Ortaçağ’ı anlamak:
Çatışma Kuramı
Ortaçağ’ı nasıl anlamalıyız?
Tarihin çok uzun bir zaman dilimini içeren Ortaçağ bilim tarihine ne gibi miraslar bırakmıştır?
8. yüzyılda İslam Uygarlığı yeni kültürlerle temasta bulunmuştur.
Bu yüzyıldan yaklaşık olarak 11. yüzyılın ortasına kadar tam üç yüzyıl boyunca bilim ve felsefede çok parlak bir devir yaşamışlardır. (İslam Aydınlanması ya da İslam Altın Çağı)
Ancak 11. yüzyıldan sonra bu süreç ciddi bir kesintiye uğramıştır.
Bunun sebebi ya da sebepleri nelerdir?
Çatışma kuramı bu dönemi anlamak için bize iyi bir teorik arkaplan sunar:
Çatışma kuramı neyi savlar:
Bu kurama göre bilim ve din nihayetinde çatışmak durumunda kalır.
Galileo vakası, evrim teorisi gibi birtakım tarihsel örnekleri buna kanıt olarak gösterir.
Öyleyse bu hipotez Hıristiyan ve İslam ortaçağlarını açıklamak için iyi bir hipotez olabilir mi?
Eğer duruma epistemik topluluklar açısından ve bunların giriştikleri mücadeleler açısından bakarsak sorunun cevabı «evet»tir.
Çatışmanın seyri, tarafları ve hatta motivasyonları değişebilir.
Eninde sonunda güçlü olan epistemik grup zaferini ilan eder.
İslam Dünyası’nda çatışmanın esas tarafları Filozoflar ve Kelamcılardır.
Filozoflar Yunanî aklî bilginin temsilcisi durumundadırlar.
Kelamcılar ise Selefî naklî bilgiyi temsil ederler.
Çatışma en görünür hale Gazzalî’nin filozofları tekfir etmesi ile ortaya çıkmıştır.
Bu, aynı zamanda İslam uygarlığının bilimle ve felsefeyle arasının açıldığı zamana işaret eder.
Toplumsal koşullar ve siyasi erk nihayetinde Gazzali ve kelamcılardan yana duruş sergilemiş, akli-Yunani felsefe zamanla İslam coğrafyasından
çekilmiştir.
Çatışmanın belirginleştiği noktalar:
1- Aristoteles karşıtlığı,
2- Materyalizm-Naturalizm karşıtlığı
3- Yeni Platonculuk karşıtlığı ve
4- Akli ilimler karşıtlığı
Aristotelesçilik karşıtlığı:
Filozoflar ile kelamcıların en önemli tartışma konuları Aristotelesçilik üzerinde olmuştur.
Gazzâlî’nin filozofları Aristotelesçi görüşlerinden dolayı tekfir etmesi ve İbn Rüşd’ün buna cevabı bir tehafüt geleneği doğmasına sebebiyet vermiştir.
Yeni Platonculuk Karşıtlığı
Hanbeli mezhebinden İbn Teymiyye (ö. 1328) çatışma sahasını genişleterek felsefe, kelam ve tasavvufu teni-Platonculuk karşıtlığı üzerinden bidat ilan etmiştir.
Bu çatışma daha sonra Osmanlılarda XVII. yüzyılda yaşanmış olan Selefi Kadızadeliler ile Halveti Sivasiler arasındaki temel tartışmalardan birisidir.
Akli İlimler karşıtlığı:
Aristotelesçilik karşıtlığı ile paraleldir.
İmam Suyuti bütün Yunan bilim ve felsefe geleneğini içine alan İslamileştirme projesi başlatmıştır.
Doğu İslam uygarlığında bu çatışmalar 12. yüzyılda âlimlerin filozoflar üzerinde hakimiyet kurması ile sonuçlanmıştır.
1277 Yasaklaması ve Avrupa’daki durum.
Avrupa’da da benzer bir durum yaşanmıştır.
13. yüzyıl boyunca Hıristiyan teologlar Aristotelesçi doğa felsefesi ile mücadele etmişlerdir.
Ancak sonuçta burada Aristotelesçi filozofların çalışmaları kısa aralıklarla sekteye uğrasa da sonuçta galip gelmeyi başarmışlardır.
Kaynak: Remzi Demir, Osmanlı Epistemesini Anlamak: Çatışma Kuramı, Muhayyel Yayıncılık