3
İçindekiler
Sirkadiyen Ritim ve Bipolar Hastalık Arasındaki İlişki
Mevsimsel duygudurum değişiklikleri ile seyrettiğini bildiğimiz bipolar bozukluğun sirkadiyen ritme bir yerden bağlanacağını belki tahmin etmişsinizdir. Peki nereden?
Buracıkta açıklayamayacağımıza göre sizleri Stj. Dr. Gülşah Sevik'in iki kavram arasındaki
ilişkiyi incelediği yazısına davet ediyoruz.
20
Sirkadiyen Ritim Cinsiyetlere Göre Nasıl Farklılaşır?
Kadınlar ve erkeklerin birbirini anlayamamasının sebebi bu mu yoksa? Evet, editörümüz konuya hiç bilimsel yaklaşmıyor ama Zeynep İşci gayet bilimsel bir şekilde mevzuyu açıklamış.
16 Nöbet Tutmak Sağlığınızdan Etmesin
Stj. Dr. Nidanur Sinanoğlu'nun bu sansasyonel başlıklı yazısını sağlık politikalarından sorumlu herkese okutmak lazım bence. Siz ne dersiniz?
14
Kronoterapi: Tıbbın 4. boyutu olarak zaman
Artık ilacınızı sabah akşam tok karna almayacaksınız. Buna karar veren de hekim değil, sizsiniz! Yani biyolojik ritminiz. Konunun detaylarını Stj Dr. Zeynep Gülhan Teke'den dinliyoruz (ya da okuyoruz, anladınız siz).
Sirkadiyen Ritim ve Bilişsel Beceriler 12
Çalışıyorum çalışıyorum ama bilgiler sanki kafamdaki bir delikten dışarı dökülüyor mu diyorsunuz? B12 takviyesine mi başladınız yoksa :) Belki de sorun kahveyi uykuya tercih ediyor olmamızdır (hep sistemin suçu bunlar).. Zeynep Begüm Yülek bizlere hafıza dahil pek çok bilişsel fonksiyonun sirkadiyen ritim ile ilişkisini anlatıyor.
10 Jetlag
"Paramız var da yurt dışına tatile gideceğiz de jetlag mi yaşayacağız?" diyebilirsiniz. Olsundu, Mert Meriç Ünal'dan jetlag'i okuyunca yaşamış kadar olacaksınız. (Evet moralleri bozmuyoruz :3)7
Sirkadiyen Ritim ve Kardiyovasküler Sistem
Kardiyovasküler sistem hastalıkları hâlâ dünya çapında ölüm nedenlerinde başı çekiyor. Yaşam koşullarının hastalığın gelişimindeki etkisini biliyoruz, peki sirkadiyen ritim bu işin neresinde? Öykü Tosun'un kaleminden.
4
18
Editörlerden,
Evet, yine bir sempozyumda beraberiz. Konumuz güncel
araştırmaların ilgi odaklarından biri:
sirkadiyen ritim. Biz de sizler için bu kavramı farklı yönlerden irdeleyen bilgi dolu yazılar derledik. Bu bülteni az ama öz olarak nitelendirebiliriz, yazılarımız yükte hafif ancak
pahada ağır. Her bir kelime yazarının kaleminden kaçıp buralara kadar geldi, gözlerinizle buluşmayı bekliyor.
Elbette yine bir film listemiz var.
Zamanı konu alan birbirinden güzel 7 film seçtik sizler için. Seçesiye canımız çıktı, bu yüzden iyi zaman geçirmek için dahi olsa bir göz atmanızı tavsiye ederiz. *pun intended*
Kaynakçamız her zamanki gibi altta karekod şeklinde yer almaktadır.
Emeği geçen herkese teşekkür eder, iyi okumalar dileriz.
Not: Üzerinde özel olarak düşünüp taşınıp 7 gün 24 saat için 7 yazı 24 sayfalık anlamlı bir bülten hazırladık sizlere. Kesinlikle bir tesadüf falan değil, Ece'nin şakası üzerine fark etmiş de değiliz. Tamamen planlıydı..
K A YN AK Ç A
Film Listesi
Bu kez zaman kavramını farklı şekillerde işleyen 7 filmle karşınızdayız. Bu listeyi hazırlarken çok şık bazı filmlerden vazgeçmek zorunda kaldık, huzurlarınızda o yapımlardan da özür dilemek isterim. İyi seyirler.
22
5
farmakodinamik. Farmakokinetik, belirli bir dozda uygulanan ilacın vücut sıvısındaki konsantrasyonunun zamana göre değişimini ifade eder. Bir başka deyişle vücudun ilaca ne yaptığıdır ve 4 basamakta (ADME) incelenir:
emilim (absorption), dağılım (distribution), metabolizma (metabolism) ve atılım
(excretion). Farmakodinamik ise ilacın vücut sıvısındaki konsantrasyonuyla ilişkili olarak etki gücünün nasıl değiştiğini ifade eder, yani ilacın vücuda ne yaptığıdır. Burada da reseptör, reseptör bölgesi, efektör gibi parametreler karşımıza çıkar (Meibohm et al., 2006). Tüm bu süreçlerde sirkadiyen ritimlerin etkili olduğu gösterilmiştir. Bu da kişinin sirkadiyen ritmini dikkate alarak ilaç kullanımını maksimum fayda minimum zarar sağlayacak şekilde düzenleyebileceğimiz anlamına geliyor.
| Bu yazının başlığını yüzsüzce arakladığım harika bir video var, konuyla ilgilenenleri orijinal kaynağa destek atmaya davet ediyorum u.u
Bu noktada yeni bir sözcükle tanışmamız gerekiyor, kronoterapi.
Yunanca zaman anlamına gelen "khronos" ve tedavi etmek anlamına gelen "therapeia" kelimelerinden türetilen kronoterapi terimi, kişinin biyolojik ritmi dikkate alınarak yapılan tedavi planlamasını ifade eder.
Kişiselleştirilmiş tıp anlayışının örneklerinden biri olan kronoterapinin pratikte uygulamaları mevcuttur. Mesela gecikmiş uyku fazı tipi uyku
bozukluklarında kronoterapi başarılı bir tedavi seçeneğidir (Hızlı & Ağargün, 2009).
Kronoterapi her çeşit terapötik yaklaşımın biyolojik ritimlere göre ayarlanması anlamına gelebilir. Bu yazıda biraz daha özele inip bu anlayışı nasıl farmakolojik terapilerde kullanabileceğimize bakacağız.
Farmakolojinin iki temel bileşeni vardır: Farmakokinetik ve
İlacınızı ne zaman alacağınıza bırakın vücudunuz karar versin.
Hayatınızda en az bir kez ilaç kullanmışsınızdır sanıyorum (kullanmayan varsa helal olsun, doğanın mucizesi herhâlde). İlaç kullanımına dair klasikleşmiş bazı terimler vardır: aç/tok karna, sabah-öğle-akşam, 4 saatte 1 vs. Peki, sirkadiyen saate göre en iyi odaklanma sağlanan bir zaman aralığı, en verimli uyku saatleri ya da egzersiz için en yüksek kardiyovasküler etkinlik ve kas gücü belirlenebiliyorken ilaç kullanımı için de “en doğru zaman”dan söz edemez miyiz?
Kronoterapi:
Tıbbın
4. boyutu
olarak zaman
| Stj. Dr. Zeynep Gülhan TEKE
| Antik Yunan'da zamanın kişileştirilmiş temsili, Khronos.
7
Hastalara sirkadiyen
ritimlere dayalı etkin ilaç tedavileri sunabilmek
için genomik, proteomik ve metabolomik
analizlerin yanı sıra sirkadiyen-omik
alanda haritalandırma çalışmalarına ve konuya ilişkin çokça araştırmaya ihtiyacımız var. Yani,
çalışmaya devam!
İlaç dozu ayarlaması farmakokinetik aşamalarına göre yapılır. ADME olarak
adlandırılan bu aşamalarda sirkadiyen ritimler önemli rol oynar. Emilimde etkili olan gastrik pH, gastrointestinal motilite ve kan akışı gibi fizyolojik faktörler gün içinde ritmik olarak değişim gösterir. Dağılım için de kan akışı örnek verilebilir, yine protein bağlama da sirkadiyen salınımlardan etkilenir. Zaten metabolizma denince aklımıza enzimler gelmeli, bu enzimlerin aktivasyon eğrileri de sirkadiyen saatimize göre değişmektedir.
Farmakokinetik ve sirkadiyen ritimler arasındaki ilişkinin en net ve detaylı araştırıldığı basamak da budur. Son olarak hem renal hem de biliyer atılımda temporal değişimlerden söz edebiliriz (Dong et al., 2020).
Bir de farmakodinamik parametrelerinden bahsetmiştik, burada da hedef doku ya da organdaki sirkadiyen değişimler önem arz eder. Genel olarak ilacın hedefinin en iyi eksprese edildiği zaman, en verimli ilaç etkinliği sağlanan zamandır diyebiliriz. Bu ekspresyon süreçlerinde de yine temporal değişimler gözlenebilir (Dong et al., 2020).
Bu konuda yapılan fare ve sıçan
deneylerinde, kanser tedavisinde kullanılan bazı ilaçların hem toksik hem de terapötik etkilerinin zamana bağlı değişim gösterdiği ve ilaç kullanımı sirkadiyen ritme göre
düzenlendiğinde yan etkileri kötüleştirmeden doz artışı sağlamanın mümkün olduğu
gösterilmiştir (Ancoli-Israel, 2005).
Sirkadiyen ritme göre ilaç vermenin yanında ritmi düzenleyici ilaç terapisi de kronofarmakolojinin araştırma alanlarından biridir. Alzheimer hastalığı, şizofreni, obezite, tip 2 diyabet ve kanser gibi pek çok hastalıkta sirkadiyen ritmin bozulduğu gösterilmiştir (Cederroth et al., 2019). İnsan fizyolojisinin düzenlenmesinde ne kadar ciddi bir rol üstlendiği düşünüldüğünde sirkadiyen saatin kendisinin de tedavi için bir hedef teşkil ettiği söylenebilir.
Ancak evdeki hesap her zaman çarşıya uymayabiliyor. Çünkü o hesaba katmamız gereken ve aralarında çoklu ilişkiler olan pek çok faktör var ve birini düzenlerken diğerini bozma riskiyle karşı karşıyayız.
Sirkadiyen Ritim ve Kardiyo-
vasküler Sistem
İnsanlar dâhil çoğu canlının davranışsal ve fizyolojik paternlerini düzenleyen, otonom, endojen bir ritim vardır. Yaklaşık 24 saatlik periyotlarda tekrarlanan bu intrinsik ritme sirkadiyen ritim denir.
Memelilerde sirkadiyen ritim, sirkadiyen saatler tarafından düzenlenir. Bu saatler merkezi saat ve periferal saatlerdir. Merkezi saat, hipotalamusun suprakiyazmatik nükleusunda bulunan 20,000 nöronluk bölgedir. Merkezi saat için asıl senkronize edici uyarı ışıktır. Işık retina aracılığıyla algılanır ve merkezi saate getirilir, merkezi saat de çeşitli nörohumoral sinyaller aracılığıyla periferal saatleri senkronize eder. Neredeyse her hücrede bulunan periferal saatler, merkezi saat aracılığıyla düzenlenmeleri dışında gıda tüketimi ve egzersiz gibi dokuya özel uyarılarla da senkronize edilir.
Sirkadiyen ritim genetik olarak kontrol edilir. Belirli genlerin periyodik transkripsiyonu ve translasyonuyla düzenlenir. BMAL-1, CLOCK, PER2 gibi sirkadiyen ritmi düzenleyen genlerde bir sorun olduğunda sirkadiyen ritmin aksadığı gözlenmiştir. Her memeli dokusundaki genlerin yaklaşık %10’unun sirkadiyen ritimle regüle edildiği de gösterilmiştir.
| Zaman en iyi ilaçtır, derler. Belki de bu sözü bilimsel bir açıdan ele alma zamanı gelmiştir..
| Öykü TOSUN
9
| Yandaki tabloda sabah saatlerinde azalan ve artan kardiyovasküler fonksiyonlar ve bunların kardiyovasküler hastalıklardaki etkisi belirtilmiş.
Düzenlenmesinde merkezi ve periferal saatlerin, çeşitli nörohumoral sinyallerin ve çeşitli transkripsiyon ve translasyon mekanizmalarının rol aldığı sirkadiyen ritim;
birçok sistemin fizyolojik fonksiyonlarını etkilediği gibi kardiyovasküler sistem
fonksiyonlarını da etkiler. Endotel fonksiyonu, tromboz formasyonu, kan basıncı ve kalp hızı gibi birçok fizyolojik kardiyovasküler olay ve akut miyokard infarktüsü, inme, aritmiler gibi birçok patolojik kardiyovasküler olay sirkadiyen ritmiklik gösterir. Yani
günün belirli saatlerinde bu fonksiyonların etkinliği değişiklik gösterir. Ayrıca endotel hücre, vasküler düz kas hücresi, fibroblast, kardiyomiyosit, kardiyak progenitör hücresi gibi kardiyovasküler hücre tiplerinde periferik saatler mevcuttur.
Sirkadiyen ritmi bozan vardiyalı işlerin;
hipertansiyon, iskemik inme, ani kardiyak ölüm gibi bazı kardiyovasküler hastalıklarda risk faktörü olduğu belirlenmiştir. Benzer şekilde sosyal jet lag (hafta içi ve hafta sonu düzenindeki farklılıklar) kardiyovasküler hastalıklar için risk faktörü olabilir. Sirkadiyen ritmin normal olmadığı yoğun bakım
ünitelerindeki hastalarda da kan basıncı, kalp hızı gibi aktivitelerde bozukluk olduğu gösterilmiştir. Tüm bu bilgilerden bir sonuç çıkarmamız gerekirse sirkadiyen ritimdeki bozulmalar kardiyovasküler hastalıklar
için risk faktörüdür çünkü kardiyovasküler fonksiyonların fizyolojik bir sirkadiyen ritmi vardır.
Supraventriküler ve ventriküler aritmi, inme, pulmoner emboli, ani kardiyak ölümü gibi patolojik kardiyovasküler olayların görülme riskinin sabah saatlerinde arttığı gözlenmiştir. Yani fizyolojik olayların olduğu gibi, hastalıkların da bir sirkadiyen ritmi vardır.
Kardiyovasküler hastalıkların başlangıcının sabah saatlerinde daha sık gerçekleşmesi hem bu hastalıkları önlemek hem de hazırlıklı olmak adına önemli bir bilgidir.
Sirkadiyen ritmin kardiyovasküler sistem ve hastalıklarına etkisini özetleyelim. Fizyolojik kardiyovasküler olayların bir sirkadiyen ritmi vardır. Günün belirli saatlerinde belirli kardiyovasküler fonksiyonların etkinliği artar.
Bu sirkadiyen ritmin bozulması kardiyovasküler hastalıklar için risk faktörüdür. Ayrıca patolojik kardiyovasküler olayların da bir sirkadyen ritmi vardır, bunlar genellikle sabah saatlerinde daha sık görülür.
Bizler de sirkadiyen ritmi düzenleyerek kardiyovasküler hastalıklar için riski azaltabiliriz. Ayrıca patolojik olayların ne zaman görüleceğini tahmin edebildiğimiz için ona göre terapötik ilaçlar geliştirip kullanabiliriz.
| Üstteki şekilde patolojik kardiyovasküler olayların en sık görüldüğü sabah saatleri kırmızıyla işaretlenmiştir.
Bu saatlerde ritmik bir şekilde artan ve azalan bazı maddelerin değerleri verilmiştir. Siyah çizgiyle gösterilenlerin artışının risk faktörü, mavi çizgiyle gösterilenlerin azalışının koruyucu faktör olduğu düşünülmektedir. Sabah saatlerindeki artan patolojik kardiyovasküler olaylarda bu moleküller rol alıyor olabilir.
11
çok zaman diliminin katedilmesine bağlı olarak vücut iç dengelerimiz ile çatışması halidir.
İç dengemiz günlük rutinlerini uygulamaya devam etmek ister ancak önceki zaman diliminde gece olması gereken saatte seyahat ettiğimiz yeni zaman diliminde sabahın devam etmesi oraya adapte olmayı zorlaştırır. Güneş ışığı ile kiazma üstü çekirdeklerin optik sinirleri yönlendirmesi, vücudumuzun korumak istediği günlük rutin ile çakışır. Bu çakışma çoğunluk olarak melatonin sentezi bozuklukları ile ilişkilendirilir.
Melatonin
Uyku-uyanıklık ritmini melatonin salgısı belirler. Melatonin salgısını ise çevresel etkenler düzenler. Güneş ışığı melatonin sentezinde önemli bir çevresel etkendir. Güneş ışığını algılayan hücrelerin hipotalamusu uyarması ile epifiz bezindeki melatonin salgısı inhibe edilir. Jetlag, çevresel etkenlerin melatonini etkilemesi ile 24 saatlik vücut ritminin uyuşmadığı durumlarda çeşitli belirtiler ile ortaya çıkar. Melatonin en çok güneş ışığından etkilenmekte olup son çalışmalar teknolojik aletlerin kullanımı ile birlikte maruz kaldığımız ışığın da melatonin salgısında rolü olduğunu göstermiştir.
Jetlag Belirtileri
Seyahat edilen rotaya ve kişiden kişiye değişmekle birlikte başlıca jetlag belirtisi uykusuzluk veya uyanamama problemleridir.
Diğer belirtileri ise: gastrointestinal sistem bozuklukları, ani duygu değişiklikleri, dikkat problemleridir. Değiştirilen zaman dilimi sayısına bağlı olarak semptomların süresi ve şiddeti değişebilir.
Uyku Düzenlenimi
Uyku ritmimizi ayarlayan 2 önemli yapı vardır.
Bunlar asendan retiküler formasyon ve kiazma üstü çekirdeklerdir. Bu yapılar gün içerisinde vücudumuzda oluşan kimyasal ve fiziksel döngüleri kontrol altında tutarlar. Ancak belirli çevresel etkenler ile bu ritim bozulabilir ve kişinin yaşam kalitesini ciddi bir biçimde etkileyebilir.
Asendan Retiküler Formasyon
Asendan retiküler formasyon beyin sapında bulunan bir nöron grubudur. Bu nöron grubu 2 adet dalgalanma döngüsüne sahiptir. Bu dalgalanma döngüleri birbirinden amplitüdleri ile ayrılır. Düşük amplitüdlü olan gün
içerisindeki uyanıklık durumumuzu belirler.
Yüksek amplitüdlü olan ise uyku sonrası uyanıklığa geçişi düzenler. Beyin sapında bulunan bu nöron grubu uyku esnasında neredeyse duyu organlarından gelen tüm sinyallerin (afferent) inhibisyonundan da sorumludur. Bu mekanizma ile beyin kendi içerisindeki bilgileri işleyebilir.
Kiazma Üstü Çekirdekler
Kiazma üstü çekirdekler hipotalamusta bulunan bir yapıdır ve direkt olarak uyku ritmimizden sorumludur. Ayrıca beslenme ritmimizde görev alır. Bu yapılar optik sinirlerin ışığa verdiği uyarılarda ve bedenimizin
yaşadığımız çevredeki gece-gündüz değişikliğinin farkındalığında rol oynar.
Jetlag Nedenleri
Jetlag, öncesinde bahsettiğimiz anatomik oluşumların yüksek hızlı bir yolculuk ile birden
Jetlag
| Mert Meriç ÜNAL
Jetlag Tedavisi
Jetlag büyük oranda zararsız olup yeni zaman dilimi içerisinde bir süre
kalınması ve alışılması ardından etkileri büyük oranda azalacaktır ancak jetlag olayının getirmiş olduğu
dikkat dağınıklığı ve uykusuzluk ile yüksek dikkat isteyen işlerin yapılması sakıncalıdır. Bu nedenle trafik kazaları gerçekleşebilir. Ayrıca
jetlag ile sonuçlanacak seyahatlerin çoğu tatil amaçlı olduğu için jetlag
tatilin konforunu önemli ölçüde etkileyebilir. Bunun önüne geçmek için
seyahate gidilecek yerin saat dilimine uygun olarak seyahat öncesi uyku alıştırmaları yapılabilir. Bunun dışında dışarıdan melatonin takviyesi de jetlag
olayının etkisini azaltmada yardımcı olabilir.
13
Sirkadiyen ritim; dikkat, hafıza, karar verme, reaksiyon süresi gibi birçok bilişsel işlevdeki performansımızı
değiştirebilir. Bu yazıda sirkadiyen ritmin yarattığı bu değişimlerin gün içindeki
performansımızı hangi zamanda nasıl etkilediğinden bahsedeceğim.
Sirkadiyen Ritim ve
Bilişsel
Beceriler
| Zeynep Begüm YÜLEK
Hipotalamustaki suprakiazmatik çekirdek biyolojik saatimizi düzenler. Çoğu organizma biyolojik saatini doğadaki döngülere göre ayarlar. Bu döngülerden en yaygını insanların da kullandığı gündüz-gece döngüsüdür.
Homeostatik mekanizmalar bir fizyolojik fonksiyonun yaşamsal değerlerde kalmasını sağlarken sirkadiyen ritim aynı fonksiyonda minik salınımlara neden olur.
Sirkadiyen ritmin bilişsel işlemlere etkisini ölçmek için birkaç saat aralıklarla testler yapılır. Bu testlerden kaynaklanan yorgunluğu engellemek için uygun testlerin seçimi
önemlidir. Aynı zamanda kişinin yaptıkça performansını geliştirebileceği testler de olmamalıdır. Motivasyon ve kişinin o anki duygu durumu da testlerdeki performansını değiştirebileceğinden bu faktörler testler sırasında olabildiğince sabit tutulmalıdır.
Dikkat; gelen uyarıları seçme ve işleme, bu uyarılara cevap verme ve dakikalar veya saatler boyunca uyarıya spesifik ve efektif cevap vermeyi kapsar (Valdez, 2019). Dikkati dört bölüme ayırabiliriz. İlki uyarılmadır:
Kişinin etrafındaki uyaranlara cevap verme kapasitesidir. İkincisi odaklanmış dikkattir:
Dikkatimizi bir uyarıcıya odaklayabilme kapasitesidir. Üçüncüsü seçici dikkattir:
Ortamdaki gereksiz uyaranları filtre edip asıl uyarana odaklanabilme kapasitesidir.
Sonuncusu ise sürdürülen dikkattir: Bir uyarana efektif bir şekilde yanıt vermeye devam edebilme kapasitesidir, buna kısaca konsantrasyon yetisi de diyebiliriz.
Sirkadiyen ritmin uyarılma ve odaklanmış dikkate etkisini ölçmek için 28 saat boyunca her iki saatte bir yapılan testlerde deneklerden her bir uyarana spesifik bir cevap vermeleri istenmiş. Sonuçlarda doğruluklar değişmezken cevap verme süresinin uzadığı görülmüş.
Genel olarak dikkatin gün içindeki değişimine bakıldığında ise 23.00-07.00 saatleri arasında uyuyan bir kişi için dikkat, sabahın erken saatlerinde (07.00-10.00) düşük bulunmuştur. 10.00-14.00 arasında dikkatimiz artmaya başlar ancak 14.00-16.00 arasında öğle yemeği sonrası bir miktar azalır. Akşam
üzeri ve gecenin erken saatlerinde 16.00- 22.00 arası iyileşir. 22.00-04.00 arası vücut sıcaklığının düşmesiyle ve uzun süredir uyanık olmanın etkisiyle yeniden azalmaya başlar.
İlk uyarılma gibi daha primitif bilişsel işlemler azalırken en son kendini yönetme ve karar verme becerisi azalır ve sonunda kişi uykuya dalarak hiçbir uyarıya cevap vermez. Dikkat becerimiz 04.00-07.00 arası minimum değerine ulaşır.
Bu değerlerin oluşmasında kişinin kronotipi de etkili olur. Örneğin gececi insanlarda 10.00- 14.00 arası sirkadiyen ritimlerinin fazından dolayı dikkat artmaz. Bunun yanına bir de gece geç uyumalarından kaynaklanan uykusuzluk eklendiğinde gün içinde dikkatlerinin daha da düştüğünü gözlemleriz. Bundan dolayı gececi öğrencilerin sabahçılardan daha düşük notları olduğu gözlemlenmiştir.
Bilişsel ritmin oluşmasında yaş ve alınan maddeler de etkilidir. Sabah kahve içmek uyarılabilirliği artırarak dikkatin yüksek olduğu bir faz daha sağlarken gece içilen kahve uyanıklığı artırarak uyuma saatinin değişmesine ve sirkadiyen ritmin kaymasına sebep olur. Adölesanlarda gece geç uyumaya bağlı döngü ileriye kayarken yaşlılarda durum tam tersidir.
Sirkadiyen ritmin hafızaya etkisi
incelendiğinde 04.00-07.00 saatleri arasında fonolojik ve görsel-uzamsal bilgileri
depolama kapasitesinin düştüğü görülmüştür (Valdez, 2019). Hafızanın bu işlemlerindeki salınımlarının, vücut sıcaklığının sirkadiyen ritmi ile 1’den 3 saate kadar bir gecikme olacak şekilde bağlantılı olduğu görülmüştür.
Kişinin sirkadiyen ritmi, yaşı ve kronotipi bilişsel becerilerini fark edilir miktarda değiştirdiğinden okul ve iş programlarının insanların fizyolojisine, sirkadiyen ritmine ve uyku düzenine uygun belirlenmesi önemlidir. Bu sayede hatalar azalıp iş ve çalışma performansı artacaktır.
15
Sirkadiyen ritmin ana düzenleyicisi olan ön hipofizdeki suprakiyazmatik nükleus (SCN) sayesinde çeşitli hormonlar ve
endojen salgıların üretilmesi, uyarılmasıyla adaptasyon gerçekleşir. Peki, erkek ve kadın vücudunda biyolojik ritim ne gibi farklılar gösterir?
Sirkadiyen ritim
cinsiyetlere göre nasıl farklılaşır?
| Zeynep İŞCİ
Sirkadiyen ritim, canlıların fizyolojik aktivitelerini optimum bir seviyede gerçekleştirebilmeleri için önemli olan biyolojik saatleridir. Her canlı türünün ve türün içindeki her bir bireyin biyolojik saatini etkileyen canlı vücuduna bağımlı veya dış çevreye bağımlı birçok faktör vardır. Sirkadiyen ritmin ana düzenleyicisi olan ön hipofizdeki suprakiazmatik nükleus (SCN) sayesinde çeşitli hormonlar ve endojen salgıların üretilmesi, uyarılmasıyla adaptasyon gerçekleşir. Peki, erkek ve kadın vücudunda biyolojik ritim ne gibi farklılar gösterir?
Bu sorunun yanıtını aramak için öncelikle biyoritmin merkezi SCN’ye bakmak gerekir. 2013’te yapılan aynı konulu bir araştırmada SCN’nin rostrocaudal axisinin kadınlarda daha büyük hacme ve uzunluğa sahip olduğu görülmüş. Bunun yanı sıra biyolojik ritmin düzenlenmesinde anahtar görevindeki salgı VIP’nin erkeklerde daha çok eksprese edildiği de görülmüş. Biyoritim düzenleme sistemindeki elektriksel aktivitelere bakıldığında ise bahsedilen anatomik farklılıklara paralellik saptanmış. Aydınlık dönemde erkeklerin SCN’nin kabuk kısmındaki nöronlarının daha sık spontan aktivite gösterdiği anlaşılmış. Öte yandan karanlık dönemde ise kadınlarda benzer bir patern
oluştuğu gözlemlenmiş. Bu açıdan kadınların dinlenme safhasına daha meyilli oldukları söylenebilir.
Cinsiyet farklılıklarının temel noktalarından olan hormonlarla sirkadiyen ritim arasındaki ilişki de bu konuda üstünde durulması gereken bir nokta. Yapılan araştırmada SCN’deki androjen ve östrojen reseptörlerinin dağılımının cinsiyetlere göre farklılıklar gösterdiği görülmüş. Sirkadiyen ritmin düzenlenmesinde gonadal hormonların dağılımının da etkili olduğu kanısı bu şekilde ortaya çıkmış. Bu hormonların etkisi bununla da sınırlı değil, SCN’nin işlediği bilginin erişim yollarında da değişikliklere sebep oldukları görülmüş. Öte yandan sirkadiyen ritmin üremenin düzenlenmesinde söz sahibi olduğu da gösterilmiş. Baskın etkeni olmasa da kadınlarda LH salınımının belirli saat aralıklarında artıp azaldığı tespit edilmiş. Özellikle 04.00 ve 08.00 saatleri arasında LH salınımının arttığı belirtiliyor. Erkeklerde de benzer bir eğilim izlenmekte olup testosteron salınımının gece geç saatlerde ve sabahın erken vakitlerinde arttığı ifade edilmiş. Bir diğer önemli nokta ise kadın üreme sisteminin sirkadiyen ritmin belirli dönemlerinde hormonlara olan duyarlılığı değişirken araştırmalarda erkek üreme sisteminde böyle bir durum gözlemlenmemiş olması. Gonadal
hormonlar, üreme ve sirkadiyen ritim hakkında yeni bulunan bu bilgilerin henüz tam mekanizması açıklanabilmiş değil ne yazık ki.
Sirkadiyen ritmin en çok etkilediği fizyolojik aktivite ise uyku. Uyku düzeninde de cinsiyetler arasında farklılıkların oluşabileceği görülmüş. Uykunun düzenlenmesinde
melatonin etkisi oldukça önemlidir. Melatoninin artmasıyla total uyku vakti ve kalitesi de artış gösterir. Bu bağlamda melatonin seviyesi incelendiğinde melatoninin erken dönem artışının kadınlarda daha hızlı ve yüksek amplitüdlü olduğu saptanmış. Bu da kadın ve erkeklerin aynı zamanda uyusalar da farklı biyolojik saatlerde uyuduklarını gösterir. Tüm hayatları boyunca kadın ve erkeklerin uyku düzenleri karşılaştırıldığında kadınların menopoza kadar olan süreçte daha erken saatlerde ve daha uzun sürelerle uyuduğu gözlemlenmiş. Bu bulgu da insanların biyolojik saatlerinin düzenlenmesinde gonadal hormonlarının oldukça önemli bir etkiye sahip olduğunu gösteriyor.
Biyolojik birçok durumda olduğu gibi sirkadiyen ritmin düzenlenmesinde de cinsiyetler arasındaki çokça farklılık yapılan çalışmalarda ortaya çıkmış fakat hâlihazırda edinilen bilgilerin mekanizmaları ve sebepleri henüz aydınlatılmış değil. Bu açıdan gelecekte bu konuda alınacak daha çok uzun bir yol var.
17
müdahaleler nadirdir ve genellikle gözden kaçar. Sirkadiyen bozulmanın bir bozukluğun birincil nedeni olmadığı durumlarda bile uyku-uyanıklık kalıplarını stabilize etmek semptomları hafifletebilir. Sirkadiyen sistemi hedef alan moleküler ve davranışsal terapötikler metabolik bozuklukların ve erken yaşlanmanın tedavisi için güçlü potansiyel taşımaktadır. Bu yazıda yaşlanma ile ortaya çıkan sirkadiyen ritimdeki fizyolojik değişiklikleri ve patolojik bozulmaların sonuçlarını tanımlıyoruz.
Son araştırmalar, sirkadiyen ritim moleküler öğelerinin karaciğer ve diğer dokulardaki
hücresel metabolizmayı ve mitokondriyal işlevi doğrudan düzenlediğini göstermiştir.
Sirkadiyen ritimler, insan beyni ve vücudundaki esasen her fizyolojik süreçte bulunan yaklaşık 24 saatlik salınımlardır. Hipotalamustaki
suprakiazmatik çekirdek (SCN), nöronal aktiviteyi, vücut ısısını ve hormonal sinyalleri düzenleyerek ritimlerin zamanlamasını belirleyen ana pil görevini görür.
Sirkadiyen ritimler hem genetik hem de çevresel faktörler tarafından belirlenir.
Erken bebeklik döneminde ortaya çıkar, ancak yaşam süresi boyunca ve yaşlanmayla birlikte çeşitli değişikliklere uğrar.
Psikiyatri, nöroloji ve davranışsal tıpta yeni sirkadiyen temelli
Nöbet Tutmak Sağlığınızdan Etmesin
| Stj. Dr. Nidanur SİNANOĞLU
2. Nörogelişimsel Hastalıklar
Uyku bozuklukları ve sirkadiyen bozulmalar, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (ADHD), otizm spektrum bozuklukları (ASD'ler), Prader-Willi sendromu (PWS) ve Smith-Magenis sendromu (SMS) dahil olmak üzere çeşitli nörogelişimsel bozukluklarla ilişkilidir. Çocukluk çağının en yaygın nörogelişimsel bozukluklarından biri olan ADHD; dikkatsizlik, dürtüsellik ve hiperaktivite ile karakterizedir ve yüksek oranda birlikte ortaya çıkan uyku sorunları ve sirkadiyen değişiklikler ile ilişkilidir.
İlginç bir şekilde, narkolepsi ve vardiyalı çalışma bozukluklarını tedavi etmek
için kullanılan bir uyarıcı olan modafinil, ADHD'yi tedavi etmek için etkili olabilir.
Uyku verimliliğini ve kalitesini artırmak için dopaminerjik yolağı hedeflemenin yanı sıra, merkezi histamin ve oreksin sinyal yolları dahil olmak üzere amfetamin ve metilfenidat tarafından hedeflenenlerden farklı terapötik mekanizmaları da hedefleyebilir.
Adölesan
1. Madde Kullanım Bozuklukları
İnsanlarda ve hayvan modellerinde yapılan çalışmalardan elde edilen kanıtlar, ergenlik döneminde uyku ve sirkadiyen ritimlerdeki bozulmaların beyin gelişimi üzerinde sonuçları olduğunu ortaya koymuştur. Bu durumun duygudurum ve madde kullanım bozukluklarına karşı savunmasızlığa katkıda bulunabileceğini düşünülmektedir. Madde denemeleri genellikle ergenliğin ortasından geç ergenliğe doğru (~14-18 yaş) başlar ve kullanım sıklığı 20'li yaşların başlarından ortalarına kadar zirve yapar. Uyku
zamanlaması ve süresindeki hafta içi-hafta sonu farklılıkları; artan risk alma davranışları, madde kullanımı ve depresif ruh hâli ile
ilişkilidir. Ayrıca, daha kısa uyku süresi olan ergenlerin kafein, nikotin, alkol ve esrar
Prenatal Period
1. Prenatal ve Maternal Ritimler
Epidemiyolojik çalışmalar, kronik vardiyalı çalışan hamile kadınlarda erken doğum, düşük doğum ağırlığı ve düşük risklerinin arttığını bildirmektedir. İnsanlarda
melatonin ve dopamin reseptörleri, fetal SCN'de 18. gebelik haftasında ortaya çıkar, melatonin ve dopaminin fetüs için sirkadiyen bilginin birincil ileticileri olarak hizmet edeceğini düşündürür. Anneden gelen melatonin, plasentadan ve fetal kan-beyin bariyerinden kolayca geçer.
Simüle edilmiş vardiya çalışmasına (yani, birkaç hafta boyunca her 3-4 günde bir
aydınlık-karanlık döngüsünün tamamen tersine çevrilmesi) maruz kalan gebe sıçanlar, erken gebelik sırasında önemli ölçüde azalmış kilo alımı, azalmış yağ yastığı (fat-pad) ve karaciğer ağırlıkları gösterdi. Ayrıca daha düşük genlikli kortikosteron, glukoz, insülin ve leptin ritmi gözlendi. Sirkadiyen gen ekspresyonlarıyla değişiklikler de bu yavrularda bozulmuş uzamsal hafıza ile ilişkilidir ve bu
hafıza açıkları anneye düzenli olarak programlanmış melatonin takviyesi ile önlenebilir.
Diğer araştırmalar, geceleri loş ışığın bile ebeveynler ve yavrular üzerinde fizyolojik ve davranışsal sonuçları olduğunu göstermiştir.
Örneğin, geceleri fareleri kronik olarak loş ışığa maruz bırakmak, adaptif bağışıklık işlevini bozar ve yavrularında depresyon
benzeri davranışları artırır. Özellikle, bu etkiler üremeden önce gece loş ışığa maruz kalan ebeveynlerin yavrularında belirgindir. Bu da geceleri loş ışığa tekrar tekrar maruz kalmanın nesiller arasında geçebilecek epigenetik
değişikliklere yol açtığını düşündürür. Bu tür çalışmalar özellikle önemlidir çünkü son on yılda vardiyalı çalışma ve uzun çalışma programları, iş ve sosyal taleplerden dolayı geceleri uzun süreli ışığa maruz kalma ve elektronik cihazların kullanımı artmıştır.
19
gibi maddeleri kullanma ve diğer riskli davranışlarda bulunma olasılıkları daha yüksektir.
Ergenlik döneminde, ventral striatum (VS;
nükleus akumbens dahil), dorsal striatum (DS) ve medial prefrontal korteksi (mPFC) içeren frontostriatal ödül devresinde birçok gelişimsel değişiklik meydana gelir. Bu değişiklikler, sinaptik budama ve miyelinasyondaki artışların yanı sıra limbik devrede dopamin mevcudiyetindeki artışları içerir. Ödülle ilgili devrelerde ve az gelişmiş bilişsel kontrol merkezlerinde artan aktivite, daha fazla duygusallık,
dürtüsellik ve ödül arama davranışına katkıda bulunur. Sirkadiyen ve uyku bozuklukları, ergenlerde kortikal kontrolü daha da azaltarak ve ödül devresinin aktivitesini artırarak bu tepkileri güçlendirebilir.
Fonksiyonel MRG çalışmaları, parasal ödüllü görevler sırasında striatal ve prefrontal beyin bölgelerinin aktivasyonunun, geç ergenlerde ve genç erişkinlerde (19-24 yaş) öğleden sonra veya akşam sabaha göre daha fazla olduğunu ortaya koymaktadır.
2. Duygudurum Bozuklukları
Ergenlik, majör depresyon, bipolar bozukluk ve şizofreni gibi ciddi psikiyatrik bozuklukların ortaya çıkma eğiliminde olduğu bir dönemdir.
Bu gelişim döneminde şiddetli bozulma ve/veya sıkıntıya sahip bozuklukların genel yaygınlığı %22.2'dir ve duygudurum bozukluklarının ortanca başlangıç yaşı 13'tür. Birçok ruh hali, anksiyete ve psikotik bozukluğun ana bileşeni, bozulmuş bir uyku- uyanıklık döngüsüdür. Ek olarak, sirkadiyen bozulmalar, halihazırda psikiyatrik bozukluğu olan bireylerde duygudurum ve psikotik atakları hızlandırabilir.
Madde kullanım bozukluklarına benzer şekilde, ergenlik ve erken yetişkinlik
dönemindeki gecikmiş ritimler, depresyon ve duygudurum semptomlarının şiddeti ile güçlü bir şekilde ilişkilidir.
Yetişkinlik
Çoğu insan için ergenlikten yetişkinliğe doğru daha erken bir kronotipe kademeli bir geçiş vardır. 20 ila 50 yaş arasında erkekler, kadınlara göre ortalama olarak daha fazla akşam tercihi yapmaya devam ediyor ve bu cinsiyet farklılıkları, kadınlarda menopoza denk gelen 50 yaşından sonra ortadan kalkıyor.
Vardiyalı Çalışma Bozukluğu ve Kronik Jet Lag
Vardiyalı çalışma, artan kanser, obezite, kalp hastalığı, gastrointestinal fonksiyon bozukluğu, uyku bozuklukları, diyabet ve depresyon riski ile ilişkilendirilmiştir.
11.450 Kanadalı hemşire üzerinde yapılan büyük bir araştırmada daha şiddetli sirkadiyen bozulmaların, depresyon geliştirme olasılığının daha yüksek olmasıyla ilişkili olduğunu öne sürüyor. Güney Kore'de elektronik üretiminde yaklaşık 14.000 işçi üzerinde yapılan bir başka araştırma, gündüz çalışanlarla
karşılaştırıldığında, vardiyalı çalışanların daha yüksek oranda uykusuzluk, depresyon ve intihar düşüncesi (uykusuzluk ile en güçlü ilişki ile) gösterdiğini ortaya koydu.
Uyku sorunları, depresyon ve anksiyete dahil yetişkinlik dönemindeki birçok sağlık sorunu; vardiyalı çalışmanın veya uyku-uyanıklık döngüsündeki diğer çevresel veya genetik bozulmaların neden olduğu sirkadiyen aksamalarla bağlantılıdır.
İleri yaşlar
Yaşlı insanlar (~65 yaş ve üstü) genellikle daha az uyurlar. Daha düşük uyku verimliliğine, daha fazla gece uyanmasına, artan uyku gecikmesine ve daha yüksek gündüz uykululuk seviyelerine sahiptirler.
| Yaşam boyunca ritimler, Nature Reviews Neuroscience'tan alınmıştır.
Bu süreçlerin her birinin işlev
bozukluğu nörodejenerasyona katkıda bulunabileceğinden ileri çalışmalarla sirkadiyen genlerin; metabolizmayı, mitokondrial işlevi, antioksidan cevabı ve nöronal aktiviteyi etkilediği moleküler mekanizmalar ortaya konmalıdır.
Nörodejeneratif Hastalıklar
Basit bir hipotez, sirkadiyen ritimlerdeki bozulmaların uykuyu bozduğu ve bunun sonucunda nörodejeneratif bozukluklara katkıda bulunan yanlış katlanmış ve kümelenmiş proteinlerin beyinden
temizlenmesinin azalmasına neden olmasıdır.
Yakın zamanda yapılan bir araştırma, bir gecelik uyku yoksunluğunun bile, insan beyninde sağ hipokampus ve talamusta amiloid-β (Aβ; Alzheimer’s hastalığında beyinde patolojik olarak biriken
proteinlerden biri) birikmesine yol açtığını buldu.
Yaşlı erişkinlerde, daha az sağlam sirkadiyen ritimler ve daha parçalı
aktivite kalıpları demans gelişimi için risk faktörleridir. Sağlıklı yaşlı insanlarla
karşılaştırıldığında, AD veya PD'li bireyler önemli ölçüde daha düşük melatonin ritim amplitüdü ve aşırı uyku halinin yanı sıra daha geç uyku başlangıcı gibi diğer uyku-uyanıklık döngüsü bozuklukları gösterirler.
Siz siz olun sirkadiyen ritminizi,
değmeyecek hiçbir amaç uğruna bozmayın.
Sonuçları uzun vadede zannettiğinizden çok daha ağır olabilir.
21
İnsan sirkadiyen sistemi; normal metabolik ve endokrin süreçleri, büyük ölçüde ön hipotalamusun suprakiazmatik çekirdeğindeki birincil “ana saat”in aktivitesi ve çeşitli vücut dokularındaki diğer periferik saatlerin tamamlayıcı aktivitesi ile sürdürülür. Suprakiazmatik çekirdekteki saat hücreleri, doku ve davranışsal düzeyde tutarlı sirkadiyen sinyaller üretmek için birbirleriyle etkileşime girer. Sirkadiyen sistem yalnızca bu saatlerin çalışmasına dayanmaz; sistemin etkin çalışması, iç saatlerin çevredeki uyaranlarla senkronizasyonunu içerir. Bu iç ve dış süreçlerin başarısız koordinasyonu, sirkadiyen ritmin bozulmasına sebep olur ve bu bozulmaların da bipolar hastalığa yol açabileceği öne sürülmüştür.
Yapılan araştırmalarda, BD (bipolar hastalık)'nin oluşumunda hatalı çalışan sirkadiyen ritimlerin birkaç belirteci bulunmuştur. Bipolar hastalarda düzensiz sirkadiyen ritimlerin mani ve depresyon ataklarına katkıda
bulunduğu düşünülmektedir.
Bu epizodların önde gelen açıklamalarından biri, ortamdaki ışık hakkında bilgi sağlayarak uyku/uyanıklık döngüsünün sürdürülmesine yardımcı olan melatonin hormonuyla ilgilidir. Melatonin, suprakiazmatik çekirdek tarafından koordine edilen epifiz bezinden salınır ve bu nedenle sirkadiyen sistem düzenlemesinde önemli bir rolü olduğu varsayılır.
Günlük melatonin düzeylerinin, mani sırasında kontrollere ve depresyonlu hastalara kıyasla farklı bir patern izleyebileceği görülmektedir. Depresyon sırasında melatonin salınımının azalmasına karşın mani sırasında melatonin salınımının arttığı bulunmuştur. Manide saat 15.00 ve 19.00'daki melatonin düzeylerinin, maksimum gece düzeylerinin yaklaşık %50'sine tekabül ederek kontroller ve depresyondakilerden önemli ölçüde yüksek olduğu
Sirkadiyen Ritim ve Bipolar Hastalık
Arasındaki İlişki
| Stj. Dr. Gülşah SEVİK
kaydedilmiştir. Ayrıca saat 07.00'de önemli ölçüde daha düşük bulunmuştur.
İkinci belirteç; bipolar depresyon yaşayan hastalarda üriner norepinefrin anlamlı olarak daha düşüktür. Bu bulgu, etki mekanizması noradrenerjik sistem üzerinden çalışan bipolar depresyon ilaçlarının özel etkinliği ile desteklenmektedir.
Üçüncü belirteç; anormal sirkadiyen ritimlerin, hastaların yaklaşık %70'ini etkileyen ve hatta ötimik (örneğin remisyona giren) durumda bile devam eden BD'deki çeşitli uyku güçlüklerinin altında yattığı düşünülmektedir. Uyku güçlükleri arasında: artan uykusuzluk veya hipersomnia ve depresyon sırasında uzamış uykuya başlama gecikmesi, uyku ihtiyacının azalması, sirkadiyen fazın kısalması ve mani sırasında uykuya başlama gecikmesinin artması ve uyku etkinliğinde azalma, uykuyla ilgili artan kaygı ve uykudan uyanma gecikmesi sayılabilir.
Dördüncü belirteç olarak genetik çalışmalar; BD ile CLOCK, TIMELESS, ARNTL2, GSK3-β, PER3, DBP ve NR1D1 ROR gibi belirli sirkadiyen genler arasında bir bağlantı olduğunu ortaya koymaktadır.
Spesifik gen varyantları, farklı duygudurum bozukluklarıyla bağlantılıdır. Örnek olarak CLOCK'un iki polimorfizmi (rs1801260 ve rs11932595) BD-II ile ilgilidir. Ayrıca sirkadiyen saat bileşenleri, duygudurum düzenleyicilere verilen yanıtı etkileyebilir. Per2, Cry1 ve Rev-erba gibi bazı sirkadiyen saat bileşenleri muhtemelen lityumun terapötik etkilerine karşı bireysel duyarlılığı arttırmaktadır.
Son olarak, bipolar kronotipleri değerlendiren çalışmalar (örneğin sabahları ve akşamları uyanıklık tercihi) BP'de ortak bir akşam tercihi modelini ortaya koymaktadır. Çalışmalar, akşam kronotipinin duygudurum bozuklukları ile ilişkili olduğunu ve bir sabah kronotipine göre gecikmiş sirkadiyen fazın (örneğin gecikmiş melatonin başlangıcı) belirteçleriyle bağlantılı olduğunu göstermiştir.
Bu bulgular ışığında BD’nin tedavisinde sirkadiyen ritim ilişkili tedavilerden biri olan ışık
temelli terapiler üzerine araştırmalar hala göreceli olarak başlangıç aşamasındadır ancak bilimsel araştırma için heyecan verici bir yolu temsil etmektedir. Karanlık tedavisi manideki sirkadiyen düzensizliği düzeltebilirken parlak ışık tedavisinin bipolar depresyonda önemli sirkadiyen faydaları olabilir. Genel olarak bu son veriler, hastalarında sirkadiyen düzensizliği gidermek isteyen
klinisyenlerin, bu tedavilerin birçoğunun (örneğin lityum, bilişsel-davranışçı temelli psikoterapiler) klinik merkezleri çerçevesinde mevcut olduğunu göreceklerini göstermektedir. Bununla birlikte, özel psikoterapilerin (örn. IPSRT) ve en son teknolojilerin (örn. ışık ve karanlık terapileri)
yaygınlaştırılması, mümkün olduğunca çok sayıda bipolar hastada sirkadiyen düzensizliğin düzeltilmesine yardımcı olmanın anahtarı olabilir.
23
Mr. Nobody
Yaptığımız seçimlerin ve sonuçlarının etkisini
hem kadercileri hem de özgür iradecileri kırmadan tatlı tatlı işleyen zarif bir film.
Müzik kullanımı şahane. Aslında ben bu filmi Jared Leto'nun
Joker rolü yüzünden yerden yere vurulduğu
ortamlarda "Sen Mr.
Nobody'yi izledin mi?
İzlemediysen konuşma."
demek için kullanıyorum ama gerçekten güzel
film, harbiden :d
Predestination
Arkadaş, bir film hakkında söylenecek her şey mi spoiler
olur? Öyle. Konusundan bahsedemem, karakterlerden
bahsedemem.. vermek istediği mesajı ise zaten anlamadım. Erken yaşta bunamayı önlemek için beyin
egzersizi niyetine izleyin.
Tenet
Nolan, Inception ve Interstellar'dan sonra bilim dünyasına daha ne kadar salça
olabilirim diye düşünerek bu filmi çekmiş. İki kez izlerseniz
daha zevkli olur.
Donnie Darko
Kafası çok güzel bir kült yapımla listemizi açıyoruz!
Film izleyenlerin bir kısmını deli ediyor, bir
kısmıysa filmin delisi oluyor. Deneyip hangi gruba dahil olduğunuza
kendiniz karar verin derim. Ama sakın ha director's cut açmayın,
theatrical izleyin.
TECRÜBE KONUŞUYOR.
F il m L is tes i
Toki o Kakeru Shōjo
Türkçe'ye "Zamanda Sıçrayan Kız" olarak çevrilen
bu animede yine liseli bir kızımız, onun abuk sabuk aşk hayatı, gizemli bir tablo,
bisikletler, karaoke, yemek dersleri, Japonların beyzbol merakı ve elbette zaman yolculuğu var. Ve evet, listeye
bir anime koymazsam rahat edemiyorum :p
Bill & Ted's Excellent Adventure
Geyik film nedir, nasıl yapılır, nasıl başarılı olu-.. Keanu
Reeves mi lan o?
The Curious Case of Benjamin
Button
Yaşlılık ikinci çocukluktur derler.. ya da demezler mi?
Ben mi üfürüyorum? Ama filme cuk oturdu, yalan mı?
Bana inanmayan açsın izlesin.