KARŞILAŞTIRMALI SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMLERİ
12. HAFTA
İNGİLTERE SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ
• Keynesyen düşüncenin doğduğu, güçlü bir işçi hakları mücadelesi geçmişi olan bir ülke
olmasına rağmen Neo-liberal dönüşümün bu denli güçlü ve hızlı olması şaşırtıcıdır. Öyle ki işçi hareketinin içinden doğmuş olan ve köklü bir geçmişe sahip olan İşçi Partisi bile 1997
yılında seçim kampanyasında “Refah reformu partisi olacağını” beyan etmiştir
(Connell,2011,1).
• Öyle ki bazı araştırmacılar, Yeni Emek (New Labour) yaklaşımının, Thatcher sonrası
dönemin, onun yansımalarını taşıyan bir ürünü olduğunu ve işçi partisinin bu yaklaşımı
temelde kendi sosyo-ekonomik amaçlarını hayata geçirmek için benimsediğini
söylemektedirler (Connell, 2011,13).
• Burada sorulması gereken soru şudur: işçi partisi, amacına ulaşmış mıdır?
• Connell (2011,13), bu amaçları, daha geniş sosyal içerme, daha yüksek istihdam oranları ve daha rekabetçi bir ekonomi olarak
tanımlamaktadır.
• Reforma ruhunu veren dönüşümün öz itibari ile iktisadi olduğu aşikârdır. Temel gaye hem işverenlerin hem diğer vergi mükelleflerinin yarattığı kaynakların, geliri yoksullar lehine yeniden dağıtan geleneksel refah
yaklaşımından çalışma karşılığında yeniden dağıtım mekanizmalarına dâhil olunabilinen bir refah yaklaşımına doğru olduğu
gözlenmektedir.
• Tony Blair'in 1997 yılında Amsterdam'da sosyal politika ve ekonomik politika üzerine yapılan bir konferansta söyledikleri bu ifademizi
doğrular niteliktedir.
• Modern refah devletinin üzerinde duracağı üç temel payandanın da "aktiflik", " kamu ve özel sektörün birlikte hareketi" "fırsat ve
sorumluluk birleşimi" olduğunu vurgulamıştır (Deacon,1998,307).
• Dikkat edilecek olursa temel problem
iktisadidir. Altın Çağ'ın sona ermesi ile artan
işgücü maliyetlerinin yanında işsizlerin veya bir şekilde çalışamıyor olanların lehine yapılan
harcamalar büyük bir yük olarak ortaya çıkmıştır.
• Yeni politikaların "aktiflikten" bahsetmesi, yıllarca hatırlanmayan "sorumluluk-ödev"
kavramının gündeme taşınması bu açıdan değerlendirilmelidir.