• Sonuç bulunamadı

İBRAGİM, Damira-ŞÂİRE KÜLAŞ AHMETOVA’NIN ŞİİRLERİNDE KAZAK HALK KÜLTÜRÜNÜNİN AKİSLERİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "İBRAGİM, Damira-ŞÂİRE KÜLAŞ AHMETOVA’NIN ŞİİRLERİNDE KAZAK HALK KÜLTÜRÜNÜNİN AKİSLERİ"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ŞÂİRE KÜLAŞ AHMETOVA’NIN ŞİİRLERİNDE KAZAK HALK KÜLTÜRÜNÜNİN AKİSLERİ

İBRAGİM, Damira TÜRKİYE/ТУРЦИЯ

ÖZET

Kazaklar, köklü bir kültüre sahiptir. Kazak şair ve yazarları, Sovyet dev- rinde yazılan eserlerinde bile zengin halk kültüründen istifade etmişlerdir.

1991 yılında Kazakistan’ın bağımsızlığını elde etmesiyle birlikte Kazak edebiyatı da yeni bir istikamet kazanmış olup, edebî eserlerde geleneksel değerler ön plana çıkmıştır.

Modern Kazak edebiyatının temsilcilerinden Külaş Ahmetova’nın eser- leri, bu konuya örnek teşkil etmektedir. 1946 yılında Talas’ta doğan Külaş Ahmetova, velûd bir şâiredir. Millî ideolojiyi “vatanın her karış toprağı- nı, tarihini, geleneklerini, dilini, dinini, geçmişini ve geleceğini ölümüne sevmek” olarak tanımlayan şâire K.Ahmetova şahsî ve edebî başarılarını zengin halk kültürünün şuurlu bir vârisi olmasıyla bağdaştırmıştır.

Eserlerinde kuvvet, birlik, dostluk, misafirperverlik, geçmişe saygı, te- vazu v.s. gibi millî hasletleri korumayı, yaşatmayı ve öğütlemeyi hedef edinen K.Ahmetova, geçmişten süzülegelen kültürel değerlere sahip çık- mayanların zamanla yok olmaya mahkum olacağını vurgulamıştır. Kazak halk edebiyatının güzide temsilcilerinden atışmacı ozan Ulbike Hanım’ı ve onun icralarını rehber edinen şâire K.Ahmetova, kendi benliğine yaban- cılaşmayı ve fikrî hayatın kaynağı olan manevî değerlerden uzaklaşmayı toplumsal rahatsızlıkların sebebi olarak tanımlamıştır. Şâirin dili akıcı, kelime hazinesi zengindir.

Anahtar Kelimeler: Kazak edebiyatı, halk kültürü, Külaş Ahmetova.

ABSTRACT

Kazakhs have a deep rooted culture. Kazakh poets and writers, even in their works written in Soviet period, have utilized the rich Kazakh folk culture. Kazakhistan has declared its independence in 1991. In collobora- tion with this, Kazakh literature has gained new direction and traditional

(2)

values took over in literal works. One of the representatives of Modern Kazakh Literature, Külaş Ahmetova’s works can be seen as an example for this matter.

Külaş Ahmetova, who was borned in 1946 in Talas, is a productive poetess. Poeteess Ahmetova, who defines national ideology as “loving homeland’s every span of earth, its history, its traditions, its language, its religion, its past and future, too much”, reconciled her personal and literal success with her being a conscious inheritor of the rich folk culture. In her works, Ahmetova claimed to protect, to keep alive and to recommend the national characters such as power, unity, friendship, hospitality, respect to the past and modesty. Se stressed that people who are not protecting the cultural values coming from the past, will be disappeared. Following Ulbike Hanım and her performings, who was one of the distinguished rep- resentatives of Kazakh folk literature, K. Ahmetova defined estrangement to self individuality and to move away from moral values which are the sources of intellectual life, as the reason of social diseases. Poetess’ langu- age is fluent and her vocabulary is rich.

Key Words: Kazakh literature, Kazakh folk, Kulash Ahmetova.

---

Kazaklar, köklü bir kültüre sahiptir. Kültür, insana hastır. E.B. Tylor’un ifadesiyle “Kültür; bilgiyi, imanı, ahlâkı, sanatı, örf ve adetleri, kişinin toplumdan kazandıkları alışkanlıkları, davranış şekilleri ve becerilerini kapsayan bir bütündür.” Bir toplumun kültürü ne kadar köklü, renkli ve zengin olursa, o denli kalıcı ve etkileyici olur. Kültürler, bu renklilik ve zenginliğe “kendi iç kaynaklarından doğrudan doğruya, dış kaynaklardan da süzüle süzüle” beslenerek ulaşırlar. (Ergaliyeva, 2000, 7)

Her milletin kendine has maddî ve manevî değerleri mevcuttur. Bu değerler sayesinde milletin dünü, bugünü ve yarınları tahlil edilebilir.

Kazaklar’ın da sağlam ayakta durmasını ve geleceğe güvenle bakmasını temin eden unsur, atalarından tevarüs ettikleri kültür değerleridir. Geçmişe bakıldığında, göçebe Kazaklar’ın otu, suyu bol yaylaları araştıran, otlak- ların ve otların özelliğini bilen ve hayvanlarla ilgli her türlü bilgiye sahip baytar ve biyolog gözüyle bakmak mümkündür. Ayrıca yırtıcı kuşlara söz dinletebilen Kazak insanı, iyi bir avcıdır. Doğayla iç içe yaşamasından dolayı gökyüzüyle de aşina olan bu insanlar, yıldızlara, Güneş’e, Ay’a ba- karak yönünü, zamanını tanzim etmiş, bir bakıma bozkırlı bir gökbilimcisi gibi yaşamıştır. Coğrafî özellikler, günlük hayattaki uğraşları, Kazaklar’ın

(3)

millî dünya görüşünün, edebiyatının, müziğinin vb. temelini oluşturmuş- tur. Bozkırların uçsuz bucaksız genişliği Kazak insanının gönlüne yansı- mıştır. Yaşadıkları toplum ve devir şartları Kazaklar’ın özünde olan kahra- manlık, cengaverlik duygularını törpülemiş, İslâmiyetin kabulünden sonra zaten var olan güzel ahlakî yönleri daha da belirginleşmiştir. Kazak şair ve yazarları, Sovyet devrinde yazılan eserlerinde bile zengin halk kültü- ründen istifade etmişlerdir. 1991 yılında Kazakistan’ın bağımsızlığını elde etmesiyle birlikte Kazak edebiyatı da yeni bir istikamet kazanmış olup, edebî eserlerde geleneksel değerler ön plana çıkmıştır.

Modern Kazak edebiyatının temsilcilerinden Külaş Ahmetova’nın eser- leri, bu konuya örnek teşkil etmektedir. 1946 yılında Talas’ta dünyaya ge- len Külaş Ahmetova, velûd bir şâiredir. Millî ideolojiyi “vatanın her karış toprağını, tarihini, kültürünü, geleneklerini, dilini, dinini, geçmişini ve geleceğini ölümüne sevmek” olarak tanımlayan şâire K.Ahmetova şahsî ve edebî başarılarını zengin halk kültürünün şuurlu bir vârisi olmasıyla bağdaştırmıştır.

Eserlerinde kuvvet, birlik, dostluk, misafirperverlik, geçmişe saygı, tevazu, komşuluk hakkı, aile müessesinin önemi v.s. gibi millî hasletleri korumayı, yaşatmayı ve öğütlemeyi hedef edinen K.Ahmetova, geçmişten süzülegelen kültürel değerlere sahip çıkmayanların zamanla yok olmaya mahkum olacağını vurgulamıştır.

K. Ahmetova’nın “Arğımaqtar dalası” (Almatı:1988), “Aq gülüm me- nin” (Almatı:1975), “Kün şıqqanda külüp oyan” (Almatı:1989), “Jasıl ja- ğalaw” (Almatı: 1987), “Baq” (Almatı:2005), “Qut” (Almatı:2005), “Ma- habbat” (Almatı:2006) gibi birçok şiir kitabı bulunmaktadır. Eserlerinden yola çıkarak onun her şeyden önce milletine, tarihine, kültürüne aşırı bağlı, vatansever bir kimliğe sahip olduğu söylenebilir. Şaire, “Kazakistanım”,

“Öz elim”, “Otandı süyüw” (Baq, 6-8), “Jasıl jağalaw”, “Awıldı ansağan- da”, “Halıq”, “Qazağım menin” (Baq, 11-16) vd. şiirlerinde “uçsuz bu- caksız alemde kendine ait vatanın, altın beşik gibi olan bozkırınmmmm”

olmasını büyük bir mutluluk olarak değerlendirirken halkının insanî has- letlerine, köklü kültürüne âşık olduğunu da vurgulamıştır. Mesela:

“Sensin Kazakistanım şarkım da, hayalim de Sevgilim, altın beşiğim, her halim de.

Bir şeyim eksik demek yanlış olur Senin gibi uçsuz bucaksız dalam varken.

Asilim Kazakistanım!”

(4)

Sen benim ışıyan geniş dalamsın, Daha çok yolları geçip yaşayacaksın.

Atalarımın gözbebeği gibisin sen

Çocuğumun bahtını da barındıracaksın.

Canımsın Kazakistanım!” (Baq:6)

“Gökyüzünde sürekli kalmas Ay da, Güneş doğunca ona yer verir.

Kendi ışığını yakmazsan

Başkası onu söndürür...” mmmm

Külaş Ahmetova kendisini halktan biri olarak tanımlamıştır. Ona göre milletini, öz kültürünü, dilini, dinini sevmek insanlık borcudur. Bu yüzden onun eserlerinde Kazak anonim edebiyatının yansımalarına, halk kültü- rünün izlerine sık rastlanılmaktadır. Çocuk yaşta annesinden yetim kalan Külaş Ahmetova babaannesi Molşa ve büyük annesi Ümit’in yanında ka- larak halk hikayelerini, türkülerini, destan ve mitolojiyi dinleyerek büyür.

Ninelerinden bahsederken “ benim için çok kıymetli, eşi benzeri bulunmaz merhametli ve temiz insanlardı” diyen şaire, güzel konuşmayı, hitabeti, özlü kültürü onlardan öğrendiğini söyleyerek, dilinin akıcılığını ve kelime hazinesinin zenginliğini de onlarla bağdaştırmıştır.

“Vatan ailede başlar” atasözüne gönülden inanan Külaş Ahmetova, aile müessesenin kutsallığını, ana, baba ve çocuk münasebetlerinin halk kültü- ründekini yerini de şiirlerinde sıkça hatırlatmıştır. Aile mukaddestir. Bun- dan dolayı aileyi meydana getirenlerin üstlendikleri vazife de kutsaldır. En başta aile reisi – Kazaklar’ın deyimiyle otağası – o evin her türlü ihtiyaçla- rını, hanımın ve çocukların yiyecek ve giyeceğini temin etmekle kalmayıp, ailenin iç huzuru, bireylerin ruhanî gelişimi, aile içi münasebetlerde de söz sahibidir. Klasik Kazak ailesinin merkezinde erkek vardır. Bu kadının hayattan tamamen soyutlanması, etkinliğinin azalması anlamına gelmiyor.

Sanılanın aksine Kazak kadını erkeğine itaatkar olmakla kalmayıp ailevî önemli hususlarda söz söylemekte serbesttir. Kazak kadını içine kapanık değildir. Ev işi, el işi, çocuk bakımının dışında konu komşuyla ilişkilerde, misafir ağırlamakta (erkeği evde olsun, olmasın) , bazen bütün sülaleyi il- gilendiren konularda görüşünü açıkça belirtmekte özgürdür. Ancak ailenin merkezinde kilit rol her zaman aile reisi (otağasına)ne ait olup, ailenin di- ğer fertlerinin yükümlülükleri ona göre belirlenir. K.Ahmetova, özellikle Kazaklar arasında “yedi hazine” diye bilinen, kendisine kutsallık atfedilen yedi şeyden ikisi, kadın ve erkeğin toplumdaki rolü üzerinde durmuştur:

(5)

“Erkekler hakkında tarih yazılıp bitmedi Kadınlar hep erkeğini bekleyebildi.

Kibirle, sertlikle değil, kızlar,

Yiğitlere nezaketle saygı gösterelim.

Erkekler olmazsa ümidin ne anlamı var, Erkeklersiz güzelliğin ne anlamı var.

Ağır yükü kaldırsa eğer erkekler

Kadınların güçlü olmasına ne gerek var”

“Qazağımın şanırağında kiye mol Qasiyetinen ayırğandı süye me ol.

Otanası oşağına orak sen,

Otanası besigine iye bol.” (Baq:178)

Şaireye göre her Kazak ailesi bireyler için birer kuthane olmalıdır, yani birliğin, bereketin, mutluluğun ve kutun bulunduğu yer. “Benim doğduğum ev” (Qut: 128) adlı şirinde o, “Benim doğduğum evde erkekler dışarıdaki bütün işlerin sahibiydi, kızlar ise zerafetin, saffetin sembolüydü, yaşlıla- rın yeri her zaman tör denilen baş köşedeydi; bu dünyanın mutluluğunu herkes kendi kuthanesinden aramalı, çünkü aile en ulu eserlerin meydana geldiği yer” demektedir. Kazak ailesinde ata, bir mukavemet abidesidir, ana ise müşfik bir kahraman. “Ata – askar taw, ana – sarkılmas bulak” (Ata – haşmetli dağ, anne – tükenmez kaynaktır) diyerek anne babanın değe- rini vurgulayan Kazaklar, çocuklarına “Akibetinin nasıl olmasını istersen büyüklerine öyle davran”, “Babasına hürmet etmeyen, balasından hürmet görmez” bilincini aşılarlar. Evin pîri sayılan baba, çocuğunun ilk üstadıdır, hilkat ve konumu icabı daima temkinli, dirâyetli ve dikkatlidir. Bu nedenle halk kültüründe, atasözlerinde, destanlarda, deyimlerde ata ananın rolünün altı çizilmiştir. “Ata sözünü kesen oğlandan, ana sözünü kesen kızdan uzak durmak” gerektiğini yeğleyen Kazak halk kültürünü şiirlerine aksettiren Külaş Ahmetova, “Atadan – bata” (Atadan dua almak lazım.) demekle, babanın gönlünü hoşnut ederek onun duasına nail olmanın önemine de işaret etmektedir.

Dua veya eski söylemle alkış almak, Türkler’in günlük hayatında çok önemli yeri olan bir âdettir. Köklü bir gelenek olarak kabul edilen ve Ka- zaklar arasında günümüzde de devam etmekte olan alkış alma veya (alkış isteme) Kazakça ifadesiyle bata alma eski bir Türk adetidir.

Bu husus “Baba sözü” (Qut: 45) adlı şiirde bariz bir şekilde işlenmiş- tir:

(6)

“Oğlum şuna dikkat et,

Yuvayı bozma! Kötü niyetli olma!

İnsanlara şeksiz inan,

Sana inananlara kötülük etme!

Sadece halkının iyiliğini düşün, Hileden, kandırmaktan uzak dur!

Düşenin kalkmasını yardımcı ol, Mutlunun mutluluğunu kıskanma!

Helal işlersen, örnek olursun Dostların sana güvensin.

Saygı bilmeze de saygı göster Saygı göstereni ise sevmelisin!

Tembellikten uzak dur, İyilik muradın olsun.

Kızlara zerafet yakışır, Oğlana ise sebatlılık.

Paranı, tanıdğını kaybetsen de Dilini ve namusunu kaybetme!”

Kazaklar batanın manevî gücüne inanırlar. Bu yüzden her zaman bata ile hareket ederler. Bata genelde kafiyeli, manzum olup anonim edebiyatta kapsamlı bir yer tutar. Bata, aksakallar, misafirler, hocalar, bilim adamları, şairler ve toplumda bilinen, saygın insanlar tarafından, çoğu zaman sofra başında verilir. Gündelik hayattta Kazaklar, yemeğe de batasız başlamaz ve sofrayı batasız kaldırmazlar.

Her Kazak, en azından bir dize bata ezberebilir. Halk arasında çok bili- nen batalar, meşhur insanların söyledikleri alkış ifadeleridir. Günlük ha- yatta verilen batalar et ikramı için bata, çay batası, yardım batası, yeni bir şey satın alan için bata, evlenene bata, ev alana bata v.s. olarak çoğaltıla- bilir. Geleneğine bağlı bir Kazak ailesinde evin büyüğü her zaman bata verir ve bu çoğunlukla irticalî olur. Zaman zaman çocukları bu güzel âdete alıştırmak için onlara da ezberletirler.

Bunun dışında çocuk dünyaya geldiğinde, sünnet düğününde, ata bin- dirme toyunda, oğlan veya kızın düğününde, ölüm ve cenazede, bir işte muvaffak olunduğunda, askere uğurlamada ve karşılamada, yeni bir işe

(7)

başlandığında, uzak bir yere yolculuk yapılacağı zaman, yeni mevsimlerin başlangıcında, kışlakdan yaylaya göçünce, çocuk sahibi olmak istendiğin- de, bayramlarda vb. durumlarda bata alma ziyafeti tertiplenir. Mutlaka bir kurban kesilir, konu komşu, akrabalar davet edilir, sofralar kurulur, yemek- ler dağıtılır. Yemek faslından sonra bata alacak kişi veya kişiler herkesin önünde el kaldırarak ayakta durur. O günün özel misafiri, genelde en yaşlı ve itibarlı biri, yani bata verici tarafından bata alıcının konumuna ilişkin bata okunur. Özellikle sefere çıkacak olanlar, bata almadan çıkmazlar, Ka- zak inancı bu meseleyi “Batalı kul arımas, batasız kul jarımas” (Kendisine dua edilen kul güçsüz, yardımsız kalmaz, alkış almayanın yoksul kalması ve yorgun düşmesi mukadderdir) diyerek teyid etmektedir.

“Mangilik parız” şiirinde (Qut:84):

“Aruwana jılar botasız

Bolaşaq bolmas batasız”, yani “Yavrusuu kaybeden deve ağlar, gelecek duasız, dileksiz olmaz” diyen şairenin “Ene sözü” (Qut:76) adlı şiirinde kaynanaın yeni geline batası (duası) yer almış olup, Kazaklat arasındaki bata verme geleneğine işaret edilmiştir:

“Gelincan duasını al şu halkının Düşünme akıllılık tasladığımı.

Bilmeni ister herkes geldiğin ev Parçası asaletli sülalenin.

İnsan elindekinin kıymetini geç bilir Sen her gününü iyi değerlendir.

Anandan öğrendiğin güzelliklere Merhametle bildiğimi ben de eklerim.

Atan anan gölgeli iki çınar Size de ata ana olmayı yazsın.

Büyüklerdn örnek al ve kendinin Ömür kervanını başlayacaksın.”

Külaş Ahmetova, son yıllarda yazdığı “Astana” (Qut:21) şiirinde ise bata verici (dua eden) olarak görülmektedir:

Apak Esil akarken Ay’ın nuru saçılsın,

Ay gözden kaybolduğunda güneş nuru saçılsın.

Bereket getir halkıma, milletime sahip ol Işık saçıp güzelleş, devletime sahip ol!

(8)

Başkentimiz ol, emanda ol, başa taç ol amel ol, Ordular senden çekinsin, bağımsızlığımıza kale ol!”

Cemiyetlerin sağlıklı bir şekilde ayakta kalması ve devamlılıklarını sür- dürebilmesi, sağlıklı insanî ilişkilere, düzgün ahlâk prensiplerinin hakim olmasına, sağlam düşünce yapısına bağlıdır. Cemiyetin saadeti, fertlerin gayretiyle gerçekleşeceğinin farkında olan şair, şiirlerinde millî düşünceye dayanan edep reçeteini sunmuştur: (Qut:66)

Bizdin jaktı bilin kelse sen eger – Bizim özelliklerimizibilmek istersen eğer Arbir üygr esik kakpay kire ber. – Her eve kapıyı çalmadan giriver.

Ülkenderge izet bizde bir öner – Büyüklere saygı göstermek bizde hüner Otırğanda ülken kelse türegel – Otururken biyik biri yanına gelse ayağa kalk.

Türegel de aldımenen kol usın – Ayağa kalk ve ilk önce tokalaş Ol otırsın otırasın sonısın – O otursun, sen ondan ondan sonra otur.

Aytkanındı istete ber kişige – Kendinden küçük olana emredebilirsin Al ülkennin sözün tındau borışın – Büyüğü ise dinlemek sana borçtur.

Enbek etip köretin el öz künin – Halk kendi alın teriyle hayatı kazanır Tilewi adal, tirligi de tez, mığım. – İyi niyetli, her işi yerli yerinde yapar.

Körgen bilgen angimendi ayta otır – Bildiğini, gördüğünü paylaşabilirsin Kazak kattı tüsinedi söz kunın. – Kazak sözün değerini anlayan bir milletttir.

Aska kara ulı emssin damnen sen – Yemeğe otur, nimetten büyük değilsin Kaykı tabak et keledi salden son – Dolu tabakla et getirirler birazdan.

Karpıta je ökpeleydi üy işi – Bol bol ye, yoksa gücenir ev sahibi İşpeymin dep, jemeymin dep baldensen. – İçmem, yemem dersen eğer.

Buyımtaydı aytarsın ne aytpassın – Geliş sebebini söylersin veya söylemessin Üy iyesi jüzinnen –ak baykar sır. – Ev sahibi gözünden senin işini anlar.

Mart köniline, madeniyetine kalayda – Cömertliğine, kültürlülüğüne her hâlde İşinnen sen razı bolıp kaytarsın – Ayrılırken memnun olur gidersin.”

Külaş Ahmetova şiirlerinde Kazaklar’ın maddi kültüründen de bahset- mektedir. Her çeşit el işini çeşitli desenlerle süslemeye meraklı Kazaklar’ın milli nakışları halkın estetik görüşünden haberdar eder. Nesilden nesle ak- tarılagelen yaratıcı düşüncelerin büyüsü Kazak milli deseninin bir sistem şeklinde ortaya çıkmasını sağlamıştır. “Oyular” (Oyalar) şiirinde şaire ke- çeye, çadır evinin parçalarına, kilime, hasıra işlenen nakışlardan bahseder- ken, millî özelliklerin altını çizmiştir:

(9)

Kazaktın oyuları-ay, oyuları – Eh, Kazak desenleri, nakışları Daladay byauları koyu bari – Bozkır gibi boyaları rengarenk.

Kümbezge, taska, şige köşken nakış – Kubbeye, taşa, hasıra işlenene desen Jaraydı körmelerge koyuğa ali – Hala sergilere konulabilir.

Bahıt pen kuanışka bağıttalğan – Baht ve sevinci aksettiren Köp edi karapayım halıkta arman – Halkın hayali işlenmiştir.

Körkemdep kilem tokıp,örmek kurğan – Nakış nakış kilim dokuyan Ömirdin şet jağasın körip kalgam – Hayattan ben de nasibimi almışım.

Millî desenler Kazaklar’ın yaşam tarzından haber veren milli damgalar- dır. Özellikle milli otağını sıcak tutmak amacıyla hazırlanan keçe ve onun üzerinde işlenen nakışlar, onların hazırlanma aşaması Külaş Ahmetova’ya ilham kaynağı olmuştur:

“Jüregim tolıp inkar bir armanğa – Kalbim güzel bir hisle çarpardı Jürgendey boluşı edim gül ormanda – Kendimi rengarenk çiçekler

arasında zannederdim

Jengeler kılış kağıp alaşağa-Yengeler yolluk için kazık hazırlayıp Taktalap tamaşa örnek şığarğanda-Simetrik güzel nakışı işler iken.

Jasımda jolıkkan son köp bir kenge – Gençken bu hazineye rastladım Jırıma sol boyawdı töktim men de – Şiirlerime aynen o boyaları işledim.

Jatatın şöp üstinde kempirkosak-Ot üzerinde gökkuşağı yatardı Kempirler türli jipti keptirgende – Nineler renkli ipleri kuruturken.

Gajayıp tarih tanıp küy estuwge – Tarihi okumak, melodiyi duymak Boladı ölmeytin sol örnekterden – Mümkündür kaybolmaz o nakışlar- dan.”

At ve atçılık, Türk kültüründe müstesnâ bir yere sahiptir. Orta Asya bozkırlarında göçebe tarzı hayat yaşayan ve ekseriyetle hayvancılıkla uğ- raşan Türkler için at, hem binecek, hem yiyecek, hem giyecek, hem de içecek unsuru idi. Bir Kazak atasözünde “Deve saltanat, at iftihar vesi- lesi, sığır kanaat, koyun berekettir” denildiği gibi, Kazak kültürünün en önemli unsurlarından olan at, Kazak insanının “kolu-kanadı, kardaşı, yol- daşı, beslenme, giyinme ve atayurdu koruma aracı” (ismaıl, 2002; 411) olduğundan çok değerlidir. Kazaklar’ın “tört tülik mal” dedikleri dört çeşit hayvanın da en başta gelenidir. Kazakça jılkı diye tabir edilen at, Kazak kültürünün gelişmesinde, ekonomik ve sosyal kalkınmasda büyük bir rol oynamıştır. Kazak atı hızlı, engebeli araziye ve açlığa dayanıklı, pratik olma özelliğiyle Kazak insanının “bir karış toprağa canım feda olsun” zih- niyetini pekiştirmiştir. Kazak ordusu atlı birliklerden oluşturulmuş, Kazak kağanları, bahadırları uçsuz bucaksız Kazak sınırlarını korumuşlardır. Ka-

(10)

zak edebiyatının hem anonim, hem de yazılı türlerinde at, malzeme olarak çok kullanılmıştır. Atın rengine, vücud yapısına, yaşına göre isimleri, yü- rüyüş şeklinden türemiş fiiller ve bunlara bağlı olarak türetilmiş benzetme- ler Kazakça’yı zenginleştiren kaynaklardan biridir. Bunun yanı sıra ahlâk, güzellik, aile, çocuk terbiyesi, kahramanlık, gelecek kaygısı, vatan sevgisi v.s. yüzlerce konuya açıklık getirirken, Kazaklar özlü ifadelerinde, şiir- lerde, destanlarda, masallarda atla ilgili teşbihlerden faydalanmaktadırlar.

Külaş Ahmetova’nın “Arğımak” (Baq:102) şiiri işte bunu anlatmaktadır, arğımak çok hızlı koşan, güzelliğiyle nam salan at demektir.

“Koyan jaktan tabılmaydı kırım et – Yüzünde fazla eti yok

Köz toymaydı karasanız mın ret – Kaç defa baksan da göz doymuyor.

Sustı kabak, ken sawırlı, sümbül jal – Ciddi bakış, geniş sağırlı, sümbül yeleli Suret kılıp jaratkanday kudiret – Sanki kudret eli onu suret olarak yaratmıştır.

Keremetke karap kayran kalasız–Güzelleiğe bakıp hayran olursunuz Kendik kerek tuyaktarğa tağasız – Nalsız toynaklara genişlik gerek.

Arğımaksız bir küyü kem dalanın – Arğımak olmadan bozkırda eksiklik olur Arğımak da kösile almas dalasız – Arğımak da bozkırsız rahat yaşayamaz.”

At, Kazak kültürünün her zaman en canlı konularından biridir. Atla- rın özellikleri, rengi, yapısı, cinsi, ona göre layık bir isim verilmesi, atına bakılarak sahibinin tanınması vb. konular daima tazeliğini koruyan mese- lelerdendir. Nitekim kahramanlık destanlarında batır denilen Kazak alple- rinin atları da sahibinin kuvveti, şöhreti nisbetindedir.

Alp, namusu, yurdu, yuvası için canından vazgeçebilen kahraman, gö- zünü daldan budaktan sakınmayan cesur yiğit, asker, ileri görüşlü lider, bileği kadar bilgisi de kuvvetli bahadır manalarına gelen Türkçe bir ifade- dir. “Türk” sözünün, cins ismi olarak “güç-kuvvet” (sıfat haliyle: güçlü, kuvvetli) manasını taşıması (kafesoğlu, 2000: 44); “kazak” kelimesinin de başka manaları yanında Ramsted ve A.Margulan’a göre “güçlü, alp, çok cesur, kuvvetli” (salgaraulı,1995; 18) anlamlarının baskın olması; alp- lığın Türk milletinin özünde var olan bir vasıf olduğunu gösterir. Külaş Ahmetova’nın Samırık batır, Sıpatay batır hakkındaki şiirleri bu hususları içermektedir. Mesela:

“Bere bermes tabiğat künde alıptı – Her gün alp er doğmaz

Bir ultka uksas birtutas tulğanı uktım – Tek başına bir millet gibi şahsiyettir o.

Dara tuğan kazaktın batırları – Kazak alpleri kimseye benzemez Bölinbeytin namısı bir halıktın – Tüm halkın namusu gibidir o.”

“Eldi korğaw erlerdin isi bolsa – Memleketi korumak alplerin işidir Erlikti aytuw akınnın mindeti edi – Erliği anlatmak ise şairin görevi- dir.” (Qut:180)

(11)

Bundan başka da Külaş Ahmetova eserlerinde halktan çıkan Madi, Muhit, Kurmanğazı, Ulbike, Sıpatay v.s. gibi meşhur biyleri, hakimleri, hanları, jırşıları, ozanları vd. özellikleriyle tanıtırken, genç nesle onlara ör- nek göstererek var olanla iftihar edebilmeyi öğütlemiştir. Özellikle Kazak halk edebiyatının güzide temsilcilerinden atışmacı ozan Ulbike Hanım’ı ve onun icralarını rehber edinen şâire K.Ahmetova, kendi benliğine yaban- cılaşmayı ve fikrî hayatın kaynağı olan manevî değerlerden uzaklaşmayı toplumsal rahatsızlıkların sebebi olarak tanımlamıştır.

2006 yılında Kazakistan Cumhuriyeti’nin en yüksek nişanı “Parasat”ı kazanan K.Ahmetova Sovyet devrinde üstü kapalı konuşulan konulara, özellikle halk kültürüne değinirken “Endi aşuwğa tiyşspiz bürkeme oydı – Şimdi artık gizli saklılarımızı açık söylemenin, öz benliğimize dönmenin zamanı” (Baq:163), “jebedey batıp jetpey turğanı dal kazir, Kazaktın tili, kazakşa lebiz, kazakşa an – Şimdi ise tek eksiğim kazakçanın kullanılma- ması, değerli kültür mirasımızın yeterince bilinmemesi” diyerek “atalar mirasını çukura atmanın ne denli trajedi olacağını” (Qut: 51) idrak etmeye gözü açık, gönlü uyanık olanları davet etmektedir.

(12)

Referanslar

Benzer Belgeler

Ayrıca, çalışmamızda kullandığımız kloroform, karbontetraklorür, benzen ve toluen çözücülerinin dielektrik sabitleri küçük olduğundan iyon çifti

UMHURBAŞKANI Turgut Özal’ın Kıbrıs ve Erme­ ni tasarısının ön plana çıkmasıyla önemi artan ABD ziyaretine, katılan kadro tartışılıyor. Muhalefet par­ tileri,

Internal m am m ary artery anastom osis to the LAD coronary stenting w as performed incorporating true and false lumina together a s patchplasty to reestablish

Araştırma sonuçlarına göre TAM faktörlerinin bu tercihleri olumlu açıkladığı, ayrıca eklenen özdeşleşme faktörünün ürünün al- gılanan kullanışlılığı

The cylinder bore deformations which are caused by thermal loads, were investigated by Abe and Suzuki (1995) as an analytical study and they showed the effect of

Osman Esen bu günleri görür gibi yazmis. Suçlu ile suçsuzun ayirdina varmayan

Bildirimizde, Kazak Türkçesinde ünlemlerin hangi ad ve tanımlarla ele alındığı, tasnifi, söz dizimi içinde nasıl değerlendirildiği ve cümlenin ögesi olarak hangi terimle

Kazak Türkçesinde –mIs modal olarak değil ama bazı örneklerde zaman ifadesini az da olsa koruyan ek-fiil parçacığı olarak daha çok da enklitik (ek- edat) olarak