• Sonuç bulunamadı

İnsan İmmünoyetmezlik Virüsü-1 (HIV-1) Tedavisinde Giriş İnhibitörleri ve Toksik Etkileri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İnsan İmmünoyetmezlik Virüsü-1 (HIV-1) Tedavisinde Giriş İnhibitörleri ve Toksik Etkileri"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İnsan İmmünoyetmezlik Virüsü-1 (HIV-1) Tedavisinde Giriş İnhibitörleri ve Toksik Etkileri

Pınar ERKEKOĞLU

REVIEW ARTICLES

* Department of Pharmaceutical Toxicology, Faculty of Pharmacy, Hacettepe University, Ankara, 06100

° Corresponding Author: Pınar ERKEKOĞLU Tel: 03123053357; 03123052178

Fax: 03123114777 E-mail: erkekp@yahoo.com

Entry Inhibitors for the Treatment of Human

Immunodeficiency Virus-1 (HIV-1) and Their Toxic Effects SUMMARY

Human immunodeficiency virus (HIV-1) is spreading as an epidemic in Africa and America in the last thirty years. Many drugs have been developed against HIV-1 they are now highly used;

however as the virus can modify itself, there is high possibility that it can gain resistance or cross-resistance. Therefore, developing new drugs is essential to prevent this epidemic. In addition, the side effects of the drugs on the market are high and increased efficacy can be achieved by combined therapies. In order to enter the host cell, HIV-1 must attach to CD4 receptors and coreceptors which are on the plasma membrane. Virus cannot enter the cell by only binding to CD4 receptors. The coreceptors are actually chemokine receptors

“CCR5” and “CXCR4”. Some drug candidates in one of the newly developed drug group “Entry Inhibitors” act as antagonists and they prevent the entry of the virus to host cell by binding to these receptors.

However, due to the serious toxic effects of these drug candidates, their marketing will take a long period of time. Today, there is only one entry inhibitor being used, named “Maraviroc”. This drug is a CCR5 receptor antagonist that has potent in vivo anti-HIV activity.

The results of studies performed on healthy volunteers showed that this substance was safe and had high tolerability. On the other hand, studies on new CCR5 and CXCR4 antagonists in HIV-1 therapy are still going on. In the near future, there is hope that new entry inhibitors with high efficacy and lower side effects will be synthesized.

This review will mainly focus on the structure of HIV-1 virus, HIV-1 drugs on the market, HIV-1 entry inhibitors and newly developed coreceptor antagonists and their toxicities.

Key Words: HIV, AIDS, HIV-1 entry inhibitor, CCR5 coreceptor, CXCR4 coreceptor, CD4 receptor.

Received: 17.07.2017 Revised: 11.10.2017 Accepted: 16.10.2017

İnsan İmmünoyetmezlik Virüsü-1 (HIV-1) Tedavisinde Giriş İnhibitörleri ve Toksik Etkileri

ÖZET

İnsan immünoyetmezlik virüsü-1 (HIV-1) son otuz yıldır başta Afrika ve Amerika’da olmak üzere, bir epidemi halinde yayılmaktadır. HIV- 1’e karşı birçok ilaç geliştirilmiştir ve kullanıma girmiştir; ancak virüs sürekli kendini modifiye edebildiği için, ilaçlara karşı rezistans veya çapraz-rezistans gelişme olasılığı çok fazladır. Ayrıca, piyasa olan birçok ilacın yan etkileri fazladır ve iyi etkinlik ancak kombine tedavilerle sağlanabilmektedir. Bu nedenle, yeni ilaçların geliştirilmesi bu epideminin önlenmesi için elzemdir. HIV-1’in konakçı hücre içine girmesi için plazma membranındaki CD4 reseptörleri ve koreseptörlere bağlanması gerekmektedir. Virüs, sadece CD4 reseptörlerine bağlanarak hücre içine giremez. Gerekli koreseptörler aslında kemokin reseptörleri olan “CCR5” ve “CXCR4”dür. Yeni geliştirilen bir ilaç grubu olan “Giriş İnhibitörleri”ne ait ilaç aday moleküllerinden bazıları bu reseptörlerin antagonistleri olarak davranır ve bu reseptörlere bağlanarak virüsün konakçı hücrenin içine girmesini engeller. Ancak, henüz erken geliştirme fazlarındaki bu ilaç adaylarının ciddi toksik etkileri nedeniyle piyasaya çıkmaları uzun zaman alacaktır. Günümüzde sadece giriş inhibitörü olarak etki gösteren “Maraviroc” kullanımdadır. Bu ilaç, in vitro olarak potent anti-HIV aktivitesi olan CCR5 reseptör antagonistidir. Sağlıklı gönüllülerde yapılan çalışmalar sonucunda, bu bileşiğin güvenirlik ve tolere edilebilirliği yüksek olduğu belirlenmiştir. Diğer taraftan, HIV-1 tedavisinde, yeni CCR5 ve CXCR4 reseptör antagonistlerinin geliştirilmesi üzerinde çalışmalar devam etmektedir. Yakın gelecekte daha etkili ve yan etkileri daha az olan giriş inhibitörlerinin sentezlenebileceği düşünülmektedir. Bu derleme kapsamında HIV-1 virüsünün yapısı, piyasadaki HIV-1 ilaçları, HIV-1 giriş inhibitörleri ve yeni geliştirilmekte olan koreseptör antagonistleri ve bunların toksisitelerinden söz edilecektir.

Anahtar kelimeler: HIV, AIDS, HIV-1 giriş inhibitörleri, CCR5 koreseptörü, CXCR4 koresptörü, CD4 receptor.

(2)

GİRİŞ

Umut vadeden bir ilaç adayının ilaç olarak ge- liştirilmesi genelde 10 veya daha fazla yıl alır. İnsan immünoyetmezlik virüsü-1 (HIV-1) ve diğer hayatı tehdit eden hastalıklarda ise, araştırmacılar bu süreyi kısaltmayı başarmışlardır. Amerikan Gıda ve İlaç Da- iresi (FDA)’e göre, her 1000 ilaç aday molekülünden sadece biri laboratuvar aşamalarından insanlardaki klinik deneme aşamasına geçebilmektedir ve bunların beşinden ancak biri onay alabilmektedir (FDA, 2016).

İlaç geliştirmek amacıyla günümüzde ilaç firma- ları “Rasyonel İlaç Dizaynı” adındaki bilgisayarların geliştirdiği ve istenen ilaç etkisini elde edebilmek için ilaç şekillendirilmesinin yapıldığı bir sistemi kullan- maktadır. Eğer aday ilaç laboratuvarda iyi aktivite gösterirse, preklinik testler hayvan çalışmalarıyla (in vivo aşama) devam eder. Bu ajanın neden olabilece- ği yan etkileri araştırmak ve hangi dozların güvenilir olduğunu bulmak için pek çok değişik test uygulanır (Dillar et al., 2015; Mandal et al., 2009). Genelde hay- vanlarda görülen spesifik toksik etkilere insanlarda da rastlanılır. Tüm bu çalışmalar istenen ve beklenen şe- kilde ilerlerse, aday ilaç molekülü “Klinik Denemeler”

evresine girer. Bir ilaç satışa sunulmak üzere onayla- nırsa, bu ilaca “Araştırılan Yeni İlaç (Investigational New Drug = IND)” denir (Cory et al., 2015; Holbein, 2009; Saag, 2012).

HIV ilaçları için Faz I çalışmaları az miktarda (genelde 10-100 kişi) sağlıklı HIV-negatif gönüllüde yapılmaktadır; bazen ise HIV’li hastalarda Faz I ça- lışmaları yürütülmektedir. Bu ilk denemeler, ilacın farmakokinetiği, güvenilirliği, tolere edilebilirliği ve uygun tedavi dozu hakkında bilgi verir. Faz II çalış- maları, hastalığı taşıyan geniş sayıda katılımcı (ge- nelde 50-500 kişi) ile yapılır (Ciaranello et al., 2009;

Suvarna, 2010). Araştırmacılar, ilacın toksisitesini in- celerken etkililik gibi faktörleri de belirlemeye çalışır.

Bazen Faz I ve Faz II veya Faz II ve III çalışmaları, ilacın geliştirme evresini hızlandırmak için bir arada yürütülür. Faz III çalışmaları ise, oldukça geniş mik- tarda katılıma (100-1000 veya daha fazla kişi ile) ile yapılır (Ciaranello et al., 2009; Suvarna, 2010). Bu çalışmalarda ana hedef, ilacın etkili olup olmadığının belirlenmesi, uzun dönem yan etkilerin değerlendiril- mesi ve toksisiteyi izlemektir. Faz III çalışmaları ta- mamlandığında, üretici firma FDA’ e “Yeni İlaç Uygu- laması (New Drug Application = NDA)” için başvu- rabilir. FDA ise, bu çalışmalar ışığında, ilacın piyasaya sunulup sunulamayacağına karar verir (FDA, 2016;

Holbein, 2009). Faz IV çalışmaları, bir ilacın onay al- dıktan sonra yapılan, piyasaya çıktıktan sonra yapılan çalışmalardır. Bunlar “gerçek dünya (real world)” ko- şulları altında etkinlik ve güvenirliğini onamak için yapılır ve özellikle uzun dönem ve sık rastlanmayan etkiler gibi Faz III çalışmalarında görülmeyen etkileri belirlemek açısından önemlidir. Pek çok HIV ilacının onaylanması hızlandırıldığı için, HIV ilaçları açısın- dan en büyük sıkıntı firmaların bu çalışmaları yapma-

yı göz ardı etmesidir (Ciaranello et al., 2009; Suvarna, 2010).

Geleneksel olarak, ilaçlar pleseboya karşı test edi- lirler; ancak bu HIV çalışmalarında plaseboya karşı değerlendirme yapma hastalığın ağır seyri nedeniy- le çok tercih edilmemektedir. HIV’e karşı kullanılan ilaçların etkinliğinin belirlenmesi için katılımcıların farklı tedaviler gördüğü ve katılımcıların ve araştırı- cıların hangi ilacı kullandıklarını bilmedikleri “altın standart” olarak kabul edilen randomize, çift-kör ça- lışmalar tercih edilir. Yeni ilaçlar genelde var olan ilaç- larla karşılaştırılır (Padian et al., 2010; Misra, 2012).

İnsan İmmünoyetmezlik Virüsü-1 (HIV-1) HIV-1 ve HIV-2, insan kazanılmış bağışıklık yet- mezlik sendromu (AIDS)’na neden olan virüslerdir.

Bu virüslerden HIV-1 daha ağır ve ölümcül enfek- siyonlara neden olur. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre 2016 yılında dünya genelinde toplam 36,7 milyon kişinin HIV ile enfekte olduğu bildiril- miştir. Bu hastaların 25,6 milyonu Afrika, 3,3 milyonu Amerika, 3,5 milyonu Güney-Doğu Asya, 2,4 milyo- nu Avrupa, 1,5 milyonu Batı Pasifik ve 360000’i Doğu Akdeniz’de yaşamaktadır. Yine DSÖ’nün 2016 yılının Aralık ayı verilerine göre dünya genelinde 19,5 mil- yondan fazla insan antiretroviral tedavi görmektedir ve bu kişilerin %53’ünün (%39-%65) HIV-1 enfeksi- yonu nedeniyle bu tedaviyi aldığı belirtilmiştir. DSÖ, 2016 yılında HIV taşıyıcısı olan gebelerin %76’sının (%60-%88) bebeğe HIV enfeksiyonunun geçmesini önlemek için antiretroviral ilaçlarla tedavi gördüğünü ifade etmiştir. Yeni ilaçların bulunması ve iyi bir anti- retroviral tedavi etkinliğinin sağlanması ile HIV en- feksiyonuna bağlı ölümler 1995’ten beri azalma eği- limine girmiştir. 1995’te yaklaşık 2 milyon kişi HIV enfeksiyonu nedeniyle ölmüşken, bu sayı günümüzde yarıya düşmüştür. DSÖ, son yıllarda her yıl 1,8 miyon (1,6-2,1 milyon) kişinin HIV ile enfekte olduğunu ve 1 milyon (830000-1,2 milyon) kişinin HIV ve bu enfeksiyona bağlı nedenlerden öldüğünü belirtmiş- tir. Günümüzde her yıl HIV enfeksiyonu nedeniyle ölen 15 yaş altı çocukların sayısının 120000 (79000- 160000) olduğu tahmin edilmektedir (WHO, 2016).

HIVler, bilindiği gibi hayvan retrovirüslerinden olan “lentivirüs” ailesinin bir üyesidir. Lentivirüsler [sığır, koyun, kedi Visra Virüsleri, Simian İmmuno- yetmezlik Virüsü (SIV)] hücrelerde uzun süren latent enfeksiyonlara ve kısa dönem sitopatik etkilere neden olurlar ve hepsi yavaş progresif ve öldürücü hastalık- lar oluştururlar. Bu virüsler ağır etkilerini yanı sıra, santral sinir sistemi (SSS) dejenerasyonuna da neden olabilirler olur (Boritz and Douek, 2017; Nyamweya et al., 2013; Robertson, 2016). HIV’in 2 tipi belirlen- miştir: HIV-1 ve HIV-2. HIV-1, HIV-2’ye AIDS’in çok daha sık rastlanan nedenidir. Her iki virüs her ne kadar genomik yapı ve antijenite açısından farklılık gösterseler de, benzer klinik sendromlara neden olur (Boritz and Douek, 2017; Nyamweya et al., 2013; Ro-

(3)

bertson, 2016; University of Vermont, 2016; Tebit et al., 2007; Tedbury and Sarafianos, 2017).

HIV-1 viriyonu 92 kb uzunluğunda 2 eş RNA zin- cirinden (=vinal genom) ve buna bağlı enzimlerden (revers transkriptaz, integraz, proteaz) oluşur. Bu ya- pıların hepsi p17 protein matriksince çevrelenen bir koni şeklinde kor p24 kapsid proteinin içinde paket- lenmişlerdir ve hepsi konakçı hücresinden türevlenen bir fosfolipid membran zarfınca (envelop) çevrelen- mişlerdir. HIV genomu tüm bilinen retrovirüslerdeki nükleik asit dizilimleriyle karekteristik özellik gösterir.

Uzun terminal tekrarlar (long terminal repeats, LTRs) her genomun sonunda tekrarlar ve konakçı genomuna viral entegrasyonu, viral gen ekspresyonunu ve viral replikasyonu regüle eder (Olivares et al., 2016). “Gag”

dizilimler, kor yapısal proteinleri kodlar. Zarf (Env) bir transmembran subünitesi olan gp41 subünitesi ve buna non-kovalan olarak bağlı eksternal gp120 üni- tesinden oluşan bir komplekstir. Bu kompleks, hedef hücrenin membranıyla viriyon zarfının füzyonu için gerekli çok basamaklı işlevselliği sağlar. Bu 2 protein glikoprotein 160 (gp160) adlı bir polipeptid prekür- sör tarafından translate edilir ve bu 2 fonksiyonel gru- ba (gp120 ve gp41) sellüler proteazlarca bölünürler (Checkley et al., 2011; Chen and Chou, 2017; Freed, 2001; Klug et al., 2017; Li et al., 2017; Naif, 2013). Bu kompleks, hedef hücrenin membranıyla viriyon zarfı- nın füzyonu için gerekli çok basamaklı işlevselliği sağ- lar (Checkley et al., 2011; Chen and Chou, 2017; Fre- ed, 2001; Klug et al., 2017; Li et al., 2017; Naif, 2013).

HIV-1 gp120, 25b ve 5a helikal luplarından oluşan globüler bir yapıdır. HIV-1 gp120 yüksek olanda gli- kosile edilmiştir ve kütlesinin %50’sini karbonhidrat yapısı oluşturur. 5 değişken bölge içerir (V1-V5) ve santral kor oluşturan 5 konserve bölge ile (C1-C5) serpilmiş olan proteinin yüzeyine yerleşmiştir. Protei- nin katlanması gp41 ile birleşen ve N ve C terminalle- rini içeren bir iç domain oluşumu ile sonuçlanır. Olu- şan bu kompleks hedef hücrenin membranı ile viriyon zarfının füzyonunu çok basamaklı bir prosesle sağlar (Freed, 2001; Klug et al., 2017; Li et al., 2017; Weiss, 2003). İlk basamak gp120 subünitesinin CD4’e bağ- lanmasıdır ve bu bağlanma ikincil olarak gp120’nin kemokin koreseptörüne bağlanması için gerekli olan konformasyonel değişikliği indükler. Koreseptöre bağlanma, gp41’de konformasyonel bir değişikliği in- dükler ve bu “füzyon peptiti” adı verilen bir hidrofo- bik bölgeyi uyarır ki böylece konakçı hücre membra- nına giriş başlar ve viral membran füzyonu gerçekle- şir. Enfekte hücreden salınan serbest HIV parçacıkları enfekte olmamış bir hücreye bağlanabilir. Alternatif olarak, virüs salıverilmeden önce, enfekte hücrelerin plazma membranlarında eksprese edilen gp120 ve gp41, enfekte olmamış CD4 ve koreseptör eksprese edici hücre ile hücre-hücre füzyonuna arabuluculuk eder ve HIV genomları füze olmuş hücreler arasından doğrudan geçebilir. CD4 ve kemokin reseptörlerinin

“HIV reseptörleri” olarak belirlenmesi çeşitli deney-

sel yaklaşımlar ve klinik gözlemler sonucu olmuştur (Araújo and Almeida, 2013; Georgiev et al., 2013;

Gorry et al., 2014; Freed, 2001; Klug et al., 2017; Lai et al., 2010; Li et al., 2017; Naif, 2013; Weiss, 2003). Her ne kadar HIV-1 gp120 aslen konakçı hücresine CD4 reseptöründen bağlanıyorsa da, rektal mukozal, epitel hücreler, spermatositler, astrositler ve oligodendrosit- ler gibi CD4 eksprese etmeyen yapılar da HIV-1’le dü- şük seviyelerde enfekte olabilirler. Galaktosilseramid ve ilgili glikoproteinlerin gp120 için alternatif viral reseptörler olabileceği söylenmiştir. Diğer taraftan, dendritik hücreler (DC’ler), rektal, ektoservikal ve va- jinal mukozal epitel çevresinde dağılmıştır ve HIV-1 enfeksiyonunu gelişimi açısından önemlidir (Araújo and Almeida, 2013; Georgiev et al., 2013; Gorry et al., 2014; Freed, 2001; Klug et al., 2017; Lai et al., 2010; Li et al., 2017; Naif, 2013; Weiss, 2003).

“Pol” dizilimleri, viral replikasyon için gerekli olan revers transkriptaz, integraz ve proteaz enzimlerini kodlar. Ayrıca HIV-1, 6 diğer regülatör geni (tat, rev, vif, nef, vpr ve vpu genleri) de içerir ve bunların ürün- leri pek çok farklı yolla viral üremeyi regüle ederler.

Viral olarak kodlanmış membran proteinleri gp41 ve gp120 ise bu zarfa bağlanmışlardır (Freed, 2001 Gan- ser-Pornillos et al., 2008; Jouvenet et al., 2011; Klug et al., 2017; Li et al., 2017; Sundquist and Kräusslich, 2012; Weiss, 2003).

Konakçı hücre yüzeyindeki CD4 reseptörleri ve kemokin reseptörleri (koreseptörler) HIV-1 reseptör- leri olarak fonksiyon gösterirler. CD4 molekülü lenfo- sitlerde, makrofajlarda ve DC’lerde) eksprese edilen ve HIV-1’e yüksek afinitesi olan bir reseptördür (Ganser- Pornillos et al., 2008; Jouvenet et al., 2011; Sundquist and Kräusslich, 2012). Bir zarf proteini olan gp120 ve CD4 arasındaki etkileşim viral bağlanma için ilk ba- samaktır ve koreseptör bağlanması için gerekli olan gp120 konformasyonel değişimini indükler. gp120’nin CD4 bağlayıcı bölgesi, kor bölgesinin tabanına yerleş- miştir, yani iç-köprü yapıcı şekilde ve dış domainlerin içyüzünde bulunmaktadır (Ganser-Pornillos et al., 2008; Jouvenet et al., 2011; Sundquist and Kräusslich, 2012). Bu bölge rölatif olarak asidiktir ve gp120’nin bağlandığı CD4 reseptörlerinin N-terminalinin distal membran domaininde temel bir yamaya karşılık gelir.

Viral füzyonu takiben CD4 molekülünün esnek seg- mentleri gp120’nin koreseptör üzerine düşmesine izin verir ve bu virüs ve hücre membranlarını yakın temas içine getirir (Ganser-Pornillos et al., 2008; Jouvenet et al., 2011; Sundquist and Kräusslich, 2012).

HIV-1 enfeksiyonu, HIV zarf glikoproteinin hem CD4 hücrelerine, hem de kemokin reseptör ailesinin bir üyesi olan bir “koreseptör”e bağlanmasıyla orta- ya çıkar. Enfeksiyonu başlatan viral parçacıklar kan, semen veya diğer vücut sıvılarında bulunurlar ve bir kişiden diğerine seksüel temas veya iğne yoluyla geçe- bilirler (Checkley et al., 2011; Chen and Chou, 2017;

Freed, 2001; Klug et al., 2017; Li et al., 2017; Naif, 2013).

(4)

DC’lerin HIV-1’le enfekte olan ilk hücreler oldu- ğuna inanılmaktadır. DC’lerin T-hücrelerini uyar- ma yetenekleri vardır ve virüsü aktive T hücrelerine transfer edebilirler. CD4 bağlanması HIV-1 girişi için ön koşul olsa da, virüsün yapışması virüsün hücre yüzeyinde konsantre olmasına neden olabilecek bazı moleküllerle gerçekleşir. En önemli yapışma molekü- lü “dendritik hücre spesifik ICAM-3 yakalayıcı non- integrin (DC-SIGN)”dır. DC-SIGN bir mannozun yapıya bağlanmasıyla oluşan Tip II membran prote- inidir ve “monositlerden derive olan dendritik hüc- releri (MDDC’ler)”nde bulunur (Ahmed et al., 2015;

Coelho et al., 2016). DC-SIGN, HIV-1’i DC hücre yüzeyinde yakalar ve bu da enfeksiyonun ilerleme- siyle sonuçlanır. Bunun nedeni HIV-1’in bu şekilde CD4+T hücrelerine etkin bir şekilde sunulmasıdır.

DC-SIGN virüs girişini sağlamaz veya CD4 üzerin- de virüs enfeksiyonunun gelişimini etkilemez; sadece bu işlemin etkinliğini arttırır. Bu etkileşim mukozal transmisyonda önemlidir; zira virüsün etkin olarak DC-SIGN pozitif Subepitel DC’lerle yakalandığı ve permisif hedef hücrelerin bulunduğu lenfoid dokuya taşındığı düşünülmektedir. Eğer olay bu şekilde ger- çekleşiyorsa, DC-SIGN’nın kendisi bir terapötik hedef olabilir. Eğer DC-SIGN’nın Env’u bağlama yeteneği- nin altında yatan yapısal olaylar açığa çıkarsa, bu özel- lik DC-SIGN tarafından etkin olarak yakalanabilen yeni subunit aşıların geliştirilmesinde avantaj olarak kullanılabilir (Ahmed et al., 2015; Coelho et al., 2016;

Jakobsen et al., 2015; Law et al., 2016; Martin-Gayo and Yu, 2017). HIV-1’in basit yapısı ve gp120 ve gp41 proteinleri Şekil 1’de gösterilmiştir.

HIV’in Koreseptöre Bağlanması

Sitokinler yardımcı T hücreleri ve makrofajlar tarafından mikroorganizmalara ve diğer antijenlere karşı üretilen, immünite ve enflamasyonda görev alan ve farklı hücresel cevapları uyaran küçük yapılı pro- teinlerdir. Ayrıca, sitokinler yerleşik veya sonradan gelen makrofajlar, mast hücreleri, endotelyal hücreler ve Schwann hücrelerince birçok fizyolojik ve patolo- jik proses esnasında periferal sinir dokusunda ve sinir dokusu tarafından üretilebilirler. “Sitokin” genel bir ifadedir. Sitokinler, lenfokinler (lenfositler tarafından üretilen sitokinler), monokinler (monositler tarafın- dan üretilen sitokinler), kemokinler (kemotaktik ak- tivitesi olan sitokinler) ve interlökinler (bir tip lökosit tarafından üretilip, diğer tip lökosit izerinde etkisi olan sitokinler) olarak alt gruplara ayrılabilirler (Borish and Steinke, 2003; Cameron and Kelvin, 2013; Zhang, 2007). İmmün cevapların aktivasyonu esnasında sito- kinler lenfositlerin büyüme ve farklılaşmasını stimüle

ederler ve doğal ve adaptif immunitenin efektör fazın- da çeşitli immün hücreleri, mikroorganizma ve diğer antijenik yapıdaki molekülleri tanımaları ve uzaklaş- tırmaları için uyarırlar. Sitokinler ayrıca hemotopoe- itik hücrelerin gelişmesini de uyarırlar. Sitokinler kli- nikte terapötik ajanlar kadar önem taşır. Kemokinler ise, kandan dokulara lökosit hareketlerini stimüle eden ve lökosit migrasyonunu regüle eden yapısal olarak homoloji gösteren geniş bir sitokin ailesidir. İlk olarak kemokin terimi 1992’de kullanılmış ve “Chemotactic”

ve “sitokin” teriminlerinden elde edilmiştir. Tüm ke- mokinler 2 internal disülfit lupu içeren 8kD ve 12 kD arası polipeptidlerdir. Elliden fazla tipleri belirlenmiş- tir. Kemokinler 2 temel alt-aileye ayrılır: CXC (a) Ke- mokinler ve CC (b) Kemokinler. Bu 2 aile farklı gen kümelerince kodlanır. Enflamasyonda CXC kemokin- leri nötrofiller üzerine etkir ve CC kemokinleri mono- sitler, lenfositler ve eizinonofiller üzerine etkir. CXC ve CC alt-aileleri lökositler ve diğer pek çok doku hüc- Şekil 1. HIV-1’in basit yapısı

(5)

resince üretilir. Bu hücrelerde kemokin salınımı mik- roorganizmalar ve enflamatuvar sitokinler [ana olarak tümör nekroze edici faktör alfa (TNF) ve interlökin 1 (IL-1)] tarafından indüklenir. Pek çok CC kemokini ayrıca antijenlerce uyarılan T hücrelerince üretilir ki, bu adaptif immunite ve enflamatuvar lökositlerin ha- zır hale geçmesi arasında bir bağ oluşturur (Borish and Steinke, 2003; Cameron and Kelvin, 2013).

Kemokinler konakçının immün hücrelerini enfek- siyon bölgelerine çekmekle görevlidir. Ayrıca, perifer lenfoit dokulardan lenfosit trafiği regüle ederler. CXC kemokin reseptörlerinin bilinen 5 alt tipi ve CC ke- mokin reseptörlerinin bilinen 8 alt tipi vardır (Borish and Steinke, 2003; Cameron and Kelvin, 2013). Bun- lardan CXCR4 ve CCR5, HIV virüsü için koreseptör görevi görür. Bu şu demektir: CD4 eksprese eden ve yüzeyinde bulunduran konakçı hücreler CCD5’i veya

CXCR4’ü eksprese ediyorsa, HIV-1 hücreye bağla- nabilir ve içeri girebilir. Ancak, konakçı hücre bu re- septörleri eksprese etmiyorsa, HIV-1 sadece CD4’ün varlığı ile hücre içine giremez (Araújo and Almeida, 2013; Gilliam et al., 2011; Haqqani and Tilton, 2013;

Loftin et al., 2011; Tagliamonte et al., 2011). Bu olay Şekil 2’de özetlenmiştir.

CXCR4’ün HIV dışındaki kemokin ligandı “stro- mal hücre derive faktör 1” (SDF-1); CCD5’in ise

“normal T hücrelerince eksprese edilen ve salınan, aktivasyon üzerine regüle edilen faktör (Regulated on Activation, Normal T Cell Expressed and Secre- ted, RANTES)”, “makrofaj enflamatuvar protein 1 alfa (MIP1a)” ve “makrofaj enflamatuvar protein 1 beta (MIP1b)”dir. Aşağıda CCR5 ve CXCR4 kemokin re- septörlerinden daha detaylı bahsedilecektir (Bkz. Ko- reseptör Bağlanma İnhibitörleri).

Şekil 2. HIV-1’in hücre içine alınmasında CCR5 koresptörünün önemi HIV-1’in kemokin koreseptör bağlanma bölgesi

(CRb), gp120’nin yüksek derecede korunan V3 böl- gesine yerleşmiştir; gp120 CRb’ler bozulmamış bir halde V1 ve V2 lupları ile maskelenmiştir. CD4 ile gp120 etkileşimi, koreseptör bağlantısını sağlamak üzere CRb’leri uyarır ve HIV-1 g120, kemokin resep- törünün ekstresellüler amino terminusuna bağlanır.

(Chen et al., 2015, 2016; Hongjaisee et al., 2017; Jiang et al., 2015; Townsley et al., 2015).

Neden Yeni HIV İlaçlarına İhtiyaç Duyulmaktadır?

Şu anda var olan ilaçlar, farklı yollarla ve farklı viral enzimlerle etkileşerek HIV’i yok etmeyi amaç- lamaktadırlar. Bu ilaçlar şöyle sıralanmaktadır (U.S.

Department of Health and Human Services, 2017a):

1. Nükleosit HIV Revers Transkriptaz İnhibitör- leri (NRTI’ler): RT virüsün hücre içinde kendini rep- like etmesi için gerekli olan bir enzimdir.

2. Non-Nükleosit HIV Revers Transkriptaz İnhi- bitörleri (NNRTI’ler)

3. HIV Proteaz İnhibitörleri: HIV Proteaz enzimi virüsün büyük poliproteinleri daha küçük parçalara bölerek, kendini kopyalması için gerekli daha küçük yeni viral kendi parçaları üretmek için kullandığı bir enzimdir.

4. Füzyon İnhibitörleri 5. HIV İntegraz İnhibitörleri 6. Farmakokinetik Etki Arttırıcılar 7. HIV Giriş İnhibitörleri

(6)

HIV-1’e karşı kullanımdaki ilaç grupları, bu grup- lara giren ilaçlar ve FDA onay tarihleri Tablo 1’de sunulmuştur ve Şekil 3’de şematize edilmiştir. Diğer taraftan HIV-1 tedavisinde kullanılan birçok farklı ilaç kombinasyonu bulunmaktadır. Herbir kombinas- yon farklı tarihlerde etkinlikleri gösterildikten sonra FDA’den ayrıca onay almıştır. “Abakavir ve lamivu- din”, “abacavir, dolutegravir, ve lamivudin”, “abacavir, lamivudine ve zidovudin”, “atazanavir and cobicistat”,

“darunavir and cobicistat”, “efavirenz, emtrisitabin ve tenofovir disoproxil fumarat”, “elvitegravir, cobicistat, emtrisitabin, ve tenofovir alafenamid fumarat”, “elvi- tegravir, cobicistat, emtrisitabin, ve tenofovir disop- roksil fumarat”, “emtrisitabin, rilpivirin ve tenofovir alafenamid”, “emtrisitabin, rilpivirin ve tenofovir di- soproksil fumarat”, “emtrisitabin ve tenofovir alafena- mid”, “emtrisitabin ve tenofovir disoproksil fumarat”,

“lamivudin ve zidovudin” ve “lopinavir ve ritonavir”

kombinasyonları farklı doz, kombinasyon ve kullanım süreleriyle FDA’den onay alıp piyasaya verilmişlerdir (U.S. Department of Health and Human Services, 2017a).

Eğer virüste ilacın varlığında genetik rezistans mutasyonları gerçekleştirirse ve bu mutasyonlar bu ilaç sınıfındaki bazı veya tüm ilaçların etkinliğini azal- tırsa, bu durum “kros-rezistans = çapraz rezistans”

olarak adlandırılır. Rezistans mutasyonları birikirse, hastanın gelecekteki tedavi olanaklarını azaltır. Bu ne- denle HIV tedavisinde yeni ilcaların geliştirilmesi ve kombine tedavilerin uygulanması büyük önem taşı- maktadır (Clutter et al., 2016; Tang and Shafer, 2012).

Günümüzde özellikle yeni “HIV Giriş İnhibitör- leri” ve “HIV İntegraz İnhibitörleri”nin bulunması için büyük çaba harcanmaktadır. Bunların dışında, ilaç firmaları “Zinc Finger İnhibitörleri”, “Antisense İnhibitörler” ve “İmmüm Sistem Stimülatörleri”nin geliştirilmesi için önemli kaynaklar ayırmaktadır. Şu anki ağır tedavi rejimlerinden yarar göremeyen veya zamanla etkinliğini kaybeden ilaçları kullanan HIV’li hastalar için yeni sınıf ilaçlar ve varolan sınıflara ait yeni geliştirilen ilaçlar umut olmaktadır. Yakın gele- cekte var olan ilaçlara karşı rezistan olan HIV’li hasta- ların da uzun dönem yarar görebileceği ilaçların geliş- tirilebileceği düşünülmektedir. Ayrıca farklı mekaniz- malarla çalışan bu yeni ilaçların yan etkileri varolan ilaçlara oranla daha az olabileceği de belirtilmektedir.

En yeni ilaçlar için bile rezistans söz konusudur. Bu durumda en iyi tedavi stratejisi HIV’i farklı açılardan etkileyen ilaçların bir arada kullanılmasıdır (Badia et al., 2014; Garg and Torbett, 2014; Liu et al., 2004;

Sandstrom and Folks, 1996; Schito et al., 2006).

Tablo 1. Kullanımdaki HIV-1 ilaç grupları, bu gruplara giren ilaçlar ve FDA onay tarihleri (U.S. Department of Health and Human Services, 2017a)

HIV-1 İlaç Grubu İlaçlar FDA Onay Tarihi

Nükleosit HIV Revers Transkriptaz inhibitörleri (NRTI’ler)

Abakavir Didanosin Emtrisitabin (FTC) Lamivudin (3TC) Stavudin (d4T)

Tenofovir disoproksil fumarat (tenofovir DF, TDF)

Zidovudine (azidotimidine, AZT, ZDV)

11.12.1998 09.10.1991 02.07.2003 17.11.1995 24.06.1994 26.10.2001 19.03.1987

Non-Nükleosit HIV Revers Transkriptaz inhibitörleri (NNRTI’ler)

Efavirenz (EFV) Etravirin (ETR) Nevirapin (NVP) Rilpivirin (RPV)

17.09.1998 18.01.2008 21.06.1996 20.05.2011

HIV Proteaz İnhibitörleri

Atazanavir (ATV) Darunavir (DRV)

Fosamprenavir (FOS-APV, FPV) İndinavir (IDV)

Nelfinavir (NVF)

Ritonavir (RTV) (proteaz inhibitörü olmasına rağmen, HIV tedavi kılavuzlarında farmakokinetik etki arttırıcı olarak kullanımı önerilmektedir)

20.06.2003 23.06.2006 20.10.2003 13.03.1996 14.03.1997 01.03.1996

Füzyon inhibitörleri Enfuvirtid 13.03.2003

HIV İntegraz İnhibitörleri Dolutegravir (DTG) Elvitegravir (EVG) Raltegravir (RAL)

13.08.2013 24.09.2014 12.10.2007

Farmakokinetik Etki Arttırıcılar Cobicistat (COBI) 24.09.2014

HIV Giriş İnhibitörleri Maraviroc 06.08.2007

(7)

Şekil 3. HIV-1’e karşı kullanımdaki ilaç grupları Deneysel ilaç adları bazı harf ve rakamlardan olu-

şur. Buradaki harfler genelde ilacı geliştiren firmayı veya geliştirilen ilacı sembolize eder. Örneğin T-1429 Trimeris tarafından geliştirilmektedir. Bazı harf bir- leştirmeleri ise olayı daha karmaşık hale getirmek- tedir. Geliştirme aşamasının sonuna doğru ilaca bir jenerik adı ve bir de satış (marketing) adı verilir. Bazı ilaçların ise (eg. RT’lar) hem jenerik adları, hem de bazı kimyasal adları (eg FTC, FddA) vardır.

“Proteaz İnhibitörleri” 1996’da kullanıma girdiği zaman, HIV mortalitesi görünür bir şekilde azalmış- tır; ama bu ilaçların etkinliği son 2-3 yıla dek sürmüş ve sonrasında azalmıştır (Ghosh et al., 2016; Kurt Yil- maz et al., 2016). Şu anda bu epidemiyle yakın zaman- da başa çıkmanın mümkün olmadığı görülmektedir.

Ayrıca hastalıkla uzun süre yaşayan hastaların klinikte daha farklı sorunları da ortaya çıkmaktadır.

Uzun süreli tedavideki sorunlara karşı yapılma- sı gerekenler şu şekilde sıralanabilir (AIDS Society, 2000; Alencastro et al., 2017; Finkelstein et al., 2015;

Finzi et al., 1997; Hirsch et al., 2003; Kino, 2012; Peter et al., 2017; WHO, 2017):

1. İmmüm Sistemin yeniden yapılanmasını sağ- lamak: HIV ile baskılanmış immün sistemi “Yüksek Derecede Aktif Retroviral Tedavi (Highly Active An- tiretroviral Therapy, HAART)” ile kuvvetlendirerek, CD4 hücre sayısının artışını sağlamaya ve ikincil en- feksiyon riskini önlemeye çalışılmaktadır.

2. İlaç rezistansını belirlemek: HAART uygula- nan hastaların %30-60’ında tedavinin başarısız olması ve viral yükün artması söz konusu olabilir. ‘Genotipik Antiretroviral Direnç Testleri (GART)’ ile virüsün re- sistans tipi belirlenerek, hastanın viral yükünün daha güçlü bir şekilde azaltılması mümkün olmaktadır.

3. HAART’a karşı hastaların normalden fark- lı alışılmadık cevaplarını önceden belirleyebilmek önemlidir. CD4 sayısı ve viral yük pek çok hastada ters olarak ilintilidir. Bazı hastalarda ise alışılmadık cevap- lar alınır veya CD4 sayısı veya viral yük tedaviye cevap verir; veya her ikisi birden cevap vermez. Asıl çalış- malar beklenmedik etkiler üzerine yapılmaktadır ve virolojik cevaptan çok immünolojik cevap önemlidir.

4. İlaçların toksik etkilerini izlemek önemlidir.

Uzun dönem HAART kullanan hastalar da pek komp- likasyon ortaya çıkar. Bunlar arasında mitokondrial toksisite, HIV lipodistrofisi ve hiperlipidemi sayılabilir ki, bunları belirleyip çözümlerini bulmak önemlidir.

5. Tedaviye ne zaman başlanacağına karar ver- mek: 1996-1997 yıllarında tedaviye hem erken, hem de çok kuvvetli başlanılması gerektiği savunulmuştur;

ama günümüzde ise, tedaviye çok erken değil; ama çok kuvvetli başlanılması gerektiği savunulmaktadır.

HAART uygulanması sonucu, HIV-1 enfekte has- talardan hem virolojik, hem de immünolojik açısın- dan olumlu cevaplar alınmıştır; ama buna rağmen HIV-1’in ilaçlara rezistans geliştirmesi, ilaçların ağır toksik etkileri ve tedaviye suboptimal cevaplar ile günümüzde uygulanan ilaçların etkinlikleri belirli sı- nırlar içinde kalmaktadır. Şu anda varolan hiçbir ajan HIV-1 enfeksiyonunu önlemek veya tamamen eradike etmede etkili değildir. Bu nedenle yeni hedefler belir- leyip yeni ajanlar geliştirmek gerekir (AIDS Society, 2000; Bhatti et al., 2016; Esser et al., 2007; Finzi et al., 1997; Hirsch et al., 2003; WHO, 2017)

Hücrenin hayatında, plazma membranı, şekil ver- me- yapılaştırma ve besinlerin absorpsiyonu dışında da pek çok daha önemli olaydan görevlidir. Plazma membranı, hücre ile çevresi arasında sürekli bilgi akı-

(8)

şını sağlamakla görevli bir fosfolipid omurganın üze- rinde proteinlerle yüklü, oldukça gelişmiş bir yapıda- dır. Her ne kadar hücre çekirdeği, hücrenin komuta merkezi olarak düşünülse de, genetik içeriğin trans- lasyonu plazma membranı düzeyinde alınan ve veri- len sinyallerce kontrol edilir. Hücre yüzeyinde, diğer hücreler tarafından farkına varolmasını sağlayan pek çok molekül salınır ve bu bazen tüm organizmanın homeostazını etkiler. Hücre membranı aynı zamanda intrasellüler patojenlerin hedeflerine ilk temas ettik- leri ve immün sistemin yardıma çağrıldığı bölgedir.

Bununla bağlantılı olarak, virüslerin membran füzyo- nu, protein transportu, endositoz, sinyal iletişimi ve antijen sunumu gibi pek çok temel hayatı işlevlerinin ilerlemesi için, membranların biyolojisinin ve memb- rana assosiye proteinlerin tüm bu proseslerle ilişkili olduğu bulunmuştur. HIV üzerine son çalışmalar, insan patojenleri arasında en çok karekterize edilmiş olan bu virüsün hücre membranı ile bileşiminde pek çok farklı olayın gerçekleştiğini göstermiştir. HIV’in hücre membranı ile füzyonu viral enfektiviteyi etki- ler. Virüs hücre membranında kendi yararına olan bileşikleri kullanır ve kendi amaçları için bazılarını modifiye eder. HIV ve hücre membranı arasındaki etkileşim viral tropizmi anlamak, patojeniteyi değer- lendirmek ve de yeni antiviral yaklaşımlar geliştirmek açsından önemlidir. Yeni geliştirilen ajanların şu anki ajanlardan daha farklı hedefler belirlemesi ve özellikle virüsün hücre içine alınmadan enfeksiyonun önlen- mesi önemlidir (Lai et al., 2010; Li et al., 2017;

Giriş İnhibitörleri

Giriş inhibitörleri, HIV-1’e karşı geliştirilen yeni ajanlardan bir gruptur. HIV-1 zarf proteinlerini be- lirlemek, karekterizasyon ve viral giriş prosesinin de- terminasyonu spesifik inhibitör ajanların geliştirilme- sine olanak sağlamıştır. Bu tip ajanlardan en sıklıkla üzerinde çalışma yapılanlar “Koreseptör Bağlanma İnhibitörleri”dir. Bu inhbitörler ise, “CCR5 İnhibitör- leri” ve “CXCR4 İnhibitörleri” olarak iki grupta topla- nabilir. CCR5 inhibitörlerinden “Maraviroc” kullanı- ma girmiştir. Farklı “CCR5 İnhibitörleri” ve “CXCR4 İnhibitörleri” üzerindeki çalışmalar da devam etmek- tedir (Esté and Telenti, 2007; Kuhmann and Hartley, 2008; Maeda et al., 2012; Olson and Maddon, 2003).

Koreseptör Bağlanma İnhibitörleri CCR5 İnhibitörleri

CCR5, HIV-1’in makrofaj-trofik türü (R5 türü) için primer koreseptördür ve bu nedenle CCR5 geni HIV-1 patojenezi üzerine araştırmalarda ana konular- dan biri olmuştur. CCR5’in insanlarda kodlanmasında 5-prime regülatör bölgesindeki pek çok farklılık nede- niyle değişik ve büyüyen sayıda genetik farklılık bu- lunmuştur. HIV-1 hastaları üzerinde CCR5’in genetik etkilerinin çok fazla olması, bu genin AIDS patogene- zinin kontrolünde çok önemli olduğunu göstermek- tedir ve HIV-1 virüsü taşıyan hastalarda, HIV-1 zarfı ve CCR5 arası etkileşmenin terapötik stratejilerinin geliştirilmesinde hedef olarak kullanılabileceğini gös-

termektedir (Boesecke and Pett, 2012; Debnath et al., 2013; Henrich and Kuritzkes, 2013; Hütter et al., 2015;

Kim et al., 2016; Tian et al., 2014).

CCR5 geni, 3. kromozomun kısa kolunda, çeşitli kemokin reseptörlerini kodları genlerle beraber bulu- nur. CCR5’in HIV-1 için koreseptör olarak davrandığı bulunduktan sonra, beyaz ırkta genin tek kodlayıcı ekzonunda bir 32 lup delesyonu bulunmuştur ve bu mutant allel CCR5-Delta32 olarak adlandırılmıştır (Tian et al., 2014; Xu et al., 2014; Zare-Bidaki et al., 2015). CCR5’in yokluğunda HIV-1 enfeksiyonunun geliştiği nadiren rapor edilmektedir ve bu durumda X4 izolatlarının enfeksiyonu başlattığı düşünülmek- tedir. HIV-1 R5 izolatlarıyla enfekte olmuş, CCR5- Delta 32 için homozigot olan kişilerde, herhangi bir semptoma rastlanmaz ve kişilerin sağlıklı olduğu gözlenir. Diğer homolog kemokin reseptörleri, kemo- kin ligandlarında bir overlapping sete bağlanırlar ve CCR5-Delta32’den homozigot olan hastalarda CCR5 eksikliğini kompanse ederler. Heterozigot hastalarda ise, AIDS’in gelişimi daha yavaş (Ortalama 2-4 yıl) olur. Beyaz ırkta CCR5-Delta32+/+’nın sıklığı %20 kadardır ve dolayısıyla bu genotipin AIDS’in ilerle- mesi üzerinde belirli bir etkisi vardır. CCR5-Delta 32+/+ genotipi belirgin olarak hücre yüzeyinde düşük seviyede CCR5 ekspresyonu ile sonuçlanır ve in vitro olarak CCR5’in düşük ekspresyonu T hücrelerinin R5 izolatlarıyla düşük miktarda enfekte olması ile kore- lasyon gösterir. Bir gen-doz etkisinden farklı olarak, CCR5-Delta 32/CCR5 hetero-komplekslerinin oluşu- mu, CCR5’in endoplazmik retikulum (ER)’dan dışarı sızmamasına neden olur ve bu da yabanıl tip molekü- lün hücre yüzeyindeki azalmış ekspresyonu ile sonuç- lanır (Cohn and Weaver, 2006; de Silva and Stumpf, 2004; Galvani and Novembre, 2005; Hütter and Ga- nepola, 2011).

CCR5-Delta32/CCR5 genotipi AIDS’le ilişkili lenfomadan (örneğin Non-Hodgkin B hücre len- foması) korunma ile de ilişkilendirilir (Dean et al., 1999). Bu korumanın mekanizması tam bilinmese de, B-hücreleri de hücre yüzeylerinde CCR5 eksprese ederler ve CCR5’in 4 kemokin ligandından biri olan RANTES, B-hücreleri için mitojeniktir. RANTES’in CCR5 yolu ile lenfoma gelişiminde immün sistem malign hücreleri elimine etmeden önce bir rolü ol- duğu düşünülmektedir (Cohn and Weaver, 2006; de Silva and Stumpf, 2004; Galvani and Novembre, 2005;

Hütter and Ganepola, 2011). CCR5 dışında CCR2 ge- ninde de mutasyonların AIDS hastalığını yavaşlattığı bulunmuştur. CCR2 geninin eksprese ettiği proteinin özellikleri henüz tam olarak belirlenememiştir. CCR2 geninin ürünü olan protein trans-membranal bölge- de yerleşmiştir ve HIV-1 girişini etkilememektedir.

Bu genin ürünü olan protein çok az sayıda virüs ta- rafından kullanılmaktadır. CCR2 geni, CCR5 ile sıkı bağlantıdadır ve CCR2 mutasyonu düşük seviyelerde CCR5 ekspresyonu ile bağlantılıdır. CCR2’nin HIV-1 için bir minör koreseptör olduğu ve CCR2-641 genin- deki mutasyondan dolayı CCR5 veya CXCR4 ekspres-

(9)

yonlarının azaldığı düşünülmektedir (Covino et al., 2016; Henrich and Kuritzkes, 2013; Vega et al., 2017).

CCR5-Delta32 mutasyonunun 700-200 yıl önce ortaya çıktığı düşünülmektedir. Kuzey Avrupa popü- lasyonunda sıklığı %13’tür. Afrikalılarda ve pek çok Asya popülasyonunda bu mutasyon yoktur. Afrika kökenli Amerikalılarda ırkların karışması nedeniy- le bu mutasyon görülebilir (f=0.02). Bu mutasyonun sıklığında artışın kısa sürede olması, bir pozitif se- leksiyon olduğunu gösterir. CCR5 ekspresyonunun regülasyonu komplekstir ve ekspresyonu kontrol edici mekanizmalar, AIDS’in önlenmesinde belirgin bir te- rapotik değere sahiptir. CCR5’in hücre yüzeyi, genin normal ailelerin homozigot olarak taşıyan kişilerde (CCR5- + /+) bile yüksek oranda farklılık gösterir.

HIV-1 enfeksiyonundaki değişikliklerin protein eks- presyonundaki heterojenite ile in vivo olarak korele olup olmadığı kesin olmasa da, genotip olarak perife- ral kan mononükleer hücrelerinde CCR5- /(Delta) 32 taşıyan kişilerin CCR5-/- taşıyan kişilere oranla HIV- 1 R5 izolatlarıyla daha zor enfekte oldukları gözlen- miştir. CCR5- +/+Delta 32 genotipi taşıyan kişilerin düşük CCR5 seviyeleriyle korele olarak daha düşük viral yük taşıdıkları ve bunlarda AIDS’in yavaş geli- şiminin gözlendiği belirtilmiştir (Cohn and Weaver, 2006; Hladik et al., 2005; Kostrikis et al., 1999; Mar- mor et al., 2001; Trecarichi et al., 2006).

Kullanımdaki İlaç (Maraviroc, UK-427,857) ve Toksisitesi

Maraviroc, in vitro olarak potent anti-HIV ak- tivitesi olan CCR5 reseptör antagonistidir. Sağlıklı gönüllülerde yapılan çalışmalar sonucunda, bu bileşi- ğin farmakokinetik, güvenirlik ve tolere edilebilirliği belirlenmeye çalışılmıştır. Sağlıklı erkek gönüllülerde yapılan çalışmalarda, gönüllülere tek veya çoklu oral doz UK-427,857, kontrol grubuna ise plesebo veril- miştir. Tek doz 1200 mg ve çoklu doz 300 mg BID veya 600 mg AD olarak 12 gün uygulanmıştır. Dozlama pe- riyotları esnasında ve dozlamadan 72 saat sonraya dek kan örnekleri toplanmıştır. Sonuçta, Maraviroc’un ve- rildikten 0,5-4 saat sonra maksimum konsantrasyon- lara ulaştığı ve absorpsiyonunun devam ettiği gözlen- miştir (Lagane et al., 2013; Woollard and Kanmogne, 2015; .S. Department of Health and Human Services, 2017b).

100 mg ve üzeri dozlar için farmakokinetiği doğ- rusaldır. Çoklu dozlamada terminal yarı ömür yakla- şık 17 gündür ve dozdan belirgin şekilde etkilenmez.

In vitro çalışmalarda 100 mg BID/gün dozda iyi bir antiviral etkinlik elde edilmiştir. UK 427,857’nin yi- yeceklerle alındığında absorpsiyon hızı ve miktarı be- lirgin bir şekilde azalmaktadır. UK-427,857 tek veya çoklu oral dozlarda (sırasıyla 900 ve 600 mg BID/gün) iyi tolere edilir. En çok rapor edilen yan etkileri hipo- tansiyon (en yüksek dozda), asteni, hafif baş dönmesi, anormal vizyon ve baş ağrısıdır. ECG’de herhangi bir

anomaliye rastlanılmamıştır; QT intervalini uzatma- mıştır. Faz I/II insan çalışmaları aşamasında umut vaat eden bir ilaç olmuştur ve en son Faz III çalışmala- rı da tamamlanarak Ağustos 2007’de FDA’den ön onay almış, Kasım 2016’da piyasaya çıkmıştır (Lagane et al., 2013; Woollard and Kanmogne, 2015; U.S. Depart- ment of Health and Human Services, 2017b).

En sık rastlanan yan etkileri soluma güçlük, öksü- rük, paranazal sinüs bozuklukları, nazal konjesyon, üst solunum yolu enfeksiyonları (bronşit, sinüzit, fol- likülit, grip, otitis media), pireksi, cilt ve subkütanoz doku bozuklukları (ciltte kızarıklık, apokrin ve ek- rin bez bozuklukları, prürit, lipodistrofi, eritem)dır.

Daha önce AIDS tedavisi görmemiş hastalarda ise, en sıklıkla üst solunum yolu enfeksiyonları, bronşit, gazi şişkinlik, gastrointestinal atoni, hipomotilite ve distansiyon görülmektedir. Ayrıca kusma, abdominal ağrı, diyare, konstipasyon, bulantı ve baş dönmesi de oluşturabilir. Konjonktivit, gözde enfeksiyon gelişi- mi, ağrı, rahatsızlık hissi, iştah değişiklikleri, eklem ve kas ağrıları, deride benign neoplazmalar, santral sinir sistemi belirtileri (baş dönmesi, parestezi, sem- sör sorunları, bilinç değişiklikleri, periferal nöropati), psikiyatrik sorunlar (uyku bozuklukları, depresyon, anksiyete), renal ve üriner sorunlar ve vasküler hiper- tensif bozuklukluklardır. CYP3A inhibitörleri, pro- teaz inhibitörleri (tipranavir/ritonavir hariç) ve dela- virdininin ilacın kan konsantrayonlarını yükselttiği bildirilmiştir. Efavirenz dahil CYP3A indükleyicileri ile birlikte uygulanması ise Maraviroc’un kan konsat- rasyonlarını azaltır. St. John’s Wort ile birlikte kulla- nımı ise önerilmez. İlacın laktasyonda da kullanımı da önerilmemektedir. İlacın diğer HIV ilaçlarıyla bir arada kullanım dozları Tablo 2’de gösterilmiştir (La- gane et al., 2013; Woollard and Kanmogne, 2015; U.S.

Department of Health and Human Services, 2017b).

Maraviroc ciddi böbrek yetmezliği olan hastalarda kullanımı önerilmez. Ayrıca potent CYP3A inhibitör- leri ve indükleyecileriyle bir arada kullanılmamalıdır.

İlacın kullanımı sonrası, alerjik belirtilerle birlikte or- taya çıkan hepatotoksisite hayatı tehdit edebilir. Derde ciddi kızarıklık, hepatit ve karaciğer transaminazla- rında yükselme olursa ilaç kullanımı bırakılmalıdır.

Diğer taraftan, Maraviroc’un hipersensitiviteye de neden olabileceği bildirilmiştir. Diğer HIV-1 ilaçla- rıyla görüldüğü gibi “immün rekonstitüsyon sendro- mu” gelişebilir. Bu nedenle, hasta bazı enfeksiyonlara (Mycobacterium avium, sitomegalovirüs, Pneumocy- stisjirovecii pneumonia, tuberküloz, Herpes simplex and Herpeszoster’in tekrarlaması) karşı açık hale ge- lebilir. İmmün rekonstitüsyon sonrası bazı otoimmün hastalıklar (Graves’ hastalığı, polimiyosit ve Guillain- Barré sendromu gibi) ortaya çıkabilir. Maraviroc’un kanser riskinde artışa neden olmadığı bildirilmiştir (U.S. Department of Health and Human Services, 2017b).

(10)

Tablo 2. Maraviroc’un diğer diğer HIV ilaçlarıyla bir arada kullanım dozları

Birlikte kullanılacak ilaç Maraviroc’un Dozu

Potent CYP3A inhibitorleri

•Proteaz inhibitörleri (tipranavir/ritonavir hariç)

•Delavirdin

•Elvitegravir/ritonavir

•Ketokonazol, itrakonazol, klaritromisin

•Diğer potent CYP3A inhibitorleri (örneğin nefazodon, telitromisin)

•Boceprevir

150 mg günde 2 kez

Etkileşmeyen diğer ilaçlar (tipranavir/ritonavir, nevirapin, raltegravir, NRTI’ler, enfuvirtid) 300 mg günde 2 kez Potent CYP3A indükleycileri

•Efavirenz

•Rifampin

•Etravirin

•Karbamazepin, fenobarbital, fenitoin

600 mg günde 2 kez

Yeni Geliştirilen CCR5 İnhibitörleri

HIV-1’in CCR5 aracılıklı girişinin inhibitörleri ile yapılan preklinik çalışmalar in vitro olarak R5 HIV-1 enfeksiyonuna karşı etkinlik göstermiştir. Bu bileşik- ler küçük reseptör antagonistleri: SCH-C, Vicriviroc (SCH-D, SCH 417690), TAK-779 ve CCR5’e ve mono- nükleer kemokinlere karşı monoklonal antikorlar gibi bileşiklerden oluşur.

SCH-C (SCH 351125)

SCH-C, yapısındadır ve çok geniş kapsamda HIV-1 izolatlarına karşı reseptör antagonisti olarak davranan, CCR5 inhibitörü küçük bir moleküldür.

b-kemokin MIP-1b ile indüklenen kemotoksisi inhibe eder. SCH-C, R5 HIV-1 izolatlarının replikasyonunu, insan timusu ve karaciğer transplante edilen SCID- farelerde de (SCID-hu Thy/Liv) inhibe etmektedir.

SCH-C, oral olarak verildiğinde serum yarı ömrü 5-6 saattir. Klinik denemeleri 25mg, 50mg, 100mg’lik doz- lar halinde BID uygulama şeklinde yapılmıştır. Üretici firma tarafından yapılan küçük bir çalışmada 24 HIV- pozitif hastaya, SCH-C 25 mg veya 50 mg dozda BID uygulama ile verilmiştir ve hastalar diğer anti-HIV ilaçlarını almadan 10 gün boyunca sadece Vicriviroc almışlardır. 10 günlük tedaviden sonra 25mg BID SCH-C alan hastalarda HIV viral yükü 0.7log10 (%68), 50 mg BID SCH-C alan hastalarda ise HIV viral yükü 1.1 log10 (%90) azalmıştır. SCH-C’nin etkisi ilaç bıra- kıldıktan sonra da devam etmiştir. Klinikte, Vicriviroc kullanan hastalarda bazı sorunlara rastlanılmaktadır.

Aritmilerle başlayan QT intervali uzaması rapor edil- miştir. Kadın ve erkekler arası QT zamanları farklı olduğu için, bu çalışmayı daha da zorlaştırmaktadır.

Ayrıca tat almada bozukluk ve baş ağrısı şikayetleri de gözlenmiştir. SCH-C üzerinde yapılan çalışmalar bu nedenlerle şimdilik durdurulmuştur (Esté, 2002;

Tremblay et al., 2002; Strizki et al., 2001).

Vicriviroc (SCH-D, SCH 417690)

Vicriviroc (4,6-dimetilpirimidin-5-il)-[4-[(3S)- 4-[(1R)-2-metoksi-1-[4-(triflorometil)fenil]etil]

-3-metil-piperazin-1-il]-4-metil-1-piperidil]meta-

non yapısındadır. SCH-C ile benzer etkinliğe sahip bir CCR5 antagonistidir ve SCH-C’den sonra gelitil- rilmiştir. Vicriviroc’un primer HIV izolatları üzerine SCH-C’den 2-40 kat daha fazla etkin olduğu belir- tilmektedir. Daha uzun serum yarı ömrü ve daha iyi SSS penetrasyonuna sahiptir. Vicriviroc hücre temelli replikasyon testlerinde genotipik olarak farklılık gös- teren R5-tropil HIV-1 izolatları üzerine olduça genil spektrumlu bir antiviral aktivite göstermiştir ve etkin doz 50 (EC50 değeri 0.04-2.3 nM arasında değişmiştir.

Vicriviroc’a ait çalışmalar Faz III aşamasında durdu- rulmuştur. Bunu nedeni ilacın kombine tedavi rejim- lerinde diğer ilaçlara göre üstün bir etkinlik göstere- memesinden kaynaklanmaktadır. Ancak, SCH-C içe- ren mikrobisitlerin HIV-1 tedavisinde kullanımı için çalışmalar devam etmektedir ve Faz I aşamasındadır (Asin-Milan et al., 2013; Baba, 2006; Hesk et al., 2016;

Lenz et al., 2010; McNicholas et al., 2012; Poz Stories, 2010; Safarian et al., 2006; Vicriviroc, 2010;Wilkin et al., 2010).

TAK 779

TAK 779, bir ilaç firması ve Kagoshima Üniversi- tesi tarafından geliştirilen, kuaterner amonyum yapısı içeren, küçük molekül yapısına sahip bir kurşun bile- şiğidir. CCR5 reseptörünü inhibe ederek etki gösterir.

TAK 779, birkaç TM heliksi tarafından oluşturulan bir kavitede CCR5’le etkileşir ve bu olay gp120’nin CCR5’in ekstrasellüler bileşenleriyle etkileşmesini engeller. CCR5 ve CCR2’ye karşı yüksek afinitesi var- dır; ancak CXCR4 reseptörüyle etkileşmez. İnhibitör konsantrasyon 50 (IC50) değeri2-4 nM arasındadır ve R5 virüs izolatlarının bağlanmasını inhibe eder; ancak X4 izolatlarına karşın etkili değildir. İlacın Faz I çalış- maları 1999’da başlamıştır (Esté, 2001). Diğer taraftan, C-H arilasyonu ile sentezlenen tiofen temelli TAK 779 analoglarının da iyi antiviral etkinliklerinin olduğu belirtilmektedir (Junker et al., 2013).

PRO-140

CCR5’in kompleks “epitop spanning multipl eks- trasellüler domain”lerine bağlanan, bir mürin monok-

(11)

lonal antikordur. HIV’in CCR5 ile etkileşimini bloke eder; ama CCR5’in kemokin reseptör aktivitesini etki- lemez. PRO 140, yabanıl tip HIV-1 R5 virüsü ile hem lenfositlerin, hem de makrofajların enfekte olmasını inhibe eder. Yapılan bir çalışmada, PRO-140’in etkin bir şekilde tüm test edilen R5 virüsleri tarafından, bazı R5X4 virüsleri tarafından periferal mononükleer hüc- relerin enfekte edilmesini inhibe ettiği gösterilmiştir.

Bu çalışmada, PRO-140’in hem periferal kan mono- nükleer hücreler (PMBC)’de, hem de makrofajlarda etkin olduğu bulunmuştur. PRO-140’in T-trofik (X4) HIV-1 izolatlarına karşın etkin olduğuna dair veri yoktur. PRO-140’in uzun süreli uygulamalarından sonra bile, HIV’in rezistans geliştirmediği gözlenme- miştir ve bu da PRO-140’ın HIV enfeksiyonunu uzun süre tedavi edebileceğini göstermiştir. İleri preklinik deneylerin yapılması beklenilmektedir (Trkola et al.;

2001; Jacobson et al., 2008, 2010a, 2010b).

CXCR4 İnhibitörleri

CXCR4, ligandı SDF-1 (Stromal Cell Derived Fac-

tor 1) olan bir kemokin reseptörüdür. Sellüler ekspres- yonu T hücreleri, B hücreleri, makrofajlar, nötrofiller ve bazı doku hücrelerinde gerçekleştirilir. HIV-1 için, koreseptör görevi görür. CXCR4 reseptörü olmayan knock-out farelerde lenfopoiesis ve myelopolesis ano- malileri; kalbin ve serebellumun gelişiminde fötal de- fektler gözlenmiştir. Erişkinlerde ise, CXCR4 inhibis- yonunun etkileri şu anda tam bilinmemektedir. SDF- 1 polimorfizmi olan homozigot bireylerde koruyucu etki net bir şekilde görülebilmektedir. Plyphemusin T22 ve AMD-3100 dahil, birkaç CXCR4 antagonisti bulunmuştur (Pawig et al., 2015; Panos et al., 2015;

Song et al., 2015; Våbenø et al., 2015). Ayrıca, HIV- 1’in transkripsiyonu için gerekli bir protein olan HIV- 1 Tat proteini, gp120-CXCR4 bağlanması işleminde de görev aldığı ve spesifik CXCR4 antagonisti gibi davrandığı için, ALX40-4C ve CGP 6422 gibi birkaç Tat proteini analoğu geliştirilmiştir (De Clercq, 2002;

Marone et al., 2001; Stantchev and Broder, 2001).

CXCR4 antagonistlerin etki mekanizması Şekil 4’de şematize edilmiştir.

Şekil 4. CXCR4 antagonistlerin etki mekanizması

a. CXCR4 antagonistleri X4 HIV-1’in CXCR4 bağlanma bölgelerini bloke ederler ve böylede HIV-1’in T hücrelerine girişini önlerler.

b. Stromal fibroblastlar CXCL12 salıverirler ve stroma ile temas halindei tümöre saldırırlar. Tüümör hüc- relerinin stromal hücrelere adhezyonu CXCR4’üü aktive eder ve buna tümör hücrelerinin CXCL12 üzerinde parakrin aktivasyonu denir.

c. Tümör hücreleri (hematopoetik veya non-hematopoetik) CXCR4-CXCL12 aksnın migrasyonunu ve kemik iliği gibi bölgelere migrasyonundan yararlanırlar.

AMD-3100

AMD-3100 bir non-peptidik, düşük molekül ağır- lıklı bisiklik bir bileşiktir. AMD3100 CXCR4’ün eks- traselüler lupları (ECL) ve gp120 arası elektrostatik et- kileşimleri önler ev T-trofik (X4) HIV-1 izolatlarının replikasyonunu, CXCR4’den sinyal transdüksiyonunu tamamen bloke ederek inhibe eder. Ayrıca HIV-1 izo-

latları, AMD-3100 varlığında CCR5 kareseptörleriy- le etkileşmeye çalışırlar ki, bu da bu bileşiğin, HIV-1 enfeksiyonunun daha yavaş progresyonunu sağlayan daha az patojenik R5 strainlerinin daha patojenik X4 strainlerine dönüşmesini engeller. Böylece HIV enfeksiyonu daha yavaş gelişir. AMD-3100, aynı za- manda sinsityum formasyonunu in vitro olarak inhibe

(12)

eder (Blanco et al., 2001; De Clercq, 2005, 2009; Starr- Spires and Collman, 2002; Vicenzi et al., 2013).

AMD-3100, 0,1-1000 ng/ml konsantrasyonlarda, in vitro olarak, HIV-1 replikasyonunu önler. SCID-hu Thy/Liv farelerde, AMD3100 tek başına veya diğer an- tiretroviral ajanlarla kombinasyon halinde HIV-1 viral yükünü azaltır (Datema et al., 1996). AMD-3100 ile yapılan bir Faz I klinik denemede, 20 sağlıklı gönüllü- ye tek subkütan enjeksiyonla 40 ve 80 mg/kg dozlarda veya oral olarak 80 ve 160 mg/kg dozlarda AMD-3100 verilmiş ve sonuçta belirgin bir toksisite gözlenme- miştir vetüm dozlar iyi tolere edilmiştir. IV doz 12 saat süreyle inhibitör konsantrasyon 90 (IC90)’nın üzerinde serum konsantrayonları sağlamıştır; ancak oral dozla- ma sonrası kanda ilaç detekte edilmemiştir. Tüm gö- nüllülerde geri dönüşlü ve doz bağımlı bir beyaz hücre sayısı artışı gözlenmiştir (Hendrix et al., 2000).

AMD-3100 üzerinde yapılan bir başka açık etiket- li, doz belirleme Faz I çalışmada, HIV-pozitif hasta- larda AMD-3100 10 gün boyunca sürekli infüzyonla verilmiştir. Koreseptör tropismi ve giriş inhibitörleri- ne karşı hassasiyeti ölçen yeni bir yöntem olan “Pre- noSence HIV Giriş Yöntemi” kullanılarak hastaların plazma örneklerinde retorspektif boylamsal bir analiz yapılmıştır. Sonuçta 160 µg/kg/saat dozda AMD3100 alan, saf X4 virüsü taşıyan hastalarda 11. günde plaz- ma HIV RNA’larında 0,8-0,9 laglı azalma gözlenmiş ve antiviral etkiyle uyumlu virolojik ve fenotipik yük azalmasına rastlanılmıştır. Ayrıca dual veya karışık virüslerle enfekte olmuş hastalarda, 11. günde 5 µg/

kg/saat gibi düşük bir dozda bile X4 virüsleri detekte edilememiştir (Hendrix et al., 2004).

Tüm bu olumlu özelliklere rağmen, CXCR4 blokajı belirgin yan etkilerin ortaya çıkma olasılığını berabe- rinde getirir. Yapılan son klinik çalışmalarda AMD- 3100 kullanan hastalarca istenmeyen kardiyak etkiler (prematür ventrikül kontraendikasyonları, artriyel taşikardi) ve gastrointestinal yan etkiler gözlenmiştir.

AMD-3100’ün şu an IV infüzyonunun kullanıldığı Faz II çalışmaları yapılmaktadır (De Clercq, 2009; Liang et al., 2012). Üretici firma, AMD-3100 dışında, N-piridinil metilen siklam AMD-3465 ve bisiklam AMD-2763 üzerinde de çalışmalarını yürütmektedir. Ayrıca, farklı bisiklam türevlerinin HIV-1 etkinlikleri henüz in vitro aşamadadır (Hatse et al., 2005; Schols, 2006).

ALX40-4

ALX40-4 bir D-arginin peptit yapısndadır ve CXCR4’ün daha az potent bir inhibitörüdür. Faz I kli- nik denemelerinde AMD3100’den daha iyi tolere edil- miştir. Bu da bazı durumlarda, erişkinlerde CXCR4 inhibisyonunun tolere edilebileceğini göstermiştir.

Ancak yüksek konsantrasyonlarda ALX40-4 uygula- masının CCR5 reseptörlerinin ekspresyonunu arttı- rarak, R5 HIV-1 infeksiyonunu şiddetlendirebileceği de belirtilmiştir. Benzer moleküller üzerinde de çalış- malar devam etmektedir (Doranz et al., 1997, 2001;

Gotoh et al., 2001).

GSK812397

Bir non-kompetitif CXCR4 reseptör antagonis- tidir. Konsantrasyon bağımlı olarak SDF-1 aracılıklı kemotaksis ve intraselüler kalsiyum salımını azaltır.

X4 ve X4R5 klinik izolatlarına karşı iyi bir antiretro- viral etkinliği vardır. Potensi ve efikasitesi izolatın ti- pine bağlıdır; 24-30 arası HIV-1 izolatına karşın etkin olduğu belirtilmiştir. Belirgin bir in vitro sitotoksiste göstermemiştir veyüksel derecde CXCR4 selektivitesi gösterir. Farmakokinetiğinin ve biyoyararlanımının birçok türde uygun olduğu da belirtilmiştir. Henüz pre-klinik aşamadadır (Jenkinson et al., 2010; Plane- sas et al., 2015).

SONUÇ

İnsan immünoyetmezlik virüsü-1 (HIV-1) son otuz yıldır başta Afrika ve Amerika’da olmak üzere, bir epidemi halinde yayılmaktadır. Özellikle geliş- mekte olan ülkeler için büyük bir tehlike oluşturmak- tadır. Gelişmekte olan ülkelerde virüsün neden oldu- ğu AİDS’in bulaş yollarına ve hastalığın oluşturduğu risklere dair bilgi yetersizliği ve AİDS’nun teşhis ve tedavisindeki eksiklikler hastalığın hızla yayılmasına ve morbidite ve mortalite artışına neden olmaktadır.

Diğer taraftan, HIV’in kendini modifiye edebilme özelliği de hastalığın tedavisinin sağlanamamasına ve klinikte ciddi sorunlara yol açmaktadır. Bu nedenle, özellikle yeni ilaçların kullanıma girmesi hastalığın daha iyi tedavi edilebilmesi, viral yükün azaltılması ve hastaların daha kaliteli bir yaşam sürmesi açısından önemlidir. HIV-1’in konakçı hücre içine girmesi için plazma membranındaki CD4 reseptörleri ve koresep- törlere (CCR5 ve CXCR4) bağlanması gerekmektedir.

Virüs, sadece CD4 reseptörlerine bağlanarak hücre içine giremez. Bu olayı dikkate alarak ve uzun çalışm- lar sonucunda yeni geliştirilen bir ilaç grubu olan “Gi- riş İnhibitörleri”ne ait ilaç aday moleküllerinden bazı- ları bu reseptörlerin antagonistleri olarak davranır ve bu reseptörlere bağlanarak virüsün konakçı hücrenin içine girmesini engeller. Ancak, bu aday moleküllerin ciddi toksik etkileri olduğu görülmüştür. Bu neden- le, yapıların modifikasyonu ve klinik araştırmaların tekrar tekrar yapılması gerekecektir. Bu durum, yeni

“Giriş İnhibitörleri”nin piyasaya çıkma sürelerinin uzamasına neden olmaktadır. Günümüzde bu ilaç- lardan sadece “Maraviroc” kullanımdadır ve oldukça etkin bir ilaçtır.

Bu konuda çalışan bilim adamlarının yeni “Giriş İnhibitörleri”nin sentezi üzerine daha çok yoğunlaş- ması ve toksisitesi düşük, etkinliği yüksek yeni CCR5 ve CXCR4 inhibitörlerinin sentezlenmesi gerekmek- tedir. Özellikle ilaç firmalarının bu konu için kaynak yaratması ve HIV ilaç aday molekülleri üzerindeki araştırmaların bu konuya yoğunlaşması, hastalığın ilerlemesinin durdurulması, hastaların yaşam kali- telerinin yükseltilmesi ve hastalara önemli bir umut vaat etmesi açısından önemlidir. Diğer taraftan, özel- likle doğal bileşiklerin de CCR5 ve CXCR4 inhibitör

(13)

özelliklerinin araştırılması ve bu bileşiklerin ve/veya analoglarının klinikte en azından AİDS tedavisine yardımcı moleküller olarak kullanılabilmesi için ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.

KAYNAKLAR

Ahmed Z, Kawamura T, Shimada S, Piguet V. The role of human dendritic cells in HIV-1 infection. J In- vest Dermatol. 2015;135(5):1225-33.

AIDS Society. US Panel. 2000. Antiretroviral Drug Resistance testing in Adult HIV-1 infection. Ava- ilable from: http://live.iasusa.org/sites/default/fi- les/resistance2000.pdf

Alencastro PR, Barcellos NT, Wolff FH, Ikeda ML, Schuelter-Trevisol F, Brandão AB, Fuchs SC. Peop- le living with HIV on ART have accurate percepti- on of lipodystrophy signs: a cross-sectional study.

BMC Res Notes. 2017;10(1):40.

Araújo LA, Almeida SE. HIV-1 diversity in the enve- lope glycoproteins: implications for viral entry in- hibition. Viruses. 2013;5(2):595-604.

Asin-Milan O, Chamberland A, Wei Y, Haidara A, Sylla M, Tremblay CL. Mutations in variable do- mains of the HIV-1 envelope gene can have a sig- nificant impact on maraviroc and vicriviroc resis- tance. AIDS Res Ther. 2013;10(1):15.

Baba M. Recent advances of CCR5 antagonists. Curr Opin HIV AIDS. 2006 Sep;1(5):367-72.

Badia R, Pauls E, Riveira-Munoz E, Clotet B, Esté JA, Ballana E. Zinc finger endonuclease targeting PSIP1 inhibits HIV-1 integration. Antimicrob Agents Chemother. 2014;58(8):4318-27.

Bhatti AB, Usman M, Kandi V. Current Scenario of HIV/AIDS, Treatment Options, and Major Chal- lenges with Compliance to Antiretroviral Therapy.

Cureus. 2016;8(3):e515.

Blanco J, Barretina J, Henson G, Bridger G, De Clercq E, Clotet B, Esté JA. The CXCR4 antago- nist AMD3100 efficiently inhibits cell-surface- expressed human immunodeficiency virus type 1 envelope-induced apoptosis. Antimicrob Agents Chemother. 2000;44(1):51-6.

Boesecke C, Pett SL. Clinical studies with chemoki- ne receptor-5 (CCR5)-inhibitors. Curr Opin HIV AIDS. 2012;7(5):456-62.

Borish LC, Steinke JW. 2. Cytokines and chemokines. J Allergy Clin Immunol. 2003;111(2 Suppl):S460-75.

Boritz EA, Douek DC. Perspectives on Human Immu- nodeficiency Virus (HIV) Cure: HIV Persistence in Tissue. J Infect Dis. 2017;215(suppl_3):S128-S133.

Cameron MJ, Kelvin DJ. Cytokines, Chemokines and Their Receptors. Austin (TX): Landes Bioscience;

2013.

Checkley MA, Luttge BG, Freed EO. HIV-1 envelope glycoprotein biosynthesis, trafficking, and incor- poration. J Mol Biol. 2011;410(4):582-608.

Chen B, Chou JJ. Structure of the transmembrane domain of HIV-1 envelope glycoprotein. FEBS J.

2017;284(8):1171-1177.

Chen J, Ren R, Tan S, Zhang W, Zhang X, Yu F, Xun T, Jiang S, Liu S, Li L. Correction: A Peptide Derived from the HIV-1 gp120 Coreceptor-Binding Regi- on Promotes Formation of PAP248-286 Amyloid Fibrils to Enhance HIV-1 Infection. PLoS One.

2016;11(1):e0147679.

Chen J, Ren R, Tan S, Zhang W, Zhang X, Yu F, Xun T, Jiang S, Liu S, Li L. A Peptide Derived from the HIV-1 gp120 Coreceptor-Binding Region Promotes Formation of PAP248-286 Amyloid Fibrils to Enhance HIV-1 Infection. PLoS One.

2015;10(12):e0144522.

Ciaranello AL, Walensky RP, Sax PE, Chang Y, Fre- edberg KA, Weissman JS. Access to medications and medical care after participation in HIV clini- cal trials: a systematic review of trial protocols and informed consent documents. HIV Clin Trials.

2009;10(1):13-24.

Clutter DS, Jordan MR, Bertagnolio S, Shafer RW.

HIV-1 drug resistance and resistance testing. In- fect Genet Evol. 2016;46:292-307.

Coelho AV, de Moura RR, Kamada AJ, da Silva RC, Guimarães RL, Brandão LA, de Alencar LC, Cro- vella S. Dendritic Cell-Based Immunotherapies to Fight HIV: How Far from a Success Story? A Systematic Review and Meta-Analysis. Int J Mol Sci. 2016;17(12). pii: E1985.

Cohn SK Jr, Weaver LT. The Black Death and AIDS:

CCR5-Delta32 in genetics and history. QJM.

2006;99(8):497-503.

Cory TJ, Midde NM, Rao P, Kumar S. Investigatio- nal reverse transcriptase inhibitors for the tre- atment of HIV. Expert Opin Investig Drugs.

2015;24(9):1219-28.

Covino DA, Sabbatucci M, Fantuzzi L. The CCL2/

CCR2 Axis in the Pathogenesis of HIV-1 Infecti- on: A New Cellular Target for Therapy? Curr Drug Targets. 2016;17(1):76-110.

Datema R, Rabin L, Hincenbergs M, Moreno MB, War- ren S, Linquist V, Rosenwirth B, Seifert J, McCune JM. Antiviral efficacy in vivo of the anti-human immunodeficiency virus bicyclam SDZ SID 791 (JM 3100), an inhibitor of infectious cell entry.

Antimicrob Agents Chemother. 1996;40(3):750-4.

De Clercq E. New developments in anti-HIV che- motherapy. Biochim Biophys Acta. 2002;1587(2- 3):258-75.

De Clercq E. Potential clinical applications of the CXCR4 antagonist bicyclam AMD3100. Mini Rev Med Chem. 2005;5(9):805-24.

De Clercq E. The AMD3100 story: the path to the discovery of a stem cell mobilizer (Mozobil). Bioc- hem Pharmacol. 2009;77(11):1655-64.

(14)

de Silva E, Stumpf MP. HIV and the CCR5- Delta32 resistance allele. FEMS Microbiol Lett.

2004;241(1):1-12.

Dean M, Jacobson LP, McFarlane G, Margolick JB, Jenkins FJ, Howard OM, Dong HF, Goedert JJ, Buchbinder S, Gomperts E, Vlahov D, Oppen- heim JJ, O’Brien SJ, Carrington M. Reduced risk of AIDS lymphoma in individuals heterozygo- us for the CCR5-delta32 mutation. Cancer Res.

1999;59(15):3561-4.

Debnath AK. Rational design of HIV-1 entry inhibi- tors. Methods Mol Biol. 2013;993:185-204.

Diller DJ, Swanson J, Bayden AS, Jarosinski M, Audie J. Rational, computer-enabled peptide drug de- sign: principles, methods, applications and future directions. Future Med Chem. 2015;7(16):2173- 93.

Doranz BJ, Filion LG, Diaz-Mitoma F, Sitar DS, Sa- hai J, Baribaud F, Orsini MJ, Benovic JL, Cameron W, Doms RW. Safe use of the CXCR4 inhibitor ALX40-4C in humans. AIDS Res Hum Retroviru- ses. 2001;17(6):475-86.

Doranz BJ, Grovit-Ferbas K, Sharron MP, Mao SH, Goetz MB, Daar ES, Doms RW, O’Brien WA. A small-molecule inhibitor directed against the che- mokine receptor CXCR4 prevents its use as an HIV-1 coreceptor. J Exp Med. 1997;186(8):1395- 400.

Esser S, Helbig D, Hillen U, Dissemond J, Grabbe S.

Side effects of HIV therapy. J Dtsch Dermatol Ges.

2007;5(9):745-54.

Esté JA, Telenti A. HIV entry inhibitors. Lancet.

2007;370(9581):81-8.

Esté JA. Sch-351125 and Sch-350634. Schering-Plo- ugh. Curr Opin Investig Drugs. 2002;3(3):379-83.

Esté JA. TAK-779 (Takeda). Curr Opin Investig Drugs.

2001;2(3):354-6.

FDA (Food and Drug Administration). New Drug Application (NDA). Avaialble from: https://www.

fda.gov/drugs/developmentapprovalprocess/

howdrugsaredevelopedandapproved/approva- lapplications/newdrugapplicationnda/default.

htm. Page Last Updated: 03/29/2016

Finkelstein JL, Gala P, Rochford R, Glesby MJ, Mehta S. HIV/AIDS and lipodystrophy: implications for clinical management in resource-limited settings.

J Int AIDS Soc. 2015;18:19033.

Finzi D, Hermankova M, Pierson T, Carruth LM, Buck C, Chaisson RE, Quinn TC, Chadwick K, Margo- lick J, Brookmeyer R, Gallant J, Markowitz M, Ho DD, Richman DD, Siliciano RF. Identification of a reservoir for HIV-1 in patients on highly active an- tiretroviral therapy. Science. 1997;278(5341):1295- 300.

Freed EO. HIV-1 replication. Somat Cell Mol Genet.

2001;26(1-6):13-33.

Galvani AP, Novembre J. The evolutionary history of the CCR5-Delta32 HIV-resistance mutation. Mic- robes Infect. 2005;7(2):302-9.

Ganser-Pornillos BK, Yeager M, Sundquist WI. The structural biology of HIV assembly. Curr Opin Struct Biol. 2008;18(2):203-17.

Garg D, Torbett BE. Advances in targeting nucleocap- sid-nucleic acid interactions in HIV-1 therapy. Vi- rus Res. 2014;193:135-43.

Georgiev IS, Gordon Joyce M, Zhou T, Kwong PD.

Elicitation of HIV-1-neutralizing antibodies aga- inst the CD4-binding site. Curr Opin HIV AIDS.

2013;8(5):382-92.

Ghosh AK, Osswald HL, Prato G. Recent Progress in the Development of HIV-1 Protease Inhibitors for the Treatment of HIV/AIDS. J Med Chem.

2016;59(11):5172-208.

Gilliam BL, Riedel DJ, Redfield RR. Clinical use of CCR5 inhibitors in HIV and beyond. J Transl Med. 2011;9 Suppl 1:S9.

Gorry PR, Francella N, Lewin SR, Collman RG.

HIV-1 envelope-receptor interactions requi- red for macrophage infection and implications for current HIV-1 cure strategies. J Leukoc Biol.

2014;95(1):71-81.

Gotoh K, Yoshimori M, Kanbara K, Tamamura H, Kanamoto T, Mochizuki K, Fujii N, Nakashima H.

Increase of R5 HIV-1 infection and CCR5 expres- sion in T cells treated with high concentrations of CXCR4 antagonists and SDF-1. J Infect Chemot- her. 2001;7(1):28-36.

Haqqani AA, Tilton JC. Entry inhibitors and their use in the treatment of HIV-1 infection. Antiviral Res.

2013;98(2):158-70.

Hatse S, Princen K, De Clercq E, Rosenkilde MM, Schwartz TW, Hernandez-Abad PE, Skerlj RT, Bridger GJ, Schols D. AMD3465, a monomacrocy- clic CXCR4 antagonist and potent HIV entry inhi- bitor. Biochem Pharmacol. 2005;70(5):752-61.

Hendrix CW, Collier AC, Lederman MM, Schols D, Pollard RB, Brown S, Jackson JB, Coombs RW, Glesby MJ, Flexner CW, Bridger GJ, Badel K, Mac- Farland RT, Henson GW, Calandra G; AMD3100 HIV Study Group. Safety, pharmacokinetics, and antiviral activity of AMD3100, a selective CXCR4 receptor inhibitor, in HIV-1 infection. J Acquir Immune Defic Syndr. 2004;37(2):1253-62.

Hendrix CW, Flexner C, MacFarland RT, Giandome- nico C, Fuchs EJ, Redpath E, Bridger G, Henson GW. Pharmacokinetics and safety of AMD-3100, a novel antagonist of the CXCR-4 chemokine re- ceptor, in human volunteers. Antimicrob Agents Chemother. 2000;44(6):1667-73.

Henrich TJ, Kuritzkes DR. HIV-1 entry inhibitors:

recent development and clinical use. Curr Opin Virol. 2013;3(1):51-7.

Referanslar

Benzer Belgeler

Alkol esterlerinde güçlü antifungal aktivite gözlenmesi nedeniyle, oksim ester türevi bileşiklerin de antifungal etkili olabileceği düşünülmüş ve lipofilik aril grubu

Bu çalışmada, rutin tanıda uzun süredir kullandığımız rekombinan HIV 1/2 LIA (INNO-LIA ® , Fujirebio, Ghent, Belçika) ile daha hızlı sonuç verebilen, HIV-1 ve HIV-2

Çalışma Grubunun Yaş, Cinsiyet, Klinik Öykü, Ko-enfeksiyon Varlığı ve Otopsi Sonuçları No Cinsiyet Ya ş HIV -1 alt tipi Klinik öykü Ko-enfeksiyon varlığı

Öte yandan APOBEC 3G/F hipermutasyon motif ve sık- lığının CD4 + T lenfositlerden elde edilecek HIV-1 proviral DNA örneklerinde araştırılması ve ülkemizde do- laşımda

 Yöntemlerin füzyonu. Bu nedenle, HIV-1 proteaz enziminin proteinleri kesme konumlarını tespit etmede geliĢtirilen BirTVD öznitelik temsili yönteminde bu üç

Yu HJ, Lin AT, Yang SS, Tsui KH, Wu HC, Cheng CL, Cheng HL, Wu TT, Chi- ang PH.Non-inferiority of silodosin to tamsulosin in treating patients with lower urinary tract symptoms

HIV enfeksiyonunun tedavisinde elde edilen bu başarılı sonuçlar olguların ya- şam beklentisini ve yaşam kalitesini artırmış ve buna bağlı olarak diğer birçok konuda

Füzyon peptitin CD4 + reseptörlü konak hücre membranýna girmesiyle, hücre membranýnda oluþan füzyonik porlardan HIV-1 nükleokapsidi (kor proteini içinde viral RNA,