• Sonuç bulunamadı

2021/145. İÇİNDEKİLER

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "2021/145. İÇİNDEKİLER"

Copied!
36
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

ΡΟΔΟΠ ΡΟΥΖΓΚΙΑΡΙ ΜΗΝΙΑΙΟ ΠΕΡΙΟΔΙΚΟ ΤΟΠΙΚΗΣ ΕΡΕΥΝΑΣ

Λ. ΙΣΤΟΡΙΑΣ

ΚΟΥΛΤΟΥΡΑΣ ΚΑΙ ΤΕΧΝΗΣ ΜΑΡΤΙΟΣ 2021 ΤΕΥΧΟΣ: 145

ΤΙΜΗ: 2 E

ΙΔΙΟΚΤΗΤΗΣ-ΕΚΔΟΤΗΣ- ΓΕΝΙΚΟΣ Δ.

ΙΜΠΡΑΜ ΙΜΠΡΑΗΜ Χ. ΛΥΚΕΙΟΝ 69300 - ΣΑΠΕΣ

ΤΗΛ. +3025320 41596 ΚΙΝ. +306946471488

e-mail: ibrahimbaltali@hotmail.com ...

M A R T

www.rodopruzgari.com www.burasibatitrakya.com Dergimizde yayınlanan yazılar yazarların kendi görüşleri olup sorumlulukları yazarlarına aittir.

Μ Α Ρ Τ Ι Ο

Σ

2021/145. İÇİNDEKİLER

RODOP RÜZGARI

Aylık, Yöresel Araştırmalar, Popüler Tarih, Kültür ve Sanat Dergisi.

Batı Trakya Türklerinin Dergisidir.

MART 2021. Sayı: 145. Fiyatı: 2 Ε Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni:

İBRAM İbraim (İbrahim Baltalı) Adres: H. Likion, 69300-Sapes-

GREECE Tel: +30 25320 41596 Cep: +30 6946471488 e-mail: ibrahimbaltali@hotmail.com

Abonelik koşulları:

Yurtiçi 12 sayı 24 E

2 Başyazı

Mehmet Akif Ersoy ve Kireççiler Köyü

İbrahim BALTALI 3

Haber

Avrupa Konseyi Bakanlar Komi- tesi

Yunanistan’ı bir kez daha uyar- dı!

4

Atasözlerimiz 5

Yeni çıkan kitaplar

“Türk Dünyası Bilmeceleri”

yayımlandı 6

Araştırma

60 yıl önce Muratlı köyü 9

Gelenekten geleceğe Batı Trakya’da Nevruz Cevat Abdurrahman 10

Görüşler - Düşünceler Gönüllü Asimilasyon ve Batı Trakya’da Kültürel Yapı Pervin Hayrullah 11

Yeni çıkan kitaplar

Dr. Hüseyin Bostancı’nın “Lozan Antlaşması

Sonrası Batı Trakya’da Din Eği- timinin

Problemleri” kitabı yayınlandı

12

Güncel yorumlar -I 150’likler ve FETÖ İbrahim Baltalı 14

Güncel yorumlar -2 Nükleer Enerji 16

Beyaz sayfalar

İskeçeli Ecem Haliloğlu

“Kelime Oyunu”nda birinci oldu

Turizm mayıs ayına kadar açılabilir!

17

Beyaz sayfalar

Önder Mümin doktor ve hemşi- releri ödüllendirdi

Yassıköy Belediyesinden 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinliği 18

Almanya’da Prof. Dr. Uğur Şahin ve eşi

Dr. Özlem Türeci’ye liyakat nişa- nı verildi

21

Beyaz sayfalar

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın’dan, Prof. Dr. Şahin ve eşi Dr. Türeci’ye tebrik.

Almanya Federal Cumhuriyeti Liyakat Nişanı

22

Arada bir...

On bir ayın sultanı Ramazan ayı Asım Çavuşoğlu

24 Anma

Çanakkale şehitlerimizi minnetle anıyoruz

İbrahim Baltalı 25

Anma

Çanakkale toprağının üstü cen- net altı mezar

Mustafa Bayramali 27

Türkçe’den İngilizce’ye geçen atasözü ve deyimler

Ali Ali Çavuş 28

Batı Trakya Türkleri Eğitimi -4 Selahattin Kesit

29 Açıklama

Encümenler Birliği Derneğinden ertelenen encümen seçimleriyle ilgili açıklama

30

Çocuğa dair her şey

Çocuklarda davranış bozukluk- ları nedenleri ve çözüm yöntem- leri

Nuran Mustafa 31

Batı Trakya Köyler Ansiklopedisi Melekli köyü

32 Son yazı

Makas Sınır Kapısı İbrahim

Baltalı Kapak:

Prof. Uğur Şahin ve Özlem Türeci.

(4)

BAŞYAZI

İbrahim BALTALI

ibrahimbaltali@hotmail.com

Mehmet Akif Ersoy ve Kireççiler Köyü

İstiklâl Marşı’nın kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u anma etkinlikleri Türki- ye’de olduğu gibi, tüm Türk dünyasın- da da düzenlenmek- tedir. Bu yıl sanal ortamda gerçek- leşen etkinliklerde Mehmet Akif Ersoy anlatılmakla bera- ber İstiklâl Marşı’nın önemi ve içeriği de irdelen- meye çalışılmaktadır.

İstiklâl Marşı’nın “Korkma” ile başlaması Türk in- sanına cesaret ve moral verdiği çok açıktır. Ayrıca vatan ve bayrak sevgisi de yine içeriğinde sık sık vurgulanmıştır.

Bu yıl düzenlenen çevrimiçi etkinliklerden biri de Kosova Yazarlar Derneği ve K. Makedonya Köprü Derneğinin düzenlediği toplantı oldu. Etkinliğe 35 civarında şair ve konuşmacı katıldı. Kosova’dan Taner Güçlütürk, K. Makedonya’dan Hüsrev Emin ve Leyla Şerif Emin, Türkiye’den Prof. Dr. Rıdvan Canım’ın yanı sıra dünyanın çeşitli ülkelerinden çok değerli isimler şiirleri ve konuşmalarıyla etkin- liğe değer kattılar.

Mehmet Akif Ersoy, 1873- 1936 yılları arasında yaşadı. İptidaiyi Fatih’te okudu. Bir süre Siya- sal Bilgiler Fakültesine devam etti ve devamında da veterinerlik fakültesini birincilikle bitirdi. Öğ- retmenlik yaptı. 1920’de milletvekili seçildi ve 1936’da hayatını kaybetti.

Kireççiler – Hrisa İskeçe’ye bağlı tarihi ve çok önemli bir köydür. Osmanlı’da İttihat ve terakki döneminde faaliyet gösteren istihbarat örgütü

Teşkilat-ı Mahsusa liderleriyle Atatürk’ün yaveri olan Salih Bozok’un sık sık ziyaret ettiği bir köy- dür. Burada Abdurrahim Efendi konağında top- lantılar yapılırdı ki Abdurrahim Efendi daha sonra idam isteği ile Lyon’a sürgüne gönderilmiştir. Batı Trakya’da latin harfleriyle ilk eğitim 1928 yılında yine bu köyde başlatılmıştır. Geçtiğimiz yıllarda kapanan “Şafak” dergisinin kurucularından yazar, öğretmen ve şair Mustafa Tahsinoğlu da bu köyde yaşamış ve geçen yıl hayatını kaybetmiştir. Köyün tütünü de çok meşhur olmuş, öyle ki Osmanlı Pa- dişahı Abdülhamit’e ve Rus saraylarına buradan tütün gönderilmiştir. O yıllarda tütünün 1 kilog- ramı bir altına satıldığından halk çok zenginleş- miştir. Yine bu dönemde Kireççiler marka bir de sigara üretilmiştir.

Ancak en önemlisi Mehmet Akif Ersoy’un Kireç- çiler köyünü ziyaret etmesidir. Anltılanlara göre, Kireççiler köyünden İmam Hasan Efendi, İstan- bul Fatih Medresesini bitirmiş ve köyüne dönerek hizmete burada devam etmiştir. O dönemde arka- daşı olan Mehmet Akif Ersoy da Kireççiler köyü- ne gelmiş ve onu ziyaret etmiştir. Ne yazık ki bu ziyaret hakkında anlatımlar dışında detaylı bilgi bulunamamıştır.

Her ne olursa olsun Mehmet Akif Ersoy’un ba- bası da Balkan (Arnavutluk) kökenlidir. Balkan insanının Türkiye’nin kalkınması için yaptıkları katkılar sayılamayacak kadar çoktur. Doğdukları topraklardan zorla göç ettirilen ve akın akın gelen insanlarımız Türkiye’ye ulus bilincini getirmişler ve kalkınması için var güçleriyle çalışmışlardır.

Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının bir çoğunun da Balkan kökenli olduğunu unutmamak gerekir. Kısacası Balkanlardan vatan haini çıkma- mış ve herhalde bundan sonra da çıkmayacaktır.

(5)

Haber

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Yunanistan’ı bir kez daha uyardı!

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türk Azınlık derneklerini tanımayan Yunanistan’ı bir kez daha uyardı.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 9-11 Mart 2021 tarihlerinde Strazburg’da yaptığı toplantıda Batı Trakya Türk toplumuna ait derneklerle ilgili Bekir Usta grubu davalarını inceledi. Bakanlar Komitesi, “Bekir Usta ve diğerleri” grubu adı altındaki İskeçe Türk Birliği (İTB), Rodop İli Türk Kadınları Kültür Derneği ve Meriç İli Azınlık Gençleri Derneği’nin yaptığı başvuruların Yuna- nistan’da 2017 yılında Medeni Usul Kanunu’nda yapılan değişikliğe rağmen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından 13 yıl sonra Mahkeme’nin içtiha- dı ışığında Yunan ulusal mahkemeleri tarafından esas bakımından hala yeniden incelenmemesini eleştirdi.

11.03.2021 tarihli kararda İskeçe Türk Birliği’nin res- mi tüzel kişiliğinin iadesi talebi ile yaptığı başvuruyu Trakya İstinaf Mahkemesi’nin reddetmesinin ardından Yargıtay’a yaptığı temyiz başvurusu ile ilgili duruşmanın 16 Ekim 2020’de görüldüğü ancak duruşmanın temyiz başvurusunun yapıldığı tarihten iki yıl sonra gerçekleş- mesinin endişe ile not edildiği kaydedildi. Bakanlar Ko- mitesi, Yunan makamlarına söz konusu temyiz başvuru- su ile ilgili kararın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin toplanma ve örgütlenme özgürlüğü ile ilgili 11. maddesi ve Mahkeme’nin içtihadı ile tam ve etkili bir şekilde uyumlu olarak derhal alınması için harekete geçmesi çağrısında bulundu.

Bakanlar Komitesi, Rodop İli Türk Kadınları Kültür Derneği ile Meriç İli Azınlık Gençleri Derneği’nin Trakya İstinaf Mahkemesi’nin 20 Mayıs 2020 tarihli davala- rının yeniden görülme taleplerine ilişkin ret kararları- na karşı temyiz başvurusunda bulunduğunu, ilgili ret kararlarının gerekçesinin aynı mahkemenin 2018’de verdiği karardaki gerekçe ile neredeyse aynı olduğunu not ederek, Yunan makamlarından iki derneğin temyiz başvurularının süratle sonuçlandırılması için çabalarını iki katına çıkarmasını istedi. Bakanlar Komitesi, Yu- nan makamlarını iki derneğin davalarının inceleneceği duruşmanın Yargıtay’ın 18 Mart 2022 olarak öngördüğü

tarihten daha önce yapılmasının sağlanması için gerekli tüm önlemleri almaya çağırdı.

Yunanistan’da ulusal mahkemelerin benzer başvuruları reddettiğinin rapor edildiğini derin endişeyle not ettiğini belirten Bakanlar Komitesi, Yunan makamlarına ulusal mahkemeler nezdinde Mahkeme’nin içtihadı ile ilgili farkındalık yaratma çabalarını iki katına çıkarma çağrı- sında bulundu.

Bekir Usta ve diğerleri dava grubunu incelemeye Ha- ziran 2021’deki toplantısında devam etme kararı alan Bakanlar Komitesi, o tarihe kadar bireysel önlemlerin uygulanmasına yönelik somut bir ilerleme kaydedilmez- se Sekretarya’dan bir ara karar taslağı hazırlamasını istedi.

Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) Başkanı Halit Habip Oğlu, “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi aldığı son kararla ülkemiz Yunanistan’a ulusal mahke- meler tarafından Bekir Usta grubu davalarında der- neklerimizin temyiz başvurularının bir an önce sonuç- landırılması için harekete geçmesi çağrısında bulundu.

Bakanlar Komitesi, 2017’deki yasa değişikliğine rağmen derneklerimizin davalarının yeniden görülmesi taleple- rinin reddedilmesinden ve AİHM kararlarının 13 yıldır uygulanmamasından duyduğu rahatsızlığı bir kez daha çok açık şekilde dile getirdi. Bakanlar Komitesi’nin de teyit ettiği üzere ülkemiz artık zamana oynamaktan vazgeçmeli, taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleş- mesi’nden doğan yükümlülükleri doğrultusunda dernek- lerimizle ilgili AİHM kararlarının tam ve ivedi bir şekilde uygulamalıdır.” dedi.

Kararın tam metnine;

https://search.coe.int/cm/Pages/result_details.

aspx?ObjectID=0900001680a1ac23 linkinden ulaşabi- lirsiniz.

Yayın tarihi: 14.03.2021

(6)

ATA SÖZLERİMİZ

KÜLTÜRÜMÜZ - DEYİMLERİMİZ

ATASÖZLERİ*

1-YOL YÜRÜMEKLE, BORÇ ÖDEMEK- LE BİTER.

Hedefe varabilmek için mesafe katet- mek lazımdır. Buradaki maksat, ne ile olursa olsun hedefe varmak olduğuna göre aradaki mesafeyi kat edeceğiz demektir. (Hedef bir köyden diğerine gitmek) Buradaki yolu, “Mesafeyi” yürü- mek te borcumuz ise, ancak ödemekle bitireceğiz demektir.

2-ULU SÖZÜ DİNLİYEN ULUMAZ.

Buradaki gaye büyüklerden ibret almak- tır. Tutulacak işten önce tedbir maksa- dıyla büyüğe (Uluya) danışmak, sonra işe başlamaktır ki sonunda pişman olmamaktır.

3-SON PİŞMANLIK EL VERMEZ.

Atılan ok geri dönmez. Kırılan kalbi, yı- kılan duvarı tamir etmek güç olduğuna göre baştan temkinli davranmalıyız.

4-UZAK YERİN SOMUNU BÜYÜK, TORBAYI KÜÇÜK AL.

Bu atasözü de halk arasındaki deyimiyle bize ölçülü ve tedbirli olmamızı öğütler.

Söylenen her söze kanmamak gerekir.

Uzak yerde olup biteni iyice öğrendikten sonra işe başlamamızı tavsiye eder.

5-HOROZSUZ KÖYDE SABAH GEÇ OLUR.

Arı ailesine kumanda yapan beydir (Arı beyi), tavuklara ise horozdur. En küçük bir topluluk olan aileye ise erkek reislik eder. Reis mutaassıp bir kişiyse o aile de ona uymak mecburiyetinde olduğu için öyle olacaktır. Reis önder- lik yapıp ilerisini görebiliyor, her yeniyi hor görüyorsa, aile medeniyete, yeniye ayak uyduracak, görmüyorsa aksi tesir yapacak demektir.

DEYİMLER

1-HOY HOY NİŞ NİŞ.

Bölge halkı arasındaki manası: Vurdum- duymazlara, hiçbir şeye aldırış etmeyen- lere söylenir.

2-GÖZDEN KIL KAÇIRMAMAK.

Kıl o kadar ince ki gözden kaçabilir, fakat dikkatli olup bunu da fark etmek gerekir.

3- HASIR ALTI ETMEK Milletin herhangi bir önemli davası varsa halledilmesi lazımdır. Fakat bilinmeyen sebepler yüzünden dava örtbas edilmiş, kısacası “Hasır altı” edilmiş.

4-PARA TİREN, BEN MERKEZ.

Her tiren merkezden geçecek, yük alıp yolcu indirecek ve bindirecektir. Başını sokacak yeri merkezde bulacaktır. İşte para da tiren olduğuna göre, dönüp dolaşacak merkez olan bende duracak, bana sığınacak. Buradaki “Ben” ile insan kastedilmektedir.

5-GÖZLERİNE KÜL ATMAK.

Biri büyük, diğeri küçük iki şahıs vardır.

Küçük olan öyle bir başarı ediyor ki yap- tığı işin başarısıyla büyüğü utandırmak- tadır. Buna halk arasında “Gözlerine kül attı” denilmektedir.

* DİKİLİTAŞ KÖYÜ / EVROS – ME- RİÇ İLİ.

DERLEYEN: Öğretmen Mustafa İBİŞ.

Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği Arşivi.

(7)

“Türk Dünyası Bilmeceleri”

yayımlandı

Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali tarafından kaleme alınan “Türk Dünyası Bilmeceleri”

kitabı yayımlandı.

Kitapla ilgili olarak İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nilüfer Erdem, sosyal medya hesabından şu paylaşımda bulundu:

“Değerli Hocam Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali, dört ciltlik “Türk Dünyası Bilmeceleri”ne Batı Trak- ya bölgesi bilmecelerini de dahil etmiştir. Kitaba aktarılmalarına Dr. Pervin Hayrullah ile birlikte katkı sunduğum bu bilmecelerin çok büyük bir kısmı bölgede görev yapan öğretmenlerden der- lenmiştir. Türk Dünyası Bilmeceleri içinde bölge- mize ait 472 bilmeceye yer veren Prof. Dr. Emine Naskali Hocam’a teşekkür eder, bu devasa çalış- mayı dikkatlerinize sunarım.”

Kitapta yer alan bilme- celer: Batı Trakya, Bulga- ristan, Make- donya, Ko- sova, Kıbrıs, Ahıska, Güney Azerbaycan, Kuzey Azer- baycan, Kaş- kay, Karabağ,

Türkmen, Kerkük, Gagavuz, Kırım Tatar, Dobruca, Urum Türkçesi, Kırgız, Kazak, Karaçay-Malkar, Ta- tar, Özbek, Uygur, Başkurt, Kumuk, Nogay, Karay, Kazak, (Türkiye’ye yerleşmiş Afganistan Kazakları) Sincan Özerk Bölgesi Kırgız, Codex Cumanicus, Uygur, Altay, Hakas, Tuva, Şor, Dolgan, Tofa (Ka- ragas).

Yayın tarihi: 07.03.2021

Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali 1973 yılında Oxford Üniversitesi (St. Anne’s College) Şarkiyat bölümünden mezun oldu. Doktorasını Türk dili alanında (Sinan Paşa’nın Tezkiertü’l-Evliyası) İstanbul Üniversitesinde yaptı. 1977- 1984 yıllarında Helsinki Üniversitesi Asya ve Afrika bölümünde, 1987- 1989 yıllarında Oxford Üniversitesinde ders verdi. 1984-2016 yılları arasında Marmara Üniversitesi Fen Fakültesinde

öğretim üyesi oldu, Türkiyat Araştırmaları Enstitü- sü, Fen Edebiyat Fakültesi dekanlığı gibi idari gö- revlerde bulundu. Türk dili, Osmanlıca, Orta Asya Türk lehçeleri ve edebiyatı, destanlar, Kafkaslar, Sibirya, kültür tarihi, yakın dönem siyasî tarih üzerine birçok yayını bulunmaktadır. Uygurca, Kumukça, Kırgızca, Türkmence, Osmanlıca me-

tinler neştertmiş, Altayca-Türkçe ve Hakasça-Türkçe sözlüklerini hazırla- mıştır. Yassıada Zabıtlarını yayınlamış- tır. Yakın dönem tarihimizle ilgili Celal Bayar Arşivinden Serbest Fırka Anıları ve Cumhuriyet Tarihi Soyadı Hikaye- leri vb. kitapları vardır. Acta Turcica Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisinin sahibidir. Tütün, Tuz, Saç, Ayakka- bı, Hapishane, Defin, Av ve Avcılık, Ekmek, Ökzüsler ve Yetimler, Çoban, Veda, Kasap, Ağıt, Temizlik, Geyik, Korku, Yılan, Hediye, Beden, Lanet, Hakaret, Yemin, Kahve, Deve, Avare, Yorgan, Nuh, Argo, Arı ve Bal, Mum, Meyve, At ve Atçılık vb. başlıklarla kültür birikimi- mizi derleyen uzun soluklu bir dizinin editörüdür.

Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali

Yeni çıkan kitaplar

(8)

60 YIL ÖNCE MURATLI KÖYÜ*

YERİ

Işıklık Dağı’nın eteğine kurulmuş olup bir dere kö- yüdür. Köy, sırtta kalmakta ve içinden geçen dere köyü ikiye böler. Doğusunda Demirbeyli, batısında Denizler köyleri ile komşudur. Kuzey kısmı alabil- diğine düzlük ve ovalık olmasına rağmen güney kısmı ise oldukça dağlıktır. Köyün etrafında, Işıklık Dağı’nın bir duvarı sayılan Sivrilçe ve Kayalık Dağları yer alır. Köylü saf Türklerden meydana gelmiştir.

TARİHÇESİ

Kuruluş tarihi bilinmemekle birlikte eski bir köy olduğu söylenmektedir. Rivayetlere köy daha önceleri “Sarıkaya” adlı yerde kurulmuştur. Halk daha sonra aşağılara doğru inmiş ve bugünkü köy oluşturulmuştur. Terk edilen bölgede bazı evlerin temelleri ile gömülmüş kuyular hala vardır.

İSMİ NEREDEN GELMEKTEDİR

Köyde anlatılanlara göre Muratlı köyünün adı “Mu- rad” olmaktan gelmektedir. Rivayetlere göre eski Türkler savaş esnasında bu bölgelerden geçerken konakladıkları her yeri kendilerince adlandırmış- lardır. Türkler bu bölgeye geldiklerinde “Muradı- mıza erdik” demişler ve böylece köyün ismi de o günden bu güne Muratlı olarak adlandırılmaktadır.

Türkler Salmanlı köyüne geldiklerinde “Salındık”

demişler ve kendilerini serbest hissetmişlerdir.

Demirbeyli köyüne geldiklerinde “Demir gibi ol- duk”, denmiştir. Yine Denizler köyüne gelen asker deniz gibi coşup kükremiş ve köyün adı Denizler olarak kalmıştır. Yardımlı köyüne gelen askerler

Allah’ın yardımını görmüşler; erenler, evliyalar yardım etmiştir. Bugün hala adı geçen Alapınar Çeşmesi o zamanlardan kalmadır. Kuşlanlı’ya varınca da “Kuş gibi” olduk, Hacılara varınca da

“Hacı olduk” denmiştir.

Köyde tarihi eser olarak çok eskiden çalıştırılan bir soru değirmeninin kalıntıları vardır.

Köyde gezintiye elverişli bir yer olmamakla bir- likte, eskiden “Manastır” denilen Işıklık Dağı’nın eteğinde bulunan yere gidilirdi. Ayrıca bazı yıllar- da burada adaklar adanarak kurbanların da ke- sildiği bilinmektedir. Bugün o bölgede iki üç tane kara ağaç mevcuttur. Bölge dağlık olduğundan ve de yolu olmadığından artık oraya kimse uğrama- maktadır.

Köyün başında bulunan ve “Seke” diye adlandırı- lan çamlık tepecik olduğu için geziye ve eğlenceye elverişli bir duruma gelmektedir.

KÖYDE ZİRAAT VE HAYVANCILIK

Köyde ziraat ve hayvancılık oldukça ileri bir du- rumdadır. Bilhassa son zamanlarda traktörlerin bollaşması elde edilen verimi oldukça arttırmakta- dır. Köy tarlaları ova ve kır diye iki şekilde adlan- dırılır. Kır denen topraklarımız ovalara nazaran verimi az olmakla beraber her çeşit tahıl yetiştiril- mektedir. Yine endüstri bitkilerinden tütün de ye- tiştirilmekte ve halkımızın geçim kaynağını teşkil etmektedir. Ovalarımızda her çeşit tarım ürünleri yetiştirilir. Daha çok zahire olarak kullanılan yon- cacılık gelişmiştir.

Hayvanlardan bilhassa küçük baş hayvan çok bol- dur. Bunlardan bütünüyle faydalanan halkın koyun ve keçi elde ettiği kazanç çok büyüktür. Büyük baş hayvanlardan bilhassa inek köyde en çok gö-

Araştırma

(9)

rünen ve işe yarayan hayvanlardandır.

Köyde bahçecilik ve benzeri yemişçilik göze bat- makla beraber, son zamanlarda bağ ve badem bütün köylü tarafından son gayretle yetiştirilmek- tedir.

EKİM VE HARMAN ZAMANLARI

Her bakımdan kolaylıklar olduğundan halk kendi gücünü esirgememekte ve her işini makineye gör- dürmektedir. Ekimler normal mevsiminde başlar ve 15 gün içinde her bitmiş olur. Hasat ve harman oldukça kolaydır. Ekin biçme makinelerine biçtirip

batuzaya dövdüren olmakla beraber, büyük ço- ğunluk işini biçerdöverle görmektedir.

EV

Köy evleri şehir evlerine nazaran her bakımdan çok farklıdır. Bilhassa biz Türklerin evleri eski tip olup oldukça büyük yer kaplar. Köyde bütün yapı- lar taştan olup, çatıları kiremitle döşelidir. Ahır ve samanlıklar ise teneke çatılıdır. Kereste bakımın- dan her birinde bir farklılık göze çarpar. Bilhassa eskiden kalma ev ve ahırların çatıları kalın ağaçlar yontularak köprü olarak kullanılmıştır. Kısacası o zamanın işlerinin mecilerle yürütüldüğü anlaşıl- maktadır. Bugün artık böyle işler artık mevzubahis değildir.

Köyümüz evlerinin bütününde avlu olup, örf ve

adet icabı yüksek duvarlarla çevrilmiştir. Evlerin yapılışları hakkındaki adet ve gelenekler, geçmişte olduğu gibi bugün de hala sürmektedir. Geçmişte var olan ve bugün de sürdürülen adetlerden “Bay- rak asma” ve “Kurban kesma” devam etmektedir.

Bayrak asma:

Yapılan her binanın çatısı kurulduğu zaman usta-

lar tarafından asılan bayrağın yanına, çatının örtü- mü bitinceye kadar, ev sahibi ve yakın komşular tarafından ustalara başarı hediyesi olarak mendil, gömlek ve benzeri giyim eşyası asılmaktadır.

Kurban kesme:

Adet olduğu üzere kesilen kurbanlar ya evin içinde veyahut evin temelinde kesilir. Emniyet içerisinde (Cin, peri, korkmak v.b.) yaşama inancı sağlar.

Bazı kimseler ise evleri için mevlit okutup köylüyü doyurmaktadır.

Hamamlar her ailenin yatak odasında olup, sıhha- te elverişli değildir. Helalar da avlunun bir köşe- sinde yer alır.

Her ailenin bir de fırını bulunur.

Aydınlanma aracı olarak kandil lambası ve lüks Yakın zamanda tamir edilen Muratlı camisi.

Muratlı camisinin kitabesi.

(10)

kullanılır. Yakın bir zamanda elektrik bütün işleri- mizin kolaylık ve rahatlıkla yapılmasını sağlaya- cak.

Isınma tedbiri olarak ocak ve sobalardan faydala- nılmaktadır.

BİLMECELER

1- Alan alan düz alan – Alın.

2- Düz alanın altında kara kolan – Kaş.

3- Kara kolanın altında kıpıldak – Göz.

4- Kıpıldağın altında muşuldak – Burun.

5- Muşuldağın altına şapıldak – Ağız.

6- Şapıldağın altında tuz kayası – Çene.

7- Dağda oğlak gibi, kolları var bıdak gibi, inmiş dereye bağırır ulak gibi – Kurbağa.

8- Dağda olur, dağda biter, ovaya gelir sıraya geçer - Kazık.

9- Dağda olur, dağda biter, ovaya gelir kahya- lık keser – Şinik.

10- Dağda olur, dağda biter, ovaya gelir tüm tüm öter – Yayık.

BİR MASAL

Zamanın birinde dilsiz bir kızcağız varmış. Onun konuştuğunu ne gören ne de duyan olmuş. Bü- yümüş yuva kurmuş. Çok yıllar anne babasından

ayrı kalan kızcağızı kocası hiç babasına götür- mezmiş. Zamanla çocukları olmuş. Bir gün kocası avda iken hem çocuğuna ninni yakıyormuş, hem de garip bir türkü tutturmuş söylüyormuş. Kocası avdan dönüp eve yaklaşırken tatlı bir ses duyunca şakına dönmüş Onu uzun uzun dinlemiş ve sonra da yanıldığını anlamış. En sonunda karısını özledi- ği anne babasına götürmüş.

Dilsiz kızı dillendiren türkü

Babamın buğday somunu Burnumda tüter

Kocamın arpa somunu Dilimi türter.

Uçan kuşlara malim olsun Ben annemi babamı isterim Hem annemi hem babamı Hem de sılamı isterim.

Babamın kapısı kapısı Altın yapısı

Kocamın kapısı kapısı Zindan yapısı.

Uçan kuşlara malim olsun Ben annemi babamı isterim Hem annemi hem babamı Hem de sılamı isterim.

Anasının bir tanesini Hor görmesiler Babasının nazlısını Dert etmesinler.

Uçan kuşlara malim olsun Ben annemi babamı isterim Hem annemi hem babamı Hem de sılamı isterim.

*Derleyen öğretmenin adı tespit edilememiştir.

Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği arşivinden alınmıştır.

Muratlı Azınlık İlkokulu.

(11)

BATI TRAKYA VE BALKANLARDA

BAHARIN GELİŞİ NEVRUZ-HIDIRELLEZ

Tüm Türk Dünyasında olduğu gibi BAHARIN GELİŞİ Balkan Coğrafyası ve Batı Trakya’da benzer özellikler göstererek uzun yıllardan beri kutlanagelmektedir. Za- ten bu kutlamlar da bizlerin TEK BİR MİLLETin unsuru olduğumuzun en elle tutulur, somut bir kanıtıdır.

Nevruz adının, Balkan Türk toplulukları arasında değişik adlarla, değişik biçimlerle günümüze kadar geldiğini görmekteyiz. Balkan ülkelerini şöyle bir dolaştığınızda bu doğa bayramının adında birçok renklilikler hemen göze çarpar...

Nevruz. Batı Trakya’da (Yunanistan): ”Mevriz”, Bulga- ristan’da: “Mart Dokuzu”, “Yumurta Günü, “Ateş Gice- si”, “Nevriz”, “Mevris” Ülkenin öteki bölgelerinde Doğu Rodoplar da”; “Sultan Nevruz” gibi adlarla biliniyor…

Bu adların , anlamı ise hep aynıdır: “yeni gün, yeni ha- yatın başlangıcı” demektir. Kısacası Nevruz, kışı uğurla- ma, baharı karşılama bayramıdır...

Havaların ısınması, karların erimesi, bitkilerin yeşermesi bir başlangıcı ifade etmektedir. Su boylarında salkım söğütler, tomurcuklarını patlatmışlardır. Karçiçekleri (kardelenler), sarıçiğdemler, menekşeler baharı müj- delemektedir. Kırlangıçlar gökyüzünün maviliklerinde görünmeye başlamıştır...

İnançlara göre, Nevruz günü toprak uyanır; yılanlar, çıyanlar, karıncalar toprak üstüne çıkar; kelebekler ekinliklerde uçuşmaya başlar. Guguk (kuku) kuşunun da ötüşü Nevruzun geldiğinin bir belirtisidir. Ya leylek?

Evet, leylek de baharı getirenlerden değil midir? Leyle- ğe sormuşlar: “Ne zaman geleceksin?” O da:

Kasımdan gün sayısı: “Yüz yirmide gelemem/Yüz otuza

kalamam.” ce- vabını vermiş, yani Nevruz günleri gelece- ğini bildirmiştir.

Leylekler gök-

yüzünde ilk görününce küçük çocuklar hep bir ağızdan şu tekerlemeyi söylemeye başlarlar:

Leylek leylek havada / Yumurtası tavada Geldi bizim hanaya / Hanayın kapısı kilitli Burnu yere dikildi…

İnsanlar da doğa ile uyum içindedir. Yeni yıl için hazır- lıkta olan doğa ile birlikte insanlar da hazırlık yaparlar:

sabanlar, pulluklar, arabalar, boyunduruklar gözden geçirilir. Tarlaya çıkma hazırlıkları yapılır. Cemre de ha- vaya, suya ve toprağa düşmüştür. Gün dönümüne göre hareket edilir, gün sayısına göre işler sıralanır.

Özellikle Orta Asya dan 21 MARTTA Nevruz ile başla- yan hareketlenme; Balkanlarda KIŞ GÜNLERİ OLAN KASIM GÜNLERİNİN SONU, YAZ GÜNLERİ OLAN HIZIR GÜNLERİNİN BAŞLANGICI OLAN 6 MAYIS HIDIRELLEZ kutlamaları ile zirve yapar…

Bizlerde BALKAN TÜRKLERİ olarak tüm Türk Dünyasının bu anlamlı gününü kutlar; Ata topraklarından rahmetli Naim Kazım öğretmenimizin her yıl geleneksel HIDI- RELLEZ kutlamalarımızda okuduğu şu dörtlükle sözleri- me son vermek istiyorum:

“Silkindi dağlar ovalar derin uykudan…

Gitti aramızdan soğuk kış günleri…

İşittim şırıltısını pınarlardan akan soğuk suların, Hayran Oldum… Yeşile boyanmışlığının doğanın…”

GELENEKTEN

geleceğe

Cevat ABDURRAHMAN

Vet. Hekim

(12)

Pervin HAYRULLAH GÖRÜŞLER DÜŞÜNCELER

Gönüllü Asimilasyon ve Batı Trakya’da Kültürel Yapı

Çağımızda toplumsal yapılarda çoğulculuk, çok kültürlülük, çok kimliklik küreselleşme- nin bir etkisi belki de en önemli sonucudur.

Bir yandan demokratik- leşme ve entegrasyon popülerleşirken bir yandan çok kültürlülük ya da kültürleşme adı altında aslında gönüllü bir asimilasyona kayış.

Sovyetler Birliği’nin 1989 yılında çöküşü dünyadaki kutupların değişmesine neden ol- muş hatta dünyanın iki blok arasında bölünme-

sinin sonunu getirmiştir. Ünlü Kanadalı felsefeci Herbert Marshall McLuhan dünyanın “küresel bir köy” olduğunu ifade etmektedir.

Tek kutuplu dünyada yaşanan değişimler, post-modern yapılanmalar, kültürel çeşitliliğin teşviki, aynı zamanda ülkelerdeki etnik çeşitlilikler bilinçli olmayan toplumlar açısından kültürel asimilasyonun, bir noktada gönüllü asimilasyonun yolunu açmıştır.

Batı Trakya Türk Azınlığı yüzyıllardır asli unsur olarak yaşadığı topraklarda 1923 yılında Lozan Antlaşması ile azınlık statüsüne düşmüştür. Bir ulus devlet içerisinde bir başka etnik ve dini grubun azınlık statüsüne gelişi doğal olarak beraberinde bazı çıkmazları, içsel çatışma- ları da getirmiştir. Özellikle yüzyıllar boyunca Türk Mil- leti-Osmanlı Devleti içerisinde bir azınlık milleti olarak yaşayan Yunanlıların topraklarında azınlık statüsünde olmak ancak yaşanarak doğru tarif edilebilir.

Farklı bir kültürel ve ulusal yapı içerisinde tüm farklı- lıklara rağmen varlığını sürdürebilmek bilinçli farkın- dalığın yüksek olmasını gerektirir. Bugün küresel köy olan dünyada, dünya vatandaşları olmak insana birçok

avantaj sağlarken insandan neler götürdüğünü, nelere mal olduğunu çok iyi etüt etmek gerek. Yıllardır Batı Trakya Türk Azınlığının eğitim alanında yaşadığı sorun- lardan bahsedilir. Bunlar öyle sıradan sorunlar değildir aslında. Planlı, programlı ve de maksatlı uygulamaların bir eğitim sistemini çöküş noktasına getirdiği uygula- malardır.

Tarihi süreç içerisinde bazı devletler kendi etnik ve kültürel yapısı dışındaki unsurlara “öteki” yaklaşımını geliştirmiştir. Yunanistan bu devletlere bir örnek olarak gösterilebilir. Sınırları içerisindeki Türk Azınlık, Ma- kedon Azınlık ve diğer etnik azınlıklara onlarca yıldır

“yok” muamelesi yapmaktadır. Halbuki köklü impara- torluk anlayışı ve kültürüne sahip olan Roma, Bizans ve Osmanlı gibi Devletler farklılıkların birlikte yaşama kültürünü çok güzel yaşatmışlardır. Yunanistan nok- tasında ise sistematik yok edilişin uygulamalarına her gün bir yenisi eklenmektedir.

Fakat Batı Trakyalı Türk Azınlık aydınlarının “gönüllü asimilasyon” arzusu da görmezden gelinemez. Halbuki atalarımızın çok güzel sözleri hiç de yabana atılacak cinsten değildir. Kültürel değişimleri kimliği içerisinde özümseyemeyen toplumların geleceğinden bahsetmek mümkün değildir. Türk Azınlık insanı nasıl bu noktaya geldi? Neden değerlerin günden günde eridiğinin farkı- na varamıyor? Etraflıca düşünülmesi gereken konular- dandır. Fakat şunun farkına varmak gerekir ki kültürel varlığın sürdürülmesi için dilsel ve dinsel değerlerimize sahip çıkmak gerekir. Modernleşme kültürel değer- lerin sağlam bir temel üzerine adım adım inşası ile gerçekleşir yoksa bir gün temelsiz inşaat çöküp yok olur gider. Yıllardır Türk Azınlık okullarının kötü oldu- ğu, yetersiz olduğu algısı yaratılmakta, haliyle öğrenci velileri de çocuklarını daha iyi yetiştirmek için devlet okullarına göndermekte. Bu kültürel farklılıkların birlik- te yaşadığı demokratik rejimler için herhangi bir sorun teşkil etmezken Yunanistan gibi tarihsel hesapların kıskacında olan ülkeler için farklı amaçları “Pandoranın kutusunda” gizlemektedir. Kutudaki “umut” gitme- den farkına varabilirsek ne ala… ya çok geç kalırsak?!

Dimyata pirince giderken eldeki bulgurdan olmayalım…

(13)

Yeni çıkan kitaplar

Dr. Hüseyin Bostancı’nın

“Lozan Antlaşması

Sonrası Batı Trakya’da Din Eğitiminin

Problemleri” kitabı yayınlandı

BAKEŞ - Batı Trakya Azınlığı Kültür ve Eğitim Şirketi yayınlarına bir yenisini daha ekledi. Bugü- ne kadar 45 civarında yayına imza atan BAKEŞ’in son yayını ise Dr. Hüseyin Bostancı’ya ait. Lozan Antlaşması Sonrası Batı Trakya’da Din Eğitiminin Problemleri adlı kitap ISBN: 978-618-5322-076 numarasıyla okuyucuya sunuldu.

Kitap üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Batı Trakya’daki din eğitiminin hukuki dayanları anlatılırken, ikinci bölümde 1923-2014 yılları arasındaki din eğitimi politikaları, üçüncü bölümde ise Batı Trakya’da örgün ve yaygın din eğitiminin yapısı incelenmektedir. Alanında çok özgün olan kitap kaynakça ve eklerle sona ermek- tedir.

Kitap BAKEŞ’in Gümülcine’deki bürosundan temin edilebilir.

Dr. Hüseyin Bostancı

Hüseyin Bostancı, Gümülcine’de doğdu. Mehri- koz köyünde Türk Azınlık İlkokulunu tamamladı.

Orta ve lise eğitimini Bursa İmam Hatip Lisesinde okudu. Ardından Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun olan Bostancı, aynı üniversi- tede yüksek lisans ve doktora eğitimi aldı. Eğitim sonrası Batı Trakya’ya dönen Hüseyin Bostancı,

halen Batı Trakya Azınlığı Kültür ve Eğitim Şirke- ti Yönetim

Kurulu Baş- kanlığı yanı sıra Gümül- cine Seçilmiş Müftülüğü bünyesinde din görevli- sidir.

Yayınlan- ma tarihi:

19.03.2021.

Kendi alanında tek olan Batı Trakya’da din eğiti- minin anlatıldığı kitap geçtiğimiz günlerde yayın-

landı.

Dr. Hüseyin Bostancı

(14)

150’likler ve FETÖ

Geçtiğimiz günlerde bir Türk televizyon kanalında, Türkiye’den Yunanistan’a firar eden yaklaşık 20 bin FETÖ’cünün olduğu söylendi. Yine bu firarilerin de daha çok Selânik bölgesinde ikamet ettikle- ri vurgulandı. Tartışmanın en

sonunda da bu firarilerin Batı Trakya bölgesine, Türk nüfusun yoğun olduğu bölgelere yer- leştirilebileceği öngörüleri dile getirildi.

Bir de tarihte yaşanmış 150’likler olayı var. Kimler- di ve neden vatandaşlıktan atıldılar?

Türk Kurtuluş Savaşı sonrasın- da düşmanla işbirliğine gidip vatana ihanet ettikleri gerek- çesiyle bir çok üst düzey kişi 1927 yılında vatandaşlıktan çıkarılıp sürgün edildiler. Lozan Antlaşması’nda sürgün edile- ceklerin 150 kişiyi geçmemesi- ne dair bir madde olduğundan;

ilk önce 600 kişi, daha sonra 300 kişi ve en sonunda da ra-

kam 149 olarak belirlenmiş ve en sonunda bir kişi daha eklenerek rakam 150 kişi olarak belirlenmiş ve bundan dolayı da bunlara 150’likler denmiştir.

1938 yılında da bu kişilere af çıkarılıp Türkiye’ye dönebileceklerine dair kanun çıkarılmıştır. Ancak bunların çoğu geriye dönmemiştir.

İşte bu 150’liklerin bir kısmı da Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesine firar etmişlerdir. Eski Şeyhülis- lam Mustafa Sabri Cemaat idarelerine musallat

olurken, Vasfi hoca ise ticaret peşine düşmüş ve Dimetoka camisinin halılarını satmaya kalkışmış- tır. O zamanın Yunan yönetimi bu kişileri eğitim, basın, cemaat idarelerinin yönetimi v.d. alanlarda

Türklerin aleyhine kullanmıştır. Örneğin eski şey- hülislam Mustafa Sabri’nin neler yaptığını 19-4- 1929 yılında Edirne’de yayınlanan Edirne Postası gazetesi şöyle yazmıştır:

“Garbi Trakya MEKTUBU

FİRARİLERİN ELİNDEN TÜRKLERİN ÇEKTİKLERİ CEFA

Gümülcine (Hususi)

Güncel yorumlar-1

Türkiye firarisi 150’liklerin Batı Trakya Türklerine neler yaptıklarını anlatan 1929 tarihli Edirne Postası gazetesi.

(15)

Yunan hükümeti, musallat ettiği Türkiye firarileri vasıtasıyla esasen maddi serveti bin bir türlü su- retlerle elinden çıkarılan Garbi Trakya Türklerinin içtimai vaziyetlerine de darbe indirmeğe çalışmak- tadır. Hiçbir hakları olmadığı halde Mustafa Sabri ve hempaları, Cemaat islamiyelere sokulmuş ve maişetlerini Türk halkının sırtından çıkarmağa memur edilmiştir, bittabi Cemaatı islâmiyeleri hiçbir kanunî merasime hacet görülmeden işgal eden bu firariler, Garbi Trakyanın muhtelif kasaba ve köylerine taksim ettikleri hempaları vasıtasiyle kendilerine göre bir muhit yaratmakla meşguldür- ler. Gümülcine’de neşretmekte oldukları Yarın ve Balkan atlı paçavraları hiç kimse eline almamakla beraber yaratmağa oğraştıkları softalar muhite tevzi etmektedirler. Gümülcine-

de bu softalar ve firariler muhi- tinden uzak kalmak ve medenî hayatın nurlu izlerinde yörümek isteyen uyanık Türkler vardır, fakat yukarıda dediğimiz gibi hükümetin muzaheretine istinat eden firarilerin izacatından ya- kayı kurtaramamaktadırlar.”

Yine aynı gazetenin 1929 yı- lına ait bir başka sayısında da Batı Trakya Türklerinin Türkiye firarilerinden neler çektiği şöyle aktarılmaktadır:

“Garbî Trakya Türkleri 150’liklerden neler çekiyorlar…

Garbî Trakyadan yazılıyor:

Garbî Trakyadaki islâm cemaatı ve maarifi başına bilâ intihap hükûmet kuvvetiyle getirilen yüzellilikler Türk halkını birbirine katmak suretiyle onların sırtında tufeyli bir hayat sürmekte devam ediyorlar.

Bir müddetten beri Dimetokaya sokulan Vasfi

hoca ve hempaları yüz ellilikler camideki kıymet- tar halılara göz dikerek satılık etmişlerdir, Her neise halkın mütevâli ve müteaddit müracaatları- na güç halle nazarı dikkate alan hükûmet halıları nazaret altına almıştır.

Buralarda halkın herbir hareketi Kemalist töh- metile hükûmete jürnal edilmekte ve yüzellikler bununla hayatlarını idare ettirebilmektedir.”

Sonuç olarak, tarihte gerçekleşen bu olaylardan sonra, Batı Trakya Türkleri ister istemez bir tedir- ginliğe kapılmaktadırlar. Eğer tarihte olduğu gibi,

“Senin düşmanın benim dostum” mantığıyla ha- reket edilmeye devam edilirse korkarız ki yeni bir 150’likler dönemini tekrar yaşarız. Yunanistan’a

firar eden FETÖ’cülerin, Batı Trakya’da yaşayan Müslüman Türklerin içine yerleştirilmeleri ise hu- zur ve güven ortamını ortadan kaldırır. Ancak bu bizim elimizde olan bir durum da değildir, çünkü

“Tarih tekerrürden ibarettir”. Tarihin ne zaman te- kerrür edeceği pek bilinmez, ancak korkarız ki bu tekerrür bizim neslimize denk gelecektir.

19.03.2021. İbrahim BALTALI Türkiye firarisi 150’liklerin Batı Trakya Türklerine neler yaptıklarını

anlatan 1929 tarihli Edirne Postası gazetesi.

(16)

Dünyada enerji ihtiyacı hızla artarken, ülkelerin bazıları yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelir- ken, bazıları da nükleer enerjiyi tercih etmekte- dirler. Dünyada nükleer santrallere sahip ülkeler haritasına baktığımızda, çoğunun gelişmiş ülkeler- de ve de eski Sovyetler Birliği ülkelerinde olduğu- nu görürüz. Örneğin Afrika kıtasında nükleer sant- ral sadece Güney Afrika Cumhuriyeti’nde vardır.

Günümüzde nükleer enerji bir ihtiyaçtır. Ülkeler geliştikçe var olan enerji kaynakları ihtiyacı kar- şılamamakta ve sonuçta ülkeler nükleer enerjiye yönelmektedirler. Ülkelerin siyasi yönetim şekil- leri nasıl olursa olsun çoğunda bu enerjiye ihtiyaç duyulmaktadır. Bugün en çok çevreci geçinen ve sosyal demokrasiye en çok önem veren İsveç ve Finlandiya’da dahi nükleer santraller kurulmuştur.

Günümüzde ülkelerin elektrik üretiminde %40,6 ile kömür ilk sırayı almaktadır. İkinci sırada %22,2 ile doğalgaz gelirken, üçüncü sırada % 16’lık bir pay ile hidroelektrik santralleri yer almaktadır.

Nükleer enerjinin payı ise %13’le dördüncü sıraya oturmaktadır. Dünyada günümüzde 31 ülkede 437 aktif nükleer santral bulunmaktadır. 14 ülkede de 68 santralin yapımı sürmektedir. 2030 yılına kadar 164 nükleer santralin yapımı daha planlanırken, programlardaki santral sayısı ise 317 civarındadır.

Nükleer santrale sahip ülkeler ise şöyle sıralan- maktadır:

1- ABD - 104

2- Fransa - 58

3- Japonya – 50

4- Rusya - 33

5- Güney Kore - 23

6- Kanada - 20

7- Hindistan – 20

8- Çin – 16

9- Birl. Krallık – 16

10- Ukrayna - 15

11- İsveç– 10

12- Almanya – 9

13- İspanya - 8

14- Belçika – 7

15- Çekya - 6

16- Tayvan – 6

17- İsviçre - 5

18- Finlandiya- 4

19- Macaristan - 4

20- Slovakya – 4

21- Pakistan - 3

22- Arjantin - 2

23- Brezilya - 2

24- Bulgaristan - 2

25- Meksika- 2

26- Ermenistan - 1

27- İran – 1

28- Hollanda - 1

29- Slovenya - 1 Toplam 437

Nükleer Enerji

Güncel

Yorumlar - 2

(17)

Yukarıdaki tabloya baktığımızda nükleer sant- rallerin yeni olmadığı ve yılardan bu yana dünya ülkeleri tarafından kullanıldığını görmekteyiz. Tür- kiye de 2023 yılında ilk nükleer santrali Mersin’in Akkuyu bölgesinde faaliyete geçirmeye hazırla- nıyor. Ancak bu durum ülkemiz Yunanistan’ın da tepkisini çekmiş durumda. Bazı yöneticiler Ak- kuyu Nükleer Santrali’nin komşu ülkeler için bir tehlike dahi oluşturduğunu söylediler. Ancak bu tepki yersizdir ve Türkiye ile Yunanistan arasında son zamanlarda var olan gerginliğin bir yansıma- sıdır. Çünkü Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesinin kuzeyinde, Tuna Nehri yakınındaki Bulgaristan’ın Kozlodui Nükleer Santrali bulunmaktadır. Kozlodui, Mersin – Akkuyu’dan bizlere çok daha yakındır.

Gümülcine – Kozlodui arası 500 km. Gümülcine – Mersin arası 1278 km dir. Kozlodui Nükleer Sant- rali yaklaşık olarak 50 yıldan bu yana faaliyette- dir. Zaman zaman arıza ve sızıntı yaptığı söylense de, gereken güvenlik önlemleri alınmış; insan sağlığı için ciddi bir tehlike yarattığı şimdiye kadar görülmemiştir.

“Bende yoksa, sende de olmasın”, mantığıyla hareket edip ülkelerin gelişmişliğini hazmede-

memek kimseye bir fayda sağlamaz. Hem sonra hayaller kurarak ve mantık yürüterek nükleer santrallerin tehlike oluşturduğunu söylemek tıpkı ABD’nin Irak’ı işgal etmesine benzer. ABD, Irak’ta kitle imha silahları öngörüsüyle bu ülkeyi işgal edip binlerce insanın ölümüne sebep olmadı mı?

Sonuçta bu ülkede kitle imha silahları olmadığı anlaşıldı. Yine varsayımlarına devam ederek, nük- leer enerjiye sahip yeni ülkelerin bunları silahlara dönüştürebileceğini de söylemek politik bir yakla- şımdır ki ilk etapta bu pek mümkün gözükmemek- tedir. İleriki bir aşamada, ABD, Fransa örneğinde olduğu gibi, bu ülkeler de geliştikçe nükleer ener- jiyi değişik alanlarda kullanmayı deneyebilirler.

O yüzden geleceğe dönük öngörülerle hareket etmek yerine, nükleer enerjiye sahip komşu ülkelerle işbirliğine gidip enerji ihtiyaçları masa- ya yatırılmalıdır. Ancak bu şekilde enerji ihtiyacı karşılanabilir; çünkü günümüzde her ülke artık birbirine muhtaç hale gelmiştir.

16.03.2021. İbrahim BALTALI 2023 yılında çalışmaya başlayacak olan Türkiye’nin Mersin Akkuyu’daki ilk nükleer santrali.

(18)

İskeçeli Ecem Haliloğlu

“Kelime Oyunu”nda birinci oldu

İskeçeli Ecem Haliloğlu, Türkiye’de yayın yapan Teve2 kanalının sevilen yarışmalarından “Kelime Oyunu”nda birinci oldu.

Türkiye’de yaşayan 28 yaşındaki avukat Ecem Haliloğlu, 8 Mart Pazartesi günkü katıldığı yarış- mada 9 bin puan alarak birinci oldu. Haliloğlu, daha önce de katıldığı aynı yarışmada 8.900 puan kazanmıştı.

Ecem Haliloğlu, İskeçeli Özlem Haliloğlu ile Şe- ref Haliloğlu’nun kızı.

Ecem Haliloğlu’nun “Kelime Oyunu”nuna katıldı- ğı yarışmayı aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=BP5VlJMwfXY Haber tarihi: 09.03.2021

BEYAZ sayfalar, sayfalar, BEYAZ sayfalar, sayfalar,

Ecem Haliloğlu yarışmada birinci oldu.

Turizm mayıs ayına kadar açılabilir!

Turizm Bakanı Haris Theoharis, belirli kurallar çer- çevesinde 14 Mayıs’a kadar turizmi açmayı hedef- lediklerini belirtti.

“14 Mayıs’a kadar, koşullar izin verirse kısıtlama- ları kademeli olarak kaldıracağız” diyen bakan Theoharis, herkese “Bu yıl ve he zaman Yunanis- tan’ı seçin” sloganını kullandı. Theoharis, tüm bu planların pandeminin koşullarına uygun şekilde uygulanacağına dikkat çekerek, turistleri Yuna-

nistan’ın 2021 yazı için eksik- siz karşılamaya hazır oldukları- nı belirtti.

Bu arada bakan Theoharis, ge- çen yıl olduğu gibi tüm turist- lerin numune kontrollerine tabi tutulaca- ğını belirterek, herhangi bir ücret talep edilmeksizin tüm masrafların Yunan devletine ait olacağını vurguladı.

Haber tarihi: 09.03.2021 Bakan Theoharis turizmin

mayıs ayına kadar açılabileceğini söyledi.

(19)

BEYAZ sayfalar, sayfalar, BEYAZ sayfalar, sayfalar,

Önder Mümin doktor ve hemşireleri ödüllendirdi

Yassıköy Belediye Başkanı Önder Mümin, Yassıköy Sağlık Ocağı’nda görev yapan doktor ve hemşire- leri ödüllendirdi.

Yassıköy Belediye Başkanı Önder Mümin, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü sebebiyle, pandemi sürecin- de Yassıköy Sağlık Ocağı’nda halka hizmet veren bayan doktor ve hemşireleri ödüllendirdi.

Başkan Önder Mümin, konu hakkında yaptığı açıklamada; “Dünya Kadınlar Günü sebebiyle bu yıl pandemi sürecinde, zor şartlarda, fedakârca hizmet veren sağlıkçılarımızı ödüllendirdik. Yassı- köy Sağlık Ocağı bünyesinden, Doktor sn. Nurcan

Süloğlu, Hemşire sn. Anastasia Pastelmatzi ve Hemşire sn. Varvara Orfanidou ödüle layık görül- dü” ifadelerine yer verdi.

Haber tarihi: 09.03.2021

Yassıköy Belediyesinden 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinliği

Yassıköy Belediye Başkanı Önder Mümin’den 8 Mart Dünya Kadınlar günü nedeniyle belediye bünyesinde çalışan tüm kadınlara çiçek hediye ederek kadınlar gününü kutladı.

Başkan Önder Mümin “Kadınlar, yaşamımızın her anında yanımızda olan, bizleri dünyaya getiren, yetiştiren, sevgisi ile kuşatan ve şefkatli yürek- leriyle bir an olsun bile bizleri yalnız bırakmayan, en değerli varlıklarımızdır. Kadınların, hayatın her alanında kendilerini geliştirmesi, büyük önem ta- şımaktadır. Yassıköy Belediyesi olarak bizler de bu anlayışla hareket ederek kadınlarımızı sadece bir gün değil her gün önemsiyoruz. Bu vesileyle tüm Dünya Kadınlarının, özellikle de Yassıköy Belediye- si kadınının 8 Mart Dünya Kadınlar gününü tebrik

ediyor, siyasette daha aktif rol üstlenecekleri gün- leri görmeyi temenni ediyorum” diye konuştu.

Haber tarihi: 08.03.2021

Yassıköy Bld. Bşk. Önder Mümin kadınlarının gününü kutladı.

(20)

Almanya’da Prof. Dr. Uğur Şahin ve eşi Dr. Özlem Türeci’ye liyakat nişanı verildi

- Dr. Özlem Türeci:

- “Dünya ile virüs arasındaki yarışta bizim nihai hedefimiz etkili ve uyumlu bir aşı geliştirmekti”

- Prof. Dr. Uğur Şahin:

- Güçlerimizi birleştirerek üçüncü dalganın bizim moralimizi bozmasına izin verme-

meliyiz. Çünkü neler yapmamız gerekti- ğini biliyoruz”

BERLİN (AA) - Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier yeni tip koronavirüs (Kovid-19) aşısını geliştiren Alman biyoteknoloji

firması BioNTech’in kurucu ortakları Prof. Dr. Uğur Şa- hin ve Dr. Özlem Türeci’ye liyakat nişanı verdi.

Bellevue Sarayı’nda dü- zenlenen ve Başbakan Angela Merkel’in de ka- tıldığı törende, Türk bilim insanı Özlem Türeci ile Uğur Şahin’e Almanya’nın

“Yıldızlı Büyük Liyakat Ni- şanı” takdim edildi.

Cumhurbaşkanı Frank-Wal- ter Steinmeier burada yap- tığı konuşmada, “Ülkem adına, üstün bilimsel başa- rılarınız için size teşekkür ediyorum. Gelecekteki Koronavirüs (Kovid-19) aşısını geliştiren Alman biyoteknoloji firması

BioNTech’in kurucu ortakları Prof. Dr. Uğur Şahin ve Dr. Özlem Türeci.

BEYAZ sayfalar, sayfalar, BEYAZ sayfalar, sayfalar,

(21)

büyük araştırma planlarınızın hem size hem bize çığır açan başarılar getirmesini diliyorum.” dedi.

Aşının uyruğu olamayacağını vurgulayan Steinme- ier, “Dünyanın her yerinden birçok insan perfor- mansınızı ‘aşı mucizesi’ olarak nite-

lendiriyor. Etkileyici bir kurucu çift, en iyi araştırmacı, bilgi kahraman- ları ve hatta bir dünya kurtarıcısı olarak tanımlanıyorsunuz. Birçoğu, keşfinize bir milliyet kazandırmak için başarınızı toplamaya çalıştı. An- cak aşının uyruğu yoktur ne Alman ne Türk ne de Amerikan. Birlikte özgürlük ve saygı içinde çalışıldığın- da, siyasi, sosyal ve kültürel sınır- ların ötesinde birbirleriyle yeni bir şeyler yapmaya cesaret edilirse iyi bir şeyler meydana getirilir ve böy- lece toplumumuza iletilebilir. Sizler tüm dünyadaki insanlar için bir ör- neksiniz. Bilim adamları olarak, her ikiniz de olağanüstü performans

gösterdiniz. Bu başarı, geliştirdiğiniz aşı, insanlığa bir hizmettir. Bu yüzden bugün buradayız.” ifade- lerini kullandı.

Salgının kıtalar, siyasi sistemler, dinler veya gelir arasında ayrım yapmadığını vurgulayan Steinme- ier, “Salgın hepimizi tehdit ediyor ve bu ancak birlikte aşılabilir.” diye konuştu.

Almanya Cumhurbaşkanı, dünya çapında aşılara adil erişimi sağlamanın herkesin çıkarına olacağını belirterek virüsün dünyanın her yerinde yok olma- sı gerektiğini aksi takdirde bir yerde duran virüsün her zaman dünya için tehdit olmaya devam edebi- leceğini aktardı.

Steinmeier, Özlem Türeci ve Uğur Şahin’in yaptık- ları araştırmalarla kanser hastalarına da umut ve gelecek vadettiklerini vurgulayarak, “Almanya’da ve dünyada en ciddi hastalıkların üstesinden gel-

mek ve çaresiz hastalıkları iyileştirmek için hangi araştırmaların başarılabileceğini gösteriyorsunuz.”

şeklinde konuştu.

Özlem Türeci, liyakat nişanının takdiminin ardın- dan yaptığı konuşmada, bu nişanın kendilerine ve- rilmesinden dolayı eşi Uğur Şahin ile büyük onur duyduklarını ve bu nişanın kendileri için büyük değer taşıdığını söyledi.

Kovid-19’a karşı aşının geliştirmesine katkısı olan- lara teşekkür eden Türeci, “Dünya ile virüs arasın- daki yarışta bizim nihai hedefimiz etkili ve uyumlu bir aşı geliştirmekti.” dedi.

11 ayda bir aşıyı geliştirmeyi başardıklarını anla-

BEYAZ sayfalar, sayfalar, BEYAZ sayfalar, sayfalar,

Şahin ve Türeci’ye nişanı Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier verdi.

(22)

tan Türeci, sadece hastalığa karşı değil, enfeksi- yona karşı da koruyan Kovid-19 aşısı geliştirdikle- rini, bu yönde emarelerin olduğunu belirtti.

Türeci, bu dönemde uluslararası çabayla çok şey başarıldığını vurgulayarak, salgının resmi olarak açıklanmasından sadece 12 ay sonra birçok aşının geliştirildiğini ve aşı kampanyaların başlatıldığını kaydetti.

Son haftalarda ve aylarda dünyanın birçok yerin- den aşı olan ve yakınlarıyla ilgili endişe duyma- yacak insanlardan mektup ve resimler aldıklarını söyleyen Türeci, “Bu mesajları okuduğumda, ka- ranlık aydınlanıyor diyebilirim.” ifadesini kullandı.

Prof. Dr. Uğur Şahin de liyakat nişanını, geçen yılın başarılarının toplu bir takdiri ve onuru ola- rak gördüğünü belirterek, ekibine ve uluslararası ortaklarına teşekkür etti.

Zor bir yılın geride bırakıldığını vurgulayan Şahin,

“Yolun 3’te 2’sini yürüdük. Son bölüm, önümüzde- ki 6 ay bizden çok şey talep edecek. Kontrol edil- mesi daha zor olan bir virüs türünün neden oldu- ğu salgının üçüncü dalgasının içindeyiz. Aşımızın yeni virüs türüne karşı etkili olduğunu biliyoruz.

Güçlerimizi birleştirerek üçüncü dalganın bizim moralimizi bozmasına izin vermemeliyiz. Çünkü neler yapmamız gerektiğini biliyoruz. Bunu birlikte yaparsak başarılı oluruz.” şeklinde konuştu.

Şahin, aşı isteyen herkese yaz sonunda bir aşı- yı alabilmesi için ellerinden geleni yapacaklarını, bunun tüm aşı geliştirenlerle birlikte gerçekleştiri- lebileceğinden emin olduğunu vurguladı.

Aşılamanın hızlandırılması için pragmatik olunması

ve hiçbir aşı dozunun israf edilmemesi gerektiği- ni vurgulayan Şahin, insanlara da kendilerini ve diğerlerini virüsten korumaları çağrısında bulundu.

AB Komisyonu Başkanı

Leyen’den Uğur Şahin ve Özlem Türeci’ye tebrik

BERLİN (AA) - Avrupa Birliği (AB) Komisyonu

Başkanı Ursula von der Leyen, yeni tip koronavi- rüs (Kovid-19) aşısını geliştiren Alman biyotekno- loji firması BioNTech’in kurucu ortakları Prof. Dr.

Uğur Şahin ve Dr. Özlem Türeci’yi Almanya Yıldızlı Büyük Liyakat Nişanı almaları nedeniyle tebrik etti.

Ursula von der Leyen Twitter’dan yaptığı payla- şımda, Avrupa’nın virüsle mücadelede Türeci ve Şahin’in çalışmalarından yararlanması nedeniyle kendisini şanslı görmesi gerektiğini vurguladı.

Von der Leyen, “Her ikisi de birçok insan için rol model oldu. Federal Liyakat Nişanı ile ödüllendiril- diğiniz için tebrikler.” ifadelerini kullandı.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Şahin ve Türeci’yi tebrik etti.

BEYAZ sayfalar, sayfalar, BEYAZ sayfalar, sayfalar,

(23)

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın’dan, Prof. Dr. Şahin ve eşi Dr. Türeci’ye tebrik

ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İb- rahim Kalın, Alman biyoteknoloji firması BioN- Tech’in kurucu ortakları Prof. Dr. Uğur Şahin ve Dr. Özlem Türeci’yi, Almanya’nın “Yıldızlı Büyük Liyakat Nişanı”nı almaları dolayısıyla tebrik etti.

Kalın, Twitter hesabından, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) aşısını geliştiren Şahin ve Türeci’nin

“Yıldızlı Büyük Liyakat Nişanı” almalarını kutladı.

İbrahim Kalın, “Almanya tarafından Yıldızlı Liyakat Nişanı takdim edilen Türk bilim insanları Özlem Türeci ve Uğur Şahin’i koronavirus ile küresel mü-

cadelede kritik bir rol oynayarak insanlığa umut oldukları için tebrik ediyorum.” ifadelerini kullandı.

BEYAZ sayfalar, sayfalar, BEYAZ sayfalar, sayfalar,

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Prof.

Şahin ve eşi Türeci’yi tebrik etti.

Almanya Federal Cumhuriyeti Liyakat Nişanı

(Almanca: Verdienstorden der Bundesrepublik Deutschland) Almanya Federal Cumhuriyeti’nin en yüksek dereceli nişanıdır. Nişan siyasi, ekonomik, kültürel, manevi ve fahri alanlardaki başarılardan dolayı verilmektedir.

Liyakat Nişanı ilk defa 7 Eylül 1951 yılında o za- manın Almanya Cumhurbaşkanı Theodor Heuss tarafından kararlaştırıldı ve ne anlama geldiği de şöyle açıklandı: “Anavatanın yeniden inşası için politik, ekonomik, sosyolojik ve manevi alanlarda- ki çalışmaların başarısına verilecek olan bu ödül,ö- dülü alanlar için Federal Almanya Cumhuriyeti’nin barış içerisinde yükselmesine katkıda bulundukları anlamına gelecektir.”

(24)

Arada bir...

Asım ÇAVUŞOĞLU

ONBİR AYIN SULTANI MÜBAREK RAMAZAN AYI

Ramazan keli- me anlamı “yakıcı sıcaklık” demektir.

Ramazan ayına bu adın verilmesi oruç tutan kimselerin ya aç ve susuz kalma- larının bünyelerinde meydana getirdiği sıcaklık ve yanma- lardan, ya bu ayda işlenen sevaplarla tüm günahların yanıp erimesinden ya da oruç günleri- nin yakıcı sıcaklara rastlamasından ileri gelmektedir. Oruç günlerine Ramazan denmesinin sebebi bu olsa gerektir.

Bağışlanmayı ve Cennet umudunu sürekli canlı tutmayı emreden Rabbimizin Ramazan ayını bil- hassa dardaki kullarına tahsis etmesi biz insanlara en büyük nimettir. Her zaman ve her yerde hazır bulunan rahmeti, özellikle kolay ulaşılır ve tutulur bir durumda Ramazanda önümüze konması Allah’ın (c.c.) bize büyük bir ihsanıdır. Bize bizden daha fazla acıyan Rabbimizin bizlere büyük bir lütfudır.

Ramazan, müminlere çok şeyler kazandırabilecek İlâhî bir mevsim bir rahmet ayıdır. Ramazan ayı faziletlerle dolu bir aydır. İslâmın beş esasından biri olan oruç bu aya tahsis edilmiştir. İnsanlığın kararan ufkunu aydınlatan Kur’an-ı Kerim bu ayda inmeye başlamıştır.

Ramazan ayı ibadetler ayıdır. Bu ayda diğer aylar- dan farklı ve fazla olarak yapılan ibadetler vardır.

Kur’an-ı Kerim bu ayı övmüş: “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak kendi- sinde Kur’an indirilen aydır.”

(Barka, 185) Onda bulunan ve bin aydan hayırlı olan “Kadir Gecesi için özel bir süre indirilmiştir.

Ramazan ayında oruç tutmaya gücü yeten her müslümanın oruç tutması kitap, sünnet ve icma’

ile sabittir. Ramazan orucu, hicri ikinci yılda farz kılınmıştır.

Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurulur: “Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip - geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” (Bakara, 183) Peygamber Efendimiz de (s.a.v.) “Bir kim- se Ramazan orucunu, inanarak ve sevap kazan- mak ümidiyle tutarsa, onun geçmiş günahları affedilir.” buyuruyor.

Ramazan Ayı, bizim için rahmet ayıdır. Oruçta aklımızın erebildiği ve eremediği bir çok hikmet ve hakikatler vardır:

Oruç vücuda sıhhat getirir. Bir sene durmadan çalışan hazım organlarımız, Ramazanda dinle- nir. Bir çok hastalıkların tıka basa yemeden ileri geldiği ve perhizin hemen her hastalığa yara- dığı bilinmektedir. Oruç, perhizlerin en iyisidir.

Muhammed Aleyhisselam “Oruç tutunuz, sıhhat bulursunuz” diyor.

Oruç, insana şefkat ve merhameti öğretir. Ruha incelik verir; yoksul ve yetimleri düşünmeğe davet eder. Allah’ın emrine itaati aşılar. Şehvet duygularını boğar.

Oruç, ruhi ve manevi duygularımıza kuvvet verir. Oruç sadece midenin boş kalması demek değildir. Aynı zamanda dilin gıybetten, gözün harama bakmaktan, kulağın kötü söz işitmekten sakınmasıdır.

Bir başka deyişle Ramazan ayının orucu küresel- dir, mana yönüyle evrenseldir. İnsanın var oluşu ile başlamış yeryüzünde bütün ümmetler üzerine farz kılınarak devam edegelmiştir. Orucun farz oluşunu deklare eden ayet, bilgi vicdan, hikmet ve hakkaniyet ile anlam doludur.

Son olarak biz mü’minler , vahiyle değeri bildi- rilmiş bu zaman dilimlerinden gereği gibi istifade etmeye çalışmalı, bunun nasıl olması gerekti- ğiyle ilgili de yine Kur’an’a ve Peygamberin açık sünnetine başvurmalıyız.

Bir başka ifade ile konuyla ilgili ayetlere baktı- ğımızda Ramazan ayının mübarek kılındığını, bu ayı değerli kılan temel özelliğin de Kur’an oldu- ğunu görürüz. Yani Kur’an’ın bu ayda indirilmeye başlanması, Allah’ın oruç ibadetini bu aya has

Referanslar

Benzer Belgeler

2- Olağanüstü Toplantı: Genel Kurul, merkez yönetim ve denetim kurulunun gerekli gördüğü hallerde veya dernek üyelerinin 1/5 inin yazılı başvurusu üzerine, 30

Edirne’nin küçük bir ilçesi olan Meriç arkeolojik açıdan çok fazla çalışmada ele alınmamıştır. Tarihsel ve arkeolojik kimliği açısından önemli zenginliğe

Konuya ilişkin olarak Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) Başkanı Halit Habip Oğlu, “Trakya İstinaf Mahkemesi’nin Rodop İli Türk Kadınları Kültür

Aslında Almanya’dan sonra Fransa’da ve İtalya’da “Mermer Kağıdı” ismiyle, İtalyan sanatı olarak tanıtılan ebrû, İngil- tere’de ve Amerika’da da yeni kimliği ile

TÜRK EĞİTİM DERNEĞİ YAYINLARI.. İÇ İN D

• Kayıt konaklama ücretlerine 17 Aralık 2021 tarihinde alınacak öğle yemeği, akşam yemeği ve kayıt yaptıran ilk 50 katılım ı için Şeb-i Aruz Törenleri’ne katılım

AB’nin üye ülkelerinde 20 yıl öncesine kıyasla genel bir eğilim olarak su yönetiminde kamu ve özel sektör işbirliği modeline doğru bir gidişatın olduğu

Dünya Abhaz-Abaza Yüksek Meclisi Başkanı, “Alaşara” Abaza- Abhaz Etnik Grubu Gelişimine Katkıda Bulunma Uluslararası Birliği Başkanı Mussa Ekzekov kutlama