• Sonuç bulunamadı

OCAK - MART 2017 SAYI 75

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "OCAK - MART 2017 SAYI 75"

Copied!
137
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

Yapay Zekâ

Prof. Dr. Eşref Adalı

İnsanlığın Yapay Zekâyla İmtihanı

Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce

Ya Yapay Ahlâk?

Tevfik Uyar

Günümüzde Yapay Zekâ

Doç. Dr. Sanem Sarıel

Dünyanın Bütün Robotları, Birleşin!

Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce

Robot İşaret Dili Öğretmeni

Doç. Dr. Hatice Köse

Doğadan Esinlenmiş Robotik Sistem Tasarımları ve Üretim Metodolojileri

Dr. Fatma Zeynep Temel

İTÜ Yapay Zekâ Laboratuvarı'nda Öncü Çalışmalar İTÜ ARI Teknokent Firmaları

Dünya ile Yarışan Yapay Zekâ ve Robotik Çalışmalarına İmza Atıyor…

Robot Meraklılarını Buluşturan Uluslararası Etkinlik İTÜ Robot Olimpiyatları

Yapay Zekâ: Dost mu, Düşman mı?

Çağrı Mert Bakırcı

Elon Musk 2017’de Dünyayı Değiştirecek

Kozan Demircan

Makineler İnsanı Anlar mı?

Nörobilim Teknikleri ile Tüketiciyi Yeniden Keşfetmek

Yrd. Doç. Dr. Yener Girişken, Prof. Dr. Şebnem Burnaz

Deprem Etkilerine Karşı Mevcut Yapıların Karbon Lifli Polimer Kompozitler ile Güçlendirilmesine Yönelik Tam Ölçekli Bina Deneyleri

Prof. Dr. Alper İlki, Araş.Gör. Erkan Töre, Araş. Gör. Dr. Cem Demir,

Y. Müh. Mustafa Cömert, Dr. Çağlar Göksu

İTÜ'den Haberler

Teknokent Dosyası Genç Başarı

İTÜ Vakfı'ndan Haberler Yayınlar

Sektör'den Haberler Spor

Briç

OCAK-MART 2017 | SAYI 75

...

8 14 18 21 26 36 31

44 51 41

54 56 62

70 66

102 108 116 120 127 128 134

İmtiyaz Sahibi:

İTÜ Vakfı adına Prof. Dr. Mehmet Karaca Yayın Kurulu:

Prof. Dr. Sinan Mert Şener (Başkan) Prof. Dr. Şebnem Burnaz

Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali Karaca Yrd. Doç. Dr. Gülsen Uçarkuş Birol Çetinkaya

Şule Gökçe Enginarlar Kenan Mete

Hatice Yazıcı Şahinli Yazı İşleri Müdürü /Editör:

Hatice Yazıcı Şahinli Yayın Koordinatörü:

Kenan Mete

75. Sayı Dosya Konusu Danışmanı:

Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce Grafik Uygulama:

Murat Beşiktaş Gizem Çinik Katkıda Bulunanlar:

Doç. Dr. Gülname Turan

Osman Keskin, Erkan Mert Özoğul, Bartu Akın

Fotoğraf: Altan Bal, Engin Yıldırım Yönetim Yeri:

İTÜ Vakfı Merkezi

İTÜ Maçka Yerleşkesi 80394 Teşvikiye / İSTANBUL

Tel: 0212 291 34 75 – 230 73 71 Faks: 0212 231 46 33

Baskı:

Azra Matbaacılık

Maltepe Mahallesi Litrosyolu Sokak 2. Matbaacılar Sitesi No:2/4 1BE11 Zeytinburnu-İstanbul

Tel: 0212 674 10 51 - 52 - 53 Yayın Türü:

Yaygın, Süreli

E-posta: basin@ituvakif.org.tr www.ituvakif.org.tr

Bu dergide yayımlanan imzalı yazılar yazarlarının görüşünü yansıtmaktadır.

Dergiyi ve Yayın Kurulu'nu bağlayıcı nitelik taşımaz.

İTÜ Vakıf Dergisi’nde yayımlanan yazı ve fotoğraflardan kaynak belirtilmek koşulu ile alıntı yapılabilir.

VAKFI DERGİSİ

(4)
(5)
(6)
(7)

6

Değerli Okurlar,

Yapay zekâ, robotlar, sanal gerçeklik, otonom araçlar, makine öğrenmesi, veri işleme… Dünyada hızla gelişen bu teknoloji- ler için dev firmalar ciddi yatırım ve üretim programları yapıyor, akademik ortamlar araştırmalarını bu alanlarda yoğunlaştırıyor.

Zira, yapay zekâ ürünü uygulamalar giderek bir endüstri haline geliyor ve her geçen gün hayatımıza biraz daha etki ediyor.

Fikir babası Alan Turing olmakla birlikte, “Yapay Zekâ”nın kav- ramsal temelleri dönemin bir grup öncü bilim insanı tarafından 1956 yılında Dartmount Koleji’nde düzenlenen konferansta atı- larak “Artificial Intelligence: AI” şeklinde ifade edilmiş ve zeki bilgisayarların gerçekleştirilme olasılığının araştırılması öneril- miştir. Aradan geçen 60 yıllık zaman diliminde bilgisayarların işlem hızındaki artış, yapay zekâ araştırmalarındaki gelişme ve sonuç olarak insan zekâsına yakın sistemlerin oluşturulmaya başlanmasıyla, bu uç teknolojiler yeni bir boyut kazandı. Bilim insanlarının şimdiki hedefinde düşünen, anlayan, algılayan ro- botlar var…

Yapay zekâ ve robot teknolojilerinin hızla ileri bir boyuta evril- mesi, birtakım endişeleri de gündeme getirmeye başladı; bazı bilim insanları ve teknoloji yatırımcıları konuya temkinli yaklaşıp, olası tehlikelerini dillendirmeye başladılar bile… İnsan gibi dü- şünen robotlar iş ve üretim süreçlerinde yer alarak hayatı kolay- laştırmakla birlikte, ya insanlığı tehdit edecek boyuta ulaşırsa!

Sonuç olarak, yapay zekâ teknolojileri hayatımıza büyük kolaylık- lar getirse de; iş, emek, güvenlik, ekonomi, sosyal ilişkiler, psikoloji alanlarında insanlığı yeni bir sürecin beklediği kesin.

Dergimizin 75. Sayısında ‘yapay zekâ’ konusuna odaklanarak bu alanda araştırmalarını yürüten bilim insanlarına, bu fikri ve geliş- meleri yakından izleyen bilim-teknoloji yazarlarına sayfalarımızı açtık ve bir dosya oluşturduk. İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Eşref Adalı, Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce, Doç. Dr. Hatice Köse ve Doç. Dr. Sanem Sarıel fikir düzleminde ve proje bazında yazıları ile dosyamıza katkıda bulundular. Bu- çerçevede; Prof. Dr. Eşref Adalı, yazısında zekâ terimine açıklık getirerek; doğal zekâ ile yapay zekâ arasındaki farkları irdeliyor, akıllı bilgisayarların mekanik arabirimleri olarak robotları işlev- sellik açısından değerlendiriyor, yaratıcılığın insana özgü bir özellik olarak makinada oluşamayacağını vurgulayarak içimizi rahatlatıyor. Uzmanlık alanı olan yapay zekâ konusunda toplu- mu aydınlatan popüler bilim yazılarıyla yakından tanınan Yrd.

Doç. Dr. Gökhan İnce iki ayrı yazı ile yapay zekâ ve bu temelde çalışan teknolojik sistemlerin olumlu/olumsuz yönlerini irdeliyor, yapılan yatırımlarla giderek sayıları ve kullanım alanları artan sa- nayi robotlarının insanların yerini alacağı yakın geleceğe dikkat çekiyor. Doç. Dr. Sanem Sarıel, günümüzde yapay zekâ uygu- lamalarında hangi aşamada olduğumuzu ve gerçek zekâya ne kadar yakın olduğumuzu irdelediği yazısında, İTÜ Yapay Zekâ Laboratuvarı’nda yürütülmekte olan çalışmalardan da bahsedi- yor. Doç. Dr. Hatice Köse ise, aynı laboratuvarda yürütülen ro- botik tabanlı işaret dili eğitim sisteminin tasarımı ve geliştirilmesi üzerine yapılan çalışmayı aktarıyor.

Bilim kurgu yazarı, Açık Bilim Dergisi editörlerinden İTÜ Uçak Mühendisliği Bölümü mezunu Tevfik Uyar, yapay zekâ ve robo- tik konusuna ilgi çeken yazıları ile tanınan bir isim. Dergimize yazdığı yazıda konuya ahlak penceresinden bakan Uyar, ya- pay zekâların idare ettiği makine bedenlerin ahlaklarını nasıl programlayacağımızı önemli bir soru işareti olarak görüyor.

Dünyanın önde gelen bilim insanları ve teknoloji yatırımcılarının, yapay zekânın tehlikelerine dikkat çektikleri “Yapay Zekâ: Dost mu, düşman mı?” başlıklı yazı; İTÜ Yapay Zekâ Laboratuvarı'nda ta- mamlanan ve devam eden projelerden bazıları; İTÜ ARI Teknokent bünyesinde yapay zekâ ve robotik alanında araştırmalarını sürdü- ren firmaların projeleri, robot meraklılarını 11 yıldır aynı platformda buluşturan önemli bir etkinlik olan İTÜ Robot Olimpiyatları konulu yazıları da dosya konumuz kapsamında okurlarımıza sunuyoruz.

Robotik çalışmaları sadece yapay zekâ temelli insansı robotlar çerçevesinde ilerlemiyor; bu araştırmalara doğadaki diğer can- lılar da ilham kaynağı oluyor. Çalışmalarını Harvard Üniversitesi Mikrorobotik Laboratuvarı’nda sürdüren İTÜ mezunu Dr. Fatma Zeynep Temel, hayli ilgi çekici yazısında, doğadaki mekanizma- ların çalışma prensiplerini anlamak ve onları mühendislik sis- temlerinde somutlaştırmaya yönelik yepyeni bir uygulama alanı olarak mikrorobotik çalışmalarını aktarıyor.

Dosya konusu içinde değerlendirebileceğimiz bir başka yazı ise yine insan-makine etkileşimi ile tüketici uyaranlarını konu alan, Yrd. Doç. Dr. Yener Girişken ve Prof. Dr. Şebnem Burnaz’ın birlikte kaleme aldıkları “Makineler İnsanı Anlar mı? Nörobilim Teknikleri ile Tüketiciyi Yeniden Keşfetmek” başlıklı yazı.

Teknoloji alanındaki girişimciliği ve inovatif fikirleri ile modern za- manları dahisi kabul edilen Elon Musk hepimizin merak ettiği bir isim. Kozan Demircan, “Elon Musk 2017’de Dünyayı Değiştirecek”

başlıklı yazısında, Musk’un insanlığa, çevreye kısacası dünyanın geleceğine büyük yararlar sağlayacak projelerini aktarıyor.

İTÜ İnşaat Fakültesi’nde, yeterli mühendislik hizmeti almamış yapıların depreme karşı güçlendirilmesini sağlayan yeni bir malzeme geliştirildi. “Karbon lifli polimer kompozit” adı verilen malzeme ile yapılan testler sonucu, kapasitesi son derece ye- tersiz olan bir binanın kolonlarının bu malzeme ile sargılanması durumunda deprem etkilerinin önemli derecede iyileşebildiği ortaya konuldu. Prof. Dr. Alper İlki ve ekibinin yazısı, deprem ül- kesi Türkiye için umut verici bir çalışmaya dikkat çekiyor.

İTÜ’den ve Vakıf’tan geniş haberler, Genç Başarı, Öğr. Gör. Metin Tükenmez’in her sayımızda farklı ve ilginç bir yönünü ele aldığı

‘spor’ disiplinindeki yazısı bu sayımızın konuları arasında.

Bu sayıda "İnsanlaşan Makinalar & Yapay Zekâ" dosya içeriğinin oluşturulmasına Yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce değerli fikirleri ile katkı- da bulundu. Kendisine teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Dergimizin 76. Sayısında dosya konumuz “Katma Değer Üretimin- de Üniversite-Sanayi İşbirliği”. Geniş bir perspektifle okurlarımıza sunmayı planladığımız bu konu için İTÜ’lülerin katkılarını bekliyoruz.

Saygılarımızla, Yayın Kurulu

(8)

D O s ya

İNsaNLaŞaN MaKİNaLaR-

yaPay ZEKÂ

(9)

8

İ

nsanlar, geçmişte ve günümüzde, insan gibi davranan makineleri düşlemiş ve bu makineleri yap- maya çalışmıştır. İnsan gibi davra- nan makineleri yapmaya uğraşırken, kendisinin yani insanın nasıl bir ya- pısı olduğunu anlamaya çalışmıştır;

özellikle beyninin nasıl çalıştığını öğ- renmeye çalışmıştır. Bu bağlamda, insana özgü akıl ve zekâ kavramlarını tanımlamıştır.

Doğru ve yanlışı birbirinden ayırabil- me yetisi akıl olarak tanımlanmıştır. Aklın doğuştan kazanılmış bir yetenek olduğu anlaşılmıştır. İnsan, karşılaştığı olaylar ve durumlar hakkında, aklını kullanarak kapsamlı düşünebilmekte, yorumlar üre- tebilmektedir. İnsanın biyolojik gelişme- siyle birlikte aklı da gelişmektedir. Dola- yısıyla, sağlıklı her insanın aklı vardır ve akıl ölçülebilir değildir. Akıl sözcüğünün, Türkçe'deki karşılığı us’tur.

İnsanın, karşılaştığı bir olay ve duru- mu algılayabilme ve buna karşı çözüm üretme yeteneği zekâ olarak tanım- lanmıştır. Zekâ, zaman içinde, eğitim, öğrenme ve çevre etkenleri ile geliş- mektedir. Görülen eğitim ve çevre yön- lendirmeleri insanı belli alanlarda, örne- ğin matematik, edebiyat, müzik, görsel sanatlar alanlarında zeki yapmaktadır.

Dolayısıyla, bazı insanlar belli alanlarda daha zeki olabilirler. Zekâ zaman için-

İN sa NL a Ş a N M a KİN a L a R - ya Pa

Prof. Dr. Eşref adalı

İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi

yapay zekâlı robotlar bir gün yapımcılarına karşı gelip zarar verebilirler mi? Böylece asimov’un robot tanımındaki “robot sahibine, daha genel anlamda insanlığa zarar veremez” ilkesi bozulacak mı? Bu sorunun yanıtını, bugün vermek zordur. yapay zekâlı bilgisayarlar ve robotlar insan tarafından geliştirildiği sürece bu kuralın geçerli kalacağını söyleyebiliriz…

Yapay Zekâ

(10)

9 de kazanılan bir değer olduğu için öl-

çülebilir ve ölçülmesi ile ilgili yöntemler geliştirilmiştir. Zekâ sözcüğünün, Türk- çe'deki karşılığı anlak’tır.

Akıl, us, zekâ ve seyrek kullanılan anlak sözcükleri çoğunlukla birbirinin yerine yanlış olarak kullanılmaktadırlar.

Yazımızın konusu olan Yapay Zekâ te- riminin de doğruluğu tartışılabilir: Ma- kinelerin akıllı mı yoksa zeki mi olması beklenmektedir? İnsan aklını kullana- rak, bir durum karşısında doğru, dola- yısıyla mantıklı olan çözümü seçer. Aynı insan, ilk karşılaştığı bir durum karşı- sında, kendince en uygun davranışa, zekâsını kullanarak karar verir. Makine- lerden beklenen davranışın; aklın gös- terdiği yol mu, yoksa zekânın gösterdiği çözüm mü olduğu tartışmalıdır.

Dilimizde Yapay Zekâ olarak kullanı- lan terim ilk kez 1956 yılında Dartmount Koleji’nde düzenlenen ve seçkin bilim insanlarının katıldığı konferansta “Artifi- cial Intelligence: AI” biçiminde dillendi- rilmiştir. Bu toplantıya katılan J. McCart- hy (Lisp dilinin geliştiricisi), M. Minsky (MIT Yapay Zekâ Laboratuvarı kurucu- su), C. Shannon (IBM), A. Newell (ABD Yapay Zekâ Derneği’nin ilk başkanı) ve H. Simon (Nobel ödüllü) zeki bilgisayar- ların gerçekleştirilme olasılığının araştı- rılmasını önermişlerdir.

Doğal zekâ ile yapay zekâ arasında farkların olacağı açıktır. Bu farklardan bazıları, yapay zekâyı üstün kılarken bazıları doğal zekâyı üstün kılmaktadır.

İlk olarak yapay zekânın üstün olduğu yönler, ardından doğal zekânın üstün olduğu yönler açıklanacaktır:

yapay Zekânın Üstün yönleri

• Yapay zekâ kalıcıdır: İnsan öğ- rendiği ve deneyimlediği olay ve konu- ları, benzerlerini yaşamadığında zaman içinde unutabilir. Ancak yinelenen ve insan için önemli deneyimlere ilişkin bilgiler bellekte sürekli tutulmaktadır.

Unutmanın hızı, konuya verilen önem derecesiyle ters orantılıdır. Unutma sı- rasında, önce ayrıntılar, daha sonra ana bilgiler silinmektedir. Unutulan bilgiler, belli hatırlatmalar ile geri kazanılabil- mektedir. Unutma özelliği, insanın bel- leğinin gereksiz verilerle işgal edilme- sini önlemektedir. Bilgisayarın belleğine yazılmış olan bir veri bilinçli olarak si- linmediği sürece, bellekte kalmaktadır.

Dolayısıyla bilgisayarın unutma yetene- ği yoktur.

• Yapay zekâ paylaşılabilir: Zekâ, insanda eğitim, öğrenme ve çevre et- kenleri ile gelişmektedir. Bu birikimin bir başka insana aktarılması, usta çı- rak ilişkisi ile olabilmektedir ve aktarım uzun süre almaktadır. Bir kişide oluşan zekânın tümüyle bir başkasına aktarıl- dığı söylenemez. Buna karşın, yapay zekâ bir bilgisayarda oluşturulduğun- dan, bunun diğer bilgisayarlara akta- rılması, kopyalama yöntemiyle kolayca yapılabilir.

• Yapay zekâ daha kolay elde edi- lebilir: Bir bilgisayarın zekâ düzeyinin yükseltilmesi, bir insanın zekâ düzeyi- nin yükseltilmesine göre daha kolaydır;

kolay olduğu için maliyeti de düşüktür.

• Yapay zekâ tutarlıdır: Aynı olay karşısında verilecek tepki insandan in-

sana değişik olacaktır. Hatta benzer iki olayda, aynı insan farklı davranabilmek- tedir. Bunun nedeni insanların zekâ dü- zeylerinin farklı olması ve insan olmala- rıdır. Yapay zekâ sistemlerinde aynı ya da benzer olaylarda verilen tepki hep aynı olacaktır. Farklı zekâ düzeyindeki yapay zekâ sistemlerinden aynı olay karşısında farklı tepki görülmesi, zekâ düzeyi ile ilgilidir.

• Yapay zekâ kayıtlıdır: Bir durum veya olay karşısında yapay zekâ tarafın- dan üretilen tepki kaydedilmektedir. Do- layısıyla, benzer bir durumla karşılaşıldı- ğında, eski kararlar gözden geçirilmekte ve en yakın olan tepki verilmektedir. Buna karşın insan, karşılaştığı her olayda, geç- mişte yaşadığı benzer olayı aklına getir- mekte ya da onu hiç düşünmeden yeni bir karar oluşturabilmektedir.

Doğal Zekânın Üstün yönleri

• Doğal zekâ yaratıcıdır: İnsan ken- di ve başkalarının deneyimlerini değer- lendirerek zekâsını geliştirebilir, dolayı- sıyla yaratıcıdır. Yapay zekâ, bilgisayara yüklenen bilgi ile sınırlıdır; dolayısıyla yaratıcılığı insana kıyasla kısıtlıdır.

• Deneyimlerden yararlanma: Do- ğal zekâ insana duyu organlarının yar- dımıyla öğrendiği deneyimleri kullanma ve bu deneyimlerden yararlanma yete- neği kazandırır. Yapay zekâ sistemleri genellikle sembolik girdiler ile çalışırlar.

• Usavurma yeteneği: İnsan karşı- laştığı yeni durum karşısında, deneyim-

Makinelerin akıllı mı yoksa zeki

mi olması beklenmektedir? İnsan aklını kullanarak, bir durum karşısında doğru, dolayısıyla mantıklı olan çözümü seçer. aynı

insan, ilk karşılaştığı bir durum karşısında, kendince en uygun davranışa, zekâsını kullanarak karar verir. Makinelerden beklenen davranışın; aklın gösterdiği yol mu yoksa zekânın gösterdiği çözüm

mü olduğu tartışmalıdır.

Massachusetts ınstitute of Technology (MıT) yapay Zekâ Laboratuvarının kurucusu Marvin Minsky, 1968.

(11)

10

Uzman Sistemler: Bir uzmanın, uzmanlığına ilişkin bilgileri ve kararlarını bilgisayara öğretmenin sonucu olarak uzman sistemler üretilmektedir. Günümüzde, tıp, finans, trafik, sigortacılık ve süreç denetimi gibi alanlarda uzman sistem çözümleri kullanılmaktadır. ELIZA yazılımı, hastalara tanı koyma konusunda geliştirilmiş bir yazılım olarak, uzman sistemler için önemli bir örnektir.

Doğal Dil İşleme: İnsanların konuş- tuğu doğal dili anlama, sorulara yanıt verme, diller arası çeviri ve yapay ko- nuşma üretme konuları Doğal Dil İşleme (DDİ) başlığı altında toplanmaktadır. Bir önerilen sınama yöntemi günümüzde

de kullanılmaktadır. Bu sınama yönte- minde, sorulan bir soruya insan ve bil- gisayar yanıt vermekte; hakem yanıtın kimden geldiğini bilmeden, hangisinin insan hangisinin bilgisayar tarafından verildiğine karar vermektedir. Bu sı- nama sonucunda, bilgisayarın verdiği sonuçların başarımı, bilgisayarın zekâ düzeyini belirlemektedir.

İnsan gibi düşünen ve davranan bilgisayar çalışmaları için en çarpıcı örnekler, satranç gibi oyun programla- rıdır. Günümüzde, dünya satranç şam- piyonları ile başa baş satranç oynaya- bilen programlar geliştirilmiştir.

lerine dayanarak ve usavurma yetene- ğini kullanarak hızlı ve yeni bir çözüm üretebilmektedir. Yapay zekânın ürete- bileceği çözümler, kendisine yüklenen bilgiler ve öğretilen çözüm yöntemleri ile sınırlıdır.

Kullanım alanları

1956 yılında yapay zekâ terimini tü- retenlerin amacı, bilgisayarları zekileş- tirmekti. Ancak zaman içinde bu kavra- mın anlamı genişletilmiş ve aşağıdaki alanlarda kullanılmaya başlanmıştır:

İnsan gibi düşünen ve davranan sistemler: Yapay zekâ terimini öne- renlerin beklentileri, insan gibi düşü- nen ve dolayısıyla insan gibi davranan bilgisayarların geliştirilmesidir. İnsan nasıl öğreniyor ve zekâsını nasıl geliş- tiriyor ise, bilgisayarların da aynı yolla öğrenmesi ve zekâsının geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaca hizmet ede- cek çalışmalar halen ödüllendirilmek- tedir. Bilgisayarın zekâ düzeyini ölç- mek için değişik yöntemler geliştirilmiş olmasına karşın A. Turing tarafından

Günümüzde, tıp, finans, trafik, sigortacılık ve süreç denetimi gibi alanlarda uzman sistem çözümleri

kullanılmaktadır. ELıZa yazılımı, hastalara tanı koyma konusunda

geliştirilmiş bir yazılım olarak, uzman sistemler için önemli bir

örnektir.

Programlı robotların, bilgisayarsız olanları da tasarlanmıştır. Bu tür örnekler El-Cezeri’nin (1206) kitabında görülmektedir.

(12)

11 yardımıyla öğretilir. Bu amaçla gelişti- rilmiş olan özel diller kullanılır. Robot, programın adımlarını tartışmasız yerine getirir. Çalışması sırasında karşılaşaca- ğı olağan dışı durumlar ve bu durumlar- da vereceği tepkiler de program içinde yazılıdır. Bu tür robotlar genellikle mon- taj işlemlerinde kullanılır.

Programlı robotların, bilgisayarsız olan- ları da tasarlanmıştır. Bu tür örnekler El-Ce- zeri’nin (1206) kitabında görülmektedir.

• Öğretilebilen robotlar: Robotun yapması gereken bazı hareketleri, hare- ket denklemleri ile yazmak son derece zordur. Bu nedenle, robotun eli bir uz- man tarafından tutularak hareket ettirilir.

Robot yapılan tüm hareketleri beller ve daha sonra bu hareketleri kendisi yine- ler. Araba boyama robotları, bu tür ro- botlar için en güzel örneklerdir.

• Akıllı robotlar: Akıllı robotlar, çev- resi ile etkileşimde bulunan ve buna alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Bu

yöntem ile otelde yer ayırtma ve banka- cılık hizmetleri verilmeye başlanmıştır.

Robotlar: Robotlar, akıllı veya zeki bilgisayarların mekanik arabirimi olarak düşünülebilir. Bir başka deyişle, robotları yöneten birim bilgisayardır. İşlevsellikleri açısından robotlar üç sınıfa ayrılırlar:

• Programlı robotlar: Bu tür robot- ların hareketleri adım adım bir program doğal dili anlama çalışmaların ilk aşa-

ması dildeki sesleri tanımak ile başlar.

Sesbilimi bir dildeki sesleri (ünlü ve ünsüz sesleri) araştırır. Bazı diller ünlü çeşitliliği açısından zengin bazıları fa- kirdir. Örneğin Türk dillerinde 8-13 ünlü sesli varken Arapça'nın ünlü sayısı 3-4 kadardır. Sesbiliminin ardında dilin bi- çimbilimsel yapısını incelemek gerekir.

Türkçe gibi eklemeli dillerde biçimler son derece önemlidir ve kök sözcüğe yeni anlam katarlar. Tümce içinde, özne tümleç ve yüklem sırası dil ailelerine göre değişiklik göstermektedir. Örneğin Türk dillerinde diziliş özne-tümleç-yük- lem biçiminde iken Hint-Avrupa dillerin- de özne-yüklem-tümleç biçimindedir.

Bir insanın konuşmasını bilgisayara aktarabilmek için, dilin sesbilimini, bi- çimbilimini ve sözdizimini bilgisayara öğretmemiz gerekir. Bu aşamadan son- ra, tümcenin anlamı çıkarılabilir. Doğal dillerde, bir sözcüğün birden çok anlam taşıdığı bilinmektedir. Bu nedenle, söz- cüğün ilgili tümce içindeki gerçek an- lamının bulunması, DDİ çalışmalarının önemli bir araştırma konusudur. Bir söz- cüğün gerçek anlamının bulunması sı- rasında, konuşmanın konusu, önceki ve sonraki sözcükler belirleyici olmaktadır.

Bir tümcenin anlamının belirlenmesi, bu tümcenin bir başka dile çevrilmesi veya soru yanıt sistemlerinde uygun ya- nıtın hazırlanması sırasında gerekli ol- maktadır. Günümüzde, diller arası çeviri konusunda önemli çalışmalar yapılmak- tadır. Otomatik yanıt sistemleri ticari

Makine öğrenmesi yöntemleri, bir yapay zekâ sisteminin öğrenmesi

amacıyla kullanılmaktadır.

Bu yöntem, insanın kolayca edinemeyeceği önemli bilgilerin öğrenilmesi açısından önemlidir. Bu sayede yapay zekâ sistemleri doğal

zekâya üstünlük sağlayabilirler.

Lisp dilinin geliştiricisi John McCarthy, Rusya'daki rakiplerine karşı telgrafla gerçekleştirilen dört eşzamanlı bilgisayar satranç maçına ev sahipliği yaptı, 1966.

(13)

12

göre davranış ve hareketlerini belirle- yen robotlardır. Bu tür robotlara temel görevleri program ile öğretilir, ancak bu görevi yerine getirirken çevresinden bilgi edinerek hareket eder. Akıllı robot- lar için en temel örnek taşıma robotları gösterilebilir, en üst düzey örnekler in- sansı robotlardır.

Taşıma robotları, fabrika içinde bir paketi bir iş noktasından diğer bir iş noktasına götürebilmektedir. Taşıma sı- rasında, belli bir yolu izlemekte, önüne çıkan engellere göre davranabilmekte ayrıca diğer taşıma robotları ile iletişim- de bulunabilmektedir.

İnsansı robotlar, insana benzemek- te, yürüyebilmekte ve belli ölçüde konu- şabilmektedir. Bu robotlar, yapay zekâ çalışmalarının hedeflediği türlerdir.

Akıllı robotlar, yapay zekâ çalışmala- rı kapsamında önemli bir yer tutmakta-

akıllı robotlar, yapay zekâ çalışmaları kapsamında önemli bir

yer tutmaktadır. Bunun nedenini, insan gibi düşünen ve davranan

makine yapma düşüncesine bağlayabiliriz. Böyle bir hedefe ulaşma çalışmalarında robotlar birçok soruyu yanıtlamaktadır.

dır. Bunun nedenini, insan gibi düşünen ve davranan makine yapma düşünce- sine bağlayabiliriz. Böyle bir hedefe ulaşma çalışmalarında robotlar birçok soruyu yanıtlamaktadır. Örneğin, robo- tun doğal dildeki konuşmayı anlaması ve buna yanıt vermesi beklenmektedir.

Hareket ederken çevresini görmesi ve ona göre hareket etmesi beklenmekte- dir. Beklenmedik durumlarda karar ver- mesi istenmektedir.

İnsansız Denizlatı

Taşıma robotlarının bir üst modeli olarak, günümüzde sürücüsüz araçlar geliştirilmektedir. Sürücüsüz araçların havada, suda ve karada gidenleri hak- kında günlük haber kaynaklarında bilgi- ler yer almaktadır. İnsansız Hava Aracı (İHA) ağırlıklı olarak askeri amaçlarla kullanılmaktadır. Bu araçlar, kendileri için belirlenmiş bir yörüngeyi izleyerek görüntü toplamakta, bazıları silah kul- lanmaktadır. İnsansız denizaltılar da benzer amaçlarla kullanılmaktadır. Bi- nek arabaları ve kamyonlar için benzer çalışmalara son yıllarda ağırlık verilmiş- tir. Amaç, sürücü gerektirmeden aracın bir yerden diğer bir yere gitmesidir. Bu araçlarda kullanılan temel ilke taşıma robotlarında kullanılan teknikler ile ay- nıdır. Bu tür robotlar, konum bilgisini, çevredeki araçların konumlarını, trafik bilgilerini sürekli olarak öğrenmekte, belleğindeki harita bilgisi üzerinde bu bilgileri değerlendirmekte ve yol alabil- mektedir.

Görüntü işleme: Bir makinenin, insanın sahip olduğu yeteneklere eri- şebilmesi için görme yeteneğinin de olması gerekir. Bir bilgisayara veya ro- bota görme yeteneğinin kazandırılması, kameradan gelen görüntünün işlenme- si ile sağlanmaktadır. Kamera robotun üzerinde olabileceği gibi ortamın uygun bir yerinde de olabilir. Kameradan ge- len görüntü ile ortamdaki nesneler ta- nınmaya çalışılır. Tanıma işlemi uygula- maya göre basit ya da karmaşık olabilir.

Örneğin bir aracın plakasını okumak basit sayılırken, bir kişiyi yüzünden ta- nımak karmaşık bir işlemdir.

Görüntü işlemenin niteliği ve yetkin- liği çalışmanın amacına uygun olarak

Dilimizde yapay Zekâ olarak kullanılan terimi ilk kez 1956 yılında Dartmount Koleji’nde düzenlenen konferansta “artificial ıntelligence:

aı” biçiminde dillendiren seçkin bilim insanları arasında yer alan Claude shannon (solda) ve Herbert simon.

(14)

13

yaratıcılık yeteneğinin insana

özgü bir özellik olduğunu ve bu yeteneğin bir makinede oluşamayacağını varsayarsak, yapay zekânın insan zekâsından

bir derece aşağıda kalacağını söyleyebiliriz. Bu durum insanlık için bir üstünlük olarak kalacak ve

içimizi rahatlatacaktır.

belirlenir. Dolayısıyla, yapay zekâ sis- temine sağlayacağı katkı bu belirleme ile sınırlı kalır. Günümüzde, otopark ve otoyol girişlerinde plaka tanınması, MO- BESE kameraları ile toplumsal olaylara karışanların kimliklerinin belirlenmesi, uydudan çekilen fotoğraflar ile tarım verilerinin hesaplanması, askeri hedef- lerin belirlenmesi görüntü işleme yön- temleri ile gerçekleştirilmektedir.

Makine öğrenmesi: Bilgisayarın, bir konu ile ilgili büyük miktarda veri küme- sini inceleyip yorumlayarak konuyu öğ- renmesine kabaca makine öğrenmesi diyebiliriz. Örneğin, bir dilde yazılmış metinleri inceleyip dilin modelinin çı- karılması, sözcüklerin gerçek anlamla- rının bulunması makine öğrenmesi ile gerçekleştirilebilmektedir. Araç sigorta poliçe ve hasar bilgilerini içeren veri ta- banını inceleyerek, hasar ve kullanıcılar arasındaki ilişkileri ortaya çıkarmak ve

kişiye özgü sigorta pirimi hesaplamak bir başka örnektir.

Makine öğrenmesi yöntemleri, bir yapay zekâ sisteminin öğrenmesi ama- cıyla kullanılmaktadır. Bu yöntem, insa- nın kolayca edinemeyeceği önemli bil- gilerin öğrenilmesi açısından önemlidir.

Bu sayede yapay zekâ sistemleri doğal zekâya üstünlük sağlayabilirler. Makine öğrenmesi yöntemlerine veri madencili- ği yöntemleri de eklenerek yapay zekâ sisteminin yetenekleri artırılmaktadır.

yapay Zekânın Geleceği

Genel amaçlı bilgisayarların geçmişi 1950’lere kadar geri götürülebilir. Yak- laşık 70 yıllık geçmişi olan bilgisayarın, gelişimindeki hıza bakarak daha çok gelişeceğini söylemek için kâhin olmak gerekmez. Bilgisayarların işlem hızları arttıkça ve yapay zekâ ve ilişkili konu- larda çalışan bilim insanlarının araştır- maları arttıkça yapay zekânın her gün daha gelişeceği açıktır. Bu gelişmelere bağlı olarak bir gün insan zekâsına ya- kın sistemlerin oluşturulabileceğini söy- leyebiliriz.

İnsanların bir özelliği hayal ettikle- rini gerçekleştirmeye çalışmaktır. Ko- numuz ile ilgili hayaller içinde Stanley Kubrick’in 1986’da çevirmiş olduğu

“ 2001: A Space Odyssey” filmindeki HAL isimli bilgisayardır. HAL insan ko- nuşmasını anlayabilmekte ve insan gibi

asimov’un robot tanımındaki “robot sahibine, daha genel anlamda insanlığa zarar veremez”

ilkesi bozulacak mı?

konuşabilmektedir. Hatta insanların dudaklarını okuyabilmektedir. 1986’da konuşabilen bilgisayar yoktu ancak günümüzde vardır. Henüz dudak oku- yan bilgisayarları bugün görmüyoruz ancak gelişmelere bakarak bir gün du- dak okuyabilen bilgisayarların olabile- ceğini söyleyebiliriz.

Yapay zekâlı robotlar bir gün ya- pımcılarına karşı gelip zarar verebilir- ler mi? Böylece Asimov’un robot tanı- mındaki “robot sahibine, daha genel anlamda insanlığa zarar veremez” ilke- si bozulacak mı? Bu sorunun yanıtını, bugün vermek zordur. Yapay zekâlı bil- gisayarlar ve robotlar insan tarafından geliştirildiği sürece bu kuralın geçerli kalacağını söyleyebiliriz. Ancak bir gün geliştirmenin akıllı bilgisayarlar tarafından yapılabileceği düşünüldü- ğünde, insanlığa zarar verebilecek sis- temlerin de üretilebileceği söylenebilir.

Yaratıcılık yeteneğinin insana özgü bir özellik olduğunu ve bu yeteneğin bir makinede oluşamayacağını var- sayarsak, yapay zekânın insan zekâ- sından bir derece aşağıda kalacağını söyleyebiliriz. Bu durum insanlık için bir üstünlük olarak kalacak ve içimizi rahatlatacaktır. Nitekim Stanley Kubri- ck söz konusu filmde isyan eden bilgi- sayarı, bir insan tarafından devre dışı bıraktırmayı yeğlemiştir.

a. Newell, aBD yapay Zekâ Derneği'nin ilk başkanı

(15)

14

İnsanlığın Yapay Zekâyla İmtihanı

yrd. Doç. Dr. Gökhan İnce

İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi

Kuşkusuz ki, yapay zekâ alanındaki bilimsel araştırmalar ve eşzamanlı yürütülen teknolojik gelişmeler insanlığın

yararına ilerleme kaydediyor. Hatta potansiyel faydalara bazen kendimizi o kadar kaptırıyoruz ki, madalyonun diğer tarafında yer alan yıkıcı etkileri de görmezden gelebiliyoruz. Toplumdaki konumumuz ve gelişmelere bakış açımız ışığında safımızı belirliyoruz: “yapay zekâ ve bu temelde çalışan teknolojik sistemler hayırdır/şerdir!” O halde bu yazıda biraz da “öteki”nin perspektifinden bakmayı deneyelim.

B

azıları teknolojiye insanları sıkıcı ve zorlu işlerden özgürleştirip, daha eğlenceli ve keyifli bir ya- şam sürdürebilmelerine olanak sağla- dığı için, adeta insanlığa sunulmuş bir hediye gözüyle bakıyor. Diğer tarafın argümanları da sağlam: teknoloji en ge- nel haliyle insanların işlerini ellerinden alıyor; güçlüyü daha güçlü zengini daha zengin kılıyor. Mahatma Gandhi, Hin- distan’ın refahı için devasa makinelerle dolu tekstil atölyeleri yerine, her köy- lünün evine yerleştirilecek yün eğirme aletleri ve dokuma tezgahları vermeyi savunuyordu. Bu sayede az sayıda in- sana iş imkanı sağlayan, merkezi bir seri üretimden ziyade, toplulukların ya-

rarına olan dağıtılmış seri üretim sağlan- mış olacaktı.

Yıllar geçtikçe, zamanın teknoloji- leri yerini yepyeni teknolojilere bıraktı, ancak tartışma baki kaldı. Bu sorunun yakın zaman teknolojileriyle vücut bul- muş en somut halini, fabrikaların üre- tim bantlarında çalışan insan işçilerin sorumlu oldukları işlerin artık robotlara teslim ediliyor olması teknolojinin be- raberinde getirdiği sorunlara bir örnek teşkil etmektedir. Tarih, temeli gelir ve imtiyazların orantısız dağılımından kay- naklanan sıkıntılara dayanan devrimler- le doludur. Eğer ki gelecek teknolojileri bu amaca hizmet edecek şekilde kulla- nılacaksa, nice felaketler bizi bekliyor olacaktır.

Ancak zekâsı artan makineler üret- mek, toplumun farklı katmanları arasın- da yaşanan güç savaşından daha da önemli bir sorun teşkil ediyor: Benlik bilinci. Diğer bir deyişle kişinin kendisi hakkında hissettiklerinin ve düşündük- lerinin toplamı. Örneğin, 19. yüzyılda Charles Darwin’in evrim teorisini ve insanların (görece) daha değersiz ya- şam formlarından evrildiği fikrini ortaya atması zamanında fırtınalar yaratmıştı.

Hatta bu teorinin üzerinden geçen nere- deyse 2 yüzyıl sonrasında bile, insanlık bu düşünceyle cebelleşip durmaktadır.

Olur da geleceğin hızla ilerleyen tek- nolojisi, insanla kapışabilecek zihinsel yetilere sahip makineler üretebilirse top- lum nasıl bir tepki verecektir?

Geçmişte teknolojinin daha yavaş adımlarla ilerlemesi, benlik bilincimizin

“zekâ” kavramına adapte olarak kendi- sini korumasına olanak sağladı. Zekâ ile şunu kastediyorum: Ağaçlardan meyve toplayarak hayatını idame eden veya mızrak, kılıç sallayan atalarımız 19. yüz- yıldaki pistonlu, manivelalı, dişli, çarklı, buhar çıkaran sıradan makineleri görse, muhtemelen doğaüstü bir zekâyla kar- şı karşıya kaldıklarını düşüneceklerdi.

Ancak günümüzde bu aletlerin herhan- gi bir zekâya sahip olmadıklarını bildi- ğimiz gibi, oldukça karmaşık otomatlar olan günümüzün otomatik içecek ve bi- let satış makinelerini veya para çekme makinelerini bile yapay zekâya sahip makineler olarak tanımlamıyoruz. Peki

(16)

15 ya teknolojik gelişmelerin korkunç bir

ivmeyle arttığı günümüzde veya yakın gelecekte bu makinelerin insan zekâ- sına meydan okuduğu durumlarla kar- şılaşsak ve hatta bizim “adapte olama- yacağımız hızlarda” zekâmızı geçtikleri gerçeğiyle yüzleşecek olursak, acaba biz nasıl bir tepki vereceğiz?

Makinelerin zekâsı bizimkileri yakalarsa, veya yakalayabileceğine dair belirtiler ortaya koymaya başlarsa ne olacak?

İnsanlığın buna vereceği tepkiyi tahmin etmek için, insanlığın geçmişte başına gelmiş benzer bir olaya verdiği tepkiden yola çıkacağız ve elimizde, kökleri 20.

yüzyıla dayanan ufak bir ipucunu takip edeceğiz: Zekâ Katsayısı (ZK) veya İn- gilizce’deki karşılığıyla Intelligence Qu- otient (IQ) testleri. Bu testler çocukların zekâsını ölçmek için kullanılmaya baş- lanmıştı. Amerika Birleşik Devletleri’nde çocuklar bu testteki performanslarına göre sınıflandırılır ve eğitimlerine bu test sonuçları baz alınarak yön verilirdi. İyi skor alanlar iyi okullara, kötü derece alanlar ikincil kalitede okullara gönde- rilir, ek derslerle desteklenmeye teşvik edilirlerdi. Yani biz insanlar olarak, eli- mize zekâyı ölçebileceğimizi düşündü- ğümüz bir ölçüt geçtiği anda (kaldı ki ZK testleri oldukça tartışmalıdır), hemen sınıflandırma, ayrımcılık ve yabancılaş- tırma rotasına yöneliyoruz. Peki ya ma- kinelerin zekâsı bizimkileri yakalarsa, veya yakalayabileceğine dair belirtiler ortaya koymaya başlarsa ne olacak?

Makinelere karşı daha aşağı zekâya sa- hip insanlara toplum olarak nasıl davra- nacağız? İnsanın onuru ve haysiyeti bu

tarz bir kıyas- lamaya kur- ban gidebilir mi?

A s l ı n a b a k a r s a n ı z , m a k i n e l e r i n insan zekâ- sına meydan o k u d u ğ u d u r u m l a r l a karşılaşmaya başladık bile.

1997 yılında Deep Blue K a s p a r o v ’ u s a t r a n ç t a yendi, 2011 yılında IBM Watson insan rakiplerini Riziko oyununda alt etti, gü- nümüzde bilgisayarlı uzman sistemler sağlık konusunda doktorlara tavsiye verecek algoritmalarla donatıldı, sürü- cüsüz arabalar Amerika’da birçok eya- lette kullanılmaya başlandı, emekçi sınıf işlerini kendilerinden daha hızlı, etkin ve hatasız çalışan robotlara kaptırdı.

Peki ya yenilenlerin veya işlerini yapay zekâya karşı kaybeden insanların sayısı artmaya devam ettikçe veya kendilerini makinelerin tehdidi altında hissettikleri branşların sayısı artmaya başladıkça, bu insanların benlik bilinçleri ne olacak?

Edge isimli dernek dünyanın en başarılı ve zeki (?) filozoflarına, bilim adamlarına ve sanatçılarına her sene tek bir soru yönel-

tiyor ve cevaplarını internetten paylaşı- yor. 2013 senesinin sorusu ise şu oldu:

“Gelecekte neden endişe duymalıyız?”

(What should we be worried about?).

Cevaplardan bazıla- rını paylaşmak isti- yorum:

Wired dergisinin kurucusu ve editörü Kevin Kelly, azalan genç nüfusa karşın artan robot nüfusu- nu en büyük tehdit olarak gösteriyor.

Silikon Vadisi’nde çalışan teknoloji gu- rusu Paul Saffo ise

gelecekte bizi bekleyen “mühendisler (engineers)” ve kendi deyişiyle “rahip- ler (druids)” olarak iki sınıf arasında yaşanacak savaş konusunda uyarıyor.

Ona göre temelde teknoloji kullanımı konusunda iyimser ve kötümser olanlar olarak nitelendirilebilecek bu iki grup- tan rahipler, robot araçların güvensiz olduğunu, mühendisler ise insanların araba kullanmalarına bile en baştan izin verilmemesi gerektiğini “şiddetle” savu- nacak. Daha onlarca düşünür gelecek- te insanlığı bekleyen tehdit konusunda ortak payede cevaplarda buluşuyor: ro- botlar ve makine zekâsı... New York Ti- mes çok satanlar listesine girmiş Robot Mahşeri (Robopocalypse) isimli kitabın yazarı Daniel H. Wilson zeki robotların dünyayı ele geçirmesi durumunda, on- larla nasıl baş edeceğimize dair kafa patlatmış olanlardan.

Makinelerin zekâsının doğası gere- ği insanınkinden daha farklı olduğunu savunanlar var; sonuçta insanlar biyo- lojik bir varlık, makineler ise değil. Bu

Makinelerin zekâsının doğası gereği insanınkinden daha farklı olduğunu savunanlar var; sonuçta insanlar biyolojik bir varlık, makineler ise değil. Bu sebeple makinelerin, insanların karar mekanizmalarında

yaşadıkları süreçleri taklit

edebilmeleri mümkün değil.

(17)

16

sebeple makinelerin, insanların karar mekanizmalarında yaşadıkları süreçleri taklit edebilmeleri mümkün değil. Aynı kararları alsalar bile, bu kararlar aynı temele dayanarak alınmıyor olacak. O halde, farklı zekâları birbirinden ayıran sınırlar nelerdir ve toplum olarak bir ma- kinenin aldığı kararı takip etmek ne de- rece etiktir?

Bu konular belki kulağa bilim kur- gu sohbeti gibi geliyor olabilir. Ancak uzunca bir süredir, zaten hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini iddia ederek “Bil- gisayarlar topluma hükmetmeye baş- larsa ne olur?” sorusunu gözardı ettik, ancak alametler gösteriyor ki artık bu soruyu sormanın vakti geldi. Eğer ki

bir gün bir bilgisayar veritabanı hatalı olarak kredi güvenilirliliğinizin kötü bir sicilden dolayı düşük olduğunu, sabıka kaydınız bulunduğunu veya hesabınız- daki tüm parayı çektiğinizi iddia eder- se, size mi yoksa bilgisayardaki verilere mi inanılacak? Eğer navigasyon sistemi uçağınızı sis yüzünden yanlış olarak tanımlanmış bir piste, örneğin pistin

sonundaki çimenlik araziye indirmeye çalışırsa ne olacak? Eğer ki hastane- deki bilgisayar programı veya donanımı topladığı verilerde bir hataya sebebiyet veriyorsa ve kanser olduğunuz izlenimi oluşturuyorsa, bu teşhisi koyan dokto- run suçu mudur? Bankada, devlet dai- resinde, hastanede, alışverişte kaç kez

“Bilgisayar çöktüğü için size yardımcı olamıyorum” sözünü işittiniz? O halde, kontrol kimde? Toplum çoktan makine- lere teslim olmadı mı?

Aslında yazıyı üst paragraftaki kasvetli ve iç karartıcı son cümle ile bitirebilir- dim. Ancak ben karamsar bir gelecek kurgulayan insanlardan değilim. Tek- nolojiler, gelişimleri süresince sorunlar

Bankada, devlet dairesinde,

hastanede, alışverişte kaç kez

“Bilgisayar çöktüğü için size yardımcı olamıyorum” sözünü işittiniz? O halde, kontrol kimde?

Toplum çoktan makinelere teslim olmadı mı?

runsalını burada kesip, zaman içinde insan ve yapay zekâyı karşı karşıya ge- tiren mihenk taşlarına kısaca göz atalım.

Yapay zekânın ilk örnekleri için za- manda yüz değil, bin değil, binlerce yıl geri gidiyoruz. Yunan mitolojisinde tek-

noloji ve artizan tanrısı Hephaes- tus ile mimar Pygmalion akıllı

robot olan Talosu yaratırlar.

Efsaneye gore bronzdan dev bir adam şekliyle vücut bulan Talos (Şe-

kil 1), Europa isimli bir kadını korumak için Girit adasının çev- resini her gün 3 kez dolaşıyordu. (Bekçilik işlerini üstlenen robot- ların atası olarak göre- biliriz.)

Wolfgang von Kem- pelen tasarladığı satranç oynayan robotu “Mekanik Türk” ile 1769 yılında Av- rupa turuna çıkar (Şekil 2).

Vezir kıyafetli bir robotun o zaman için sadece satranç taşlarını hareket ettirecek mekanik hareketleri yapabiliyor olmasının inanılmazlığını bir kenara koysak bile, karşısına çıkan her rakibi bir bir yenmesi de muhteşem bir yapay zekâya sahip olduğuna dalalet-

İ

nsan zekâsını henüz tamamen açıklı- ğa kavuşturamamış insan ırkı olarak, yapay zekâyı tanımlamaya çalışmak ne kadar doğru bilemiyorum, çünkü teorik olarak yapay zekânın işleyişi makinele- rin insan zekâsını simüle edebilmeleri prensibi üzerine kurulu. Ancak çok kaba bir söyleyişle “ya- pay zekâ”, insanlar tara- fından programlandıkları çerçevenin ötesinde düşünme ve yaratma yetisine sahip olan makineleri betimle- mek için kullandığı- mız tabir (en azından şimdilik böyle). Daha detaylı tanımlamalar illa ki içinde eksiklik veya çelişki barındırıyor.

Üstelik, yapay zekâ kavra- mı, insan algısının, bilim- sel buluşların ve teknolojik gelişmelerin ışığında da zaman içinde değişimlere uğramış durumda. Örne-

ğin 20. yüzyılda, bugün her yerde rast- ladığımız kahve veya kola makinaları yapay zekâya sahip robotlar olarak gö- rülüyor olmuş olsa da, 21. yüzyılda artık bu aletleri sadece birer “otomat” olarak tanımlıyoruz. Yapay zekânın tanımı so-

ti. İçinde dönen çarklar, manivelalar ve mekanik aksamları ile herkese kendini hayran bırakan bir robot tasarlamış- tı. Napoleon Bonaparte ve Benjamin Franklin gibi devlet adamlarının da ye- nildiği bu robotun foyası yaklaşık 50 yıl sonra ortaya çıktı. İçinde son derece yetenekli satranç oyuncularının oturu- yor olması ve bu kişinin bir mekanizma yardımıyla robotun kolunu oynatıyor ol- ması insanlık tarihinin en büyük hilele- rinden biri olarak anılır. Ancak, burada vurgulanması gereken nokta, insanların belki de tarihte ilk kez insan ve hayvan dışı bir zekâ gösterisinin, büyüyle veya mucizeyle değil de, bir (mekanik) düze- neğin kendine has zekâsı (yapay zekâ) ile açıklanmasına inanmaya meyil gös- termiş olmaları.

Yapay Zekâ’nın İlk Örnekleri

Oyunlar ile bilgisayarlarımıza, akıllı makineler ile gündelik yaşamımıza girdi; yetmedi, robotlar ile geleceğimizin dünyasını şekillendiriyor… yapay zekânın ilk örnekleri için zamanda yüz değil, bin değil, binlerce yıl geri gidiyoruz…

Şekil 1: M.Ö. 280-270'den kalma elinde taş tutan kanatlı bir TaLOs'u resmeden sikke.

(Cabinet des Médailles, Paris)

Şekil 2: Gerçek Mekanik Türk 1854 yılında yanarak kül olmuş olsa da, John Gaughan 120,000 dolar harcayarak bu otomatın bir benzerini yaratmayı başarmıştır.

(18)

17 yaratacaklardır, ancak eninde sonunda

düğmeye basan ve bu teknolojilerin geleceğine hükmedenler biz insanlar olacağız. Eğer ki insan tarafından ya- ratıldılarsa, insanlar tarafından da yok edilebilirler. İnsanın olduğu yerde umut vardır; umudun olduğu yerde de yaşam devam eder. “Senin boş umut vaat eden sözlerinden kime ne, makineler bizi ele geçirmiş, hepimiz öleceğiz!” diye orta- larda elleri havada bağırarak koşuştur- maya başlayan okurlara, umut dolu bir haber vereyim: Cambridge Üniversite- si’nden bir grup filozof, bilim adamı ve girişimci iş adamının başlattığı Varoluş- sal Riskleri Araştırma Merkezi (Centre for the Study of Existential Risk), bizi

hangi teknolojik risklerin beklediğini, bu teknolojilere karşı ne tarz önlemler almamız gerektiğini ve bu teknolojilerin beklenmedik sonuçlarını araştırmak için kolları sıvadı [2]. Böylece kendimizi gele- ceğe daha iyi hazırlayabileceğiz.

Grubun ilgilendiği konular arasında sentetik biyolojinin biyoterör amaçlı kul- lanılması, siber saldırılar ve ağ sistem- lerinin (elektrik ağları, hava trafiği kont- rol ağları, uluslararası finans ağları, vs.) hepten çökmesi olduğu gibi, bilgisayar ağlarının gelecekte ortak bir zihin oluş- turup (bkz. Terminator filminde bahsi geçen Skynet) son derece güçlü bir ya- pay zekâ ile insanlığı tehdit etmesi gibi senaryolar üzerine kafa yoruyorlar. An-

cak yukarıda bahsi geçen Edge araş- tırmasında Indiana Üniversitesi Bilgisa- yar Mühendisliği profesörlerinden Andy Clark’ın da söylediği gibi süper yapay zekâdan korkmamız için şu an için bir sebep yok, eğer ki kültür bilincini -ki in- sanların bunu geliştirmesi milyonlarca yıllarını aldı- önceden geliştirmeyi ba- şaramazlarsa.

Kaynaklar:

[1] J Glenn Brookshear, Computer Scien- ce: an Overview, Pearson Eğitim, 11. Baskı, 2012

[2] http://www.guardian.co.uk/education/

shortcuts/2012/nov/26/cambridge-univer- sity-terminator-studies

Watson’un 2011 yılında insan rakip- lerini yenmesinin ardından, bir sonraki hedefinin tıbbi teşhis ve tedavi tavsiyesi alanlarında da boy göstermek olduğu haberleri yayılmaya başladı. Bu gerçek- ten de çok iddialı bir projeydi ve ger- çekleşmesi halinde insanlığa faydası çok büyük olacaktı.

Doktor Watson

Yarışmanın hemen ardından IBM, Nu- ance Communications Inc., Columbia Üniversitesi ve Maryland Üniversitesi ile gerçekleştirdiği iş birliği sonucu ola- rak Watson’u doktorların tanı koyma ve tedavi önerilerine yardımcı olacak bir teşhis aracı olacak düzenleyeceklerini duyurdu [4]. Gerçek laboratuvar testle- rinin ise 2012 yılında başlaması öngö- rülüyordu. Bu haberin üzerinden aylar geçmeden IBM’in ABD’nin en büyük sağlık yardım kuruluşu olan WellPoint ile vardıkları anlaşmanın detayları duyurul- du [5]: IBM Watson teknolojisinin ilk ticari uygulamasını hayata geçirmek adına, WellPoint Watson bazlı çözümlerini has- 1950 yılında Alan Turing’in makine

zekâsının ölçüsü olarak Turing Testi’ni tanıtmasının hemen ardından, dama ve satranç oynayan programlar yazılarak yapay zekânın ilk pratik örnekleri de verilmeye başladı. Bir satranç programı- nın insan ile kapışabilecek kapasiteye ulaşabilmesi için neredeyse 50 yıl daha gerekliydi. IBM’in satranç programı De- rin Mavi (Deep Blue) Dünya satranç şampiyonu Garry Kasparov ile maça ha- zırdı (Şekil 3). Şah mat! İnsanlık olarak yapay zekâ karşısında ilk büyük yenilgi- mizi almıştık.

2011 yılına geldiğimizde ise IBM he- pimizi şaşırtacak bir başka uygulama ile insan zekâsını karşısına aldı. Riziko adıyla da TRT 1 ekranlarında boy göster- miş olan Jeopardy! oyununda, insanlarla kapışacaktı (Şekil 4). Bu oyunda amaç, yarışma sunucusu sorunun ipucunu ver- dikten sonra, bir butona olanca şekilde hızlıca basmak ve ipucuna karşılık gelen doğru soruyu bulmaktı. Bzzzttt! Butona erken basıp doğru cevapları veren Wat- son insanlığa yapay zekâ karşısında ikin- ci büyük yenilgisini tattırdı.

ta bakım hizmetlerini iyileştirmek üzere geliştirmeye karar vermiştir. Bu sayede milyonlarca Amerikalı’ya güncel ve ka- nıta dayalı sağlık hizmeti sunmayı taah- hüt etmektedir. IBM ise bu çözümlerin üzerinde uygulanacağı temel Watson teknolojisini ve entegrasyonu sağlamak- la yükümlüdür.

Watson’un da sağlık sektöründe boy göstermesiyle gelecek yıllar çok en- teresan gelişmelere gebe olacak gibi.

Ancak hepimizin cevaplaması gereken 3 önemli soru var: 1) Doktorunuzun Watson’u kullanarak hastalığınızı teşhis etmesi konusunda ne düşünürsünüz?

2) Kendinizin veya çocuklarınızın has- talıklarını teşhis edecek Watson’a birin- ci elden, evinizden, yani direk ulaşım imkanınız olsun ister misiniz? 3) Şayet Watson’un teşhisi doktorunuzun koydu- ğu teşhisten farklı olursa, hangisine ina- nırsınız?

Şekil 3: Deep Blue 1996 yılında 4-2 yenildiği Rus rakibini, 1997 yılında 3.5-2.5 yenmeyi başardı.

Şekil 4: Watson'un yarışmaya sıradışı bir katılımı söz konusu olsa da, yarışmanın formatından ödün verilmedi.

Şekil 5: Bu teknolojinin gerçekten çok uzak olduğunu iddia edecekler için bir son söz:

20 sene önce, her evde bir bilgisayar olacağını da kimse düşleyemiyordu. (alejandro Gonzalez, usa TODay)

(19)

18

Ya Yapay Ahlâk?

Tevfik uyar

Uçak Mühendisi, İTÜ-2007

İyi kötü aramıza karışmaya başlayan, kendi kararlarını veren yapay zekâların idare ettiği makine bedenlerin ahlâklarını nasıl programlayacağımız önemli bir soru işaretidir.

Zira bir şekilde öğrenebilen, tamamen kendi iradesiyle karar alabilen -ve hareket ederek gündelik yaşamda yolu bizimle kesişen- bir yapay zekâ yapacaksanız, onun kritik kararları nasıl vereceği üzerine de kafa yormanız, ona bir de yapay ahlâk entegre etmeniz gerekiyor. Hele ki bu kritik kararlar insan hayatıyla da ilgiliyse…

s

anayi devrimi sonrasında makineler hayatlarına birer hizmetkâr olarak başladıklarından, robotlu gelecek meselesi insanlara yardım eden akıllı ci- hazlar alemi olarak düşünüldü hep. Var- lıkları işleri hızlandırmak, üretimi seri hâle getirmek, insan hatasını azaltmak ve hatta korumak içindi! Dönemin bilimkurguların- da insan formu verilen makineler hizmetçi, polis, kasa görevlisi olarak çıktı karşımıza.

Şu hâlde bu makinelerin insan gibi yürü- yüp düşünenleri de gündelik yaşamımızda aynı amaçları yapacak olmalılar. Bu senar- yo hemen her alanda insan merkezli dü- şüncenin yerleşik olduğu yirminci yüzyılın ilk üç çeyreğinde son derece popülerdi.

70’lere doğru hem teknolojide hem de akıllı makineler hakkındaki iyimserlikte önemli bir kırılma meydana geldi. Bu kırıl- manın en mühim başlıklarından biri makine zekâsının insanı menfi sonuçlar verecek bi- çimde aşma olasılığıydı. Bu olasılık, özel- likle de yapay zekânın, kendi gibi yapay zekâlar üretme ya da kendini geliştirme potansiyeliyle birlikte değerlendirilerek

“zekâ patlaması” olarak adlandırıldı: Çün- kü zekânın zekâ üretme hızı eksponansiyel olarak artacağından bir anda korkunç bir zekâ düzeyiyle karşılaşılabilirdi; ki bu da toplumda, insanda ve medeniyette radikal bir dönüşüme neden olacaktı. Matematik- çi, bilgisayar bilimci ve bilimkurgu yazarı Vernor Vinge, bu süper zekânın bir limiti olmadığını düşündüğünden, zaman zekâ grafiğinin sağ tarafındaki bu spekülatif ge- lecekteki noktanın adını ‘teknolojik tekillik’

koydu (karadeliklerin uzay zamanın duru- mu açısından belirsiz olan tekillik adı veri- len merkezlerinden esinlenerek).

Şu an tekillikten hâlâ çok uzaktayız. Bir yapay zekânın insan zekâsını taklit edebil- me gücü, bundan yarım asır evvelki bilim insanlarının içinde bulunduğumuz çağa yönelik tahminlerinden çok daha geride!

Konunun son derece çetrefilli olduğu her geçen gün daha da anlaşıldığından, in- san zekâsı ile yapay zekânın eşitleneceği, robotların en az bizler kadar birey olacağı güne dair tarih tahminleri hemen her sene biraz daha ileriye kayıyor.

Şimdilik uzak da olsa tekillik çağdaş felsefenin önemli bir konusu. Ayrıca en popüler kıyamet senaryolarından. Ara- larında Stephen Hawking gibi çok ünlü bilim simalarının da olduğu önemli bir entelektüel kitle, tekilliğin insanlığın sonu olabileceğini dile getirmekten çekinmiyor.

Tekillik doğal bir sürecin kaçınılmaz sonu- cu değil. Tamamen insan ürünü bir süreç ve oldukça fazla kaynak gerektiriyor. Bu nedenle bazıları çalışmaların sınırlandırıl- ması gerektiğini düşünüyor. Kalanları ise tehlikenin abartıldığını… Lakin bu konuda kuşkucu olmak da mümkün: Belki Haw- king gibiler haklılardır, zira nükleer silah- lanma çabası kadar somut olmadığı için, bir şekilde yapay zekânın fişini elimizde tutacağımıza inandığımız için, insanlık olarak problemi henüz azımsıyor ve hiçbir önlem alma gereği duymuyor olabiliriz.

Oysa insanı aşmış bir yapay zekânın bizi tepelemek istemeyeceği, insanoğlunun ipini çekmeyeceği hususunda gerçekten de bir garanti yok. Bizlerden çok daha zeki, çok daha hızlı düşünen bir zekâ for- munun neyi niçin yaptığını daha anlama- dan bizler üzerinde tahakküm kuracağını düşünmemizin önünde bir engel yok. Sü- per bir zekâ, mutlak bir iktidara erişmekte güçlük çekmeyecektir herhalde…

Dolayısıyla bir yapay zekânın (bize göre) ‘iyi’ olan şeyleri yapıp, (bizim açı-

(20)

19 luğu makası değiştirmeyi tercih ediyor.

Hiç tanımadıkları dört kişiyi kurtarmayı, yine hiç tanımadıkları bir kişiyi kurtarma- ya yeğliyorlar. Kader çoktan dört kişiyi hedeflemiş olsa bile…Muhtemelen bu ka- rarın ardında, hiç tanımadığımız insanları birbiriyle özdeş görüp, azami düzeyde insan kurtarmaya çalışıyoruz. Belki bir ta- rafta tanıdıkların olması sonucu değiştirir.

Hatta şüphesiz bir tarafta çok sevdiğimiz bir yakınımız ya da aile bireyimiz olsaydı, karar üzerinde muazzam bir etkiye sahip olurdu.

mızdan) ‘kötü’ olan şeylerden kaçınma- sını nasıl sağlayabileceğimiz önemli bir soru… Doğada, ahlakî karar veren başka bir canlı olmadığına göre, bu soruyu ya- nıtlamak için başvuracağımız kaynak da belli: BİZZAT BİZ! O halde haydi ahlâk felsefecisi Philippa Foot'un yaratıcısı oldu- ğu, Peter Unger’ın çeşitli varyasyonlarıyla meşhur olan, meşhur muzip sorulardan birine bakalım:

Bir tren raylarda gitmektedir. İleride ise bir makas var. Makasın bir yanında dört kişi raylara yatırılarak bağlanmış ve ölüme terk edilmiş. Diğer yanında ise bir kişi, aynı şekilde hasmı tarafından yatırıla- rak bağlanmış. O da üzerinden geçe- cek treni bekliyor.

Eğer makası değiştirmezseniz o tren dört kişinin üzerinden ge- çecek, değiştirirseniz bir kişinin üzerinden geçecek. Yani oradaki

insanlardan hangilerinin öleceği, başka bir deyişle kaç insanın öleceği tamamen sizin elinizde. Treni durdurma şansınız yok. Kimseyi gidip çözecek vaktiniz yok.

Ancak ve ancak makası kontrol edebili- yorsunuz… Bu makası değiştirerek ölü sayısını bire düşürür müydünüz? Yoksa sistemi olduğu gibi bırakır ve dört kişinin ölümüne seyirci mi kalırdınız?

Soru bizi kötü bir senaryo karşısında sorumlu kılıp, önemli bir karar için ‘makası’

elimize veriyor… Merak ediyorsanız söy- leyeyim: İnsanların çok büyük bir çoğun-

Bunun nedeni bu tercihimizin temel karar biriminin fayda olması. Eğer ço- ğunluğun yaptığı gibi makası değiştirip de dört kişiyi kurtarıyorsak, azami fayda- yı elde edecek tercihi yapmış bulunuruz.

Eğer tercihimiz buysa, doğal olarak iyi ah- lâka yakışanın ve insana uygun davranışın da bu olacağını düşünüyoruzdur (yoksa tutarsız oluruz!). İşte bu ahlâk “sonuççu etiğin” bir ürünüdür. Eski etikçiler buna

“utiliteryanizm” de derler; basitçe iyiliğin ölçütünün azami sayıda kişiyi mutlu etmek olduğu temeline dayanır.

Demokrasi neredeyse tamamen utiliteryanizm üzerine kuru- ludur, politikalar -uygarlık bazı sosyal so- runları aşmak amacında olanlar hariç- uti- literyanist bir bakış açısıyla oluşturulurlar ve hayatın her alanında insanları bir konu- nun neden öyle olması gerektiğine “daha fazla insanın mutlu olduğu” gerekçesiyle ikna edebilirsiniz.

Peki robotlar da öyle yapar mı dersi- niz? Başka bir deyişle: Sizce robotlar da sonuççu etiğe göre mi davranmalı?

Sonuççu etik meselesi günümüz ro- botikçilerini epey derinden ilgilendiriyor.

Henüz hayatımızdaki robotlar evde bula- şıklarımızı yıkayan, biz yokken çocuğumu- za bakan, gündelik yaşamda dertlerimizi anlattığımız ve sırlarımızı kimseyle paylaş- mayacağını ümit ettiğimiz varlıklar olma- yabilirler; lakin iyi kötü aramıza karışmaya

Şu an tekillikten hâlâ çok uzaktayız.

Bir yapay zekânın insan zekâsını taklit edebilme gücü, bundan yarım

asır evvelki bilim insanlarının içinde bulunduğumuz çağa yönelik

tahminlerinden çok daha geride!

Tren Problemi

(21)

20

başlayan, kendi kararlarını veren yapay zekâların idare ettiği makine bedenle- rin ahlâklarını nasıl programlayacağımız önemli bir soru işaretidir. Zira bir şekilde öğrenebilen, tamamen kendi iradesiyle karar alabilen -ve hareket ederek gündelik yaşamda yolu bizimle kesişen- bir yapay zekâ yapacaksanız, onun kritik kararları nasıl vereceği üzerine de kafa yormanız, ona bir de yapay ahlâk entegre etmeniz gerekiyor. Hele ki bu kritik kararlar insan hayatıyla da ilgiliyse.

Bilimkurgu eserleriyle tanıdığımız Asi- mov, meşhur robot yasalarında bir robo- tun bir insana asla zarar veremeyeceği, bir insanın zarar görmesine asla seyirci kalamayacağı gibi yasalarla insan robot ilişkisinin bir temelini oluşturmuştu. Pek güzel… Bu tür bir programlama ile robot- ların insan yaşamını ilgilendiren kararlarını iyi kötü düzenleyebiliriz gibi görünüyor.

Tabii robota “insanın zarar görmesi” konu- sunu gerçekten iyi anlatabilmiş isek, zira aslında robota bir şey anlatmayız: Onun anlaması için, doğayı matematiğe çeviri- riz. Ve çevresinde olan bitenleri tıpkı bizim gibi algılayıp yorumlamasa bile, en azın- dan bu matematiğe dayanarak alacağı kararların bizim kararlarımıza benzemesi- ni isteriz. Şu halde az önceki soruyu bir yapay zekâya sorsak, onun da insanların çoğunluğuyla aynı kararı vermesini bekler ve dört kişiyi kurtarmasını bekleyeceğimi- zi söyleyebiliriz.

Teorik konuşmayı bırakıp pratiğe dö- nelim: Bugünlerde test amacıyla insa- noğlu arasına karışan, yakında sayıca çok daha fazlasını caddelerde görmeye başlayacağımız bir robot var: Google Car.

Google’ın geliştirdiği bu otonom aracın bir aracın kaza riski ile karşı karşıya kal- dığında ne yapacağı problemi sadece teknik içerikli bir problem değildir, çünkü kazanın niteliğine göre aynı zamanda çok ciddi bir ahlâki problemi de ihtiva eder. Di- reğe çarpma ya da tek bir arabayla hafif bir çarpışma olasılığı halinde neye nasıl karar vereceği ahlakçıları ilgilendirmi- yor ancak öyle bir senaryo düşünün ki, Google Car, Foot’un sorusundaki gibi bir ikilemde kalsın ve sağa kırar- sa tek, hiçbir şey yapmazsa dört ki- şinin öleceği bir pozisyonda karar versin… Otonom aracın ne yap- masını istersiniz? Gerçekten de yolunu değiştirip, aslında zaten çarpacağı dört kişiden vazgeçip,

kaldırımdan yürüyen masum bir yayayı ezmesini mi? Fakat biz olsak öyle yapabi- lirdik! Bunu bir makinenin yaptığını düşün- mek de aynı derecede normal mi geliyor, yoksa hafiften mide bulandırıcı mı?

Eğer sonuççu ahlâk egemen olacaksa ve bunun karar vermek için doğru bir öl- çüt olduğuna inanıyorsak, kendimize ve robotlara karşı çifte

Bugünlerde test amacıyla insanoğlu arasına karışan, yakında sayıca çok daha fazlasını caddelerde görmeye

başlayacağımız bir robot var:

Google Car. Google’ın geliştirdiği bu otonom aracın bir aracın kaza riski ile karşı karşıya kaldığında

ne yapacağı problemi sadece teknik içerikli bir problem değildir,

çünkü kazanın niteliğine göre aynı zamanda çok ciddi bir ahlâki

problemi de ihtiva eder.

Google'ın geliştirdiği otonom araç.

standart uygulamamız gerekir. Ancak bunun da sosyal hayata etkileri olacaktır: Otonom araçlar ortalarda vızır vızır dolanırken, “Yal- nız gezmek riskli… Kalabalık olmak lazım”

demek hiç de abes olmaz. Belli mi olur? Bir kaza halinde yalnızlar resmen topun ağzın- dalar. Hem öyle bir durumda araca kalabalık binmek de daima emniyeti artırıcı bir unsur olurdu. Bir de işin sorumluluk kısmı var: Size ait bir otonom araç bir arıza dolayısıyla kötü bir karar verirse sorumluluk kime ait olacak?

Bakımlarını zamanında yaptırmadıysak, katil sayılacak mıyız? Birbirimize “siz aracınıza böyle mi terbiye verdiniz!” diye bağırıp ça- ğıracak mıyız?

Elbette bir kısmı oldukça spekülatif ve abartılmış olan bu sorulardan daha pek çok türetilebilir. Komik dahi olsa, her bir soruya karşılık başarılı bir ahlâki algoritma

üretilerek, çoğunluğu tatmin edebilecek davranış örüntü-

leri de geliştirilebilir.

Esasında, en azından kaza istatistiklerine da- yanarak, endişeye pek mahal olmayacağını da söyleyebilirim, zira otonom

araçlar insanlardan çok daha az kaza yaptıkları

ispatlanmadıkça cadde- lerdeki yerlerini almaya- caklar.

Bana sorarsanız her durumda araçları insan- ların kullanmasından daha iyi sonuç alınacaktır.

Tekillik riskine karşı da işte tam da bu yüzden sa- vunmasızız.

(22)

21

Otoyollarda sürüş yapan insansız araçların veya mutfakta

kahvaltı hazırlayan robotların, bize ve ortamlarına zarar vermeyecek şekilde gerekli yazılımlar ile donatılmış olması gerekiyor. İTÜ yapay Zekâ ve Robotik Laboratuvarımızda bu konudaki çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Robotların ortamlarında güvenli çalışabilmeleri için kendi hatalarını sezebilmeleri ve bu hatalarından deneyim kazanarak hata yapmamayı öğrenmeleri üzerine çalışmalar yürütüyoruz…

Günümüzde Yapay Zekâ

Doç. Dr. sanem sarıel

İTÜ Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi

y

apay zekâ, gündelik yaşamımıza katkılarıyla son dönemin en popü- ler ve ilgi çekici konularından biri haline geldi. Internet arama motorlarında, gideceğimiz konuma yol durumu ve trafiği de göz önüne alarak en kısa sürede nasıl ulaşacağımızı belirleyen rota planlayıcısı uygulamalarda, yeni ürünler araştırdığımız alış-veriş sitelerinde bize sunulan öneri- ler için arka planda çalışan birçok yapay zekâ sistemi bulunuyor. Bu sistemlerin çalışması ile yaşamımız kolaylaşmakta ve yaşam kalitemiz iyileşmekte. Hizmet sunucu firmalar kullanıcı memnuniyetini artırmak ve operasyon maliyetlerini azalt- mak için yapay zekâ çalışmalarına daha çok yatırım yapmaya başladılar. Bütün bu yatırımların gelecekte yaşamımızı önemli ölçüde değiştireceğini öngörmekteyiz.

(23)

22

Günümüzde yapay zekâ

uygulamalarında hangi aşamadayız?

Gerçek zekâya ne kadar yakınız?

Günümüzde, yapay zekâ uygula- malarında çok önemli aşamalar kayde- dilmiş bulunuyor. Özellikle web tabanlı sistemlerde yapay zekâ yöntemlerinin

başarıyla uygulandığını görmekteyiz.

Kullanıcı davranışları, yönelimleri veya tercihlerini istatiksel olarak analiz ede- rek tahminleme veya öneri sunma konusunda çok başarılı uygulamalar mevcut. Benzer şekilde arama motorla- rında sonuçların listelenmesi esnasında

kullanıcı beğenileri de göz önüne alını- yor. Akıllı kişisel asistanlar, kullanıcıların sesli sorularına en uygun cevapları dön- dürme konusunda birbirleri ile yarışıyor.

Yapay zekâ araştırmalarının temel hedeflerden biri de zeki davranışları, içinde bulunduğumuz gerçek dünyada çalışan robot sistemlerinde de görmek.

Yakın geleceğimizde robotlarla sade- ce fabrika ortamlarında değil, günlük yaşamımızdaki rutin işlerimizi kolaylaş- tırmak için de işbirliği içinde olacağız.

Bu, evimizde kullandığımız sistemleri gerekli donanımsal ekipmanlar (örn., robot kolu, eli vs.) ve zeki algoritmalar ile donatarak mümkün olabilecek. İlk örnekler, otonom elektrik süpürgeleri ile ticari olarak sunuldu. Bu süpürge- ler, ortamdaki kirli bölgeleri sensörleri yoluyla belirleyip oluşturdukları harita üzerinde etkin bir gezinme ile yer te- mizliğine yardımcı olmaktalar (Şekil 1). Yakın gelecekte mutfakta bizim için yemek hazırlayan şef robotlar (Şekil 2) ve yaşlı/hasta bakım robotları daha da yaygınlaşacak.

Robotbilim araştırmalarının en önemli katkılarından biri de otoyollar- da insansız araçların kullanılarak kaza risklerinin en aza indirilmesi (Şekil 3).

Şu an araçlarda otomatik paralel park etme özelliği, sürücü kontrolünde ola- cak şekilde mümkün hale geldi. Araç- ları tümüyle otonom yapabilmek için çarpışma engelleme konusunda geniş ölçekte araştırmalar yürütülüyor.4

Robotbilim çalışmalarının bir diğer motivasyonu, robotların canlılar için zor veya erişilemez ortamlarda arama/kur- tarma gibi çalışmalar yürütebilmeleri.

Özellikle Mars’ta farklı mikroorganiz- maları ve su kaynaklarını inceleyerek önceki yaşam kanıtlarını veya burada yaşamın mümkün olup olmadığını araş- tıran birçok uzay robotu görev aldı. Şu anda sırasıyla 2004 ve 2012 yıllarında

Şekil 1. iRobot firmasının Roomba robot süpürgesi ortam tarama için rotasını belirlemekte.1

Şekil 2. Moley Robotik firmasının ilk prototip robot mutfağı2

Mars robotlarına benzeyen gezgin robotlarımız, ev işlerinde

çalışabilecek robot kolumuz ve gelişmiş benzetim ortamlarımız ile öğrencilerimiz robotların farklı

uygulama alanlarında problem çözebilmeleri, plan yapabilmeleri ve

deneyimlerinden öğrenebilmeleri

için çalışıyorlar.

Referanslar

Benzer Belgeler

Önceden yeterince veri ile eğitildiyse, elimizdeki büste dair ölçümlere (alın genişliği, göz küreleri arasındaki mesafe, vb.) dayalı olarak büstü yapılmış şahsa

Yeni yazılım çözümümüz syngo Virtual Cockpit 1 , tıp personelinin özellikle daha karmaşık muayene- lerin gerekli olduğu durumlarda, farklı bir konum- daki personele

Sonuç itibari ile Avrupa genelinde hem polis tarafından yapılan durdurma, arama, diğer kontrol yöntemleri ile tutuklama ve hatta soruşturma evresinde tutuklama

Son iki yılda insanlığı ekonomik, sosyal, askeri, eğitim, birey ve devlet açısından ciddi manada etkileyen Kovid-19 ve Yapay Zeka‟nın 21.yy Dünyasını kısa sürede ve

İşin kötü tarafıysa bu tür sahte yo- rumlarla baş edebilmek için ürün ve hizmet yorum sitele- rinin ciddi yazılımlar geliştirmesinin veya satın almasının gerekecek

Üstelik robotları sadece depolarında değil ürün tesliminde de kullanan Amazon, geçtiğimiz ay ilk defa İngiltere’de insansız hava aracı kullanarak paket

Orman ve Su İşleri Bakanlığı bünyesinde yer alan Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, ülkemizde sayısı elliye yaklaşan milli park, tabiat parkı gibi sahaların

Örneğin geri dönüşüm için gelişmekte olan ülkele- re gönderilen elektronik atıklar, içlerindeki birkaç değerli metal çıkarıldıktan sonra genellikle yakıla- rak yok