Türk sporcularına hasredilmesini sağlamak gerekir.

-Spor Tesislerinin Verimli Kullanımı: Spor Genel Müdürlüğünün yapmış olduğu spor tesislerinin büyük çoğunluğu bölge insanının ihtiyaçları ve özellikleri doğrultusunda

yapılmamakta, siyasi otoritelerin tercihleri doğrultusunda inşa edilmektedir. İş böyle olunca da tesis yapımında uluslararası normlar göz ardı edilmekte ülke tesis çöplüğüne dönmektedir. Bir süre sonra aslına uygun olarak inşa edilmeyen, işletilemeyen, masrafları karşılanamayan tesisler bakım onarım giderlerini zorlukla karşılamakta, nitelikli teknik eleman ve yeterli personel çalıştırmamaktadır. Durum böyle olunca da işletme güçlüğü çekilen tesisler ya başka kurumlara devredilmekte yada kulüplere kullanım hakkı verilerek elden çıkartılmaktadır. Yine Tesisler inşa edilirken, hazırlanan tip projeler bölgelerin ihtiyaçları dikkate alınmadan her bölgeye aynı tesis yapımına gidilmektedir. Yeterli kontrol mekanizmaları devreye sokulamadığından yapılan mevcut tesislerinde teslim alındıkları gün itibari ile sorunlar başlamakta ve bu sorunlarla başa

çıkılamamakta, kalite ve standartlardan ödün verilmektedir. Ülkemizde spor tesisi tahmini olarak diğer kurumlarla birlikte değerlendirildiğinde 8.000 civarında olmasına rağmen; hala sporun tabana yayılmasında sorunlar yaşanmakta, kâğıt üzerinde lisanslı sporcu yapılanmasından öte gidilememektedir. Ulusal ve uluslararası standartlara uymayan, ulaşım problemi ve tek yönlü kullanım düzenlemeleri nedeniyle atıl durumda bulunan çok sayıda spor tesisi mevcuttur. Örnek olarak; Mersinde yapılan Atıcılık tesislerine ne ulaşım vardır nede herhangi bir sporcuyu oraya götürme imkanı vardır üstelik ne dolmuş nede belediye otobüsleri oraya gitmemektedir. Herkes için spor ilkesine dayalı tesisler yerine, çoğunlukla performans sporuna hizmet eden tesislerin inşasına öncelik verilmesi tabandan gelebilecek sporcu sayısını olumsuz etkilemektedir.

Bakanlıklar, kurum ve kuruluşlar arası planlanma ve işletilme göz önüne alınmalıdır. Okullardaki spor salonları ortak kullanılabilir. Spor tesislerinin verimli kullanımı sağlanmalıdır. Bunun için spor tesislerinin iyi yönetilmesi ile planlanması, iyi işletilmesidir ve halkın kullanımına açılması gerekir.

- Sponsorluktan Spor Branşlarının Faydalanması: Sponsorluk yasasında sağlanan vergi matrahından indirim avantajı cazibesini yitirmiştir. Kurumlar Vergisi oranının %20’ ye indirilmesi firmalar için bu uygulamayı tercih etmeme nedeni olmaktadır. Kaldı ki profesyonellere yapılan sponsorluk ödemelerinin yüzde 50’si indirim konusu yapılabilmekte olduğundan reklam verme daha cazip hale gelmiştir. Bu itibarla reklam ve sponsorluk harcamaları ile sporun ve sporcunun desteklenmesi farklı sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

Reklam harcamaları, firma odaklı ve faydanın büyüğünün firmaca elde edildiği uygulamalar

(8)

iken, sponsorluk harcamalarında spor ve sporcular daha fazla faydalanmaktadır. Ülkemizde sponsorluk sektörü, reklam sektörünün pazar büyüklüğünün ancak yüzde 2-2,5’u gibi çok küçük bir oranı oluşturabilmiştir. Öte yandan vergi nedeniyle SGK yönünden takibata uğramış firmalar ve kişiler sponsorluk yapamamaktadırlar. Bu hüküm sponsor olmayı düşünen tarafları etkilemekte ve sponsorluk gelirlerini azaltmaktadır.

- Teknoloji: Spor sektörü Dünyada yaklaşık 500 milyar dolarlık ciddi bir ekonomik gücü de beraberinde getirmektedir. Şampiyonlar Ligi final müsabakası, Üniversitelerarası Yaz Olimpiyatları gibi büyük organizasyonların birer durağı haline gelen ülkemizde, sektörün benzer faaliyetleri yürütebilecek donanımda yetişmiş elemanlara, spor kulüplerini ve federasyonları çağın koşullarına uygun şekilde yönetebilecek profesyonellere teslim edilmesi gereğinden hareket ederek, kaliteli, sektörün gerektirdiği mevzuata hakim, uluslararası alanda hizmet entegrasyonunu sağlayabilecek donanıma sahip teknik adamlar yetiştirilmesi hedeflenmelidir.

9- Sporda Şiddetin Önlenmesi ve Doping:

Kurulacak Özel Güvenlik Birimlerinde Spor fakülteleri veya Spor Yüksek Okulları Mezunlarının istihdam edilmesi gerekir. Bu mezunlar aynı zamanda hafta içi taraftarların eğitimi içinde çalışmalar yapabilirler.

-Medyanın Rolü: Sporun gelişimine olan etki ve katkılarının geniş bir analizi yapılmalıdır.

-Doping: Türkiye’nin doping konusunda ilk eksiği federasyonlara, kulüplere ve sporculara, bu kişilerin avukatlarına danışmanlık yapabilecek fen bilimleri (tıp doktoru, eczacı, kimyager) uzmanlarına sahip olmamamızdır. Doping konusunda uzmanlaşmış hukukçuya federasyonların disiplin kurullarında, GSGM Tahkim Kurulu ile TFF Tahkim Kurulunda ihtiyaç vardır.

10- Milli Sporcu Kamp Merkezleri (Ulusal Antrenman Merkezleri):

Üst düzey yarışmalarda ülkeyi temsil edebilecek sporcuların seçilmesi, yetiştirilmesi, mutlu ve güçlü toplum görünümüne katkı sağlayan olimpik sporcuların yetiştirilmesi gereklidir.

Olimpiyat programlarına yönelik antrenman programlarını geliştirmek için kurulmalıdırlar.

Bu merkezler birden çok bölgelerin teknik ve eğitim imkânları ve sporcu potansiyelleri dikkate alınarak kurulabilir. Örneğin Erzurum’a Kış Sporları, Samsun’a Mücadele sporları, Antalya ve İzmir’e Su sporları Milli Kamp ve Eğitim Merkezleri şeklinde olabilir.

-Bölgesel Donanımlı Elit Sporcu Merkezleri (Olimpik Sporcu Merkezleri): Tam Donanımlı olarak yapılandırılmalı ve buralarda yetenekli sporcular yarışmaya başlama yaşından en az 5 yıl öncesinden itibaren izlemeye ve kayıt altına alınmalıdır. Spor fakülteleri ile işbirliği içinde olmalıdırlar. Üniversite öğrencileri okurken ilgili olduğu bu merkezlere yönlendirilmelidir. 2020 de yarışacak sporcuların bu günden itibaren her yıl sürekli yetenek taraması ve eğitimden geçirilmesinin planlanması, Spor dallarına yönlendirilen yeteneklerin olası ulusal ve uluslararası yarışmalara hazırlanmaları ve deneyim kazanmaları sağlanmalıdır.

11- Spor Kulüpleri:

Dernekler Kanunu, spor kulüplerinin yönetimi için yeterli olmuyor. Türk hukuk siteminde halen mevcut tüzel kişilik şekilleri: Dernek, kooperatif, şirket, sendika ve vakıf tüzel

kişilikleridir. Yeni bir “spor kulüpleri yasası” çıkarılmalıdır. Ancak bu kanun çok teferruatlı ve kendi kendisine yeten bir düzenleme ile yapılmalıdır. Şayet bunu halen bu konuda,

(9)

Ankara’da (Spor Bakanlığı talimatı ile GSGM tarafından) hazırlanmış olan tasarıda dendiği gibi, son maddesinde derse ki “bu kanunda hüküm bulunmayan hususlarda dernekler kanuna bakılır (veya ticaret kanununa) o zaman kurduğunuz yeni bir tüzel kişilik değildir.

Dernek (veya şirket) türüdür. Bu yönetim anlayışında profesyonel futbol kulüpleri borçlarını ödeyemeyecek konuma geleceklerdir.

12- Belediyeler:

5393 sayılı belediye kanunun 14 maddesinin (b) fıkrasının son cümlesinde gerektiğinde öğrencilere amatör spor kulüplerine malzeme verir gerekli desteği sağlar. 1580 ve 3030 sayılı yasalarda, belediyelere birçok görev verilmiştir. Bu görevlerden biri de halkın spor ihtiyacını karşılamaktır. Yasa yapıcı sporu, yerel temelde güvence altına alırken; amatör sporunun yaygınlaşmasını, sağlıklı yaşam amaçlı spor alanlarının yapılmasını ve çocukların en temel gereksinmesi olan oyun alanlarının tanzim edilmesini hedeflemiştir. Yasanın diğer bir amacı da, seyirci toplum yerine sporcu bir toplum oluşturulmasına katkı sağlamaktır. Yasa yapıcının niyeti bu ama, ama belediyeler, profesyonel futbol kulübü kurmak ya da birileri aracılığı ile kurdurarak ve milyonlar harcayarak futbolcu transferi yapma yolunu seçiyorlar!... Yerel yönetimlerin denetimi İçişleri Bakanlığı’na aittir. Bakanlık müfettişlerinin sportif harcamalara ilişkin olarak birçok belediye hakkında soruşturma yaptıkları, bazı belediyelerinde sportif faaliyetleri nedeniyle yargılandığı biliniyor. Ancak işin ilginç yanı, bu soruşturma ve yargılamalar futbol harcamalarını kapsamıyor. Çünkü futbolla uğraşan belediyeler yasal boşlukları ve dolambaçlı yolları kullandıkları için bu işten sıyrılıyorlar. Buna rağmen, amatör spor için dürüstçe harcama yapan belediye başkanları ise, yargıç karşısında dürüstçe yaptığı kamu hizmeti nedeniyle savunma yapmak durumunda kalıyorlar. Belediyeler Yasası’nın yerel spor hizmetlerine ilişkin hükümlerinde yeni bir düzenleme yapılmasını kaçınılmaz kılıyor.

Ancak yeni düzenlemede belediyelerin spor hizmetlerini yerine getirirken yapabilecekleri ve yapamayacaklarının açık bir şekilde belirtilmesi uygulamanın doğru ve saydam olması bakımından doğru bir karar olacaktır. Hatta yasa da belediyelerin sadece amatör spor dallarında hizmet verebilecekleri de teminat altına alınmalıdır. Yerel yönetimlerin aklına gelen spor dalında değil de, yöresel öncelikli spor dallarında faaliyet göstermesinin Türk sporunun gelişimi bakımdan akılcı bir yöntem olacağı da aşikârdır.

Türk Sporunun yeniden hareket kabiliyeti kazanabilmesi, hızlı düşünebilmesi ve sorunların üzerine hızla giderek çözümlenmesi, iyileştirilmesi ve Sportif sürecin

başarıyla tamamlanabilmesi için tanımlanan sorunlardan başlamak üzere çözüm önerileri getirmek zorundayız.

Spor Sisteminde Cinsiyete Yönelik Sorunlar

Sporun popülaritesi karşısında çoğu zaman üzeri örtülen ve görmezlikten gelinen bu olumsuzluklar spordaki kadınlar söz konusu olduğunda çok daha rahatsız edici boyutlara ulaşabilmektedir. Oysa spora doğru biçimlerde ve aktif katılım yoluyla fiziksel, bilişsel, psiko-sosyal gelişime artan bir katkı söz konusu olmaktadır. Nitekim bazı kadınlar toplumsal hareketlerle sporda “aktif” biçimde var olabilmenin ötesinde ona

“doğru” şekillerde katılabilmenin de savaşını vermektedirler. Bu bağlamda sporda kadınlar ve erkekler arasındaki farklılıklar, sadece farklılıklar olarak ortaya çıkmamakta, cinsiyete dayalı hiyerarşik işbölümleri göze çarpmaktadır. Günümüzde bilimsel bir

(10)

disiplin olarak araştırılan ve evrensel nitelik taşıdığı söylenilen sporun hiyerarşik, cinsiyetleştirilmiş inanç ve eğilimlerden etkilenmiş ve etkileniyor oluşu şaşırtıcı olabilir.

Ancak Batı’da son elli yılda ve ülkemizde belki son on yılda artan, kadının sporda var olmasına engel olabilecek inanışlar ve iddialar üzerinde duran araştırmaların toplumsal sonuçları da görülmeye başlamıştır.

Spor medyasında yer alan haberlerin yalnızca % 2’sinin kadın sporcu haberlerinden oluşması da bunun en somut göstergelerinden biridir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2016 yılı verilerine göre, Türkiye’nin kadın nüfusu 39.771.221’dir.

Gençlik ve Spor Bakanlığı Spor Genel Müdürlüğü’nün 2016 yılı verilerine göre, Türkiye'de lisanslı olarak spor yapan kadın sayısı 2.171.475’dir. “Faal kadın sporcu” sayısı ise 1.250.685’dir. Faal kadın sporcu sayısını ülkemiz kadın nüfusuna oranladığımızda, ülkemiz kadın nüfusunun yalnızca yüzde 3,1’inin faal lisanslı sporcu olduğunu görüyoruz. İçimizi acıtan bu rakamlar, her yüz kadından üçünün lisanslı faal sporcu olduğunu göstermektedir. Türkiye’de lisanslı olarak spor yapan kadınların sayısını ülke nüfusuna oranladığımızda ne yazık ki yok denecek kadar azdır.Ülkemizde kadın sporunun erkek sporuna paralel bir şekilde gelişiminin sağlanması için öncelikle spor kültürünün topluma yayılması gerekmektedir.

Türkiye Kick Boks Federasyonu Spor Bilimleri Dergisi, Cilt:2, Sayı:1, Temmuz, 2009

http://www.futbolekonomi.com/index.php/haberler-makaleler/sports-and-womenspor-ve-kadn.html

Spor Branşlarına Yönelik Sorunlar

Türkiye'de futbol branşı dışındaki spor branşlarının 1995-1996 yılı itibariyle 119600 olan lisanslı sporcu sayısı, 1996 yılı itibariyle 106764 ' e düşmüştür. Sporcu sayısındaki bu düşme, Türk sporunun gelişimini olumsuz yönde etkileyebilecektir. Bu nedenle futbol branşı dışındaki spor branşlarında lisanslı spor yapan sporcu sayısındaki düşme nedenlerinin belirlenmesine yönelik inceleme önemli görülmektedir. Türkiye'de, futbol dışındaki sporlara yönelme duyuşsal faktörlerin etkisiyle olmaktadır. O halde, aile ve yakın çevrenin etkisiyle spora yönelen Türk toplumunun spora yönelmede esas teşkil eden duyuşsal özelliklerinin arttırılması sağlanmalıdır. Bununla ilgili olarak da Türkiye'de sporla ilgili tüm kamu ve özel spor kurum ve kuruluşlarına büyük görev düşmektedir.

Spor Medyasına Yönelik Sorunlar

Ülkemizde futbol dışındaki spor branşlarında spor yapan insanların, spora ailesinin ve yakın çevresinin teşviki ile başladığını, televizyon ve basın yayın organlarının spora teşvik etmede etkili olmadığını göstermektedir. Oysa, kitle iletişim araçları olarak adlandırılan televizyon ile basın yayın organlarının etkinliği günlük yaşamda oldukça fazladır. Özelliklede

(11)

1980'li yıllardan itibaren ülkemizde gazete, dergi, radyo gibi kitle iletişim araçları içerisinde önemi her geçen gün biraz daha artan televizyonun birçok fonksiyonu yanında, insanları aktif spora yönlendirebilecek önemli bir teşvik gücüne sahip olduğu görülmektedir. Karaküçük ve arkadaşlarının (1996) yaptığı bir araştırmada Türkiye'de etkin televizyon yayıncılığı yapan altı televizyon kanalının Avrupa'daki televizyon yayınlarına oranla spor programlarına daha az yer ayırdığını, söz konusu spor programlarının ise futbol ağırlıklı olduğu saptanmıştır.

Ayrıca aynı araştırmada, devlet televizyonunun spor programları açısından yetersizliği de ortaya konmuştur. Böylece Türkiye'de bulunan televizyon ile basın ve yayın kuruluşlarının futbol dışında insanları ekranlardan aktif spora yönlendirecek diğer spor branşlarının tanıtımları konusunda yetersiz kaldıkları düşünülebilir.

Türk Sporcusunun Spordan Beklentileri İle Spora Yönelten Unsurlar* Hakan Sunay ,A. Seda Saracaloğlu

Türk Spor Politikasına Yönelik Sorunlar

Sporun yayılıp kalkınmasını ve spor tesisi yapımını devletten beklemekteyiz. 3289 sayılı yasa bu konuda özel sektöre bazı zorunluluklar getirmişse de uygulamada yetersiz kalınmaktadır. Esas olan bu konuya halkımızın ve kuruluşlarımızın tam katkısını sağlamaktır.

Bazı Belediyeler güçleri yeterince bu devreye girmişler. Fakat işletmecilik konusu yeterince ele alınmamıştır. Çağdaş ülkelere göre konuyu incelersek şunları görürüz: Bir memleketin sporunda, kulüpler çok büyük önem taşır, sporun yurt sathında dengeli bir biçimde yayılıp kalkınması, bu konuda halkın bilinçlendirilerek teşvik edilmesiyle başlar ve gelişir. Bunun da yolu iki ana odaktan geçer. 1- OKULLAR, 2- KULÜPLER, bizde her ikisi de, sporda kalkınmış çağdaş ülkeler düzeyinde önemsenmemiş hatta ihmal edilmiştir. Spor, kişi ve dolayısıyla toplum sağlığı yönünden de büyük önem taşımaktadır. Fizik, fizyolojik yapı itibariyle sağlıklı toplumlarda astronomik rakamlarla belirlenen sağlık harcamaları en aza inmekte güç ve verim bakımından da en olumlu duruma gelmektedir. Bu amaca erişilmesi için en gerçek yol her kesim için eğitim, eğitim ve eğitimdir. Yaygın ve örgün eğitim sistemleri içinde mutlak yeri olan olgulardan biri hatta en ileri geleni spordur. Dolayısıyla her milletin hayatında spora gerçek anlamda önem ve öncelik vermesi lazımdır, şarttır. Bu çerçeve içerisinde konunun önemine göre kulüpler nasıl olmalıdır. Bu kulüpleri, ileri ülkelerin eriştikleri seviyeye göre değil, kendi memleketlerimizin şartları içinde inceleyerek ele almakta yarar vardır. Kulüplerimiz mali yönden öncelikle aylık veya yıllık dıştan gelen desteklerle değil kendi ana gelirleri ile işletilmeli ve geliştirilmelidir. Dış katkılar ise bu gelişmeyi hızlandırmak ve daha da iyileştirmek maksadı ile kullanılmalıdır.

O Bilgin - Journal of Physical Education and Sports Studies, 1990

(12)

Spor Teşkilatı’nın Uygulamalarına Yönelik Sorunlar

Ülkemizde spor teşkilatlanmasının nasıl olacağı konusundaki tartışmalar uzun yıllar devam etmiş, Türk sporunun sorunlarını çözmek amacıyla çeşitli arayışlar söz konusu olmuştur. Son olarak yapılan düzenleme ile 2011 yılında, ülkemizdeki spor alanında uygulanacak politikaları tespit etmekten sorumlu olan Gençlik ve Spor Bakanlığı kurulmuştur. Kanun Hükmünde Kararname ile teşkilat yapısında değişikliğe gidilen Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün 3289 sayılı kanunda yer alan "Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü" ibaresi "Spor Genel Müdürlüğü" olarak değiştirilmiştir. Tüm bu girişimler sporu geliştirmek adına yapılan yapılmıştır. Her yapılan düzenleme ile Türk sporu bir ivme kazansa da, sportif anlamda uluslararası alanda alınan sonuçların beklentilerin gerisinde kalması Türk Sporunda mevcut sorunların devam ettiğini düşündürmektedir.

Yetim, bir toplumda spora katılım şekli, düzeyi, yararı ve sorunlarının kişilerin yetenekleri ve ilgileriyle sınırlı olmadığını belirterek, spora bakış açısı ve spor politikalarının, sporun gelişip yayılmasında ve başarılı olunmasında önemli rolü olduğunu vurgulamıştır.

Çağımızda, özellikle gelişmiş ülkeler başta olmak üzere spora büyük önem verilmekte ve uluslararası spor organizasyonlarında ve spor yarışmalarında ön sıralarda yer alabilmek için büyük bir mücadele vermektedirler. Çünkü büyük organizasyonları gerçekleştirmek ve sporda büyük başarılar kazanmak, ulusal saygınlığın bir göstergesi olarak kabul edilmektedir.

Spor ülkemiz açısından değerlendirildiğinde, TÜİK verilerinde Türkiye nüfusunun

%25’ini 15-29 yaş grubunun oluşturduğu ve geriye kalan orta yaş ve yaşlı nüfusu oluşturan grupla birlikte genç nüfusun spora olan ihtiyacının oldukça fazla olduğu görülmektedir. Şöyle ki; günümüzde gerek bilim ve teknolojideki gelişmeler, gerekse tıp alanındaki gelişmeler ortalama yaşam sınırını yükseltmekte, böylece spor yapmaya olan ihtiyaç artmaktadır. Spora ihtiyaç gösteren grupların spor yapabilmesi ise formal olarak öncelikle spor kulüpleri ile okullar kanalıyla olabilmektedir. Ancak Türkiye’de spor kulübü sayısı Spor Genel Müdürlüğü (SGM) 2013 yılı verilerine göre 11761’ dir. İllere göre SGM, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ve Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) toplam sporcu sayısı 3.470.439’dur. Bu sayının 2.975.092’i 56 farklı spor branşında lisanslı ve faal sporcu olarak faaliyet göstermektedir.

TÜİK’e göre Aralık 2012 itibariyle 75.627.384 insanımıza düşen spor kulübü oranı yaklaşık 0.02’dir. Yani ülkemizde yaklaşık olarak 6430 kişiye bir spor kulübü düşmektedir.

Ülkemizdeki spor istatistiklerinde görüldüğü üzere spor yapan sayısı oldukça düşük olup, sporun yapıldığı yerlerin son derece az olduğu belirlenmiştir. Bu durum Türk ekonomisinden kaynaklanabileceği gibi aynı zamanda Türk sporunun genel sorunlarından da kaynaklanmış olabilir. Spor alanında gelişmenin sağlanması, sporun toplumun her yaş grubu tarafından

(13)

sağlıklı ve doğru yapılıp yaygınlaşabilmesi için, alanında uzman meslek elemanlarını yetiştiren, spor bilimleri alanında çalışan akademisyenlerin bu sorunlara bakış açısı oldukça önemlidir.

ÖZEN, G., KOÇAK, F., BORAN, F., SUNAY, H., GEDİKLİ, N., “Türk Spor Yönetimindeki Mevcut Sorunlara İlişkin Akademisyenlerin Görüşlerinin Değerlendirilmesi”

Yetkiye yönelik Sorunlar

Yetkiyi karar verme hakkı, itaat isteme hakkı gibi tanımlayanlar ise, bu kavramın bir hak olduğunu ve kişilerin veya örgütlerin bu hakka karşı olan tavırlarından kaynaklanan sorunlara sebebiyet verdiği anlayışında birleşmektedir. Bir örgütün hangi makamına hangi yetkinin verileceği, örgütü oluşturan yasal belgelerde gösterilir. Bu yüzden yetki bir bakıma bir makam verilen yasal erktir. Astların, üst kademelerden gelen emir ve buyruklara uymaması veya emirleri ciddiye almaması ile sorunlar baş gösterir. Burada örgütün amaçlarına yönelik yönetsel eylemlere ilişkin güç kullanımı söz konusu olursa yeni ve aşina olunmayan biçimdeki sorunlar eklenir. Örgütte çalışanlara buyruk verememe, onları yönlendirememe, yapılanları denetleyememe, ödül ve ceza verememe, kısacası örgütü yönetmek için gereken işleri yapamama gibi istenmeyen yetki sorunlarına yol açabilir.

Örgütlerin yetki sorunlarıyla karşılaştığı durumlar farklı gerekçelerle ortaya çıkabilir. Her makamın diğerleri ile olan görevsel ilişkileri belirtilmediğinde, örgütün her basamağında altüst yetki ilişkileri kurulmadığında, her çalışanın sadece bir üstüne karşı sorumlu olmayıp birçok üste karşı sorumlu olduğu karmaşık bir hiyerarşik düzende, yetki, beklenen sonuçları alacak biçimde ve derecede aktarılmadığında, yetki ve sorumluluğun eşit derecede dağıtılmadığı yapılarda karşılaşılır.

International Journal of Cultural and Social Studies (IntJCSS), December, 2017, 3 (SI): 166-185 Spor Mevzuatına Yönelik Sorunlar

Mevzuat Sorunları Türkiye’de yaygın bir kanaatle hâkim olan devlet yönetiminin hantallığı fikri toplumun mevcut ihtiyaçlarını karşılayamayan ve önemli bir sorun olarak ortaya çıkan mevzuat sorunudur. Devlet yönetiminden kurumların idaresine kadar idari işleyiş mekanizmasını düzenleyen mevzuatlar çağın gerekliliklerine göre düzenlenmediğinde hantallık, merkeziyetçilik, bürokrasi gibi sorunlara neden olmaktadır. Yasalarda yetki genişliği ve özerklik ilkeleri kabul edildiği halde yöneticiler ve üst kademe yöneticileri, tüm kararları alma konusunda bir tekelcilik anlayışı içinde bulunmaktadırlar.

(14)

Her idari yapı bürokrasi ile kaimdir. Ancak mevzuatların imkân tanıdığı aşırı merkeziyetçiliğin yarattığı bürokrasi ise; bir hastalık, yoğun evrak trafiği, karmaşa, anarşi, yetkisizlik ve belirsizlik olarak karşımıza çıkmaktadır. Hizmetlerin görülmesinde esnekliği yok eden merkeziyetçilik, üst makamların geniş ölçüde teferruata boğulmasına neden olarak yöneticilerin görevlerini yerine getirmesine engel olmaktadır.

Ülkemizde mevzuatlardan kaynaklanan sorunların bir boyutu da, merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerinde uyguladığı “idari vesayet denetimi” ile ilgilidir. Ağır idari vesayet sonucu yerel yönetimlere ait olması gereken birçok yetki merkezde toplanmıştır. Bu durum kamu bürokrasisinin giderek büyümesi sorununa yol açmıştır. Böylece “hantallaşan”

bürokrasi işlevsiz ve eşgüdümsüz, bir kurum haline gelmiştir.

Türkiye’de mevcut idari birimler bir takım mevzuat düzenlemeleri ile sürekli olarak büyüyüp genişlemektedir. Bakanlıklar, genel müdürlükler ve öteki örgütsel birimlerin sayıları artmakta, işlevleri belirsizleşmekte ve bunun sonucu olarak da birbirleri ile eşgüdümden yoksun oldukları görülmektedir. Kamu bürokrasisinde birçok bölümler (genel müdürlük, daire başkanlığı, müdürlük, şube başkanlığı, yerel birimler ) bir fayda-maliyet analizi, kamu yararı, yerindelik tespiti ya da yöneylem araştırması yapılmadan herhangi bir ölçüte göre değil, gelişigüzel kurulmuştur. Başka bir ifadeyle, birçok kurum ve kuruluşlar bazen ideolojik yaklaşımla bazen de bürokratlara mevki sağlamak ve siyasilere saygınlık kazandırmak için kurulmuştur.

Ülkemizde kurum ve kuruluşlar yapısal işlevsel çerçevede değil de işleve göre kurulmaktadırlar. Mevzuattaki esneklik ve eksikliklerin de neden olduğu bu durum, gerek birimler gerekse personel arasında yetki çatışmalarına neden olmaktadır. Ayrıca bu belirsizlikten yararlanmak isteyen birim ya da kişiler, “yetki aşımına” (tecavüzüne) gidebilmektedir. Öte yandan, kanun, yönetmelik gibi mevzuatlarda sorumlulukların belirtilmemiş olması, yapılan yanlışlık ve verilen zararlara yol açanları ortaya çıkarmaya engel olmaktadır. Yöneticilerin kendi örgütlerini büyütme istekleri ile siyasilerin etkinlik alanlarını genişletme amaçları birbirine uygun düşünce verimlilik ve etkinlikten uzak kadrolar ortaya çıkmaktadır. Tesis edilen yeni kadrolarda görev ve sorumlukların yerine getirilmesi ve muhtemel sorunlarla başa çıkmak amacıyla yeni mevzuatlara gereksinim duyulmaktadır.

Ülkemizde yöneticilerin ve memurların öteden beri yapa geldikleri işlemleri ve alışkanlıkları yeni mevzuatlara göre değerlendirmekten kaçındıkları, eski yapı ve uygulamalara sıkı bir şekilde bağlandıkları görülmektedir Bürokrasi kendi içinde değişmeye kapalı olduğu gibi, dışarıdan gelen değişimi ya da değiştirme girişimlerini her türlü yönteme başvurarak engellemeye veya geciktirmeye çalışmaktadır. Yönetim sistemimizin

(15)

karakteristiği haline gelen ayrıntılı kurallara bağlılık ve formalite düşkünlüğü, işlemlerde gecikmelere yol açmaktadır. Mevzuat prosedürlerinden kaynaklanan bu durum işlemlerin gereğinden fazla uzatılması, aşırı kırtasiyeciliğe ve sistemin ağır işlemesine neden olmaktadır.

İşin özündeki sorunun çözülmesi yerine sadece şekle uygunluk ön plana çıkmaktadır.

Öte yandan ülkemizde var olan ayrıntılı mevzuatlar, zamana ve yeni şartlara uyumu beraberinde getirecek esnekliğe sahip değildir. Bunun sonucu olarak kısa sürede eskimekte ve bu sebeple sık sık kanun, yönetmelik değişiklikleri gündeme gelmektedir. “Çoğu kurallar, sorumluluktan kaçma ve iş yapmak istemeyen yöneticiler için bir sığınma aracı olarak kullanılmaktadır”.

International Journal of Cultural and Social Studies (IntJCSS), December, 2017, 3 (SI): 166-185

Prof. Dr. Osman İMAMOĞLU

E- Posta: osmani55@hotmail.com Cep telefonu: 05422561948

İş adresi: Ondokuz Mayıs Üniversitesi Yaşar Doğu Spor Bilimleri Fakültesi Atakum SAMSUN

İş tel: 0362 3121919/5681

Kısa özgeçmiş:

3 Eylül 1959 Samsun doğumludur. 1979 yılında Samsun İmam Hatip Lisesi, 1988 yılında Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliğini okudu.1986 yılında Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü yüksek lisans ve 1991 yılında Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Beden Eğitimi ve Spor Ana Bilim Dalında doktora eğitimin tamamladı. 1991 yılında yardımcı doçent, 1995 yılında doçent ve 2005 yılında profesör oldu. Almanca, İngilizce ve Arapça bilmektedir. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Yaşar Doğu Spor Yüksekokulu kurucusu ve değişik tarihlerde müdürlüğü yanında Yaşar Doğu Spor Bilimleri Fakültesi Kurucu Dekan olarak görev yapmıştır. Halen Yaşar Doğu Spor Bilimleri Fakültesi Spor Yöneticiliği bölümünde çalışmaktadır.

(16)

Referanslar

Benzer Belgeler

Fakültemizce, beden eğitimi öğretmeni yetiştirme, antrenörlük eğitimi, spor yöneticiliği ve rekreasyon alanlarında, Milli Eğitim Bakanlığı, özel ve devlet

P01 Rekreasyon alanındaki bilgi ve becerilerini boş zaman endüstrisi ile ilgili örgütlerin, kurumların/kuruluşların ve etkinliklerin yönetimini ilgilendiren konularda uygular.. P20

Gazi Eğitim Fakültesi Dekanlığına Mimarlık Fakültesi Dekanlığına Mühendislik Fakültesi Dekanlığına Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanlığına Spor Bilimleri

Sosyolojinin temel kavramlarının sporla ilişkisi, sporcu, spor kulüpleri, her türlü sportif birimler, olay ve olguların sportif aktivitelerdeki görünümleri, toplum hayatı

Kısa Sınavlar Ödevler Projeler Dönem Ödevi Laboratuvar Diğer.. Dönem Sonu Sınavı X

Kısa Sınavlar Ödevler Projeler Dönem Ödevi Laboratuvar Diğer.. Dönem Sonu Sınavı X

Beden Eğitimi ve Sporda Biyomekanik , Temel kavramlar , Hareket ve hareket şekilleri, Linear kinematik, Acısal kinematik, Linear kinetik , Açısal kinetik, Denge ve

1) Öğrenciler Cimnastik Branş Sınavı’na kitapçıktaki tabloda yer alan cimnastik hareketlerinden oluşturacakları serbest bir koreografi ile katılacaklardır.