• Sonuç bulunamadı

Görüldü ü gibi balıkları ya içerikleri oldukça de i iklik göstermektedir.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share " Görüldü ü gibi balıkları ya içerikleri oldukça de i iklik göstermektedir. "

Copied!
37
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1. G R

nsan balı ı yakalayıp yemeye ba lamasıyla birlikte, balık eti insan gıdasının önemli bir kısmını olu turmu tur. Beslenme açısından, kimyasal yapısı itibariyle, balık eti mükemmel bir gıdadır. Esansiyel aminoasitlerini dengeli bir ekilde bulundurması, vitamin ve mineral bakımından zengin olması balık etinin önemini arttırmaktadır. Bununla birlikte beslenme açısından balık etinin önemini artıran en önemli özellik, balık ya ının ya asidi içeri i ile ilgilidir (Namara, 1992).

Balık etinin kimyasal bile imi türe, cinsiyete, ya a, mevsime, vücut bölgelerine ve beslenme ekline göre farklılıklar göstermektedir. Genellikle balık eti ortalama %66- 81 su, %16- 21 ham protein, %0.2- 25 ham ya ve %1.2- 1.5 oranında mineral madde içermektedir (Huss, 1988).

Görüldü ü gibi balıkları ya içerikleri oldukça de i iklik göstermektedir.

Örne in, tatlı su levre inin 100 gramında 1.01±0.15g, mersin balı ının 100 gramında 3.31±1.13g (Chan ve ark., 1999), Afrika’da Nil nehrinde ya ayan bir tatlı su balı ı olan Oreochromis niloticus’un etinin bile iminde yakla ık %1 civarında ya bulunmaktadır (Justi ve ark., 2003).

Balıklar lipitleri depo etme durumuna göre; ya lı balıklar örne in; ringa,

uskumru, tuna, yarı ya lı balıklar lüfer, tekir, köpek balı ı ve ya sız balıklar pisi,

morina olarak ayrılırlar (Huss, 1988). Birçok balık türünde ya depolarını, di er

omurgalılardaki gibi, trigliseridler olu turur. Lipidlerin bir kısmı hücrenin temel

yapısal parçası olarak görev yaparlar. Bu kısım balık dokusunun %1’inden daha

azdır. Depo lipidleri olmayan bu kısım fosfolipidlerdir. Fosfolipidler, genellikle

enerji rezervi olarak kullanılmaz. Hareketli balıklar üzerinde yapılan çalı mada

lipitlerin daha çok kas dokusunda, hareketsiz ve suyun dip kısımlarında ya ayan

balıklarda ise lipitlerin karaci er dokusunda depo edildi i ortaya konulmu tur

(Neuhaus ve Halver 1969). Kas dokusunda ya depo etmeyen morina gibi ya sız

balıkların uzun açlık periyotları esnasında fosfolipidlerin bir kısmını kullandıkları

bildirilmi tir (Huss, 1988).

(2)

Omurgalılar son metil grubu ile dokuzuncu karbon atomu arasında çift ba olu turamaz. Sadece doymu ve oleik asit (C18:1 9) gibi 9 yapısında bir çift ba lı ya asitlerini sentezleyebilirler. 3 ve 6 ya asitlerini sentezleyen ve birbirine dönü türen enzimleri bulundurmadı ından bu temel ya asitlerini De novo sentez ile sentezleyemezler. Linoleik ve linolenik asitler yalnızca ye il yapraklarda ve alglerde sentezlenmekte ve birbirine dönü türülmektedir. Dolayısı ile bu iki temel ya asidi bütün omurgalı organizmalar için esansiyeldir ve besinlerle alınması gerekir. Ancak omurgalı organizmalar molekülün metil ucu de i meksizin zincir uzaması ve doymamı lık derecesinin arttırılmasıyla aynı gruba mensup daha uzun zincirli a ırı doymamı ya asitlerini sentezleyebilirler. De i im her zaman karboksil ucunda oldu undan, karbon zincirinin metil ucuyla ilgili çift ba pozisyonu korunur (Hsich ve Kinsalla, 1989; Kinsella, 1991; Namara, 1992).

Bugün bilinen, dietlerde bulunması gereken ve insanlar ve hayvanlar tarafından sentez haline getirilemeyen önemli ya asitlerinin iki çe idi vardır. Bunlar C18:2 n-6 linoleik asid ( 6) ve C18:3 n-3 linolenik( 3) asittir (Horrobin ve Manku, 1990). 3 ve 6 ya asitleri alı ılmı olanın dı ında karboksil (-COOH) grubunun tersine metil (-CH3) grubundan sayıldı ı zaman 3. ve 6. karbon atomunda çift ba içeren ya asitleridir (Ackman ,1988; Weatherley ve Gill 1989, Skorski, 1990).

Balık ya larındaki a ırı doymamı ya asitlerinin zincir uzunlukları genelde 18 karbonun üzerindedir. Bitkisel ve hayvansal ya larda zincir uzunlu u 18 karbonu geçen ya asitleri miktarı %1- 5 arasında iken balık ya ında %25- 33 arasındadır ve bu oran %50’ye kadar varabilir. Balık ya ları 4,5 ve 6 çift ba içeren a ırı doymamı ya asitlerini çoklukla içerir. Özellikle 3 serisinden olan EPA eikosapentaenoik asit (C20:5 3) ve DHA dokosaheksaenoik asitler (C22:6 3) balık ya ına özgüdür.

Balık ya ları 6 ya asitlerinden daha çok 3 yapısındaki ya asitlerini içerir. Bu özelli i ile balık ya ı hayvansal ve bitkisel kaynaklı katı ve sıvı ya lardan farklı beslenme ve klinik özelliklere sahiptir (Gö ü ,1988).

Balık ya ları, prostaglandinler (PG), lökotrienler (LT), tromboksanlar (TX)

ve lipoksinler (LX) gibi eikosanoidlerin yapımı için gerekli ya asidi kayna ını

sa lar. Ayrıca insan vücudunun enerji ihtiyacının kar ılanmasında da kullanılır

(3)

(Archer ve ark., 1998; Peterson ve ark., 1998; Hunter ve Roberts, 2000; Schacky, 2000; Visentainer ve ark., 2000).

Gerekli ya asitleri zarların geçirgenli ini, esnekli ini ve akıcılı ını etkiler, eikosanoidlerin habercisidir, derinin geçirimsizlik bariyerini korumak için gereklidir ve kolesterol de i iminde ve metabolizmada yer alır (Steffens, 1997).

A ırı doymamı y asitleri (PUFA) hücre dı ında ve içindeki bile iklerin hareketini, enzimleri, iyon kanallarını ve alıcı reseptörleri etkileyen sinaptik sinirsel membranlarda ya protein etkile imlerinin belirlenmesinde önemli rol oynarlar (Salem, 1989). Sinirsel membranlar arakidonik asit ve DHA’nın yüksek konsantrasyonlarını içerir. Bu esansiyel ya asitlerinin ikiside fosfolipid bilayer’ın temel bile enidir. Bu ya asitlerinin her biri fosfolipid içeri inin yakla ık %25’ini kapsar (Mahadik ve Evans, 1997). Bu membranın matriks içinde yerle en yalancı nörotransmiter reseptörler ve onların üç boyutlu uyumu, membrana ekil veren özel ya asitlerine ba lıdır (Mitchell ve ark., 1998).

Yapılan çalı malar, DHA’nın beyin ve retinanın normal fonksiyon geli imi için gerekli oldu una i aret eder (Birch ve ark., 2000; Carlson, 2000; Neuringer, 2000; SanGiovanni ve ark., 2000; Birch ve ark., 2002; Champoux ve ark., 2002).

Deniz ve tatlı su balıklarının ya asidi bile imi belirgin farklılıklar gösterir.

Tatlı su balıklarında 16- 18 karbonlu, deniz balıklarında ise 20- 22 karbonlu ya asitleri daha çoktur. Tatlı su balıkları 6, deniz balıkları ise 3 ya asitleri bakımından daha zengindir (Ackman, 1967). Deniz balıklarının ya asiti bile imi besinleri olan planktonların ya asiti bile iminden kaynaklanmaktadır (Kelly ve ark., 1959; Kayama ve ark., 1963; Brockerhoff ve ark., 1964; Pohl ve Zurheide, 1979;

Sargent ve Henderson, 1980). Ayrıca deniz balıkları performanslarını korumak için de dietteki esansiyel a ırı doymamı ya asitlerine ihtiyaç duyarlar (Sargent ve ark., 1989, 1995).

Esansiyel ya asitleri alınmadı ı zaman vücut fonksiyonlarında bozukluklara

hatta bazen ölüme bile sebep olabilecek aksaklıklara yol açabilirler. Belirli ya

asitlerinin vücut için esansiyel oldu u ilk olarak Evans ve Burr tarafından 1929

yılında ortaya atılmı tır (Evans ve Burr 1929).

(4)

1970’lerde Dyerbeg ve Bang Gröland nuit’lerinin kalp enfarktüsünden ölüm oranının Danimarka ve Kuzey Amerika’lılardan 1/10 daha az oldu unu, bunun da besinsel farklılıklardan ileri geldi ini ke fetmi lerdir. Ara tırıcılar Eskimo’ların besinlerinin esasını deniz ayıları ve balinalar gibi 3 ya asitlerince zengin deniz canlıları olu turdu unu, bu ya asitlerinin de kalp-damar hastalıklarını önledi ini bildirmi lerdir (Dyerbeg, 1990; Sinclair ve Odea, 1990).

Balık ya ının sedef ve egzama gibi çe itli cilt hastalıklarını (Ziboh, 1990);

meme, pankreas, barsak ve prostatik tümörlerin geli mesini önlemesi (Kanders ve Kowalchuk, 1990) gibi birçok klinik etkilerinin oldu u anla ılmı ve bu konu günümüzde en çok ara tırılan konular arasına girmi tir. Ayrıca balık ya ı ve ya asidi bile imi ekolojik faktörler ve balı ın fizyolojik durumuna göre en fazla de i ime u rayan biyokimyasal bile iklerdir. Bundan dolayı üreme, adaptasyon, büyüme ve geli me gibi beslenme ve balık biyolojisi ile ilgili konular üzerine çalı ırken de balı ın ya asidi bile imini ve esansiyel ya asidi ihtiyacını bilmek oldukça önemlidir.

Ülkemizde balıkların ya asid kompozisyonlarının mevsimsel olarak nasıl

de i ti i ile ilgili pek çok çalı ma yapılmı olmasına ra men (Akpınar, 1981; Metin,

1992; Yılmaz, 1995; Uysal, 2000; Öztürk, 2003; Uysal ve Aksoylar, 2003; Uysal ve

Aksoylar, 2005; Güler ve ark., 2007; Güler., 2008), Türkiye’nin ikinci büyük tatlı su

gölü olan E irdir Gölü’nde ya ayan, ekonomik de eri olan ve yöre halkının tüketti i

aynı zamanda tuzlanarak salamura olarak ihraç de eri olan E rez (Vimba vimba

tenella)’in ya asidi bile imi ve ya asidi bile iminin mevsimsel de i imi ile ilgili bir

çalı ma bulunmaması sebebiyle bu çalı ma yapılmı tır.

(5)

2. KAYNAK ARA TIRMASI

2. 1. Ülkemizde E rez, Vimba vimba tenella (Nordmann 1840)’in Geli imi

Orta Avrupa ve Azak Denizi havzalarında çok yaygın olan Vimba vimba tenella (Nordmann, 1840) Trakya üzerinden Anadolu’ya yayılmı olup, özellikle Kuzey ve Kuzey Batı Anadolu Bölgesinde yayılı göstermektedir (Geldiay ve Balık, 1988). Düz ve a ır akı lı suların kumlu, çamurlu zeminlerinde ya ar. Boyları 25- 35 cm ve 450- 500 g a ırlıkta olur. 3- 4 ya ında olgunlu a eri ip Mayıs-Haziran arası üreme yapar. Etinin güzelli i ve bolca avlanmasıyla ekonomik de eri vardır.

E ridir Gölü’nde 1955 yılına kadar balık türleri ve populasyonu açısından Cyprinidae familyasına ait 10 tür mevcut iken, Stizostedion lucioperca (Sudak)’ın göle a ılanması nedeni ile ço u tür gibi Cyprinidae familyasına ait bir tür olan E rez (V. v. tenella)’ın sayısı da azalmaktadır.

E rez balı ı, vücudu uzun, i eklinde veya yanlardan biraz basıktır. Bir çift bıyı ı vardır. Bıyık uzunlu u göz çapından kısadır. A ız ventral konumlu, alt dudak boynuzumsu sert yapıda ve keskin kenarlıdır. Kuyruk yüzgeci orta derecede çatallı ve yüzgeç loplarının kenarları sivri de ildir. Di er yüzgeçlerin serbest kenarları düze yakın dı bükeydir. Vücut ince, küçük pullarla kaplıdır. Peritoneum siyah renklidir.

Kılçıklı olmasına ra men bölgesel olarak avlanan ve sevilerek yenilen bir balıktır (Çelikkale, 1984).

Karacaören-I Baraj Gölü’ndeki V. v. tenella populasyonunun ya , a ırlık ve

boy kompozisyonları ile kondisyon faktörü belirlenmi tir. Bu amaçla, de i ik göz

geni liklerindeki galsama a ları ve fanyalı a lar ile yakalanmı 154 adet V. v. tenella

incelenmi tir. V. v. tenella örnekleri 0-V ya , 34- 345 g a ırlık ve 13- 26 cm boyları

arasındadır. Populasyonu en yüksek oranda 18 cm (% 16,9) boyutundaki bireyler

temsil etmektedir. V. v. tenella populasyonunun ortalama kondisyon faktörü de 1.411

bulunmu tur (Balık ve ark., 2000).

(6)

Karacaören-I Baraj Gölü’nde Ekim 1996- 1998 tarihleri arasında yakalanan 808 adet e rez (V. v. tenella) bireylerinin bazı üreme özellikleri incelenmi tir. E rez populasyonunda ya lar 0-VII arasında de i mi ve incelenen örneklerin %73.51’ini I-II. ya grubu bireyler olu turmu tur. E rezin üreme faaliyetine Nisan ayı ortalarında ba ladı ı ve bu faaliyetini Haziran sonuna kadar devam ettirdi i tespit edilmi tir. E eysel olgunlu a eri me ya ı di ilerde II-III, erkeklerde II olarak bulunmu tur. Ya gruplarına ait ortalama yumurta sayısı 8039 (II) ile 28137 (VII) arasında de i mi , kg a ırlı a dü en ortalama yumurta verimi 20046 yum/kg olarak bulunmu tur (Becer ve kiz, 2001).

Karacaören I Gölü’nden avlanan e rez (V. v. tenella) balıklarında yapılan kimyasal analizlerde %15.30 ham protein, %77.96 su, %2.41 ham ya ve %1.28 ham kül içerdi i bulunmu tur. Kılçık miktarı V. v. tenella’da erkeklerde % 4.05- % 4.87 ve di ilerde % 4.34- % 4.97 arasında de i im göstermi tir. Et verimi oranı erkeklerde

% 63.76- % 71.02 arasında de i irken, di ilerde % 67.97- % 70.06 arasında de i mi tir. Ba a ırlı ının vücut a ırlı ındaki yüzde payı, pul oranı ve yüzgeç oranı I ve II. ya larda daha yüksek iken III. ya tan sonra a ırlık artı ına ba lı olarak bir azalma göstermi tir. ç organları ise III. ya tan itibaren artmı tır. Yapılan bu ara tırma sonucunda V. v. tenella’nın et verimi bakımından sazangiller arasında yerinin önemli oldu u görülmü tür. Kılçık oranının dü ük olması ve kızartılınca kılçıklarının önemli ölçüde erimesi sonucu tüketilemeyen kısımların oranı daha da dü mektedir. Ekonomik açıdan önemli olan bu türün yöre halkının taze tüketiminin yanında tuzlanarak salamura yapılması tüketimde çe itli i sa lamaktadır (Diler ve Becer, 2001).

E rez için en fazla ömür uzunlu unun 10 yıl oldu u bildirilmektedir

(Ekmekçi ve Erkakan, 1992). E rez populasyonunun Karacaören I Baraj Gölü’ndeki

üreme periyodu nisan- haziran olarak belirlenmi tir. Bu dönemlerde su sıcaklı ının

17.7 ˚C ile 23 ˚C arasında de i ti i saptanmı tır. Üreme periyodu Slastenenko (1956)

tarafından nisan ayı sonunda haziran- temmuzda (18- 25 ˚C’ de), Ekmekçi ve

Erkakan (1992) tarafından Sarıyar Baraj Gölü’ ünde Nisan- Haziran aylarında oldu u

bildirilmektedir.

(7)

2. 2. Balıkların Ya Asidi Bile imi

Deniz ve tatlısu balıklarının ya asidi bile imi belirgin farklılıklar gösterir.

Tatlısu balıklarında 16- 18 karbonlu, deniz balıklarında ise 20- 22 karbonlu ya asitleri daha çoktur. Tatlısu balıkları omega- 6, deniz balıkları ise omega- 3 ya asitleri bakımından daha zengindir (Ackman 1967 ).

Biçer (2004) çalı masında, Konya’da tüketilen bazı balıkların (kefal, alabalık, sazan, levrek, çipura, hamsi, uskumru, barbunya, tekir, dil, zargana, istavrit, sardalya, mezgit, çinakop) ya asidi bile imi incelemi ve yüzdelerini % 37.93 doymu ya asidi, % 33.07 tek çift ba lı doymamı ya asidi, % 29.00 çok çift ba lı doymamı ya asidi içerdiklerini tespit etmi tir. Çalı masında en yüksek doymu ya asidi yüzdesi %44.16 ile çinakop (Pomatomus saltatrix) balı ında tespit etmi tir. En yüksek tek çift ba lı ya asitleri yüzdesi ise %38.64 ile sardalya (Sardina pilchardus) türüne ait oldu unu tespit etmi tir. Ba lıca doymu ya asitleri miristik (C14:0), palmitik (C16:0) ve stearik (C18:0) asitlerdir. (C14:0) Miristik asidin % 1.51 ile en dü ük sardalya (Sardina pilchardus) türünde % 7.06 ile en yüksek kefal (Mugil cephalus) türünde görmü tür. (C16:0) Palmitik asit genel olarak tüm balıklarda yüksek olmasına kar ın % 12.90 ile en dü ük uskumru (Scomber scomber) türünde % 21.39 ile en yüksek sardalya türünde oldu unu tespit etmi tir. (C18:0) stearik asit ise

% 3.70 ile en dü ük sardalya türünde % 9.98 ile en yüksek çinokop türünde tespit etmi tir.

2. 3. Balıkların Ya Asidi Bile imine Etki Eden Faktörler

Balıklar poikiloterm hayvanlardır, yani ortam artlarına göre vücut ısısı

de i en organizmalardır. Onun için tüm metabolik faaliyetlerde çevre sıcaklı ının

etkisi büyüktür. Yapılan çalı malara göre, sıcaklı ın ya asidi metabolizması üzerine

do rudan etkili oldu u saptamı tır. Balıkların de i en sıcaklıkla ya asit

metabolizmasını düzenleyerek çevreye uyum sa ladıkları ve bu ekilde ya amlarını

sürdürebildikleri tespit edilmi tir. Balıkların ve di er sucul canlıların ya asit

(8)

metabolizmasını ayarlayarak habitatlarına uyum sa lamaları önemli bir adaptasyon stratejisidir. Bunda enzim sistemlerinin önemli rolü vardır. Dü ük sıcaklıkta ya ayan poikloterm hayvanların sinir ve di er dokularının hücre zarı fosfolipidleri yüksek sıcaklıkta ya ayan hayvanlara göre daha fazla doymamı ya asidi içerir. Bu özellik, dü ük sıcaklıkta balıkların hücre zarı geçirgenli ini ve viskozitesini korumasında gereklidir (Farkas, 1984; Dutta ve ark., 1985; Cai ve Curtis, 1990).

Balıkların ya asidi bile imine etki eden en önemli faktör dietinde bulunan canlıların ihtiva etti i ya asidi bile imidir (Brenner 1989, Crawford ve Marsh 1989, Steffens 1997). Ancak hayvanın beslenme ekline yani karnivor, herbivor veya omnivor olu una göre farklılıklar gösterebilmektedir. Özellikle omnivor hayvanlar hem hayvansal hem de bitkisel kaynakları kullanabilme kapasitelerinden dolayı di erlerinden önemli derecede farklılıklar gösterir (Ahlgren ve ark., 1994). Balıklar için önemli ya am yiyecekleri; tek hücreliler ve kolonial fitoplanktonik algler ve zooplanktonik organizmalardır (Hale ve Carlson 1972, Seifert 1972). Tatlısu algleri, Krustase’ler ve sucul böcek larvaları, genellikle linoleik asit (C18:2), linolenik asit (C18:3) ve eikosapentaenoik asit (C20:5) bakımından zengindir. Bunlardan C22:5 ve C22:6 ya asitleri akuatik böceklerden daha çok Krustase’lerde bulunmu tur. Bu nedenle tatlısu balıklarının ya asidi bile imi yüksek içerikli omega-6 a ırı doymamı ya asitlerinden olan, linoleik asitleri ve ara idonik asit (C 20:4) tarafından karakterize edilmektedir (Henderson ve Tocher 1987, Steffens 1997).

Akpınar ve Aksoylar (1988), Kangal Balıklı Kaplıcası’nda (Sivas), yakla ık 35 ˚C sıcaklıkta ya ayan Gara rufa (Heckel, 1843)’nın kas dokusundaki ya asidi bile imine sıcaklı ın, besinsel ya asitlerinin ve açlı ın etkilerini ara tırmı lardır. 35

°C sıcaklıkta 20 ve 22 C'lu doymamı ya asitlerinin azaldı ı, 24 °C sıcaklıkta ise bu

ya asitlerinin arttı ı gözlenmi tir. Besinsel ya asitleri olarak miristik asit, palmitik

asit, palmitoleik asit, oleik asit, linoleik asit ve linolenik asitin do rudan depo

edildi i belirlenmi tir. Açlık sırasında palmitoleik, stearik, linoleik, linolenik ve

arakidonik asitlerin yüzdelerinde önemli bir azalı , oleik asit yüzdesinde ise artı

saptanmı tır. Güler ve ark. (2007), Bey ehir Gölü’nde ya ayan sudak balı ı

çalı masında, Stizostedion lucioperca L.’nin total ya asidi bile iminde bulunan ya

asitlerinin karbon sayılarının 8-24 arasında de i ti ini tespit etmi tir. Genel olarak

C22:6, dokosahekzaenoik asit (DHA), C16:0, palmitik asit, C18:1 n- 9, oleik asit,

(9)

C20:4, arakidonik asit, C18:2, linoleik asit, C20:5, eikosapentaenoik asit (EPA), C18:0, stearik asit, C16:1, palmitoleik asit ve yüzdelerinin balıkların total ya asidi bile iminde yüksek yüzdelerde bulundu u görülmü tür. Bu yüzdeler mevsimlere göre %77.75- 81.38 arasında de i iklik gösterdi ini tespit etmi tir. Mevsimlere göre doymu ya asitlerinin toplamının %24.42- 27.94 doymamı ya asitleri yüzdelerinin toplamının %19.30- 25.65, a ırı doymamı ya asitleri yüzdelerinin toplamının

%48.17- 52.07 arasında oldu unu tespit etmi tir.

Balıklarda, tüm doymamı ya asitleri yüzdesinin doymu ya asitleri yüzdelerinden fazla olması poikiloterm olmalarıyla ilgilidir (Akpınar, 1986). Güler ve ark. (2008) çalı masında Bey ehir Gölü’nde ya ayan Cyprinus carpio’nun ya asidi bile imi mevsimlere ba lı olarak de i iklikler gösterdi ini belirtmi tir.

Mevsimlere göre doymu ya asitlerinin yüzdeleri toplamının %26.60- 29.60, doymamı ya asitleri yüzdelerinin toplamının %28.30- 41.01, a ırı doymamı ya asitleri yüzdelerinin toplamının %29.30- 42.80 arasında oldu unu tespit etmi tir.

Öztürk (2003), Bey ehir Gölü’nde ya ayan kadife balı ının ya asitlerinin mevsimsel de i imini inceledi i çalı masında, doymu ya asitleri toplamı %48.32 ile yaz mevsiminde en fazla olarak tespit edilmi tir. Doymamı ya asitleri ise ilkbahar mevsiminde %32.02 olarak bulunmu tur. A ırı doymamı ya asitleri toplamı ise %39.44 ile kı mevsiminde en yüksek olarak ölçülmü tür. Sa lık açısından önemli olan ya asitlerinden EPA ve DHA’ da en yüksek kı mevsiminde ölçülmü tür.

Yıldırım (2006) tarafından yapılan çalı malarda çipura balı ı (Sparus aurata)’nın total lipit miktarı sonbahar mevsiminde %2.05, ilkbahar mevsiminde

%3.15 ve yaz mevsiminde %3.49 olarak bulmu tur. Bu sonuca göre sonbahar mevsiminde total lipid miktarı en yüksek, kı mevsiminde ise en dü ük seviyede oldu unu tespit etmi tir.

en (2006) çalı masında kefal balı ı (Mugil cephalus)’ un dört farklı

mevsimde, kas dokusundaki total lipid ve ya asidi bile imlerini sonbahar

balıklarında total lipid oranı yüksek, ilkbahar balıklarında ise 3 oranı daha yüksek

bulunmu tur. Bu de i iklikler; suyun sıcaklık derecesi, besin miktarı ve üreme

periyodu gibi etkenlere ba lı olarak meydana geldi ini tespit etmi tir.

(10)

Ya asitleri ile ilgili olarak Akpınar (1987), Cyprinus carpio L. ‘nun di i ve erkek bireylerinin mevsimsel de i imini inceledi i çalı masında, üreme periyodunda uzun zincirli a ırı doymamı ya asitlerinin hem di i hemde erkek sazanlarda önemli ölçüde azaldıklarını ve üreme peryodundan sonra kı aylarına do ru arttıklarını belirtmi tir. Aynı ara tırıcı Mogan Gölün’ndeki C. Carpio’ nun kas dokusundaki temel ya asitlerinin önemli bir de i ime u ramadıkları fakat üreme periyodunda önemsiz de olsa azaldıklarını bildirmi tir.

Yılmaz ve ark. (1996), Capoeta capoeta umbla’ nın di i bireylerde, total lipit miktarının ekim ayında ve erkek bireylerde de kasım ayında di er aylara göre belirgin düzeyde yüksek oldu unu ifade etmi lerdir. Bu farklılı ın nedeninin beslenme ve üreme gibi bazı fizyolojik faaliyetlerden kaynaklandı ını ileri sürmü lerdir. Nevsome ve Leduc (1975), üreme dönemi boyunca balıkların gerekli olan enerji ihtiyaçlarını kas dokusundaki lipidlerden sa ladıklarını ifade etmi lerdir.

Metin (1992), Cyprinion macrostomus’ un gonadal total lipid ve total ya asidi içeri inin mevsimsel de i imini ara tırmı tır. Ara tırıcı, beslenmenin ve gonad geli iminin iyi oldu u aylarda, hem total lipid hemde total ya asidi oranının arttı ını bildirmi tir. Ovaryumlarda total lipide göre total ya asidi oranı en yüksek eylülde (%66.39), en dü ük ise mayısta (%42.2) bulunmu tur. Testislerin spermsiz oldu u aylarda total lipide göre total ya asidi oranının di er aylara göre önemli derecede dü ük, spermli oldu u aylarda ise yüksek oldu u tespit edilmi tir.

Balık türlerinin sahip oldukları lipid ve ya asidi kompozisyonu yapı olarak farklılık gösterdi i gibi, aynı tür balı ın de i ik co rafik alanlarda ve belli fizyolojik faaliyetlerine ba lı olarak da de i iklikler gösterir. Ayrıca kas dokularının lipid bile imi arasında da kimyasal yapı bakımından farklılıklar bulunmu tur (Kinsella ve ark., 1978).

Love (1970), Goblus melanostomus ‘ ta gonatların lipid miktarının di ilerde erkeklerden 10 kat daha fazla oldu unu tespit etmi tir. Ara tırıcı gonatların geli imini için lipid kullanımının erkeklerde daha az oldu unu ve üreme faliyetlerinden di ilere göre daha az etkilendi ini bildirmi tir. Yapılan ara tırmalar;

balıklarda en çok mevsimsel de i ime u rayan ya asitlerinin doymamı asitler

oldu unu, doymu ya asitlerinin yıl boyunca çok de i medi ini göstermi tir.

(11)

Yapılan çalı malara göre; balıklardaki ya asit miktarının ve ya asitlerinin de i imleri mevsimsel de i im yani çevre sıcaklı ına, beslenme ekillerine, üreme

ekillerine ve gonad geli imi gibi fizyolojik faaliyetlerden etkilenmektedir.

2. 4. Balık Ya ının nsan Sa lı ı Üzerine Etkileri

Bitkilere oranla hayvansal dokular ya asitlerini doymamı hale getirmede kısıtlı güce sahiptir. Ço u hayvanlarda çift ba lar 4, 5, 6 ve 9 konu larına (karboksil ucundan ba layarak) yerle tirilebilirse de asla 9’dan öteye yerle tiremez.

Bunun aksine bitkiler 12 ve 15 konu larına ek çift ba lar yerle tirebilir ve dolayısıyla besinsel olarak vazgeçilmez ya asitlerini sentezleyebilir. Bu ise sonuç olarak bitkisel bir kaynaktan türetilen bazı ço ul doymamı ya asitlerinin diyetle alınmasını zorunlu kılar. Bu vazgeçilmez ya asitleri eikozanoik (C20) ya asitlerinin olu umunu sa lamakta olup bunlardan da eikozanoidler diye bilinen bile ik aileleri türer. Bu aileler prostaglandinleri, tromboksanları, lökotrienleri ve lipoksinleri olu turur. Prostaglandinler ve tromboksanlar gereksinim duyuldu unda hızla sentezlenen ve sentez yerleri civarında etkili olan yerel hormonlardır.

Prostaglandinlerin temel fizyolojik rolleri adenilil siklaz etkinli inin modülatörü olmalarıdır; örne in trombosit kümelenmesinin denetlenmesi ve böbrekte antidiüretik hormon etkisinin inhibe edilmesi. Lökotrienler kas kasıcı ve kemotaktik özelli e sahip olup bu da alerjik tepkimeler ve yangıda önemli olduklarını telkin eder. Bir lökotrien karı ımı, anafilaksinin yava tepki veren maddesi (SRS-A) olarak kimlikle mi tir (Murray ve ark., 1996).

1928’de Evans ve Burr A ve D vitaminleri dı arıdan eklenen, arıtılmı lipitsiz

diyetle beslenen sıçanlarda geli menin geriledi i ve üreme bozuklukları geli ti ini

gözlemlemi lerdir. Daha sonraki bir çalı ma bu eksiklik sendromunun diyete

linoleik, -linolenik ve ara idonik asit eklenmesi ile iyile tirildi ini göstermi tir

(Murray ve ark., 1996)..

(12)

EPA ve DHA asitler hücre zarının yapısına girerek hücre zarının fiziksel özelliklerini etkiledi i, reseptörler ve enzimler gibi zar proteinlerinin fonksiyonlarını de i tirdi i bildirilmi tir (Sprecher, 1990).

Grönland’da Eskimoların yiyeceklerini ara tırılması sonucunda bol miktarda balık tüketilmesi ile buradaki insanların dü ük oranda kalp rahatsızlıkları geçirdikleri belirtilmi tir (Bang ve Dyerberg, 1972; Dyerberg ve ark., 1975, 1978).

Balık ya ı plazma lipidlerine etki ederek trigliserid ve VLDL (çok dü ük yo unluklu lipoprotein) kolesterol seviyelerini azaltmaktadır. Yüksek trigliseridli hastalarda balık ya ı tüketiminin arttırılması ile LDL (dü ük yo unluklu lipoprotein) seviyelerinde önemli derecelerde azalmalar meydana geldi i bildirilmi tir. Günde 5- 30 g 3 grubu ya asitlerinden olan eikosapentaenoik ve dokosaheksaenoik asitlerinin bir-üç ay süre ile alınması trigliserid ve VLDL seviyelerini önemli derecede dü ürdü ü, normal trigliseridli hastalarda daha az miktarların etkili olabilece i tespit edilmi tir. Yapılan ara tırmalarda hem LDL hem de VLDL’lerin balık ya ı alındıktan sonra daha küçük ve daha yo un oldu u bulunmu tur (Sanders, 1990).

Hansen ve ark. (1998), EPA’nın, postprandial TG (trigliserid)’i dü ürmede DHA’dan daha etkili buldu. Grimsgaard ve ark. (1997) ve Mori ve ark. (2000) hem EPA hem de DHA’yla TG konsantrasyon hızındaki önemli dü meleri gözlemlediler.

Birlikte elde edilen bu veriler EPA ve DHA’nın plazma TG konsantrasyonundaki

etkilerin tamamen farklı olmadı ını gösterir. Park ve Haris (2003)’in yaptı ı

çalı mada ise n-3 ya asitlerinin sadece beslenme durumunda TG temizli ini

artırdı ını ve lipoproteinlipaz (LPL) aktivitelerini arttırdı ını buldular. LPL beslenme

durumunda insülinle stimule olmasıyla bilinir. n-3 ya asitlerinin diyetle alımı

LPL’daki insülin oranını etkiler. kinci olarak da beslenme adipoz dokusuna ve

iskeletteki kasla kan aktarılmasında etkili olarak bilinir. n-3 ya asitlerinin

endotellerdeki fonksiyonun artması vazodilatörlerin duyarlılı ı nedeniyle buradaki

kan akı ını postprandial olarak etkilemesi olasıdır. Böyle bir etki zengin kapillar

endotelyumunlu LPL’nin yüzeysel alanındaki ilomikronları açı a çıkarabilir ve LPL

ile ilgili temizli i hızlandırabilir. Yani EPA ve DHA’lı kaynaklar bunlarda balıklarda

(13)

bol miktarda bulunmakta LPL ile ilgili lipolysis’leri artırarak insan ilomikron TG temizli ini hızlandırır.

PUFA n-3 ya asitleri sitokin üretimini etkilemektedir. Sitokinler ba ı ık kı kırtıcı tepkimeleri düzenleyen proteinlerin bir çe it familyasıdır. Fritsche ve ark.

(1999), fareler üzerinde yaptıkları bir çalı mada, zengin n-3 PUFA ya asitleriyle beslenmeleri sonucunda Listeria enfeksiyonunun erken evreleri süresince interlökin (IL-12) ve interferon-gama (IFN ) her ikisinin de üretiminin önemli derecede dü tü ünü gözlemlemi lerdir.

Uzun zincirli n-3 çoklu doymamı ya asitlerinin kalp ve kan damar rahatsızlıklarından ba ka iltihaplı hastalıklar (Higgs, 1986), mafsal (eklem) iltihapları (Kremer ve Jubiz, 1987), böbrek iltihabı (Thais ve Stahl, 1987), lupus erythematosis adı verilen deri tüberkülozu (Kelley ve ark., 1985), çok yönlü sertle mesi (Bates ve ark., 1989), felçler (Hirai ve ark., 1987), kanser (Karmeli, 1987), deri hastalıkları (Rhodes, 1984), astım (Lands, 1986) gibi rahatsızlıklarda da yararlı etkiye sahip oldu unu gösteren kanıtlar vardır.

Çalı malar n-6 ya asitlerinin yüksek alımının daha protrombotik ve proagretory olan birinin psikolojik durumunu de i tirdi ini gösterir. Bu kan vizkozitesi, vazospazm ve vazokonstriksiyonu da artırır ve kanama zamanı azaltır. n- 3 ya asitleri, antiinflamatuar, antitrombotik, antiorrhythmic, hipolipidemik ve vasodilatör özelliklere sahiptirler (De Caterina ve ark., 2000). Balık ya ına özgü olan 3 ya asitleri eikosanoid metabolizması ve fonksiyonunu etkilemektedir. Besinlerde bulunan 3 ya asitlerinin platelet kümele mesine mani olarak damarları açtı ı ve hemostatik dengeyi de i tirdi i bildirilmi tir (Vanhoutte ve Shimokawa, 1990).

Plateletler a ırı kanamayı önleyen pıhtıla tırıcı hücrelerdir.

Tromboksanlar trombositlerde sentezlenir ve salındıklarında

vazokonstriksiyon ve trombosit kümelenmesine neden olurlar. Prostasiklinler (PGI

2

)

kan damarı duvarları tarafından üretilir ve trombosit kümelenmesinin güçlü

inhibitörüdürler. Yani tromboksan ve prosiklinler antogonisttir. Grönland

Eskimolarında kalp hastalı ı insidansında dü üklük, azalmı trombosit kümelenmesi

ve uzamı pıhtıla ma zamanı seri 3 prostaglandinler (PG3) ve tromboksan TX3 veren

3 içeren balık ya larının yüksek miktarda tüketilmesine ba lanmı tır. PG3 ve TX3

(14)

fosfolipidlerden ara idonat salınması ve PG2 ve TX2 üretilmesini inhibe eder. PG3, PG2 kadar güçlü bir trombosit antiagretörü ise de TXA3, TXA2’den daha zayıf bir agretördür (Murray ve ark., 1996).

EFA’ların fonksiyonları iltihaplanma, kardiyovasküler sa lık, miyelin kılıf geli imi, alerjik reaktivite, kar ı tepkime, hormon modülle mesi, bilinç ve davranı ların kontrolünü içerir. n-3 ya asitlerinin bu yararlı etkileri kroner kalp rahatsızlıkları, hipertansiyon, diyabet mellitus tip 2’si, romatizmal mafsal iltihaplar, ülserli kalın ba ırsak iltihabı, Crohn’s hastalı ı ve kronik akci er engeli rahatsızlıkların ikincil tedavisinde görülür (Simopoulos, 1999; 2000; Belluzzi ve ark., 2000; Connor, 2000; Nestel, 2000; Von Schacky, 2000; Dewailley ve ark., 2002; Hu ve ark., 2002).

nsan beyni ve gözün retinası uzun zincirli, polyunsature diye karakterize edilen ya dokuları içerir. Enerjinin sa lanmasının yanında, diyetteki ya asitleri beyin ve göz retinası için önemli katmanlar sa lar. Rahimde plasenta anneden DHA ve AA’yı seçer ve onları cenine ait dola ıma transfer eder (Crawford, 2000). Bebe in geli imini en iyi ekilde tamamlaması için özellikle hamileli in son üç ayında ve do umdan sonraki emzirme dönemi olarak bilinen altı ayda anneler n-3 ya asitlerini alma gereksinimi duyarlar (Matorras ve ark., 2001; Hibbeln, 2002). Freeman (2000) n-3 ya asitlerinin hamilelikte ve bebe i emzirmede psikiyatrik bozukluklarda güvenli ve etkili tedavi sa layabilece ini savunur.

Olsen ve ark., (1991) yaptıkları bir çalı mada Danimarka’nın di er bölümlerindeki kadınların yüksek bir oranı bir hafta öncesinden do um sancısı çekerken, Faeroe Adalarında kadınlar 9. aydan sonra bebeklerini bırakırlar. Bu farkın sebebi Faeroe Adalarında deniz ürünlerinin çok tüketilmesi olarak dü ünülür. Bu ara tırmacılar, n-3 ya asitlerinin yüksek alımının do urmada gereken prostaglandinlerin üretimindeki dengeyi de i tirerek hamileli i uzatabilece ini varsayarlar. Prematüre do um olaylarının azalmasının yanında, n-3 serebral felç olaylarını da azaltabilir (Petridou ve ark., 1998).

Anneye ait DHA hamilelik sırasında %50’e kadar dü ebilir ve do um sonrası

6 ayda yeniden yapılanamaz (Holman ve ark., 1991; Al ve ark., 1995).

(15)

Omega ya ları ayrıca, çocu un matematik zekâsını geli tirip, okuma, telaffuz ve yazma becerilerini arttırır. Burgess ve ark., (2000), bu ya asitleri eksikliklerine sahip olan çocukların, olmayanlardan daha çok davranı sal problemleri, ba ırıp ça ırma huyu, ö renme, sa lık ve uyku problemlerine sahiptir.

Yirminci yüzyıl öncesinde insanlar n-6 ve n-3 gerekli ya asitlerinin yakla ık e it oranda aldılar. Bugün ise bu oran n-6/n-3 oranı 20/1 yada 25/1 kadar yüksek olabilir. Eski diyetler ya sız et, sebzeler, yüksek lifli meyvelerce daha zengindi ve az kaloriliydiler. EPA, DHA ve AA gibi uzun zincirli PUFA’ların yüksek seviyelerine sahiptirler. Bugünün diyeti ise18 karbonlu ya asitleri ve doymu ya asitleri daha büyük yer kaplar (Simopoulos, 2000; Kris-Etherton ve ark., 2002).

Bu ya asitlerinin vücuttaki biyolojik i levleri dikkate alınarak, diyetteki alım

oranlarına dikkat edilmesi insan sa lı ı açısından büyük önem arz etmektedir.

(16)

3. MATERYAL VE METOT

3. 1. Numunelerin Elde Edilmesi

Ara tırmada kullanılan Vimba vimba tenella (Nordmann, 1840) numuneleri 468 km2 yüzölçümü ile Türkiye’nin ikinci büyük tatlı su gölü olan E irdir Gölü’nden elde edilmi tir. Balı ın ya asidi bile imine ya adı ı ortamın yani su sıcaklı ının etkisinin olup olmadı ını ara tırmak için numuneler dört mevsim ayrı ayrı toplanmı tır. Numunelerin alınması her mevsimin ortasına denk gelen aylarda;

kı için Ocak ayında, bahar için Nisan ayında, yaz için Temmuz ayında, sonbahar için Ekim ayında gerçekle tirilmi tir. E rez balı ından mevsim ortaları dikkate alınarak orta boy üçer tane alınmı tır. Numuneleri alırken cinsiyet ayrımı yapılmamı tır.

3. 2. Numunelerin Ekstraksiyonu ve Metille tirilmesi

Numunelerin her birinden sol pektoral yüzgeci ile dorsal yüzgeci arasındaki bölgeden 20 g et alınarak balı ın ya asidi bile imi ara tırılmı tır. Alınan bu et parçaları kloroform:metanol karı ımında (2:1, v:v) ve deep-freeze’de homojenizasyonun ve ekstraksiyonun gerçekle tirilece i zamana kadar saklanmı tır.

Numunelerin ya asidi ekstraksiyonlarında Folch ve ark. (1957)’nın metotlarından yararlanılmı tır.

Balıkların ya larındaki ya asitlerinin gaz kromatografik analizler için

metille tirilmeleri Moss ve ark. (1974)’nın metotlarından yararlanılarak

gerçekle tirilmi tir. Ya asitlerinin metille tirilmesinde BF3 – metanol (bortriflorür-

metanol) kompleksi kullanılmı tır.

(17)

Gaz kromatografik analizler HP (Hewlett Packard) Aigelent marka, HP6890 model, FID (Flame Ion Detector, alev iyon dedektör) dedektörlü otomatik injektörlü gaz kromatograf ile gerçekle tirilmi tir. Analizlerde 100 metrelik HP 88 kapiller kolon kullanılmı tır.

Gaz kromatografta injektör blo u sıcaklı ı 240 ˚C, dedektör blo u sıcaklı ı 250 ˚C olarak ayarlanmı tır. Kolona sıcaklık programı uygulanmı tır. Kolonun ba langıç sıcaklı ı 160 ˚C olarak ayarlanmı , bu sıcaklıkta 2 dakika bekletilmi daha sonra dakikada 4˚C artarak 185 ˚C ‘ye ula ılmı tır. Bu sıcaklı ı takiben dakikada 1

˚C artarak 200 ˚C ‘ye ula ılmı ve bu sıcaklıkta 46.75 dakika bekletilmi tir. Sonuçta analizler 70 dakikada tamamlanmı tır.

Gaz kromatografın gaz akı hızları hidrojen: 30 ml/dak., kuru hava: 300 ml/dak. ve ta ıyıcı gaz olarak kullanılan helyum: 14.3 ml/dak. olarak ayarlanmı tır.

Analiz için metille tirilmi ya asidi numunelerinden bir mikrolitre gaz kromatografa injekte edilmi tir.

Kromatogramlardaki piklerin hangi ya asidine ait oldu u standartların alıkonulma zamanları (relative retention time) ile kar ıla tırılarak belirlenmi tir.

Kromatogramlardaki piklerin % alan miktarlarının aritmetik ortalaması hesaplanarak tablo halinde verilmi tir.

Varyans analizi grup ortalamaları arasındaki farkı tespit etmek için LSD

(Least Significant Deference= Asgari Önemli Fark) yapılmı tır.

(18)

4. SONUÇLAR

Vimba vimba tenella (E rez)’nın mevsimlere ba lı olarak yapılan gaz kromotografik analizi sonucunda total ya asidi bile iminde bulunan ya asitlerinin karbon sayılarının 8-22 arasında oldu u görülmü tür. (Tablo 1). Di er ya asitleri olarak gösterilen ya asitleri, standartlara kar ılık gelmeyen ve bu nedenle tanımlanamayan ya asitlerinin toplamını olu turmaktadır.

Genel olarak palmitik asit (C16:0) , palmitoleik asit (C16:1) , oleik asit (C18:1), arakidonik asit (C20:4), eikosapentaenoik asit (C20:5) ve dokasahekzaenoik asit (C22:6) yüzdelerinin balı ın ya asidi bile iminde yüksek de erlerde di er ya asitlerinin ise dü ük de erlerde oldu u tespit edilmi tir.

Vimba vimba tenella ‘nın ya asidi bile iminde doymu , doymamı ve a ırı doymamı ya asitleri yüzdelerinde mevsime ba lı olarak de i iklikler gösterdi i görülmü tür. Mevsimlere ba lı olarak doymu ya asidi yüzdesi, doymamı ya asidi yüzdesinden daha dü ük bulunmu tur. A ırı doymamı ya asidi yüzdesi ise doymamı ya asidi yüzdesinden dü üktür. Doymu ya asitlerinin toplamı % 24.01-29.17, doymamı ya asitlerinin toplamı %40.40- 45.19, a ırı doymamı ya asidi toplam yüzdesi 25.54 ile 32.55 arasında de i iklik göstermektedir.

4. 1. lkbahar Mevsiminde Vimba vimba tenella’nın Total Ya Asidi Bile imi

lkbahar mevsiminde Vimba vimba tenella’nın total ya asidi bile iminde en yüksek yüzde %22.43 ile C18:1 9, oleik aside ait oldu u görülmü tür. Bunu takiben C16:0 palmitik asit %16.25, %12.34 ile C16:1 palmitoleik asit yüksek de erlerde bulunmu tur.

C20:4 6 arakidonik asit ile sa lık açısından önemi olan C20:5 eikopentaenoik asit (EPA) ile C22:6 dokosahekzaenoik asit oranı sırasıyla %6.26,

%5.27 ile % 8.69 tespit edilmi tir.

(19)

Bu ya asitlerinin dı ında ilkbahar mevsiminde kaprilik asit (C8:0), kaprik asit (C10:0), ( C11:0) , laurik asit (C12:0), (C13:0), miristik asit (C14:0), miristoleik asit (C14:1), pentodesilik asit (C15:0), pentadekanoik asit (C15:1), margarik asit (C17:0), margaroleik asit (C17:1) ya asit yüzdeleri %2 ‘nin altında bulunmu tur.

Stearik asit (C18:0), linoleik asit (C18:2) yüzdesi %3.55 ile %4.31 olarak tespit edilmi tir.

Bunun yanı sıra C18:3 linolenik asit, C20:0 arakidik asit ve C22:4 dekosatetraenoik asit yüzdeleri de dü ük oranlarda bulunmu tur.

Bu mevsimde Vimba vimba tenella’nın total ya asidi bile iminde doymu ya asitlerinin toplamı %24.01, doymamı ya asitlerinin toplamı %40.40 ve a ırı doymamı ya asitlerinin toplamı ise %32.55 oldu u görülmü tür. 3 ya asitlerinin toplamı %19.36 iken 6 ya asitlerinin toplamı%13.97 olarak bulunmu tur.

lkbahar mevsiminde 3/ 6 ya asitlerinin oranının 1.39 oldu u görülmü tür.

4. 2. Yaz Mevsiminde Vimba vimba tenella’nın Total Ya Asidi Bile imi

Yaz mevsiminde Vimba vimba tenella ‘nın total ya asidi bile iminde en yüksek yüzdeye sahip olan ya asidinin %25.41 ile oleik asit oldu u görülmü tür.

kinci yüksek ya asidi yüzdesi palmitik asitte (C16:0) , %19.15 oranında tespit edilmi tir. Üçüncü yüksek ya asidi oranı %11.59 ile palmitoleik asitte (C16:1) rastlanmı tır. Bu ya asitlerine ilaveten stearik asit, (C18:0), eikosapentaenoik asit (C20:5) ve dokasaheksaenoik asit (C22:6) yüzdeleri %5 üzerinde bulunmu tur.

Yaz mevsiminde C8:0 kaprilik asite rastlanmazken di er ya asidi yüzdelerindede farklılıklar vardır. Bu ya asitleri oran olarak oldukça dü ük yüzdelerde bulunmu tur.

Vimba vimba tenella’nın yaz mevsiminde doymu ya asitlerinin toplamının

%29.17, doymamı ya asitlerinin toplamının %43.52 ve a ırı doymamı ya

(20)

asitlerinin toplamının %25.54 oldu u görülmü tür. Yaz mevsiminde toplam 3

%16.02, 6 ya asitlerinin yüzdeleri toplamı ise %10.35 olarak tespit edilmi tir.

Yaz mevsiminde 3/ 6 oranının 1.55 oldu u görülmü tür.

4. 3. Sonbahar Mevsiminde Vimba vimba tenella’nın Total Ya Asidi Bile imi

Sonbahar mevsiminde Vimba vimba tenella ‘nın total ya asidi bile iminde en yüksek yüzdeye sahip olan ya asidinin %26.16 ‘lık gibi büyük bir yüzdeyle oleik asit (C18:1) oldu u görülmü tür. Bunun yanı sıra palmitik asit %20.01 ile ikinci, palmitoleik asit %12.22 ile üçüncü büyük yüzdeye sahip ya asitlerini olu turmu lardır. Arakidonik asit (C20:4), eikosapentaenoik asit (EPA) C20:5 ve dokosahekzaenoik asit (C22:6) yüzdeleri ise sırasıyla %5.54, %4.75 ve %5.41 ‘lik bir oranı meydana getirmi lerdir. Di er ya asitleri yüzdesinde de i iklik görülmü tür.

Sonbahar mevsiminde Vimba vimba tenella’ nın total ya asidi bile iminde doymu ya asitlerinin toplamı %28.85, doymamı ya asitlerinin toplamı %43.55 ve a ırı doymamı ya asitlerinin toplamı %25.59 oldu u görülmü tür.

Bu mevsimde 3 ya asitlerinin toplamı %14.09, 6 ya asitlerinin toplamı

%12.11, 3/ 6 oranı ise 1.16 olarak bulunmu tur.

4. 4. Kı Mevsiminde Vimba vimba tenella’nın Total Ya Asidi Bile imi

Kı mevsiminde Vimba vimba tenella ‘nın total ya asidi bile iminde en

yüksek yüzdeye sahip olan ya asidi %28.35 ‘lik gibi büyük bir yüzde ile C18:1

oleik asit oldu u görülmü tür. Bu ya asitinin yanı sıra palmitik asit, palmitoleik asit

sırasıyla %18.44 ve %11.53 oranları ile di er yüksek yüzdeye sahip ya asitlerini

olu turmaktadır. Bunlardan ba ka C22:6 dokosaheksaenoik asit %6.92 ve C20:4

arakidonik asit %5.27 oranlarında tespit edilmi tir.

(21)

Kı mevsiminde C8:0 kaprilik asit ve C11:0 ya asitlerine rastlanmamı tır.

Vimba vimba tenella’ nın kı mevsiminde doymu ya asitleri toplamı

%26.56, doymamı ya asitleri toplamı %45.19 ve a ırı doymamı ya asitleri

toplamı %26.28 oranlarında bulunmu tur. Kı mevsiminde toplam 3 %15.62, 6

11.10 olarak belirlenmi tir. 3/ 6 oranının ise 1.41 oldu u görülmü tür.

(22)

Tablo 1. Mevsimlere göre Vimba vimba tenella’nın ya asidi bile imi yüzdeleri

YA AS D LKBAHAR YAZ SONBAHAR KI

C 8:0 0.02±0.02a -- 0.01±0.02a --

C10:0 0.01±0.01a 0.05±0.10a 0.02±0.02a 0.01±0.03a C 11:0 0.02±0.02a 0.01±0.01a 0.03±0.04a -- C 12:0 0.08±0.01b 0.11±0.02a 0.11±0.03a 0.08±0.02b C 13:0 0.04±0.01a 0.04±0.01a 0.03±0.01b 0.02±0.01c C 14:0 1.43±0.03c 1.82±0.05a 1.59±0.15b 1.40±0.10c C 15:0 0.66±0.01b 1.11±0.30a 0.73±0.11b 0.59±0.04b C 16:0 16.25±0.22c 19.15±0.50b 20.01±0.87a 18.44±0.56b C 17:0 1.09±0.12a 1.31±0.11a 1.14±0.24a 1.01±0.24a C 18:0 3.55±0.16b 5.00±0.14a 4.55±0.63a 4.46±0.97a C 20:0 0.28±0.02a 0.30±0.07a 0.27±0.09a 0.21±0.03a C 22:0 0.58±0.08a 0.28±0.02c 0.37±0.05b 0.35±0.02b

SFA 24.01 29.17 28.85 26.56

C 14:1 5 0.18±0.01b 0.20±0.01b 0.23±0.04a 0.15±0.01c C 15:1 6 0.77±0.27ab 0.83±0.03a 0.62±0.10bc 0.45±0.10bc C 16:1 7 12.34±0.69a 11.59±1.61a 12.22±1.53a 11.53±0.05a C 17:1 8 2.00±0.16b 2.99±0.80a 1.97±0.22b 1.94±0.34b C 18:1 9 22.43±1.96c 25.41±0.35b 26.16±2.45b 28.35±0.14a C 20:1 9 2.66±0.37a 2.51±0.37a 2.35±0.62a 2.78±0.64a

MUFA 40.40 43.52 43.55 45.19

C 18:2 6 4.31±0.09a 3.12±0.15c 3.97±0.40b 3.35±0.06c C 18:3 6 0.49±0.05b 0.75±0.16a 0.38±0.11b 0.50±0.22b C 18:3 3 2.74±0.05a 1.68±0.10c 2.27±0.62ab 1.82±0.74bc C 20:2 6 1.35±0.14a 1.10±0.16b 1.03±0.21b 1.04±0.16b C 20:4 6 6.26±0.82a 3.99±0.35b 5.54±0.26a 5.27±0.91a C 20:5 3 5.27±0.72b 6.72±0.99a 4.75±0.91b 4.31±0.25b C 22:4 6 0.79±018a 0.56±0.23a 0.58±0.17a 0.50±0.25a C 22:5 3 2.66±0.02a 1.94±0.04b 1.66±0.38b 2.57±0.77a C 22:6 3 8.69±1.31a 5.68±0.53b 5.41±2.10b 6.92±0.27b

PUFA 32.55 25.54 25.59 26.28

3 19.36 16.02 14.09 15.62

6 13.97 10.35 12.11 11.10

3/ 6 1.39 1.55 1.16 1.41

Di er 3.05 1.78 2.01 1.97

*Aynı satırda aynı harfle gösterilen de erler birbirinden farklı de ildir (p>0.05).

(23)

5. TARTI MA

Vimba vimba tenella ‘nın ya asidi bile iminde karbon sayıları C8:0 ile C22:6 arasında de i en ya asitlerine rastlanmı tır. Vimba vimba tenella’ nın ya asidi bile imindeki ya asitlerinin yüzdeleri mevsimlere göre de i iklik göstermekle beraber her mevsimde oleik asit major ya asidi olarak tespit edilmi tir. Bunu takiben palmitik asit ve palmitoleik asit ikinci ve üçüncü sırada yer almaktadır.

Aynı familyaya sahip olan Cyprinus carpio L.’ ile yapılan çalı mada ya asitlerinin yüzdeleri mevsimlere göre de i iklik göstermekle birlikte yüksek yüzdeye sahip ya asitleri olarak oleik asit, palmitik asit, palmitoleik asit tespit edilmi tir (Güler ve ark., 2008).

Bu ya asitlerini takiben ilkbahar ve kı mevsiminde C22:5 dördüncü yüksek yüzdeye sahip ya asidi; C20:4 ise aynı mevsimlerde be inci yüksek yüzdeye sahip ya asidi olarak tespit edilmi tir. Benzer sonuçlar Bulut (2002) tarafından Apa ve Selevir baraj gölündeki Cyprinus carpio L. ‘nin di i ve erkek bireylerinde de görülmü tür. En fazla ya asiti yüzdesi palmitik ve palmitoleik asitte görülmü tür.

Güler ve ark. tarafından (2007) mevsime ba lı olarak yine tatlı su balı ı olan Sander lucioperca ‘nın ya asitlerinin tespit edildi i çalı mada en yüksek oran C22:6 da, sırasıyla palmitik ve oleik asitte bulunmu tur. Palmitik asit major doymu ya asiti olarak tespit edilmi , bizim çalı mamızda da palmitik asit major doymu ya asidi olarak bulunmu tur.

Di er ya asitlerinde mevsime ba lı de i iklikler görülmü tür. Oleik asit

doymamı ya asitleri arasında en yüksek de ere sahip ya asitidir. Benzer bir

ekilde Güler ve ark. (2007) tarafından Sander lucioperca ve Halilo lu ve ark.(2004)

tarafından Oncorhynchus mykiss ile yapılan çalı mada, oleik asit en yüksek

doymamı ya asidi olarak tespit edilmi tir. Güler ve ark. (2008)’e göre oleik asit

yüzdesi yaz mevsimi hariç di er mevsimlerde en yüksek doymamı ya asidi olarak

bulunmu tur. Di er çalı malarda da oleik asit major doymamı ya asidi olarak

bulunmu tur (Csengeri ve Farkas, 1993; Paaver ve ark. 2002).

(24)

EPA ve DHA yüzdelerinde mevsime ba lı de i iklikler olmakla birlikte sadece ilkbahar mevsiminde C20:5, yüzdesi C20:4 arokidonik asitten sonra görülmekle birlikte tüm mevsimlerde bu ya asitlerine major ya asitlerinden sonra rastlanmı tır. Bu ya asitleri ile birlikte arakidonik asit ve linoleik asit dominant a ırı doymamı ya asitleri arasında yer almaktadır. Benzer sonuçlar Güler ve ark. (2007) ile Jankowska ve ark. (2003) ‘nın aynı tür ile (Sander lucioperca) yaptıkları çalı malarda da görülmü tür.

Zlatanos ve Laskaridis (2007) tarafından üç farklı balık türünde (Sardina pilchardus, Engraulis encrasicholus, Spicara smaris) yapılan ya asiti kompozisyonunun mevsime ba lı de i ikliklerinin tespit edildi i çalı mada her üç balıktada C22:6 ve palmitik asitin major ya asitleri oldu u belirtilmi tir. Bizim çalı mamızda genel kompozisyona bakıldı ında C18:1 oleik asit major ya asiti olmakla bilikte C16:0 palmitik asiti ise ikinci yüksek oranda bulunan ya asitidir.

Kı aylarında (aralık ve ubat) Sardina pilchardus ‘da major ya asitleri sırası ile C22:6, C16:0 ve C20:5 ‘dir (Zlatanos ve Laskaridis 2007). Bu ara tırmada bu ya asitlerinin oranları sırasıyla %24.36- 25.32, %23.32- 24.76 ve %8.99- 11.92 oranlarında bulunmu ken yaptı ımız çalı mada C22:6 %6.67- 7.23, C16:0 %17.93- 18.92 ve C20:5 % 4.10- 4.57 olarak bulunmu tur.

Balıktaki ya içeri i ve ya asiti kompozisyonu konstant de ildir. Bunlar genellikle balı ın ya am siklusu ve sıcaklık, tuzluluk, aldıkları besinlerin ya asiti kompozisyonu gibi di er dı faktörlerle ilgilidir (Bandarra ve ark. 2001; Gökçe ve ark. 2004). Buna göre bizim ara tırmamızda da mevsimsel sıcaklık de i imleri dolayısı ile ya asitleri kompozisyonlarında da farklılıklar gözlenmi tir.

Ackman (1989)’a göre genel olarak balıklarda doymu ya asiti oranı belirli

türler haricinde %30’ dan dü üktür. Bizim çalı mamızda toplam doymu ya asiti

oranı %24.01 ile %29.17 arasında de i mektedir. Aynı çalı mada a ırı doymamı

ya asitlerinin oranı %25.54 – 32.55 arasında de i mektedir. Bu de erler sadece

ilkbahar mevsiminde doymu ya asitlerinin toplamında daha yüksek di er

mevsimlerde daha dü ük bulunmu tur. lkbahar mevsiminde C22:6 yüzdesinin

artı ının PUFA toplamını artırmı tır. Benzer olarak yaptı ımız çalı mada ilkbaharda

(25)

PUFA ve SFA sırasıyla % 32.55 ve % 24.01, yazda %25.54 ve %29.17, sonbaharda

%25.59 ve %28.85, kı ta %26.28 ve %26.56 olarak belirlenmi tir.

Tatlı su balıklarında total lipitlerdeki 3/ 6 oranı ço unlukla 0.5 ile 3.8 arasında de i mektedir ( Henderson ve Tocher, 1987). Bizim çalı mamızda da 3/ 6 oranı 1.16 ile 1.55 arasındadır. Bu rakamlar daha önce yapılan çalı malarla uygunluk göstermektedir. Bu oran Güler ve ark. (2008)’nın yaptı ı çalı mada 0.50- 1.06 arasındayken, Sander lucioperca ile yapılan çalı mada 0.72 -1.49 arasında de i mektedir (Güler ve ark. 2007).

Gökçe ve ark. (2004) ‘ nın Solea solea ile yaptıkları ara tırmaya göre 3/ 6 oranı en yüksek yaz mevsiminde (3.84) sonra da sırasıyla ilkbahar mevsiminde (3.41), sonbahar mevsiminde (1.89) ve kı mevsiminde (1.45) olarak bulunmu tur.

Uysal ve Aksoylar (2005)’ a göre E irdir Gölü’ndeki sudak balı ının 3/ 6 oranı özellikle yaz sonunda ve sonbaharda yüksek çıkmı tır. E irdir Gölü’ndeki Vimba vimba tenella ile yaptı ımız ara tırmada ise bu oran yaz mevsiminde 1.55, kı mevsiminde 1.41, ilkbaharda 1.39 ve sonbaharda 1.16 olarak tespit edilmi tir.

Görüldü ü gibi bu çalı malara benzer olarak Vimba vimba tenella’ da da yaz mevsiminde 3/ 6 oranının en yüksek düzeydedir.

3/ 6 oranının insan diyetinde artırılması kan lipidlerini azaltarak koroner

kalp hastalıkları ve kanser riskini dü ürdü ü tahmin edilmektedir (Kinsella ve ark.,

1990). Tatlı su balıklarının total ya bile imindeki 3/ 6 oranı genellikle 0.5-3.8

arasında, deniz balıklarında ise 4.7-14.4 oranları arasındadır (Henderson ve Tocher,

1987). E irdir Gölü’ndeki Vimba vimba tenella ile yapılan bu ara tırma sonucunda

3/ 6 oranının 1’den yüksek bulundu undan dolayı tüketilmesi sa lık açısından

yararlı oldu u söylenebilir.

(26)

6. KAYNAKLAR

Ackman, R. G., 1989. Nutritional composition of fats in seafoods. Progress in food and Nutrition sicence, 13, 161- 241.

Ackman, R.G., 1967. Characteristics of the fatty acid composition and biochemistry of some freshwater fish oils and lpids in comparison with marine oils and lipids. Comp. Biochem. Physiol., 22, 907-922.

Ackman, R.G., 1988. Concerns for utilization of marine lipids and oils Food Technology; 151-160.

Ahlgren, G., Blomquist, P., Bober, M., Gustafsson, I.B., 1994. Fatty acid content of the dorsal muscle an indicator of fat quality in freshwater fish. Journal of Fish Biology, 45, 131- 157.

Akpınar, M.A., 1981. Cyprinus carpio L. (Osteichthyes: Cyprinidae)’nın karaci er ve etindeki total lipid ve ya asidi bile iminin mevsimsel de i imi. Yüksek Lisans Tezi, 54s, Ankara.

Akpınar, M.A., 1987. Cyprinus carpio L. (Osteichthyes: Cyprinidae)’ nın kas dokusu ya asitlerinin mevsimsel de i imi, Do a TU Biyol., D11 (1), 1-18.

Akpınar, M.A., Aksoylar, M.Y., 1988. Gara rufa (Heckel, 19843)’nın ya asidi bile imine sıcaklı ın, besinsel ya asitlerinin ve açlı ın etkileri, Do a Tu. Biol., 12,1-8.

Al, M.D., Van Houwelingen, A.C., Kester, A.D.M., Hasaart, T.H.M., De Jong, A.E.P., Hornstra, G., 1995. Maternal essential fatty acid patterns during normal pregnancy and their relationship to the neonatal essential fatty acid status. Br J Nutr., 74, 55-68.

Archer, S.L., Green, D., Chamberlain, M., Dyer, A.R., Lui, K., 1998. Association of

dietary fish and n-3 fatty acids intake with hemostatic factors in the coronary

artery risk development in young adults (CARDIA) study. American Heart

Association, Inc., pp. 1119- 1123.

(27)

Balık, ., Çubuk, H., Küçük, F., 2000. Karacaören-I baraj gölü’ndeki Carassius carassius L. 1758 ve Vimba vimba tenella Nordmann 1840 populasyonlarının ya , a ırlık ve boy kompozisyonları ile kondisyon faktörleri. Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri Dergisi, 4:1, 17- 25.

Bandarra, N. M., Batista, I., Nunes, M. L., & Empis, J. M., 2001. Seasonal variation in the chemical composition of horse-mackerel (Tachurus tachurus). European food Research and Technology, 212, 535- 539.

Bang, H.O. and Dyerberg, J., 1972. Plazma lipids and lipoproteins in Greenlandic West Coast Eskimos. Acta Med. Scand., 192, 85- 94.

Bates, D., Cartlidge, N., French, J.M., Jackson, M.J., Nightingale, S., Shaw, D.A., Smith, S., Woo, E., Hawkins, S.A., Millar, J.H.D., Belin, J., Conroy, D.M., Gill, S.K., Sidey, M.., Smith,a.d., Thompson, R.H.S., Zilka, K., Gale, M., Sinclair, H.M., 1989. A double-blind controlled trial of long chain n-3 polyunsaturated fatty acids in the treatment of multiple sclerosis. J. Neurol., Neurosurg., Psychiatr., 52, 18- 22.

Becer, Z.A., kiz, R., 2001. Karacaören I baraj gölü’ndeki e rez (Vimba vimba tenella (Nordmann, 1840)) populasyonunun bazı üreme özellikleri. Türk J. Vet.

Anim., Sci., 25, 111-117.

Belluzzi, A., Boschi, S., Brignola, C., Munarini, A., Cariani, G., Miglio, F., 2000.

Polyunsaturated fatty acids and inflammatory bowel disease. Am J Clin Nutr., 71,339-342.

Biçer, E.K., 2004. Konya da satılan bazı balık türlerinin ya asidi bile imleri, Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Konya.

Birch, E.E., Hoffman, D.R., Castaneda, Y.S., Fawcett, S.L., Birch, D.G., Uauy, R.D., 2002. A randomized controlled trial of long-chain polyunsaturated fatty acid supplementation of formula in term infants after weaning at 6 wk of age.

Am J Clin Nutr, Mar; 75(3), 570- 80.

Birch, E.E., Garfield, S., Hoffman, D.R., Uauy, R., Birch, D.G., 2000. A

randomized controlled trial of early dietary supply of long-chain

polyunsaturated fatty acids and mental development in term infants. Dev Med

Child Neurol, Mar, 42(3), 174- 81 PubMed.

(28)

Brenner, R.R., 1989. Factors influencing fatty acid chain elongation and desaturation. In The Role of Fats in Human Nutrition (Vergroesen, A.J., Crawford, M., eds) , pp. 45- 79. London: Academic pres.

Brockerhoff, H., Yurkowski, M., Hoyle, R.J., Amcan, R.G., 1964. Fatty acid distribution of lipids of marine plankton. J. Fish. Res. Board Can., 21,1379- 1384.

Bulut, S., 2002. Farklı alanlarda (Apa ve Selevir Baraj Gölü) ya ayan Cyprinus carpio L. (Osteichthyes, Cyprinidae)’ nun kas dokusu ya asitleri ve kolesterol seviyelerinin incelenmesi, Gazi Üniv. Fen Bil. Enst. Doktora Tezi, Ankara.

Burgess, J.R., Stevens, L., Zhang, W., Peck, L., 2000. Long-chain polyunsaturated fatty acids in coronary heart disease: a meta-analysis of randomized controlled trials. Am J Clin Nutr., Jan, 71 (1 Suppl), 327s-30s.

Burr, M.L., 2000. Lessons from the story of n-3 fatty acids. Am. J. Clin. Nutr., Jan;

71(1 Suppl), 397S-8S.

Cai, Z., Curtis, L.R., 1990. Effects of diet and temperature on food consuption, growth rate and tissue fatty acid composition of triploid grass carp.

Aquaculture, 88, 313- 327.

Carlson, S.E., 2000. Behavioral methods used in the study of long-chain polyunsaturated fatty acid nutrition in primate infants. Am J Clin Nutr, Jan;

71(1Suppl), 268S-74S.

Champoux, M., Hibbeln, J.R., Shannon, C., Majchrzak, S., Suomi, S.J., Salem, N.Jr., Higley, J.D., 2002. fatty acid formula supplementation and neuromotor development in rhesus monkey neonates. Pediatry Res, Mar; 51(3), 273- 81.

Chan, H.M., Trifonopoulos, M., Ing, A., Receveur, O., Johnsont, E., 1999.

Consumption of freshwater fish in Kahnawake: Risks and benefts, Environmental Research Section A, 80, 213- 222.

Connor, W.E., 2000. Importance of n-3 fatty acids in health and disease. Am J Clin Nutr, Jan, 71(1 Suppl), 171s- 5s.

Crawford, M., 2000. Placental delivery of arachidonic and docosahexaenoic acids:

implications for the lipid nutrition of preterm infants. Am J Clin Nutr., Jan, 71 (1Suppl), 275s- 84s.

Crawford, M., Marsh, D., 1989. The driving force. London: Heinemann.

(29)

Csengeri, I., Farkas, T., 1993. Effects of essential fatty acid deficient diets on the carcass fatty acids and membrane viscosity in the common carp. In Proceedings of EIFAC workshop on methodology for determination of nutrient requirements in fish, (p 62), 29 June- 1 July, Eichenau, Abstracts.

Çelikkale, M.S., 1984. ç su balıkları yeti tiricili i. Karadeniz Teknik Ün. Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi. Cilt 2.

De Caterina, R., Liao, J.K., Libby, P., 2000. Fatty acid modulation of endothelial activation. Am. J. Clin. Nutr., Jan, 71(1 Suppl), 213s- 23s.

Dewailley, E., Blanchet, C., Gingras, S., Lemieux, S., Holub, B.J., 2002.

Cardiovascular disease risk fators and n-3 fatty acid status in the adult population of James Bay Cree. Am J Clin Nutr, Jul, 76(1), 85- 92.

Diler, A., Becer, Z.A., 2001. Karacaören I Baraj Gölü’ndeki E rez (Vimba vimba tenella (Nordmann, 1840)) balıklarının kimyasal kompozisyonu ve et verimi.

Turk. J. Vet. Anim. Sci., 25, 87- 92.

Dutta, H., Das, A., Farkas, T., 1985. The role of environmental temperature in seasonal changes of fatty acid composition of hepatic lipid in an air-breathing indian teleost (Channa punctatus). Comp. Biochem. Physiol., 81, 341- 347.

Dyerberg J., Bang, H.O., Stoffersen, E., Moncada, S. And Vane, J.R., 1978.

Eicosapentaenoic acid and prevention of thrombosis and atherosclerosis?, Lancet, 2, 117- 119.

Dyerberg, J., 1990. Conference summary and future directions. World Review of Nutrition and Dietetics, 66, 16- 19.

Dyerberg, J., Bang, H.O. and Hjiorne, N., 1975. Fatty acid composition of the plazma lipids in Greenland Eskimos. Am. J. Clin. Nutr., 28, 958- 966.

Ekmekçi, F. G., Erkakan. F., 1992. Sarıyer Baraj Gölü’ nde Ya ayan Vimba vimba tenella (Nordmann, 1840)’ nın Bazı Büyüme ve Üreme Özellikleri. Do a-Tr. J.

Of Zoology. 16. 323- 341.

Evans, T.S., Burr, M.L., 1929. Human’ s diets and essentiality fatty acids, 321.

Farkas, T., 1984. Adaptation of fatty acid composition to temperature- a study on

carp (Cyprinus carpio L.) liver slices. Comp. Biochem. Physiol., 79, 531- 536.

(30)

Folch, J., Less, M., Sloane Stanley, G.H., 1957. A simple method for the isolation and purification of total lipids from animal tissues. J. Biol. Chem., 226, 497- 509.

Freeman, M.P., 2000. Omega-3 fatty acids in psychiatry: a review. Ann Clin Psychiatry., Sep, 12(3), 159- 65.

Fritsche, K.L., Byrge, M., Feng, C., 1999. Dietary omega-3 polyunsaturated fatty acids from fish oil reduce interleukin-12 and interferon-gamma production in mice. Immunology Letters, 65, 167- 173.

Geldiay, R., Balık, S., 1988. Türkiye Tatlı Su Balıkları. E.Ü. Fen Fak. Kitaplar Serisi No:97, zmir.

Gö ü , R.A., 1988. Su Ürünleri i letme teknolojisi, K.T.Ü. Sürmene Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Yüksekokulu, Ders Kitabı No:19, Trabzon.

Gökçe, M. A., Tasbozan, O., Celik, M., Tabakoglu, S. S., 2004. Seasonal variation in proximate and fatty acid compositions of female common sole (Solea solea).

Food Chemistry, 88, 419- 423.

Grimsgaard, S., Bonaa, K.H., Hansen, J.B., Nordoy, A., 1997 . Highly purified eicosapentaenoic acid and docosahexaenoic acid in humans have similar triacylglycerol lowering effect, but divergent effect on plasma lipoproteins ve fatty acids. Am. J. Clin. Nutr., 66, 649- 659.

Güler, G. O., Aktumsek, A., Citil, O.B., Arslan, A., Torlak, E., 2007. Seasonal variations on total fatty acid composition of fillets of zander (Sander lucioperca L.) in Bey ehir Lake (Turkey), Food Chemistry, 108, 689- 694.

Güler, G. O., Kiztanır, B., Aktumsek, A., Citil, O.B., Ozparlak, H., 2008.

Determination of the seasonal changes on total fatty acid composition and 3/ 6 ratos of carp (Cyprinus carpio L.) muscle lipids in Bey ehir Lake (Turkey), Food Chemistry, 108, 689- 694.

Hale, J.G., Carlson, A.R., 1972. Culture of the yellow perch in the laboratory. Prog.

Fish-Cult. 34, 195- 198.

Halilo lu, H. ., Bayır, A., Sirkecioglu, A. N., Aras, N. M., Atamanalp, M., 2004.

Comparison of fatty acid composition in some tissues of rainbow trout

(Oncorhynchus mykiss) living in sea water and fresh water, Food chemistry, 86,

55- 59.

(31)

Hansen, J.B., Grimsgaard, S., Nilsen, H., Nordoy, A., Bonaa, K.H., 1998. Effects of highly purified eicosapentaenoic acid and docosahexaenoic acid on fatty acid absorption, incorporation into serum phospholipids ve postprandial triglyceridemia. Lipds, 33, 131- 138.

Henderson, R.J., Tocher, D.R., 1987. The lipid composition and biochemistry of freshwater fish. Prog. Lipid Research 26, 281- 347.

Hibbeln, J.R., 2002. Seafood consumption, the DHA content of mothers’ milk and prevalence rates of postpartum depression: a cross-national, ecological analysis.

J Affect Disord., May, 69(1-3), 15- 29.

Higgs, G.A., 1986. The role of eicosanoids in inflammation. Prog. Lipid Res., 25, 555- 561.

Hirai, A., Terano, T., Saito, H., Tamura, Y., Yoshida, S., 1987. Clinical and epidemiological studies of eicosapentaenoic acid in Japan. In: W.E:M. Lands (Editor), Proceedings of AOAC Short Course on Polyunsaturated Fatty acids and Eicosanoids. Am. Oil Chem. Soc., Champaign, Illinois, pp, 9- 24.

Hisch, R.J., and Kinsella, J.E., 1989. Oxidation of polyunsaturated fatty acids:

Mechanisms products and Inhibition with emphasis on fish. Adventaces in Food and Nutrition Research, 33, 234- 320.

Holman, R.T., Johnson, S.B., Ogburn, P.L., 1991. Deficiency of essential fatty acids and membrane fluidity during pregnancy and lactation. Proc Natl Acad Sci., 88, 4835- 4839.

Horrobin, D.F. and Manku, M.S., 1990. Clinical biochemistry of essential fatty acids.

Omega-6 essential fatty acids. Pathophysiology and roles in clinical medicine.

In: D. F. Horrobin (Editor). Wiley-Liss. New York, pp, 21- 53.

Hu, F.B., Bronner, L., Willett, W.C., Stampfer, M.J., Rexrode, K.M., Albert, C.M., Hunter, D., Manson, J. E., 2002. Fish and omega-3 fatty acid intake and risk of coronary heart disease in women. JAMA, Apr, 10, 287(14), 1815- 21.

Hunter, B.J. and Roberts, D.C.K., 2000. Pontential impact of the fat coposition of farmed fish on human health. Nutrition Research., 20(7), 1047- 1058.

Huss, H.H., 1988. Fresh Fish: Quality and quality changes. FAO, 128 p.

(32)

Jankowska, B., Zakes, Z., Zmijewski, T., & Szczepkowski, M., 2003. Fatty acid profile and meat utility of wild and cultured zander, Sander lucioperca (L.).

Electronic Journal of Polish Agricultural Universities Fisheries, 6 (1).

Justi, K.C., Hayashi, C., Visentainer, J.V., Souza, N.E., Matsushita, M., 2003. the influence of feed supply time on the fatty acid profile of Nile tilapia (Oreochromis niloticus) fed on a diet enriched with n-3 fatty acids. Food Chemistry, 80, 489- 493.

Kanders, B., Kowalchuk, M., 1990. Omega-3 fatty acids and cancer metostasis in humans. World Review of Nutrition and Dietetics, 66, 477- 487.

Karmeli, R.A., 1987. Omega-3 fatty acids and cancer: A review. In: W.E.M. Lands (Editor), Proceedingsof AOAC Short Course on Polyunsaturated Fatty Acids and Eicosanoids. Amer. Oil Chem. Soc. Champaign, Illinois, pp, 222- 231.

Kayama, M., Tsuchiya, Y., Mead, J.F., 1963. A model experiment of aquatic food chain with special significance in fatty acid conversion. Bull. Jpn. Soc. Sci.

Fish., 29,452- 458.

Kelley, V.E., Ferritti, A., zni, S., Strom, T.B., 1985. A fish oil diet rich in eicosapentaenoic acid reduces cyclooxygenase metabolites and suppresses lupus in MRL-Ipr mice, J. Immunol., 134, 1914- 1919.

Kelly, P.b., Reiser, R., Hood, d.w., 1959. The origin of the marine polyunsaturated fatty acids. Composition of some marine plankton. J. Am. Oil Chem. Soc., 36, 104- 106.

Kinsella, J.E., 1991. - Linolenic acid: Function and effects on linoleic acids metabolism and eicosanoid –mediated reactions. Advantures in Food and Nutrition Research, 35, 2- 160.

Kinsella, J.E., Lokesh, B., & Stone, R. A., 1990. Dietary n-3 polyunsaturated fatty acids and amelioration of cardiovascular disease: Possible mecanism. American J. of Clinical Nutrition, 52, 1-28.

Kinsella, J.E., Shimp, J.l., Mai, J., 1978. The proximate and lipid composition of

several species of fresh water fishes, Food Sci., 1- 20.

Referanslar

Benzer Belgeler

Avrupa ile Türkiye arasındaki yaratıcı diyalog, bugüne dek ağırlıklı olarak İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlere odaklanmışken, diğer şehirlerde yürütülen

İzmir sahneleri İzmir’deki tiyatrolara özel bedellerle kiralanabilse, kiralamada bize önce- lik tanınsa, oyunlarımız yerel yönetimlerin duyuru kanallarında daha çok

Tüm bunlarla beraber, bir diğer belirleyici sebep olarak, üç kuruş daha fazla kâr elde etmek adına yeni neslin benimsediği anlayışın on üç yıldır çok severek

İzmir, benim gibi yeni yerleşenler için bembeyaz bir sayfa ve kültürel olarak çok zengin.. İstanbul ise tamamen tüketim toplumuna

[r]

Bu çalışmada Platon’un idealar evreni fikri ile metafiziği, toplumsal sorunlara bir çözüm yöntemi olarak geliştirmesi neticesinde inşa ettiği ve hem devlet

Yönetim Kurulu Başkanımız Abdulvahap Olgun ve Meclis Başkanımız Erkan Aksoy öncülüğündeki 30 kişilik işinsanı heyet, Karadeniz iş ve inceleme gezisi

2009 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Kültür Çalıştayı’nın ardından, kentin kültür politikasını geliştirmek adına pek çok adım