10
Savı
320
İ Ç İ N D E
B a K a a e ¿ s z a e j o - -.ağ m aK İ L E R
Gençleri energieye da'vet
Dr. AB. B J.
Şa'irin Ahî
« u uAcın Türküsü
Kemal Tabir
Koşma
t. Safa
Dünyanın vaz'iyeti haziresi
Dr. G. Le Bon
Consolation
G. D’Houviile
Haydar R ıfat B.
İctihad
Amelî ruhiyat
Dr. G. Le Bon
İstikbalin din yokluğu
Guyau
MOHBRS
Abdullah Djevdet B.in Şiirleri
MİLLÎ MECMUA » Matbaası
Çıkdı Fî : 1 Lira
İCTÎHAD: şahsî münazaralardan çekin-'
mekîe beraber bitaraflığa ve müdafa‘a
hakkına ittiba£ ile bu satırları aynen
derce t tik:
HAŞAN R EŞİT BEYEFEN D İYE
Da'vanız esasından küçük;bnnu mugalata ve tas nı'lerle mudaiaya çalışıyorsunuz.Ne zemn ıstanbu- lageldiğimin,hangi tarihte vazifeme nihayet veril d i ğ i n i n açikca tahrif olunması da, beni Diyarbe- bekire aldatarak götürüp, atlatarak getiren Müfettiş beyin tezvirdeki kudretini göstermek ’itibariyle şayanı dikkattir. Tetkikatınıza müteal lik münakaşalara bile girişemediğinizi unutarak
«ciddî mübahasede bulunmazdım» demekle beni küçültmekten ziyade bu husustaki beceriksizliği
nizi bilmiyenlere duyurmuş olduğunuzunn far- kındamısınız ?
Mektuplarım elinizden geçerdi, Müfettiş ve ya muavin adresi verdiğimi bir suretle ispat et meye sizi da‘vet ediyirum.
Beni inha ederken «Erip»in «Edip» olmasın daki ma'nasız ısrarıniz (Zıya) B. huzurunde oldu. Çoktan malûm tarihî hakikatleri tekrar eden ha yırsız mesainize iştirakimin, yazılarınızı sadece tebyizden ibaret olması kâtibiniz için seadetdir. Bir çok bu gibi münasebetsizlikleri hâvî ve su retleri merkez hey’etine mersul mektuplara ses çıkaramadığınız halde, dilimizin millileşmesine, Türklük cereyanının yayılmasına çalışanlardan Merhum İspartalı «Hakkı» beyi tezyif ederken, ahlâk ve ma'neviyetinizi seciyelendiren sözleri nizin duyulması sizi neden kızdırdiriyor ?
Hatırlarsınız kı bu maveka'ı siz Diyarbekir- de bir kaç defa tekrar etmişdiniz, hatta birinde, bu iki nâsirimizin edebiyat tarihimizdeki mevki lerinde, ve kara günde memlekete yaptıkları hizmeti kalemiyyeden ziyade bu günkü vaziyet lerini düşünerek «şu ölüyü müdafa'a edeceğine, bir diriyi, Falih Rıfkıyı, Yakup Kadriyi medlı etsen senin için daha haylrlı olur kana'atini zi ifade eden sözlerinizi tekrar etmek sizce nahoş ise bunda benim bir habahatim olamaz.
AHMET ERlP
Dr.
Feyzi Ahmet
Cilt, Saç ve zührevî hastalıklar
mütehassısı
Cumadan mada her gün sabahtan
akşama kadar hastalarım kabul eder.
A ire s: Ankara caddesi No 43
Telefon: 23889
Glisero Fosfatlı Şark
Şark Malt Hulâsası
Eczacı Ekrem Beyin nezareti altında
sureti hususiyede imal edilmektedir.
Deposu Ekrem Necip Ecza Deposu •
Telefon : İstanbul, 78
İSTANBUL ÇİNKOMRAFHANESİ
Ankara caddesinbe İlhami matbaası
üstünde, her nevi çinkoğraf işleri dikkat
ve sür‘atle ve ehven fiatla yapılır.
Dr. Semirami Ekmrern H.
Çocuk hastalıkları mütehassısı
Dr. Ekrem Behçet
Etfal hastanesi kulak, boğaz, burun
kas-talıkları mütehassısı
Bezoğlu mekfep sokak NO. 1
Telefon, Beyoğlu 2496
« İÇTİHAD » m 23 ve 24 ünü
SEENLERİNİH KOLLEKSİYONLARI
BİR KAÇ TAM KOLLEKSİYON VAR HER SENENİN KOLLEKSİYON U İÇİN İKİ BUÇUK
LİRA HÖNDERENLERE TA'AHHÜDLÜ
OLARAK GÖNDERİYORUZ.
[22 üncü sene kolleksiyonu 16 sahifeli 24 nüshadır; 24 üncü senenin kolleksiyonn 21 nüsha olarak tamdır.]
Pays étrangers
Pour un an : 2 Dolars
❖ ❖
Edition spéciale : 3 Dolars
♦ ♦
ADRESSE
«Idjtihad» Constantinople ❖ ♦Téléph : St. 865
26 ème Année
1 Mai 1931İ C T İ H A D
Türkçe ve Fransızca
İlmi, edebi, İktisadi
No: 320
Seneliği (2 4 Nuslıa) Türki ye için 2 1-2, A ‘lâ kâğıdlısı
5 liradır ❖ ♦
İDAREHANESİ
Cığaloğlunda Ictilıad Evi ♦ ❖
Tarihi T e’sisi :
1904— Genève
Yirmi altıncı sene 1 Mayıs 1931
İÇ TİM A İ SÜTUN ♦ ♦
Gençlerimizi (Energie)ye Da‘vet
Bundan bir hafta;evvei bir gazete ida
rehanesinde buluniyordum; burada iki
gazete müdiri ile iki mu‘allim bir de ismi
ni ve meslekini bilmediğim bir genç vardı;
bu zatlar 3 0 — 40 yaşları arasında vatan
daşlardı. Yaşı altmışı boylamış olan
biz-ler bunlara gençbiz-ler deriz .Bunların çoğu
meb‘us namzetliklerini H.F umumî kâ
tibine gönbermişlerdi ve en hararetli
mükâleme meb'us olmak ümidi üzerin
de cereyan ediyordu.Bu mükâlemenin
kelimelerini ve meb'usluk namzetlikleri
nin müsmir olması için mülazemetinde
bulundukları müteneffizlerin isimlerini
zikretmekden çekineceğim.Bir aralık bir
Enis Bey ismi geçdi »bunun bir yevmi
gazetede 400 lira aylık aldığı da bu mü
kâleme içinde söylendi. O zaman dedim
ki, her biriniz bu Enis Beyin gördüğü
muharrirlik,tahrir müdürlüğü işini göre
bilir ve ayda 400 lira kazanabilirsiniz,
şuhalde meb‘us olmak için bu tehalüğe
ve sağa sola yüz suyu sunmaya ne ma
hal var ?...
Köşede
yazı masasının
başında oturan gürbüz genç bana şu
cevabı verdi: Evet ben de ayda 400 lira
kazanabilirim fakat it gibi çalışmak
la-zımjhüner hiç çalışmaksızın para
kazan-makdır dedi.Bu genç vatandaş bir iki
mektebde edebiyyat mu'allimidir ve bir
siyasi haftalık gazetenin başındadır.İt gi
bi çalışarak para kazanmak kelimesinin
altına kaim ve siyah bir dikkat hattı
çekdim ve perişan ve isyanlı bir ruhla
kendisine hitab etdim; çalışmaksızın aldı
ğınız parayı rahat yiyemiyeceğinzi ümid
ederim; çünki çalışmaksızın
alacağı
nız paranın kan ter dökerek çalışan ka
dın,erk ek,ihtiyar ,çocuk bir takım mü
kelleflerin bir çok mahrumiyyete katla
narak ve belki gıdalarından keserek ver
dikleri
paralardandır; sonra
çalışmak
mukaddesdir, onun iteesi olmaz, sa‘y
kudsidir. Biri ağım temizliyen işçi, bence,
sırma işliyen, pırlanta yontan işçi kadar
temiz ve muhteremdir, çalışmanın ken
disi bir ni‘m etdir... dedim ve yüreğim
den cogub gelen alevli sitemleri idare
hanenin içine boşaîtdım.
Bu bir sahne.
Bundan üç gün evvel büyük bir
matba'a müdirinin odasında bulundum,
orada GUYAU dan terceme etdiğim
VECiBESİZ ve MÜEYYİDESİZ BİR
AHLAKIN İLK PLANI adlı kitabım
hasılacak.Oğİumun Galatasaray
inekte-binde sınır arkadaşlarından olmuş olan
bir genç meb‘usla kârşılaşdım.Bu genç
me'b'us muharrir ve mütercimdir,bir takım
eserler terceme ediyor ve Mf.Vekâleti
kabul ve mubaya‘a ederek basdırıyor.
Bu vazhyyetinden memlekete bir hiz
met te’min etmek istedim : THOMAS
CA RLYLE m muhtelif eserlerinden
in-tihsb suretiîe topladığı ve tensik ettiği
parçaları bir alman ARBEİTEN UND
NİCHT VERZVVEİFELN ya‘ni Çalış
ve Yılma adile neşretmişdir. Bunun
almancası ve tütkcsi kuvvetli bir arka
daşınıza t ctcem e etoirseniz ve Mf. V e
kâletince basılmasını te’min etseniz pek
vatanî bir hizmet olur, zira bu kitab
enerjileri azalmış milletler için çok mü
essir bir devadır, dedim ; genç meb‘us
protesto etdi : “biz her halde enerjisi
azalmış millet değiliz.Ben ahiren
Aııa-dolunun şehirlerinde seyahat etdim, de
mir yollar yapılıyor, şehirlerin hemen
cümlesinde elektrik tenviratı var,, .
Bulunduğum yerin
müsa‘id olduğu
kadar olsun bu genç meb‘usa cevab ver
dim : gözlerimizin önüne ne penbe
renkli, ne vapur dumanırenginde cam
dan gözlük koymayalım, eşyayı hakiki
renklerde görmek için ç’plak göz ya
hu d renksiz camlı gözlükler kullanma
lıyız : gençleri sa‘yi sevmiyen ve çalış
maksızın para ve refah elde etmek için
Eril fırıl dolaşan kavmler kâfi derece
de “energie,, sini muhafaza etmiş de
ğildir. Ma udi medeniyyet işlerinde bel
ki bir az ilerilemişizdir, fakat biz ken
dimizi yalnız mazimizle mukayese ede
rek terakkimiz hakkında, bir hükm ve
remeyiz.
Avrupa milletleri bizden birkaç ‘asır
ileride idiler, aramızdaki bu farkı
sil-mekden uzağız, biz inhitat devresinin
başlangıcı sayılan Viyana muhasaramı
za takaddüm eden zamanlar Türkle
rine kıyasen de daha az enerjili olmu
şuzdur. BAGDAD seferleri Kanije mu
hasara,
İstanbîun muhasara ve fethi,
Rusya İmparatoriçası Catherine’yi amana
getiren Türk zaferi, yalınız büyük bir
energie bolluğunu değil, aynı zamanda
kıymetli bir tanzim ve tensik kudretini
de gösterir.
Genç meb'us oğlumuzun “ energie „
alâmeti olarak dermeyan etdiği ba'zı
şehirlerimizdeki elektrik tenviri ile de
mir yolları yapılmakda bulunması vé
bu iki hadiseyi artık milletimizin fazla
enerjiye ihtiyacsız görmesi faciadır. Son
yirmi sene esnasında zevce birliği, hile’i
şer'iyye ile hüküm veren mahkemelerin
ilgası, “théocratie,, nin kaldırılması v. s .
gibi hayırlı ba'zı tarakki adımları atıl
mış
olmasına rağmen, biz milletimizin
enerjiye artık mühtac olmadığına kail
olmakdan çok uzağız :
Birkaç milletden, birkaç enerji
bey-yinesi zikredeyim : Yunanistamn Athenes
Darülfünununun 13000 müdavimi var.
Her
tarafında
toprağından
ma’mur
köyler fışkırıyor. Hurriyyet nimetinden
bol bol mütena“imdirler.
ROMANYA’nm hükümet merkezinde
çıkan yevmi UNİVERSULveDİMİNATZA
gazeteleri her gün yarımşar milyon nüsha
satarlar. Danimarkamn
merkezi
olan
şehirde kadınlara mahsus ve kadınlar
tarafından idare olunur haftalık, 15 ve
lâakaî 80 er sayfalı m ecm ua çıkar. Bu
memleketin millet meclisi a ‘zasmdan
olup üç sene evvel burayı ve beni
ziyaret etmiş | jolanFR A U SCHULZ’un
[*] 169 numaralı İCTİH A D’da Danimarka Millet Meclisi kadın a‘zas:ndan Madam SCHULZ ile mülâkat adlı makalemize bakın.
neşretdiği FRAUEN HEİMAT
ya‘m(Ka-dm Yurdu) mecmu'ası’auı tab‘ ‘adedi
65,000 dir. Bizim yevmi ve haftalık ga
zetelerimizin basılış mecmu' mikdarı bu
‘adedi bulur mu?
Yunanistanda intişar edüp Beyoğlunda
bayi'Ier tarafından satılan rumca gazete
ve mecmuaların satış mikdarı umum
Türkiyada çıkan gazetelerin satış mec
muundan
fazladır. Japonyanm Tokyo
şehrinde çıkan yevmi Cicisempo gazete
si 1 ,8 0 0 ,0 0 0 basıyor!
Bundan 60 sene evvel büyük edibi
miz Namik Kemal bey LONDRA adlı ma
kalesinde BURADA BİRMATBA ADA
ELLİ BİN AMELE İSTİHDAM OLUN
DUĞU GÖRÜLMÜŞDÜR diyor.
İSVEÇ’de, FİNLANDîA’da, senelerce
maznun ve DA‘VAC! GÖRMİYEN, S
E-NELERDENBERİ KAPISI AÇILMAMIŞ
MAHBESLER
var. Bizde mevkuf ve
mahkûm adedi vasatisinin 3 0,0 0 0 oldu
ğu söylenmekdedir.
İtalyan milletinin nufusn her sene
yarım, milyon artıyor, orada 13 Darülfü
nun var, bunun 3 ü Sicilya adasmdadır
Şu satırlaı da İCTİHAD’m 24 üncü sene,
devriyyesi münasebetile 259 uncu nüs
hasına yazdığımız makaleden istinsah
ediyoruz:
Bize az çok yakın komşu öyle milletler var, ki okur yazar olmayn bir kimseyi insandan addet mezler : Finlandyalılar okuyup yazmak bilme yen bir adamın bulunacağını havsalalarına sığ- dıramazlar. Finlandya’da meb‘uslar reyiâm ile yâni bir dereceli intihab ile intihab olunur ve re’yler yazılarak imza edilerek verilir. « Peki, okur yazar olmıyan Finlândyalı ne yapar ? Su alime bir Fin; «Okuyup yazmayı bilmeyen adam olur mu ? diye cevap verdi.
Etrafımızda öyle milletler var ki Harbi Umu mî esnasında toprağı istilâya ve tahribe hemen hemen hiç ma'ruz olmadığı halde mütarekeyi müte'akip dört sene zarfında bütün konforları
cami' ve kava'idi sıhhiyeye muvafık olarak 1,000,000 [Bir milyon] mesken inşa etmişdir [*].
Etrafımızda öyle milletler vardır, ki nüfu sundan her sene artan ve taşan altı yüz bin. kişiyi her sene şimalî, cenubî Amerikalara, Avustralya’ya Tunusa, Cezayire ilâh, boşaltıyor.
Etrafımızda öyle millet var, ki bütçesinin varidat kısmı mesarif kısmından çok fazla ol duğundan ahalisi üzerine mevzu' vergilerin bir kısmını ilga ve diğer bir kısmını tahfif ediyor.
Etrafımızda öyle millet var, ki içinden bir günde 150,000 musiki üstadı çıkarıp 200 trenle Avusturya’nın ( Viyana ) sına gönderebiliyor ; ( Viyana ) şehri de bu 150,000 üstadı musikinin esbabı istirahatini mükemmelen te'min ediyor ve iki yüz bin münevver sami'e bu artistleri dinletiyor.
Etrafımızda öyle millet var, ki bugün şimal denizinden 200,000 hektarlık [ Yani iki yüz milyon metre murabba'ı ] bir saha fethile arazi sine ilhak etmeyi karar altına almış ve işe baş- lamışdır. « Bu kadar saha, denizden sed ile tefrik olunacak, ve şeddin kara cihetinde kala cak deniz suyu div endam tulumbalarla denize boşaltılarak karaya kalbolunacakdır. Bir kaç sene sonra bu iki yüz milyon metre murabbaı ‘akim deniz sahasının yerinde akıllara hayret veren Hollanda bağçeleri bulunacakdır. Her taraf, çiçekler, meyvalar, ağaçlar, bağlar, tar lalar ve, büyük mer'alar da, ressamlara pek çok kerre en dilrüba lâvhalar ilham etmiş olan hay vanatı ehliye ile dolacakdır. » Bu hadise üze rine nazarı dikkati müncelip olan Le Temps gazetesi 20 Ağustos 1928 tarihli nüshasında mu'azzam kararı bu suretle kaydetdikden sonra sözüne şu satırlarla nihayet veriyor :
Les peuples grandissent par de tels efforts, il ne faut pas que nous soyons le peuple qui s’arrête.
ki « Milletler böyle cehdlerle büyürler. Biz, tevakkuf eden millet olmamalıyız» demekdir.
Şunu ‘ilâve edebiliriz, ki bütün mu'tena çay sofralarının peynirlerini ve bilhasa tere yağla rını Hollanda göndermektedir. İstanbul dahi bu tereyağının kıyyesine 600 kuruş vererek Dimitrakopolo bakkaliyesinden almakdadır. Harbi
[*] 8 Temmuz 1928 tarihli Le Temps gaze tesinin «Almanyada mesken meselsi» adlı ma kalesinin hulasaısnı 259 numaralı İC FİHAD’da okuyun.
Umumiden evvel şu küçük 6,841,000 nufuslu ( Hollanda ) , cihana her sene on milyon altun liralık taze çiçek satıyordu ! Bu günkü para mızla aşağı yukarı doksan milyon lira demek- dir. Belki bu meblağ bugün yüz milyonu geç- mişdir.
8 Ağustos 1928 tarihli yevmî gazeteler bu sene mektebi sanayi'den yirmi efendinin me'zun olduğunu bir zafer gibi ‘ilân etdiler. Yedi mil yon küsur nüfuslu ( Belçika) nın sanayi' mek teplerinde ise iki yüz yirmi bin talebe tahsil etmektedir! İşte bu sayededir, ki hemen hemen bütün kiirei arzın tramvayları Belçika’lı şirket lerin imtiyazındadır. Hattâ (Londra) nın «Tiyup» demlen tahtelarz demiryollarını Belçika’lı ve Amerika’Iı iki müttehit şirket yapmışdır ve iş letmektedir. 110
mil-y°n nüfuslu şimal* Amerika’nın her ne
vi‘ mekteblerine mü davim talebesi mec- mu‘u da’ıma nüfusj ‘umumî dörtde birini teşkil etmekdedir ; elyevm şimalî Ameri ka’nın muhtelif nevi’
sınıfdan gündüz ve gece mekteblerine müdavim kız ve erkek talebesi yekûnu yirmi altı milyon beş yüz bine baliğdir, ki bizim umumî nüfusu muzun iki misline yakın demekdir.
Kıt'ai berriyemizin şimalinde, hapishaneleri senelerce mahbus görmeyen ve sokakları evle rimizin içinden daha emin olan memleketler vardır.
1905 de Rus - Japon muharebesi esnasında, Japon’lar harb meydanlarında maktul düşen Rus zabitlerinin üzerlerinde buldukları az veya çok kıymetli, sa'at, yüzük ve para gibi eşyayı, hü viyetlerini tesbit etdikleri sahihlerinin verese sine tevdi' olunmak üzere Salibi Ahmerler vası- tasile Rus hükümetine gönderirler ve ancak Devlete a'id olan emval ve eşya hakkında gana- imi harbiye mu'amelesi yaparlardı. [*J
Bir köye giden bir arabacı « Fin » in, av- detde almak üzere içi astragan kaplı mükemmel paltosunu ıssız bir yolun kenarında bir ağaca asdıkdan sonra hayvanını kamçılayarak yoluna
[*] İCTİHAD ın 1 Temmuz 1905 tarihli nüsha sında Dr. Gustav Le Bon’la mülâkat aldı, maka
lemizi de okuyun. A. D.
devam ettiğini gören Rusya’lı bir Türk, palto nun, ilk rast gelen bir yolcu tarafından alına cağını ve arabacının paltosuz kalacağını düşü nerek telâş izhar etmişdi. Arabacı « F in » , müşterisinin bu telâşına hayret ve sebebini sual edib anladıkdan sonra « Burası Rusya de ğil, Finlândya’dır. Hiç bir kimse bir yerden, kendi koymadığı eşyayı almaz » diyerek muha- tıbını mahcub etmişdir. Filhakika üç sa'at sonra aynı arabacının arabasile avdet eden bu Rus- ya’lı Türk, yep yeni ve içi kürklü paltonun asıldığı ağacın dalında durduğunu ve bunu sa hibinin alub giyindiğini görmüşdür ! Fin mem leketlerinin tramvaylarında biletçi yokdur, bilet yokdur. Her yolcu binerken tramvayın medha- linde bulunan kutuya tramvay ücretini atar.
Harbi Umumînin meş- ’um arefesine kadar vaz'iyet bu merkezde olmuşdur. Hissi ‘is met ve hissi ‘iffetin bu mertebe yüksek liği bizim de müstak bel fütuhatı ma'ne- viyemizdendir ve bu fütuhatı yapmağa da‘- vetliyiz: Finler gayri müslim Türklerdir.
Bu vak'alar bizi bedbin kılacak mahiyetde değillerdir. Milletimizin kuvvetli, mütekâsif sanayi'kâr, münevver, tacir, zürra', zengin, pür sıhhat, mütezayid bir millet olması için hiç bir şart eksik değildir. Arazimiz münbitdir yahud pek münbit olabilir. Serveti arziyemiz intiha- sızdır. Anadolu mütenevvi' ma'denlerle doludur. Bu gün hayatı akvamda havayi nesimi kadar mühim olan taş kömürü ve petrol ma'denlerimiz mebzuldür. Zonguldak kömür ma'denimiz dün yanın en zengin taş kömürü ma'denlerindendir. Akdenizin, Karadenizin Adalar denizinin bütün ni'metlerine malikiz. Marmara denizi bir Türk gölüdür. Amerika, Avustralya ile doğrudan doğruya hali ittisaldeyiz. Pek çok kırpılmış ol masına rağmen bakî kişverimiz altmış milyon nüfusu ferah ferah beslemeğe, zengin etmeğe, müreffeh, emin, hür, müstakil taarruzdan masun olarak yaşatmaya bol bol kâfidir. ( F ran sa) nın mesaha'i sathiyesi 550,926 kilometredir. Nü fusu 40 milyondur. Bizim Anadolumuzun mesa- hai sathiyesi Baş Vekâlete merbut istatistik müdüriyeti umumîyesinin neşretdiği mu'teber ve
ŞaiVin Ahi
Vakfetdim ‘ahdi tam ile bi şartü bi emel Bir ‘ahdi bi mürüvvete bir ‘ömri der beder; Dilsiz bir iztirabdır ilhamı şi'rimin:
Bin dastanı mihneti bir aha dere eder.
26 - 3 - 1931 AB. D J.
kat’î vesaike nazaran 762,736 kilometre murab- ba'ıdır ve bu geniş sahada ancak 14 milyon küsur nüfus vardır.
Bizim bir ( Adana) mız var ki (M ısr)ın iki misli kıymeti istihsaliyeye malikdir [*] . Mil let « İncisini kendi deryasından taleb etmeyi » ve semadan rahmet beklememeyi ög-renmek sı rasıdır. Hürriyeti tefekkür ve hürriyeti vicdan sayesinde samimî olan kanaatimizi endişesiz iz har etdik. Zira hükümeti fazilet, ve hükümeti fa- dıla pek âlâ bilir, ki « 1‘tikadını intihab ve i'tiraf- da serbest olmayan kimse, ruhunun yarısını zayi' eder » ve bu suretle memleket yarım ruhlu, ri yakâr ve sahte vatandaşlarla dolar. Hükümeti Ciimhuriye ise tamamen şeffaf göğüslerle ve muhabbet ve ihlâs ile çarpan yüreklerle muhat olmalıdır.
Hülâsa ben genç meb‘usumuzun sö
züne mevzi‘î ve mahdud bir faci'a is
mini vererek müteselli olmak isterim.
Kız, erkek bir çok gençlerimizin Av
rupalılaşmayı ve hürriyyeti la yenkatı‘
dans etmekden, futbol oynamak, ‘ismet
ve nezaket kaidelerini ihmal edebilmek
ken, çalışmaksızın zengin olmak yolunu
aramak ve bulmakdan ‘ibaret bilmele
rine rağmen, ümidsiz değiliz: Gerek
Reisi Cümhurumuz gerekse onun yedi
yemini ve yedi emini olan Baş Vekilimiz
her vesile ile:
“YAPILAN İŞLER
YAPILACAK
İŞLERE NİSBETLE LA ŞEYDİR,,
De-mekde tereddüd etmiyorlar. Gençleri
mizin kafalarına ve kanlarına sokulması
müsta çelen lâzım olan hakikat budur.
Bizim uzvi isti dadımız da toprak altımız
gibi zengindir. Toprağın altındaki bu
ma‘denleri nafi‘ kılmak için nasıl bun
ları çıkarmayı bilmek lâzımsa m anevi
madenlerimizi de işletmeyi bilmeliyiz.
Fakat bilmenin ilk adımı bilmediğini
bil-[*] 256 nymaralı ICTİHAD’da TÜRK Dİ LENMEZ ve DİLENDİRMEZ ve 257inci İCTİ- HAD’da,DİMAĞLARIN İRVA ve ISKA M ES’- ELESİ adlı makalelerimizi de okuyun.
Ş İ ‘ İ R
Açın Türküsü
Bir lokma ekmek ! dedi gıcırdadı dişlerim,. İçimdeki boşluğa düşdü inleyişlerim. Kollarımda açlığı ‘ömrüm gibi taşırken !
* * *
Son nuru sönen yüzüm çizgilerle bölündü, Gönlüme damla damla yağan donmuş hüzündü, Ben hıçkırdım sesime kahkaha yaraşırken.
* * *
Ruhumu iztirabın dizlerine bırakdım, Yandı göz bebeklerim toklara kinle bakdım, Nabzımda coşan kana bin bir yıldırım akdi.
* * *
Bahtımın karşısında ağladım güler gibi, Gurubların koynuna düşen alevler gibi, Açlık da içerimde kendi kendini yakdı.
KEMAL TAHİR
§
Koşma
Ayrılıp gitdiği akşamdan beri Gergefi duvardaasılı kaldı;
Günden günesöndü gözümün feri Gönlümün dizgini kasılı kaldı. Muhabbet dağında kayalar sökdüm Derdile göz yaşı değil kan dökdüm. Bir dağ gibi yandım kül oldum çökdüm. Ocağım küllerle basılı kaldı.
İSMAİL SA FA
mekdir ve kuvvetli olmanın ilk şartı
za‘if olduğuna kani‘ olmakdır Pür éner
gie« ve pür sıhhat olduğu fikrinde bulu
nan bir hastam iyi olması mümkin olmaz.
Okuyucularım ! bilin,genç meb‘us bey
oğlumuzun inanarak veya inanmiyarak
vaki‘ iddi‘ası hilafına olarak biz çok, pek
çok ‘énergie,, sahibi olmaya muhtacız.
Dünyanın Başlıca Devletlerinin
Vaz‘iyyeti Hazıraları [*[
Pek yakın bir zamana kadar dünya, pek sâde ve her kes tarafından kabul olunmuş dinî, siyasî ve ‘içtima'î bir takım fikirlerle idare olunurdu. İnkılâblar ekseriya bunların isimlerini değişdirmekden başka bir şey yapmıyordu.
İş bu gün büsbütün başkadır. Doğduğunu dünyanın görmüş olduğu kuvvetler insanların şera’iti hayatiyyelerini ihtiyaçlarını, hissiyyat ve tefekkürlerini temamen değişdirdi.
Cihan uzun Tarihinin aynı zamanda hem en muzlim, hem en parlak devirlerinden birini geçirmekdedir. Bu devr medeniyyetlerin sima sını değişdiren i'cazengiz keşfler i'tibarile par- lakdır ve kavmîerin muhat oldukları tehdidler i'tibarile de muzlimdir.
Muhtelif memleketler vaz'iyyeti hazıraların tafsılâtile arzetmeyi hatırımden bile geçiremeye- ceğimden, bunların her birine ancak bir kaç sa tır tahsis edeceğim.
Ekvamın ceddanî [ ancestral ] zihniyyetleri- nin intibak etmelerine vakit bulamıyacağı bir sür'atle vaki' olan sana'î İktisadî ve siyasî te- havvüllerin yaratdığı ‘umumî anarchieyi göster mek için bu bir kaç satır kifayet edecekdir.
* * *
FIRANSANIN VA Z'İYYETİ. — Yüz elli seneden az bir zaman zarfında Fransa yarım düzine inkilab ve « régime » gördü. Bu hükü metlerin sonuncusu o kadar gayrı müttehid [ Di vise j dir ki ancak mütemadiyen tecdid olunan muvazene mu'cizeler ile yaşayabilmekdedir.
Hali hâzırda, ez cümle rakibane iddi'alarile birbirlerinden ayrılan büyük siyasî fırkalar var dır : Radicalisme, Syndicalisme, Socialisme ve Communisme bunların en nafiz olanlarıdır. Ra dical fırkası bir gün, ister istemez birleşeceği socialism’e daha ziyade yaklaşmakdadır.
Bu muhtelif fırkalar, müdafi'lerinin celî ha- hikatler nazarile gördükleri, tehakkuku muhal ham hayallerin hükmü altındadırlar.
I —
Bunula beraber bu siyasî ayrılıklar ancak zahiridir. Hakikatda, ekseriya tekrar etdiğim veçhile, Fransa’da tek bir fırka vardır : Etatisme Devletçi fırkası.
Her ictihadda [Y a'ni fikri içtihadı ne olursa olsun ] bütün fransız’lar en küçük işlerde dev letin müdahelesini isterler. Socialisme, Devletin müdahelesini, diğer fırkalardan bir az daha zi yade istiyor ve ancak bu noktada daha az ilerle mişlerden ayrılır denilebilir.
Fazla olarak socialistler, kuruntularile oldu ğu kadar « doctrine » lerile de tehlikelidirler ; ekseriya nazarı dikkate ‘arz olunmuşdur ki, Bü yük Harbin arafesinde ordunun ve üç sene as kerlik hidmeti aleyhinde mücahedede bulunan ve 1914 de, haricî tehlikeyi artırdığı behanesile hükümeti düşürenler socialistlerdi.
Fransa, ezcümle politikacılarının hatalarının ve bu hatalram doğurduğu kanunların kurbanı dır. Bunun parlak bir misali insaniyyetperverane bir maksadla ihdas olunan ve encamı her taraf- da şikaklar, grevler ve derhal hayat pahalılığı tevlid etmiş olan ve ‘içtima'i sigortalar assu rances sociales dedikleri meş'um kanunun tatbi- kında görüldü.
Tahmin edilebildiği veçhile, yevmiyeleri üze rinden, bu kanun mucibince, vermeleri iktiza eden taksitleri vermekden imtina' etdiklerinden bizzarure şu netice hasıl oldu : sanayi' [ entre prise ] şefleri ’amelenin vermekden imtina' etdik- îeri taksitleri kendileri vermek ve binaenaleyh ma'mulâtm ve istihsalâtm fi’atlarını yükseltmek mecburiyyetinde bulundular, bu tereffü' hayat bahalılığını artırdı, emti'anın maliyyet fi'atı yükseldiğinden ecnebi rakiblerin emti'asından daha yüksek fi'atla satmaya mecbur oldular. Bundan bu emti'ayı harice çıkarub satmak im kânsızlığı ileri geldi. Müttehidei Amerika sana yi' ricali, pek başka usullerle ‘amelenin ihtiyar lık zamanları için muktazi teka'üdü te'min ede bildiler.
Consolation
Ne vous plaignez pas trop d’avoir un coeur très sombre,
Vos yeux seront plus doux quand vous aurez pleuré,
îl naîtra de vos pleurs, il va croître â votre omdre
Quelque lys inconnu
qu’on n’a pas respiré.
Ne vous plaignez pas trop d’avoir été crédule
Et d’avoir cru sans fin ce qui ne vit qu’un jour,
Car vous comprendrez mieux le grave crépuscule
Qui saigne comme un coeur qu a déchiré 1 amour.
Ne vous plaignez pas trop de la douleur divine;
CeuX-là qui sont heureux n’ont pas bien écouté
Le battement sacré dont s’enfle leur poitrine;
CeuX-là qui sont heureux, ils n’ont pas existé.
Ne vous plaignez pas trop de cette amère étude,
Vous contempleurez m ieux ce qui passe et se p erd . . .
Et vous aurez enfin, soeur de la solitude,
Goûter le soir
quimeurt dans un jardin desert
GERARD D’HOUVÎLLE
evvel 5 milyar olan büdçeyi 52 milyara çıka rıyor. Aynı zat şunu da ‘ilave etmişdir : A'yan ve meb'usan meclisleri de masrafları tahdid edecek yerde masrafları artırmakdan başka bir
şey yapmıyorlar. A B .D J.
H AYDAR RIFAT B.
Da‘vası ve müdafaası büyük bir dikkat
ve heycan uyandırmışolan kadim
muhibbi-miz H.Rıfat B.bundan 4 gün evvel çıktı.
Hurriyyete kavuşdu demiyoruz: Hur
a-dam mahbesde de hurdur .Hürriyet rühun
şanıdır. H.R.ancak za’irlerin ihlâl etdikleri
bir fikrî sa‘y ile 9 ayı geçirdi. Mauroi’nm
İklimlerini ve Tourguenevin ilk aşkını ter
cüme etdi ve Le Bon’un en son Tarih fel
sefesine a’id eserini de tercümeye başladı,
bunu beraber ikmal etmemiz
musammem-dir. Bu fa'aliyet ve energie gençlerimize
çok manidar nazarlar atf’ediyor.
Haklı olarak denildiği üzre, letima'i sigor talar kanununun tatbiki, cem'iyyetin bütün düş- menleri, ezcümle communistler ve socialistler tarafından gayri muntabıklar,[ înadapteler| mu az- zam ordusunun te ’emmül etdiği ictima'i inkılâ bın bir merhalesi olarak nazarı i'tibara alın- mışdır.
Cem'iyyeti haziranın pek kör ve binaenaleyh pek tehlikeli bu düşmenleri pek çokdur.
Bir çok gazeteler nazara ‘arz etdiler ki, tem muz 1930 da Nîmes şehrinde, cümlesi Natio nal - Millî denilen Syndicat’ya meıısub 80,000 mu'allimin mümessillerini cami' bir kongrada cem'iyyeti yıkmayı va‘z eden ve « International» ismile ma'ruf ihtilâl ilahisi terennüm olunmuşdur Bu mu'allimlerin istedikleri, ma'aşlarının ye ni bir tezyididir, bu tezyid ise mümkin değildir çünki Baş Vekilin pek a‘la göstermiş olduğu veçhile, mesarifi ‘umumiyyenin artması harbden
AMELÎ RUHİ Y Y A T
Zekâsı, hissiyyatına hâkim olmaya muvaffak olmayan bir kimse, mümtaz bir artist, müte- bahhir bir muharrir olabilir, fakat yüksek bir Devlet recülü olamaz.
* * *
Münhasıran ‘akl üzerine müesses bir kana- ‘at nadiren ef'al sa£ikı o lu r; hareket etdirmek için sirrî ve hissî te’sirler elzemdir.
*
. * *
‘Aklını ihtiraslarından ayırmaya başladığı zaman insan terakki yolundadır. Uzakdan uza ğa bir hissin te ’sirile mukabele ederek bir hissi hazıra hâkim olacak derecede ‘akl kuv vetli olduğu vakit terakki tebarüz eder.
* * *
İnsanın hissiyyatına hâkim olmak isti'dadı, ‘asırlarca cehd istilzam etmişdir. Bir çok kavin ler, hâlâ ESA U [*] nun hazır bir tabak mer cimeğe mukabil müstakbel erşedlik hakkını satdığı devrden kalmışdır.
*
* *
Feraset [ İntuition ] denilen bir tarzı aşına’î sayesinde kadınlar, ‘aklî mantıkin kolayca id râk etmediği neticeleri keşf ve tahmin ederler.
* * *
Ferasi yakın [**] lerin doğru veya yalnız oldukları [ diğer ta'birle bunların şe'niyyetlere müstenid hakikatleri veya batıl vehmleri mi olduklarını ] yalnız ‘akl gösterebilir. Buna bi naen zekâ, ferasetin lazım mütemmimidir.
* * *
Zekâ’i feraset [ intuition intellectuelle ] san'at ve tefekkür sahelerinin kâffesindeki keş- fiyyatm anasıdır. Hissî feraset [ intuition
sen-[*] ESA Ü, İSHAK ve RO BEC A nın oğlu dur. Y A 'K U B un büyük kardeşidir. Erşed ev- lad olmak hukukunu bir tabak mer'cemek mu kabiline satmışdır. Mübrim bir ihtiyaç halinde yapılan ve fnhiş gabn teşkil edecek mahiyyetde bulunan bir alış verişi ta‘rif etmek için ESAÜ nun mer'cemek tabağı hatıra getirilir. Fransız dilinde LE PLA T DE L ’ENTILLE D ’ESAÜ
ta'biri meşhurdur. S. D.
[**] Certitud intuitive.
Yazan : Dr. G . LE BON
timentale ] hayatın müşkil zuruf ve zamanında, hakiki rehberler teşkil ederler.
* * *
Son harb gibi mu'azzam vak'alar, i'tikad- ların ihtilaflarına rağmen bütün vatandaşları, ‘aynı yola sevk eden ma'şerî feraset [ Intui tion collective ] 1er birden bire teşekkül etdiği vakit, bir avuç insanın bir millet olduğu, [*] her kesce teslim olunan hakikatlerdendir.
* * *
İ‘tiyad ferasetleri bir kanala toplamaya mü- sa'id olarak ve ilca [ Imdulsion ] ları takyid ederek kitablarını ta‘aliminden daha emin bir rehberi hayat olur.
TALİM VE TERBİYE
Ta'lim ve tedrisin İslahı hakkmdaki muba- heselerde, meşhur bir hatib « Helîenisme » [*] in zekâya bir ma'bed müvazene ve ahengi verdiğini te’min ediyordu. Ruhun bu muvaze nesi, şübhesiz, hissyyatın muvazenesi için ki fayet etmez, zira kadim Yunânîlerin mütemâdi münakaşa ve mubaheseleri kendilerini esirliğe sevk etdi.
* * *
Bir medeniyyetin her safhası, mütekaddim safhalardan farklı olduğundan yeni ihtiyaçlara ve yeni zihnîyyetlere intibak eden bir terbiye istilzam eder. Zamanı hazırın gençlerine kadim ‘alemin terbiyesini vermek istemek, bu pek ‘alel'ade, pek bedihî olan hakikati bilmemez- likden ileri gelmekdedir.
*
* *
Bir kavmin kusurları, ancak ecnebilerce görülebilir olduğundan [*] pek güç tashih olu nur. Darülfünun metodlarımızın [ Ya'ni Fransa Darülfünunu metodlarının ] dunluğunu her kes bilir; fakat bu dunluğu görmediğimiz için hiç bir hakiki İslah kabil değildir.
* * *
Tedris ile verilen zekâî gıda, maddî gıda-[*] Namık Kemal merhum:
Bizol nesli kerimi dude'i osmaniyaniz ki Cihan girane bir Devlet çıkardık bir aşiretden beyti hatıra gelir.
lara benzetilebilir. Besleyen gıda jmnilen gıda değil hazım olunan gıdadır.
*
* *
Mahir bir işçinin zekâ i‘tibarile mutavassıt bir « bachelier » ye [*] fa‘ik olduğu keşi edil diği zaman ictima'î fikirlerimizin çoğu değişe- cekdir.
*
* *
Her ferdin hususî isti'dadlarını feyze maz- har eden terbiyeden başka faydalı terbiye yok- dur-O zaman boş yere bir sa‘ye mühtac olmak sızın şakirdin verebileceği şey'in kâffesi elde edilir.
Bütün şakirdlere aynı tedrisde bulunmakla, a'zamî cehde mukabil asgarî « rendement » [ asgari irad ] elde edilir.
* * *
Müstemlekâtımız üzerine en ziyade tazyik yapan, en ağır yük olan latin hatalarından bi ri de « çlassique » tedrisatın, barbarlığı mede- niyyetden ayıran merhaleler geçmeye müsa'id olduğunu zan etmek olmuşdur. Bir zencî me denî bir adam olmaksızın mükemmel bir « Clas- cpue» terbiye alabilir.
*
* *
Bir böceğin kafasının yerine başka cinsden diğer bir böceğin kafasını koymaya müsa'id olan tecrübeler gösterdiki erkek kafalı dişi böcekler erkek grizeleri alırlar kadın cinsine verilen erkek terbiyesi dahi, bilvasıta bu
te-[*] BA CCA LA U REAT denilen imtihanı muvaffakiyyetle geçirmiş olanlara verilen un vandır. Fransada, POLYTECHN İOUE, SAİNT C Y R mekteblerine ve Hukuk, Edebiyyat, Fen ve Tıb fakültelerine girebilmek için BACHELIER olmak lâzımdır. BACCALAUREA1 imtihanı Mektebi Tıbbiyyemizde vardı ve şu ‘ilmlerden verilirdi : Kiuiya, Fizik, Anatomia, Fisiologia, Uzvî Kimya . v ' s .
A . D
-badülü [ « Substitution » u ] hayyizi fi‘Ie çı- karmayacakmı? Suali irad olunabilir. [*]
Zekânın terbiysine mahsus (methode) iar mute- nevvidir. Seciyye üzerine te’sir yapmak için yalnız bir methode vardır: inkişaf etdirilmek istenilen hasletlerin icra sı; evveliyyet [Initiati- ve ] ve irade başka durîu kazanılmaz.
* * *
Kitabların seciyyeyi, ahlakı ve zekâyi terbiye etmeye kâfi olmadığı anlaşıldığı zeman, ancak o zeman Darülfünun te’sisatımız değişecek.
* * *
İngilizlerin ve Amerikalıların spor oyunları na kuvvetle terbiye edici bir te ’sir ‘atf etme leri haklıdır. Bu oyunlar ez cümle, onsuz kumanda etmek san'atı kazanılmayan ita’at etmek san’atı ta‘lim edilmez.
* * *
Seciyye terbiyesinin, zekâ terbiyesinden daha mühim olduğunu keşf eden kavmler, bu keşfi yapmayan kavmlerden çok ilerdedirler. Latin Darülfünunluları bu keşfi henüz yapma- mışdırlar.
*
* * *
‘Amelî terbiye üsulu ve ‘askeri «discipline» i sayesinde muhtelif ‘ırklara mensub bir sûru ‘alel'ade ferdlerden gayet kuvvetli ma‘şerî bir blok vücude getirmek Prusyanın mehareti ese ri oldu.
* * *
Musalehadan beri sa‘y zevkinin,m eslekî ‘iffetin [*] Bu noktaya « Feministe » lerindikkkat nazarlarını celbetmek isterim. Erkeklere mü- lâyim ve khas terbiye ve tahsil alan kızlar erkekle kadın arasında melez bir hâle geldikleri calibi nazardır. Bizim ictihadımızca kadının analık ve ev hanımlığı rolü, tabib, avukat, mühendis, kimyager, bankacı v. s. rollerinin çok fevkındedir. Kız evladlarmı, erkeklerin hiç bir zeman ifa edemeyecekleri ve çok şerefli ve yüksek bir rol için münevver ve faziletli analık, ve ‘a’ile reiseliği rolü için hazırlasınlar kız evlad babalarına bunu tavsiye ederiz. A.D.
ve nezaketin Almanyada nabud olduğunu re'yel'ayn gördükden sonra bir Germen mecmu ‘ası bu inhitatı pek haklı olarak alman gençli ğinin artık ‘askeri discipline e tabi' olmama sına ‘atfediyordu.
*
* *
Gayrı şü'urı mufıd«automatisme» 1er husule ge tirmeye muvaffak olursa la'alett'yin bir talim ve terbiye systemi mükemmeldir. O zeman ze kâlar emrlerini icraya amade, muti' hidmetkar-
lara malik olur. Bu gayrı şu'urı automatismeler fena terbye edilmiş olursa zekânın emrlerini icra etmezler.
* * *
«Disicpline» bir çok haletlerin yerine kaim ola bilir. Hiç bir haslet, «Disipline» in yerine ka'im olamaz.
* * *
Zekâ hissiyyatı örten fakat degişdirmeyen bir ciladır.
* * *
Zeman ve i'tiyad, muhabbeti aşındırır, fakal dostluk muhabbete halef olduğu vakit bile zeman ve i'tiyad dostluğu takviyeeder.
* * *
İradesiz muhakeme, muhakemesiz irade
kadar faydasızdır. * * *
SEKİZİNCİ MABHA5
KAVMLERİN HAYATINDA ŞU‘URLU
V E ŞU U R SU Z TE'SİRLER
[*] AUTOMATISME Akl ve muhaemenin
•mr ü ibramı vaki' olmaksızın kendiliğinden te kevvün eden hareket demekdir; kalbin dareba- • nı, bir «automatisme» dir. Terbiyenin mükemme li odurki korkunun ve ümidin emr ü ihramına muhtaç olmaksızın insani kendi nefsine ve cem'ıyyete hayırlı hareketlerde bulundurur.
A.D.
ŞU 'U RLU H AYAT VE ŞU 'U RSU Z HAYAT
*
* *
Derin ‘ummana nisbetle dalğalar, bir dağa nisbetle bir kum danesi ne ise şu'urlu hayat da şu'ursuz hayata karşı odur. Bu şu'ursuz hayatın mutala'ası daha şimdiden seyretin [ya'ni harekât ve sekenatımızın ] sa'iklerini temamen yeni bir nur ile aydınlatıyor.
*
* *
İnsanları fi'l u icraya sevk etmek için on ların şu'ursuz iradeleri üzerine te’sir icra et mek lâzımdır. Şu'urlu ruh, belki ikna’larla mutma’in ve kani' kılına bilir.
Fakat fi'lu icrada bulundurmak için kana'at [Conviction] kâfi gelmez
*
* *
Şu'urlu iradeyi şu'ursuz iradeden ayira fark bilimeyince ba'zi ahvali tarihiye ez an cümle Büyük Harbin menşe'leri anlaşılamaz kalır
* * *
Ferdî tefekkür yerine ma'şeri tefekkürün ikame si karni hazirın mümeyyiz vasflarından birini teşkil eder; Şahsi tefekküre musta'id olanlar her gün. daha ziyade nadirleşmektedir bu ka- biliyyetde adamlar politikada hemen hemen hi- ç kalmamışdır.
*
* *
Gayrı.şu'urı ruh üzerine ma'serı te'sirler deri nden derine icrayi fi’l etdiginnendir, ki mun ferid ferd için mumkin olan istiklal hissası pek mahdud oluyor
*
* *
Kavileri fi'illeretevfiketdirmeyen her vakit,ih- lasıslık değildir, sözler şu'urlu ferdi ruhdan sadır
oldukları halde mühim fi'lü'ameller ceddani ruhun şu'ursuz Ucalarını ifade ederler. Harb vuku'un da firar etmeye yemin ermiş olan socialiste lerin 1914 de bila tereddud cebheye iltihak etmeleri şundandırki siyretlerini idare etmiş ve harekatü sekenatlarına istikamet vermiş olan
gayrı şu'urı ruhi (ırk, nutuklarını ilham eden su'urlu akl [La raison conscıente] dan daha kuv vetli olmuşdur.
*
* *
Politikada ef(al ve icra'atı gayrı şu‘urî sa'ikler yapdırır ve ef'al ve icra'atı yapan lar ise kendilerine yalnız ‘akıllarının rehber olduğunu zan ederler. Bütün İSLÂM ‘alemini İNGİLTERE aleyh ine kaldıran « projet » nin [ya‘ni Türkiyeyi taksim «projet» sinin ] başlıca ‘amili SALÎB in HİLÂL den bir intikam alması fikrine gayrı şu'urî olarak peyrev ve munkad olan dindar bir İngiliz nazır [Lloyd Georges] olmuşdur
*
* *
Büyük here mercler gayrı şu'urî fikirler dogurtnrlar ve bu fikirler mu’tad ahvalde reh berlik hizmetini gören fikirlerin yerine ka(im olur ve gayrı melhuz yeni ictima'î cereyanlar doğururlar.
*
* *
Kâfi derecede tekrar edilen şu'urlu bir ameliy- ye, fikriyye [operation intellctuelle] gayrı şu'uriye gçer ve i'tiyad olur, Bir çok batnlar esnasında muhafaza edilince bu i'tiyad ‘ırkin seciyyesi olur
* * *
Düşünülmüş bir karar daima fi'Ie munecer olamaz: bilaks insanların azim ekseriyyeti her durlu mülahazadan, muberra olan gayrı şu'urı Ucaların te'siri altında fi'l ü hareketde bulunur lar.
* * *
Gayri şu'urî olmuş olan «discipline» beşka hakiki «disipline» yalnız icbar üzerine müesses olan «discipline» devamsız ve kudretsizdir. Gayrı şu'urî i'riyadlar prenciplerin hiç bir ze- man malik olmedıkları bir kuvvete malikdirler.
* * *
M A'ŞER! H A YAT VE PİŞUOALARI r o l ü
Hazır vakaların te'siri altına düşmek ve ne kadar na kabil ictinab olursa olsun bunların avakibinden pek az müteessir olmak cumhurların
ve aşağı zihniyetdeki ferdlerin müşterek seciyeleridir.
* * *
Ferdî olan bir yalan [Erreur] bir batıl maşeri olur olmaz hakikat ‘addolunur. Artık hiç bir ‘aklî delil susamaz
* * *
Yeni medeniyetlerin girift mekanismesi içinde ga'ib olmuş olan ve müessirlerine ‘akl erdire mediği eserlerle muhat bulunan ciimhur kanun larını anlayamadığı vekayi'ı hususî iradelere atfetmektedir. İsyanların ekseriya daşkasebebleri yokdur. [*]
* *
*
Bir kavmin hayatını ‘alakadar eden buyuk ve- kayi'de, insan ekseriya ma'şeri te'sirat altında hareket eder. O zeman ‘umumi manfa'atler için tereddudsuz hayatını feda edecek derecede, ferdi hodperesligi za'il olur.
* *
*
İnsanlar pişuvalara ve peyrevlere inkisam ederler ekseriyyeti azime peyrevlerden müte şekkildir.
* *
*
Bir ma'şeriyyetin pişuvasının dimağından başka dimağı yoktur.
* *
*
Siyasi i'itkadlar ve dini i'tikadlar bir ve ‘ayni sirayet mekanizmasına malikdirler: İddi'a tekrar, Urfi’nin şükûh ve sirayet ma'şeriyyetlerin nadi ren mükavemet etdikleri telkinleri yaratmak için kifayet eder:
*
* *
[*] İranın bence en kuvvetli şa‘iri : Betertibü nizami aferiniş çü nne’i ageh
Havadisra zi te’siri nücumü asüman bini beyti muhakkak cumhura hitab olnnmuşdur.
İstikbalin
Din Y okluğu
L ’irreligion de
l’avenir
Yazan : J . M . Guy au
Daha
az iman olacak, fekat daha
ziyade serbes mülahaza olacak ; az is
tiğrak olacak fekat daha ziyade
mu‘ak-ale olacak i dinî nass sönecek fekat en
iyi dinî hayat intişar edecek dinin ittisa‘
ve tevetturu ya'ni haricî ver derunî büyü
mesi artacak, zira kelimenin felsefî
ma‘-naasile yalnız o kimse dindardır,ki haki
kati arar,hakıkati düşünür,hakikati sever.
Hazreti İsa şöyle diyebilirdi:— ben beşerin
müfekkiresine iıuzurdeğilfikirlerin fasıla
sız mücadelesini getirmeye geldim, sükûn
değil hareket ve zekânın tarakkisini ge
tirmek için geldim, nasslarm Dogme larm
cihan şumuîluğunu değil, i‘tikad!arın ni
hai ittisahnın ilk şartı olan hürriyet
ii‘ti-kadı getirmeye geldim [*]
IV— Bizatihi dinin kıymeti hakkında
gitdikce daha ziyade şübhe edilmeye
başlanan zemanmıızda Din,reybî
[şüb-heli] müdafi'ler
buldu; bunlar ba‘zan
menkıbelerin şi‘ri ve“esthâtique„güzelliği
namına, ba‘zan“ pratique,, faydası namına
dini müdafa‘a ediyor!ar.[* * j
Ba‘zı zemanlar modern ruhlarda ha
yalin [ “Fiction,,un] şe’niyyete karşı bir
mukabelesi, bir intikamı hareketi hasıl
oluyor. Ruhi beşer eşyanın mün‘akis ol
duğu pek münfa‘ilâne
parlak
bir
ayna olmakdan usanmıyor. O zeman,
puslandırmak ve oraya mün'akis hayal
leri biraz bozmak için aynası üzerine
[*] Bu kitabın 3 ünncü kısmının 1 inci ve 2 inci bahsine bakın.
[**].Kitabin 2 nci kısmının 4 üncü bahsine bak.
üflemekden mütelezziz oluyor. Bu suret
ledir ki ba‘zı ince filozoflar kendi ken
dilerine soruyorlar, acaba san‘atda, ‘ilim
de, ahlâkda, dinde hakikat ve vuzuh
faydalı mıdır diyorlar; hattâ, daha ziya
de “esthetique„ ‘addederek felsefî yahud
dini batılı [“Erreur„ü] tercih etmeye
varıyorlar. Biz şi‘ri atmaktan uzağız ve
şi‘rin insaniyyet için son derecede fay
dalı olduğuna ka‘iliz, ancak şu şart ile
ki
kendi
“symbole„ 1erinin mağbunu
olmamalı ilhamlarım nass halinde
rek-zetmemeli, sabit bir ‘akide mertebesine
çıkarmamalıdır. Bu takdir ile, şi‘rin ek
seriya, fazla dar bir suretde ‘ilmi yahud
fazla dar bir suretde ‘amelî olan ba'zı
bilgilerden daha doğru ve daha eyi
olabileceğine kani‘iz. Kendi hisabımıza
bu kitabda ekseriya şi‘ri “metaphyzique„
ile mezcetmekle hatâ işlemiş olmayaca
ğız. Bu
hususda, haklı
olarak, her
dinin manzar | Aspect j lerinden biri olan
§a‘irane “symbo!isme„i muhafaza edece
ğiz. ’Ekseriya şi‘ir, yalnız Tarihden değil
mücerred felsefeden de daha felsefîdir;
şu kadar ki samimi olması, ve olduğu
gibi görünmesi şartdır.
[devamı varj
Mustafa Kemal
AYDIN TÜRK OCAĞINDA
Gelecek nüshamızda okuyun.
Y A Z A N : ABDULLAH DJEVDET
İSTANBUL!)A BEYOĞLU İSTİKLÂL CADDESİ inde 469 numarada:
La Grande Librairie Mondiale
Müessesesine müracaat ediniz
Şa kı katibin en büyük ve çeşidleri en eyi intikab edilmiş kitabhanesidir.
Telefon : Beyoğlu : 2710
» H M » - *»<*• -•*«*- * , ¿0- -<Mf> -«MU- -.M »' -<MV «¡M * *- ■<**«► . . . '•** «>«v IKHKMI
Türkiye SANAYİ*
ve MA‘ADİN BAJNKASI
Fabrikalarına ait
Yerli Mallar Pazarı
İstanbul, Bahçe Kapı Birinci Vakıf Han, Telefon : İstanbul 517
Mağazada münhasıran bankaya merdut fabrikalar mamulatından ipekliler ve döşemelikler,yün lüler, battaniyeler, kostümler, kumaşlar, şallar’ ipekli mendiller, ince ve kalın bezler ,metin ve zarij çanta, kunduralar ve saire toptan" ve perakemde olarak satılır.
Hereke Mensucat Fabrikaları Ma‘mu!âtı
SATIŞ MAHALLERİ:
Yalnız topda HerekedeFabrlka merkezi, İstandul ve Ankra da
Yerli Mallar Pazarı
Perakende için İstanbul’da Bahçe kapı’da Birinci Vakıf Han altında
Yerli Mallar Pazarı
Ankara’ da Çocuk Sarayı Caddesinde
Yerli mallar pazarile İstanbul ve sair vilâyetlerdeki bil‘umum kumaşçı
mağazalarından ve terzilerden talep ediniz"
«»<► iM M M M M K -<><>—
Kephalgine
Kaşeleri baş ağrısı ve her nevi ağrı için
müessirdir"
öksürü ve boğaz hastalıkları
OXYMENTHOL
PERRAUDÎNPastillerini alınız.
APRAHAM EKŞİYAN
Kerestecilerde No. 412
Depot de Lois de construction en ;out g-enre Telefon : Stambul 2827
- Î M M M K - 1 M K - 4 K » - -«M K -«Mt- -4M>- -<►<>> -4M »—
Osmanlı Bankası
Banque Ottomane
Sermeyesi 10 milyon İngiliz lirası
Umumî merkez : Galata, Telefon: B 36
Türkiyenin her şehrinde şubeleri vardır.
4(*— 4 M » -MM » - O l » —« M <M K 4 H K M M»
Dr. Yorgi Fotaki Mavromatis
Emrazı dahiliye
Beyoğlu Venedik Sokağı No 5
Cum‘a ve cumartesiden başka her gün
2,30 dan 7 ye kadar.
Çarşamba güuîeri parasızdır.
“İÇTİHAD,, Kütübhanesi
Mevcut kitapları :
Kuruş
Aklı Selim(Eski harflerle) 527sahifeli 100
Aklı Selim ( yeni Türk harflerile ) 135
Rahip “Meslier„ in vasiyetnamesi
20
Ruhul Ekvam(eski harfler!e)274sahifel00
Dün ve Yarın (
„
„
)274 „
100
İlmi ruhi içtimai „
„
287 „
50
Adabı mu'aşeret rehberi (Resimli) 150
Giullame Teli
100
Dilmesti’i mevlâna(Eski harflerle)
50
Bir Zekâyi feyyaz (eski harf ve resimli) 25
Mekârimi ahlakiyye ve Din(Eski harf) 25
Karlı Dağdan Ses AB. Dejvdetin Şair
leri
100
Harb ve sözde İyilikleri (Eski harflerle)
100
Asırların Panoraması
(Eski harflerle,
resimli) 246 sahifelik
100
Felsefe’i istibdad (Eski harf) Alfieri’nin,
resimli 272 sahife
50
Ruba’yyat Khayyam ve Türkceye ter
cümeleri (Eski harflerle) resimli
100
Persefon-Esatiri nefis bir mensume
75
Avrupa harbinin psicolocyası (Eski harf
lerle) resimli 780 sahifelik
150
Bankalar ve mu’amelâtı (Eski harf) 50
Yollar ve İzler
50
Dimağ ve Melikâtı'akliye
200
İngiliz kavmi (3 kitabı)
150
Bir filizofun şi‘irleri J.M. Guyau’nun 75
Ictihad „ m İstanbulda satıldığı ba‘zı
yerler:
Kadıköynde Muvekkithane caddesinde
tütüncü CAFER EF.
Köprü üzerinde M. KEMAL EF.
Büyük Ada’da iskele başında tütüncü
NİKO EF.
Usküdarda iskele
başında
tütüncü
İLHAMİ EF. Dükkânları.
T
ürkiye Ziraat
Bankası
ANONİM ŞİRKETİ
Sermayesi : 30,000,000 Türk lirası
Merkezi : ANKARA
Tesis tarih i: 1888
Telgraf adresi: ZERBANK
TÜRKİYENİN HER
TARAFINDA
ŞUBE VE SANDIKLARI VARDIR
Şubeler, bütün banka muamelâtını yapar « - t t * * * * * * * * # * . * * * . * * *
Türkiye İş Bankası
Sermayesi : 4,000,000 Türk lirası
Merkezi : ANKAR
ŞUBELER:
İstanbul, Adana, Ayvalık, Bursa, Balıkesir, İzmir, Edremit, Gireson, Mersin, Samson,
Zonguldak, Tarsus, Erzurum TA SA R R U F KUMBARALARI
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi