• Sonuç bulunamadı

44-Divan edebiyat nda iir redifli gazeller ve bu iirler nda poetik tespitler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "44-Divan edebiyat nda iir redifli gazeller ve bu iirler nda poetik tespitler"

Copied!
24
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Adres RumeliDE Dil ve Edebiyat AraútÕrmalarÕ Dergisi Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - øSTANBUL / TÜRKøYE 34714 e-posta: editor@rumelide.com tel: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

Address

RumeliDE Journal of Language and Literature Studies Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - ISTANBUL / TURKEY 34714

e-mail: editor@rumelide.com,

phone: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

44-Divan edebiyatÕnda “úiir” redifli gazeller ve bu úiirler ÕúÕ÷Õnda poetik tespitler

øsa IùIK1

APA: IúÕk, ø. (2022). Divan edebiyatÕnda “úiir” redifli gazeller ve bu úiirler ÕúÕ÷Õnda poetik tespitler.

RumeliDE Dil ve Edebiyat AraútÕrmalarÕ Dergisi, (26), 732-755. DOI: 10.29000/rumelide.1076379.

Öz

Divan edebiyatÕ, OsmanlÕdan günümüze yüzlerce yÕllÕk kültür birikiminin mahsulü olup binlerce úairin yetiúti÷i büyük bir vadidir. Bütün büyük úairler bir sanat felsefesini benimsedi÷i gibi divan úiirinin önde gelen sanatçÕlarÕ da poetik bir duyarlÕlÕk sahibidir. Fakat divan úairlerinin poetik algÕlarÕnÕ dÕúa vurmalarÕ genellikle modern úairlerden farklÕdÕr. Modern úairler sanat felsefelerini kimi zaman úiirleriyle kimi zaman da müstakil eserleriyle ortaya koymuúlardÕr. Divan edebiyatÕnda úiirle ilgili düúünceler úairler tarafÕndan bazen divan dibacelerinde, sebeb-i telif bölümlerinde ço÷u zaman da beyitlerin satÕr aralarÕnda zikredilmiútir. BunlarÕn dÕúÕnda yazÕlan “suhan, söz, mana, gazel vb.” redifli úiirler de úairlerin poetik bilinçlerini aktarmada önemli bir iúleve sahiptir. Bu çalÕúmada üç yüzden fazla divan taranmÕú, bunun neticesinde bir “úiirim” altÕ da “úiir” redifli gazel tespit edilmiútir. øshak Çelebi, Muhibbî, Emrî ve Yahya Bey’e ait birer, Zâtî’ye ait ise üç úiir saptanmÕútÕr.

Tespit edilen úiirler nitelik olarak bizlere bu konuda önemli bilgiler sunmaktadÕr. ÇalÕúmada, divan úairlerinin úiirle ilgili düúünceleri, bahsi geçen úiirlerden hareketle dikkatlere sunulmaya çalÕúÕlmÕútÕr.

Anahtar kelimeler: Poetika, divan edebiyatÕ, úiir, gazel, redif

Ghazals in the divan literature rhymed as "poem" and poetic determinations in these poems

Abstract

Divan literature is the product of hundreds of years of cultural accumulation from the Ottoman Empire to the present, and it is a great valley where thousands of poets grew up. Just as all great poets adopted a philosophy of art, the leading artists of divan poetry also had a poetic sensitivity. However, their expression of their poetic perception is generally different from those of modern poets. Modern poets have presented their art philosophies sometimes with their poems and sometimes with their distinct works. Thoughts related to poetry in divan literature were mentioned by poets sometimes in divan preambles, in the reason for writing (sebeb-i telif) sections and often between the lines of the couplets. Other than these, poems with repeated voices like "suhan, saying, meaning, gazel, etc." also have an important function in conveying the poetic consciousness of poets. In this study, more than three hundred divans were scanned, and as a result, one "my poem (úiirum)" and six poems with

"poem" rhyme were determined. One poem each by øshak Çelebi, Muhibbî, Emrî and Yahya Bey, and three poems by Zâtî were identified. The identified poems offer us important information on this subject in terms of quality. In this study, the thoughts of divan poets about poetry have been tried to be presented to the attention based on the aforementioned poems.

1 Dr. Ö÷r. Üyesi, Muú Alparslan Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve EdebiyatÕ Bölümü (Muú, Türkiye), i.isik@alparslan.edu.tr, ORCID ID: 0000-0003-0470-8180 [AraútÕrma makalesi, Makale kayÕt tarihi: 10.01.2022-kabul tarihi: 20.02.2022; DOI: 10.29000/rumelide.1076379]

(2)

Adres RumeliDE Dil ve Edebiyat AraútÕrmalarÕ Dergisi Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - øSTANBUL / TÜRKøYE 34714 e-posta: editor@rumelide.com tel: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

Address

RumeliDE Journal of Language and Literature Studies Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - ISTANBUL / TURKEY 34714

e-mail: editor@rumelide.com,

phone: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

Keywords: Poetics, divan literature, poetry, ghazal, rhyme

Giriú: Poetika ve divan úiirinde poetikaya dair

Divan edebiyatÕ úairleri, birçok konuda fikirlerini ve duygularÕnÕ úiir vasÕtasÕyla dile getirmiúlerdir. Bu konulardan birisi de úiirin kendisi olmuútur. ùairler úiirle ilgili düúüncelerini ço÷u zaman úiirlerin satÕr aralarÕnda dile getirirken divan dibaceleri, eserlerin sebeb-i telif bölümleri ve bazÕ müstakil úiirler de bu ba÷lamda önemlidir. ùairlerin poetik düúünüúlerini ifade eden söylemler klasik úairlerin poetikasÕnÕ tespit etmek adÕna önemlidir. Bu çalÕúmada divan úiirinde yazÕlmÕú olan “úiir” redifli gazeller üzerinden úairlerin poetik düúünceleri tespit edilmeye çalÕúÕlmÕútÕr.2 Bahsi geçen úiirleri incelemeye geçmeden önce poetika ve divan úiiri poetikasÕna dair bazÕ bilgilerin verilmesi faydalÕ olacaktÕr:

PoetikanÕn Latince ve øtalyancada poetica, Yunancada poiêtikê, FransÕzcada poétique, øngilizcede poetic, Almancada poetik gibi karúÕlÕklarÕ bulunmaktadÕr (Okay, 2005, s. 17). ùiirin her úeyiyle u÷raúan poetika baúlangÕçta Yunan úiir ve tragedyasÕnÕ amaç edinerek yazÕlsa da zamanla úiirin ilkelerini belirleyen bir kavram hâlini almÕútÕr. (Erkal, 2009, s. 319). Aristoteles'in eserinin "úiir sanatÕ" anlamÕnda çevrilmesi kavramÕn sadece úiirle iliúkilendirilmesinde etkili olmuútur (Türkdo÷an, 2012, s. 179).

“Günümüzde poetika tüm edebi türleri kapsayan, genel edebi ve estetik tartÕúmalarÕnÕn úemsiye kavramÕ, edebiyat biliminin eú anlamlÕsÕ olarak kullanÕlmaktadÕr" (Sa÷Õn, 2020, s. V).

Divan úiiri poetikasÕnÕn oluúmasÕnda øslamiyet ve tasavvufun etkisi oldukça fazladÕr. Kur'an ve hadisler bu gelene÷in temelinde etkili olmuútur. Bu úiirin poetik alt yapÕsÕnÕn oluúmasÕnda øbn Arabî ve Gazalî’nin rolü büyüktür (Gür ve Koçako÷lu, 2009, s. 91). øbn-i Arabî’ye göre úiir beyanÕn dÕúÕnda bir alana sahiptir. ùiir ile hakiki olanÕn üstü mecazlarla örülebilece÷i gibi soyut olan da somutla ifade edilebilir. øbn-i Arabi’nin úiir düúüncesinden etkilenen tasavvufi úiir anlayÕúÕndaki úairler, tasavvufî remizlerle hakiki olanÕ, Mutlak Güzel’i, anlatmaya çalÕúmÕúlardÕr (Kaplan, 2019, s. 13).

OsmanlÕ úairleri bazÕ mutasavvÕflarÕ kendilerine mürúit olarak görmüú, onlarÕ rehber olarak kabul etmiútir. Bunlardan bazÕlarÕnÕn isimleri úiirlerde zikredilirken bazÕlarÕ görüúleri sayesinde úiirlere yansÕr.

øbni Arabi, Mevlâna ve Yunus Emre gibi düúünürler OsmanlÕ úairini etkileyen isimlerdendir (KÕlÕç, 2012, s. 47- 83). Bahsi geçen isimler özellikle de tekke úairlerini etkilemiúlerdir.

Klasik dönemde bugünkü gibi mensur poetikalara rastlanmaz. ùairler poetik düúüncelerini genellikle manzum metinlerin içinde (Karataú, 2009, s. 449-450) úiirin úiir içinde anlatÕlmasÕyla sunmuútur.

Klasik úiirin duygu ve düúünce dünyasÕna nüfuz etmek için bu husus göz önünde bulundurulmalÕdÕr (Do÷an, 2009). Divan úairleri birçok úeye edebî bir hassasiyetle baktÕklarÕ gibi úiire, sanata ve edebiyata da aynÕ gözle bakÕp de÷erlendirmiúlerdir (Do÷an, 1997 s. 15). Divan úiiri daha çok Fuzûlî'nin dedi÷i gibi ilim üzerine inúa edilmiútir (Aktaú, 2009, s. 459). Fuzûlî úiirin ihtiras ve aúktan do÷du÷unu ifade ederken ilim ve irfanla zenginleútirilmesini de söyler. O, Türkçe Divan'ÕnÕn mukaddimesinde ilimsiz úiirin temelsiz duvar gibi oldu÷unu beyan eder (Do÷an, 1997, s. 22-23).

ùairler, divan dibacelerinde, mesnevilerin müstakil bölümlerinde, fahriyelerinde, gazellerin mahlas beyitlerinde úiir ve úairle ilgili eleútirilerde bulunup poetik düúüncelerini ifade ederler (Do÷an, 1997, s.

7- 8; Bayram, 2014, s. 17; Aydemir, 2009). Özellikle gazel formundaki úiirlerde ve beyitlerde poetik nitelikli ifadeleri bulmak mümkündür (Sazyek, 2000, s. 12- 13). Dibaceler de úairin, úiir ve söz

2 Bu makale, 25- 26 KasÕm 2020 tarihlerinde Van Yüzüncü YÕl Üniversitesi tarafÕndan düzenlenen ‘II. UluslararasÕ Türkoloji AraútÕrmalarÕ Sempozyumu'nda sunulan “Divan EdebiyatÕnda Poetik Bilinç: Divan ùiirinde “ùiir” Redifli ùiirler" baúlÕklÕ bildirinin geniúletilmesinden ve yeniden düzenlenmesinden oluúturulmuútur.

(3)

Adres RumeliDE Dil ve Edebiyat AraútÕrmalarÕ Dergisi Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - øSTANBUL / TÜRKøYE 34714 e-posta: editor@rumelide.com tel: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

Address

RumeliDE Journal of Language and Literature Studies Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - ISTANBUL / TURKEY 34714

e-mail: editor@rumelide.com,

phone: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

hakkÕndaki düúüncelerini, úiirden anlamayanlarla ilgili fikirlerini aktaran mühim kaynaklardÕr (Üzgör, 1990, s. 26). Edebiyat tarihine hizmet eden tezkireler de úairlere dair yapÕlan bazÕ de÷erlendirmeler bakÕmÕndan divan úiiri poetikasÕ için hususi kaynaklardÕr (Kaplan, 2019, s. 17).

ùairler úiir sanatÕyla ilgili düúüncelerini sühan, mana, gazel3vs. redifli úiirlerde de ifade ederler. Bu anlamda "úiir" redifli úiirler de oldukça önemlidir. Bu çalÕúmada divan úiirinde yazÕlmÕú “úiir” redifli gazeller üzerinden úairlerin poetik düúünceleri tespit edilmiú, bahsi geçen úiirler çerçevesinde divan úairinin poetik hassasiyeti ve söylemi izah edilmeye çalÕúÕlmÕútÕr. ÇalÕúma, beú farklÕ úaire ait toplam yedi úiir üzerinde uygulanmÕútÕr.

1. Divan úiirinde “úiir” redifli gazeller

Bu çalÕúmada üç yüzden fazla divan taranmÕú ve bunun sonucunda altÕ “úiir”, bir de “úiirim” redifli gazel tespit edilmiútir. øshak Çelebi, Muhibbî, Emrî ve Yahya Bey’e ait birer, Zâtî’ye ait üç úiir de÷erlendirilmiútir. Bahsi geçen “úiirim” redifli gazel Zâtî’ye aittir.

Bu çalÕúmada úiirler incelenirken úairlerin ölüm tarihleri esas alÕnarak bir sÕralama yapÕlmÕútÕr. øshak Çelebi 1538 (Durmuú, 2014), Zâtî 1547 (Kurto÷lu, 2013), Muhibbî 1566 (Durmaz, 2013), Emrî 1575 (Saraç, 2014), Yahya Bey 1582 (Kaya, 2013) tarihlerinde vefat etmiúlerdir. ùairlerin vefat tarihleri dikkate alÕndÕ÷Õnda tespit edilen “úiir” redifli úiirlerin tamamÕnÕn 16. yüzyÕlda yazÕldÕ÷Õ söylenebilir. Bu anlamda bu úiirlerin özelde 16. asÕr poetikasÕna4 genelde klasik Türk úiirine ÕúÕk tuttu÷u ifade edilebilir.

1.1. øshak Çelebi’nin (ö. 1538) “úiir” redifli gazeli

øshâk Çelebi’nin “úiir” redifli úiiri dokuz beyittir. Fâ‘ilâtün/ fâ‘ilâtün/ fâ‘ilâtün/ fâ‘ilün vezniyle yazÕlmÕútÕr. ùiirin kafiyesi “-âr” sesleridir.

øshâk Çelebi, “úiir” redifli gazelinde úiirin nasÕl olmasÕ gerekti÷ine dair bilgiler sunar (Keklik, 2014, s.

33). ùair, úiiri aúk ve sevginin meydanÕ gibi görür. ùiirde sevgili övülüp aúklar söylenmektedir. Bundan dolayÕ da söylenen sözler maúuklar arasÕnda itibar görmektedir. ùiirin maúuklar elinde itibar görmesi maúuklara sihirli bir ayna tutulmasÕna benzetilebilir. Bu aynada maúuklar kendileri için söylenmiú muhabbet hitaplarÕnÕ görmekte bundan dolayÕ da úiire de÷er vermektedir. Divan úiiri gelene÷i içinde maúukun âúÕ÷a itibar etmedi÷i malumdur. Hatta öyle ki maúuk, âúÕ÷Õ ço÷u zaman tegafül göstererek yoklu÷a mahkûm eder. Bu ba÷lamda úiir âúÕkla sevgili arasÕnda kurulan bir köprü vazifesi görür:

Yüzine bakmazdÕ almazdÕ ele dildâr úi‘r Kendüye mihr ü mahabbet etmese izhâr úi‘r5

ùiir sevgiliye gösterilen sevgi ve muhabbeti göstermeseydi, maúuk úiiri eline almaz, yüzüne (de) bakmazdÕ.

ùair, ayna ve úiirdeki mana arasÕnda bir ba÷lantÕ kurmuútur. Ayna ne kadar saf olursa suret o kadar iyi görünür. AynanÕn sÕrrÕ bozulursa aynaya tutulan suret de bozuk akseder. ùairin úiirdeki sÕr nispetinde gördü÷ü úey ise manadÕr. ùiirin itibar görmesi için manidar olmasÕ gerekir. Mana ne kadar iyi görünürse úiir o derece elden ele dolaúan bir ayna vazifesi görecektir. Burada dikkat çeken önemli unsurlardan biri

3 Gazel redifli úiirler için bkz. (Yeniterzi, 2005).

4 16. asÕr divan úiiri poetikasÕna dair ayrÕntÕlÕ bilgi için bkz. (Bayram, 1995).

5 øshak Çelebi’nin incelenen “úiir” redifli úiirinden alÕntÕlar yapÕlÕrken (Keklik, 2014, s. 201-202)’den istifade edilmiútir.

(4)

Adres RumeliDE Dil ve Edebiyat AraútÕrmalarÕ Dergisi Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - øSTANBUL / TÜRKøYE 34714 e-posta: editor@rumelide.com tel: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

Address

RumeliDE Journal of Language and Literature Studies Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - ISTANBUL / TURKEY 34714

e-mail: editor@rumelide.com,

phone: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

ayna metaforudur. Zira ayna klasik úiirde ço÷u zaman kalp için kullanÕlan bir kavramdÕr. Nitekim kalp masivadan arÕndÕkça hakikatin ve mananÕn yansÕdÕ÷Õ mahal olur. Bu ba÷lamda úiirin, hakikatin ve mananÕn mekânÕ oldu÷u söylenebilir:

Kim bakardÕ kalbi sâfî olmasa âyîneye Sûrete gelmezdi ger olmasa ma‘nîdâr úi‘r

AynanÕn kalbi saf olmasa kimse ona bakmazdÕ. (Nitekim) úiirde de mana olmazsa bir úekil ortaya çÕkmazdÕ.

øshâk Çelebi, úiiri bir "miyâr", yani ölçü birimi olarak görür. KÕymetli madenlerin saflÕ÷ÕnÕ ve de÷erini gösteren miyâr (Ayverdi, 2010, s. 830) vazifesi úiire verilmiútir. Bu durum úairin, úiiri de÷erli bir maden gibi görmesiyle ilgilidir. "Nakd-i tahsîn-i kelâm" yani sözün güzellik de÷eri ancak úiirle ölçülür. Söz öyle bir cevherdir ki úiir olmazsa bu cevherin de÷eri bilinmez. Hatta “cevherî” yani sözün cevheriyle u÷raúan belagat ustalarÕ bile úiir olmazsa sözün kÕymetini bilemezler. Söz, úair elinde ve úiirle yüksek manalar kazanÕr. Yoksa alelade bir kelam olmaktan öteye gitmez:

Bilmez idi kadrini söz cevherinün cevherî Nakd-i tahsîn-i kelâma olmasa mi‘yâr úi‘r

ùiir, sözün güzelli÷inin de÷erine ölçüt olmasa, belagatle u÷raúan (bile) söz mücevherinin kÕymetini bilmezdi.

Nisan ya÷murlarÕ, baharÕn güzelliklerinden olup tabiatÕn yeúermesine neden olur. DolayÕsÕyla bu ya÷murlarla beraber tabiata bir ruh gelir. ùair, bunu Allah'Õn fazileti ve ihsanÕ olarak görür. øshâk Çelebi, bu fazilet ve ihsanÕn kendisine de ulaútÕ÷ÕnÕ söyler. Genel bir inanÕúa göre nisan ya÷murlarÕ yÕlanÕn a÷zÕna düútü÷ünde zehire; sadefe düútü÷ünde ise inci tanesine dönüúür (Pala, 2010, s. 385). Bu anlamda úair, kendi tabiat denizinde úiirin, úahlara layÕk bir inci tanesine dönüútü÷ünü söyler ki burada ön plana çÕkan úairin tabiatÕdÕr. Zira úair, úiirin de÷erini bilen bir tabiata ve fÕtrata sahip olup bir sadef gibi inci tanesi de÷erinde úiirleri içinde piúirip nazma çeker:

Fazl u ihsân ebr-i nîsânÕ edelden terbiyet Kulzüm-i tab‘umda oldÕ lü’lû-yÕ úehvâr úi‘r

Fazilet ve ihsan, nisan ya÷murlarÕnÕ terbiye etti÷inden beri úiir, tabiat denizimde úahlara layÕk de÷erli bir inci oldu.

ùair, úiirin kÕymetinin bilinmemesinden yakÕnmaktadÕr. ùiirin, âleme mücevher saçan bir bulut olsa da kÕymetini bilemeyenlerin bu cevhere malik olamayaca÷Õ belirtilir. Burada úairin úiirin kÕymetini göstermek için de÷erli cevherlerle bir mukayese içine girdi÷i görülmektedir. Mücevherler somut unsurlar olup kendisine maddi de÷er biçilen nesnelerdir. Bunun karúÕsÕnda úiir soyut bir de÷ere sahiptir.

Elle tutulacak bir kÕymeti olmasa da içerisindeki mesajlarÕ ve estetik tarafÕyla bir sanat eseri olup kÕymeti paha biçilmezdir. Fakat bunu maalesef herkes bilmez/bilemez. Bundan anlayanlar ancak úiir sarrafÕ olanlardÕr:

Nazm kadrin bilmeyenler mâlik olmaz cevhere

‘Âleme farzâ ki olsa ebr-i gevher-bâr úi‘r

(5)

Adres RumeliDE Dil ve Edebiyat AraútÕrmalarÕ Dergisi Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - øSTANBUL / TÜRKøYE 34714 e-posta: editor@rumelide.com tel: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

Address

RumeliDE Journal of Language and Literature Studies Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - ISTANBUL / TURKEY 34714

e-mail: editor@rumelide.com,

phone: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

ùiir, âleme mücevher saçan bulut olsa da úiirin kÕymetini bilmeyenler bu mücevhere sahip olamazlar.

ùairin aúa÷Õdaki beyitte kullandÕ÷Õ "gülsitân" sözcü÷ü iki anlamÕ ça÷rÕútÕracak úekilde tevriyeli kullanÕlmÕútÕr. Gülistan gül bahçesi anlamÕnda kullanÕlan bir kelimedir. AynÕ zamanda Sa‘dî-i ùirazî’nin (ö. 1292) eserinin ismidir. Gülistan Sa‘dî’nin bilgi ve tecrübelerini gösteren Farsça ve Arapça úiirleriyle karÕúÕk mensur bir eserdir (Çiçekler, 2008, s. 405-406). Üsküplü øshak Çelebi’nin bülbül-i gülzârÕ yani úairi hem gül bahçesinin bülbülü hem de Gülistan'Õ okuyan biri olarak tanÕttÕ÷Õ anlaúÕlmaktadÕr.

Gülistan'Õ ve gül bahçesini bilmek úiirde maharetli olmanÕn koúulu olarak görülmüútür. ùairin Gülistan'a verdi÷i ehemmiyet, Sa‘dî'nin úiirini ve úiir anlayÕúÕnÕ takdir etti÷ini gösterir. Zira Sa‘dî, eserlerinde didaktik ve hikemî bir tavÕr takÕnÕr. ùiirde kullanÕlan “vadi” sözcü÷ü bir bülbülün uçtu÷u mekân olarak tasavvur edilebilece÷i gibi nazmÕn farklÕ úubeleri olarak da anlaúÕlmaya uygundur:

Gülsitân ezberlemiúdür nazma kâdirdür okur Her ne vâdîde dilerse bülbül-i gülzâr úi‘r

Gül bahçesinin bülbülü Gülistan’Õ ezberlemiútir. ùiirden anlar. Hangi vadide dilerse úiir okur/ söyler.

Üsküplü øshak Çelebi, aúa÷Õdaki beyitte úiiri okuyucuya tanÕtÕrken güzel simalÕ bir sevgiliyi tasvir eder gibidir. Bunu yaparken úiirle ilgili birçok vasÕf sÕralamÕútÕr. ùairin saydÕ÷Õ bu özellikler úairin tek beyitte úiirle ilgili birçok úey söylemesine fÕrsat vermiútir:

Yâsemen-ruhsâr nev-hat bir güzeldür bî-bedel Dil-keú ü mevzûn úeker-güftâr u úîrîn-kâr úi‘r

ùiir, kÕymet biçilemeyen, gönül çekici, ölçülü, tatlÕ sözlü, hoú tutumlu, yasemin yüzlü, yeni hatlÕ bir güzeldir.

a. ùiir, “dil-keú” yani gönül çekici olmalÕdÕr.

b. ùiir, mevzun yani ölçülü olmalÕdÕr.

c. ùiir, úeker-güftâr olmalÕdÕr. ùeker-güftâr “sözü úeker gibi tatlÕ olan” (Ayverdi, 2010, s. 1162) anlamÕndadÕr.

d. ùiir, úîrîn-kâr olmalÕdÕr. ùîrîn-kâr “tatlÕ muamele eden, hoú davranan” (Ayverdi, 2010, s. 1173) manasÕndadÕr.

e. ùiirin yasemin yüzlü olmasÕ, yasemin çiçe÷inin beyaz renginden dolayÕ saflÕ÷Õn ve paklÕ÷Õn ifadesidir.

f. ùiirin nev-hat bir güzel olarak tavsifi úiirde tazelik ve yeni tarz arayÕúÕnÕn iúaretidir.

g. ùair, úiiri bedelsiz/paha biçilmez bir güzel olarak aktarÕrken úiirin maddi de÷eri olan nesnelerden daha kÕymetli oldu÷unu ifade eder.

øshak Çelebi, úiire tövbe etmenin imkansÕzlÕ÷ÕnÕ dile getirir. ùiire tövbe etmek iki úekilde gerçekleúebilir.

ùiir okuyucusu úiir okumamaya, úairler de úiir yazmamaya tövbe edebilir. Fakat úaire göre bu mümkün de÷ildir. Çünkü aúk buna engeldir. Çâr-ebru “dört kaúlÕ, bÕyÕ÷Õ yeni terlemiú” (Ayverdi, 2010, s. 213) manasÕndadÕr. ùair, çâr-ebru bir güzel sevmenin, insanÕ ister istemez úiir okumaya ve yazmaya teúvik

(6)

Adres RumeliDE Dil ve Edebiyat AraútÕrmalarÕ Dergisi Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - øSTANBUL / TÜRKøYE 34714 e-posta: editor@rumelide.com tel: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

Address

RumeliDE Journal of Language and Literature Studies Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - ISTANBUL / TURKEY 34714

e-mail: editor@rumelide.com,

phone: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

edece÷ini belirtir ki bu hâl úiirin varoluú sebebi olarak görülmüútür. Bu da aúkÕn úiirsiz, úiirin de aúksÕz olamayaca÷ÕnÕ gösterir:

ùi‘re tevbe nece olur çâr-ebrû dilberüñ Birini sevsem demek lâzÕm gelür nâ-çâr úi‘r

ùiire tövbe mümkün de÷ildir. Yeni yetme bir güzel sevsem çaresizce úiir söylemek gerekir.

ùair, sevdi÷inden cemâli mushaf diye bahseder. O, sözü sevgiliyle bitirmek gerekti÷ini vurgular. ùaire göre bu hatimeden sonra yeni bir söz söylememek gerekir. ùairin hatimede sevgilinin zikriyle kelâma son vermesi ona ba÷lÕlÕ÷ÕnÕn ifadesidir:

Ol cemâli mushafun zikriyle hatm olsun kelâm OkÕma øshâk gayrÕ dilbere zinhâr úi‘r

Söz, o güzelli÷i/yüzü mushaf gibi olan güzelin zikriyle son bulsun. øshâk! Gönül alan baúka bir güzel için asla úiir okuma/söyleme.

Üsküplü øshak Çelebi’nin “úiir” redifli úiirinde úiire dair önemli bilgiler verilmektedir. O, úiirin âúÕkla maúuk arasÕnda kurulan bir köprü vazifesi gördü÷ü için de÷erli oldu÷unu söyler. Ona göre úiir hakikat ve mananÕn mekânÕdÕr. ùairi söz iúçisi olarak gören øshak Çelebi, sözünü tartarken dikkatli davranmaya çalÕúÕr. Çünkü söz altÕn gibidir, úahlara yaraúÕr bir inci de÷erindedir. ùiir, kÕymeti bilinmesi gereken bir cevherdir, sözün ölçütüdür. øshak Çelebi’nin Sa‘dî’nin Gülistan’Õna de÷er atfetti÷i görülür. Zira

“Gülistan” úaire göre okunmasÕ ve benimsenmesi gereken bir eserdir. DahasÕ úiir, kÕymet biçilemeyen gönül çekici, ölçülü, úeker sözlü, tatlÕ tutumlu, yasemin yüzlü, yeni hatlÕ bir güzel gibidir. ùiirin böyle görülmesi onun estetik tarafÕyla ilgilidir. ùaire göre úiire karúÕ tövbekâr olmak mümkün de÷ildir. Aúk varsa úiir de var olacaktÕr.

1.2. Zâtî’nin (öl. 1547) “úiir” redifli gazelleri

Zâtî DivanÕ “úiir” redifli úiirler yönüyle zengin bir eserdir. Divan’da 346 ve 347 numaralÕ gazeller “úiir”

redifiyle, 940 numaralÕ gazel de “úiirim” redifiyle kaleme alÕnmÕútÕr:

1.2.1. Zâtî DivanÕ’nda 346 numaralÕ “úiir” redifli gazel

Zâtî’nin 346 numaralÕ “úiir” redifli gazeli yedi beyittir. ùiir aruzun fâ‘ilâtün/ fâ‘ilâtün/ fâ‘ilâtün/ fâ‘ilün kalÕbÕyla yazÕlmÕútÕr. ùiirde kafiye “-ar” sesleriyle oluúturulmuútur.

Mahzenü'l-Esrâr Nizâmî-i Gencevî'nin (ö. 1214[?]) mesnevilerindendir. Mesnevi didaktik özelliklere sahiptir. Esere birçok úerh de yazÕlmÕútÕr (Kanar, 2007, s. 183-184). Birçok úair bu esere nazireler de yazmÕútÕr. Nitekim Fars edebiyatÕnda Emir Hüsrev'in yazdÕ÷Õ Matlau'l-Envâr bunlardan biridir.

Nizâmî'nin eseri, makale ve hikâyelerden oluúurken Anadolu, øran ve Ça÷atay sahasÕ úairleri için bir model oluúturmuú, bu tarzda mesnevi yazmak gelenek hâline gelmiútir. Bahsi geçen sahalarda bu çerçevede yazÕlan eserlerde, planla beraber konularÕn bir kÕsmÕ da ortaktÕr. Burada geçen hikâyeler genellikle dinî ve ahlaki bir mahiyete sahiptir (Aksoyak, 1996, s. 182-189) Emir Hüsrev-i Dihlevî, (ö.

1325) Hindistan’da yaúamÕú, tarihçi, úair ve mutasavvÕf bir kiúiliktir. Türk asÕllÕdÕr (Kurtulmuú, 1995, s.

135). Zâtî 346 numaralÕ gazelinde úiiri tanÕmlarken Matlaü’l-Envâr ile Mahzenü’l-Esrâr adlÕ eserlerin isimlerinden istifade eder. ùair burada eserlerin isimlerini kelime anlamlarÕnÕ ça÷rÕútÕracak úekilde de

(7)

Adres RumeliDE Dil ve Edebiyat AraútÕrmalarÕ Dergisi Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - øSTANBUL / TÜRKøYE 34714 e-posta: editor@rumelide.com tel: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

Address

RumeliDE Journal of Language and Literature Studies Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - ISTANBUL / TURKEY 34714

e-mail: editor@rumelide.com,

phone: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

kullanmÕútÕr. Buna göre Zâtî’nin úiiri, yüz nurlarÕnÕ tarif eden parlak bir matla olarak gördü÷ü söylenebilir. AyrÕca yine ona göre úiir, dudak sÕrlarÕnÕ úerh eden sÕrlar mahzenidir:

Vasf-Õ envâr-Õ ruhunla Matla'ü’l-Envâr úi‘r ùerh-i esrâr-Õ lebünle Mahzenü’l-Esrâr úi‘r 6

ùiir, yüzünün nurlarÕnÕn vasfÕyla Matla'-ül-Envâr’dÕr. ùiir, dudaklarÕnÕn sÕrlarÕnÕn úerhiyle Mahzenü’l-Esrâr’dÕr.

Zâtî úiirlerin matla beytini úahlarÕn baúÕndaki süslü taca benzetir. Klasik úiirde ilk beytin bu tarz bir benzetmeyle anlatÕlmasÕ úairin matla beytine verdi÷i önemin de göstergesidir. Çünkü úairin nazarÕnda úâhlarÕn baúlarÕndaki taç ne ise úiirde de matla beyti odur. Burada matla beyti alelade bir taca benzetilmemiú, süslü bir taca teúbih olunmuútur. ùairin úiire dair burada ön plana çÕkardÕ÷Õ úey, úiirin úirin-kâr olmasÕdÕr. ùîrîn-kâr “tatlÕ muamele eden, hoú davranan” (Ayverdi, 2010, s. 1173) anlamlarÕna gelir ki güzel bir úiir bu özelliklere haiz olmalÕdÕr:

Bir murassa‘ tâcdur baúÕnda anun matla‘Õ ùehlere taklîd ider bir tatlu úîrîn-kâr úi‘r

TatlÕ muamele eden bir úiir úâhlara benzer. Onun baúÕndaki matlaÕ süslü bir tacdÕr.

Zâtî, bir gül bahçesi úiirinin parlak anlam gülleriyle dolu oldu÷unu söyler. Rengin sözcü÷ü “parlak renkli, güzel, hoú, latif” (Ayverdi, 2010, s. 1021) gibi manalara gelir. ùiirin "gül-i ma'nâ-yÕ rengîn" olarak görülmesi, parlak, güzel ve latif tarafÕnÕ vurgulamak içindir. Bu da úiirde esteti÷e verilen de÷eri gösterir.

Öyle ki bu úiiri gören bülbül-i gûyâ olur. Burada bülbül-i gûyâ hem âúÕ÷Õ hem de úiirin muhatabÕnÕ/úairi ifade eden bir kavramdÕr. Bülbülün, bülbül-i gûyâya dönüúmesi úiirin etkileyicili÷iyle ilgilidir:

Kim görürse yüzini bir bülbül-i gûyâ olur Pür gül-i ma‘nâ-yÕ rengîn ile bir gül-zâr úi‘r

Bir gül bahçesi úiiri, parlak mana gülleriyle doludur. Kim güllerin (úiirlerin) yüzünü görse konuúan bülbül kesilir.

ùair, úiiri gönüller açan bir kÕlÕca benzetir. Bu kÕlÕç mücevherlerle süslenmiú olarak tasavvur edilir. Bahsi geçen kÕlÕç adam öldürmek için de÷il, gönülleri fethetmek içindir. Zira úiirin söylem gücüyle yüreklerde kÕlÕç gibi iz bÕrakabilen cevher dolu bir özelli÷i vardÕr. Onun bu hâli hem sevgilinin gönül ülkesini hem de úiiri dinleyenlerin gönül mülkünü fethetme özelli÷ine sahiptir. ønsan karakterinin, úiirle belagat ülkesini fethedece÷ini söyleyen úair, úiirin ve úiirsel söylemin önemini vurgular. Zira belagat ülkesi güzel söz söyleme mekânÕdÕr. ùiir de burayÕ fethetmenin en önemli araçlarÕndan biridir. Belagat mülkünü fetheden úair, güzel ve etkili söz söyleyen kiúidir:

ùâh-Õ tab‘ anunla feth eyler belâgat mülkini Kiúver-i dil açÕcÕ bir tî÷-i cevher-dâr úi‘r

ùiir, gönül ülkesini açan mücevherle süslü bir kÕlÕçtÕr. (ønsan) karakterinin/ mizacÕnÕn úâhÕ onunla bir belagat ülkesini fetheder.

6 Zâtî’nin incelenen bu úiirindeki beyitler (Tarlan, 1967, s. 346)’dan alÕnmÕútÕr.

(8)

Adres RumeliDE Dil ve Edebiyat AraútÕrmalarÕ Dergisi Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - øSTANBUL / TÜRKøYE 34714 e-posta: editor@rumelide.com tel: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

Address

RumeliDE Journal of Language and Literature Studies Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - ISTANBUL / TURKEY 34714

e-mail: editor@rumelide.com,

phone: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

Zâtî, úiirin muhatabÕnÕ ârifler olarak görür. Arifler hem irfan sahibi hem de gönül ehli olan kiúilerdir.

Yani, bunlar bilgi sahibi olmanÕn yanÕnda kalp gözleri açÕk olan insanlardÕr. Bundan dolayÕ ârifler, úiire ulaúmaya müúteridir. OnlarÕn birikim seviyesi olan ilim ve irfan sermayesi, onlarÕ úiirin müúterisi yaparken câhil ve zevksiz olanlar úiir pazarÕnda gezemezler, alÕú-veriú yapamazlar. Çünkü úiirin muhatabÕ olmak için zevk sahibi olmanÕn yanÕnda bilgi birikimi ve ilim gereklidir. Bu da úairin úiirde ilme verdi÷i de÷eri gösterir:

Müúterîdür ‘ârifün ey meh metâ‘Õ vaslÕna Bî-mezâk u câhil ile eylemez bâzâr úi‘r

Ey ay yüzlü güzel! Ârif olanÕn sermâyesi (úiire) ulaúmaya müúteridir. ùiir, zevksiz ve câhillerle pazarlÕk (alÕú-veriú) yapmaz.

ùiirin söylem gücünün yüksekli÷ine inanan úair, sözün Hazreti øsa'nÕn nefesi gibi etkileyici oldu÷unu söyler. Hazreti øsa'nÕn en önemli mucizelerinden biri nefesiyle ölüleri diriltmesidir (Pala, 2010, s.235).

Bu ba÷lamda úiirle øsa'nÕn nefesi arasÕnda bir benzerlik kuran úair, úiirin gücünü anlatmaya çalÕúÕr.

Önceki beyitte úiirin muhatabÕnÕn arifler oldu÷unu söyleyen Zâtî, bu beyitte úiirin muhatabÕ olarak sevgiliyi gösterir. Güzel úiirler yazan úair, úiirlerinin sevgilinin diliyle terennüm edilmesi gerekti÷ini ifade eder. Böylece úiir, âúÕkla maúuk arasÕnda irtibatÕ sa÷layan bir özelli÷e de sahip olacaktÕr:

Ben disem úevk-Õ lebünle okusan sen ey sanem Mürdeler ihyâ ider nutk-Õ Mesîhâ-vâr úi‘r

Ey put kadar güzel olan sevgili! ùiir, Mesih'in nefesi gibi ölüleri diriltir. (ùiiri) ben yazayÕm, sen de dudaklarÕnÕn úevkiyle oku.

ùair, úiirin söylem gücünün, øsa'nÕn nefesi kadar güçlü oldu÷unu söyler. Bununla beraber úiirin etkisi, Hazreti Musa'nÕn asasÕna benzetilir. Zâtî’nin, úiiri kendi tabiatÕndan do÷an bir yÕlana teúbihi bu sebepledir. Zira Hazreti Musa, Firavun'un sihirbazlarÕyla bir mücadeleye girmiú ve Allah'Õn izni, asasÕnÕn vasÕtasÕyla onlara galip gelmiútir. Musa'nÕn asasÕ sihirbazlarÕn bütün sihirlerini yutacak büyük bir yÕlana dönüúmüútür. Bu sebeple o mecliste bulunan birçok insan Allah'a iman etmiútir (Pala, 2010, s. 334-335).

Zâtî, úiirin de bu anlamda insano÷lunun aklÕnÕ baúÕndan alabilecek bir tarafÕ oldu÷una dikkati çeker.

Burada dikkati çeken önemli unsurlardan biri úiirin söylem gücünün etkileyici tarafÕdÕr. ùairleri úiire yönelten en önemli sebeplerden biri de budur. Çünkü úiir, etkisiyle insanlarÕn aklÕnÕ baúÕndan alabilecek ve onlarÕ yönlendirebilecek bir özelli÷e sahiptir:

Mârdur sahhâr tab‘umdan to÷ar dâ’im benüm Âdemün ‘aklÕn u÷urlar Zâtîyâ ‘ayyâr-Õ úi‘r

Ey Zâtî! ùiirin hileci (sihirli) tarafÕ, insano÷lunun aklÕnÕ baúÕndan alÕr. (ùiir) benim büyüleyici tabiatÕmdan do÷an bir yÕlandÕr.

Zâtî DivanÕ'nda yer alan 346 numaralÕ "úiir" redifli gazelde úairin úiire dair birçok úey hakkÕnda bilgi verdi÷i görülmektedir. ùair, úiirin yol gösterici ve estetik tarafÕna de÷inir. Güzel úiiri, úâha benzeten úair, matla beytini úâhÕn baúÕndaki süslü taca teúbih eder. Zâtî úiirde manayÕ ve mana yo÷unlu÷unu önemser.

Ona göre bu yo÷unluk okuyucuyu úiire çekebilecek parlaklÕkta ve güzellikte olmalÕdÕr. Ona göre úiirin muhatabÕ irfan ve zevk sahibi insanlardÕr. Zevksiz ve cahiller úiirden anlamazlar. Bu da úairin úiirde ilme

(9)

Adres RumeliDE Dil ve Edebiyat AraútÕrmalarÕ Dergisi Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - øSTANBUL / TÜRKøYE 34714 e-posta: editor@rumelide.com tel: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

Address

RumeliDE Journal of Language and Literature Studies Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - ISTANBUL / TURKEY 34714

e-mail: editor@rumelide.com,

phone: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

verdi÷i de÷eri gösterir. ùiirin büyüleyici özelli÷i olan bir saha oldu÷unu ifade eden úair, úiirle imkânsÕz gibi görünen úeylere kapÕlar açÕlabilece÷ine ve úiirin insanlarÕ yönlendirme gücüne inanÕr.

1.2.2. Zâtî DivanÕ’nda 347 numaralÕ “úiir” redifli gazel

Zâtî’nin 347 numaralÕ “úiir” redifli gazeli de yedi beyitten oluúur. Bu úiir de 346 numaralÕ gazel gibi aruzun fâ‘ilâtün/ fâ‘ilâtün/ fâ‘ilâtün/ fâ‘ilün vezniyle yazÕlmÕútÕr. Burada da kafiyenin “-ar” sesleriyle kuruldu÷u görülmektedir.

Zâtî, 347 numaralÕ gazelde úiiri tarife çalÕúÕrken sevgilinin vasÕflarÕndan istifade eder. O, sevgili ile úiir arasÕnda bir anlam ilgisi kurar. ølk mÕsrada úiiri yârin dudaklarÕnÕn övgüsü ve tatlÕ sözlü sevgili olarak tanÕmlar. ùair, ikinci mÕsrada da úiirle maúuk arasÕnda anlam ilgisi kurmayÕ sürdürür. ùiirin úeker saçan bir söz oldu÷unu ifade eden Zâtî, úiiri aynÕ zamanda tatlÕ, nâzik bir sevgili olarak vasfeder. Görüldü÷ü üzere úair, úiiri sevgiliyi ifade için bir araç olarak görürken adeta maúuku da úiirin kendisi olarak görür:

Vasf-Õ la‘l-i yâr ile yâr-Õ úeker-güftâr úi‘r Lafz-Õ úekker-bâr ile bir tatlu nâzük yâr úi‘r7

ùiir, maúukun dudaklarÕnÕn vasfÕ ve tatlÕ sözlü sevgilidir. ùiir, úeker saçan söz ve tatlÕ nâzik bir sevgilidir.

Zâtî, aúa÷Õdaki beyitte úiirin maharetli bir tabip oldu÷unu ifade eder. Bu tabip “haste-dillere” úifalar sunan bir doktordur. Gönlü hasta olanlar, âúÕklardÕr. Yani bahsi geçen tabiplerin uzmanlÕk alanÕ aúktÕr.

Tedavi yöntemleri de hastalarÕnÕ úekerle beslemektir. Zikredilen úeker úiirin sözleridir. ùiirin lafzÕnÕn büyüleyici bir tarafÕ vardÕr ve Zâtî bunu dile getirir:

Haste-dil âúÕklarun derdine bir hâzÕk tabîb Sükkerî perverdelerle hoú ider tîmâr úi‘r

ùiir, úekerle besleyip tedavi eden, gönlü yaralÕ hastalarÕn derdine maharetli bir tabiptir.

Klasik úiirde sevgili genellikle âúÕ÷Õna yüz vermez, ona itibar etmez. Bundan dolayÕ sevgili genel olarak merhametsiz olarak tasavvur edilir. Zâtî, yârinin merhametsizli÷ini dile getirirken onu insafa getirecek úeyin úiirleri oldu÷una inanÕr. Ona göre maúuk, úairin divanÕndaki úiirlerini okusa úairi tanÕyacak ve anlayacaktÕr. Bu anlamda úiir, arz-Õ hâlin en iyi vücut bulmuú úekli olarak kendisini gösterir. ùiir, âúÕk ile maúuk arasÕnda bir tercüman olarak görülür. ÂúÕ÷Õn hâli ancak úiirlerin satÕr aralarÕna girilerek anlaúÕlabilir. Bu da úairin úiiri etkileyici ve samimi söz olarak gördü÷ünü gösterir:

Hâline vâkÕf olup rahm eyleyüm úâyed diyü Destine dîvânum alub okumaz dil-dâr úi‘r

Sevgili, merhamet edip (âúÕkÕn) hâlini anlayayÕm diyerek eline divanÕmÕ alÕp úiir okumaz.

Zâtî mübala÷a yaparak úiirinin kâ÷Õt tomarlara yazÕlamayaca÷ÕnÕ ifade eder. Bunun sebebi úiirinin etkisiyle kâ÷ÕtlarÕn yanmasÕdÕr. Bundan dolayÕ úairin, úiirini yazÕp canana arz etmek için farklÕ yöntemler düúündü÷ü görülmektedir. ùair, bir an için semenderin kanatlarÕnÕ, úiirini yazaca÷Õ bir yaprak olarak tasavvur etse de úiirinin buraya da yazÕlamayaca÷ÕnÕ dile getirir. Çünkü o, gönlünden úiire dökülen

7 Zâtî’nin incelenen bu úiirindeki beyitler (Tarlan, 1967, s. 347)’den alÕnmÕútÕr.

(10)

Adres RumeliDE Dil ve Edebiyat AraútÕrmalarÕ Dergisi Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - øSTANBUL / TÜRKøYE 34714 e-posta: editor@rumelide.com tel: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

Address

RumeliDE Journal of Language and Literature Studies Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - ISTANBUL / TURKEY 34714

e-mail: editor@rumelide.com,

phone: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

sözlerin yüksek derecede yakÕcÕ oldu÷una inanÕr. Zâtî’nin semenderin kanatlarÕnÕn bile úiirlerini taúÕyamayaca÷ÕnÕ ve yanaca÷ÕnÕ düúünmesi gulüv derecesinde bir mübala÷adÕr:

Ey perî perr-i semenderden varak olsa bana

‘Arz iderdüm tapuna ger yanmasa tûmâr-Õ úi‘r

Ey perî! Semenderin kanatlarÕ yaprak olsaydÕ ve (bu kanatlardan oluúan) úiir tomarÕ yanmasaydÕ huzuruna (úiirler) sunardÕm.

ùair, nazÕm biçimlerinden gazeli ön plana çÕkarÕp sevgili ile gazel arasÕnda bir ilgi kurar. YazdÕ÷Õ gazelin her beytinin nazik bir sevgiliyi anlattÕ÷ÕnÕ ifade eden Zâtî, úiirin estetik tarafÕna dikkati çeker. Bu estetikte maúukun nazenin olmasÕ da önemlidir. Her beyit güzel olunca bütünüyle güzel bir gazel ortaya çÕkmÕútÕr.

ùair bütün bu güzelli÷in tamamÕnda úiir oldu÷unu söyler ki úiiri güzelleútiren en önemli úeyin sevgili oldu÷unu vurgular:

Bir gazel didüm yine anun kamu ebyâtÕnun Her biri bir yâr-i nâzük cümlesinde var úi‘r

Yine bir gazel söyledim. Onun bütün beyitleri bir nazenin sevgili bahsine dair bir úiirdir.

ùiir yazmanÕn ola÷anüstü bir yetenek gerektirdi÷ini ima eden Zâtî, sihirle ateú ve pamu÷u bir araya getirdi÷ini söyler. Normal úartlarda ateú ve pamu÷un bir arada bulunmasÕ mümkün de÷ildir. Ateú, pamu÷u bir anda yakÕp yok eder. ùair, yetene÷iyle bunu baúaran kiúidir. Gönlün pamuktan bir kâ÷Õt, úiirin ise ateú oldu÷unu söyleyen Zâtî, gerçek anlamda úiir yazmanÕn zorlu÷unu dile getirir. Zâtî'nin buradaki ifadelerinden úiirin oluúmasÕ için úiir ateúinin pamuktan gönül ka÷ÕdÕnÕ tutuúturmasÕ gerekti÷i anlaúÕlÕr. Pamuk ve ateúi bir arada tutmak, su ve ateúi bir arada tutmak kadar zordur. Zikredilen zorluk úiir yazmak için çekilen çileleri dile getirirken úiirin etkileyici tarafÕnÕ da gösterir:

Sihr ile cem‘ eyledüm bir yire nâr ü penbeyi Ol nedür didüm didi dil penbe kâ÷ad nâr úi‘r

Ateú ile pamu÷u sihirle bir araya getirdim. O nedir, dedim. Dedi: Gönül pamuktan bir kâ÷Õt, ateú (ise) úiirdir.

Zâtî için úiir, de÷erli bir varlÕk gibidir. ùiirin úahlara lâyÕk bir inci kutusu oldu÷unu söyleyen úair, úiirin de÷erine ve estetik tarafÕna vurgu yapar. Mücevher kutusundan ve inciden anlayanlar sarraflardÕr.

Nitekim, inciye de÷er biçecek olanlar da bunlardÕr. Zâtî, úiirin kÕymetini bilenlerin kuyumcu hassasiyetine sahip oldu÷unu söylerken bunlarÕn zevk sahibi oldu÷una dikkati çeker:

Nice meyyâl olmasun sarrâf-Õ tab‘-Õ pür-mezâk Zâtîyâ bir dürcdür pür-lülü-yi úeh-vâr úi‘r

Ey Zâtî! ùiir, úâhlara yaraúan iri taneli inci barÕndÕran bir mücevher kutusudur. Zevk sahibi sarraflar buna nasÕl meyletmesin.

Zâtî DivanÕ’ndaki 347 numaralÕ "úiir" redifli gazelden de úiire dair birçok úey söylemek mümkündür.

ùaire göre úiir ve sevgili arasÕnda bir benzerlik vardÕr. ùiir sevgili gibi güzelken sevgili de úiir gibi estetiktir. ùiir, ifade gücüyle gönül hastalarÕna úifa sunan bir doktor gibidir. ùiirin tesiri, âúÕk ile maúuk arasÕnda irtibat kurmaya vesile olur. Bundan dolayÕ da etkileyici olmasÕ önemlidir. ùiir, gönlün

(11)

Adres RumeliDE Dil ve Edebiyat AraútÕrmalarÕ Dergisi Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - øSTANBUL / TÜRKøYE 34714 e-posta: editor@rumelide.com tel: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

Address

RumeliDE Journal of Language and Literature Studies Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - ISTANBUL / TURKEY 34714

e-mail: editor@rumelide.com,

phone: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

hissettiklerini aktarabilmelidir. Yürek yakÕcÕ olmalÕdÕr. ùiirin parçalarÕ ve bütünü arasÕnda güzellik olarak uyum olmalÕdÕr. Yani úiir parçalarÕ ve tamamÕ güzel olan bir bütünlükte olmalÕdÕr. ùiirin, maddi de÷eri bulunan inciler gibi de÷erli oldu÷una inanan úair, bunun de÷erinin ancak sarraf hassasiyeti olanlar tarafÕndan anlaúÕlabilece÷ini ifade eder.

1.2.3. Zâtî DivanÕ’nda 940 numaralÕ “úiirim” redifli gazel

Zâtî DivanÕ’nda iki “úiir” redifli gazel dÕúÕnda bir de “úiirim” redifli gazel bulunmaktadÕr. ùairin “úiir”

redifli úiirleri, kullanÕlan redif ba÷lamÕnda genel olarak úiire dair bazÕ bilgiler verse de “úiirim” redifli úiiri rediften de anlaúÕlaca÷Õ üzere úairin kendi úiiriyle ilgili ifadelerini içermektedir. Bu gazeldeki söylemler daha çok úairin kendi úiirine bakÕúÕnÕ yansÕtan bireysel ve mübala÷alÕ ifadelerdir. Bahsi geçen úiir dokuz beyit olup mefâ‘îlün/ mefâ‘îlün/ mefâ‘îlün/ mefâ‘îlün kalÕbÕyla yazÕlmÕútÕr.

Matla beytini süslü bir taç olarak tasavvur eden Zâtî, sevgilinin bu tacÕ giymesiyle yani matla beytinde zikredilmesiyle úiirinin fesahat tahtÕnÕn öncüsü hâline geldi÷ini söyler. ùair, sevgili ve úiir arasÕnda bir ilgi kurar. Her ikisi de güzeldir. ùiir sevgiliyi anlatÕnca daha da güzel olmakta hatta fesahat tahtÕnÕn öncüsü konumuna gelmektedir. Fasih ifade, dilin “açÕk, duru ve do÷ru” (Ayverdi, 2010, s. 379) bir biçimde ifadesiyle olur. ùair, sevgiliyi saf, temiz ve duru olarak görmektedir. Zira úiirin fasih olmasÕ onun zikriyle olmuútur. Böylece úiir fesahatte öncü olmuútur. Görüldü÷ü üzere úairin burada úiire dair ön plana çÕkardÕ÷Õ úey fasih ifadedir.

Geyüb mahbûb matla’dan murassa‘ efseri úi‘rüm Fesâhat taht-gâhÕnun olubdur serveri úi‘rüm8

Sevgili úiirimin matladan süslü tacÕnÕ giyince úiirim fesahat tahtÕnÕn öncüsü olmuútur.

Zâtî, úiirinin, bütün denizler içinde bulunan ölümsüz HÕzÕr gibi oldu÷unu söyler. Hazreti HÕzÕr, Hazreti ølyas ve øskender-i Zülkarneyn âb-Õ hayat yolculu÷una çÕkmÕú, Hazreti ølyas ile Hazreti HÕzÕr bu yolculukta muvaffak olup ölümsüzlü÷e kavuúmuútur. ønanÕúa göre ølyas karada, HÕzÕr da denizde zorda kalanlara yardÕm ederler (Pala, 2010, s. 3). Zâtî bunu dikkate alarak úiirinin karayÕ ve denizi tutan øskender gibi úöhret buldu÷unu, Hazreti HÕzÕr gibi de yolda kalmÕúlara özellikle denizlerde sÕkÕntÕ çekenlere yol gösterdi÷ini söyler. Burada ön plana çÕkan úey, úiirin karada ve denizde insanlara yol göstermesidir. Bu durum úiirin ö÷retici tarafÕnÕ da dikkatlere sunar:

Kamu bahrun içinde HÕzr-i zinde gibi hâzÕrdur Tutubdur berr ü bahri ser-be-ser øskender-i úi‘rüm

(ùiirim) bütün denizler içinde canlÕ bir HÕzÕr gibi hazÕrdÕr. ùiirimin øskender’i denizi ve karayÕ baútan baúa tutmuútur.

ùiirinin, cihanÕ kanatlarÕnÕn altÕna aldÕ÷ÕnÕ söyleyen úair, úiirde belagat KâfÕnÕn ankasÕ oldu÷unu söyler.

Zâtî belagati Kâf Da÷Õ olarak tasavvur ederken kendisini bu da÷Õn öncüsü olarak görür. Nitekim belagat

"düzgün ve yerinde söz söyleme yollarÕnÕ gösteren ilim" (Ayverdi, 2010, s. 130) anlamÕna gelir:

8 Zâtî’nin “úiirim” redifli úiiri (Tarlan, 1970, s. 444)’ten alÕnmÕútÕr.

(12)

Adres RumeliDE Dil ve Edebiyat AraútÕrmalarÕ Dergisi Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - øSTANBUL / TÜRKøYE 34714 e-posta: editor@rumelide.com tel: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

Address

RumeliDE Journal of Language and Literature Studies Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - ISTANBUL / TURKEY 34714

e-mail: editor@rumelide.com,

phone: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

Belâgat KâfÕnun AnkâsÕdur ma‘dûmdur misli CihânÕ beyza-veú altÕna almÕúdur per-i úi‘rüm

ùiirimin kanatlarÕ, cihanÕ yumurta gibi kanatlarÕnÕn altÕna almÕútÕr. (ùiirim) belagat KâfÕnÕn ankasÕdÕr, benzeri yoktur.

Zâtî kendisini úiir ülkesinin emiri olarak görürken úiirinin askerlerinin bütün dünyayÕ tuttu÷unu söyler.

ùair, ayrÕca divanÕnÕn bütün cihanda söylendi÷ini dile getirir. Bu söylem úairin úiirle herkese hitap edebilme düúüncesinin mahsulüdür. ùairin bu ifadeleri mübala÷alÕ olmasÕna ra÷men bir idealin dÕúa vurumudur. Bu ideal, úiirle dünyanÕn her tarafÕnda tanÕnma ve úiirinin herkes tarafÕndan söylenme ve bilinme düúüncesidir.

Emîr-i mülket-i nazmem cihân dîvânuma kâ’il Ser-â-ser mülk-i dünyâyi tutubdur leúker-i úi‘rüm

ùiir ülkesinin emiriyim, cihan divanÕmÕ söyler. ùiirimin askerleri baútan baúa dünyayÕ tutmuútur.

Zâtî, úiirinin parÕltÕlÕ oldu÷unu söylerken sözü úair Enverî'ye getirir. Zâtî, Enverî'nin úiirini iúitmemesini bir talihsizlik olarak görür. Enverî (ö. 1189 [?]), edebî sanatlarÕ kullanmada oldukça mâhir biri oldu÷u için úiirleri belagat kitaplarÕnda örnek olarak gösterilen bir úairdir. Özellikle øran edebiyatÕnda kasideleriyle ön plana çÕkan bir kiúiliktir (Karahan, 1995, s. 267-268).

Du‘â-yi nûr yirine kodururdÕ mezârÕnda Eger kim cân virürken iúide idi Enverî úi‘rüm

E÷er Enverî cân verirken úiirimi iúitseydi mezarÕna nur duasÕ yerine (úiirimi) bÕraktÕrÕrdÕ.

Aúa÷Õdaki beyitte úairin úiire bir heykeltÕraú hassasiyetiyle yaklaútÕ÷Õ görülmektedir. O, kendisini “kelâm asnâmÕna” úekil veren üstün maharetli birisi olarak görür. "Esnam" kelimesi hem putlar hem de sevgililer anlamÕna gelen bir sözcüktür (Ayverdi, 2010, s. 75). ùair, put yapÕcÕsÕ Azer'in, úiirine baktÕ÷Õnda bir bakÕúta kelam putuna nasÕl úekil verdi÷ini görece÷ini söyler. Buradan hareketle Zâtî’nin úiiri bir kelam ustalÕ÷Õ olarak gördü÷ü söylenebilir:

Kelâm asnâmÕna sûret ne vech ile virilmiúdür Görürdi bir nazar görse eger kim Âzerî úi‘rüm

E÷er, Âzerî/ Âzer úiirime bir defa baksa kelam/söz putlarÕna nasÕl úekil verildi÷ini görürdü.

ùairin mübala÷alÕ ifadeleri sonraki beyitlerde de devam eder. O, müúteri kelimesini tevriyeli kullanÕr.

Zira müúteri sözcü÷ünün bir úeyi satÕn alan kiúi anlamÕnÕn yanÕnda jüpiter gezegeni manasÕ da vardÕr (Ayverdi, 2010, s. 894). Zâtî, Müúteri'nin güzellik pazarÕnda úiirini görse Zühre (Venüs) gibi takvayÕ bÕrakÕp e÷lenmeye baúlayaca÷ÕnÕ söyler. ùair bu söylemde bulunurken Zühre'nin yÕldÕza dönüúmesi/dönüútürülmesi olayÕna telmihte bulunur.9 Zâtî'nin bu söylemi, onun úiiri aynÕ zamanda bir e÷lence aracÕ olarak gördü÷ünün ifadesidir:

Salâh ü zühdi koyub baúlaya idi Zöhre-veú ‘ayúa Eger bâzâr-Õ hüsn içre göre idi Müúterî úi‘rüm

9 AyrÕntÕlÕ bilgi için bkz. (Pala, 2010, s. 494).

(13)

Adres RumeliDE Dil ve Edebiyat AraútÕrmalarÕ Dergisi Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - øSTANBUL / TÜRKøYE 34714 e-posta: editor@rumelide.com tel: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

Address

RumeliDE Journal of Language and Literature Studies Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - ISTANBUL / TURKEY 34714

e-mail: editor@rumelide.com,

phone: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

E÷er Müúterî güzellik pazarÕnda úiirimi görseydi, takvayÕ terk edip Zühre gibi e÷lenmeye baúlardÕ.

Aúa÷Õdaki beyitte sevgiliye "ey peri" hitabÕyla seslenen úair, úiirinin etkileyici tarafÕna dikkati çeker. Yine mübala÷alÕ bir anlatÕmÕ seçen Zâtî, meleklerin úiirini görmesi hâlinde peri/cin saldÕrÕsÕna u÷ramÕú gibi yeryüzüne düúeceklerini ifade eder. Bu ifade úairin úiirde gerçekçi çizgiler çizdi÷ini de akÕllara getirir.

Çünkü úiirden etkilenerek yeryüzüne düúen melek tasavvuru, úiirin hem etkileyicili÷ini hem de tasvirdeki gerçekçili÷ini hatÕrlatÕr:

Perî fi‘line u÷ramÕú gibi yire düúerlerdi Feleklerde melekler görseler ger ey perî úi‘rüm

Ey perî! E÷er melekler úiirimi gökyüzünde görselerdi, peri/cin saldÕrÕsÕna u÷ramÕú gibi yeryüzüne düúerlerdi.

Zâtî, Hüsrev'in úiirinin tadÕnÕ almasÕyla Ferhâd gibi ona âúÕk olaca÷ÕnÕ söyler. ùairin bu söylemi úiirde tadÕn önemine dikkat çekmek içindir. Beyitte geçen "úirin" kelimesi, úekerin tatlÕlÕ÷Õna dair anlamÕ ön plana çÕkarÕlarak kullanÕlmÕútÕr. Bu sözcük Ferhad ü ùirin mesnevisinin kahramanÕnÕ da akÕllara getirmektedir:

Ola Ferhâd-veú úûrîdesi úîrînligin görüb øúitse Zâtî'yâ Husrev eger kim úekker-i úi‘rüm

Ey Zâtî! E÷er Hüsrev úiirimin tadÕnÕ duysaydÕ (alsaydÕ), (úiirimin) tatlÕlÕ÷ÕnÕ görüp Ferhâd gibi âúÕk olurdu.

Zâtî, “úiirim” redifli úiirinde rediften de anlaúÕlaca÷Õ üzere daha çok kendi úiirinin nasÕl oldu÷una dair bazÕ bilgiler vermiútir. ùairin ifadeleri mübala÷alÕ olsa da beyitlerinin satÕr aralarÕnda ideal bir úiirin nasÕl olmasÕ gerekti÷ine dair birçok mesaj vardÕr. Buna göre úiir; fasih ve beli÷ olmalÕdÕr. Okuyucuya yol göstermelidir. Geniú kesimlere hitap edebilmeli, bu ba÷lamda genel geçer mesajlar verebilmelidir.

AydÕnlatÕcÕ olmalÕdÕr. ùiir, úekil almÕú kelamdÕr. ønsanlarÕ e÷lendirebilmelidir. Etkileyici olmalÕ, a÷Õzda bir tat bÕrakabilmelidir.

1.3. Muhibbî’nin (ö. 1566) “úiir” redifli gazeli

Muhibbî’nin “úiir” redifli úiiri fâ‘ilâtün/ fâ‘ilâtün/ fâ‘ilâtün/ fâ‘ilün kalÕbÕyla yazÕlmÕú yedi beyitlik bir gazeldir. ùiirin kafiyesi “-âr” sesleriyle sa÷lanmÕútÕr.

Muhibbî úiirde asÕl olanÕn mana oldu÷unu söyler. O, úairin ilim sahibi olmasÕnÕn yanÕnda kabiliyetinin olmasÕ gerekti÷ini de belirtir. Muhibbî'ye göre úiirde muhatap gönüldür. ùair gönül deryasÕndan inciler çÕkarmaya çalÕúÕr. (Tunç, 2000, s. 283). Muhibbî, aúa÷Õdaki beyitte gönlü bir maden kayna÷Õ olarak tasavvur eder. Buradan inciler çÕkarÕldÕ÷ÕnÕ söyleyen úair, úiir vasÕtasÕyla bu membadan inciler elde edildi÷ini belirtir. ùiirin, gönüldeki de÷erli taúlarÕ izhâr etmesi, Muhibbî’nin úiirinde gönüle verilen kÕymeti de gösterir. Gönülden çÕkan sözün içli ve etkileyici oldu÷u söylenebilir. ùair, ilk beytin ikinci mÕsraÕnda úiirin muhatabÕnÕ da belirtir ki bunlar, ay yüzlü güzellerdir. ùiir, gönül madeninden inciler çÕkarÕp bunlarÕ ay yüzlülerin aya÷Õna dökmektedir:

(14)

Adres RumeliDE Dil ve Edebiyat AraútÕrmalarÕ Dergisi Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - øSTANBUL / TÜRKøYE 34714 e-posta: editor@rumelide.com tel: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

Address

RumeliDE Journal of Language and Literature Studies Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - ISTANBUL / TURKEY 34714

e-mail: editor@rumelide.com,

phone: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

Kân-Õ dilden yine dürler eyledi izhâr úi‘r

KÕldÕ meh-rûlar aya÷Õna anÕ îsâr úi'r1 0

ùiir, gönül memba‘Õndan yine inciler ortaya çÕkardÕ. Onu, ay yüzlülerin aya÷Õna saçtÕ.

Aúa÷Õdaki beyitte úair, sevgilinin dudaklarÕnÕ vasfetmekten imtina etti÷ini belirtir. O, yârin dudaklarÕnÕn tavsifinin nadan a÷zÕna düúmesinden korktu÷unu söyleyerek kinaye yapar. ùairin kÕskançlÕk duygusu içerisinde sevgilinin dudaklarÕnÕ vasfetmekten uzak durmasÕ, onun úiir yazarken ne kadar hassas davrandÕ÷ÕnÕ da gösterir:

Düúe nâdân a÷zÕna korkum budur la‘l-i lebün Leblerün vasfÕnda anunçün dimem iy yâr úi‘r

Ey sevgili! DudaklarÕnÕn kÕrmÕzÕlÕ÷ÕnÕn, cahillerin a÷zÕna düúmesinden korktu÷um için dudaklarÕnÕ anlatan úiirler söylemem.

Divan úairleri úiirle ilgili poetik söylemlerde bulunurken sevgiliye yahut sevgilinin güzellik unsurlarÕna de÷inmeyi genel bir e÷ilim hâline getirmiútir (Çavuú, 2019, s. 533). Bu ba÷lamda divan edebiyatÕnda, úiirin tarifi yapÕlÕrken birçok úairin maúuk ile úiir arasÕnda ilgi kurdu÷u görülür. Zira hem úiir hem de sevgili estetik özelliklere sahiptirler. Muhibbî, úiiri güzel bir sevgili olarak yâd ederken bu güzelin yüz nikabÕnÕ (örtüsünü) kaldÕrmadÕ÷ÕnÕ ifade eder. ùairin böyle bir hassasiyete sahip olmasÕnÕn nedeni alelade kiúileri úiirle muhatap görmemesindendir. Yârin nikabÕnÕn örtük olmasÕ, úairin úiirinde her úeyi apaçÕk söylemedi÷ini, manayÕ gizledi÷ini de ifade eder. ùiirin gerçek muhataplarÕ yani kÕymetini bilenler, sevgilinin/úiirin yüzünde nikab olsa da nikabÕn arkasÕndan görmeleri gereken manayÕ görebilirler:

Bir güzel mahbûbdur yüzden nikâbÕn almazam KÕymetin bilmezlere göstermeye dîdâr úi‘r

(ùiir), güzel bir sevgilidir, (bu güzelin) yüzünün örtüsünü kaldÕrmam. ùiir, kÕymetini bilmeyenlere yüzünü göstermez.

Muhibbî, sevgilinin yüzünü muma benzetir. Onun yüzü parlak, hatta mumun ateúi gibi yakÕcÕ olarak tasavvur edilir. Bundan dolayÕ yârin mum gibi olan yüzünün özelliklerinin anlatÕldÕ÷Õ úiir de yakÕcÕ olacaktÕr. ùair, sevgilinin yüzünün vasfÕyla bütünleúen úiirinin yine bir mum gibi dert sahiplerini etrafÕna toplayaca÷ÕnÕ ve bunlarÕn birer pervane gibi kanatlarÕnÕ úiirde yakacaklarÕnÕ dile getirir. Mumun cazibe merkezi olarak düúünülmesi, úairin úiirinin cezbedici olmasÕyla ilgilidir. Yani úair için úiir, yürek yakÕcÕ ve cazip olmalÕ, okuyucuyu cezbe hâline çekebilmelidir. Bu da úiirin etkileyici olmasÕyla ilgilidir:

Ehl-i derd olan ana pervâne gibi per yaka Ger disem úem‘-i ruhun vasfÕnda âteú-bâr úi‘r

E÷er, yüzünün mumuna benzer yakÕcÕ úiirler söylesem, dert sahipleri ona pervane gibi kanat yakarlar.

økinci beyitte maúukun dudaklarÕnÕ anlatmaktan imtina eden úairin aúa÷Õdaki beyitte niçin böyle davrandÕ÷Õna dair cevabÕ bulmak mümkündür. Zira úair, yârin úeker dudaklarÕndan söz edince úiirine talep artmaktadÕr. ùairin úiirleri “kand-i nebat” gibi ra÷bet görmektedir. ønsanlar her taraftan bu úiirleri

1 Muhibbî’nin 0 incelenen úiiri (Yavuz & Yavuz, 2016, s. 554)’ten alÕnmÕútÕr.

(15)

Adres RumeliDE Dil ve Edebiyat AraútÕrmalarÕ Dergisi Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - øSTANBUL / TÜRKøYE 34714 e-posta: editor@rumelide.com tel: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

Address

RumeliDE Journal of Language and Literature Studies Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - ISTANBUL / TURKEY 34714

e-mail: editor@rumelide.com,

phone: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

almak için gelmekte ve bunlarÕ kapÕúmaktadÕr. Bu durum, úaire göre, sevgilinin dudaklarÕnÕn tatlÕlÕ÷ÕnÕn úiire aksetmesindendir. Tabii ki bunda úairin söylem gücü de etkilidir:

Kapuúurlar her tarafdan sanasÕn kand-i nebât Her kaçan úekker lebünçün eylesem güftâr úi‘r

Her ne zaman úeker dudaklarÕn için úiir söylesem (úiirlerimi) sanki nebat úekeri gibi her taraftan kapÕúÕrlar.

Muhibbî, "nahl-i nazma" yani úiir fidanÕna mana meyvesi gerekti÷ini söyler. ùairin úiiri bir fidana benzetmesi Muhibbî'nin úiirde tazeli÷i aradÕ÷ÕnÕ gösterir. Çünkü fidan, yetiúmeye meyilli, estetik duran a÷açtÕr. ùair, bu a÷acÕ meyveli olarak tasavvur eder. Ona göre nazm fidanÕnÕn meyvesi, mana olmalÕdÕr.

Bu da yine Muhibbî'nin úiirde anlama ne derece de÷er verdi÷ini gösterir. O, manasÕz úiirin parlak olamayaca÷ÕnÕ beyan eder. ùairin aúa÷Õdaki beyitte úiiri tavsifi onun úiirde úekle, esteti÷e ve anlama verdi÷i de÷eri gözler önüne serer:

Nahl-i nazma ey gönül bil meyve-i ma‘nâ gerek Ma‘nî ger olmaya dinmez ana âbdâr úi‘r

Ey gönül! ùiir fidanÕna mana meyvesi gerektir. Mana olmazsa ona taze (güzel) úiir denmez.

Muhibbî, úiiri anlatmak isterken genellikle sevgilinin güzellik unsurlarÕndan istifade etmiútir. ùiirin son beyti úairin úiiri ile maúukun boyu arasÕndaki ilgi ve benzerlik üzerine kurulmuútur. ùair, her sözünün servi boylular gibi mevzun/ölçülü oldu÷unu söylerken úiirde sözlerinin vezinli, do÷ru, düzgün ve estetik oldu÷unu anlatmak ister. Sözün servi boya benzetilmesi servi a÷acÕnÕn düzgün yapÕsÕyla da ilgilidir.

Muhibbî úiirin, serviler gibi her yana salÕnÕp yürümesini söylerken de úiirinin her yana yayÕlmasÕ gerekti÷ini ima eder:

Her sözün mevzûn Muhibbî serv-kâmetler gibi SalÕnup her yana kÕlsun serv-veú reftâr úi‘r

Muhibbî! Her sözün servi boylular gibi ölçülüdür. ùiir, her yana servi gibi salÕnÕp yürüsün.

Muhibî DivanÕ'nda yer alan “úiir” redifli gazelde úairin genellikle sevgili ile úiir arasÕnda dudak, yüz, boy gibi sevgilinin güzellik unsurlarÕ üzerinden benzerlik ilgisi kurarak bazÕ çÕkarÕmlarda bulundu÷u görülmektedir. Buna göre úiir; etkileyici ve de÷erlidir. ùiirin muhatabÕ cahiller de÷il, âlimlerdir. ùiir, kÕymetini bilenlere yüzünü gösterir. Etkileyici, cazibeli, yürek yakÕcÕ olmalÕdÕr. ùiirde úekil, estetik ve mana de÷erli ve önemlidir. ManasÕ olmayan úiir, taze ve güzel de÷ildir. ùiir, ölçülü, düzgün, do÷ru olmalÕdÕr.

1.4. Emrî’nin (ö. 1575) “úiir” redifli gazeli

Emrî’nin “úiir” redifli úiiri beú beyit olup mef‘ûlü/ fâ‘ilâtü/ mefâ‘îlü/ fâ‘ilün kalÕbÕyla yazÕlmÕútÕr. ùair kafiyeyi “-âr” sesleriyle kurmuútur.

Emrî, úiirinde úiirle gül arasÕnda bir anlam ilgisi kurar. Sevgiliye gül yanaklÕ olarak hitap eden úair, úiirin de maúukun vasÕflarÕnÕ aktardÕ÷Õ için övüldü÷ünü belirtir. Malumdur ki divan úiirinde sevgili için en fazla benzetme gül ile anlam ilgisi kurularak yapÕlÕr. Gül, beúerî aúkÕn sembolü olmakla beraber tasavvufî anlamlarÕ da ihtiva eder. Nitekim maúukun sÕfatlarÕ aktarÕlÕrken gül sadece beúerî bir güzelli÷i

(16)

Adres RumeliDE Dil ve Edebiyat AraútÕrmalarÕ Dergisi Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - øSTANBUL / TÜRKøYE 34714 e-posta: editor@rumelide.com tel: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

Address

RumeliDE Journal of Language and Literature Studies Osmana÷a Mahallesi, Mürver Çiçe÷i Sokak, No:14/8 KadÕköy - ISTANBUL / TURKEY 34714

e-mail: editor@rumelide.com,

phone: +90 505 7958124, +90 216 773 0 616

anlatmakla kalmaz, kimi zaman tasavvufî manalarÕ da kapsar. AyrÕca gül Hazreti Muhammed’i de simgeleyen bir çiçektir.1 1

Emrî, gül ile úiir arasÕnda bir ilgi kurar. Gül, estetik tarafÕyla rengiyle kokusuyla, úekliyle ço÷u zaman olumlu benzetmeler içerisinde yer alÕr. Gülün bu özellikleri úiirin de özelli÷idir. ùiir de sevgiliyi vasfetmekle hem güzelleúir hem de güzelleútirir. Emrî de gülün, maúukun güzelli÷ini aktardÕ÷Õ için de÷erine de÷er kattÕ÷ÕnÕ ifade ederken úiirin de sevgiliden bahsetti÷i için övgüye mazhar oldu÷unu söyler:

Vasf-Õ cemâlüñ olmagÕn ey gül-‘izâr úi‘r

Gül gibi buldÕ anuñ ile iftihâr úi‘r1 2

Ey gül yanaklÕ! ùiir güzelli÷ini anlattÕ÷Õndan dolayÕ gül gibi övüldü.

Emrî, úiirin taze olmasÕ gerekti÷ine vurgu yapar. ùair “vasf-Õ ârÕz” ile su arasÕnda bir anlam ilgisi kurmuú olmalÕdÕr. Yana÷Õn su ile anlam ilgisi kurularak zikredilmesi yana÷Õn da suyun da saflÕ÷Õ ve berraklÕ÷Õyla ilgilidir. Aúa÷Õdaki beyitte mekân olarak “kenâr-Õ âb"dan söz edilmiútir. ùair, suyun berraklÕ÷Õyla sevgilinin yanaklarÕ arasÕnda bir anlam ilgisi kurarak sulu, taze bir úiir yazmÕútÕr/ söylemiútir. ùairin kullandÕ÷Õ “âb-dâr” tabiri “sulu, taze" (Ayvedi, 2010, s. 2) anlamlarÕna gelir. Bu ifade úairin úiirde yeni anlamlar peúinde oldu÷unu, ilham kayna÷ÕnÕn da sevgili oldu÷unu gösterir:

... bugün vasf-Õ ‘ârÕzuñ

øtdüm kenâr-Õ âbda bir âb-dâr úi‘r

Bugün yanaklarÕnÕn vasfÕnÕ [düúündü÷üm için] su kenarÕnda sulu, taze, bir úiir söyledim.

Gonca açÕlmamÕú gül anlamÕna gelir. “Gül-i ra'nâ” yarÕ sarÕ, yarÕ kÕrmÕzÕ güzel gül manasÕndadÕr (Ayverdi, 2010, s. 443). “Mecmua” sözcü÷ü úiirlerin toplandÕ÷Õ yer manasÕnda olup bir úeyin tamamÕ anlamÕna da gelir (Ayverdi, 2010, s. 784). Aúa÷Õdaki beytin ilk mÕsraÕnda goncanÕn mecmuasÕnÕ bülbüle açtÕ÷Õ görülür. Bu hâl, goncanÕn bülbüle úiir mecmuasÕnÕ açtÕ÷ÕnÕ gösterir, bunun yanÕnda goncanÕn açÕlÕp güle dönüúmesini de ifade eder. Aúa÷Õdaki beytin ikinci mÕsraÕnda “hezâr” sözcü÷ü iki anlama gelecek úekilde tevriyeli kullanÕlmÕútÕr. Kelime hem bülbül hem de bin sayÕsÕnÕ ifade eder. Sözcü÷ün bin anlamÕnda kullanÕldÕ÷Õ düúünüldü÷ünde “gül-i ra‘nâ”nÕn bülbüle bin úiir okudu÷u anlaúÕlÕr. “Hezâr”

sözcü÷ünün bülbül anlamÕ düúünüldü÷ünde ise bülbülün “gül-i ra‘nâ” karúÕsÕnda úiir okudu÷u görülür.

ùairin buradaki ifadelerine binaen úiirin ilham kayna÷ÕnÕn sevgili oldu÷u ve aúÕkla maúuk arasÕnda bir köprü vazifesi gördü÷ü de söylenebilir:

Mecmû‘asÕnÕ gonca açup sundÕ bülbüle Karúunda okÕdÕ gül-i ra‘nâ hezâr úi‘r

Gonca mecmuasÕnÕ/yapraklarÕnÕ açarak bülbüle arzetti. Bülbül, taze gülün karúÕsÕnda úiir(ler) okudu.

Gönül, úairin aúkÕnÕn baúladÕ÷Õ yer olmakla beraber aúa÷Õdaki beyitte úiirin de zuhur etti÷i yer olarak görülür. AúkÕn olgunlaúÕp büyütüldü÷ü yerdir gönül. ùair burada sevgilinin yüzündeki hatlarla úiir hattÕ arasÕnda bir ilgi kurmuútur. Yüzdeki hat, yüz sayfasÕ üzerinde duran estetik bir görünüme sahiptir. ùiir

1 Gülün divan 1 úiirinde kullanÕmÕna dair ayrÕntÕlÕ bilgi için bkz. (Pala, 2010, s. 171-172).

1 Emrî’nin 2incelenen úiiri (Saraç, 2002, s. 128- 129)’dan alÕnmÕútÕr.

Referanslar

Benzer Belgeler

Nevres de aĢağıya aldığımız beyitte bu makamı bir müzik aleti olan kanun ile birlikte anmıĢ, çılgınlığının bu makama çok yansıdığını öyle ki ne

Yavuz Sultan Selim, saltanatını sekiz yıl gibi kısa bir süre sürdüğü için kendisine sunulan kasideler Kanuni Sultan Süleyman’a yazılanların sayı- sı

Bağ içinde tutuşup gövdesi od gibi yanar Gabgabun hastası olmuş yine benzer nârenc şeklindeki hüsn-i matlaında narenc, şekil ve renk bakımından sevgilinin

Bu çalışma klasik şiir kapsamındaki “var içinde” redifli şiirleri incelediği için söz konusu şiir değerlendirmeye alınmamıştır... 480

BP’nin yan ı sıra konuya ilişkin platformun sahibi "Transocean" şirketinin de haberdar edildiğini belirten Benton, sızıntının olduğu kontrol tankının tamir

İnsanın vejetaryen olduğuna dair görüş ve kanıt bildirilirken en büyük yanılma biyolojik sınıflandırma bilimi (taxonomy) ile beslenme tipine göre yapılan

Bunu bir örnekle açıklayalım: Kaçırılan, araba kazası geçiren ya· da cinsel saldırıya uğrayan bir çocuk, çeşitli korkular ve bunalımlar geliştirir.

Pek çok kuramcıya göre atar- caların hem böylesine büyük kütleye sahip olmaları, hem de böylesine ufak olmaları, ancak nötron yıldızı ol- malarıyla mümkün..