• Sonuç bulunamadı

Yaşasın Kadın Dayanışması. Çerkeslerin Özgür Sesi 25 TL 8 MART 2022 Kadınlar yeni bir dünya düzeni istiyor HEMEN ŞİMDİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Yaşasın Kadın Dayanışması. Çerkeslerin Özgür Sesi 25 TL 8 MART 2022 Kadınlar yeni bir dünya düzeni istiyor HEMEN ŞİMDİ"

Copied!
24
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ne zaman?

HEMEN

ŞİMDİ

Kolaj: Zaina El-Said

Çerkeslerin Özgür Sesi www.jinepsgazetesi.com 25 TL ● 8 MART 2022

2021 Mart sayısında yap- tığımız gibi 8 Mart 2022 özel sayısını da Jineps kadınları hazırladı. Kadınlara, kurum- ların kadın temsilcilerine sor- duk. Geçmişe de gittik, ana- vatana da…

Yalnız kadınların değil, farklı cinsiyetlerin, kimlik- lerin, renklerin, kültürlerin, yaşların yaşam hakkıdır mu- radımız. Farklılıklara saygı

duyabildiğimiz kadar varız.

Kimliğimizi yarınlara taşıya- bilmenin yolu, ileri demokra- siden geçer. Kadın, olmazsa olmazıdır bu yolculuğun...

Bu özel sayıda kadınlara yönelttiğimiz sorular ve aldı- ğımız yanıtlarla dünü birlik- te anlamayı, bugünü birlikte karşılamayı ve geleceği bir- likte üretmeyi hayal ettik.

8 Mart

Dünya Kadınlar Günü Yaşasın Kadın Dayanışması

Kadınlar yeni bir dünya düzeni istiyor

Kadın, Yaşam, Özgürlük

Аҧҳәыс, Аҧсҭазаара, Ахақәиҭра Цlыхубз, Гъащlэ, Хуитыныгъэ Бзыльфыгьэр, Щыlэныгьэр, Фитныгьэр

Cистаг, Дахар, Паргlато

Сылгоймаг, Цард, Сæрибардзинад Կին, Կեանք, Ազատութիւն

Genig, Abrum, Azadutin Jin, Jiyan, Azadi

Oxorca, Skidala, Oxoşkva

ܐܢ̱ܬ̣ܬܐ ܚܝܐ ܚܝܪܘܬ̣ܐ

Céniyé, Wéşiyé, Serbéstiyé Woman, Life, Freedom

Frau, Leben, Freiheit Femme, Vie, Liberte Mujer, Vida, Libertad

“Beni kapı paspasından ayıran duygularımı açıkladığımda insanlar bana feminist dediler” Rebecca West

Bu sayıyı Jineps Gazetesi Yayın Kurulu kadın üyeleri hazırladı.

Kadınlar yürüyor, mücadele büyüyor Karanlığa

teslim olmayacağız

Ayşe Seda Berzeg Birgül Asena Güven Gül Yılmaz Serap Canbek

Bağır herkes duysun, erkek şiddeti

son bulsun

(2)

Seteney 8 Mart 2022 2

Kadınlara sorduk

Pek çok kültürden ku- rumların temsilcisi ka- dınların yanı sıra ana- vatandan ve Türkiye diasporasından kadın- lara sorular yönelttik.

Birbirinden farklı olsa da aynı zamanda bir- çok noktada ortaklaşan cevaplar geldi. Kimliğe, dile, çevreye, geleceğe dair çözümlerimizi an- cak birlikte üretebilece- ğimizi bir kez daha gör- dük. Yanıtları da birlikte

okuyalım, değerlendire- lim, düşünelim istedik.

Jineps kadınlarının çıkardığı 8 Mart 2022 sayısını sadece abone- lerimizle değil, çeşitli kurumlarda ulaşabil- diğimiz tüm kadınlarla paylaşalım istedik. Kat- kılarınızı, beğenilerinizi ve en önemlisi de eleş- tirilerinizi duyalım iste- dik. Dünü birlikte anla- mayı, bugünü birlikte karşılamayı ve geleceği birlikte üretmeyi hayal ettik.

-‘Güçlü’ kadın sizce nasıldır? Ne olursa kadın ‘güçlü’

olur?

-Yalnızlıktan ve kendileri olmaktan utanmayan, her zaman ayakları üzerine sağlam basan, onurlu ve omurgalı duruş ser- gileyen, hayatının her döneminde dişiliğinden önce kişiliğini değerli kılan kadın benim için güçlü kadındır.

-Size ilham veren ya da rol model olarak gördüğünüz kadınların özellikleri neler?

-Benazir Butto her zaman dik duruşu, cesareti ve mücade- leci tavrı ile beğendiğim bir kadındı.

Fatma Özdemir (Ubıh)

-‘Güçlü’ kadın sizce na- sıldır?

-Güçlü kadın kendi yo- lunu bulmak, özgürleşmek, mutlu olmak için yaşadığı- mız erkek egemen dünyaya meydan okuyan, kadınlarla dayanışma içinde olan, sesi duyulmayanlar için sesini yükselten, kadınlara yöne- lik kalıplaşmış yargıları kıra kıra yolunu bulan, kendi özgürlüğünü tüm kusurları, zayıflıkları, beceriksizlikle- riyle birlikte kucaklayabilen, başka kadınlara ilham olan, başka kadınlardan ilham alan kadındır.

-Ne olursa kadın ‘güçlü’

olur?

-Kadınlar birlikte omuz omuza birbirini anlaya- rak güçleniyor. Örneğin 8 Mart’ta sokaklarda, hak mü- cadelesinde, siyasette son

yıllarda MeToo ve Susma Bitsin gibi dayanışma ha- reketlerinde net bir şekilde görüyoruz. Biz kadınların hayatın her alanında birbiri- mize inanmamız ve birbiri- mizi anlamamız çok önemli.

Bu durumu özetleyen çok etkileyici slogan var: “Kadın kadının yurdudur.”

-Size ilham veren ya da rol model olarak gördüğü- nüz kadınların özellikleri neler?

-Ben kadınların sayıca çok olduğu bir aileye sahibim.

Bana ilham ve güç veren ön- celikle ailemdeki kadınlar- dır. Birçok kadın dostum, ta- nımasam da mücadeleleri ve başarılarıyla gururlandığım feminist, sanatçı ve bilim ka- dınları var elbette.

Sezgin Taşyar Nart (Abaza)

-‘Güçlü’ kadın sizce nasıldır?

-Özsaygı ve özsevgiye sahip, kendini keşfeden ve gelişti- ren her karakter, güçlüdür.

-Ne olursa kadın ‘güçlü’ olur?

-Çocuklukta bize nasıl davranıldığına uyum sağlarız ve bu bilgiyi farkında olmadan tüm hayatımıza taşırız.

Eksik olduğumuz duyguyu başka kavramlarla doldurma- ya çalışırız. Kendini gerçekleştirmek, bu eksiklik duygusuyla yüzleşmek ve yeniden tanımlamaktır. İnsan, kendini tanıdı- ğında güçlenir.

-Size ilham veren ya da rol model olarak gördüğünüz kadınların özellikleri neler?

-Herkesin kendince bir ifade yöntemi var, benimkisi de sanat. Sanatta güçlü olmak; ifade ettiğiniz bir tema, etkileyici bir tarz ve kendinize özgü bir tavrınızın olması demektir. Son dönem avangard tarzda olan “Kırmızı Alarm” serim de bana ilham veren kadınların kendilerini nasıl gördüğü ve başkaları tarafından nasıl algılandığıyla ilgili. Kendimize nasıl bir sıfat veriyorsak, oyuz.

İrme Mamsirati (Oset) -‘Güçlü’ kadın sizce nasıldır? Size ilham veren ya da rol

model olarak gördüğünüz kadınların özellikleri neler?

-Kendi ayakları üzerinde durabilen kadın güçlü kadındır.

Akıllı, üretken, yetenekli ve özgüvenli olursa kadın güçlü olur.

Her ortamda hiç çekinmeden kendini ifade eden, kendini ezdirmeyen, hedefleri olan ve bu hedeflere ulaşmak için elin- den gelen her şeyi yapan, dürüst, samimi, cesur, başarılı ve güzel kadınları çok takdir ediyor ve örnek almaya çalışıyo- rum. Bir de kendi olan kadınları seviyorum.

Nermin Aygün (Çeçen) -‘Güçlü’ kadın sizce na-

sıldır?

-Bence güçlü kadın değil, mücadele eden kadın vardır;

eşiyle, çocuklarıyla, işiyle, politik ise, feodal bir ailede yetiştiyse, bunlarla mücade- le eden kadın güçlü bir ka- dındır.

-Ne olursa kadın ‘güçlü’

olur?

-Her şeyden önce kadının özgüveni olmalı, kendini ge- liştirmeli ya da değiştirmeli, sosyal olmalı, eleştiriye açık olmalı ve çalışan bir kadın olmalı. Bir kadın ekonomik özgürlüğünü kendi kazan- malı, eşinin eline bakmamalı ve tahakküm altında olma- yan kadın her zaman güçlü ve başarılı olur.

-Size ilham veren ya da rol model olarak gördüğü- nüz kadınların özellikleri

neler?

Benim rol modelim an- nemdir, hayat maalesef ona istediği yaşamı vermemiş- tir, 12 yaşında (çocuk gelin) kendinden 25 yaş büyük, 3 çocuklu ve gözleri gör- meyen babama vermişler.

Batman’dan İstanbul’a göç ettiklerinde hiçbir şey bilmi- yordu. Ama kendi çabası ve mücadelesiyle öğrenebilece- ği ve yapabileceği her şeyi yaptı. En büyük isteği okuma yazma öğrenmekti, bunun için belediyeye başvurdu ve belediyenin kursuna gidip, okuma ve yazmayı öğrenip diploma aldı ve şimdi kitap bile okuyor. Bizleri, 8 çocu- ğunu sevgiyle büyüttü. İşte hayatta örnek aldığım nadir kadınlardan biri annem Mer- yem Kalk.

Ani Kalk (Ermeni)

-Kendi kurumunuzdaki ve/veya diğer kurum, plat- form benzeri oluşumlardaki kadın temsiliyetini yeterli buluyor musunuz? Sizce ka- dın kotası uygulanmalı mı?

Neden?

-Bu soruya iki kurumla il- gili yanıt verebilirim.

Ankara Çeçen Derneği’nin yönetim kurulundayım. Yö-

netim kurulunda olmamı ıs- rarla erkek arkadaşlar istedi.

Kadınlardan talep gelse hayır demezler. Kadınlarımız belki de bu konularla uğraşmayı sevmiyorlar. Bu biraz da kül- tür meselesi. Kimse çok sev- miyor bu işlerle uğraşmayı aslında bir yandan da. Her- keste bir tembellik var. Ar- mut piş, ağzıma düş misali.

Kadın kotası uygulaması ile kadın, bazı platformlarda kurumlarda kendine bir neb- ze de olsa yer bulup sesini duyurmaya çalışıyor. Yeterli mi, asla yeterli değil.

Nermin Aygün

Ankara Çeçen Derneği YK Üyesi

A. Seda Berzeg

-‘Güçlü’ kadın sizce nasıldır?

-Güçlü kadın özgüveni olan, sevgi dolu, kendi ayakları üzerinde sağlam duran, her koşulda çözüm yoluna gidendir bence.

Hayat Yılmaz (Adige)

-‘Güçlü’ kadın sizce nasıl- dır? Ne olursa kadın ‘güçlü’

olur?

-Tüm insanlar gibi kadın- lar da güçlerini kendi karak- terlerinden, birikimlerinden, eğitimlerinden ve motivas- yonlarından alırlar. Kendi ayakları üzerinde duran, güçlerini bir erkeğin parasın- dan veya unvanından değil, sadece kendi sahip olduk- larından alan kadınların ço- ğalması gerekiyor toplumda.

Kadının üzerinde otorite ku- rulmasının, kişisel gelişimle- ri ya da bir hayalinin peşinde gitmelerinin üzerindeki en- gellerin kalkması için, yetiş- me çağlarından itibaren kız çocuklarının iç güçlerinin ge- lişiminin aileleri tarafından desteklenmesi gerekir. Evet, eğitimli kadınlar dahi kendi- lerinden daha az kapasiteye sahip olan erkeklerin, özel- likle de kocalarının, gölgele- rinde bırakılmak isteniyor- lar. Kadınların yükselmesi üzerinde “camdan tavan”, yani yokmuş gibi görünen ve aslında yukarıya çıkıldı- ğında çarpacakları, engeller var. Kadınların, “Hayır! Ben buradayım ve beni sadece ben olduğum için ve yete- neklerim için görmek zorun- dasınız!” demeleri gerekiyor.

Kadınların kurtuluşu eğitim

ve yükselen bilinçte.

-Size ilham veren ya da rol model olarak gördüğü- nüz kadınların özellikleri neler?

-Rol modelim olan spesifik bir kadın yok. Kendi ayakları üzerinde duran, güçlükleri aşmak için sınırlarını zorla- yan ve üreten tüm kadınlar rol model olarak alınmalı.

Ancak güçleriyle bana ilham veren kadınlar var. Örneğin, tahsil sahibi olmamalarına ve daha önce yaşadıkları kasabaların bile dışına çık- mamış olmalarına rağmen, 1980 darbesi sonrası farklı şehirlerdeki hapishanelerde yatan devrimci çocuklarının ve kardeşlerinin arkaların- da duran, onlara güç veren, bütün maddi ve manevi güç- lerini onlar için harcayan, hapishane ziyaretlerinde anadillerinde konuşmalarına izin verilmeyen, yılmadan mücadele veren annem, an- neannem ve babaannem mü- cadelecilik anlamında bana çocuk yaşta yol göstermişler- dir. Cesur ve kararlı kadınlar bir araya gelseler, dünyanın tüm dengelerini iyiye doğru değiştirebilirler.

Eylem Bostancı (Laz)

-Kendi kurumunuzdaki ve/veya diğer kurum, plat- form benzeri oluşumlardaki kadın temsiliyetini yeterli buluyor musunuz? Sizce kadın kotası uygulanmalı mı? Neden?

-Abhaz Dernekleri Fede- rasyonu (ABHAZFED) Yö- netim Kurulu 15 üyeden oluşmakta olup bu sayının 2’si kadın, 13’ü ise erkektir.

Önceki dönem YK ise 3 ka- dın 12 erkek yönetim kuru- lu üyesinden oluşmaktaydı.

Günümüze kadar bakıldı- ğında ise federasyonda hiç kadın başkanın olmadığını görmekteyiz.

Bu sayılar kadın temsili için yeterli değildir elbette.

Ancak ABHAZFED’i oluş- turan derneklerin üyelerine bakıldığında kadın üyeleri- mizin azımsanmayacak var- lığı da bize güç katmakta ve ileride yönetim kurulunda

da sayının artacağının olum- lu sinyallerini vermektedir.

Mevcut ABHAZFED Yö- netim Kurulu ve sair ku- rumlardaki kadın temsilinin yetersizliği bir yana, bu hu- susta “kadın kotası” uygula- ması da doğru bir yaklaşım

değildir. Kadın kendi çalış- ması, gayreti ve isteğiyle var olmak istediği her yerde var olmalıdır.

Abhaz toplumu kadını ve erkeği eşit statüde düşü- nen ve kadına önem veren bir toplum olması nedeniyle yaşamın her alanında kadın temsilini önemsemektedir.

ABHAZFED’de gelecekte daha çok gönüllü kadının yönetim kurulunda görev al- ması dilek ve kanaatindeyiz.

Teşekkürlerimizle.

Çiler Girgin Aşumhaa ve Selma Bayrak Vanac-Pha ABHAZFED YK

-‘Güçlü’ kadın sizce nasıldır? Ne olursa kadın ‘güçlü’

olur?

-Benim için güçlü bir kadın; motivasyonlu, gayesi olan, bıkmadan ve usanmadan hayatla mücadelesine devam eden kadındır. O, her başarısızlıktan sonra başarıyı getirir.

Bir kadının güçlü olması için kariyer sahibi olması gerek- mez, o bir ev kadını da olabilir. Yani “güçlü kadınlar başarılı insanlar yetiştirir”.

-Size ilham veren ya da rol model olarak gördüğünüz kadınların özellikleri neler?

-Daima bana ilham veren bir kadın vardı. Genç bir kadın.

On iki çocuğu olan. Hepsini büyüttü, eğitti. Bir öğretmen olarak, onun, torunlarına nasıl baktığını ve ilgilendiğini gör- düm. Şefkatle, sevgiyle… Kendisi benim gözümde çok güçlü bir kadındı. Her şeyini çocuklarına ve torunlarına adadı. Onu genç yaşta kaybetmemize rağmen tüm çocuk ve torunları ba- şarılı ve güçlü insanlar oldu.

Silvia İşleyen (Adige) - Kfar Kama

-‘Güçlü’ kadın sizce nasıldır? Ne olursa kadın ‘güçlü’

olur?

-Ancak “çalışırsa” güçlü olur kadın bence. Gözyaşını kendi silen, düştüğü yerden kimseden yardım beklemeden ayağa kendi kalkan, kimsenin sevgisine ihtiyaç duymadan kendini seven kadın güçlüdür.

-Size ilham veren ya da rol model olarak gördüğünüz kadınların özellikleri neler?

-Kendi işini kendi halleder. En zor durumda bile kendi üs- tesinden gelir her zorluğun. Kendi yaralarını sarmayı bilir…

Zulay Duha Saydam (Çeçen)

Kolaj: Zaina El-Said

Kadınlar

devrim istiyor

(3)

Seteney

8 Mart 2022 3

-Kendi kurumunuzdaki ve/veya diğer kurum, plat- form benzeri oluşumlardaki kadın temsiliyetini yeterli buluyor musunuz? Sizce ka- dın kotası uygulanmalı mı?

Neden?

-Biz, Kafkas Dernekleri Fe- derasyonu (KAFFED) Yöne- tim Kurulu’ndaki kadın üye- ler, kurulumuzda %30’u aşan kadın temsili oranıyla düşün- meye ve üretmeye devam et- mek üzere yola çıktık ve bu doğrultuda çalışıyoruz. Bü- yük bir sivil toplum çatı örgü- tü olarak kendi bünyemizde sağlamış olduğumuz kadın temsili büyük ölçüde tatmin edici ve nitelikli olmakla bir- likte, federasyonumuzda ka- dın temsilinin çok daha yük- sek oranlara ulaşması önemli önceliklerimizden biri olarak durmaktadır. Bunun yanı sıra hâlâ birçok derneğimizde, di- asporadaki diğer Çerkes sivil toplum örgütlerinde ve ülke genelindeki sivil ve kamusal alanda kadının hem nicelik hem de nitelik olarak temsi- linin yeterli olduğunu söy- lemek neredeyse imkânsız.

Aynı durumun ne yazık ki Anavatan bileşenleri için de geçerli olduğunu görüyoruz.

Nitekim bu tabloyu ulusal ve uluslararası örgüt ve kuru- luşlar da kayıt altına almıştır.

Şöyle ki;

• Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ve- rilerine göre, Türkiye cinsiyet eşitliği açısından 156 ülke ara- sında 133. sırada yer almak- tadır.

• Türkiye parlamentosun- da kadınların temsili %17’dir ve toplam 600 milletvekili arasında sadece 103 kadın

milletvekili bulunmaktadır.

• Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) ve Parla- mentolar Arası Birlik’in (IPU) paylaştığı Siyasette Kadın Ha- ritası’nın 2021 yılı verilerine göre, Türkiye parlamentolar- da kadın milletvekili oranı sı- ralamasında 122. sıradan 129.

sıraya gerilemiştir. Dünyada ulusal parlamentolardaki ka- dın milletvekili oranı %25,5 iken Türkiye’de %17’dir.

Veriler dünya genelinde parlamentolarda, bakanlık- larda, devlet ve hükümet baş- kanlıklarında kadın oranının arttığını ancak kadın temsi- linin hâlâ yetersiz olduğunu ortaya koymuştur. Haritaya göre, tüm dünyada siyasi temsilde toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda istenen se- viyeye hâlâ ulaşılamamıştır.

Aynı şekilde kadın istihda- mına ilişkin veriler de olduk- ça çarpıcı bir tablo sunmak- tadır:

• Türkiye İstatistik Kuru- mu’nun 2021 yılında paylaş- tığı “İstatistiklerle Kadın”

verilerine göre, erkeklerin istihdam oranını %65,6 iken kadınların istihdam oranını sadece %28,9’dur.

• Türkiye İstatistik Kuru- mu’nun Kasım 2021 dönemi- ne ilişkin açıkladığı işgücü istatistiklerine göre, üç kadın- dan ikisi işsizken, üç erkekten biri işsiz durumda. Kadınlar- da işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,6 oranında artar- ken, 32 milyon 280 bin kişilik kadın nüfusunun sadece 11 milyonu işgücüne dahil.

Kadınların 1 milyon 597 bin kadarı işsiz.

• Çalışma ve Sosyal Gü- venlik Bakanlığı Strateji Ge-

liştirme Başkanlığı’nın Ara- lık 2021’de paylaştığı verilere göre, kadın nüfusundaki yak- laşık %25’lik artışa rağmen,

“çalışma çağı nüfusu”ndaki kadınların işgücüne katılma oranı 18 yılda yalnızca %3 oranında artış göstermiş ve 2002 yılında kadınların işgü- cüne katılım oranı %27,9 iken, 2020 yılı itibariyle bu oran

%30,9 olmuştur.

• Dünya Ekonomik Fo- rumu 2021 Raporu’na göre, Türkiye’de kadın girişimci- ler, girişimciler ekosisteminin yalnızca %13’ünü oluşturu- yor. Dünya genelinde ise bu oranın %34 seviyesinde oldu- ğu belirtiliyor. Raporda ayrı- ca, etkisi devam eden küresel salgının, kadınlar ve erkekler arasındaki uçurumun daha da artmasına neden olduğu kaydedilmiş.

Kadın girişimcileri destek- leyen Future Females hareke- tinin Ankara ayağı, bu oranın bu denli az olmasını kadınla- rın sermaye ve borç yönetimi süreçlerine dair var olan top- lumsal şüpheye, yani kadın- ların ticari yaşamda başarılı olamayacaklarına ilişkin top- lumsal önyargıya ve aileden gelebilecek yatırım yardımla- rının genelde kadınlara değil de öncelikle erkek aile üyele- rine yapılmasına bağlıyor.

Diğer önemli bir konu da kuşkusuz acilen durdurulma- sı gereken ve önleyici politi- kalar üretilmesi hayati önem taşıyan kadın cinayetleri.

Birleşmiş Milletler verileri- ne göre kadın cinayetlerinde Türkiye 151 ülke arasında 67.

sırada yer alıyor. Son 20 yılın en önemli kazanımlarından olan ve imzacısı olduğumuz

“Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İliş- kin Avrupa Konseyi Sözleş- mesi”, diğer adıyla “İstanbul Sözleşmesi”nin feshi genelde kadına yönelik politikalara, özelde ise kadına karşı şiddet, kadın cinayetleri ve cinsiyet eşitliğine ilişkin yürütmenin bakış açısını daha görünür hale getirmiştir. Ve bu kadar önemli bir kazanımın Türkiye kadınlarının bir gecede elin- den alınması her geçen gün artan kadına yönelik şiddet faillerini şüphesiz daha da ce- saretlendirmiştir.

Feshedilen İstanbul Söz- leşmesi’nin amaçlarının ha- tırlanması, sorunların çö- zümünde neyden mahrum kaldığımızın anlaşılması açı- sından son derece önemlidir.

İmzacı ülkelere etkin yüküm- lülükler getiren bu amaçlar şöyledir:

• Kadınları her türlü şid- dete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve or- tadan kaldırmak.

• Kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldı- rılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli öl- çüde eşitliği yaygınlaştırmak.

• Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdur- larının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsam- lı bir çerçeve, politika ve ted- birler tasarlamak.

• Kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldır- ma amacıyla uluslararası iş- birliğini yaygınlaştırmak.

• Kadına karşı şiddet ve

aile içi şiddetin ortadan kal- dırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde iş- birliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak.

Özetle belirttiğimiz üzere gerek ulusal ve gerekse ulus- lararası örgüt ve kuruluşlarca rapor edilen veriler, kadının toplumsal alanda ve siyasal temsilde hak ettiği yeri bula- madığını açıkça göstermekte- dir. Kadın temsilinin artması yolunda ve kadının söz sa- hibi olmasında sivil toplum örgütleri belki de en önemli yapıtaşlarındandır. Sivil top- lumda kadın temsili ne denli artarsa toplumsal ve siyasal yaşamdaki varlığı da o denli güçlenecektir.

Ne var ki bizim yaşadığı- mız coğrafyada cinsiyete da- yalı eşitsizliklerin azaltılması ve ortadan kaldırılması için bilinçli müdahale de önemli- dir. Gelişmenin/kalkınmanın cinsiyetçiliği azaltmayı ve or- tadan kaldırmayı hedeflemesi ve bu hedefi de iradi olarak ortaya koyması gerekir. Bu sebeple cinsiyet eşitliğini he- defleyen kota uygulamaları bu müdahalelerin başında gelmektedir.

Kurulu düzenler, sistemler kendiliklerinden kolay kolay değişmez. Değişimin yaşan- ması için bilinçli müdahale kaçınılmazdır ve dezavantajlı grupların başında gelen biz kadınlar için de hayati bir ka- zanımdır. Kota uygulamala- rının daha yüksek oranlarda ve hem istihdamda hem de sivil toplum ve siyasal temsil- de de sürdürülebilir politika-

lar yoluyla ve yürütme eliyle gerçekleştirilmesi gerekmek- tedir. Sadece kamusal alanda değil özel sektörde de istih- dam konusunda kadın kotası uygulamasının hayata geçiril- mesi, kadına yönelik şiddet de dahil olmak üzere birçok sorunun çözümünde önemli bir adım olacaktır.

Kuşkusuz bu noktada biz kadınların talepkâr ve kota- ları zorlayacak düzeyde ka- tılımcı olmamız da oldukça önemlidir. Gerek toplumsal yapının bize yüklediği rolle- rin gerekse bu yapıya bağlı olarak kendimize ördüğümüz duvarların ötesine geçmek, inisiyatif almak ve görünür olmaya çalışmak noktasında kararlılığımızı sürdürmeliyiz.

Kadının varoluşu bir yönüyle de ‘iktisadi ve sosyal yaşam- da’ rol almaktaki kararlı du- ruşuna bağlıdır. Bunun için de bir arada olmak, üretime, iktisadi yaşama katılmak için atılabilecek adımları çoğalt- mak önemli. Unutmamak gerekir ki tarihteki bütün ka- zanımlar büyük dayanışma örnekleriyle elde edilmiştir.

Dayanışma kuvvetlendirir.

Yaşasın kadın dayanışması!

Şenay Dalkılıç Çalışır, KAFFED YK Üyesi -Kendi kurumunuzdaki

ve/veya diğer kurum, plat- form benzeri oluşumlardaki kadın temsiliyetini yeterli buluyor musunuz? Sizce kadın kotası uygulanmalı mı? Neden?

-Kadınlar, yaşamın kendi- sidir ve yaşamı her alanda en ön saflarda savunmalıdır.

Çünkü kadının yer almadığı hiçbir mücadele zafere ula- şamaz.

Bizim kadınlarımız da er- keklerimizle yan yana, el ele yürümelidir, sorumluluklar almalıdır mücadelede. Geri- de durduğumuzda, sadece izleyici olduğumuzda, zin- cirlerimizi kırmadığımızda geleceği inşa edemez, yaşa- mı güzelleştiremeyiz.

Çerkes toplumunda, ev- lenip yuva kurduğunda soy ismini (sülale ismi) koruyan kadınların yeri, idealize et- mesek de, her daim eşit hak ve hürriyete dayalı, saygın ve kişilikli olmuştur.

Ancak kadın-erkek ilişki- lerimizin akıp giden haya- tın ve ulusal mücadelenin ihtiyaçlarına göre gözden geçirilmesi gerektiği de bir gerçektir. Bir soyutlama yap- mak gerekirse, “işbölümü”

veya “görev bilinci” teme- linde örgütlenmiş olan Çer- kes kadın ve erkek ilişkilerini yeniden tanımlamak, “eşit sorumluluk” eksenine oturt- mak gerektiğini düşünüyo- ruz.

Yoksa, zaman zaman ya- kındığımız, “kadınlarımızın yeteri kadar dernek ve ku- rumlarımızda yerlerini al/a/

mamaları sorunu”nu aşma- mızın da mümkün olmadığı- nı düşünüyoruz.

Çünkü evden, çocuklar- dan, mutfaktan sorumlu olan bir kadının hayatın di- ğer alanlarında öne çıkması, yeteneklerini sosyal, siyasal alanda kullanması mümkün değildir.

Yani sorun, kadınlarımızın ulusal meselelere “ilgisizli- ği” değildir, kotaların yara- rı olabilir, ama sorun böyle basitleştirilmemelidir. Kadın daha çok hayatın içinde ol- malı, toplumsal ilişkilerimiz bu ihtiyaca göre yeniden ör- gütlenmeli, kafa yapılarımız değişmelidir. Yoksa, koyu- lan kotalara ihtiyaca cevap

verecek kadın arkadaş bul- mak gerekecektir.

Toplumumuzda bu “görev bölümü” o kadar derindir ki, hemen hemen bütün etkin- liklerde bazı işleri erkeklerin kadınlardan beklediklerini, kadınların da “kadın işi” ola- rak bilinen işler için kendilik- lerinden inisiyatif aldıklarını görebilirsiniz.

Çerkesya Hareketi olarak, bütün örgütlülüklerimizde, bunu bilince çıkarmaya, iliş- kilerimizi yeniden tanımla- maya, kadınlarımızın daha çok sorumluluk almaları için çalışıyoruz.

Mesela gençlerimiz, geçen sene örgütledikleri “Gençlik Kampı”nda güzel bir pratiğe imza attılar. “Ev işi kadın işi değildir” diyerek kamp bo- yunca bütün mutfak, yemek, temizlik gibi işlerin sorum- luluğunu aldılar, kadınların bu işlere el sürmelerine izin vermediler.

Hemen hemen bütün bi- rimlerimizde kadınlarımı- zın yönetici pozisyona gel- meleri için de özel bir çaba gösteriyoruz. Yönetim ku- rullarımızda mutlaka kadın arkadaşlarımız da görev ve sorumluluk alıyorlar. “Eş- başkanlık” sistemiyle kadın- larımızı sorumluluk almaya, gündeme dair alınacak her kararda fikirlerini açıkça, öz- gürce dile getirmeye teşvik ediyoruz.

Kadınlarımızın hak ettik- leri konumlarda, yaşamın her alanında ve mücadele- nin içinde; örgütleyen, kı- vılcımı yakan, büyüten ve zafere ulaştıran olmalarını gönülden istiyor, bu konuda vazgeçemeyeceğimiz hiçbir alışkanlığımızın ve önyargı- mızın olmaması gerektiğine inanıyoruz.

Hatko Semanur

Çerkesya Hareketi adına

İsyanımız yasak tanımaz

-Kendi kurumunuzdaki ve/veya diğer kurum, plat- form benzeri oluşumlardaki kadın temsiliyetini yeterli buluyor musunuz? Sizce kadın kotası uygulanmalı mı? Neden?

-İstanbul Abhaz Kültür Derneği çatısı altındaki ka- dın temsiliyetini şu an için yeterli buluyorum fakat zamanla daha da artması- nı diliyorum. Bizim toplu- mumuzda kadına verilen değerden dolayı kadınları-

mız dernek içerisinde aktif görevlerde bulunmuşlardır.

1967 yılından beri faaliyet gösteren derneğimize üç de- ğerli kadın büyüğümüz baş- kanlık da yapmıştır.

Derneğimizde bir önceki dönem başkanlık yapan Şa- mil Ertaş, AGUBILRA isimli kadın grubunun kurulması- na önderlik etmiştir. Bu grup daha sonra güzel projelere imza atmıştır. Bu projelerin zamanla daha da artacağın- dan şüphem yok.

Kadın kotasının uygulan- masını ben kabul etmiyo- rum. Kadınlarımızın özveri ve çalışkanlığı ile ellerinin değdiği her yerde başarıların artmasının kaçınılmaz oldu- ğunu düşünüyorum.

Elif Tapşın Berkkan İstanbul Abhaz Kültür Derneği

Başkan Yardımcısı -Kendi kurumunuzdaki

ve/veya diğer kurum, plat- form benzeri oluşumlardaki kadın temsiliyetini yeterli buluyor musunuz? Sizce kadın kotası uygulanmalı mı? Neden?

-Yarım asra yakın, kadın kuruluşlarında ve sosyal çev- rede aktif olarak rol aldım.

Bağımsız kadın kuruluşla- rında başarılı işler ortaya koyduk. Bu zaman zarfında kadın olarak çalışmanın bir güçlüğünü yaşamadım. Kar- şı cinsin de her zaman deste- ğini aldık. Kadın ve erkeğin cinsiyetlerine has, fiziksel ve ruhsal yapılarına bağlı ola- rak farklı özellikler taşıdık- larına, cinsiyet üstünlüğü ol- madığına inanıyorum.

Kurum, platform ve der- nek gibi, kadın ve erkeğin bir arada olduğu ortamlar- da kadın temsiliyeti maale- sef yeterli değildir. Bunun en önemli temel nedenleri, toplumsal ve kültürel (ataer- kil yapı öncelikli) yapılardan kaynaklanmaktadır. Diğer önemli neden de kadınların kişisel tercihleridir. Özellikle kültürümüzde, kadının er- kekler karşısında aşırı mü- tevazı davrandığını düşünü- yorum.

Dernek ve vakıf türü ku- rumlarda “kadın kotası”

koymak insan hak ve özgür-

lükleri ve de demokrasi adı- na bence doğru bir yöntem ve çözüm değildir. Kadının sosyal dünyada yerini alma- sına engel olan durumların ortadan kaldırılması daha doğrudur. Cinsiyet farklılığı- nı ortadan kaldıracak insani yasalar, eğitim ve insanla- rın rollerini gerektiği şekil- de yerine getirmeleri önemli çözüm yolları olabilir. Gö- revler, yetkili ve donanımlı kişiler tarafından üstlenilme- li ve gerektiği şekilde yerine getirilmelidir.

Kadınlarımızın sosyal dünyada olmaları gerektiği noktada olmaları dileğiyle istedikleri oranda yer alabil- meleri dileğiyle Dünya Ka- dınlar Günü’nü kutluyorum.

Ayşe Pişkin

Çerkes Dernekleri Federasyonu (ÇERFED) YK Üyesi

(4)

Seteney 8 Mart 2022 4

-Kendi kurumunuzdaki ve/veya diğer kurum, plat- form benzeri oluşumlardaki kadın temsiliyetini yeterli buluyor musunuz? Sizce kadın kotası uygulanmalı mı? Neden?

-Laz Enstitüsü’nün 2022 senesinde seçilen beş kişilik yönetim kurulunun ikisi ka- dın. Özellikle bizim gibi ana- dili temelli çalışmalar yürü- ten sivil toplum örgütlerinde kadınların temsiliyeti çok önemli, zira anadillerimizin kuşaklararası taşıyıcıları ka- dınlardır.

Ayrıca Laz Enstitüsü ve İs- tanbul Kafkas Kültür Derne- ği’nin ortak olarak yürüttü- ğü ”Laz-Çerkes Sivil Toplum Ağı Projesi” kapsamında kurulan “TADNET-Tehlike Altındaki Diller Ağı” var.

TADNET içinde bulunan ve değişik anadiller üzerinde çalışmalar yürüten tüm sivil toplum örgütlerinin içinde de kadınların aktif ve belirle- yici olduklarını görmek çok sevindirici. Proje yönetim ekibimizde, bir kadın olarak Proje Koordinatörü görevini ben yürütüyorum, proje asis- tanımız, proje kontrolörü-

müz ve sosyal medya danış- manlarımız da kadınlardan oluşuyor. Yalnız şunun altını çizerek her zaman söylüyo- rum; ekibimizde yer alan kadınlar gerçekten o işi en iyi yapan insanlar oldukları için sahip oldukları pozis- yondalar. Yeter ki kadınların üzerinde bir engel olmasın, zaten kadınlar bulundukla- rı her alanda başarılı olacak ve yer bulacaklardır. Ancak, mevcut sistem içerisinde, ya- salara aykırı olmasına rağ- men, kadınlar maalesef ay- rımcılık görüyorlar ve kota uygulaması bir gereklilik.

Eylem Bostancı

Laz-Çerkes Sivil Toplum Ağı ve TADNET

Proje Koordinatörü

Evi kuran dişi kuş olmayacağız Arka sayfa güzeli olmayacağız Fabrikada ucuz işçi olmayacağız

Akşam erken evde olmayacağız

-Kendi kurumunuzdaki ve/veya diğer kurum, plat- form benzeri oluşumlardaki kadın temsiliyetini yeterli buluyor musunuz? Sizce ka- dın kotası uygulanmalı mı?

Neden?

-Kurumumuzda kadın temsiliyeti maalesef çok dü- şük. Bunun nedeni kadın katılımının az olması ve yö- netimde bulunmak isteme- meleri (Biz dernek olarak ka- dın katılımının artmasını istiyoruz).

Dernek ve vakıflarda kadın kotası, olumlu yönde, uygu- lanmalı.

Kadınların STK’lara katılımları gerçek bir demokrasinin önkoşuludur.

Jale Yanık Laz Kültür Derneği

YK Üyesi

-Kendi kurumunuzdaki ve/veya diğer kurum, plat- form benzeri oluşumlardaki kadın temsiliyetini yeterli buluyor musunuz? Sizce ka- dın kotası uygulanmalı mı?

Neden?

-Yeterli bulmuyorum tabii, ancak derneğimizin yöneti- minde kadınlar çoğunlukta- dır.Dernek ve vakıflarda ka- dın katılımcıların çoğunlukta

olması avantajdır, kota uygulamasının kadınların katılımı açısından faydalı olacağı kanısındayım. Gürcü kültüründe kadınlar her zaman ön plandadır.

Havva Aydın Gürcü Kültür Merkezi Derneği YK üyesi

-Kendi kurumunuzdaki ve/veya diğer kurum, plat- form benzeri oluşumlardaki kadın temsiliyetini yeterli buluyor musunuz? Sizce kadın kotası uygulanmalı mı? Neden?

-Hemşin Kültürünü Araş- tırma ve Yaşatma Derneği (HADİG), yok olmak üze- re olan Hemşince diline ait kültür ve sanat üretimleri yapmak amacıyla yola çıkan bir dernek. Hemşince yazılı bir dil olmadığı için günü- müze sadece konuşarak ak- tarılabildi ve anadil olarak varlığını sürdürdü. Şüphesiz bu aktarımın temel unsurla- rı ve aktarımcıları kadınlar.

En doğal yollarla, herhangi bir çaba olmadan gelişen bu aktarım, kırdan kente göçle birlikte maalesef dili ve akta- rım şeklini olumsuz etkiledi.

Bu etki sonrasında, GOR / HADİG gibi kurumsal kim- likler aktarımın devamı için çalışmalara başladı fakat te- mel unsur kadın, çoğunluk- la bu kurumsal kimliklerde yeterince faal olamadı. Bu da sürecin oldukça yavaş ve zor ilerlemesine neden oldu.

Sanırım asimile olmuş dil gruplarının kurumsal kim- likleri arasında, yönetim ku- rulunda 5 kadın olan ve baş- kanı kadın olan tek yapıyız

fakat temel üretimler erkek- ler tarafından yapılıyor.

Kitaplar, sözlük çalışmala- rı vb. Bu gibi üretimler ciddi emek isteyen, vakit ayrılması gereken konular ve kadın- ların gün içindeki uğraşları (ev işleri, çocuklar, iş hayatı gibi) erkek dünyasına göre daha yoğun olduğu için bu alanda asıl aktarımcılar yer değiştiriyor. Sivil toplum ku- ruluşları, kota uygulaması yerine, temelde kadının ya- şadığı problemleri çözmek üzerine daha fazla odaklana- bilse otomatik olarak kadın, günlük operasyonlarını azal- tıp hayatın farklı noktalarına dokunabilecek. Keşke kota uygulansın mı sorusunu tar- tışmak yerine yüzyıla yakı- şan bilimsel gerekleri tartışa- biliyor olsaydık.

Neşenur Altunkaya HADİG YK Başkanı

-Kendi kurumunuzdaki ve/veya diğer kurum, plat- form benzeri oluşumlardaki kadın temsiliyetini yeterli buluyor musunuz? Sizce ka- dın kotası uygulanmalı mı?

Neden?

-Tarih boyunca neredeyse bütün toplumlarda ataerkil cinsiyetçi yaklaşım kadını ikinci sınıf vatandaş olarak görülmüştür. Kadın anne, eş olarak eve hapsedilerek ka- musal alanda yer alması en- gellenmiştir. Endüstri Devri- mi ile birlikte sanayide ucuz işçi olarak çalıştırılarak ikinci kez sömürülmüştür. 19. yy ortalarında başlayan kadın hareketiyle birlikte kadınlar

toplumda görünür olmaya başlamış olsa da günümüz- de gerek iş yaşamında gerek kamusal ve siyasal alanda er- keklerle eşit oranda yer bu- lamamaktadır. Bu bağlamda kendi kurumumuzdan yola çıkacak olursak 2011 yılında Zaza Dil ve Kültür Derneği kuruluşunda yönetim kuru- lunda kadın bulunmuyordu.

2014 ve 2017 kongrelerimiz- de ne yazık ki yönetim ku- rulunda sadece bir (1) kadın yer alabildi. 2020 yılındaki kongremizde ise yönetim ku- rulunda dört (4) erkek üyeye karşı üç (3) kadın üye yer ala- bildi. Demokrasinin tam an- lamıyla yerleşebilmesi kadın

ve erkeklerin her alanda, ka- rar alma mekanizmalarında eşit olarak temsil edilmesiyle mümkündür. Ataerkil yapı- nın hâkim olduğu geleneksel, kültürel ve dini inanç uygula- maları, toplumun kalıplaşmış alışkanlığı kadın sorununun önünde hep bir engel oluştur- muştur.

Ülkemizde olmasa bile çoğu ülkede yasalar önünde eşitlik ilkesine önemli oran- da uyulmuş olsa da hayatın içindeki eşitlik hep göz ardı edilmiştir. Siyasal ve kamu- sal alanda kadınların sayı- sını artırmak ve kadınların içinde bulundukları koşulları değiştirmek gereklidir. Kota

uygulaması kadın temsilinde önemli ve gerekli bir adımdır.

Zaza Dil ve Kültür Derneği (Zaza-Der)

Kadın Temsilcileri -Kendi kurumunuzdaki

ve/veya diğer kurum, plat- form benzeri oluşumlardaki kadın temsiliyetini yeterli buluyor musunuz? Sizce kadın kotası uygulanmalı mı? Neden?

Kurumumuzda ve bulun- duğumuz diğer kurumlar- da kadın temsiliyeti elbette istediğimiz düzeyde değil.

Bununla birlikte, kadını gö- rünürleştiren ve var olan her yapının bir parçası haline getiren eşbaşkanlık sistemi gibi uygulamalar kadınların yönetimde yer almalarını desteklemekte ve onlara alan açmaktadır. Bunun dışında, kadınların çalışmalarda yer alması gerektiğine yönelik tavır ve tutum da olumlu bir etki yaratmaktadır.

Bu, dışarıdan bakılınca, gereklilik olduğu için ya- pılıyor gibi görünse de ve böyle eleştiriler alsa da, niha- yetinde pratikte kadınların söz sahibi olmalarını ve güç- lenmelerini sağlamaktadır.

Kadınlar, açılan bu gedikler- le bulundukları konumları doldurmakta ve kendilerini göstermektedirler. Nihaye- tinde kadınlar yer aldıkları kurumları değişmeye ve dö- nüşmeye zorlamaktadırlar.

Yukarıdaki yeterlilik bahsi yalnızca kadınların nicelik olarak yeterli sayıda olup ol- maması şeklinde değil, aynı zamanda kurum kültürünün ataerkil ve eril kalıpları yıkıp yıkamadığı ve gerçek bir dö- nüşüm geçirip geçirmediği şeklinde okunursa, bu yeter- sizlik sorununun ne kadar yaygın olduğu ve daha pek çok kurumu pençesine almış olduğu görülür.

Buradan, “Dernek, vakıf türü kurumlarda sizce ka-

dın kotası uygulanmalı mı?

Neden?” sorusuna geçersek;

içinde bulunduğumuz ataer- kil ve erkek merkezli sistem- de kadınlara bir alan açmak, kimi durumlarda onlara ce- saret vermek ve kendilerini gösterme imkânı sağlamak bakımından bizce kadın ko- tası olmalıdır ve uygulanma- lıdır. Buna yönelik eleştirileri anlamakla birlikte, cinsiyet- ler arası tam eşitliğin tesis edildiği koşullarda yaşama- dığımızı hatırlatmak gerek- mektedir. Hepimiz her yerde tam eşitliği içselleştirmiş ol- sak ve toplumda bu koşullar mevcut olsa, o zaman zaten kota uygulaması gereksizle- şirdi. Halihazırda kadınların bir adım geriye çekildikleri veya bir miktar dahi kararsız kaldıkları durumlarda dahi var olan alanların erkekler tarafından hızla dolduruldu- ğunu, kadına yer bırakma- yacak bir yapıya doğru hızla kayılabildiğini ve kadınların kendilerini en temel konu- larda, örneğin bedenlerini il- gilendiren kararlar vs., dahi söz hakkı tanınmadan tartış- manın nesnesi haline çok ko- lay gelebildiklerini ve böyle bir ortamdan söz ettiğimizi unutmamız gerekmektedir.

Remziye Alparslan İstanbul Kürt Enstitüsü Eşbaşkanı

-Kendi kurumunuzdaki ve/veya diğer kurum, plat- form benzeri oluşumlardaki kadın temsiliyetini yeterli buluyor musunuz? Sizce kadın kotası uygulanmalı mı? Neden?

-Kurumumuzda eşbaş- kanlık sistemi var, o nedenle temsiliyet olarak eşitiz. An- cak elbette ki yönetim düze- yinde değiliz. Türkiye’de ne yazık ki birkaç kurum ve si- yasi parti -HDK, HDP, DBP- dışında eşit temsiliyet yok.

Kadın kotası getirilmeli, evet. Öncelikle Alevi inan- cında kadın hak kapısıdır, yaşamı doğuran ve çerçeve- lendiren. Tektanrılı dinler ve kapitalist sistemle birlikte erkeğin kaburgasından yara- tılan kadın olduk. Cadı de- yip yakıldık, metalaştırılan, sadece erkek için yaratılan olduk, yaşadığımız kâinat- ta, yaşamda hiçbir anlamı yokmuşuz gibi iktidarlarını korumak isteyen erkek aklı- nın... Son geldiğimiz zaman- da ise, bu aklın ürünü kadın cins kırımı başladı. Oysa ya- şam bir bütündür, bu mana- da kavrar ve çerçevelendirir kadın. Toprağa, suya, hava-

ya, ateşe, yani tüm kutsallığa ikrar verir. Yaşamın kendisi- ni eşitler kadın. Kadınların mücadelesi iktidarlarda kö- leleşmeyen toplumlardır, biz kadınların mücadelesi ko- lektif, eşitlikçi ve ekolojik bir toplumun hayat bulmasıdır.

Biz kadınların mücadelesi yaşamdır.

Bu nedenle daha fazla ka- dın aklına ve yaşamına ihti- yacı var halkların ve erkek- lerin. Evet, kadın kotası bu nedenle önemli.

Teşekkür ederim söz hak- kı tanıdığınız için.

Nergiz Güzel Demokratik Alevi

Dernekleri Genel Merkez Yöneticisi

-Kendi kurumunuzdaki ve/veya diğer kurum, plat- form benzeri oluşumlardaki kadın temsiliyetini yeterli buluyor musunuz?

-Tabii ki yeterli bulmuyo- ruz, bu konuda birçok ek- siklik var. Dünya geneline baktığımızda da bu konuda kurum ve kuruluşlarda, top- lumsal alanlarda ve özellikle siyasi alanda kadının temsi- linde büyük sorunlar yaşanı- yor ve büyük eksiklikler var.

Özellikle Türkiye ve Orta- doğu ülkelerinde bu konuda ciddi anlamda sıkıntılar var.

Bize ve düşüncemize göre;

kadın temsiliyetinin ciddi bir şekilde ele alınması, gelişme sağlanması, her alanda yarı yarıya bir temsilin sağlan- ması ve önünün açılması için belirli çalışmalar yapılması gerekiyor. Örneğin, bir yö- netimin yarı erkek yarı kadın olarak işletilmesi, bu sayede de kafa yapısının yeniden yapılanması bir gelişme sağ- layabilir.

Tabii kurulumuzda da kadının temsiliyetinin yarı yarıya olması yönünde ça- lışmalar yürütüyoruz. Aynı zamanda bu temsiliyetin yayılabilmesi için kotaların oluşturulması, kadınlarımı- zın bu alanda geliştirilmesi, hazırlanması ve bu bilince ulaştırılması gerekiyor.

-Sizce kadın kotası uygu- lanmalı mı? Neden?

-Toplumsal, siyasal, eko- nomik, kültürel, kısacası her alanda kadın kotasının oluş- turulması gerekiyor.

Kadının her alanda ne ka- dar yer aldığının bir toplu- mun gelişiminin ölçüsü ola- rak da Ortadoğu ve üçüncü dünya ülkelerinde net bir şekilde görebiliriz; kadına verilen değerin minimum derecede olduğu gözle gö- rülür. Bu alanlarda yer alma- sı, değer görmek anlamında oldukça önemli. Çünkü bir toplumun demokratikleşme- si ve eşitlikçi yaklaşması için kadınsal bakış açısına da ih- tiyacı oluyor.

Kadın temsiliyetinin sağ- lanması ve belirli bir düzeye gelebilmesi için kadın hakla- rı savunulmalı ve hak ve hu- kuk eşitliği anayasa ve çeşitli yasalar çerçevesinde garan- tiye alınmalıdır. Bu sayede kadın güçlenebilir.

Songül Gürkan

Midyat Süryani Kadın Derneği Başkanı

Bedenimiz, emeğimiz,

kimliğimiz bizimdir

(5)

Seteney

8 Mart 2022 5

Kahramanmaraş ili Gök- sun ilçesinin küçük bir Çer- kes köyü olan Yantepe’de bir çiftçi ailenin altı çocuğunun dördüncüsü olarak dünyaya gelen Ayla Sevim Erol, hem ekonomik sıkıntıların yoğun biçimde yaşandığı hem de eğitimde fırsat eşitliğinin ol- madığı bir dönemde yaşamını sürdürmüştür. Taşrada kız ço- cuklarının okutulmasının hoş karşılanmadığı bir dönemde, geniş bir ufka sahip ve tüm varlığını evlatlarının geleceği için sarf etmiş çiftçi bir baba, adı geçen köyde kızlarını oku- tan ilk baba olmuştur. Ayla Hoca, babasının bu fedakâr tutumunun karşılığını yaşa- mı boyunca sürdürdüğü ba- şarılarıyla ödemek için büyük bir gayret sarf etmiştir. O dö- nemde köylerde orta dereceli okulun bulunmaması nede- niyle Göksun’daki ortaokula, bazen köyle kasaba arasında çalışan tek bir araçla, bazen de yoğun kış şartlarında kar- la kaplı yollarda yürüyerek gitmiş ve ikinci sınıfın sonuna kadar Göksun ortaokulunda eğitimine devam etmiştir. Ai- lesinin köy yaşamını sürdür- düğü bu dönemde kardeşle- riyle birlikte köy yaşamının zor koşullarında derslerine ve sınavlarına tarlalarda çalışa- rak hazırlanıyorlardı. Zorlu koşullara teslim olmamaya kararlıydılar çünkü… Daha iyi koşulları yaratmaya ise mecbur… ‘İlham kaynağım’

dediği kıymetli abisinin Ha- cettepe Üniversitesi Tıp Fa- kültesi’ni birincilikle kazan- ması, diğer kardeşlerinin okumasının önünü açmasına bir vesile olmuştur. Böylece dört kardeş abilerinin önderli- ğinde Ankara’ya yerleşmişler, Ayla Hoca azim ve kararlı- lıkla ortaokulun son sınıfını Anafartalar Ortaokulu’nda ta- mamladıktan sonra Ankara Kız Lisesi’nde eğitiminde de- vam etmiştir. Ancak abisinin Kayseri Tıp Fakültesi KBB uz- manlık sınavını kazanmasıyla birlikte bu sefer Ayla Hoca ve iki kardeşi de Kayseri’ye yer- leşerek lise son sınıfı burada tamamlamıştır.

İhtilal döneminde kadın olarak üniversite

okumanın yarattığı tedirginliğe rağmen ideallerinin peşinden

koşmak…

80’li yılların başlarıdır…

Hoca’nın tabiriyle “Ülkenin en zor dönemleri”. Tabii, onun eğitim hayatının da en sancılı dönemleri… Diş hekimliği fa- kültesini arzulamasına rağ- men ihtilalin yarattığı belir- sizlik ortamında üniversiteye

başlayamayıp koşulların bir nebze iyileşmesiyle 1981 yılın- da abisinin de yönlendirme- siyle üniversite sınavlarında tercih etmiş olduğu Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğ- rafya Fakültesi Antropoloji bölümünü dereceyle kazana- rak kaydını yaptırmıştır. Li- sans eğitimini tamamladıktan sonra 12 Eylül’ün etkisiyle duraklayan akademik kadro- ların yeniden açılmasıyla bir- likte, Ankara Üniversitesi Sos- yal Bilimler Enstitüsü’nde Antropoloji Anabilim Dalın- da açılan ‘araştırma görevli- si’ kadrosunun sınavını ka- zanarak akademik hayata ilk adımını atmıştır. Bu süreçte Sosyal Bilimler Enstitüsü’n- de yüksek lisans ve doktora eğitimini tamamlayıp, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Pa- leoantropoloji Anabilim Da- lı’nda açılan yardımcı doçent- lik, doçentlik ve profesörlük unvan ve kadro sınavlarını başarıyla geçerek akademik hayatına devam etmiştir. Bu süreçte adli bilimcilerle birlik- te ortak projelerde yer alarak diş hekimleri ve adli tıp he- kimleriyle de ortak çalışmalar gerçekleştirmiş, böylece ha- yali olan diş hekimliği ile adli antropoloji mesleğini kendi alanıyla buluşturmuştur. Şim- dilerde profesörlüğünün 20.

yılını tamamlamış olup, bir yandan adli antropoloji ala- nında, bir yandan da biyolojik antropoloji ve paleontoloji ile ilgili bilimsel kazı çalışmaları- nı sürdürmektedir. Ayla Hoca geleceğin mesleği olarak ifade ettiği “Adli Antropoloji”nin son yıllarda hem ülkemizde hem de dünyada yaşanan savaşlar, katliamlar, kitlesel olaylar, terör olayları, doğal felaketler, yangınlar, patlama- lar ve benzeri olaylar sonucu ölen ve kimliği bilinmeyen şahısların kimliklendirilme- siyle ilgilenen bir bilim alanı olduğunu belirtmektedir. Bu alanda yetişen adli antropo- loglar hem sahada hem de laboratuvarda iskeletten bi- yolojik profil belirleme, ölüm nedeni tahmin etme, toplu gömülerde birey sayısı ve de- mografik profil belirleme gibi çalışmalar yapmaktadırlar.

Ayla Hoca ülkemizde ilk ve tek adli antropoloji yüksek li- sans ve doktora programını Ankara Üniversitesi Adli Bi- limler Enstitüsü’nde ilk baş- latan biliminsanıdır. Bu ko- nuyla ilgili olarak Birleşmiş Milletler’in bir projesi olan Kıbrıs Kayıp Şahısları Kimlik- lendirme Komitesi’nde eğitim vermiş, buna bağlı olarak bu komiteden adli antropologlar yetiştirmiştir. Ayrıca İçişleri Bakanlığı’na bağlı Jandarma ve Emniyet Kriminal’in dü- zenlemekte olduğu ‘Olay Yeri İnceleme’ kurslarında da adli antropoloji dersleri vermek-

tedir. Ayrıca adli antropoloji alanında bilirkişilik de yap- maktadır.

Ulusal ve uluslararası alan- daki birçok çalışmada imzası olan Ayla Hoca’nın mesle- ğinin dönüm noktası olarak nitelendirdiği çalışmalardan biri, Etiyopya’daki Middle Avash Projesi’dir. Bu projede dünya çapında ünlü bir antro- polog olan Tim White ve eki- biyle birlikte Etiyopya/Habe- şistan çöllerinde kazı ve yüzey çalışmalarında görev almıştır.

Ayrıca Gürcistan Dmanisi’de Lord Kpinadzi ve ekibiyle;

Fransa’da Nice ve Lasserre’de Henry de Lomley ve ekibiyle kazılarda çalışmıştır. Bütün bunların dışında neredeyse çeyrek asırdır deneyimlerini uyguladığı ve başkanlığını yürüttüğü Çankırı Çorakyer- ler Omurgalı Fosil alanının dünya çapında tanınmasını sağlamıştır.

9 milyon yıllık geçmişi olan fosillerden Anadolu’ya özgü 6 yeni türü gün yüzüne

çıkarmak…

Geçmişinin neredeyse 9 milyon yıl öncesine kadar gittiği belirtilen ve 40’ın üze- rinde türe ait fosil buluntu- larının ele geçtiği Çorakyer- ler’de, Anadolu’ya özgü altı yeni türün keşfedilmiş olması ve bunlardan ikisinin yayım- lanması, diğerlerinin yayın çalışmalarının sürüyor olma- sı, Ayla Hoca’nın kariyerinde bulunduğu noktanın anlaşıl- ması bakımından önem arz etmektedir. Yaptığı işin ‘bilin- meyeni arama’ ve ‘beklenme- yeni bulma’ gibi öngörülemez bir yanı olmasına rağmen, bunu işinin en heyecan verici tarafı olarak nitelendirmesi, onun işine olan tutkusunun açık bir göstergesidir.

İskelet biyolojisiyle ilgili yaptığı çalışmalarda 5 bin yıl- lık bir kültürel deformasyona tanık olması, 10 bin yıl önce yapılmış bir beyin ameliya- tıyla karşılaşması ve bütün bu çalışmalara liderlik etmesi de yine o tutkunun bir parçası- dır. ‘Erkek işi’ olarak nitelen- dirilen kalıp yargıları ‘ekip işi’ anlayışıyla yıkan, kazı çalışmalarındaki tecrübesiyle fırsata çeviren ve akademik alanda kazandığı unvanlarla bu kalıp yargıları tamamen ortadan kaldırmayı başarabil- miş kadınlardan biridir Ayla Hoca.

“Melezleşen dünyada, saf bir ırk arayışı bir

kenara bırakıldı”

Çerkeslerle ilgili çalışmala- rının olup olmadığını sordu- ğumda, hocamızın bu konuda biraz hassas olduğunu, ırklar konusunda temkinli olunması gerektiğini vurgulamaktadır.

Çünkü dünyada bir zamanlar ırk ve ırkçılığın çok karıştırıl- maya başlaması ve tehlikeli boyutlara ulaşması nedeniyle ırk tanımlamasından ziyade toplum ve millet kavramla- rının kullanılmasının daha doğru olacağını belirtmiştir.

Ülkemizde de antropoloji

bölümünün başlangıçta ırk temelli olarak kurulduğunu ancak daha sonraları tarihsel süreç içerisinde pek çok kül- türün ve etnik grupların yaşa- mış olduğu dikkate alınarak, ırk yerine Anadolu Halkları olarak ifade edilmeye başladı- ğını belirtmiştir. Bunun yanı sıra göçler ve toplumlararası evliliklerin artışıyla melez- leşmenin yaygınlaşması so- nucu zamanla ırk çalışmala- rının bir kenara bırakılması gerekliliğinin ortaya çıktığını vurgulamıştır. Irk tanımlama- sı ilk başlarda siyah, beyaz, sarı ırk olmak üzere üç temel ırk üzerine kurulmuş olmak- la birlikte, günümüzde nere- deyse saf ırk tanımlamasının yapılmasının pek de mümkün olmadığının altını çizmekte- dir. Çünkü günümüzde göç- ler, savaşlar ve toplumlararası yapılan evlilikler nedeniyle ırklara özgü özelliklerin çok karmaşık bir hal alması nede- niyle artık saf ırk tanımlama- sı yapılamamaktadır. Bu ne- denle ırka yönelik çalışmalar artık tercih edilmemektedir.

Irk tanımlamasının yerine in- san toplumlarında biyolojik çeşitlilik önem kazanmış olup her bireyin bir ırk olma özel- liklerine sahip olduğu kabul edilmektedir. Dolayısıyla Çer- keslerin de bir ırktan ziyade, toplum/millet olarak değer- lendirilmesi daha doğru ola- caktır. Ayla Hoca ileride bu konuyla ilgili çalışmalar yapa- cağını belirtmiştir.

“Çocuğunuza kendi dilinizi, geleneğinizi

ve yaşam tarzınızı öğretmediğiniz sürece

mensup olduğunuz toplumunuzu ve kültürünüzü koruyamazsınız ve dolayısıyla yok olmaya

mahkûm olursunuz”

“Çerkes kültürünün antro- polojik açıdan yok olmaması için yapılması gereken ön- celikli çalışma ne olmalıdır”

diye sorduğumda, öncelikle Çerkes olmaktan her zaman onur ve gurur duyduğunu be- lirten Ayla Hoca, Çerkes top- lumunun çok güzel ve özel geleneklerinin olduğunu; bu geleneklerin Çerkes toplu- munun içerisinde yazılı ol- mayan ancak bir kanun gibi değerlendirilen gelenekler olduğunu belirtmiştir. “Çer- kes toplumunda geleneklere uymayanlar toplum dışına itilmek suretiyle cezalandırı- lırlar. Örneğin akraba evliği yapanların cezalandırıldıkları gibi.” Toplumun uyguladığı bu cezalandırma sisteminin suç oranını neredeyse yok de- necek kadar azalttığını vur- gulamıştır. Bununla birlikte Çerkes toplumunun oldukça keskin ve katı geleneklerinin de olduğu bir gerçektir. Gü- nümüz dünyasında bu gele- neklerden pozitif olanların mutlaka korunması, katı ve keskin geleneklerin ise bi- raz yumuşatılarak günümüz koşullarına uyarlanmasında yarar görüleceğini belirtmiş- tir. Örneğin büyüklerin ya-

nında her ne kadar akrabalar çok sevgi ve ilgi gösterseler de anne ve babanın bebek ve çocuklara yeterli ilgi ve sevgi gösterememesi gibi. “Halbuki çocuklar bir toplumun gelece- ğinin teminatıdır, dolayısıyla öncelikle anne ve baba sevgisi ve ilgisi onların mutlu yetiş- meleri açısından önemlidir.

Bir toplumun yok olmaması öncelikle dilinin, daha sonra kültürünün yaşatılmasıyla mümkün olacaktır. Gelecek neslinize geleneğinizi, yaşam tarzınızı ve dilinizi öğretmedi- ğiniz sürece Çerkes toplumu- nu koruyamaz ve yok olmaya mahkûm olursunuz” diyor.

Her şeyi korumak mümkün mü? Hayır, bu mümkün ola- mayabilir, ancak dünyanın değişen koşullarına uyarla- narak atalarımıza bir şekilde saygı göstererek geleneklerin pozitif olanlarını koruyup sürdürmenin, Çerkes toplu- munun var olması için gerekli olduğunu vurgulamaktadır.

“Değişen ve globalleşen dünyada tüm toplumlar bir- birleriyle iletişim içerisindeler, savaşlar, göçler ve evlilikler yoluyla pek hoş karşılanma- sa da karışmalar ve melezleş- meler kaçınılmazdır. Ancak biz Çerkes toplumu olarak, toplum düzenimizi sağlayan güzel ve özel geleneklerimi- zi korumaz isek yok olmaya mahkûm oluruz” diyor Ayla Hoca altını çizerek. “Misafir- perverliğimiz, akrabalık iliş- kilerimiz, büyüklere saygı pozitif yönde devam etmesi gereken önemli özelliklerimiz arasında yer almaktadır. Ço- cuklarımızı geniş aileler içe- risinde büyütmek onun sos- yalleşmesi açısından oldukça önemli” diye ekliyor. Özellik- le son yıllarda yaşlılarımızın yalnızlaşmasıyla patolojik olgularının ve sağlık prob- lemlerinin daha fazla ortaya çıkmaya başladığına dikkat çekiyor. “Geçmişte Çerkes ai- lelerindeki geniş aile yapıları çekirdek ailelere evrildi. Tüm toplumlar için bunu söyleye- biliriz; keşke geniş aile yapıla- rını koruyabilsek, hem çocuk- larımıza hem de yaşlılarımıza daha farklı yaklaşabilsek, on- ların isteklerine cevap vere- bilsek, saygımızı daha farklı ortaya koyabilsek hem aile olarak hem de toplum olarak daha mutlu olacağız” diyor.

Gittikçe yalnızlaştığımız, yal- nızlaştıkça da psikolojik so-

runlarımızın arttığı gerçeğiyle yüzleştiriyor bizi. “Çerkes ai- lelerinde çok katı evlilik ku- ralları vardı. Onların devam etmesi aslında iyi mi kötü mü diye şöyle bir düşündüğüm zaman pozitif yönleri de var, negatif yönleri de elbette. Po- zitif yönleri kendi kültürünü koruyabilmenin en iyi yolu kendi toplumunuz içerisinde- ki kişilerle evlilik yapmaktır aslında. Eğer kültürünüzü, yaşam tarzınızı devam ettir- meyi düşünmüyorsanız da farklı gruplarla evlilikler yapı- labilir.” Bu konuda kendisinin tutucu olmadığını söyleyerek, popülasyonun kendi içerisin- de evlilik yapmasından yana olduğunu bir kez daha vur- guluyor. Ancak bu durumun bir süre sonra akrabalığın ge- lişimini hızlandırdığına da dikkat çekiyor. Akrabalar ara- sı evliliğin de bizim kültürü- müzde yeri olmadığı malum.

Dolayısıyla, gelişen dünya koşulları içerisinde farklı po- pülasyonlarla evlilik yapmak durumunda kaldığımızın da altını çiziyor.

Ayla Hoca’yla yaptığımız şahane sohbetin sonunda bir kadın neye sahipse ‘güçlü’ ad- dedilir, güçlü kadına ait nite- likler nelerdir ve neler olma- lıdır diye sordum, “Cinsiyet ayrımı yapılmayan, demokrat, eşitlikçi, geleneklerine ve kül- türüne değer veren bir ailede yetişmek güçlü kadın olma- nın ilk basamağını oluşturur”

diyor. Güçlü bir kadın olabil- mek için de “iyi bir eğitim al- malı, kadın olarak kendisine inanmalı ve hümanist olmalı, öncelikli olmayı unutmamalı, her ortama uyum sağlamalı, sosyal ilişkileri güçlü olmalı, herkesin düşüncesine saygı duymalı ancak doğru olduğu- na inandığı düşüncesini sonu- na kadar savunmalı, kendisini sürekli yenilemeli, kadın ol- duğunu hiçbir zaman unut- mamalı, mesleğini sevmeli ve mesleğine değer vermeli”

diyor.

Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Fen Edebiyat Fa- kültesi Kurucu Dekanı, aynı üniversitede Antropoloji Bö- lümü Kurucu Başkanı ve Üni- versitelerarası Kurul Üyeliği de yapmış olan Ayla Sevim Erol, halen Ankara Üniver- sitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Antropoloji Bölüm Başkanı, Paleoantropoloji Anabilim Dalı Başkanlığı’nı yürütmektedir. Ayrıca KAF- DAV’da (Kafkas Araştırma Kültür ve Dayanışma Vakfı) Bilim Kurulu üyeliği ve Sek- reterliği’ni de yürüten Ayla Hoca ile yaptığımız söyleşi özünde; geçmişi bugünün ko- şullarıyla uyumlandırıp gele- ceğe taşımanın hem geçmişi ihya etmek hem de geleceği inşa etmek olacağının defaatle vurgulandığı bir anlam barın- dırıyor. İhtilal dönemi koşul- larının yarattığı demoralizas- yon ile üniversite okumaktan vazgeçen bir kız çocuğuna hekim abisinin “Sen okuma- lısın ve çok iyi yerlere gelme- lisin!” sözleriyle itici güç olup topluma kazandırma öyküsü- nün hepinize ilham vermesini ümit ederiz.

Fosillerin peşinde bir ömür

Emine Şimşek

Prof. Dr. Ayla Sevim Erol

Emine Şimşek

1986 yılında Kayseri’de dünyaya gelmiştir. Kayseri Pınarbaşı’na bağlı Gebelek (Gothaley) Köyü’nden olan Karma Emine Şimşek, Adi- gelerin Kabardey boyundan- dır. İlk ve orta öğrenimini Kayseri’de tamamlamıştır.

Anadolu Üniversitesi İşlet- me Fakültesinden lisans de- recesiyle mezun olduktan sonra 5 yıl bounca farklı sektörlerden şirketlerin ku- rumsal iletişim departman- larında çalışmıştır. Akade- mik kariyerine devam etme kararı aldıktan sonra, 2018 yılında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İliş-

kiler ve Tanıtım bölümünü tamamlamıştır. 2020 yılında başladığı Ankara Hacı Bay- ram Veli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabi- lim Dalı’nda yüksek lisan- sına tez aşamasında devam etmektedir.

Referanslar

Benzer Belgeler

BAZAN O AKSAM YEMEĞİNE

Gene dünya kadınlar günü kutlamaları için bazı kadınlar lüks meyhanelerde yerler ayırtıp erkekler gibi eğlenme planlar ı yaptılar.. Erkek dansöz bulunan lüks

Yalnız Nâzım ile Piraye’nin çevresinden ünlü yazarlar, sanatçılar değil, Erenköylüler, Çamlıcalılar, duygu dolu o güzel insanlar.... Sevginin egemen olduğu

Yardımcıoğlu ve Gülmez (2013) çalışmasında 10 OPEC ülkesinde 1970-2011 dönemi için petrol fiyatları ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi belirlerken panel eş

Dünyanın dört bir yanında yüzyıllardır, farklılaşma ve ayrışmanın sosyal ve kültürel simgeleriyle, bahsi  geçen  bu  farklılaşmanın  içindeki  erkek 

Özel hediye kutusunda seramik kupa, French Press, Calisto çekirdek kahve, B&F Macarons (4'lü), Godiva pralin çikolata (4'lü), Tafe renkli badem draje, Mia Atölye Lale

2020 yılının büyüme rakamları 1 Mart 2021 tarihinde Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklandı.. Türkiye’nin Pandemi koşullarında gösterdiği büyüme

01 Mart 00:00 - 31 Mart 23:59 tarihleri arası yeni kayıtlara özel yaklaşık 300 TL değerindeki prim değerli paket.. Tüm başlangıç set siparişlerinizde