• Sonuç bulunamadı

?Vire? Hikyesi zerine Metin Dilbilimsel Bir nceleme

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "?Vire? Hikyesi zerine Metin Dilbilimsel Bir nceleme"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

“VİRE” HİKÂYESİ ÜZERİNE METİN DİLBİLİMSEL BİR İNCELEME*

Doç. Dr. Engin Yılmaz** Araş. Gör. Nadira Jahiç***

Ø. GİRİŞ: Bilindiği gibi geleneksel dilbilim, özellikle yapısal dilbilimi, cümleyi en üst düzeydeki dil

birimi olarak kabul etmektedir. Oysa, 1960’lı yılların sonunda gelişmeye başlayan Metin Dilbilimi (texte linguistice), yazılı metinlerin kuruluşunda cümle ötesi dilsel yapılardaki ilişkilerin incelenmesine yönelmiştir1. Biçimsel bir dilbilim çözümlemesini cümlenin ötesine taşıyan ilk araştırmacılardan biri olan Roland Harveg, metin düzeyinin “sözün aşama aşama ulaşabileceği en üst düzey” olduğunu ve metnin kuruluşunda başlıca işlevin “zamirler” tarafından yürütüldüğünü ileri sürmektedir2.

Metin, soldan sağa birbirine eklenen ardışık cümlelerden oluşmaktadır. Ancak, burada cevaplanması gereken soru şudur? Nasıl oluyor da metni alımlayan, metni çözen (çözmesi istenen) okur bu cümleler dizisinden metnin konusunu kavrayabiliyor, metni oluşturan ögeleri tespit edebiliyor ve daha da önemlisi metinden bir mesaj çıkarabiliyor? En gelişmiş bildirişim dizgesi olan insan dilinin en üst düzeydeki birimi metin, cümlelerin/sözcelerin basit, rastgele, ardışık olarak sıralanması ile oluş(turul)muş bir yapı değildir. Metin, cümleler/sözceler arası çeşitli düzeylerdeki ilişkilerle oluşturulmuş bağdaşık, tutarlı bir dilsel birimdir. Metin, “bütünlük” ve “birlik” arz eden, anlaşılabilen, yorumlanabilen ve metinsel/sosyal/kültürel bağlam içerisinde belli çıkarımlar yapılabilen, belli mesajlar içeren dilsel bir bütünlüktür.

Yazınsal bir anlatı metninin yorumlanmasında sorumluluk yazar-okur ikilisi tarafından birlikte paylaşılmaktadır. Esasen yazınsal anlatı metinleri, estetik değeri olan kurmaca metinlerdir.Yazınsal anlatı metinleri, yazarla metin çözücü arasında bir iletişim oluşturan, birlikte paylaşılan “ortak söylem alanları” olarak da değerlendirilebilir. Modern yazınsal anlatı metinlerinde; yazar salt metin üretici, okur ise salt metin tüketici konumunda değildir. Yazar, bilinçli olarak okuru metnin okunması/anlaşılması/yorumlanması aşamalarında etkin kılmayı amaçlamakta, okurun dikkatini çeşitli dilsel imkanlarla (dil kullanımları ile) harekete geçirmek istemekte, okura bir nevi yardımcı yazarlık misyonu/rolü yüklemektedir. Bu çerçevede yazar, okuru anlatı boyunca -metinsel bağlam ve genel bağlam içinde- sürekli olarak düşünmeye, anlamaya, yorumlamaya, çıkarımda bulunmaya, hatırlamaya, onaylamaya veya reddetmeye, karşılaştırma yapmaya ve akıl yürütmeye teşvik etmektedir3. Yazar ve okur arasındaki ilişki/iletişim/etkileşim şuna benzetilebilir: Yazar, âdeta bir bulmacanın sorularını hazırlar. Soruların cevabını ise hem yazar, hem okur birlikte arar. Metni yazar hazırlar ve düzenler. Okur-yazar ikilisi el ele vererek metni anlamlandırır, metni yorumlar. Bu, bir süreçtir.

Bu incelemede; Ömer Seyfettin’in yazdığı ve konusunu tarihten alan “Vire”**** adlı hikâye, bağdaşıklık görünümlerini yansıtan küçük yapısı (microstructure) ve tutarlılık görünümlerini yansıtan büyük yapısı (macrostructure) Metin Dilbiliminin ilkeleri ve yaklaşımları ışığında ele alınarak ortaya konmaya çalışılmıştır. İncelemede; cümleler arasındaki biçimsel ve anlamsal bağıntılar tespit edilerek hikâyenin metinsellik ölçütlerinin (metnin bağdaşıklık ve tutarlılık görünümlerinin) somut olarak ortaya konulması amaçlanmış ve eş zamanlı (synchronic) bir yöntem izlenmiştir.

1. METNİN TEMATİK YAPISI

* Bu inceleme, Marmara Üniversitesi’nin düzenlediği “V. Uluslar arası Dil, Yazın, Deyişbilim Sempozyumu”nda (İstanbul, 24-25 Haziran 2005) sunulan aynı adlı bildirinin yeniden gözden geçirilerek makale hâline dönüştürülmüş şeklidir.

** Sakarya Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Türkçe Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi

*** Tuzla Üniversitesi, Felsefe Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Araştırma Görevlisi 1 Akşit Göktürk, Okuma Uğraşı, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1988, s. 24

2 Akşit Göktürk, a.g.e., s. 24

3 YILMAZ, Engin, TURANOVİÇ, Mirsad, “Türk Yazınında Metinsel Odaklama Örnekleri: Bir Motif, Üç Eser”, Kongre Bildirileri, c. I, s. 189-208 (SAÜ Fen Edebiyat Fakültesi, Alman Dili ve Edebiyatı Böl. II. Uluslar arası Karşılaştırmalı Edebiyatbilim Kongresi, Adapazarı, 07-08 Eylül 2006), s. 208

(2)

“Vire” adlı hikâyede toplam 383 cümle ve 2516 kelime vardır. “Vire” hikâyesinin tematik yapısı 3 ana bölümde incelenebilir:

1.1. Başlangıç:

• 1. ~ 11. cümleler: Bu bölümde; ‘Goça’ taraflarında âdeta ‘yadigar’ gibi 150 askeri ve ancak 3-4 aylık erzakı kalmış olan bir kalenin savunulmasındaki büyük problem (zorluk) anlatılmaktadır.

1.2. Anlatı:

• 12. cümle: Anlatıya geçiş; 12.~23. cümleler: Başlangıç bölümünde ortaya konan problemin nasıl çözüleceği, hikâyenin iki önemli kahramanı ‘Barhan Bey’ ve ‘Mahmut Ağa’nın karşılıklı konuşmaları ile anlatılmaktadır; 24.~38. cümleler: Barhan Bey’in tanıtılması; 39.~48. cümleler: Bu bölümde; “Başlangıç bölümü”nde ortaya konan “150 askeri ve ancak 3-4 aylık erzakı kalmış olan kalenin nasıl savunulması gerektiği”; ‘Barhan Bey’ ve ‘Mahmut Ağa’nın karşılıklı konuşmaları ile anlatılmaktadır; 49.~56. cümleler: Anlatıcının ‘problem’in çözümü ile ilgili görüşleri anlatılmaktadır; 57.~64. cümleler: Bu bölümde; “Başlangıç bölümü”nde ortaya konan “150 askeri ve ancak 3-4 aylık erzakı kalmış olan kalenin nasıl savunulması gerektiği”; ‘Barhan Bey’ ve ‘Mahmut Ağa’nın karşılıklı konuşmaları ile anlatılmaktadır; 65.~73. cümleler: Çavuşun bir kervanın geldiğini haber vermesi; 74.~89. cümleler: Barhan Bey ile Mahmut Ağa’nın gelen kervanın mahiyetini tartışması; 90. cümle: Şövalyelerin kaleyi sarması; 91.~105. cümleler: Şövalyelerin kaleyi sarması üzerine Barhan Bey’in birtakım tedbirler alması; 106.~122. cümleler: Barhan Bey’in aldığı tedbirler ile ilgili olarak, Mahmut Ağa ile tartışması; 122.~131. cümleler: Barhan Ney’in ‘Vire’ kararını alması ve Mahmut Ağa ile tartışması; 133.~140. cümleler: Barhan Bey’in Türk askeri hakkındaki görüşlerinin anlatılması ve ‘Vire’ kararını açıklamak için askerin toplanması emrini vermesi; 145.~150. cümleler: Barhan Bey’in şövalyeleri gözlemlemesi; 150.~181. cümleler: Barhan Bey’in kaledeki askerlere konuşma yapması ve ‘Vire’ kararı almasının gerçek sebebini açıklaması; 182.~204. cümleler: Barhan Bey’in şövalyelerle konuşması ve ‘Vire’ teklifini iletmesi; 205.~210. cümleler: Şövalyelerin ‘Vire’ teklifini kabul etmesi ve anlaşma gereği bir düşman askerinin kaleyi gezmesi; 215.~228. cümleler: Düşman askerinin dışarı bırakılması ve ‘Vire’ şartlarının görüşülmesi; 225.~230. cümleler: Şövalyelerin ‘Vire’ şartlarını kabul etmesi; 230.~248. cümleler: Barhan Bey’in şövalyelerden teminat istemesi; 249- 251. cümleler: Şövalyelerin Barhan Bey’in isteklerini kabul etmesi; 252.~255. cümleler: Barhan Bey’in önde yaya olarak askerleriyle birlikte kaleden çıkması; 256.~259. cümleler: Şövalyelerin kaleye girmesi; 260-263. cümleler: Barhan Bey’in emri ile Türk askerlerinin kaleyi kuşatması; 264.~269. cümleler: Kalenin içine giren şövalyelerin bu duruma şaşırması; 270.~272. cümleler: Barhan Bey’in kaleye giren şövalyelerden teslim olmalarını istemesi; 273-279. cümleler: Şövalyelerin içine düştükleri durumu anlamaları; 280.~288. cümleler: Barhan Bey’in şövalyelerden tekrar teslim olmalarını istemesi; 289.~299. cümleler: Barhan Bey’in şövalyelere içine düştükleri durumu açıklaması; 300.~308. cümleler: Şövalyelerin Barhan Bey’in söylediklerini kontrol etmesi; 309-312. cümleler: Şövalyelerin pes etmeleri ve kaleyi teslim etmeyi kabul etmeleri; 313.~314. cümleler: Şövalyelerin ‘Vire’ karşılığında ‘silahları’ ile birlikte ‘cenub’a gitmek istemeleri; 315.~323. cümleler: Barhan Bey’in en önemli şartı hariç şartlarını söylemesi; 324.~338. cümleler: Şövalyelerin ‘inat’la üç gün dayanmaları. Ancak sonunda silahlarını da teslim etmeyi kabul etmeleri; 339.~356. cümleler: Barhan Bey’in askerleriyle kaleye girmesi, düşman kumandanıyla konuşması, ona kurduğu tuzağı anlatması; 357.~359. cümleler: Barhan Bey’in en önemli şartını söylemesi; 360.~379. cümleler: Barhan Bey’in Prens Petonleç’e gerçek durumu açıklaması; 380. cümle: Şövalyelerin kaleyi terketmesi; 381.~382. cümleler: 1 ay geçmeden şövalyelerin Barhan Bey’in isteklerini yerine getirmeleri.

1.3. Bitiş:

• 383. cümle: ‘Kızılelma’ ülküsünün canlı tutulmasının başarılması.

(3)

2.1. Gönderimsel İlişki: Her metinde başka ögelere göre yorumlanabilecek art gönderimsel (Fr.

anaphorique) ve ön gönderimsel (Fr. cataphorique) birimler bulunur. Bu tür yapılar, sıralı cümlelerde dil ekonomisi adına yapılır, daha uzun aralıklarla yapılanlarda ise, metnin tutarlılığı bağıntısı içinde değerlendirilir4.

2.1.1. Art Gönderimsel İlişki (Anaphorique): Genel metin içinde bir şey önce söylenir, sonra aynı

şeye gönderimde bulunulur. Bir kişi, durum ya da nesne anlatının başında kısaca geçer ve sonra aynı şey ayrıntılı olarak açıklanır. Hikâyede belirlenen art gönderimsel ilişki örnekleri şunlardır:

• 25. cümle→26., 27., 28. ve 31., 32., 33. cümleler arasında “ART GÖNDERİMSEL İLİŞKİ” kurulmuştur:

(25) BARHAN BEY çok düşünen, hiç faka basmayan, akıllı cesurlardandı. (26) Küçük siyah gözleri daima karanlık inin derinliklerinden bakar gibi parlardı. (27) Ne asildi, ne de kul...(28) Şehzade Beyazıd’ın bütün Anadolu’yu hayrette bırakan meşhur pehlivanı karaman Kudus Ferhad’ın üvey kardeşiydi. (31) Barhan Bey’in kısa vücudu, yuvarlak omuzları üstünde, hatta biraz sakil görünen kocaman bir başı vardı. (32) Ağırlığından daima bir tarafa eğilmiş duran bu başın içinde sönmez bir ateş, sönmez bir zeka alevi tutuşuyordu. (33) İşte bu mukaddes alev, onu pek genç iken en namlı kumandaların sırasına yükseltti

• 50. cümle→51. cümle ile “ART GÖNDERİMSEL İLİŞKİ” kurulmuştur:

(50) BURASI ummanın ortasında kaybolmuş öksüz ada gibiydi. (51) En yakın kasabaya ancak iki üç günde gidilebilirdi.

• 134. cümle→135., 136,. 137. cümleler arasında “ART GÖNDERİMSEL İLİŞKİ” kurulmuştur:

(134) TÜRK ASKERİ çok itaatlidir. (135) Kumandanları ne söylerse hemen yaparlar. (136) Fakat yalnız bir emre karşı itaat göstermezler. (137) O da ‘’teslim emri’’dir. (138) TÜRK ölmeyi teslim olmaya tercih eder...

2.1.2. Ön Gönderimsel İlişki (Cataphorique): Ön gönderimsel ilişki hemen her metinde az ya da çok

bulunur. Genel metin içinde, daha sonra ayrıntılı anlatılacak bir kişi, durum ya da nesne anlatının başlarında kısaca geçer. Zamirler, bir başka şeyin yerine kullanılan kelimeler art gönderimsel ve ön gönderimsel anlatımlar için kullanılabilir5. Metinde belirlenen ön gönderimsel ilişki örnekleri şunlardır:

• 65. cümlede “ ÖN GÖNDERİMSEL İLİŞKİ” kurulmuştur:

(65) Tam bu esnada açık kapıdan, kısa boylu, palabıyıklı, tıknaz→BİR ÇAVUŞ girdi.

• 352. cümle, 353. cümle→354. cümle arasında “ ÖN GÖNDERİMSEL İLİŞKİ” kurulmuştur:

(352) İçlerinden iri, kırmızı sakallı bir adam ilerledi. (353) Yüzü sapsarıydı. (354) Bu meşhur muhariplerden→ PETONLEÇ idi.

2.2. Bağıntı Ögesi (Connecteur): Metinde bağıntı ögesi olarak daha çok karşıtlık ilişkisi kurmaya

yarayan “lakin”, “ancak”, ‘ama’, ‘halbuki’, ‘hayır’ kullanılmıştır: • 10. cümle+AMA 11. cümle:

(10) Etrafta her nevi kuşlar uçuşuyor+AMA, hiçbir kervan geçmiyordu. • 28. cümle+LAKİN 29. cümle

(28) Kuduz Ferhad’ın üvey kardeşiydi+LAKİN ona hiç benzemezdi. • 35. cümle+HALBUKİ 36. cümle

4 Doğan Günay, Metin Bilgisi, Multilingual Yay., İstanbul, 2001, s. 61 5 Doğan Günay, a.g.e., s. 61-62

(4)

(35) Ordu gelinceye kadar ne yapıp yapıp, bu ücra kaleyi bırakmamak vazifesiydi+HALBUKİ akın için askerinden bir kısmını ayırsa, düşman hemen haber alacak, fazla kuvvetle kaleye yüklenecekti.

• 134. cümle/135. cümle+FAKAT 136/137. cümleler

(134) Türk askeri çok itaatlidir. (135) Kumandanları ne söylerse hemen yaparlar. (136) FAKAT yalnız bir emre karşı itaat göstermezler. (137) O da ‘’teslim emri’’dir.

2.3. Aynı Kelimenin Yinelenmesi: Metinde geçen kişi, durum ya da nesnenin metinde yeri geldikçe

yinelenmesi, cümleler arasındaki bağıntıyı sağlamaktadır. Bu ögeler her zaman aynı adla anılmayabilir. Her dilde aynı kişiyi, eşyayı, durumu, nesneyi belirtmek için değişik kullanım imkânları vardır. Bu zamir kullanımıdır, eş anlamlı bir kelimedir ya da çağrışımsal bir adlandırmadır6.

Hikâyenin baş kahramanı olan “Barhan Bey”, metinde toplam 36 defa geçmektedir. Barhan Bey ile karşıt bir tip olan “Mahmut Ağa” ise metinde toplam 16 defa geçmektedir. ‘Pek çok düşünen, hiç faka basmayan, akıllı cesur’ olan Barhan Bey’in en önemli özelliği ise; başka bir ‘yineleme’ ile metin çözücüye (okura) aktarılmaktadır. Bu da, Barhan Bey’in en çok kullandığı söz olan ‘Allah kerim...’dir. Metinde toplam olarak 7 defa ‘Allah kerim’ geçmektedir. Barhan Bey, Mahmut Ağa’nın düşündüğü gibi ‘toy’ bir genç kumandan değildir. Barhan Bey, düşünen, şartları çok iyi süzüp kararlarını büyük bir ihtiyatla ve isabetle verebilen, ön görüleri gerçekleşen, sabırlı, temkinli bir liderdir: “Allah kerim...Acele yok. Düşüneceğiz” (87. cümle). Denilebilir ki, “Barhan Bey” “akl”ı; “Mahmut Ağa” ise “heyecanı/duyguyu” sembolize eden tiplemelerdir.

3. METNİN TUTARLILIK GÖRÜNÜMLERİ

3.1. Özelleştirme: Metindeki tutarlılık yapısının oluşturulmasında en sık baş vurulan bağıntılardan

biri, cümleler arasında kurulan özelleştirme ilişkisidir. Dizideki bütünlüğü bozmadan durumla ilgili ayrıntıların aktarılmasında, cümleler arasındaki özelleştirme bağlantısından yararlanılmaktadır7. Özelleştirme bağlantısı metnin büyük yapısına yönelik olarak, metnin söze dökülmemiş asıl değerlendirilmesi gereken bölümünün, metin çözücünün zihninde oluşturulmasında belirgin değerler taşımaktadır8. Metinde geçen kişiler, nesneler, olaylar ve durumlar ile ilgili ayrıntıların aktarılmasında cümleler arasındaki “özelleştirme” bağlantısından yararlanılmaktadır.

• 49. cümle→50 cümle, 51. cümle, 52. cümle ve 55. cümleler arasında “ÖZELLEŞTİRME BAĞLANTISI” kurulmuştur. Bu bağlantı kurulurken, anlatıcı tarafsız kalmamış, hikayenin kahramanlarından ‘Mahmut Ağa’ya hak vermiştir. Mahmut Ağa’nın niçin haklı olduğu da ayrıntılı olarak açıklanmıştır: 1) Kalenin jeopolitik konumu (50., 51,. Cümleler) 2) Olumsuz iklim (kış) şartları (52. cümle) 3) Padişahın Rumeli’ye geçmemiş olması ve beklenen büyük ordunun bu yaz gelmeyecek olması (55. 56. cümleler).

(49) MAHMUT AĞA’NIN HAKKI VARDI: (50) Burası ummanın ortasında kaybolmuş öksüz ada gibiydi. (51) En yakın kasabaya ancak iki üç günde gidilebilirdi. (52) Kış bastırırsa erzak tedariki imkansızdı. (55) Madem ki padişah henüz Rumeli’ye geçmemişti. (56) Artık bu yaz büyük ordu gelmeyecek demekti.

3.2. Genelleştirme: Metindeki tutarlılık yapısının oluşturulmasında cümleler arasında kurulan

genelleştirme ilişkisinden de yararlanılmaktadır. ‘Genelleştirme’ ile, yazar bu metin aracılığı ile vermek istediği etik mesajın daha somut bir şekilde algılanmasını hedeflemiştir.

• 134. cümle→135. cümle, 136. cümle ve 137. cümle:

(134) TÜRK ASKERİ çok itaatlidir. (135) Kumandanları ne söylerse hemen yaparlar. (136) Fakat yalnız bir emre karşı itaat göstermezler. (137) O da ‘’teslim emri’’dir.

6 Doğan Günay, a.g.e., s. 60

7 Leylâ Subaşı-Uzun, a.g.e., s. 113-114 8 Leylâ Subaşı-Uzun, a.g.e., s. 118

(5)

3.3. Sebep-Sonuç İlişkisi: Sebep-sonuç ilişkilendirmesi de bir içerik bağlantısıdır. Daha çok birleşik

cümle yapıları içinde karşılaşılmaktadır. Metinde, sebep-sonuç ilişkilerinin kurulması genel olarak “hatırlatma amacı”na hizmet etmekte ve metni somutlaştırmaktadır.

• 158./159. cümle→160. cümle. 161. cümle. 162. cümle. 163. cümle ve 164. cümleler arasında ‘’Sebep-sonuç ilişkisi’’ kurulmuştur:

(158) HURUÇ DA EDEMEYİZ. (159) -Niçin? -Niçin? diye mırıldandılar. (160) Bakınız niçin. (161) Bu kaleyi biz yapmadık. (162) Vaktiyle düşmandan ‘’Vire’’ ile aldık. (163) Düşman galiba burasını yalnız müdafaa için yapmış, çünkü hem kapısı çok dar, hem de bir meydana doğru açılmıyor. (164) Kapının karşısındaki, şu gördüğünüz tümsekte, elli kişi yaylım ateşi açsa, dışarıya kimse çıkamaz.

3.4. Karşılaştırma: Metinde karşılaştırma bağlantısının kurulması ile; metin çözücünün metindeki

bazı sezdirimleri, çıkarımları ve verilmek istenen mesajı daha kolay ve daha somut bir şekilde algılayabilmesi amaçlanmaktadır. Metinde karşılaştırma ilişkilerinin kurulması ile; metin çözücünün dünya bilgisine (world knowledge) baş vurup, etkin olarak metni yorumlaması hedeflenmektedir. Hikayede belirlenen karşılaştırma ilişkileri ile ilgili örnekler şunlardır:

• 1. cümlede ‘Türk ordusunun’ sayısı karşılaştırılmaktadır: 16.000→150

(1) İki senedir Goça taraflarını alan talan eden on altı bin kişilik Türk ordusundan şimdi, bu kalede yadigar gibi yüz elli asker kalmıştı.

• 30. → 31., 32. ve 33. cümlelerde ‘Barhan Bey’ ile üvey kardeşi ‘Kuduz Ferhad’ karşılaştırılmaktadır:

(30) KUDUZ’un çelik zırhları kağıt gibi yırtan pençeleri, kalın demir kalkanları bir dokunuşta delen yumruğu, çeki taşını pamuk torbası gibi zahmetsizce kaldırıp, yirmi adım öteye atıveren pazısı BARHAN BEY’de yoktu. (31) Barhan Bey’in kısa vücudu, yuvarlak omuzları üstünde, hatta biraz sakil görünen kocaman bir başı vardı. (32) Ağırlığından daima bir tarafa eğilmiş duran bu başın içinde sönmez bir ateş, sönmez bir zeka alevi tutuşuyordu. (33) İşte bu mukaddes alev, onu pek genç iken en namlı kumandaların sırasına yükseltti.

• 57. cümlede ‘Mahmut Ağa’ ile ‘genç kumandan’ ‘Barhan Bey’ karşılaştırılmaktadır. Mahmut Ağa tanıtılırken kullanılan ‘kırk sene’, ‘saç sakal ağartma’ ifadeleri ile ‘Mahmut Ağa’nın tecrübeli olduğu çağrışımı; ‘genç’, ‘toy’ ifadeleri ile de ‘Barhan Bey’in tecrübesiz olduğu çağrışımı yaratılmak istenmektedir:

(57) Kırk senedir düşman karşısında saç sakal ağartan MAHMUT AĞA, çok itimat ettiği GENÇ KUMANDANını yine biraz toy buluyordu.

• 153./154. cümlelerde ve 238./239. cümlelerde ‘Türk’ ve ‘düşman’ askerlerinin sayısı ‘Barhan Bey’in ağzından şöyle karşılaştırılmaktadır:

(153) Görüyorsunuz kaleyi saranlar bizden çok. (154) Belki bizim iki mislimiz; (238) Biz yüz elli kişiyiz (239) Siz üç yüzden fazlasınız.

3.5. Karşıtlık İlişkisi: Metinde karşıtlık ilişkisi kurmak suretiyle, öncelikle nesnel bir anlatım

sağlanmak istenmekte, ayrıca metinde verilmek istenen etik mesajın okur tarafından onaylanması hedeflenmektedir.

Hikayede belirlenen karşıtlık ilişkisi ile ilgili örnekler şunlardır: • (27) (Barhan Bey) Ne asildi ne kul.

• 57. cümlede ‘Mahmut Ağa’ ile ‘Barhan Bey’ karşılaştırılırken: çağrışımsal olarak (kırk sene, saç sakal ağartma) TECRÜBELİLİK ve (genç, toy) TECRÜBESİZLİK kavramları ile ‘karşıtlık ilişkisi’ kurulmuştur:

(57) Kırk senedir düşman karşısında saç sakal ağartan MAHMUT AĞA, çok itimat ettiği GENÇ KUMANDANını yine biraz toy buluyordu.

(6)

• 264. cümlede ‘galip’ ve ‘mağlup’ kelimeleri kullanılmak sureti ile ‘karşıtlık ilişkisi’ kurulmuştur:

(264) Kaleyi alan galipler, aman verdikleri mağluplarının bu garip hareketlerinden evvela bir şey anlamadılar.

SONUÇ

Sonuç olarak, “Vire” adlı hikâyenin Ömer Seyfettin’in hikâye tekniği, dili ve üsluba açısından son derece ilginç bir hikâye olduğu ve Ömer Seyfettin’in hikâyeciliğini karakterize eden en önemli metinlerden birisi olduğu söylenebilir.

i) Ömer Seyfettin, bu hikâyesinde sıfır odaklama tekniğini (hakim bakış açısı) kullanmıştır. Klâsik hikâye tekniğine uygun olarak, hikâyenin “Başlangıç bölümü”nde (bk. 1.1. Başlangıç: 1.-11. cümleler) stratejik önemi olan bir kalede “150” kişi kalan Türk askerinin, kaleyi savunmada yaşadıkları “büyük problem” anlatılmaktadır. Hikâyenin tematik yapısı incelendiğinde; “Kızılelma ideali”ne ulaşmak için stratejik önemi olan kalenin nasıl savunulması gerektiği konusu, metnin yaklaşık %7.8’ini teşkil etmektedir: Hikâyede (1./11., 12./23., 39./48., 49./56., 57./64.) cümlelerde, doğrudan doğruya bu problem ve çözüm olasılıkları yer almaktadır. Bu yoğunluk, metin çözücüye -genellikle- karşıt iki karakter olan “Barhan Bey” ve “Mahmut Ağa” arasında geçen tartışmalarla aktarılarak hikâyenin sürükleyiciliği üst düzeyde tutulmuştur. Ayrıca, metin çözücünün problemi daha somut olarak algılaması amaçlanmış ve metnin derin yapısından çıkarsama yapılabilecek “Kızılelma ideali”ne örtük olarak vurgu yapılarak, metin çözücünün bu idealin gerçekleşmesi için verilen mücadeleyi, yapılan öz veriyi daha iyi anlaması/hak vermesi istenmiştir.

ii) Ömer Seyfettin, bu hikâyesinde anlatı birimler arasında -özellikle- “karşıtlık bağlantısı”nı çok başarılı bir şekilde kurmuştur. 264. cümlede “galip” olarak nitelenen düşman askerleri, Barhan Bey’in dahiyane manevrası karşısında (278. cümlede) bir anda “şaşkın galipler”e dönüşmüştür. (264. cümlede) “Aman verilen mağlup”, (302. cümlede) “müthiş mağlup” olarak nitelenen Türk askeri ise tam tersine galip konumuna yükselmiştir. Bu sonuç; “akıl (sabır)” ile “duygu (hırs)” arasındaki çatışmada aklın/sabrın kazandığını göstermektedir. Metinde “akıl (sabır)” “Barhan Bey”; “duygu” “Mahmut Ağa”; “hırs (ihtiras)” ise “Prens Petonleç” tiplemeleri ile somutlaştırılmak istenmiştir.

iii) Hikâyede, 39./48. cümlelerde “Barhan Bey” ve “Mahmut Ağa” kalenin nasıl savunulması gerektiği konusunda tartışırlarken, Ömer Seyfettin -tarafsızlığını/objektifliğini yitirme riskine göze alarak- kahramanlarından birisi olan “Mahmut Ağa”nın görüşlerine hak vermektedir: “Mahmut Ağa’nın hakkı vardı” (49. cümle). Bu tercih, Sıfır odaklama tekniğindeki tarafsızlık/objektiflik yaklaşımına uymamaktadır.

iv) Bu hikâyede bazı dil yanlışlıkları ve mantıksal çelişkiler de görülmektedir. Bu yanlışlıklardan bazıları şöyle sıralanabilir:

• 10. cümlenin “Etrafta her nev’i kuşlar uçuşuyor…” öznesinin, özne-yüklem uyumu bakımından “her nev’i kuşlar” değil “her nev’i kuş” olması gerekmektedir. • 225. cümlede “

Şövalyeler bu teklifi kısa bir müzakereden sonra kabul

ettiler” den sonra; aynı sayfada geçen 248. cümlede yapılan ikinci teklif

için “Bu teklifin müzakeresi de epeyce sürdü” denilerek -de bağlacının

kuvvetlendirme/pekiştirme işlevinden de yararlanılarak- birinci olarak dile

getirilen yargıdaki “kısa”lık pekiştirilmiştir. Halbuki, birinci yargıda

müzakerenin “kısa” olduğu ifade edilirken; ikinci yargıda geçen “epeyce”

süreç zarfı “kısa” ile anlam bakımından karşıtlık teşkil etmektedir. Bu

itibarla, bu cümlede “de” kuvvetlendirme/pekiştirme işlevli bağlaçın yerine

(7)

anlamca karşıt yapıya geçişi belirten bir zarf (oysa, halbuki, ama, fakat vb.)

kullanılması gerekmektedir.

184.-188.cümlelerden; “Barhan Bey tercümana:

-Sor bunlara, ne istiyorlar

bizden? dedi. Tercüman bağırdı. Şövalyelerin saflarından gayet düzgün bir

Türkçe ile cevap verdiler:

- Bu kaleyi istiyoruz, teslim etmezseniz zorla

alacağız. Artık tercümana lüzum kalmadığını gören Barhan Bey bağırarak

kendi konuşmağa başladı” artık iki taraf arasında “tercümeye ve

tercümana” gerek olmadığı açıkça anlaşılmaktayken, yazar 205. cümlede

mantıksal bir yanlışlıkla “Aralarında bu teklifin tercümesi biraz uzun

sürdü” demektedir. Burada herhalde “bu teklifin müzakeresi biraz uzun

sürdü” denmek istenmiş, ancak yanlış kelime seçiminden dolayı anlam ve

mantık bakımından yanlış bir ifade ortaya konmuştur.

Bu dil yanlışlıkları ve mantıksal çelişkiler Ömer Seyfettin’in yazdıklarını

sonradan kendisinin tekrar kontrol etmediği (veya kontrol ettirmediği), aceleyle

yazdığı izlenimini uyandırmaktadır.

(8)

KAYNAKLAR

AKTAŞ, Şerif, Edebiyatta Üslup ve Problemleri, Akçağ Yay., 2. Baskı, Ankara, 1993 a.g.y., Roman Sanatı ve Roman İncelemesine Giriş, Akçağ Yay., 6. Baskı, Ankara, 2003 AYATA-ŞENÖZ, Canan, Metindilbilim ve Türkçe, Multilingual Yay., İstanbul, 2005 BAYRAV, Süheyla, Dilbilimsel Edebiyat Eleştirisi, Multilingual Yay., İstanbul, 1999

DE BEAUGRANDE, Robert-Alain; DRESSLER, Wolfgang Ulrich, Introduction to Text Linguistics, Longman London and New York, 8th impression, 1996

ERDEN, Aysu, Kısa Öykü ve Dilbilimsel Eleştiri, Gendaş Yay., İstanbul, 2004 GÖKTÜRK, Akşit, Okuma Uğraşı, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1988

GUIRAUD, Pierre, (çev. Berke Vardar) La Sémantique Anlambilim, Multilingual Yay., İstanbul, 1999 GÜNAY, Doğan, Metin Bilgisi, Multilingual Yay., İstanbul, 2001

KAYA, Nesrin, “Boğaç Han Destanının Metin Dilbilimsel Yaklaşımla Çözümlemesi”, Türk Dili, sayı: 607, Temmuz, 2002

ORALİŞ, Meral, OZİL, Şeyda, “Metin Dilbilimsel Bir Yaklaşımla Bir Metni Çözümleme Denemesi”, Dilbilim Araştırmaları, Hitit Yayınları, Ankara, 1992

ÖZKAN, Bülent, “Metindilbilimi, Metindilbilimsel Bağdaşıklık ve Haldun Taner’in ‘Onikiye Bir Var’ Adlı Öyküsünde Metindilbilimsel Bağdaşıklık Görünümleri”, Çukurova Üniv. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 13/1, 2004

ÖZÜNLÜ, Ünsal, Edebiyatta Dil Kullanımları, Multilingual Yay., İstanbul, 2001 SEYFETTİN, Ömer, Topuz, Erdem Yay., Bayrak Mat., 5. baskı, İstanbul, 2002 TODOROV, Tzvetan, (çev.: Kaya Şahin) Poetikaya Giriş, Metis Yay., Ankara, 2001

UZUN, Leyla Subaşı, Orhon Yazıtlarının Metindilbilimsel Yapısı, Simurg Yay., Ankara, 1995 ÜSTÜNOVA, Kerime, “Cümleden Büyük Birimler”, Türk Dili, sayı: 600, Aralık, 2001

WUNDERLICH, Dieter (1982), “Metin Dilbilim”, (çev. Emel Sözer), Dilbilim Seçkisi (Yayıma haz. Doğan Aksan), TDK Yay., Ankara Üniv. Basım evi, Ankara, 1982

YILMAZ, Engin, “Medyatik Dil Alanları: Reklam/cılık Dili Üzerine Metin Dilbilimsel Bir İnceleme”, Türk Dili, sayı: 634, Ekim, 2004

a.g.y., “Karanfiller ve Domates Suyu Hikayesi’ne Metin Dilbilimsel Bir Yaklaşım”, Sait Faik Abasıyanık’ı Anma Günleri (18-19 Ekim 2004) Bildiriler, Sakarya Üniversitesi Rektörlüğü Yay., Sakarya, 2005

a.g.y., “Kıssa-i Mukaffa‛ Üzerine Metin Dilbilimsel Bir İnceleme” (Yayıma hazır makale)

YILMAZ, Engin, TURANOVİÇ, Mirsad, “Türk Yazınında Metinsel Odaklama Örnekleri: Bir Motif, Üç Eser”, Kongre Bildirileri, c. I, s. 189-208 (SAÜ Fen Edebiyat Fakültesi, Alman Dili ve Edebiyatı Böl. II. Uluslar arası Karşılaştırmalı Edebiyatbilim Kongresi, Adapazarı, 07-08 Eylül 2006)

(9)

Referanslar

Benzer Belgeler

Mesela ingilizcede water 'su' kelimesinin i drink water only'Sadece su içerim' cümlesinde isim olarak, i water the garden every morning 'Her sabah bahçeyi sularım' cümle- sinde

Çalışmanın tekrar basılması gündeme gelirse, yukarıda değindiğim, değinemediğim konular inceleme bölümünde dikkate alınabilirse daha da yararlı olur. Çalışma

“İstanbul Faciası”, “Yulduzlı Tünler” (Yıldızlı Geceler), “Gepleşedigen Vakitler” (Konuşulacak Zamanlar) gibi eserler çeşitli engellemelere uğradı, tenkit

“Ayna” adlı anlatıda özne sonuçlandırıcı deneyimi gerçekleştirebilmek için karşıt eyleyen olan yozlaşmış kişiliği ile yoğun olarak mücadele eder;

Kadın bir olay daha anlatır aynı türden. Bu acı olaya ikisi de gül- mektedirler şimdi. çatışmaları buruk, acılı bir alayda erimiş gibidir. Sonra gene bir Erkek, bir

Fakat bir gün Zehra hasta düşmüş, Murat da misafir gittiği başka bir köyden on beş yaşındaki güzel Çerkez kızı Gülsüm'e tutulmuştur.. Onu ikinci karısı olarak eve

Kesit: İkinci öznenin (Gülenaz Sultan, Kandahar Padişahının kızı) asıl özneyi (Sevdâkâr Şah) bahçede görmesi ve ona aşık olması, düşüp bayılması.. Ayılınca

• Sözlüksel yerine koyma (ikame) ile: Tem ilerlemesinde tekrarı önlemenin en kolay yollarından birisi, ikinci cümlede, birinci cümledeki kelimenin eşanlamlı