• Sonuç bulunamadı

KOKU II Firdevs Kapusızoğlu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "KOKU II Firdevs Kapusızoğlu"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

36

Ö Y K Ü

Elindeki küçük paketle kapının açılmasını bekleyen yirmili yaşla- rındaki kadın, eşikte ayakkabılarının epriyen uçlarını inceliyordu.

Kendisine yeni bir ayakkabı alması gerektiğini düşünmeye başla- mıştı ki kapının kilidinde dönen anahtarın sesini işitti. Ayakka- bılarını unutup kendisini şahane bir tebessümle karşılayan ev sa- hibine selam verdi. Elindeki paketi uzatırken mütebessim kadına, adının F. olduğunu söyledi.

Evin hole yayılan kendine has kokusu hoşuna gitmişti. Salona yö- nelirken içindeki tedirginlikten kurtulduğunu fark etti. Ev sahibi F.’yi diğer misafirlerini ağırladığı koltuğa yönlendirdikten ve ona bir bardak su ikram ettikten sonra bordo kapaklı defterini alacak- tı ki hediye paketini açmamanın nezaketsizlik olacağını düşündü ve derhâl sehpaya bıraktığı pakete uzanıverdi.

Paketin içinde yan yana dizili şişeler ve şişelerin içinde yasemin, ıhlamur, mandalina, lavanta ve kiraz çiçeği kokulu esanslar vardı.

Hayatını kokulara hasreden kadın, şişelerden mor etiketli olanını -bu lavanta olmalıydı- seçip önce misafirinin avucuna, sonra ken- di avuçlarına dökerek kocaman bir tebessümle F.’ye teşekkür etti.

F., yaşının verdiği tazecik mahcubiyetle “Sizin için mühim olan elbette ki o kokunun yaşanmışlığı ama yine de elim boş gelmek istemedim.” dedi. Kadın, hafifçe kaşlarını kaldırarak karşısındaki genç kızın yanıldığını ifade etti. “Hiç öyle şey olur mu, seçtiğiniz kokuların her biri mutlaka bir yaşanmışlığı hatırlatacaktır. Bakın mesela -mor etiketli şişeyi göstererek- sayenizde annemin yastık altına sakladığı lavanta keselerini çektim içime.” dedi. F., kadını

KOKU II

Firdevs Kapusızoğlu

TÜRK DİLİ MART 2020 Yıl: 69 Sayı: 819

(2)

37 ..Firdevs Kapusızoğlu..

MART 2020 TÜRK DİLİ

sevmişti. Kadının samimiyetini, tebessüm eden gözlerini, dokunmadan kucaklayan sesini… Sevmişti.

Önündeki kristal bardaktan bir yudum su içti. Söze nereden başlayacağını bilemiyordu. Konuya direkt girmektense önce biraz kendinden bahsetme- yi uygun gördüğünden olacak -sessizliği dağıtma iştihasıyla- yazmayı çok sevdiğini söyledi. Kadın, F.’ye ne tür yazılar yazdığını sordu. F., en çok ballı ılık süt türünde yazılar yazdığını söyledi. Kadın, önce F.’nin kendisiyle eğ- lendiğini düşündü ama F. ciddiydi. Sözlerine etrafa göz gezdirerek devam etti: “Bu ev, eşyalar -mesela hemen arkanızdaki konsolun üzerindeki tik- taklı saat- siz, yeşil yapraklı kiloş eteğiniz… Diyebilirim ki bir yazara ilham verecek türden…”

Gereksiz bir cümle sarf ettiğini düşündüğünden mahcubiyet duydu ve ça- reyi konuyu değiştirmekte buldu. “Aslında hiç tanımadığım birinin karşı- sına geçip kabuk tutmuş yaralarımı kavlatmak fikri beni ziyadesiyle endi- şelendirmişti ama tebessümünüz insanı rahatlatıyor.” dedi.

Kadın, “Nedir sizi endişelendiren?” diye sordu. F., “Kavlatmak eylemi.” diye cevap verdi.

İkisi de güldüler. F., dün gece huzursuz bir gece geçirmesine sebep olan tüm endişelerini bu kahkahayla sırtından atıverdi. İçindeki düğümü, kar- şısında oturan bu tatlı kadına göstermenin zamanı artık gelmişti.

Saatlerce sürecek bir sohbetin içine düşeceklerdi. Kadının misafirlerini dinlerken uyguladığı ritüeller F. ile bir kenara atılıverdi. İki kadın başkala- rına karşı gösterdikleri zorundalıklardan sıyrılmış, can cana konuşmaya hazırdı.

F.’nin başından talihsiz bir evlilik geçmişti. Yeryüzündeki pek çok kadının yaşadığı türden şeyler yaşadığı söylenebilirdi. Aldatılmış, şiddete maruz kalmış, kocasından ayrılma kararı aldıktan sonra onun ve ailesinin zor- balıklarına katlanmak zorunda kalmıştı. Üstelik çalışma hayatını huzurlu bir yuva kurabilmek ümidiyle feda ettiğinden tüm bunları yaşarken işsiz ve parasız kalmıştı. İki sene içinde dört kere taşınmış ve kendi ayakları üzerinde durabilmek, yaşadığı travmayı atlatabilmek için sevdiklerine sa- rılmıştı.

Şiddet her yerde vardı. Üstelik kendisinden çok daha kötü günler geçiren kadınlar tanımıştı. Böyle teselli ediyordu kendini... “Kelimelere sığındım.”

diyordu. “Yazdım. Yazarak sıyrıldım ama ne kadar sıyrıldım sandımsa geç- mişime o kadar saplandım…”

(3)

38 TÜRK DİLİ MART 2020

Bu evin eşiğinden en çok F. gibi hüsrana uğramış kadınlar geçmişti. Kimi unutamadığı aşkının kimi geride bıraktığı evladının izini sürmüştü. Kimi sevmenin, kimi sevilmenin kokusunun peşine düşmüştü ama ilk defa bir kadın, diğer bütün kadınlardan bambaşka bir şey istiyordu:

F.; kendisine yaşadığı hüsranı, ihaneti, hileyi, yalanı hatırlatacak bütün kokulardan ömrünün sonuna kadar kurtulmayı diliyordu.

F., koku hafızasını sildirmek istiyordu!

Evet, bunca yıldır unutmak istemediği hislerin peşine düşen sayısız in- sanla karşılaşmıştı kadın. Hikâyesine inandığı kimseyi eli boş çevirmemiş, istedikleri kokuları kendilerine temin etmişti fakat ilk defa böyle bir ta- leple karşılaşıyordu. F.’ye nasıl bir cevap vermesi gerektiğini bilemiyordu.

Karşısındaki küçük ama yorgun kadının gözlerine baktı. Bu gözlerde derin sancılarla muzip gülüşler koyun koyunaydı.

Kadın, F.’ye bunu yaptığı takdirde hatıralarını taze tutan bütün güzel ko- kulardan vazgeçmiş olacağını hatırlattı. Ona; kendisi için güzel olan, kıy- metli olan bütün yaşanmışlıklardan vazgeçmenin geri dönülemez olduğu- nu hatırlattı. Ancak kadının F.’yi ikna etmek için söylediği hiçbir söz etkili olamadı.

F., bir müddet ikindi güneşinin pencereye yansıyan ışıltısını seyretti. Ga- liba ikindi vakti, bazı şeyleri daha derinden hissetmesini sağlayan bir za- man dilimiydi. Sonra gözünü salonun sağ tarafına yaslanmış büfede oyna- şan ışık hüzmesinden çekip karşısında oturan kadına kaydırdı.

- Sizin için kolonya almaya gittiğim yerde, satıcı hanım bana ısrarla tarçın kokusu önerdi ama bir türlü elim tarçına gitmedi. Tarçın kokusunu öyle çok severdim ki… Bana salepli kış gecelerini, muhabbeti, dışarıda kar ya- ğarken içeride olmanın huzurlu hissini verirdi. Oysa şimdi… Bana yalnız- ca yaşadığım ihaneti hatırlatıyor.

-İhaneti mi?

-Maalesef. Söylesenize, en sevdiğim kokunun hatırlamak istemeyeceğim bir hisse dönüşmesi ona haksızlık değil mi? Sevdiğim kokuları bu zulüm- den kurtarmak istiyorum. Onları mahkûm oldukları hislerin pençesinden kurtarmak istiyorum. Lütfen yardımınızı esirgemeyin benden.

Kadın, tarçın kokusunun bir ihaneti hatırlatacak hâle nasıl geldiğini çok merak etmesine rağmen F.’ye hiçbir şey sormadı. Sormazdı. Misafirlerinin hikâyelerini onların anlattıkları kadar dinler, mahrem alanlarına müda-

(4)

39 ..Firdevs Kapusızoğlu..

MART 2020 TÜRK DİLİ

hale etmek istemezdi. Kadın; F.’nin tarif edemediği yaralardan sızan ko- kuları duyuyor, onlardan ilelebet kurtulmak istemesine hak veriyor ama bunu yapacak cesareti kendinde bulamıyordu. Kokulara kıyamıyordu da denilebilir.

F., açabildiği kadar açtığı yaralarını, ruhunun sargı bezlerini, kremlerini toparladı. Kadın, ikindi vaktini akşama bağlayan saatlerde F.’yi evine yol- cularken üç gün içerisinde kendisine dönüş yapacağını iletti.

Ertesi gün öğle vaktinde telefonu çalan F., koku hafızasının silinemeyece- ğini öğrendi ama kadının F.’ye başka bir teklifi vardı.

Eğer bu teklifi kabul ederse o çok sevdiği tarçın kokusunu B.’li günlerden kurtarabilecekti.

Referanslar

Benzer Belgeler

Çeşitli nedenlerle koku alma du- yusunu kaybetmiş ya da doğuştan koku al- ma duyusuna sahip olmayan kişilerin ve kontrol grubu olarak normal koku duyu- suna sahip

號,經 A/D 卡取樣之後,在 PC 端計算出 其重心的表現,並在監視圖上顯示出患者

That is to conduct a survey at medical school in Taiwan in order to find out the relationships between arrangement of medical humanistic courses and formulation of personal

Parçacıklar ışığın dalga boyundan daha küçükse Rayleigh saçılması gerçekleşir ki normal havalarda baskın olan bu tür saçılmadır.. Yağmurlu ve sisli havada

Ancak ışık dalgaları ses dalgalarından iki yönden farklı olduğu için ışıktaki Doppler etkisine çok yüksek hızlarda şahit olabiliriz.. Farklardan biri ses

Deniz esintisi özlemi çekenler için market reyonla- rında oda kokusu olarak da yer edinen ferahlatıcı deniz kokusunun asıl kaynağı, minik deniz canlılarının tuzlu

Bugüne kadar insanlardan başka canlılar üzerinde yapılan tüm çalışmaların sonuçlarına göre hangi cinsiyetteki bireylerin ortalama ömrünün daha uzun olduğu

Termonükleer tepkimeye ma- ruz kalan madde yani kısacası patlama ya- kıtı ne kadar fazla ise ortaya çıkan enerji de o kadar fazla olduğu için, patlamanın parlaklığı da o