• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM Ruh Sağlığı ve Davranış Bozuklukları Ruh ve Akıl Sağlığı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "BÖLÜM Ruh Sağlığı ve Davranış Bozuklukları Ruh ve Akıl Sağlığı"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BÖLÜM ‐ 6 

1.5.8. Ruh Sağlığı ve Davranış Bozuklukları  1.5.8.1. Ruh ve Akıl Sağlığı

 

Ruh  Sağlığı:  Erken  çocukluktan  (Hatta  anne  karnından)  ölüme  kadar  devam  eden  ve  düşünce, iletişim becerileri, öğrenme, duygusal gelişim, kendine güven gibi bir dizi süreci de ifade  eden  bir  kavramdır.  Genel  olarak  bakıldığında  birey  yaşamını,  geçmekte  olan  zaman  diliminin  içinde ve değişen mekânlarda, kendisiyle, ailesiyle, yakın çevresiyle, içinde yaşadığı toplumla ve  yaptığı iş ya da görevi ile yoğun bir ilişkiler ağı içinde sürdürmektedir. Eğer bu ilişkiler ağında: 

‐ Denge, 

‐ Uyum, 

‐ Doyum, 

mevcut ise birey ruhsal açıdan sağlıklıdır. 

Ruh Sağlığı bozulan kişi, genellikle duygu, düşünce ve davranışlarında değişik derecelerde  tutarsızlık,  aşırılık,  uygunsuzluk  ve  yetersizlik  özelliklerini  taşımaktadır.  Normal  bir  kişide  de  tutarsız,  uygunsuz  ve  yetersiz  davranışlar  görülebilir.  Hasta  sayılabilecek  kişide  bu  özelliklerin  sürekli  veya  tekrarlayıcı  olması,  kişinin  verimli  çalışmasını  ve  kişilerarası  ilişkilerini  bozması  gerekir. Ruhsal bozukluklar açısından en önemli risk grupları arasında; 

‐ Yoksullar ve göçmenler 

‐ Çocuk ve gençler 

‐ Travmatize olmuş kişiler yer almaktadır. 

Toplumlarda özre neden olan ve sık rastlanan ruhsal ve nörolojik hastalıklar: Depresyon,  intihar, şizofreni, demans (bunama), zihinsel özür ve epilepsidir. 

 

Akıl Sağlığı: Bireyin kendi kendisiyle, çevresini oluşturan kişilerle ve toplumla barış içinde  olması; sürekli denge, düzen ve uyum sağlayabilmek için gerekli çabayı sürdürebilmesidir. 

Akıl sağlığının ölçütleri:  

1. Düşünme ve problem çözme yeteneğinin yerinde olması  2. Yeteneklerinin ve yapabileceği işlerin farkında olması  3. Duygusal tepkilerinin dengeli olması 

4. Gerçekçi olması 

5. Yersiz kaygı ve korkulardan uzak olması  6. Toplumsal uyumunun yeterli olması 

7. Sorunlarını akılcı ve gerçekçi yollardan çözmeye çalışması  8. Mutlu olmaya ve bunu paylaşmaya çalışması vb. 

Aşırı ve sürekli bir tarzda yukarıdaki ölçütlerden uzak olmak ve bunun sonucu kendisi ve  çevresiyle  uyumsuzluğun  süreğenliği  davranış  bozukluğunun  göstergesi  olarak  kabul  edilebilir. 

Hiçbir davranış tek başına ele alındığında anormal olarak nitelendirilemez.  

Davranış bozukluğu tanımı için, 

a) Davranışın içinde yer aldığı sosyal ortamla ilişkileri,  b) Davranışın nicelik ve niteliğine bakmak gerekir. 

 

(2)

Akıl sağlığını bozan faktörler şunlardır: 

1‐ Engellenme 

Elde  etmek  istediğimiz  bir  nesneye,  ulaşmak  istediğimiz  belirli  bir  amaca  varmamız  engellendiğinde  ya  da  bir  gereksinmemizin  giderilmesi  önlendiğinde,  duyduğumuz  olumsuz  duyguya engellenme denir. 

Engelleri üç bölüme ayırabiliriz: 

Fiziksel (nesnel) Engeller: Bireyin amacına ulaşmasını engelleyen yağmur, kar, uzaklık,  yangın gibi fiziksel nesne ve olaylara fiziksel (nesnel) engeller denir. 

Sosyal ve Yasal Engeller: Bireyin amacına ulaşmasını engelleyen toplumsal değerler ve  kanunlara sosyal ve yasal engeller denir. 

Kişiden Kaynaklanan Engeller: Bu engelleme türünde bireyde engellenmişlik duygusu  yaratan neden, yine bireyin gerçekçi olmayan beklentilerinden doğar.  

Örneğin: Kısa boylu olduğu halde basketbolcu olmak isteyen genç, amacına ulaşamayınca  kendini engellenme duygusuna kaptırır.  

2‐ Hayal Kırıklığı  

Engellenmişlik  duygusunun  çok  şiddetli  bir  şekilde  yaşanmasıdır.  İnsanın  beklentisinin  gerçekleşmemesi durumuna denir.  

3‐ Çatışma 

Aynı  anda  ulaşılması  imkânsız  iki  güdüden  bir  tanesini  seçememenin  verdiği  kararsızlık  halidir. 

Yaklaşma‐Yaklaşma Çatışması: Aynı anda, istenen iki güdüden bir tanesini seçememenin  verdiği kararsızlık halidir. 

Kaçınma‐Kaçınma Çatışması: Aynı anda iki istenmeyen durumdan bir tanesini seçmek  zorunda kalan kişinin yaşadığı kararsızlık halidir. 

Yaklaşma‐Kaçınma Çatışması: Bireyin ulaşmaya çalıştığı amacın hem istenilen hem de  istenilmeyen yönlerinin aynı anda bulunmasından ortaya çıkan kararsızlık halidir. 

4‐ Kaygı 

Üzüntü, korku, başarısızlık gibi heyecan unsurlarının uzun süreli yaşanmasına kaygı denir. 

Kaygı nedenleri: 

• Bireye verilen desteğin çekilmesi 

• Olumsuz bir sonucu beklemek 

• Gelecekte ne olacağını bilmemek 

• Hoş olmayan, insana üzüntü ve sıkıntı veren durumlar 

• Geleceğe yönelik endişeli beklenti 

• Bedensel gerginlik  

• Ruhsal tedirginlik ve panik   

 

(3)

 

5‐ Stres 

Organizmanın uyumunu bozan her türlü dış ve iç etkiye stres denir.  

Stres  durumunda,  daha  fazla  enerji  için  depolanmış  şeker  ve  yağ  kana  karışır.  Solunum  artar. Oksijen taşımak için kandaki alyuvar sayısı artar. Kan basıncı yükselir. Kan kolay pıhtılaşma  özelliği kazanır. Sindirim durur veya yavaşlar. Gözbebekleri büyür. Duyu organları en etkin oranda  çalışır. İç salgı bezleri çalışmaya başlar, böbreküstü bezleri adrenalin ve nöradrenalin salgılar. 

Stresi ortaya çıkaran etkenler   Dış Etkenler:  

• Mikroplar virüsler hastalığa yol açar hastalıklar psikolojik ve biyolojik dengeyi  bozar.  

• İklim ve doğa koşulları ve bunların değişimi organizmanın dengesini bozar. 

• Gürültülü, tozlu, karanlık, havasız yerler dengeyi bozar. 

• Hava sıcaklığının artması, nem oranının yükselmesi dengeyi bozar. 

• Deprem sel gibi doğal afetler ‐çevre kirliliği, teknolojik gelişme gibi etkenler 

• Savaş, kıtlık, salgın hastalık, ölüm gibi etkenler 

• Bazı meslekler (öğretmen, polis) ve çalışma koşulları  

• Kazalar, sakatlık, yaralanma gibi etkenler 

• İşsizlik, yoksulluk, sıla hasreti gibi etkenler   İç Etkenler: 

Hormon  dengesinin  bozulması,  kaygı,  öfke,  sıkıntı  da  iç  ortamdan  kaynaklanan  ruhsal  etkenlerdir.  Gençlik,  Ergenlik,  çocukluk,  buluğ  çağı  gibi  dönemler  iç  etkenlerdendir.  Huy  ve  karakterimiz, olay anındaki psikolojik yapımız olayları farklı algılamamızı sağlar.  

Stres Çeşitleri: 

a)  İyi  Stres:  Belirli  ölçüler  içinde  stres,  organizmanın  çalışması,  davranışta  bulunması,  gelişmesi için gereklidir.  Buna da "iyi stres" denir. Stres sırasında bütün organlar en fazla etkin  derecede çalıştığında sorunların üstesinden gelmek kolaylaşır. 

b) Kötü Stres: Yaşamı zorlaştıran, sağlığı bozan düzeydeki strese denir. 

c)  Anlık  Stres:    Kısa  süreli,  kolayca  başa  çıkılan  ve  stresten  sonra  normale  döndüğümüz  strestir. Trafik, iş yaşamı, çeşitli aksaklıkların yarattığı stresler gibi.  

d) Sürekli Stres: Uzun süren, kolayca başa çıkılamayan, normale dönemediğimiz strestir. 

Ölüm, boşanma, evlilik, işten çıkarılma, aileden ayrılma, emeklilik, yoksulluk gibi. 

           

(4)

  Stres ve diğer akıl sağlığını bozan faktörlere karşı savunma mekanizmaları    Kaygı,  engellenme,  hayal  kırıklığı,  çatışma  insanın  akıl  sağlığını  olumsuz  yönde  etkiler. 

Ancak,  insan  akıl  sağlığını  koruyacak  mekanizmaları  farkında  olmadan  kullanarak  akıl  sağlığını  korur.  İnsanın  kaygısını  azaltmak  için  bilinçsizce  kullandığı  bu  mekanizmalara  savunma  mekanizması  denir.  Savunma  mekanizmaları  aşırı  derecede  kullanıldığında  bireyin  gerçeklikle  ilişkisini keserek, akıl sağlığının bozulmasına neden olabilir. 

Başlıca Savunma Mekanizmaları  

  1‐ Hayal Kurma:  Gerçeklere uymayan ya da günlük yaşamda doyum olanağı bulunmayan  isteklere,  beklentilere  düş  yoluyla  doyum  aramaktır.  Bu  mekanizma  fazla  kullanılırsa  birey  gerçeklikten  kopar  ve  akıl  sağlığı  bozulur.  Örneğin,  amatör  kümede  oynayan  başarısız  bir  futbolcu, kendisini dünyaca ünlü bir takımda top oynarken düşleyebilir. 

  2‐ Bastırma:  Kaygı uyandıracak istek ve anıların bilinçten uzaklaştırılarak unutulmuş gibi  gösterilmesine bastırma denir. Örneğin: Dişçiden korkan kişinin dişçi randevusunu unutması.  

  3‐  Mantığa  Bürünme  (Akla  Uydurma  –  Bahane  Bulma)  :    Amacına  ulaşamayan  bireyin  başarısızlığını  yok  edecek  bahaneler  bulmasıdır.  Örneğin:  Yarışta  istediği  dereceyi  alamayan  bireyin yarışın önemli olmadığını söylemesi. 

  4‐Yansıtma: Kişinin, benliğini tehdit eden yetersizliklerini, suçluluk duygularını başkalarına  yüklemesine yansıtma denir. İki şekilde yapılır. 

  *Birey,  kendi  başarısızlıklarının  suçunu  başkalarına  yüklemeye  çalışır.  Örneğin:  Yarışı  kazanamayan bireyin hakemleri suçlaması. 

  * Birey, suçluluk duygusu uyandıracak nitelikteki dürtüleri, düşünceleri diğer insanlara mal  etmek ister. Örneğin: Kopya çeken öğrencinin herkes kopya çeker demesi. 

  5‐ Ödünleme : Birey bir alandaki yetersizliğinin ortaya çıkardığı eksiklik duygusunu, başka  bir  alandaki  üstün  başarılarıyla  telafi  etmesidir.  Örneğin,  çelimsiz  bir  delikanlı  bedensel  yetersizliğini, akademik çalışmalarında üstün başarı sağlayarak ödünleyebilir. 

  6‐  Yüceltme:  Cinsellik  ve  saldırganlık  gibi  ilkel  nitelikteki  isteklerin,  toplumca  beğenilen  etkinliklere dönüştürülmesidir. Örneğin, birey saldırganlık eğilimini boksör olarak doyurabilir. 

  7‐ Özdeşim Kurma: İstediği başarıya ulaşamayan bireyin kendisini başka bir bireyle veya  grupla özdeştirerek bu başarısızlığını kapatmaya çalışmasıdır.  Örneğin, popüler olamama kaygısı  taşıyan genç, bir futbol takımıyla özdeşleşerek bu kaygısından kurtulmaya çalışabilir. 

  8‐  Yön  Değiştirme  :  Kişinin,  kendisinde  kaygı  yaratan  durumla  karşılaştığında,  öfkesini  kaygının kaynağı yerine  gücünün yettiği bir kişiye ya da nesneye yöneltmesidir. Örneğin, ofisteki  müdürüne kızan bir memur, eve geldiğinde öfkesini karısından çıkarmasıdır. 

  9‐  Polyanna  Davranışı  (Tatlı  Limon)  :  Olumsuz  durumlardan  iyi  sonuçlar  çıkarmaya  Polyanna davranışı denir. Örneğin, sol kolu kırılan bir kişinin “iyi ki sağ kolum kırılmadı, yoksa yazı  yazamazdım” demesi gibi. Polyanna davranışı, mantığa bürünme mekanizmasının bir türü olarak  değerlendirilebilir. 

  10‐  Karşıt  Tepki  Geliştirme  :  Bireyin  kaygısını  azaltabilmek  için  gerçek  duygusunun,  tam  tersi  bir  şekilde  hareket  etmesidir.  Örneğin,  kişi  gerçekte  kızgın  olduğu  birine  gülerek  davranabilir. 

(5)

  11‐Gerileme  :  Bir  engelle  karşılaşan  bireyin  çocuksu  davranışlarına  geri  dönmesidir.  

Örneğin,  isteği  engellenen  bir  yetişkin,  tıpkı  çocukluğunda  yaptığı  gibi  ayaklarını  yere  vurarak  ağlamaya başlayabilir. 

  12‐ Yadsıma (İnkar) : Bireyde aşırı kaygıyı uyandıracak olan dış gerçekliğin yok sayılmasına  yadsıma denir. Örneğin, trafik kazasında çocuğu ölen annenin çocuğunun ölmediğine inanması.  

  13‐ Şakaya Vurma : Kişide kaygı uyandıran duygu ve düşüncelerin ciddiye alınmamasıdır. 

Örneğin,  yaptığı  kek  kabarmayan  bir  ev  hanımının  “komşular  ne  de  marifetliyim  değil  mi?” 

demesi şakaya vurmadır. 

  14‐ Çilecilik : Kişi kendine zevk veren kişilerden, nesnelerden, olaylardan uzak kalabilmek  için çaba harcar. Örneğin, rahibelerin manastıra kapanması. 

  15‐  Özgeçicilik:  İnsanın  bencilliğini  bastırarak,  ilgi,  sevgi  ve  saygısını  başkalarına  yöneltmesidir.  Bu  savunma  mekanizmasında  birey  başkalarının  sorunlarıyla  ilgilenerek  kendi  kaygısından kurtulma yolları arar. 

Davranış bozuklukları ve akıl hastalıkları: 

  Normal Davranış: Normal davranış, belirli doğal ve toplumsal ortamlarda, dıştan ve içten  gelen  belirli  şiddet  ve  süredeki  uyaranlara,  insanın  alışılagelen,  düzgün,  doğru,  kurala  uygun  biçimde tepki göstermesidir. Normal davranış yere ve zamana uygun davranmaktır. 

  Duygusal sağlığı yerinde olan insanların özellikleri şunlardır : 

• Gerçekliği doğru bir biçimde algılamak. 

• Kendi güdülerinin ve duygularının farkında olmak. 

• Davranışlarını kontrol altında tutabilmek. 

• Sevecen bir şekilde ilişki kurabilmek 

• Yeteneklerini üretken alanlara yönlendirebilmek 

  Anormal  Davranış:  Anormal  davranış  ise  belirli doğal  ve  toplumsal  ortamlarda  dıştan  ve  içten  gelen  belirli  şiddet  ve  süredeki  uyaranlara,  insanın  alışagelenin  dışında  hatalı,  kurala  uymayan,  uygunsuz  tepki  göstermesidir.  Anormal  davranış  yere  ve  zamana  uygun  davranmamaktır. 

  Kişinin anormal davranış gösterip göstermediğini şu ölçüleri kullanarak anlayabiliriz:  

• Davranışları çevresindeki insanların hoşgörü sınırını aşıyorsa  

• İnsanlarla ilişkileri ve iletişimi bozulmuşsa  

• Kendisinden beklenen beceri ve başarıyı göstermiyorsa  

• Davranış, tutum ve düşünceleri gerçek dışı kabul ediliyorsa     Anormal davranışların nedenleri: 

  1.  Biyolojik  Nedenler:    Anormal  davranışların  temelinde  kalıtım  olabilmektedir.  Ayrıca  alkol, uyuşturucu madde veya yaşlılık gibi nedenlerde davranış bozukluklarına neden olur.  

  2.  Psikolojik  Nedenler:    Yoğun  stres,  doyurulmayan  sevgi,  bağlılık  gibi  sosyal  ihtiyaçlar  davranış bozukluklarının nedeni olabilmektedir.  

  3.  Sosyal  Nedenler:    Savaş,  terör,  göç,  ekonomik  kriz  gibi  etkenlerde  davranış  bozukluklarının nedeni olabilmektedir. 

(6)

  Davranış Bozuklukları: 

  1. Nevrotik Bozukluklar (Nevrozlar): Kişiliğin ve uyumun tümünü etkilemeyen, genellikle  bunalım ve beden işlevleri üzerine yakınmalarla kendini belli eden ruhsal kaynaklı hastalıklardır. 

  Anksiyete(Kaygı):  Kaygı,  nedeni  bilinmeden  yaşanan  korkulardır  Kaygı  düzeyinin  yükselmesi  sonucu  bedensel  gerginliğin  ve  ruhsal  tedirginliğin  artmasıyla  yaşanan  panik  durumudur. Bu durum, hasta tarafından ölüm korkusu, sıkıntı, sıkışma olarak anlatılır. 

  Fobi:  Gerçekte  hiçbir  tehlike  olmadığı  halde  mantık  dışı  duyulan  korkulardır.  Örneğin,  yükseklikten,  kapalı  yerlerde  kalmaktan,  asansörden,  kalabalıktan,  karşı  cinsten  korkmak  fobik  nevroz örnekleridir. 

  Obsesif‐Kompülsif  Nevroz:  Obsesif,  düşüncede  ortaya  çıkan  takıntılardır.  Örneğin,  bir  annenin  sürekli  çocuğunun  başına  kötü  şeylerin  geleceğini  düşünmesi  obsesif  düşüncedir

Kompülsif ise davranışlarda ortaya çıkan takıntılardır. Örneğin, yoldaki çizgilere, karelere basarak  yürümek kompülsif bir davranıştır. 

  Hipokondriya  :  Hastalık  hastalığı.  Sağlıkla  ilgili  aşırı  kaygı  ve  kuruntu  durumu  söz  konusudur. Birey duyduğu hastalık belirtilerinin kendisinde de olduğunu zanneder.  

  Histeri:  Acı veren duygu yüklü bir düşüncenin baskı sonucunda bedensel işlev kayıplarına  neden  olmasıdır.  Kişinin  hiç  bir  organik  bozukluğu  olmadığı  halde,  organlarında  işlev  kayıpları  ortaya  çıkabilir.  Örneğin,  kişinin  acı  çektiği  bir  düşüncesi  nedeniyle  sağır  olması  histerik  nevroz  örneğidir.  

  Disosiyatif Bozukluk(kopuntu‐kişilik çatlaması):  Kişide kimlik, bellek, algı ve çevre ile ilgili  duyumlar  gibi  normalde  bir  bütün  halinde  çalışan  işlevlerin  bütünlüğünün  bozulmasıdır. 

Dissosiyasyon çoğunlukla travmaya karşı bir savunma olarak ortaya çıkar. 

  2. Psikotik Bozukluklar  (Psikozlar) : Kişiliğin bütünlüğünü ve uyum gücünü geniş ölçüde  yıkan ruhsal bozukluklardır. Kişi gerçeklikle bağlantısını kaybeder. Psikotik bozukluklar gerçekliğin  çarpıtılmış algıları ve yaşamsal pek çok işlevin yerine getirilememesi olarak kendilerini gösterirler. 

Psikozlar, nevrozlardan daha ağır bozukluklardır.  

  Şizofren: Şizofreninin anlamı ruhsal yaşamda bölünme, parçalanma, yarılmadır. Bu durum,  hastanın  gerçeklikle  olan  bağlantısını  bozar.  Şizofreni  üç  temel  özelliğe  sahiptir: 

Düşünce  bozuklukları,  hayaller,  halüsinasyonlar.    Çoğunlukla  20‐25  yaşlarında  görülür.  Basit  şizofreni, hebefrenik şizofreni, katatonik şizofreni, paranoid şizofreni tipleri vardır.  

  Paranoya  : Bu  düşünce  bozukluğu  gösterenlerde  büyüklük,  üstünlük,  zenginlik,  aşk,  icat,  keşif, düşmanlık, kıskançlık gibi konularda gerçekle ilişkisi olmayan düşünceler vardır.  

  Manik‐  Depresif  Psikoz:    (Duygu  ve  Heyecan  Bozuklukları):    Duygu  ve  heyecan  bozukluklarının temelinde mizaç ve duygu durumu değişikliği vardır. Kişinin duyguları haz, sevinç,  öfke  yönünde aşırı artarsa mani, elem ve karamsarlık yönünde aşırı artarsa depresyon adı verilen  bozukluklar ortaya çıkar.  

  Bunama:    Anımsama,  dikkat,  algılama  gibi  zihinsel  etkinliklerin  aşamalı  olarak  kaybolmasıdır.  

  Delirium: Kaygı, sanrı, sabuklama ile kendini gösteren alkol ile ortaya çıkan psikoz.  

(7)

  Alzheimer: Yaşamsal aktivitelerde azalma ve bilişsel yeteneklerde bozulma ile görülen,  nöropsikiyatrik semptomların ve davranış değişikliklerinin eşlik ettiği bir hastalıktır. 

  3.  Organik  Beyin  Hastalıkları  : Beyin  dokusunun  bozulması,  yıkılması,  yozlaşması  sonucu  ortaya çıkan hastalıklardır. Duygu ve düşünce alanlında yer alan işlevlerde aksama, algı, dikkat ve  bellek azalması, düşüncenin dağılması bu hastalığın temel belirtileridir.  

  4.  Psikosomatik  Hastalıklar  : Ruhsal  sıkıntı  ve  gerginliklerin  neden  olduğu,    organlarda  ortaya çıkan işlev bozukluklarıdır. En sık görülen psikosomatik hastalıklar şunlardır:  

  Deri hastalıkları, solunum sistemi hastalıkları (astım), migren, kalp‐damar hastalıkları,  mide (ülser), bağırsak hastalıkları, uyku ve cinsel işlev bozuklukları vb.  

  Psikosomatik  hastalıkta  ortada  tanı  konabilir  bir  fiziksel  hastalık  vardır  ancak  nedeninin  ruhsal kaynaklı olduğu düşünülmektedir, 

  Somatizasyon ise hastada bulunan fiziksel yakınmalarla ilgili herhangi bir fiziksel hastalık  elde  edilemediğinde  kullanılan  bir  kavramdır.  Somatizasyon  ortada  tanı  konabilen  ya  da  laboratuar  tetkikleriyle  gösterilebilen  fiziksel  bir  hastalık  yok  iken  hastada  fiziksel  yakınmaların  olması durumudur. 

  5. Kişilik Bozuklukları: Davranışları toplum düzenini bozucu nitelikte olup çok sayıda kişiye  zarar  verdikleri  halde  suçluluk  ve  pişmanlık  hissi  duymazlar.  Uyum  amacıyla  esneklik  göstermezler. Çevreyi kendilerine uydurmaya çalışırlar. Belli başlı kişilik bozuklukları şunlardır:  

  Psikopat: Empati  ve  vicdan  eksikliği  ile  karakterize  olan  bir  kişilik  bozukluğu  olarak  tanımlanmaktadır. Acı vermek ve acı çekmekten hoşlanır.  

  Sosyopat(anti  sosyal  kişilik  bozukluğu): vicdan,  Empati  duyguları  gelişmemiş,  toplumla  uyumlu yaşayamayan, suç işlemeyi anormal görmeyen kişilik bozukluğu. 

  Kleptomani (Çalma hastalığı): Hiçbir nesnel gereksinme söz konusu olmadığı halde kişinin  çalma zorunluluğu duyması. 

  Sadizim :  Başkalarına eziyet etmek, acı çektirmek tutkusu ve eylemi.  

  Mazoşizm: Kendine acı verdirerek cinsel doyum sağlama tutkusu ve eylemi olarak kendini  gösteren bir cinsel sapıklıktır.  

  Serserilik:  İçki ve uyuşturucu bağımlılığı. 

 

 

Referanslar

Benzer Belgeler

başlıyor,Hipokrat melankoli, histeri tanımlarını yapıyor, epilepsinin beyin hastalığı olduğunu savunuyor.Hipokrat’ tan sonra Eflatun, Aristo, Aesclapiades, Cicero, Soranos

− Toplum temelli rehabilitasyon çalışmalarının yapılması, − Ruh sağlığı alanına ayrılan paranın arttırılması,. − Ruh sağlığı hizmetlerinin kalitesinin

En sık görülen psikiyatrik hastalıklar,depresyon ve anksiyete olup panik ve bedensel yakınmalarla karakterizedir ve gebelikte ve doğum sonrasındaki birkaç ay içinde

Yaratılan 30 parkın saha- sı 1.352 hektar teşkil etmekte, yeşil: saha- ların yüz ölçümü şehir sahasının % 53'e tekabül etmektedir.. Moskova'da ise şehirdeki yeşil

Antonovsky (1991) kriz durumlarında yapılandırılmış görüşme tekniklerinin az da olsa sürekli kazanımlara dönüşe- bilir olduğunu ifade eder. RSPH’nın mesleki

2015 yılında Danimarka’da mülteciler, ekonomik nedenlerle göç eden göçmenler ve yerleşik Danimarkalıların sağlık parametreleri karşılaştırıldığında

Bu çalışmalarda, alkol kullanı- mını sabote edici strateji olarak kullanan kişilerin ebeveynlerin dikkatini çekmek ve sevgisini kazanmak için bu davranışları

Katılımcılar, Ege Üniversitesi Madde Bağımlılığı, Toksikoloji ve İlaç Bilimleri Enstitüsü Madde Bağımlılığı Polikliniği’nde ayaktan tedavi gören ve Ege Üniversitesi