• Sonuç bulunamadı

İYUK Madde 31/1 - Bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; (…) ehliyet (…)hallerinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İYUK Madde 31/1 - Bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; (…) ehliyet (…)hallerinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır."

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ehliyet

Genel Ehliyet Kuralları

İYUK Madde 31/1 - Bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; (…) ehliyet (…)hallerinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu Madde 50- (1) Medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir.

Hukuk Muhakemeleri Kanunu Madde 51- (1) Dava ehliyeti, medenî hakları kullanma

ehliyetine göre belirlenir.

(2)

İptal Davalarında Ehliyet

İYUK Madde 2 - İdari dava türleri şunlardır:

a)İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatler ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,

(D.11D, E. 2007/6930, K. 2007/7002, T. 25.9.2007): Dosyanın incelenmesinden, serbest avukat olarak çalışan davacının, 22.7.2007 tarihinde yapılacak Genel Seçimle yenilenecek Türkiye Büyük Millet Meclisinin halen üyesi olan milletvekillerine 15.7.2007 tarihinde üç aylık dönem için peşin olarak ödenek ve yolluk ödenmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada; dava konusu işlem ile davacı arasında bir menfaat ilişkisinin bulunmadığı, davacının kişisel bir menfaatinin ihlal edilmediği ve dava konusu işlem ile davacı arasında ciddi ve makul bir menfaat ilgisi bulunmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı Yasanın 15/1-b maddesi uyarınca davanın ehliyet yönünden reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

Danıştay'ın yerleşik içtihatlarında, iptal davalarında subjektif ehliyet ; bu davaların içtihat ve doktrinde belirlenen

hukuki nitelikleri dikkate alınarak, idare hukuku alanında tek taraflı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi

zorunlu nitelikte tesis edilen idari işlemler ile meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurulabilenler tarafından

iptal davası açılabilme yeteneği olarak kabul edilmiştir. Buna göre iptal davalarında aranan menfaat ilişkisi,

davacı ile iptali talep edilen idari işlem arasında kurulacak makul ve gerçek bir ilişkiyi ifade etmektedir. Bu ilişki,

subjektif bir hakkın ihlal edilmesi gibi güçlü ve açık bir bağlantıya dayanabileceği gibi, davacının idari işlemle

belirli bir çerçeveye girmesine de dayanabilecektir. Bu nedenle, idari yargı yeri tarafından, menfaat ilişkisinin her

davada o davaya özgü olarak saptanması gerekmektedir.

(3)

İptal Davalarında Ehliyet

(D.11D, E. 2007/6930, K. 2007/7002, T. 25.9.2007): Bu nedenle, 2577 sayılı Yasanın 2. maddesinde iptal davaları için

öngörülen subjektif ehliyet koşulunun, Anayasanın 125. maddesinin 1. fıkrasına uygun olarak yorumlanarak saptanması ve idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek biçimde anlaşılması, hukuk devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesi ilkesinin sağlanmasına uygun düşecektir. Başka bir ifade ile subjektif ehliyetin, 125. maddenin 2. fıkrasında belirlenen ve yargı denetimi dışında tutulan işlemler dışında, yargı kısıntısı yaratacak biçimde yorumlanamayacağı açıktır. Aksi halde, dava konusu olayda olduğu gibi, idari işleme karşı bu işlemden yararlananlar tarafından iptal davası açılabileceğinin kabul edilmesi halinde, açılacak iptal davasında menfaat ihlali koşulu oluşmayacağından, bu davalarda subjektif ehliyet nedeniyle idari işlemin hukuki denetim dışında kalması sonucu doğacaktır. Böylece her iki durumda da, subjektif ehliyet bulunmadığının kabul edilmesi nedeniyle idari işlemlerin hukuki denetiminin iptal davaları yoluyla gerçekleştirilmesi mümkün olmayacaktır.

Buna göre, Danıştay'ın yerleşik içtihatları uyarınca, iptal davalarında dava konusu edilen idari işlemler ile davacılar arasında meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi bulunması gerekmekle birlikte, subjektif ehliyet sorunu nedeniyle bir kısım işlemlerin hukuki denetim dışında kalma olasılığının bulunduğu durumlarda, menfaat ihlalinin idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek biçimde yorumlanması zorunludur.

Bu durumda, yukarıda yer verilen açıklamalar da gözönünde tutularak, olayda 15.7.2007 tarihinde milletvekillerine üç

aylık dönem için peşin olarak yapılan ödenek ve yolluk ödemelerinin kamu gelirlerinden karşılanan kamu harcaması

niteliğinde ve davacının da, vergi mükellefi olmasının subjektif ehliyet koşulunun sağlanması açısından yeterli

olduğunun kabulü gerektiğinden, davanın ehliyet yönünden reddine karar veren idare mahkemesi kararında hukuka

uyarlık görülmemiştir.

(4)

İptal Davalarında Ehliyet

(D.5D, E. 1994/2507, K. 1995/0, T. 26.1.1995): İptal davasının bugün de kabul edilen klasik teorisine göre bu davalar

"menfaati ihlal" edilenler tarafından açılabilir. İptal davasının amacı idarenin hukuka uygun davranmasını sağlamak olduğuna ve bu dava objektif bir nitelik taşıdığına göre hiç bir sınırlama getirmeden yönetilenlerin tümüne iptal davası açma hakkının verilmesi gerektiği savunulabilir. İptal davasının "ön kabul koşulları" arasına böyle bir sınırlama getirmenin ilk nedeni idarede istikran sağlamaktır. Eğer yönetilenlerin tümünün, her türlü idari tasarrufa karşı iptal davası açabileceği kabul edilirse, idarenin tüm işlemleri tüm yönetilenlerin dava tehdidi altında bırakılmış olur ki, böyle bir ortanda idarede ve işlemlerinde istikrar kalmaz; idarenin her tasarrufu şüphe ile karşılanır. İkinci amaç, kuşkusuz iptal davasında ciddiyeti sağlamaktır. Bir davada menfaati ihlal edilenle, dava konusu işlemden hiç etkilenmemiş olanın konuya yaklaşım, sunuşu ve izleyişi gerçekten farklıdır. Öte yandan herkese dava açmak olanağının verilmesi idari yargı yerlerini çok ağır bir yükün altına sokacaktır. Menfaat şartının aranması böyle bir sakıncayı da ortadan kaldırır.

(D.6D, E. 2005/7113, K. 2006/3928, T. 19.7.2006): «İdarenin eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunun yargısal denetim yoluyla sağlanmasının en etkin araçlarından biri iptal davaları olduğundan, iptal davalarında “menfaat ihlali”

olarak tanımlanan sübjektif ehliyet koşulunun kişiye bağlı sübjektif hak ihlallerinin giderilmesinin yanı sıra idari

işlemlerin hukuka uygunluğunun denetlenebilmesi kapsamında da belirlenmesi gerekmektedir. Davacı ile iptali

istenilen idari işlem arasında kurulabilecek bir ilişki veya ilgi menfaat ihlali koşulunun varlığı için yeterlidir. Bu itibarla

yargısal kararlarda menfaat ihlali koşulu, davacının idari işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisinin

kurulması gerektiği şeklinde tamamlanmıştır. Ayrıca; bir menfaatin kişisel menfaat sayılabilmesi iptali istenilen

işlemin doğrudan doğruya davacı hakkında alınmasını gerektirmemektedir. Çevre, tarihi ve kültürel değerlerin

korunması imar uygulamaları gibi kamu yararını ilgilendiren konularda dava açma ehliyetinin bu durum göz önünde

bulundurularak geniş yorumlanmak suretiyle saptanacağı, Danıştay içtihatlarıyla kabul edilmiş bulunmaktadır.»

(5)

Tam yargı davalarında ehliyet

İYUK Madde 2- İdari dava türleri şunlardır:

b) İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları

(D.15D, E. 2013/3258, K. 2014/1371, T. 4.3.2014): 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.

İdarenin hukuki sorumluluğu, kamusal faaliyetler sonucunda, idare ile yönetilenler arasında yönetilenler zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı zararın idarece tazmin edilmesini sağlayan bir hukuksal kurumdur. Bu kurum, kamusal faaliyetler sebebiyle yönetilenlerin malvarlığında ortaya çıkan eksilmelerin ya da çoğalma olanağından yoksunluğun giderilebilmesi, karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri içine almaktadır.

İdarenin hukuki sorumluluğu, kişilere lütuf ve atıfet duygularıyla belli miktarda para ödenmesini öngören bir prensip olmayıp;

demokratik toplum düzeninde biçimlenen idare-birey ilişkisinin doğurduğu hukuki bir sonuçtur. İdari yargı da, bu anlayış doğrultusunda, idare hukukunun ilke ve kurallarını uygulamak suretiyle, idarenin hukuki sorumluluk alanını ve sebeplerini içtihadıyla saptamak zorundadır.

Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem ve eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.

İdari faaliyetten zarar gören kişi, faaliyetin ilişkili olduğu kamu hizmetinden yararlanan durumunda veya faaliyetin içinde, kamu hizmetinin görülmesine katılan bir kişi olabileceği gibi; idari faaliyetle, kamu hizmeti ile hiçbir yönden ilişkisi olmayan 3. bir kişi de olabilir.

İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.

(6)

Kesin ve yürütülmesi gereken işlem- I

(D.14D, E. 2014/6661, K. 2017/520, T. 6.2.2017): «Bir idari işlemin iptal davasına konu olabilmesi için kesin ve yürütülmesi zorunlu olması gerekmektedir. Kesin ve yürütülmesi zorunlu işlem, hukuk düzeninde bir sonuç doğuran, başka bir makamın onayına ihtiyaç göstermeyen ve ilgilinin hukukunda değişiklikler meydana getiren işlemdir. Bir idari işlemin kesin ve yürütülebilir hale gelmesi için işlemdeki iradenin yaptırımsal içeriğe sahip olması yeterli olup, işlemin icrasına henüz başlanmamış olması ya da daha önceden tesis edilen ve kesinleşen bir idari işleme dayanması, yaptırımsal içeriğe sahip işlemin kesin ve yürütülebilir nitelikte olmadığı anlamına gelmez.»

(D.12D, E. 2014/6661, K. 2017/520, T. 6.2.2017): «2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Dilekçeler üzerine ilk inceleme" başlıklı 14. maddesinde, dilekçelerin, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı yönünden de inceleneceği hüküm altına alınmış, "İlk inceleme üzerine verilecek karar" başlıklı 15. maddede ise, bu bende aykırılık durumunda davanın reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.

Disiplin soruşturma raporunun anılan madde kapsamında "kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem" niteliğinde olup olmadığının tespit edilebilmesi için "icrai işlem", "kesin ve nihai işlem" kavramlarının çerçevesinin ortaya konulması gerekmektedir. Zira "kesin ve yürütülmesi gereken" tanımlaması, icrailik ve kesinlik kavramlarını bir arada içermektedir.

İcrai işlem, kamu kudretinin üçüncü kişiler üzerinde ayrıca başka işlemin varlığına gerek olmaksızın, doğrudan doğruya çeşitli hukuki sonuçlar doğurmak suretiyle etkisini gösterdiği işlemler olarak tanımlanmaktadır. İcrailik kavramından farklı bir anlam taşıyan kesinlik ise, işlemin uygulanmaya hazır, tamam bir işlem olduğunu ifade etmektedir. (Erkut, Celal; İdari İşlemin Kimliği, 2015, s.144,146) Dolayısıyla bir işlemin idari davaya konu olabilmesi için hukuksal sonuç doğuran bir işlem niteliğinde bulunması bir diğer ifadeyle hukuk düzeninde değişiklik meydana getirmesi zorunludur. Bu bağlamda disiplin soruşturması raporu, hukuk düzeninde bir değişiklik meydana getirmemesinin yanı sıra, icrai ve nihai işlem olan disiplin cezasına dair işlemin hazırlanmasına katkı sunmanın ötesinde ayrı ve bağımsız bir hukuki değeri bulunmamaktadır.

İdari davaya konu olması bakımından idari işlemde aranılan özellikleri taşımayan hazırlık niteliğindeki çalışmaların, idarenin iç yapısı ve işleyişiyle ilgili işlemlerin, tavsiye, mütalaa, teklif, düşünce gibi bilgi verici veya hazırlığa esas işlemlerin ve üçüncü kişilerin hukukunu henüz etkilemeyen işlemlerin davaya konu olamayacağı açıktır.»

(7)

Kesin ve yürütülmesi gereken işlem - II

(D.2D, E. 2005/2684, K. 2007/3695, T. 5.10.2007): «2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesiyle tanımlanan iptal davasına, İdarenin tek taraflı beyanıyla kişilerin hukuksal durumlarında değişiklik meydana getiren nitelikte ve yürütülmesi zorunlu işlemin konu edilebileceği tartışmasızdır.

İptali istenen soruşturmacı görevlendirilmesi ve soruşturma raporu düzenlenmesi tek başına hukuki sebepler doğuran, davacının hukuki durumunda değişiklikler yapan idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülebilir işlemler niteliğini taşımadıkları gibi soruşturma raporu bir bütün olup sonucuyla etki doğurduğundan, raporda yer alan bölümleri ayrıca dava konusu yapma olanağı da bulunmadığından, istemin incelenmeksizin reddi gerekli iken uyuşmazlığın esası incelenerek hüküm kurulması yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Öte yandan, iptali istenen soruşturma raporunun, davacının herhangi bir şekilde menfaatini ihlal eden bir idari işleme dayanak alınması durumunda, bu işlemin idari davaya konu edilebileceği de kuşkusuzdur.»

(D.VDDGK, E. 2002/203, K. 2002/240, T. 25.10.2002): «İdare hukuku ilkelerine göre; objektif veya sübjektif hukuki sonuçlar doğurmak üzere, öngörülen idari usul kuralları yerine getirilerek yürürlüğe konulan genel, düzenleyici işlemlerle, kişisel uygulama işlemleri idari davaya konu olabilir. İdari Yargılama Usulü Kanununun 14. maddesinin 3. fıkrasının d bendi de Danıştay'da açılacak davalara konu edilecek idari işlemlerin kesin ve yürütülmesi gereken işlemler olmasını öngörmüştür.

Uygulamadaki tereddütlerin giderilmesi amacıyla bildirilen görüşler, tavsiye ve danışma yazıları, kesin ve yürütülmesi gereken işlemler olmadıkları gibi hukuki sonuç doğuracak nitelik taşımadıkları için idari davaya konu olamazlar.»

(D.4D, E. 1990/4275, K. 1993/2446, T. 21.5.1993): «İdare tarafından bir kamu hizmetinin yürütülmesi dolayısıyla gerek kendiliğinden, gerekse istem üzerine tesis edilen kesin ve yürütülmesi zorunlu işlemlere karşı iptal davası açılabileceği açıktır. Bir idari işlemin kesin ve yürütülmesi zorunlu sayılabilmesi, hukuk düzeninde varlık kazanabilmesi için gerekli prosedürün son aşamasını geçirmiş bulunmasına, başka bir idari makamın onayına ihtiyaç göstermeksizin hukuk düzeninde değişiklikler meydana getirebilmesine, diğer bir ifadeyle idare edilenlerin hukukunu şu ya da bu yönde etkileyebilmesine bağlıdır.»

(8)

Ehliyet ve kesin ve yürütülmesi gereken işlem kuralına aykırılık

İYUK Madde 15 - 1. (Değişik: 5/4/1990 - 3622/6 md.) Danıştay veya idare ve vergi mahkemelerince yukarıdaki maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hususlarda kanuna aykırılık görülürse, 14 üncü maddenin;

b) 3/c, 3/d ve 3/e bentlerinde yazılı hallerde davanın reddine

Karar verilir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Maddede yer alan “İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için

Madde 43 – 1. İdare ve vergi mahkemeleri, idari yargının görev alanına giren bir davada görevsizlik veya yetkisizlik sebebiyle davanın reddine karar verirlerse dosyayı

Madde 6- Katılımcı, sisteme giriş tarihinden itibaren en az on yıl sistemde bulunmak koşulu ile ellialtı yaşını tamamladıktan sonra emekli olmaya hak

(Değişik: 21/5/1985 - 3206/73 md.) Ceza Kanununun 36 ncı maddesi ile diğer maddelerine ve hususi kanunlar hükmüne göre belirli eşyanın müsaderesi veya imhası

(4) Tahkim yargılaması öncesi veya tahkim yargılaması sırasında taraflardan birinin talebi üzerine mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararı, aksine karar

A) Şerit değiştirmek yasaktır. B) Öndeki aracı geçmek yasaktır. C) Kurallara uygun olarak öndeki araç geçilebilir. D) Taşıt yolu, bölünmüş yol durumuna gelmiştir.

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ.. Aşağıdakilerden hangisi çıkıklarda yapıl- 14. Aşağıdakilerden hangisi tüm kara yolla- ması gereken

Madde 43 – 1. İdare ve vergi mahkemeleri, idari yargının görev alanına giren bir davada görevsizlik veya yetkisizlik sebebiyle davanın reddine karar verirlerse dosyayı