• Sonuç bulunamadı

GAP ve Türk Dış Politikası

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "GAP ve Türk Dış Politikası"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

GAP ve Türk Dış Politikası

Muharrem Sağır

Özet

Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Türkiye ve Ortadoğu için stratejik öneme sahip entegre bir program çerçevesinde yürütülen topyekun kalkınma projesidir. GAP, Türkiye’nin geleceğidir. Söz konusu proje, çeşitli zorluklara ve engellemelere rağmen devam etmektedir. Bu bağlamda, Türkiye’nin dış politikası üzerinde, özellikle bir dönem önemli ölçüde yönlendirici olmuştur. Bu çalışmanın amacı, GAP’ın Türkiye ve Ortadoğu için önemini ve ilişkilere olan etkisini irdelemek, su ile güvenlik politikaları arasındaki ilişkiyi Türkiye ve Ortadoğu örneği üzerinden aktarmaktır.

Anahtar Kelimeler: GAP, Türkiye, Ortadoğu, Su, Güvenlik

Giriş

Su, canlıların yaşamları ve diğer gereksinimleri için ihtiyaç duydukları temel besin maddesidir. Suyun ekonomideki rolü canlıların var olmasındaki rolü kadar önemi haizdir. Dünya’da ve özellikle bölgemizde kişi başına düşen su miktarının hızla azalması, sınır aşan suları, gerginliklerin ve uluslararası ilişkilerin merkezine taşımış bulunmaktadır. Türkiye ve özellikle Ortadoğu ülkeleri için suya olan ihtiyaç azami seviyededir ve bu ihtiyacın şiddeti gelecekte daha da artacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti bir takım projeler üreterek var olan su kaynaklarını daha verimli kullanmak, gelecekte yaşanması muhtemel su sıkıntısına yönelik önlemler almak ve bölge ülkelerine su ile barış götürmek istemektedir. Bu bağlamda ortaya konan Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), temelde Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni kalkındırmayı ve ülke ekonomisine katkıda bulunmayı buna ek olarak Ortadoğu ülkelerinin su sıkıntısını önemli ölçüde gidermeyi amaçlamaktadır.

GAP, Türkiye’nin kadim projeleri arasında yer alır. İlk etüt çalışmalarının yapıldığı 1930’lu yıllardan günümüze dek projenin kapsamında ve adında bir takım değişiklikler olmuş ancak ulaşılmak istenen hedef hiç

(2)

2

değişmemiştir: Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni kalkındırmak ve Ortadoğu’ya suyu sağlıklı ve güvenli bir şekilde ulaştırmak!

Medeniyetlerin beşiği olarak telakki edilen Mezopotamya, insanlık tarihi içerisinde ev sahipliği yaptığı sayısız kültürün izlerini taşımasından ötürü çok sesli, çok renkli bir geçmişe sahiptir. İnsanlığın kavşak noktası olması hasebiyle de ticaretin ve çeşitli ekonomik etkileşimlerin sağlandığı dünyadaki yegâne havza konumundadır. Ayrıca tarihte bugünkü anlamda ilk tarım faaliyetlerinin yapıldığı verimli topraklardır. Dolayısıyla Fırat ve Dicle nehirlerinin beslediği ve canlandırdığı Mezopotamya’ya olan ilgi gerek bölge ülkeleri gerekse küresel aktörler tarafından hiç azaltılmamıştır. Fırat ve Dicle nehirlerinin doğum yeri olan Türkiye ise sahip olduğu ve bölgeye hayat veren bu iki nehri daha verimli kullanmak, hem kendisi hem de Ortadoğu için topyekûn bir kalkınma projesi haline getirmek amacıyla Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) adıyla bilinen hamleyi başlatmıştır. GAP, Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu geleceğe taşıyacak olan ışıktır. Enerjiden tarıma, sanayiden hizmet sektörüne kadar her alanda Türkiye’nin ve bölgenin ekmeğini büyütecek olan GAP çok amaçlı ve yerinde bir hedeftir. Ne var ki, söz konusu proje, bölge üzerinde bir takım karanlık hesapları olan güçler tarafından her daim engellenmeye, atıl bırakılmaya çalışılmıştır. Nitekim “Fırat ve Dicle nehirlerinde bir insanlık gölü inşa edelim”1 diyerek Fırat ve Dicle nehirlerinin Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve insanlık için hayat kaynağı olmasını arzu eden Atatürk’ün talimatıyla 1930’lu yıllarda başlatılan çalışmalar ne yazık ki günümüze dek sonlandırılamamıştır. GAP’ı anlamak, Türkiye’nin içte ve dışta karşılaştığı sorunların ve bunlara yönelik ürettiği politikaların ne anlama geldiğini kavramak adına önemli bir bakış açısı sağlayacaktır. Türk Dış Politikası’nın, özellikle Soğuk Savaş sürecinde, Ortadoğu ülkeleri, ABD ve AB ile yaşadığı bir takım sorunlar ve bu sorunların çözülememe nedenleri bu çerçevede ele alınmaktadır.

GAP ve Türkiye

GAP, Türkiye için hayati öneme sahiptir. Söz konusu bu önem yalnızca Türkiye’nin en geri kalmış, işsizlik, yoksulluk, eğitimsizlik ve PPK gibi kronikleşmiş sorunlarla boğuşan Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni kalkındıracak,

1 Dursun Yıldız, GAP: Bölgede Ekonomik, Stratejik ve Siyasal Gelişmeler, s.23, 2009

(3)

3

canlandıracak olmasından değil ülkenin mevcut kaynaklarını neredeyse iki katına çıkarmak gibi bir potansiyeli taşımasından da kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla stratejik bir hedef olma hüviyetini de taşımaktadır. Yıllarca ihmal edilen, görmezlikten gelinen bölge için ise artık yapılacak olan tek şey vardır: Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde muazzam ekonomik havzalar oluşturmak ki bunun adı GAP’tır.

Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), kamu eliyle gerçekleştirilmesi öngörülen baraj, sulama, enerji ve diğer altyapı yatırımlarını da kapsayan entegre/bütünleşmiş bir program çerçevesinde, bir yandan Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin kalkınmasını gerçekleştirirken, diğer yandan da ülke genelinde ekonomik gelişme, sosyal istikrar ve ihracatın artırılması gibi ulusal hedeflere yapacağı katkılar açısından Türkiye’nin en öncelikli projelerinden birisidir.

GAP, yalnızca Türkiye için değil tüm bölge için bir kalkınma projesi olup insana yöneliktir. Enerji ve sulama eksenli bir yatırım manzumesidir. Çok sektörlü, entegre ve sürdürülebilir kalkınma projesi olduğu kadar, bir refah ve kardeşlik projesidir. GAP’ta sürdürülebilir kalkınma kamu sektörü ile birlikte özel sektör ve halk katılımından oluşan bir tabana dayanmaktadır.

Projenin uygulama programında öngörüldüğü şekilde tamamlanması ile 1,7 milyon hektar alan sulu tarıma açılacak, sulama öncesi 27 milyar kwh, sulama sonrası 23 milyar kwh elektrik enerjisi üretilecektir. Bu projeler ile 22 baraj, 19 hidroelektrik santrali ve 1,7 milyon ha alanda sulama şebekesi yapımı öngörülmüştür. 1989 yılında GAP, Master Planı’nın hazırlanması ile tarım, sanayi, ulaştırma, eğitim, sağlık, kırsal ve kentsel altyapı yatırımlarını da içine alan entegre bir bölgesel kalkınma projesine dönüştürülmüştür. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak illerinin kapsadığı alan “GAP Bölgesi” olarak tanımlanmaktadır. Irak ve Suriye ile sınırı olan bu bölgenin yüzölçümü 75.358 km2 olup Türkiye’nin toplam yüzölçümünün % 9,7’sini oluşturmaktadır.2 GAP, bağımsız bir proje olmayıp bölgede tasarlanan, sulama ve enerji maksatlı 13 adet

2 Dursun Yıldız, GAP: Bölgede Ekonomik, Stratejik ve Siyasal Gelişmeler, s.27, 2009

(4)

4

proje demetinden meydana gelmektedir. Bu projelerden 7 adedi Fırat havzasında, diğer 6 adedi de Dicle havzasında yer almaktadır.3

Son dönemde, 2008-2012 yıllarını kapsayan GAP Eylem Planı devreye sokulmuştur. 60. Hükümetin iradesiyle oluşturulan Eylem Planı ile amaç:

Ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesi, Sosyal gelişmenin sağlanması,

Altyapının geliştirilmesi,

Kurumsal kapasitenin artırılması, olarak belirlenmiştir.4

Ülkemizin gıda ve enerji güvenliğini de sağlamayı amaçlayan eylem planı tamamlandığında ise Güneydoğu Anadolu Bölgesi için şunların sağlanması hedeflenmektedir:5

1 milyon 60 bin hektar alanı sulamaya açmak,

2 milyon 61 bin hektar toplulaştırma gerçekleştirmek, 2 bin 209 kilometre yol yapmak,

Eğitim ve sağlık göstergelerini Türkiye ortalamasına çekmek, Üniversiteleri geliştirmek ve teknoparklar kurmak,

Kırsal ve kentsel altyapı ihtiyaçlarını gidermek, Turizmin bölge ekonomisindeki payını artırmak,

Tarıma dayalı sanayinin rekabet gücünü geliştirmek ve ihracatı artırmak.

GAP temel olarak su ile ilgili bir projedir ve suyun kontrol edilerek efektif bir şekilde kullanılmasını öngörmektedir. Bu çerçevede GAP’ın güvenlik boyut da dikkat çekmektedir. Su ile boyunduruk altına alma, sudan düşmanlık çıkması veya suyu düşmanca kullanmak kavramlarını hatırlatmaktadır.6 Türkiye’nin genel olarak bahsettiğimiz GAP gibi muazzam bir bölgesel kalkınma projesini hayata geçirmesini istemeyen, bölge aktörü olmak isteyen veya en azından Türkiye’nin bölgesel aktör olmasını engellemeye çalışan Ortadoğu

3 Sencer İmer, Sınır Aşan Sularımız ve Türk Dış Politikası’na Etkileri, Bilim ve Teknik Dergisi, s.39, 2005

4 GAP Eylem Planı (2008-2012), www.gapep.gov.tr

5 age.

6 Bu konuda bilgilendirici bir kaynak olarak bkz: Sencer İmer, Su İle Boyunduruk Altına Alma

(5)

5

ülkeleri ile Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği gibi batılı güçler mahut projeyi muhtelif gerekçelerle sekteye uğratmaya çalışmışlardır. PKK terör örgütü aracılığıyla özellikle Dicle ve Fırat havzalarını ve bunları bölgeye hayat sağlayıcı su kaynakları olarak değerlendirecek olan GAP bölgesini istikrarsızlaştırılmak, bölgedeki her türlü gelişmeyi engellemek ve bölge Türkiye’den koparılmak istenmektedir.7

ABD, Haziran 2006’da Amerikan Silahlı Kuvvetleri Dergisi’nde Ralph Peters isimli emekli bir yarbay tarafından “Yeni Ortadoğu” adıyla yayınlanan haritada “Hür Kürdistan” projesini ortaya koyarak, Doğu ve Güneydoğu bölgesini (özellikle GAP Bölgesi) Türkiye’den ayırmak suretiyle yeni bir devlet kurma hedefini ifşa ederken; diğer taraftan AB, Fırat ve Dicle nehirlerinin yönetimini uluslararası bir su idaresine verilmesini teklif etmektedir.8 Dolayısıyla AB’nin ve ABD’nin Fırat ve Dicle nehirleri ile ilgili talepleri değişik ifadeler ile olsa da örtüşmektedir. ABD’nin ortaya atmış olduğu kısa adı MENA9, tam adları ise Büyük Ortadoğu Projesi ve Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi olan uygulamalarıyla bölgenin su ve petrol kaynaklarını kontrol altına almak istemektedir. İsrail’in bölgede oluşu ve her geçen gün artan su ihtiyacı projenin engellenmesine yönelik müdahaleleri daha anlamlı kılmaktadır. Ermenistan sorununda da aynı tazyikle karşılaşmaktayız. Sözde Ermeni Soykırım Yasası’nın çeşitli AB ülkesi parlamentolarında kabul edilmesi aynı engelleyici/müdahaleci zihniyetin ürünleridir. Öyle anlaşılıyor ki Türkiye atmış olduğu adımla doğru bir yola girmiş bulunmaktadır.

GAP ve Ortadoğu

Ortadoğu’nun ve Kuzey Afrika’nın en büyük sıkıntısı sudur. Bu bölge, ülkemizde dâhil olmak üzere, kişi başına suyun en az düştüğü bölgedir. Bölgedeki diğer ülkelere nispetle Irak, Lübnan ve Türkiye su haznesi bakımından daha iyi durumdadırlar. Ancak özellikle İsrail, Filistin, Ürdün gibi ülkelerin mevcut su potansiyelleriyle daha uzun süre yaşayabilmeleri mümkün görünmemektedir. Bu durum bölgede çok büyük bir baskı oluşturmaktadır. İsrail’in saldırgan tavırlarının ardında bölgedeki su kaynaklarını ele geçirme ve kontrol etme gayretini görmek

7 age, s.38

8 Sencer İmer, Diplomasinin Odağındaki Su, Bilim ve Teknik, 2005

9 The Middle East and The North Africa (MENA)

(6)

6

mümkündür. Mevcut durumda İsrail, yetersiz kalan su kaynaklarını deniz suyunu tatlı su haline getirerek takviye etmektedir ancak bu yöntem hayli maliyetli bir işlemdir. Bu maliyetten kurtulmak isteyen İsrail’in bölgede su arayışları sürmektedir. Bu amaçla Suriye’deki Golan Tepeleri’ni işgal etmiştir ve bu bölgeden çekilmeyi de düşünmemektedir. Aynı şekilde Filistin’in Batı Şeria bölgesi su kaynakları bakımından zengindir ve İsrail tarafından muhtelif yerleri işgal altında tutulmaktadır. İsrail özelinde düşünecek olursak su politikası bölge ülkeleri için güvenlik politikasıyla eş değer hale gelmiştir.

Su, paylaşım konusunda boyunduruk altına alma ile ilişkilendirilebileceği gibi savaşlarda da bir silah olarak kullanılabilir. Bu duruma, içerisinde bulunulan ilişkileri ve sosyo-psikolojik durumu dolayısıyla Ortadoğu daha müsait görünmektedir. Ortadoğu’da çıkabilecek su savaşları petrol savaşlarının ötesinde ve telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir. Çünkü su, petrol gibi yerine başka bir maddenin ikame edilebileceği bir ürün değildir. Buna geçmişte atıl kalmış birkaç örnek vermek mümkündür: 1967 İsrail-Mısır arasındaki savaşın ardından 1973 yılında İsrail bir plan gerçekleştirmeyi düşünmüştü. Mısır’da bulunan Assuan Barajı 160 km3’ lük bir hacme sahiptir. İsrail’in amacı bu barajı patlatmak ve bütün Mısır’ı sular altında bırakmaktı. Bu ciddi bir plandı ve Mısırlılar bundan bir hayli korkuyorlardı. Benzer bir plan yine İsrail tarafından ancak bu kez Irak için düşünülmüştü. Birinci Körfez krizinde İsrail, Saddam Barajları’nı patlatmak ve Irak’ı sular altında bırakmak istiyordu. Tahmin edileceği üzere söz konusu planların gerçekleştirilmesi muazzam insan ve mekân kaybına yol açabilir, bölgenin şeklini değişebilirdi.

Suyun kullanım ve güvenlik açılarından Ortadoğu için önemini yukarıda aktarmaya çalıştık. Bölge ülkeleri için barışın bir koşulu da suyun adil paylaşımıdır. Sahip olduğu potansiyel dolayısıyla da Türkiye’nin stratejik önemi burada bir kez daha karşımıza çıkmaktadır. Bölgede yer alan iki önemli nehri elinde tutması dolayısıyla Türkiye, Ortadoğu’ya etki edebilir, bölgeyi yönlendirebilir, dengeleri değiştirebilir. Bunun farkında olan kimi bölge ülkeleri Türkiye’nin GAP gibi bölgede aktör, müreffeh ve yönlendirici bir ülke olmasını büyük ölçüde sağlayacak böylesi bir projeyi sürekli engellemeye çalışmışlardır.

“Barış Suyu” projesi adıyla ortaya atılan ve hiçbir ücret talep etmeden Seyhan ve Ceyhan nehirlerini kendilerine tahsis ettiğimiz Ortadoğu ülkeleri, bundan

(7)

7

faydalanmak istememiş ve Türkiye’nin kendilerini kontrol altına alarak yönlendirebileceğini düşünmüşlerdir. Bu bile Ortadoğu’da dengelerin ne derece hassas olduğunu göstermesi açısından ilginç bir önektir. Hâlbuki Türkiye, uluslararası hukukta yer alan hakkaniyet ilkesine bağlı kalarak Fırat ve Dicle havzası sınır aşan sularının hakça, akılcı ve optimum kullanımı için üç aşamalı plan hazırlamış, suyun bölge ülkeleri arasında adil bir şekilde paylaştırılmasını istemiş, GAP’ta olduğu gibi Barış Suyu projesiyle de bölgeye barışı, refahı ve ekonomik kalkınmayı getirmeyi amaçlamış ancak bu haklı talepler karşılık bulmamıştır.

Türkiye Batılı ülkelerle yaşamış olduğu GAP’ı engelleme girişimlerinin bir benzerini Ortadoğu ülkeleriyle de yaşamıştır. Özellikle bu günlerde yüksek stratejik işbirliği içerisinde bulunduğumuz Suriye’nin, Atatürk Barajı’nın inşası sürecinde PKK’ya vermiş olduğu destek unutulmamalıdır. İsrail’in bölgede PKK’yı desteklediğine ve diri tutmaya çalıştığına dair söylentiler, İsrail’in komşularına su elde etmek amacıyla saldırması çerçevesinde düşünüldüğünde daha anlamlı hale gelmektedir. Nitekim İsrail, bölgede kendisini dengeleyecek veya kendisine galebe çalacak bir ülke görmek istememektedir. Su gibi artık stratejik öneme sahip olduğu aşikâr olan bir maddenin kontrolü söz konusu ise engelleyici/tökezletici bu istek daha ön plana çıkmaktadır. Su ciddi bir kozdur ve geleceğin petrolüdür. Bölge ülkelerinin, Türkiye’nin suyu bir koz olarak kullanmasını asla istemedikleri söylenebilir. Bu amaçla bölge ülkelerine göre, GAP ve benzeri projeler engellenmeli, atıl bırakılmalı ve Türkiye’nin Ortadoğu nüfuzu kırılmalıdır.

Son Söz Yerine: GAP’ın Önemi

GAP, Türkiye’nin gelecek projesidir. Türkiye’nin gelecekteki ekonomik, stratejik ve içte/dışta siyasal rolüne doğrudan etki edebilecek bir yatırım hamlesidir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin şeklini temelden değiştirebilecek bir potansiyeli taşıdığı gibi Ortadoğu bölgesi içerisinde aynı etkiyi oluşturabilecek kapasiteye sahiptir. GAP ile Türkiye yaklaşık olarak iki kat büyüyecektir. Bunun ne anlama geldiği projeyi engellemeye çalışan güçler tarafından bilindiği gibi içerdeki iç ve dış politika yapıcılar tarafından da bilinmeli, derinlemesine incelenmelidir.

(8)

8

Geçmişte ve bugün dışarıda özellikle bölge ülkeleri olarak sayabileceğimiz İsrail, Suriye, Ermenistan bölge dışı güçler olarak ise ABD ve AB ile yaşadığımız sorunların temelinde söz konusu projenin engellenme çabaları yatmaktadır. Bunun açık bir şekilde görülmesi için projenin yıllarca bitirilmemiş olmasına ve içeride PKK ile mücadele halinde bırakılmamızın nedenlerine yoğunlaşmak yeterli olacaktır.

GAP, son tahlilde bölgesel bir yatırım hamlesi olarak telakki edilmelidir.

Türkiye’nin yüklenmiş olduğu barış misyonuna ve dış politikasını oluştururken riayet ettiği ilkelere bölge ülkelerinin saygı göstermesi ve topyekûn kalkınma adına işbirliği içerine girilmesi bütün taraflar için fayda sağlayıcı sonuçlar doğuracaktır. GAP’ın gerçek stratejik, ekonomik ve siyasal önemi projenin sonuçlarının Türkiye ve bölge ülkeleri için görülmeye başlandığı andan itibaren daha iyi anlaşılacaktır.

(9)

9 Kaynakça

İmer, Sencer. Diplomasinin Odağındaki Su, Bilim ve Teknik, Kasım 2005, Su Eki, TUBİTAK, Ankara 2005

İmer, Sencer. Su İle Boyunduruk Altına Alma, Şiddete Karşı Düşünce Ortamı, Sempozyum Kitabı, Ankara 2008

İmer, Sencer. Sınır Aşan Sularımız ve Türk Dış Politikası’na Etkileri, 21.

Yüzyıl’da Türkiye’de Sosyal Bilimler ve Toplum Sorunları Sempozyumu, Bildiriler Kitabı, Mart 2009

Yıldız, Davut. GAP: Bölgede Ekonomik, Stratejik ve Siyasal Gelişmeler, Şubat 2009

Referanslar

Benzer Belgeler

Eser Enerji Elektirik Üretim Anonim Şirketi’nin Dicle Nehri üzerine yapmak istedi ği 3 adet HES projesine Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından onay verildi.. ‘Nehirde

Nadir Nadi’nin gözlerini yaşama kapamasından sonra ilk toplantısını dün yaparak yeni düzenlemelere ilişkin.. gerekli kararları

Sanayi-i Nefi­ se mektebinin üçüncü sınıfında iken aliyyüâlâ derecede diplo­ ma ile Avrupaya gönderilmeme karar vermişlerdi.. Fakat beş ve altıncı sınıf

Tedavi önce- si serum VEGF seviyesi ile vinkristin sülfat uygulama sayısı arasında yapılan korelasyon analizinde istatistiksel olarak anlamlı olmayan pozitif

Yani sağlık bakımından evde bakım; özürlü, yaşlı, süreğen hastalığı olan veya hastalık sonrası iyileşme dönemindeki bireyleri bulundukları ortamda

Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarının (Afro-avrasya anakıtasının 8 ) merkezinde bulunan Orta Doğu, günümüzün rakipsiz küresel süper gücü olan ABD nezdinde bir çok

Üçüncü bölümde; Soğuk Savaş dönemi İran dış politikasını, bu dönemde yaşanan İran ve bölge ülkeleri için önemli bir kırılma noktasını oluşturan İran İslam

Dikkate değer bir ağırlığı olan ve önemli ölçüde demokratik ve modern, güçlü bir ekonomik potansiyele sahip bir ülke olarak Türkiye’nin, Balkanlardaki