• Sonuç bulunamadı

GDO’ya Hay

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "GDO’ya Hay"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GDO’ya Hayır Platformu tarafından düzenlenen “Ekoloji Söyleşileri”nin ilki, 6 kasım 2008 Perşembe günü Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesinin konferans salonunda gerçekleştirildi. Filistin’de suyun kullanımı ve idaresiyle ilgili kararlar ve yaşanan mücadeleyi anlatmak üzere İstanbul’a gelen Su mühendisi ve aktivisti Saleh Rabi, söyleşinin Filistinli konuğuydu. İtalya'da su idaresi ve yönetimi konusunda master yapan Rabi, halen Filistin Su Eğitimi

Enstitüsü’nün başkanlığını yapmakta. Rabi Türkiyenin'de karşı karşıya olduğu su krizine karşı açılımları, Filistindeki Su Mücadelesinin deneyimleriyle bize aktardı:

Tarih, Filistin ve Su

“Tarihi Filistin” denilen, batıda Akdeniz, Kuzeyde Lübnan, doğuda Suriye ve Ürdün, güneybatıda Mısır ile çevrili olan ve Filistinlilerle Yahudilerin birlikte yaşadıkları toprakların, 1947 den sonra parçalanarak ve daha sonra da İsrail tarafından işgal edilerek Filistinlilere ne kadar bir yaşam alanı bırakıldığı gerçeğini görmek gerekir.

"Tarihi Filistin" topraklarının tamamen İsrail işgali altında olduğu günümüzde Filistinlilerin tek talebinin, Batı Şeria ve Gazze bölgelerinde huzur ve bağımsızlık içinde yaşamak olduğu bir gerçektir. Gazze’nin 1,5 milyon, Batı Şeria’nın 2,5 milyonluk nüfuslarıyla dünyanın kilometrekare başına en yoğun nüfusuna sahip bölgeleridir. Tamamen İsrail tarafından kuşatılmış Filistin yaşam alanlarında günlük geçim kaynakları dışında yüksek ekonomik değere sahip kaynaklar bulunmamaktadır. Örneğin bu bölgelerde petrol yoktur. Filistinin kuşatılmış bölgelerinde 2 doğal kaynak bulunmaktadır. Bunlar yapı işlerinde kullanılan taşlar (mermer vs gibi) ve zeytindir.

Zeytin ve zeytinyağı, Roma döneminden beri bu bölgenin önemli doğal kaynağı olması yanısıra, babadan oğula-kıza aktarılan bir aile ve kültür mirası. Yörede "Roma Ağacı" diye adlandırılan zeytin ve ondan üretilen zeytinyağı, Filistin ailesinin vazgeçilmez besin kaynağı ve fazlasını gerek ürün pazarlarında sattığı yada ihtiyaç duyduğu ürünleri alırken kullandığı bir değiş tokuş materyali. Filistin topraklarında üretilen zeytinyağı miktarı 30-50.000 ton arasında

değişmektedir.

İsrailin, Filistinlilerin yaşam kaynaklarını denetim altına alması, kendine yeterliliğin üzerindeki üretimleri engellemesi ve kültür miraslarının gelecek nesillere aktarımının önlenmesi adına uyguladığı politikalardan bir tanesi de, bir milyon zeytin ağacını Filistin topraklarından sökmesi oldu. Sökülen zeytinlerin bir kısmı Tel Aviv ve Kudüs gibi kentlere “İsrail Ağacı” olarak dikildiler. İsrail’in Filistine yaptığı saldırıların çoğunun zeytin hasadı dönemine denk gelmesi bir rastlantı değildir. Zeytin hasat dönemindeki bu saldırıları engeleyebilmek için uluslararası Filistin dayanışma

gönüllüleri bölgeye gelerek hasatta Filistinli köylülerle birlikte olmakta zeytin ağaçlarının korunması için çaba harcamakta.

Batı Şeria’da sulama gerektiren tarımsal faaliyetler bandı içinde yer alan Kalkilia duvarla kuşatılmış bir kasaba olup köylülerin tarlalarına gidip gelmeleri engellenen bir tarım bölgesi. Kalkilia dan belli çıkış yerlerinde askeri kontrol noktaları bulunmakta.

272 İsrail yerleşimindeki 480 bin kişinin yıllık atık su miktarı 52.000.000 milyon m3 ve 2.5 milyon Filistinli’nin yıllık atık su miktarına eşit ki bu da çok daha az sayıda kişinin Filistinlilere oranla 5 katı atık su oluşturması demek.

Batı Şeria'daki 272 yerleşim alanı yeşil ve bakımlı olup burada yaşayanların çoğu Tel Aviv’de çalışıp, hafta sonları sayfiye gibi bu yerleşim yerlerini kullanıyorlar.Yerleşim alanlarındaki bakım ve yeşilliği sağlamak için aşırı su tüketilmekte ve yoğun bir atık su oluşmakta.

Bu atık sular Filistin vadilerine akımakta olup Filistin temel kaynak suları bu atık sular tarafından kirletilmekte. İsrail bu atık suları toplayıp tekrar kullanımını sağlamak üzere uluslar arası kaynak arayışına girmiş. Ancak bu noktada Filistin’in çekincesi var ve bu alt yapı çalışmasına evet demeleri, yerel sorunun İsrail tarafından çözülmesinin kabulü anlamına geliyor ve bu da politik bir mesele aslında.

Ayrıca Filistinlilerin yağmur suyunu toplayacağı bir baraj ya da havuz yapmaları da yasayla yasaklanmış durumda. Kuyu kazmak için İsrail’in izni gerekmekte olup, izin ile mühendis bulma hallolsa dahi 150 m.den daha derine inilmesi de yasak. Zira İsrail Batı Şeria ve Gazze'nin yer altı su kaynaklarının kendisine ait olduğunu savunmakta. Filistin’in

(2)

diğer su problemi ise, vanaları kendi kontrolünde olmak üzere İsrail’in Akdeniz’den arıtılmış suyu pompalarla Filistin’e vermesi. Böylece İsrail su vanalarını her an Filistini tehdit yada cezalandırma aracı olarak

kullanabilmektedir. Nitekim 2002 yılında bu imkanı kullanarak 5 köyün 21 gün boyunca susuz kalmasını sağlamıştır. Köy halkı Ramallah’da yaşayan Yahudi gazeteci Amira Hass’a başvurmuş ve sorun El-Cezira televizyon kanalında haber olunca dünya tarafından duyulmuş ve vanalar açılmıştır.

(1956 da Kudüste doğan Amira , gazeteciliğe 1989 da başlamış, 2000 de Uluslar arası Basın Enstitüsünün Basın Özgürlüğü Kahramanı ödülünü, 2002 de Bruno Kreisky İnsan Hakları ödülünü, 2003 de UNESCO Dünya Basın Özgürlüğü Ödülünü almış Filistin dostu Yahudi bir gazeteci. http://en.wikipedia.org/wiki/Amira_Hass )

Savaşın Duvarları

İsrailin inşa ettiği “Irk Ayrımı-Apartheid Duvarı” ve bunun Filistin halkının yaşamına etkileri dehşet vericidir. Duvar, “Yeşil Hat” üzerinde değil, tarım açısından biri Ürdün Vadisi olmak üzere 2 önemli bölgenin büyük kısmının İsrail tarafına kalacak şekilde inşa edilmiş. Duvar tamamlandığında Batı Şeria Filistin arazisinin büyük bir kısmı daha elden gidecektir

155 km uzunluk ve 3,5 metre yüksekliğindeki Berlin Duvarı ile karşılaştırıldığında “Apartheid Duvarı” 8 metre yüksekliğinde ve tamamlandığında 731 km. uzunlukta bir utanç duvarı haline gelecektir.Duvarın çeşitli kısımlarında askeri kontrol noktaları olup duvar ile Filistinlilerin elinden gidecek olan bölümü sulamalı tarım yapılan bir

bölgedir.Bu bölgede yıllık 6.000.000 m3 su kapasitesi olan 39 su kuyusu bulunmaktadır.

Duvar ve askerlerin denetimi altında, insanlar tarlalarına gitmek için her gün asker kontrolünden geçmek zorunda bırakılmışlardır. Yer yer elektrikli tellerin bulunduğu, askeri yollar ve tüneller içeren duvar İsrail yerleşim yerlerini birleştiren ve duvar tarafından fazla engellenmeden ulaşımlarını sağlayan bypass yollara sahip.Filistinlilerin ise bunları kullanması yasak olup birbirinin köylerine yada tarlalarına çeşitli tünellerden gidip gelebilmekteler. Su ve Gıda İle Yok Oluş

“Tarihi Filistin” dönemindeki topraklarından sökülüp , bugün duvarlar arasına sıkıştırılmış 4.000.000 Filistinlinin yaşadığı dram, bir ulusun ırk ayrımcı başka bir ulus tarafından askeri baskı ve kıyımlarla esir yada yok edilmesinin canlı örneğinin yaşandığı Filistinde ,bu yok edişin sadece askeri silahlarla değil, su ve gıda kaynaklarının kesilmesiyle de sağlanabildiğini göstermektedir.

Ağacını, tohumunu ve suyunu kaybedenlerin yaşamları, bunlara sahip olan egemenlerin elindedir. Nitekim İsrailin su kaynaklarının tüm denetimini elinde bulundurması,Filistinlilerin erik ve zeytin ağaçlarını dozerlerle yok etmesi, tarımda tamamen kendine bağımlı hale getirmesi, Filistinin Gıda Egemenliğinin yok olması anlamına gelmektedir. Günümüzde emperyalizm ve yeni sömürgeciliğin işgal taktiği konvansiyonel silahlardan ziyade ülkelerin, halkların gıda egemenliklerini yok etmeğe yöneliktir.Tohuma sahip olan,gıdaya ve yaşama da sahip olur.

Referanslar

Benzer Belgeler

Önce yün beresini çıkardı, hiçbirimiz onu daha önce başı açık görmemiştik, sonra ayakkabı demeye bin şahit ister ayakkabılarını; yavaşça elindeki

elinde yaşlanması rüzgârın kaldırması diyelim yaprağı dudaklarının yol vermesi gülüşüne kapının kilide yürümesi diyelim nasıl yürümekse. kelimelerin

Demir tüm noktalarda ölçülebilir aralıklarda gözlenmesine karşın en yüksek değerlerine yan kollar üzerinde rastlanmıştır. Mevsimsel olarak kış aylarında en

Kurum kimliği algısı ne kadar yüksek ise kriz iletişimi yönetiminde paydaşların kurum hakkında pozitif algısı, kurumlara pozitif fırsat olarak yansıdığı ve

Balneoterapide sülfat iyonu içeren bütün doğal mineralli sular (en az 1g/L çözünmüş mineral içerenler) sülfatlı su olarak tanımlanır... Pratikte içme

Abdülhak Şinasi Hisar’ın kitabında (s. 134), şu bilgiye rastlıyoruz: Haşim’in eşinin gerçek adı Zarife’dir; fakat Haşim, bunu beğenmeyerek, “Güzin”e

The member states fiscal policies concerning the excises and other taxes for energy and electricity products planned to supply the budgets with constant and

Sonra, telif piyesleri teş­ vik için, tiyatrolarımızın müelliflere öde­ mekte oldukları telif hakkı nisbetini artırmak ve ilim ve san’at eserlerimizi himaye ve