• Sonuç bulunamadı

TÜRKİYE DE MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİM: MEVCUT DURUM, SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ İsmail ŞAHİN* Tayfun FINDIK**

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TÜRKİYE DE MESLEKİ VE TEKNİK EĞİTİM: MEVCUT DURUM, SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ İsmail ŞAHİN* Tayfun FINDIK**"

Copied!
22
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DURUM, SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

İsmail ŞAHİN*

Tayfun FINDIK**

Özet: Nitelikli iş gücü, verimli bir ekonomi için vazgeçilmez un- surdur. Nitelikli iş gücüne sahip olmanın yolu ise iyi planlanmış mesle- ki eğitimle mümkündür. Mesleki ve teknik eğitim bu açıdan gelişmekte olan ekonomiler için hayati önem arz etmektedir. Türkiye, gelişmekte olan sanayisinde istihdam etmek için nitelikli işgücü sıkıntısı çekmekte- dir. Bu sıkıntının nedeni Türk Mesleki ve teknik eğitim sisteminin gerek ortaöğretim gerekse de yüksek öğretim düzeyinde karşı karşıya olduğu sorunlardır. Yapılan çalışmada mesleki teknik eğitimin mevcut durumu tespit edilmiş, yaşanan sorunlar belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışmada sorunun çözümüne katkı sağlayacak öneriler getirilmektedir.

Anahtar kelimeler: Mesleki ve Teknik Eğitim, Eğitim

Vocational and Technical Education in Turkey: Current Situation, problems and proposition for solutions Abstract: The well qualified labor force is an indispensable com- ponent for a productive economy. The way that has been the well quali- fied labor force is possible with well planned vocational and technical education. In this respect, vocational and technical education is criti- cally important for the developing economies. Turkey feels a lack of well qualified labor force to employ in its own developing industry.

The cause of the problem has been faced problems both secondary and higher education level of the Turkish vocational and technical educa- tion system. In this study, current situation and problems in vocational and technical education was determined. Original proposals were sug- gested to contribute important solutions of problems.

Key Words: Vocational and Technical Education, Education

1. GİRİŞ

Mesleki ve teknik eğitim, “milli eğitim sisteminin bütünlüğü için- de endüstri, tarım ve hizmet sektörleriyle birlikte her türlü mesleki ve teknik eğitim hizmetlerinin planlanması, araştırılması, geliştirilmesi, organizasyonu ve eşgüdümü ile yönetim, denetim ve öğretim etkinlikle-

* Dr., Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi, Makine Eğitimi Bölümü Araştırma Görevlisi.

**Dr., Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi, Metal Eğitimi Bölümü Araştırma Görevlisi.

(2)

rinin bütünü” şeklinde tanımlanabilir (Alkan, Doğan ve Sezgin, 1994).

Mesleki eğitim gelişmiş batılı ülkelerde el becerisi veya pratik aktivi- teler yoluyla kariyer kazandırmayı amaç edinen bir meslek dalı olarak tanımlanmaktadır (Öçal, 2008: 12-19). Mesleki teknik eğitimin amacı, genel olarak, bireyleri sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerinde istihdam için nitelikli iş gücü olarak eğitmek ve yetiştirmek, mesleklerinin de- vamı olan yüksek öğretim kurumlarına geçiş için gerekli temel eğitimi vermektir (Eşme, 2007).

Türkiye’de mesleki eğitim örgün ve yaygın eğitim kurumlarında verilmektedir. Örgün mesleki ve teknik eğitime yönelik orta öğretim kurumları iki ana kategoride toplanmaktadır: Meslek Liseleri ve Teknik Liseler. Meslek Liselerinin bütün alanları temel eğitimini tamamlayan herkese açıktır. Teknik Liseler ise, Meslek Liselerindeki ilk yılını başa- rıyla tamamlayan öğrencileri almaktadır. Anadolu Meslek Liselerinde 1 yıllık hazırlık sınıfında yabancı dil öğretilmekte, üç yıllık mesleki eğitim bunu izlemektedir. Teknik Liseler, mesleki eğitim müfredatlarıy- la birlikte, genel liselerin fen kollarında uygulanan eğitime benzer bir eğitim vermektedir. Dolayısıyla, bu okullara devam eden öğrencilerin yüksek öğrenim şansları daha fazladır (TEKEV, 2008).

Yüksek öğrenimde Mesleki Teknik Eğitim iki yıllık Meslek Yük- sekokulları ve dört yıllık mesleki ve teknik eğitim fakülteleri aracılığıy- la yürütülmektedir. İki yıllık meslek yüksekokulları sanayinin ihtiyacı olan ara eleman (Tekniker) ihtiyacını sağlamaya yönelik olarak kurul- muşlardır. Dört yıllık eğitim verilen Mesleki, Endüstriyel Sanatlar, Tek- nik ve Ticaret Turizm Eğitim Fakültelerinin temel amacı ise mesleki ortaöğretim kurumlarının öğretmen ihtiyacını karşılamaktadır.

Bu makale kapsamında yapılan çalışmada Mesleki ve Teknik Eği- tim sisteminin orta ve yükseköğretim düzeyinde mevcut durumu analiz edilerek yaşanan sorunların kaynağına inilmektedir. Çalışma sonunda sorunun çözümüne katkı sağlayacak öneriler getirilmektedir.

2. TARIHI pERSpEKTIF

Sanayi öncesi toplumlarda meslek eğitimi formal bir eğitimden zi- yade usta-çırak ilişkisi ile yürüyen bir yapıya sahipti. Türk toplumunda

(3)

da 18. yy’a kadar mesleki eğitim geleneksel usullere dayalı bir sistem içerisinde Selçuklu döneminde Ahilik, Osmanlı döneminde ise Lonca teşkilatları tarafından yürütülmüştür. Bu yapıda anne ve babaları tara- fından meslek öğrenmek üzere bir ustanın yanına verilen çocuklar, belli bir süre burada çalışarak önce kalfalığa, sonra da ustalığa terfi ederdi.

Bunun yanı sıra devlete bağlı bazı büyük kuruluşlar da kurs ya da okul- lar açarak ihtiyaç duydukları kalifiye elemanları yetiştirmekteydiler (Semiz ve Kuş, 2004: 272-295). Buralarda mesleki yeterliliğin esasları belirlenirken aynı zamanda ticaret ahlakının korunması da esas alın- mıştır.

Sanayi devriminin etkilerinin Türk toplumunda hissedilmesiyle birlikte mesleki eğitimin okul disiplini içinde yürütülmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır (http://etogm.meb.gov.tr). Osmanlı Devleti’nde mo- dern anlamda Mesleki Teknik Eğitim kuruluşlarının izlerine 19. yy’ın ikinci yarısında rastlanabilir. Mithat Paşa’nın Tuna Valisi iken 1860 yı- lında Niş’te, 1864 yılında Rusçuk ve Sofya’da açtığı Islahhâneler Mes- leki Teknik Öğretim kurumlarının temeli sayılır (Semiz ve Kuş, 2004:

272-295). Yine Mithat Paşa tarafından 1865’te Rusçuk’ta öksüz kızlar için açılan Islahhane Kız Sanat Okullarının öncüsüdür. Paşa’nın 1868 yılında İstanbul’da açılmasına öncülük ettiği İstanbul Sanayi Mektebi ise hiref (sanatlar), sanayi, demircilik, dökmecilik, makinecilik, mimar- lık, her türlü maden imalat gibi derslerin bulunduğu müfredatla eğitime başlayan ilk modern sanat okuludur (Akyüz, 1982: 116). Cumhuriyet dönemine kadar bu okulları örnek alan pek çok meslek okulu, İmpara- torluğun değişik köşelerinde açılmıştır. Cumhuriyet sonrası Atatürk’ün direktifleri doğrultusunda Mesleki Teknik Eğitimin daha modern bir ya- pıya kavuşturulması çalışmalarına hız verilmiştir. 1931 Yılında; 1867 Sayılı Kanunla iller 9 bölgeye ayrılmış ve her bölgede; malî ve yöne- timi bölgeye dahil illerce karşılanmak üzere, birer sanat okulu faaliye- te geçirilmiştir. Böylece, sanat okulları “Bölge Sanat Okulları” haline getirilmiştir (http://etogm.meb.gov.tr).

Bu çalışmalar okullaşma yanında, Mesleki Teknik Eğitimin kurum- sal bir yapıya kavuşturulmasını da kapsamıştır. 1933 yılında 2287 sayılı kanunla, Mesleki ve Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü kurulmuştur.

(4)

Bakanlık Merkez Örgütü Kanunu 1941 yılında 4113 sayılı kanunla de- ğiştirilerek, Mesleki ve Teknik Öğretim Müsteşarlığı kurulmuştur. 1942 yılında başlatılan planlı çalışmalar neticesinde mesleki ve teknik öğ- retim kurumları günümüze kadar büyük gelişmeler göstermiştir. VII.

Beş Yıllık Kalkınma Plânı’nda, ileri teknoloji geliştirilmesi, üretimi ve kullanımında gereksinim duyulan nitelikli insan gücünün yetiştirilme- sinin önemine değinilmiş bu amaçla orta ve yüksek öğretimde mes- lekî ve teknik eğitime önem verilmesi öngörülmüştür (Şahin, Okay ve Özdemir, 2007: 1018-1021). VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planında ise meslek yüksek okulları ve mesleki orta öğretim kurumlarının program bütünlüğünü sağlamak için kurumlar arası işbirliği kurulmasına yönelik kararlar alınmıştır (Kazu ve Demirli, 2002: 155-156).

Ortaöğretim düzeyindeki meslek okullarının ihtiyacı olan öğret- menleri yetiştirmek için üzere lisans düzeyinde eğitim vermek için Yüksek Teknik Öğretmen Okulu (Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi) ilk olarak 1937 yılında Ankara’da açılmıştır. Kız Teknik ve Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulları 1983 yılında YÖK’ün kurul- masından sonra Teknik Eğitim, Mesleki Eğitim, Endüstriyel Sanatlar ve Ticaret – Turizm Eğitimi Fakülteleri olarak yapılandırılmıştır.

3. MEVCUT DURUM

Türkiye’de mesleki eğitim ortaöğretim, ön lisans ve lisans düze- yinde yapılanmıştır.

3.1. Mesleki ve Teknik Ortaöğretim

Sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerinin ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünü yetiştirmek, başarılı öğrencilerin yükseköğretim kurumlarına geçiş için gerekli ve yeterli eğitimi vermek amacıyla kurulan Mesleki ve Teknik Ortaöğretim kurumlarının sayısı 2007/2008 eğitim öğretim yılı verileriyle toplam 4450’dir. Bu okullar, çoğu endüstri meslek, tica- ret meslek, kız meslek, imam hatip ve teknik liselerden oluşmak üzere yaklaşık 60 farklı türdedir. Mesleki ve teknik ortaöğretimde % 43’lük dilimle erkek teknik ilk sırada % 25,3 ile Ticaret liseleri ikinci sırada gelmektedir (Grafik 1).

(5)

3,1%

25,2%

18,7%

42,9%

9,7%

0,3%

Sağlık Ticaret Kız tek.

Erkek T.

Din öğ.

Diğer

Grafik 1. Mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarında öğrenci dağılımı. (Kaynak:

Yılmaz, 2007: 31)

Mesleki ortaöğretim kurumlarında 1.264.870 öğrenci eğitim gör- mektedir. Yine bu okullarda 84.771 öğretmen görev yapmakta ve ders- lik sayısı 39.798’dir (TÜİK, 2008). Bu verilere göre öğretmen başına 14.9, derslik başına ise 31.7 öğrenci düşmektedir.

Her bir mesleki ortaöğretim öğretim öğrencisi için ayrılan kaynak 2002 yılında 1.261 YTL iken bu rakam 2007 yılında 2.904 YTL’ye çık- mıştır. Aynı dönemde genel lise öğrencileri için bu rakam 723 YTL’den 1620 YTL’ye çıkmıştır (Yılmaz, 2007: 33). Bu rakamlardan da anlaşıla- cağı gibi mesleki teknik eğitim genel eğitime göre pahalı bir eğitimdir.

Eğitim harcamalarında öğrenci başı maliyetin en yüksek olduğu alanlar ise sağlık ve din ortaöğretimidir.

3.2. Mesleki Yüksek Öğretim

Mesleki yükseköğretim iki yıllık Meslek Yüksekokulları ve dört yıllık mesleki ve teknik eğitim fakülteleri aracılığı ile yürütülmektedir.

Meslek yüksekokulları ile iş sanayinin ihtiyaç duyduğu nitelikli ara ele- manların yetiştirilmesi amaçlanmaktadır.

Mesleki ve teknik eğitim fakülteleri ise, mesleki ve teknik orta- öğretimin öğretmen ihtiyacını karşılamaya yönelik eğitim vermektedir.

Mesleki ve teknik eğitim fakülte mezunlarının son yıllarda öğretmen olarak atanamaması sonucunda bu fakültelerden mezun olan öğrenciler istihdam için sanayi kollarına yönelmiştir.

3.2.1. Meslek Yüksekokulları

Meslek yüksekokulları “Mesleki ve Teknik Eğitim Sistemi”nin en önemli aşamalarından biridir. Meslek Yüksekokulları Sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerine yeterli bilgi ve beceriyle donanmış ara eleman

(6)

yetiştirmek amacıyla kurulmuştur. Meslek Yüksekokulları lisans düze- yinde eğitim veren Mesleki ve Teknik Eğitim kurumları ile ortaöğretim kurumlarının hedef aldığı istihdam sahaları arasında kalan boşluğu dol- durma işlevini yerine getirmektedir.

2007 rakamlarına göre Türkiye’de 497 Meslek Yüksekokulu’nda 482208 öğrenci eğitim görmekte ve 7086 öğretim elemanı görev yap- maktadır (ÖSYM, 2007). Öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı 68,07’dir. Bu sayı, Tüm yükseköğretim ortalamasının yaklaşık 2,5 ka- tıdır (Grafik 2).

Grafik 2. Mesleki Teknik Eğitim ve diğer bazı alanlarda öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı (Kaynak: ÖSYM istatistikleri, 2007.)

MYO’lar öğrencilerinin büyük kısmını Mesleki ve teknik liselerden sağlamaktadır. 2004 yılı istatistiklerine göre MYO’lara yerleşen öğren- cilerin % 65,5’i Mesleki ve Teknik Liselerden gelmiştir (YÖK, 2005).

Tablo 1’de de görüldüğü gibi MYO’lara yerleşen öğrenci sayısı 2002 yılından itibaren büyük bir artış göstermiştir. Bunun nedeni Mesleki ve Teknik Ortaöğretim öğrencilerine MYO’lara sınavsız geçiş hakkı veril- mesidir. 2008 yılında MYO’lara kayıt yapan öğrenci sayısı 190,291’e yükselmiştir.

Tablo 1. Mesleki ve teknik lise çıkışlı adaylardan MYO’lara yerleşenler Yıl Sayı Yerleşenler içindeki Yüzdesi

1995 28.909 42,2

1996 32.784 41,3

1997 38.486 38,2

(7)

1998 32.922 37,2

1999 48.485 48,4

2000 56.674 53,6

2001 64.076 54,1

2002 166.402 85,9

2003 121.718 75,8

2004 128.098 65,5

Kaynak: YÖK, 2005

3.2.2. Mesleki ve Teknik Eğitim Fakülteleri

Mesleki ve Teknik Eğitim Fakülteleri, mesleki ortaöğretimde ihti- yaç duyulan öğretmenleri yetiştirmek için kurulmuştur. Bunlar Teknik Eğitim, Mesleki Eğitim, Ticaret ve Turizm Eğitimi ve Endüstriyel Sa- natlar Eğitimi Fakülteleridir.

2008 yılı itibariyle 19 Teknik Eğitim, 2 Mesleki Eğitim, 1 Ticaret ve Turizm Eğitimi ve 1 Endüstriyel Sanatlar Eğitimi Fakültesi bulun- maktadır. Bu okullarda 2006/2007 eğitim-öğretim yılında toplam 38272 öğrenci eğitim görmektedir. Aynı eğitim-öğretim döneminde Mesleki ve Teknik Eğitim Fakültelerin mezun vermiştir. Tablo 2, 2006/2007 eğitim – öğretim döneminde Mesleki ve Teknik Eğitim Fakültelerinde eğitim gören öğrencilerin ve mezunların okullara göre dağılımını gös- termektedir.

Tablo 2. Mesleki ve Teknik Eğitim Fakülteleri öğrenci ve mezun sayıları (2006/2007 eğitim-öğretim yılı)

Okul Öğrenci Sayısı Mezun Sayısı

Teknik Eğitim Fakültesi 27889 4960

Mesleki Eğitim Fakültesi 7187 1933

Ticaret Turizm Eğt. Fak. 1822 372

Endüstriyel San. Eğt. Fak. 1374 255

Toplam 38272 7520

(Kaynak: ÖSYM, 2007)

2006/2007 eğitim öğretim yılı itibariyle Mesleki ve Teknik Eğitim Faküllteleri’nde 1682 öğretim elemanı görev yapmaktadır. Öğretim ele- manı başına düşen öğrenci sayısı ise 22,7’dir (Grafik 3). Bu fakültelerin öğrenci kaynağı büyük oranda mesleki ortaöğretim kurumlarıdır. 2004 yılı verilerine göre Teknik Eğitim Fakültelerine giren öğrencilerin % 53.5’i, mesleki eğitim fakültelerine giren öğrencilerin % 82,1’i mesleki ve teknik ortaöğretimden gelmiştir (YÖK Rapor, 2005) .

(8)

Son yıllarda Mesleki ve Teknik Eğitim fakülte mezunları öğret- men olarak atanamamaktadır. Bu okul mezunlarının öğretmen olarak atanma oranı % 5’lere kadar düşmüştür. Bunun sonucu olarak mezunlar sanayi işkollarına yönelmiştir.

Grafik 3. Dünyada ve Türkiye’de yükseköğretimde öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayıları

4. VERİMLİLİK, NİTELİKLİ İŞ GÜCÜ VE MESLEKİ TEK- NİK EĞİTİM

Gelişmiş ülkeler insan kaynaklarını istedikleri nitelik ve nicelikte yetiştirmiş olmasına karşın, geri kalmış ülkelerin çoğu, ekonomilerinin gereksinim duyduğu insan kaynaklarını yetiştirme konusunda ciddi bir bunalım yaşamaktadır (Ünal, 1996: 87-97; Kurul-Tural, 2002). İnsan kaynaklarının niteliği ve etkisinin en önemli göstergelerinden birisi bir ülkenin verimliliği ile ilgili rakamlarıdır. Verimlilik ile ilgili istatistik- lere bakıldığı zaman Türkiye’nin bu konuda iyi bir performans sergile- mediği ortaya çıkmaktadır. Örneğin Çin son 20 yılda verimliliğini 5 kat arttırırken; Türkiye yerinde saymaktadır (Saygılı, Cihan, Yavan, 2006:

40-42). 1975-2002 yılları arasında ülkelerin göreceli verimlilik konum- larına bakıldığında bu durum daha açık bir şekilde görülmektedir. Bu 27 yıllık dönemde İrlanda’nın verimlilik konumu 22 basamak ve G.

Kore’nin konumu 15 basamak artarken, Türkiye’nin sıralamadaki yeri sadece 1 basamak yükselmiştir (Tablo3).

(9)

Tablo 3. Ülkelerin Göreceli Verimlilik Düzeylerinin Gelişimi (ABD= 100) 1975 Yılı 2002 Yılı Ülke Sıralama Değişimi

Sıra No Sıra No

1 10 İsviçre -

2 1 Lüksemburg +

3 4 ABD -

4 7 Hollanda -

8 13 Kanada -

11 9 Fransa +

9 12 Avustralya -

20 23 Yunanistan -

22 28 Arjantin -

24 2 İrlanda +

25 31 Meksika -

38 46 Jamaika -

40 25 G. Kore +

41 40 Türkiye +

43 32 Malezya +

45 44 Mısır +

48 48 Hindistan 0

49 45 Çin +

(Kaynak: Saygılı ve ark., 2006: 40-42)

Küresel pazarda rekabet eden ülke ekonomilerinin nitelikli işgücü bakımından durumları incelenerek yapılan sıralamada ise Türkiye’nin 60 ülke arasında 37. sırada olduğu görülmektedir (Grafik 4).

Grafik 4. Seçilmiş Ülkelerin Nitelikli İşgücü Sıralamasındaki Yerleri, 2003.

(Kaynak: IMD 2004)

(10)

Orta ve Doğu Avrupa Ülkelerindeki işgücü nitelik düzeyi de Türkiye’den yüksektir. Bu durum Türkiye’nin nitelikli insan gücü yetiştirme konu- sunda ciddi problemlerle karşı karşıya olduğunu gözler önüne sermek- tedir (TİSK, 2004). Ülkemizde ileri teknoloji kullanılan işletmelerde işgücü sıkıntısı yaşanırken, geleneksel sahalarda işsizlikten yakınılması da bu savı desteklemektedir (Savaşır, 1999)

Toplumsal kalkınmayı gerçekleştirebilecek nitelikli insan gücünün yetiştirilmesi büyük ölçüde eğitim sisteminin görevidir. Eğitim sistemi, bu görevini yerine getirirken öğrencileri üretken birer yurttaş olarak görür ve onları toplum yaşamına, meslekler dünyasına ya da ileri eğiti- me hazırlar. Özellikle ortaöğretim düzeyinde, söz konusu işlevler tutarlı biçimde kaynaştırılarak kişisel ve mesleki gelişim açısından bütünlüğü olan programlar uygulanmaya çalışılır (Aksoy, 1987: 143-160; Aksoy, 1997: 73-104). Göstergeler incelendiği zaman, AB ülkeleri, ABD ve Ja- ponya gibi gelişmiş ülkelerde nitelikli insan gücü yetiştirmeye yönelik olarak mesleki eğitime gerekli önemin verildiği görülmektedir. Tablo 4.’de de görüldüğü gibi AB ülkelerinde Mesleki Eğitimin Ortaöğretim içindeki payı % 60’larda gezinirken Türkiye’de bu oran % 35’lerdedir.

Sanayisi henüz gelişmekte olan Türkiye’de ise Mesleki Eğitim Kurum- larına gerek öğrenciler, gerekse de kamu yönetimi tarafından yeterli ilginin gösterilmemesi “nitelikli eleman” sıkıntısının sebebini gözler önüne sermektedir.

Tablo 4. Bazı ülkelerin genel ve mesleki-teknik programlara kayıt oranları Ülkeler Genel programlar (%) Mesleki ve teknik programlar (%)

Polonya 45,7 54,3

Fransa 43,6 56,4

Almanya 37,8 62,2

Hollanda 30,9 69,1

İsviçre 35 65

Belçika 29,71 70,3

Finlandiya 41,2 58,8

Avusturya 20,7 71,8

Çek Cumhuriyeti 20,5 79,3

İngiltere 30,8 69,2

Norveç 40,8 59,2

Danimarka 46,4 53,3

Tunus 94,6 3

Ürdün 75,1 19,6

(11)

Uruguay 81,3 18,7

Şili 63,1 36,9

Endonezya 64,7 35,3

Ülkeler Ortalaması (Dünya)

51,2 50,2

Türkiye 63,3 36,7

(Kaynak: TÜSİAD, 2006)

5. SORUNLAR

Ekonomik gelişmelerin tetiklediği istihdam talebi ve nitelikli iş- gücü ihtiyacına gibi nedenlerin mesleki eğitime olan ilgiyi arttırması beklenirken Türkiye’de tam tersi bir durum yaşanmaktadır. Tablo 5 in- celendiğinde 1996 - 2007 yılları arasında mesleki teknik eğitime ilginin giderek azaldığı görülmektedir (TÜİK, 2008).

Tablo 5. Genel ve Meslek Lisesi Öğrenci Sayılarının Toplam Ortaöğretim İçindeki Oranları

Öğretim Yılı Mesleki (%) Genel (%)

1996/ 1997 45,8 54,2

1997/ 1998 45,2 54,8

1998/ 1999 43,76 56,24

1999/ 2000 39,56 60,44

2000/ 2001 37,04 62,96

2001/ 2002 35,1 64,9

2002/ 2003 32,59 67,41

2003/ 2004 34,8 65,2

2004/ 2005 36,2 63,8

2005/ 2006 36,2 63,8

2006/ 2007 36,7 63,3

Dünyada tam tersi bir gidiş yaşanırken Türkiye’de mesleki eği- time ilginin azalmasının temelinde sorunlu bir eğitim sistemine sahip olmamızın etkisi olduğu gibi, bu ilgi azalmasının yarattığı sorunlar da vardır.

5.1. Mesleki yönlendirmede yaşanan olumsuzluklar

Bireyin ilgi ve yetenekleri ile işin gerektirdiği özellikler arasındaki uyum, bireyin işe karşı motivasyonunda ve işteki başarısında da etkili olan faktördür. Meslek seçiminin isabetli olması bireyin kendi ilgi ve

(12)

yetenekleri ile işin gerektirdiği nitelikleri tanıması ile mümkündür. Ül- kemizde ilköğretimin ikinci devresinden itibaren mesleki yönlendirme yapıldığından bahsedilse de uygulamanın gerçekliği şüphelidir. Okul- larda verilen rehberlik hizmetleri de bireye isabetli meslek seçimi yap- ması yönünden yetersiz kalmaktadır.

Ülkemizde mesleki yönlendirmede bireyin yeteneklerinden ziyade ailenin talepleri ve çevresel faktörler belirleyici olmaktadır. Çocuğunun üniversite okumasını isteyen aileler, Üniversiteye giriş sınavında gö- receli olarak dezavantaja sahip olan meslek okullarına yönelmemekte- dirler. “Çocuğum üniversite okusun” düşüncesi ile öğrencilerin enerjisi yıllarca dershane yollarında tüketilmektedir.

Meslek lisesi öğrencilerinin kendi alanlarındaki mühendislik fakül- telerine girişte dahi büyük dezavantajlara sahip olması meslek liselerini krize sokmuştur. Mevcut sınav sistemi ve rehberlik hizmetindeki eksik- liklerden dolayı bilinçli bir mesleki yönlendirme yapılamamakta bu ise zaten ortaöğretimde büyük bir krizin içine yuvarlanmış olan mesleki eğitimi yükseköğretim aşamasında da yok etme noktasına getirmekte- dir.

5.2. Eğitim programlarından kaynaklanan sorunlar

Örgün ve yaygın mesleki ve teknik eğitim kurumlarında uygulanan eğitim programları, bu programlarla yetiştirilen becerili ve teknik işgü- cü ile işgücü piyasasının ihtiyaçları arasında nitelik ve nicelik yönün- den bir uyum görülmemektedir. Bu durumun genelde mesleki eğitime olumsuz etkileri olmaktadır. İşletmelerde beceri eğitimi de belirtilen durumdan olumsuz yönde etkilenmektedir. Hangi mesleklerin hangi se- viyede yetişkinlik gerektirdiği, eğitim talebinin örgün ve yaygın hangi eğitim kurumlarında etkili olarak karşılanabileceği belirlenmelidir. Bu durum uygulanan mesleki ve teknik eğitim programlarının yeniden ta- nımlanmasını gerektirecektir (TİSK, 2004).

Orta ve yükseköğretimde mesleki eğitim programlarında teknolojik gelişmenin zorlamasıyla bazı gelişmeler olsa da, programlar geleneksel mesleklere dönük ve güncelliğini yitirmiş durumdadır. Programlar ku- rumsal bir yaklaşımla güncellenmemekte öğretim elemanının bireysel uğraşları ile güncellenmektedir.

Okullarda verilen eğitim mesleki ihtiyacı karşılamamakta, öğrenci

(13)

mesleği ile ilgili bilgiyi iş hayatında öğrenmektedir. Bu durum, uygula- nan eğitim programlarının ilgili meslek dalının güncel ihtiyacını karşı- lamadığını göstermektedir.

Gerek ortaöğretimde gerekse de yükseköğretimde adları farklı olan, fakat içerikleri aynı olan programlar açılmaktadır. Bu durum, bir- birinin tekrarı olan programları ortaya çıkarmaktadır. Özellikle Yükse- köğretimde farklı fakülte disiplini altına benzer programların açıldığı görülmektedir. Bu durum, kaynakların verimli olarak kullanılmasını önlemekte, mezunların farklı yeterlikler kazanmasına neden olmaktadır (Fer, 2000).

Örgün ile yaygın eğitimi ve orta öğretim ile yüksek öğretimi bü- tünleştirecek esnek bir program yapısı kurulamamıştır. Yerel düzeyde yetkiler yeterli olmamakta, uygulanan programlar çevre ihtiyaçları ile tutarlı olmamakta ve istihdam olanağı sınırlı olan alanlar için gereğin- den fazla eleman yetiştirilmektedir (Fer, 2000).

5.3. Reel sektörle yaşanan uyumsuzluklar

Ülkemizde iş gücü arzı ile talebi arasında ciddi uyumsuzluk mev- cuttur. Bunun nedeni olarak mesleki eğitim kurumlarında uygulanan eğitim programları, bu programlarla yetiştirilen teknik iş gücü ile iş gücü piyasasının ihtiyaçları arasında nitelik ve nicelik yönünden bir uyum sağlanmamasından kaynaklanmaktadır (Ünal, 1988: 87-97). İş gücü piyasası ve eğitim kurumu arasındaki uyumsuzluk, mesleki ve teknik eğitime gerek ortaöğretim ve gerekse de yükseköğretim düzeyindeki ilgisizliğin temel nedenlerindendir. Türkiye’deki teknik ara insan gü- cünün sahip olduğu “insan sermayesi”nin piyasa ihtiyaçları ile uyumlu olup olmadığının saptanması çözüm yolunda atılacak en önemli adım olacaktır. Bu saptama nitelikli insan gücü problemini ortadan kaldırma- sının yanında verimlilik probleminin çözümü için de önemlidir.

Mesleki ve teknik eğitim kurumlarının etkinliği, yetiştirdiği bece- rili ve teknik işgücünün, işgücü piyasasının talepleriyle nitelik ve nice- lik yönünden uygunluğu ile orantılıdır. İşgücü piyasasının işgücü talebi ekonomik ve teknolojik gelişmelere göre değişmektedir. Bu nedenle işgücü piyasası işgücü talebinin sürekli ve düzenli olarak izlenmesi gerekmektedir (TİSK, 2004). Ülkemizde bu izlemenin yapılamadığı gözlenmektedir. Eğitim kurumları reel sektörü izlemediği gibi reel sek-

(14)

tör de mesleki eğitim sisteminin yapılandırılmasında aktif olarak rol almamaktadır.

Meslek eğitiminde meslek standartlarının belirlenememesi ve müf- redat programlarının oluşturulmasında iş hayatından kopuk geleneksel yöntemlerin uygulanması, eğitimin yetersizliğinin nedenlerinden biri olarak ortaya çıkmaktadır. Buna bağlı olarak meslek liselerinin mezun- ları, işletmelerin talep ettiği niteliklere sahip olamamaktadır (TEKEV, 2007). Bunun temel nedeni ise, bir türlü sektörün ihtiyacı olan meslek elemanı eğitimlerinin bölgesel ihtiyaçlar dikkate alınarak oluşturulma- masıdır. Sonuç olarak, mesleki eğitimin pahalı bir eğitim olması arz talep dengelerinin daha dikkatli ele alınmasını gerektirmektedir.

Reel sektörle yaşanan tüm bu uyumsuzluklar istihdam problemini de beraberinde getirmektedir. Orta ve yükseköğretimde mesleki eğitim kurumlarının düşük profilli öğrencilerin tercih ettiği okullar haline dö- nüşmesi, yetenekli öğrencilerin mesleki eğitimden uzaklaşması ve eği- tim sisteminden kaynaklanan problemler, reel sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli eleman sıkıntısını da beraberinde getirmiştir. Verilen eğitimin niteliğinden kaynaklanan sektörün ihtiyacını karşılamaktan uzak me- zunların istihdamında güçlükler yaşanmaktadır.

5.4. Yetersiz altyapı ve eski teknoloji

Ülkemizdeki orta ve yükseköğretim kademesindeki mesleki teknik eğitim kurumları gerek alt yapı, gerekse de mesleki donanım olarak bü- yük sıkıntılarla mücadele etmektedir. Mesleki teknik eğitim pahalı bir eğitimdir. Bunun yanında mesleki eğitim kurumları teknolojinin dur- mak bilmeyen ilerlemesini takip etmek zorundadır. Dijital devrimden bahsedilen bir teknoloji dünyasında ihtiyaç duyulan nitelikli işgücünün 60’lı yıllardan kalma klasik makine ve teçhizatlarda yapılan eğitimle yetiştirilemeyeceği açıktır.

Son dönemde özellikle Avrupa Birliği fonları kullanılarak geliş- tirilen projelerle Mesleki Teknik eğitimin modernizasyonu konusun- da çalışmalar yürütülmektedir. Bunun yanında genel bütçe kaynakları kullanılarak mesleki teknik eğitime kaynak aktarılmaktadır. Türkiye’de genel bütçeden eğitime ayrılan payın OECD ülkeleri ortalamasının ya- rısı kadar olduğu dikkate alınınca aktarılan kaynakların yetersizliği bir kez daha ortaya çıkmaktadır. 2006 verilerine göre, OECD ülkelerinin

(15)

kamudan eğitime ayırdıkları payın ortalaması % 5,9 iken, ülkemizde bu oran % 3,7’dir (OECD, 2006). Türkiye’nin GSMH’sinin gelişmiş ülkelere göre daha düşük, ancak nüfus artış oranının ise daha yüksek olduğu da hesaba katılırsa, eğitime ayrılan % 3,7’lik payın ne kadar ye- tersiz olduğu açıkça anlaşılmaktadır (Şahin ve ark. 2007: 1018-1021).

Bu durum, hem genel eğitimin hem de mesleki teknik eğitimin kalitesi- ni doğrudan etkileyen önemli bir parametredir.

5.5. Mesleki ve Teknik Yükseköğretimde Yaşanan problemler 5.5.1. Katsayı problemi

Üniversiteye giriş sınavında (ÖSS) uygulanan katsayı sistemi ile ilgili olarak pek çok görüş dile getirilmektedir. Toplumun bir kesimi uygulamada olan katsayı sisteminin meslek liselerindeki öğrencilerin üniversiteye girişte önlerini kestiğini ve bunun da meslek liselerine olan talebi azalttığını ileri sürerken, karşı fikir belirtenler ise meslek liselerindeki problemlerin katsayı uygulamasından kaynaklanmadığını, bunun başka yapısal nedenlerinin olduğunu ifade etmektedir. Çoğun- lukla politik tavırla ilişkilendirilebilecek olan tüm bu lehte ve aleyhte düşünceler bir tarafa, son on yıllık veriler dikkate alındığı zaman katsa- yı değişikliği ile birlikte meslek liselerine olan talebin düştüğü ortaya çıkmaktadır (Grafik 5).

Grafik 5. Son on yıllık Meslek ve Genel lise öğrenci sayıları

(Kaynak: TÜİK, 2008)

(16)

Grafik 6. Meslek ve genel lise öğrenci sayılarının, tüm ortaöğretim içindeki yüzdelik oranlarının on yıllık gelişimi

(Kaynak: TÜİK, 2008)

Sayısal anlamda mesleki ortaöğretime talepte bir artış gözlen- se bile, ÖSS giriş sınavında yapılan katsayı değişikliğinden sonra bu okullarla genel liselere talep arasındaki fark büyümüştür. TÜİK veri- leri temel alınarak son on yıllık dönem incelendiği zaman 1997/1998 öğretim yılına göre Mesleki Ortaöğretimdeki öğrenci sayısı yaklaşık 303000 artmıştır. Aynı dönemde genel liseler öğrenci sayısını yaklaşık 800000 arttırmıştır. 1996/1997 eğitim öğretim döneminde lise öğretimi gören öğrencilerin % 45,8’i meslek, % 54,2’si genel lise eğitimi alırken, 2006/2007 öğretim döneminde bu oran % 36,72 meslek ve % 63,28 genel lise olarak değişmiştir (Grafik 6).

5.5.2. MYO’larda yaşanan problemler

ÖSS sisteminde yapılan değişiklikle meslek yüksek okullarına (MYO) meslek liselerinden doğrudan sınavsız geçiş imkanı sağlan- mıştır. Bu uygulama ile iş piyasasının ihtiyaç duyduğu nitelikli işgücü ihtiyacı karşılamak hedeflenmektedir. Mesleki eğitimi yükseköğretim- de yaygınlaştırma düşüncesi de “sınavsız MYO” sistemini ortaya çı- karmıştır. Uygulamanın hayata geçirildiği 2002 yılında öğrenci sayısı

% 159 artmıştır. Daha sonraki yıllarda bu artış eğilimi devam etmiştir (Tablo 1).

MYO’lardaki bu büyük öğrenci artışına karşın bu kurumların alt yapı, fiziksel mekan, donanım ve öğretim elemanı ihtiyaçları aynı oranda

(17)

karşılanmamıştır. Bunun sonucunda uygulama, MYO’ların eğitim ka- litesini düşürmüş ve deyim yerindeyse sistem felç olmuştur. MYO’lara ciddi ve bilimsel kriterlere dayanmadan yapılan öğrenci alımları so- nucunda MYO’lar iş piyasasının kalifiye eleman ihtiyacını karşıladığı eğitim merkezleri olmaktan çıkmış başarısız öğrencilerin eğitimde son durağı haline gelmiştir.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen yürütülmeye çalışılan eğitim, var olan atelye ve laboratuar teknolojilerinin çoğunlukla günün teknolo- jik ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olması sebebiyle aksamaktadır.

MYO’ların piyasanın teknolojik ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak me- zunları, sektörel talepleri karşılayamaz hale gelmiştir. Mezunlar okul ortamında edinemediği ileri teknolojik mesleki becerileri kurslar yardı- mıyla edinmeye çalışır hale gelmiştir.

MYO’lara sınavsız geçiş sisteminin yürürlüğe girmesiyle birlikte ortaya çıkan öğretim elemanı ihtiyacına cevap verilememesi de eğitim kalitesinin düşmesinin önemli nedenlerindendir. MYO’ların yaşadığı öğretim elemanı sorununu rakamlarda ortaya koymaktadır. 2005-2006 verilerine göre, ülkemizde MYO’larda öğretim elemanı başına 68,07 öğrenci düşerken, bu rakam Almanya’da 5, Japonya’da 9, Belçika’da 10’dur (Eşme, 2007).

5.5.3. Mesleki ve Teknik Eğitim Fakülteleri’nde yaşanan prob- lemler

Mesleki eğitime ilginin azalması Meslek Liselerini öğrenci krizine sokmuş, bu durum Mesleki ve Teknik Eğitim Fakültelerinden mezun olan öğretmen adaylarının öğretmen olarak atanamamalarına neden ol- muştur. Örneğin Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi’nden 1998- 2003 yılları arasında mezun olan öğrencilerin sadece %32’si teknik öğ- retmen olarak istihdam edilmiştir. Bugün ise Teknik Eğitim Fakülteleri için bu rakam ortalama % 5’tir (Eşme, 2007).

Her yıl bu fakültelerden mezun olan binlerce mezun yanlış eği- tim politikaları yüzünden büyük istihdam problemi yaşamaktadırlar. İş piyasasına yönelen mezunlar iş piyasası ile uyum sorunu yaşamakta, temelde öğretmen olarak yetiştirildikleri için, gerekli niteliklere sahip olmadıklarından ya iş bulamamakta, ya da mesleğiyle ilgisiz alanlarda, düşük ücret ve statülerde çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Mezun ettiği bireylerin memnuniyeti ve iş dünyasındaki başarıları ile yükseköğretim kurumlarının saygınlığı arasında yakın bir ilişki kurulan günümüzde

(18)

bu durum, başta mezunlar olmak üzere üniversiteler, öğretim eleman- ları, diğer bütün ilgililerde rahatsızlık meydana getirmektedir (Akpınar, 2005: 259-274).

Mesleki ve teknik eğitim fakültesi mezunlarının iş piyasasında kar- şılaştığı önemli engellerden bir diğeri de unvan ve yetki belirsizliğidir.

Öğretmen olarak istihdam edilemeyen mezunların sektörde çalışabil- mesi için tanımlanmış bir unvanları, yetkileri ve sorumlulukları yoktur.

Sanayi ve MEB dışındaki kamu sektöründe “teknik öğretmen, ticaret – turizm öğretmeni” olarak tanımlanan bir pozisyonun olmaması, yo- ğun olarak sanayi kollarına ve hizmet sektörüne yönelen mesleki ve teknik eğitim fakültesi mezunlarının diplomalı fakat yetkisiz bireyler olmasına yol açmaktadır.

Öğretmen olarak atanamama, özel veya kamu sektöründe unvan ve yetki problemlerine ilave olarak Teknik Eğitim Fakültelerinin ak- reditasyon sorunu da vardır AB ülkelerinde Teknik Eğitim Fakülteleri ile eşdeğer herhangi bir yükseköğretim kurumunun bulunmaması ne- deniyle öğrenci ve öğretim elemanı değişim programlarının uygulan- masında büyük güçlükler yaşanmaktadır (YÖK, 2007). Teknik Eğitim Fakülteleri mevcut yapıları ile uluslar arası kuruluşlar tarafından akre- dite edilememekte, AB, ABD gibi ülkelerde diploma denklikleri bulun- mamaktadır.

6. SONUÇ

Mesleki ve teknik eğitim gerek ortaöğretim gerekse de yüksek öğ- retim düzeyinde büyük sorunlarla karşı karşıyadır. Yapılan çalışmada mesleki teknik eğitimin mevcut durumu tespit edilmiş, yaşanan sorun- lar belirlenmeye çalışılmıştır.

Gelişmiş ülkelerde % 65-70 aralığında olan Mesleki Eğitimin tüm ortaöğretime oranı ülkemizde % 36,7 seviyelerindedir. Son on yılda Mesleki eğitimin tüm ortaöğretim içindeki payının gelişmiş ülkeler ora- nına yaklaşması gerekirken, mesleki eğitim oransal olarak % 45,8’den

% 36,7’ye gerilemiştir. Bu gerilemenin üniversite giriş sınavında Mes- lek liseleri aleyhine yapılan katsayı düzenlemesinin sonrasına rastlama- sı, mesleki eğitime olan talep gerilemesinin en önemli nedenini gözler önüne sermektedir.

Türk mesleki ve teknik eğitimi öğretim elemanı başına düşen öğ- renci sayısı bakımından gelişmiş ülkelerin gerisinde kalmıştır. Öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısı ortaöğretimde 31.7, MYO’larda

(19)

60.8 ve 4 yıllık mesleki ve teknik eğitim fakültelerinde 22.7 ila 33.6 arasında değişmektedir. Gelişmiş ülkelerde bu rakamlar ağırlıklı olarak 5 ila 10 arasında değişmektedir. Yüksek öğrenci ortalaması, gerek orta gerekse yükseköğretimde verilen eğitimin kalitesini düşürmektedir.

Mesleki ve teknik eğitim kurumlarının öğrenci sayısının ve öğre- tim elemanı eksikliğinin yanında en önemli sorunu altyapı, teknolojik ekipman, laboratuar ve atölye eksiklikleridir. Bu eksiklerin yanında özellikle ortaöğretim kurumları ve MYO’ların eğitim programları istih- dam kollarının beklentilerini karşılayacak şekilde güncellenememiştir.

Eğitim kurumlarında yaşanan bütün bu eksikler mesleki eğitim ku- rumlarının reel sektörün beklentilerini karşılamakta zorlanmasına yol açmıştır. Eğitim kurumlarının reel sektörü takip etmemesinin yanında reel sektör de mesleki eğitimin yapılandırılmasında aktif olarak rol al- mamaktadır.

Mesleki ortaöğretim kurumlarına öğretmen yetiştiren mesleki ve teknik eğitim kurumlarının akreditasyon (eşdeğerlilik) problemi vardır.

Özellikle Teknik Eğitim Fakültelerinin Türkiye’nin girmeye çalıştığı AB ülkelerinde benzeri yoktur.

Son yıllarda uygulanan Milli Eğitim politikaları sonucu meslek li- selerinin öğrenci sayıları oransal olarak 1/3 oranında azalmış, buna zıt bir şekilde Teknik Eğitim Fakültelerinin sayısı altı kat artmıştır. Bu du- rum, Teknik Eğitim Fakültesi mezunu öğretmen adaylarının öğretmen olarak istihdam edilememesini beraberinde getirmiştir. Öğretmen ola- mayan Teknik Öğretmenler, kamunun farklı alanlarına ve özel sektöre yönelen Teknik Öğretmenlerin karşılaştığı en önemli problem unvan ve yetki sorunudur. Yıllardır yapılan çalışmalara rağmen bu sorun aşı- lamamıştır.

Türkiye’nin nitelikli işgücü ve verimlilik karnesine bakıldığı za- man mesleki ve teknik eğitimdeki performansı gözler önüne serilmek- tedir. Türkiye verimlilik düzeyinde 1975-2002 yılları arasında geçen 37 yılda bulunduğu pozisyondan sadece bir kademe yükselebilmiştir.

Nitelikli işgücü sıralamasında ise dünyada 37. sırada yer almaktadır.

Nitelikli işgücü sıralamasında Doğu Avrupa ülkeleri ve Kolombiya gibi ülkeler Türkiye’nin üzerinde yer almaktadır.

Nitelikli işgücünün yetiştiği yerler olan mesleki ve teknik eğitim kurumlarına olan kamu ve özel sektör ilgisizliği ve milli eğitim poli- tikalarının iç siyaset malzemesi yapılması bu tablonun önemli sebep-

(20)

lerindendir. Bunların yanında yerel beklentilerin Ülke Yükseköğretim stratejisinin önüne konulması ve meslekler arası didişmenin akreditas- yon çalışmalarını geciktirmesi sorunların azalacağına giderek büyüme- sine yol açmaktadır.

7. ÖNERİLER

Yapılan çalışma kapsamında ifade edilen sorunların çözümü, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu nitelikli işgücünün yetişmesine katkı sağ- layacak, bu ise beraberinde verimlilik artışını gündeme getirecektir. Bu doğrultuda yapılması gerekenlerle ilgili olarak aşağıdaki çözüm öneri- leri sunulabilir;

- Üniversiteye giriş sınavında uygulanan katsayı sistemi değiş- tirilmelidir. Mesleki ortaöğretim mezunları ortaöğretim eğitimlerinin devamı niteliğindeki okullara girebilmelidir. Örneğin, Endüstri Meslek lisesi mezunları alanları ile ilgili mühendislik fakültelerine, Ticaret Li- sesi mezunları alanları ile uyumlu iktisadi ve idari bilimler fakültelerin- deki ilgili bölümlere girebilmelidir.

- Teknik eğitim fakültesi (TEF) mezunlarının kamu ve özel sek- törde karşılaştıkları unvan ve yetki problemleri çözülmelidir. AB ile ak- reditasyon çerçevesinde yürütülen TEF’lerini Teknoloji Fakültesine dö- nüştürme çalışmalarında yetki ve unvan boyutu eksik bırakılmamalıdır.

Dönüşüm ile ortaya çıkacak yeni unvan ve yetkilerle ilgili olarak kamu ve özel sektör kuruluşlarının düzenleme yapmasına dönük çalışmalar yürütülmelidir.

- Yeni Mesleki ve Teknik Eğitim Fakültleri ve MYO’lar bölge- sel ve ulusal ihtiyaçlar doğrultusunda açılmalıdır. Bu konuda ciddi bir planlama politikasına ihtiyaç olduğu açıktır. Mesleki Yükseköğretimi iç siyaset malzemesi olmaktan kurtaracak bağlayıcı kamu politikaları gündeme gelmelidir.

- Mesleki alanlar bölgesel ve sektörel ihtiyaçlar doğrultusunda belirlenmeli, bu çerçevede gelişen teknoloji ile birlikte ortaya çıkan yeni mesleklerle ilgili çalışmalar yapılmalıdır.

- Gelişen teknolojik ihtiyaçları karşılayabilmek için, teknolojik gelişmelere hızla ayak uydurabilecek, daha esnek bir mesleki eğitim yapısı oluşturulmalıdır.

- MYO’ların üniversitelere bağlı biçimde çalışması ve

(21)

MYO’larara sınavsız geçiş uygulamasının gerek fiziki gerekse de öğre- tim elemanı sorunu çözülerek yürütülmesi sorunları azaltacaktır.

- Mesleki eğitimin modernizasyonuna yönelik yürütülen projeler arttırılmalı, genel bütçeden mesleki ve teknik eğitime ayrılan pay yük- seltilmelidir.

- Öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısını çağdaş ülkeler düzeyine getirebilmek için öğretmen ve öğretim elemanı sayısı arttırıl- malıdır.

- Özel kursların mesleki eğitim içindeki payı yükseltilmelidir.

Özel kursların mesleki eğitim içindeki oranı % 2’ler seviyesindedir. Bu oran Rusya’da % 8, AB ülkelerinde % 10-12 düzeyindedir.

- Meslekî eğitim programı, içerik ve uygulama sürelerine göre, diplomaya (örgün eğitim) ya da sertifikaya (yaygın eğitim) götüren programlar olarak sınıflandırılarak; meslekî yeterlik kazandırıcı eğitim uygulanmalı; program sonunda kazanılan meslekî yeterlikler, hak edi- len sertifikada belirtilmelidir (Fer, 2000).

KAYNAKLAR

Akpınar, B. (2005), “Teknik Öğretmen Yetiştime sorunu ve Teknik Eğitim Fa- kültelerinin Geleceği”, G.Ü Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, 25, 1, 259- 274.

Aksoy, H. H. (1987), “İnsangücü Planlaması”, Siyasal Bilgiler Fakültesi Der- gisi. 42 (1-4), 143-160.

Aksoy, H. H. (1997), “Ekonomik Getirisi, İstihdam ve Piyasaya Dönük Etkile- ri Açısından Mesleki Teknik Eğitim”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilim- leri Fakültesi Dergisi, 29(1), 73-104.

Akyüz, Y. (1982), Türk Eğitim Tarihi, Ankara.

Alkan, C., Doğan, H. Ve Sezgin, İ. (1994), “Mesleki ve Teknik Eğitimin Esas- ları”, Gazi Ünv. İletişim Fakültesi Basımevi, Ankara.

Eşme, İ. (2007), “Mesleki ve Teknik Eğitimin Bugünkü Durumu ve Sorunlar”, T.C. YÖK Uluslararası Mesleki ve Teknik Eğitim Konferansı, Ankara.

Fer, S. (2000), “Modüler Programlama Yaklaşımı ve Bir Öneri”, Milli Eğitim, 147, http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/147/fer.htm.

http://etogm.meb.gov.tr

IMD. 2004, “Uluslar arası Yönetim Geliştirme Merkezi, Dünya Rekabet Yıl- lığı”.

(22)

Kazu Y. ve Demirli, C. (2002), “Mesleki ve Teknik Orta Öğretim Kurumların- daki Gelişmeler”, Milli Eğitim Dergisi, 155-156, http://yayim.meb.gov.

tr/dergiler/155-156/kazu.htm.

Kurul-Tural, N. (2002), “Eğitim Finansmanı”, Anı Yayıncılık, Ankara.

OECD. (2006), “Education At a Glance, http://www.oecd.org/datao- ecd/31/29/37393662.pdf.

Öçal, H. (2008), “Mesleki Eğitim ve Mesleki Yönlendirme”, Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim, 99, 12-19.

ÖSYM. (2007), “Önlisans ve Lisans Düzeyindeki Öğrenci Sayıları”, www.

osym.gov.tr.

Savaşır, R. (1999). Türkiye ve Avrupa Birliği Ülkelerinde Küçük ve Orta Boylu İşletmeler Açısından İstihdam Politikaları”, Kamu-İş Yayınları, Ankara.

Saygılı, Ş., Cihan, C. ve Yavan, Z. A. (2006), “Eğitim ve Sürdürülebilir Bü- yüme: Türkiye Deneyimi, Riskler ve Fırsatlar”, TÜSİAD Yayınları, İs- tanbul.

Semiz, Y. ve Kuş, R. (2004), “Osmanlı’da Mesleki Teknik Eğitim (İstanbul Sanayi Mektebi 1869-1930)”, SÜ Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 15, 272-295.

Şahin, İ. Okay, Ş. ve Özdemir, S. (2007), “Türkiye’de Mesleki Teknik Eğitimin Durumu ve Karşılaşılan Sorunlar”, Ulusal Teknik Eğitim, Mühendislik ve Eğitim Bilimleri Genç Araştırmacılar Sempozyumu (UMES’07), Kocaeli Üniversitesi, Kocaeli, 1018-1021.

TEKEV. (2007), “Türkiye’de Mesleki Eğitim Sisteminin Temel Sorunları ve Çözüm Önerileri Raporu”, Teknik Eğitim Vakfı, Ankara.

TİSK. 2004, “Mesleki Eğitim Sistemimiz ve İşletmelerdeki Beceri Eğitimi:

Sorunlar ve Çözüm Önerileri Raporu”, http://www.tisk.org.tr/yayinlar.

asp?sbj=ic&id=1171.

TÜİK. (2008), Okul Grubu ve Öğretim Yılına Göre Okul, Öğretmen, Şube, Öğrenci ve Mezun Olan Öğrenci Sayıları İstatistikleri, http://www.tuik.

gov.tr/VeriBilgi.do?tb_id=14&ust_id=5

Ünal, L. I. (1988), “Türkiye’de Ortaöğretim Düzeyindeki Mesleki ve Teknik Eğitimin Ekonomik Değeri”, H.Ü Eğitim Fakültesi Dergisi, 3, 87-97.

Ünal, L. I. (1996), “Eğitim ve Yetiştirme Ekonomisi”, Epar, Ankara.

Yılmaz, H. (2007), “Beceriler, Yeterlilikler ve Meslek Eğitimi: Finansman Ya- pısı ve Politika Önerileri”, TÜRKONFED, İstanbul.

YÖK. (2005), “Türk Yükseköğretiminin Bugünkü Durumu Raporu”, YÖK, Ankara.

YÖK. (2007), “Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi”, YÖK, Ankara.

Referanslar

Benzer Belgeler

2018’de dünyada 966 bin hektarlık alanda 889 bin ton fındık üretilmiştir. Aynı yılda 728 bin hektar alanda 515 bin ton üreten Türkiye açık ara ile birinci sıradadır.

“MESLEKİ EĞİTİMİN YENİLENEBİLİR GÜCÜ” isimli Erasmus+ Programı Mesleki Eğitim Öğrenici ve Personel Hareketliliği kapsamında 2018 yılı teklif çağrısı

2016-2017 öğretim yılında Anadolu Üniversitesi’nin mühendislik eğitimi veren bölümlerine bakıldığında; alınan öğrenci sayısı en fazla olan %18 ile elektrik

Tablo 42 : Türkiye Geneli ve TRB2 Bölgesi Toplam İşsizlik ve Yıl Bazında Artış Yüzdeleri Tablo 43 :TRB2 Bölgesi Son Çalışılan İktisadi Faaliyet Koluna göre

Projeye konu olan Kocaeli otomotiv sektörünün istihdam ihtiyacının geleceğe dönük olarak karşılanmasında, mesleki ve teknik eğitimin geliştirilmesi ve

2017 yılı verilerine göre kovan sayısı bakımından dünya ülkeleri sıralamasında 12,8 milyon kovan ile Hindistan dünya toplam kovan miktarında % 14’luk paya sahip olup

Bu dersin amacı öğrencilere afetlere hazırlık planlamasının ne olduğunu, hangi yöntemleri kullandığını, içeriğini ve sınırlarını

MEB Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü, Türkiye’de Meslekî Ve Teknik Eğitimin Görünümü Raporu 2 sayesinde Bölgemizdeki mesleki ve teknik eğitimle ilgili bazı