• Sonuç bulunamadı

GGY 209 Yerel Yönetimler (3-0)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "GGY 209 Yerel Yönetimler (3-0)"

Copied!
65
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GGY 209

Yerel Yönetimler (3-0)

Dr. Veysel Tiryaki

(2)

15. HAFTA

Yerel Yönetimlerde Yeniden Düzenleme Gereksinimi ve Güncel Sorunlar ve

Gelişmelerin Analizi

(3)

ANAKENT YÖNETİMİ

• Anakent yönetimlerinde yerel özerklik, etkinlik, etkililik, katılım, erişilebilirlik, hesap verilebilirlik, kentsel alan büyüklüğü gibi ilkeler üzerinden tartışılmaktadır.

• Anakent yönetimlerinde ölçek ekonomisi yaklaşımın öne çıkarılması ile hizmet etkinliği hedeflenmektedir, ancak alt kademe yönetimleri de katılım ve yerelleşme ilkeleri ile bağdaşmaktadır.

• Öte yandan anakent alanı içerisinde ilçe ve alt kademe sayılarının artması hizmetlerin sunumu, eşgüdüm ve planlama noktalarında sakıncalar doğurmaktadır.

• İlçe ve ilk kademe belediyelerinde mali sıkıntılar ve personel eksiklikleri de sorunun başka bir boyutudur.

• Bu sorunları aşmak için kentsel alanda yönetim birleşmeleri önerilmektedir,

ancak bu birleştirmelerin etkinliği ne kadar sağladığı da ayrı bir sorun

alanıdır. Tokyo gibi örneklerde anakent yönetimlerinin de maliyetleri

düşüremedikleri izlenmektedir.

(4)

ANAKENT YÖNETİMİ

• Yerel yönetimlerin tarihsel süreç boyunca katılıma daha açık yapısının da anakent biçimlerine dönüştükçe kaybolduğu iddia edilmektedir.

• Öte yandan daha geniş kentsel alan yönetimlerinde planlama yapmak ve uygulamak, ayrıca iktisadi etkinliği sağlayabilmek daha mümkün gözükmektedir. Anakent yönetimlerine dair tartışmalar da genelde bu iki eksende yoğunlaşmaktadır.

• Bir yandan anakent yönetimlerinin halkın katılımına açık olmadığı, demokratik ve hesap verebilirlikten uzak olduğu, daha karmaşık yönetim katmanlarıyla katı ve etkin olmayan bir yönetim modeli olduğu söylenirken bir yandan eski tip yerel yönetimlerin ancak arttırımcı biçimlerle politika üretebildikleri hâlbuki büyük metropollerin çok karmaşık ve yepyeni sorunlarının bulunduğu ve bu sorunların ancak daha genel yaklaşımlarla çözülebileceği iddia edilmektedir.

• Ayrıca ölçek ekonomileri yaklaşımıyla ekonomik etkinliğin ancak

metropolitan yönetimlerle sağlanabileceği savunulmaktadır.

(5)

ANAKENT YÖNETİMİ

• 6360 sayılı kanunda anakent olabilmek için gerekli nüfus sınırı olan 750 bin sayısı korunmuştur, ancak öncesinde ilgili kent nüfusu geçerli iken bu kanunda il sınırları içerisindeki tüm nüfus kriter olarak öngörülmüştür.

• Bu kriterin hangi dayanaklarla belirlendiği, farklı coğrafi nitelikteki kentlerde anakent sınırlarının nasıl il sınırlarıyla çizildiği, “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”nda yer alan yerindenlik ilkesinin ve katılım koşullarının geçerliliği, anayasal aykırılıklar, geniş yetkilerle donatılmış anakent ve belediye başkanı modelinin Türkiye içinde yaratabileceği sorunlar gibi pek çok konu 6360 sayılı kanun ile tartışılmaya başlamıştır.

• Hizmet sunumunda yaşanabilecek problemler de aynı şekilde farklı anakent

örnekleri üzerinden dile getirilmektedir.

(6)

ANAKENT YÖNETİMİ

• Engellilere yönelik hizmetlerde yaşanan aksaklıkların önemli bir kısmı da 6360 sayılı kanun sonrası değişen hizmet alanları, hizmet ve kaynak bölüşümü gibi meselelerle bağlantılıdır.

• Özellikle geniş coğrafyalarda hizmet veren anakent yöneticilerinin engellilere yönelik hizmetleri tüm bölgelere yayması önünde kaynak sorunları önemli bir engel olarak durmaktadır.

• Bununla beraber sürekli ertelenen yasal zorunluluklar, ihmal edilen denetimler dolayısıyla hizmetlerde anakent düzeyinde bir yeknesaklığı imkânsız hale getirmektedir.

• Özellikle kırsal alanda erişebilirlik sorunlarının çözümü sürekli olarak ötelenmektedir.

• Yine bu bölgelerde engellilerin tespiti, bakımı gibi meselelerde de

aksaklıklar yaşanmaktadır.

(7)

MERKEZİ YÖNETİM VE YEREL YÖNETİM AYRIMI

• Engellilere yönelik hizmetlerde yaşanan aksaklıkların önemli bir kısmı da 6360 sayılı kanun sonrası değişen hizmet alanları, hizmet ve kaynak bölüşümü gibi meselelerle bağlantılıdır.

• Özellikle geniş coğrafyalarda hizmet veren anakent yöneticilerinin engellilere yönelik hizmetleri tüm bölgelere yayması önünde kaynak sorunları önemli bir engel olarak durmaktadır.

• Bununla beraber sürekli ertelenen yasal zorunluluklar, ihmal edilen denetimler dolayısıyla hizmetlerde anakent düzeyinde bir yeknesaklığı imkânsız hale getirmektedir.

• Özellikle kırsal alanda erişebilirlik sorunlarının çözümü sürekli olarak ötelenmektedir.

• Yine bu bölgelerde engellilerin tespiti, bakımı gibi meselelerde de

aksaklıklar yaşanmaktadır.

(8)

MERKEZİ YÖNETİM VE YEREL YÖNETİM AYRIMI

• Türkiye’de özellikle son yıllarda hayata geçirilen birçok yasal düzenleme ile yerel yönetimler arzu edilen düzeyde güçlendirilmeye çalışılsa da, geçmişten günümüze yerel yönetimler merkezi yönetim karşısında hep geri planda kalan yönetim birimleri olarak görülmektedir.

• 1850’li yıllarda başlayan ilk yerel deneyimlerden günümüz Türkiye’sinde

yerel yönetimlerin işlev, görev, yetki ve kaynak sorunları önemli yönde

giderilmeye çalışılmasına rağmen yerel ve merkez arasında yaşanan yetki,

kaynak, denetim gibi problemler hala mevcut sorunların başında

gelmektedir.

(9)

MERKEZİ YÖNETİM VE YEREL YÖNETİM AYRIMI

• Yerel yönetimler, merkezi yönetimin örgütsel yapısının dışında örgütlenen, yerel düzeyde hizmet sunan, merkezi yönetim karşısında özerkliğe sahip olan yönetsel birimlerdir.

• Buna karşılık ülke yönetiminde ülke bütünlüğünün sağlanmasında Anayasa tarafından kendilerine verilen bu gücü kullanan merkezi yönetim hem işlevsel hem de psikolojik üstünlüğü elinde bulundurmaktadır.

• Merkez ve yerel arasındaki bu güç mücadelesi yıllar içinde hem politik hem

de hukuki olarak alınan kararların etkisi altında bazen yerel yönetimleri

güçlendiren yönde bazense sadece kâğıt üzerinde kalacak düzeyde yerel

yönetimleri etkisi altına almaktadır.

(10)

MERKEZİ YÖNETİM VE YEREL YÖNETİM AYRIMI

• Merkezi yönetim ve yerel yönetim ayrımına bakıldığında aslında yerel yönetimlerin merkezi yönetimin aşırı güçlenmesi karşısında, ülke yönetiminde merkezi yönetime yardımcı, merkezi yönetimin yönetsel etkisi karşısında yönetsel bir denge unsuru olarak önemli bir işleve sahip olduğu görülmektedir.

• Merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasındaki bu durum, merkezi

yönetimin Anayasal olarak yerel yönetimler üzerinde başta vesayet olmak

üzere sahip olduğu etki gücünden dolayı birçok açıdan ilişkilerin

zedelenmesine ve birçok sorunun ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

(11)

MERKEZİ YÖNETİM VE YEREL YÖNETİM AYRIMI

• Merkezi yönetim ve yerel yönetimler arasındaki ilişkinin yönünü belirleyen iki temel düşünce vardır.

• Bunlardan ilki merkezi idarenin, ağırlıklı olarak, yerel yönetimler üzerinde kullandığı vesayet yetkilerinin eleştiren görüştür.

• Bu görüşe göre, yerel, merkez karşısında güçlendirilmesi gereken bir konumdadır.

• Diğer görüşü savunanlar ise, yerelleşme ile merkezi idarenin yerel yönetimler karşısında güç kaybettiğini iddia eden görüştür.

• Bu temel iki görüş merkezi yönetim ile yerel yönetim arasında yetki, kaynak, görev gibi güç bölüşümü konusu üzerinde önemli bir yere sahip olmaktadır.

• Merkez ve yerel arasındaki en önemli sorunun temelini bu ayrım

oluşturmaktadır.

(12)

MERKEZİ YÖNETİM VE YEREL YÖNETİM AYRIMI

• Kamu yönetimin içinde bulunduğu bu ayrım sorunu birçok soruna neden olmuştur.

• Bu sorunların giderilebilmesi için çok sayıda yasal düzenleme ve reform çalışması yapılmıştır/yapılmaktadır.

• Örneğin, kamu yönetiminin merkezileşme ile içine düştüğü bu sistem bazı dönemlerde dayandığı bürokratik ve aşırı merkeziyetçi geleneğin de etkisiyle olumsuz yönde değişerek hantallaşmıştır.

• Yine kırtasiyecilik, kuralcılık, sorumluluktan kaçma, personel sorunları,

yönetim-siyaset ilişkisindeki sapmalar ve hizmet sunum standartlarındaki

düşüş ile birlikte değişim sürecini olumlu yöne çevirmek amacıyla çok

sayıda reform çalışmaları gündeme gelmiştir.

(13)

MERKEZİ YÖNETİM VE YEREL YÖNETİM AYRIMI

• Yerel yönetimleri güçlendirmeye yönelik ortaya çıkarılan reform yasaları, yerel karar organlarının verdiği kararlar üzerinde mülki idareye tanınan tasdik veya değiştirerek onama gibi yetkileri büyük ölçüde kaldırmış, bunların yerine yerel yönetim meclislerinin kararlarını idari yargıya taşıma yetkisini getirmiştir.

• Ancak bu yetkinin, niteliği itibarıyla idari vesayet olup olmadığı tartışılmaya

devam etmektedir.

(14)

MERKEZİ YÖNETİM VE YEREL YÖNETİM AYRIMI

• Kamu yönetiminin istenilen şekilde bir denetim mekanizmasına sahip olamaması merkez yerel arasındaki kuruluşların denetim problemi ve denetimin hizmetlerinin çok dağınık bir halde olması sorun teşkil etmektedir.

• Bu sorunun giderilmesinde de yerelleşmenin rolü önemli bir yere sahiptir.

• Yerel yönetimlerde yeniden yapılanma girişimleriyle hedeflenen, aşırı

merkezileşmiş durumda olan kamu yönetiminin yerelleştirilerek kamu

hizmetlerinin vatandaşın ayağına götürülmesi ve halkın yönetime katılımının

artırılarak kamunun hesap verebilir hale gelmesi için yerel yönetimlerin

güçlendirilmesinin sağlanmasıdır.

(15)

MERKEZİ YÖNETİM VE YEREL YÖNETİM AYRIMI

• Yerel yönetimlerin denetimi konusunda çok sayıda denetim tekniğinin beraber kullanıldığı görülmektedir.

• Bunlar arasında en popüler olanı vesayet denetimi olmakla beraber diğer denetim yöntemleri de yerel yönetimlerin denetiminde etkili olduğu görülmektedir.

• Bu denetim tekniklerinden bir grubu, iç ve dış denetim adı verilen denetim yönetimi oluşturmaktadır.

• İlk kez 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile kamu kurumlarında mali açıdan iç ve dış denetim sistemleriyle örgütlerin yönetsel hesap verilebilirliğin kurumlarda yerleşmesine katkıda bulunulduğu görülmektedir.

• Kamuda ortaya çıkan bu değişim süreci denetim anlamında yerel

yönetimlerin denetiminde iki denetim şeklinin esas alınmasına neden

olmuştur. Bunlardan birincisi iç denetim ki bunlar, belediye müfettişleri ve

belediye iç denetçileri tarafından yerine getirilmektedir.

(16)

MERKEZİ YÖNETİM VE YEREL YÖNETİM AYRIMI

• Dış denetim ise, İçişleri Bakanlığı görevlileri ve Sayıştay denetçileri tarafından yerine getirildiği görülmektedir.

• İç denetçiler kurum ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla “iç kontrol, uygunluk, yolsuzluk, faaliyet ve yönetim denetimleri, danışmanlık faaliyetleri ve kurumsal risk yönetimi” alanlarında faaliyet göstermektedirler.

• Bu faaliyet alanı; hukuka uygunluk denetimi, performans denetimi, mali

denetim, bilgi teknolojisi denetimi ve sistem denetiminden oluşmaktadır.

(17)

MERKEZİ YÖNETİM VE YEREL YÖNETİM AYRIMI

• Merkez ve yerel yönetim ilişkilerinden kaynaklanan sorunlar devletlerin üzerinde sıkça durduğu konular arasında yer almaktadır.

• Bu sorunlar karşısında birçok devlet birçok yasal düzenleme ve reform çalışması ile bu sorununun üstesinden gelmek istemiş, yerel yönetimleri korumak ve güçlendirmek adına pek çok faaliyette bulunulmuştur.

• Birçok ulusal ve uluslararası antlaşmalarla bu sorun çözüme kavuşturulmak istenmiştir.

• Ancak yerel yönetimlerin merkez karşısındaki gücü, kullandıkları kaynaklar,

yetkileri, görev sorumlulukları halen birçok ülkenin yönetsel problemleri

olmaya devam etmektedir.

(18)

MERKEZİ YÖNETİM VE YEREL YÖNETİM AYRIMI

• Özellikle son yıllarda yaşanan göç, terör, mülteci sorunu ve merkeziyetçiliği savunan partilerin ön plana çıkması gibi nedenlerle merkeziyetçilik eğilimlerinin artmaya başladığı görülmektedir.

• Bu ortamda merkezden yerele kaynak, görev ve sorumluluk aktarımı için

yıllardır süren çabanın zarar göreceği düşünüldüğünde merkez ve yerel

arasındaki güç mücadelesinin dünya devletlerinin uzun zaman daha

tartışacağı ve bu soruna kafa yoracakları görülmektedir.

(19)

MERKEZİ YÖNETİM VE YEREL YÖNETİM AYRIMI

• Türkiye’de benzer bir şekilde 1850’li yıllardan bu yana yerel ve merkez arasındaki güç ve denge konusu üzerinde ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmıştır.

• Merkez ve yerel arasındaki bu güç mücadelesinin yerel lehine iyileştirilmesi amacıyla ortaya konan yönetsel reform çalışmaları yeterli seviyeye ulaşamamıştır.

• İktidar ve muhalefet partilerinin parti programlarında yer almasına rağmen

iş somut adımlar atılmasına geldiğinde göz ardı edilen ya da geçiştirilen bir

konu olarak ülke gündeminde her zaman yer alan bir konu olmaktan öteye

gidememiştir.

(20)

MERKEZİ YÖNETİM VE YEREL YÖNETİM AYRIMI

• Son yıllarda bu eğilimin kırılmasına yönelik yasal bir takım adımların atılmasına rağmen merkez ve yerel arasındaki sorununun ana kaynağını oluşturan merkezi idarenin yerel yönetimler üzerinde sahip olduğu vesayet denetimi konusunda halen ciddi sorunlar bulunmaktadır.

• Özellikle yerel yönetimlerle merkezi yönetimin siyasal tercihlerinin

uyuşmadığı dönemlerde vesayet denetiminin yerindelik ağırlıklı bir tarzda

uygulanması yerel yönetimlerin özerklik ilkesine ters düşecek

uygulamaların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

(21)

MERKEZİ YÖNETİM VE YEREL YÖNETİM AYRIMI

• Bu sorunun çözümü için öncelikle vesayet denetiminin sadece hukuka uygunluk denetimiyle sınırlandırılması, istisnai bile olsa yerindelik anlamında denetim uygulamalarına yer verilmemesi ilk aşamada bu sorunun çözümünde önemli katkı sağlayabilir.

• Bu adımın dışında vesayet anlayışını sadece hukuka uygunluk denetimi sınırları içine almak amacıyla yıllardır hazırlanmaya çalışılan reform çalışmalarının sadece kâğıt üzerinde değil de somut bir şekilde yasal düzenlemelerle desteklenip uygulanması merkez ve yerel sorunlarının azaltılmasında önemli bir yere sahip olacaktır.

• Yerel yönetimlerin kendilerinden beklenen faaliyetleri istenilen şekilde

yerine getirmesinde özerkliklerinin artmasına neden olacak olan vesayet

denetiminin sınırlandırılması bu kapsamda hayati önem arz etmektedir.

(22)

YEREL ÖZERKLİK VE FARKLI SİYASİ, MİLLİ VE DİNİ GÖRÜŞ VE KÖKENLER

• İnsanlık tarihi boyunca tüm toplumlar kendi gereksinimleri temelinde örgütlenmiştir.

• Bugün gelinen noktada yerel yönetimlerin demokrasinin tabana yayılmasında ve toplumsal gelişmenin eşgüdümsel olarak gerçekleşebilmesi hususunda taşıdıkları önem açıktır.

• Bu sebeple, günümüz koşullarında artık çoğu noktada tıkanıklığa neden

olan ve halkın karar alma süreçlerine katılımını çok büyük oranda sınırlayan

katı merkeziyetçi yapılardan uzaklaşarak yerel yönetimlerin yetkilerinin

artırılması ve katı, hantal, bürokratik bir anlayış yerine üretken, gerçek

anlamda eşitlikçi halk katılımına dayanan bir anlayışın hâkim kılınması,

küreselleşmenin ve neo-liberalizmin yıkıcı etkilerine karşı bir alternatif

oluşturabilecektir.

(23)

YEREL ÖZERKLİK VE FARKLI SİYASİ, MİLLİ VE DİNİ GÖRÜŞ VE KÖKENLER

• Öte yandan, yerel yönetimlerin yetkilerinin artırılması ve güçlendirilmesi özellikle Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri olan Kürt sorununun çözümüne de önemli ölçüde katkı sunabilecek bir potansiyel taşımaktadır.

• Cumhuriyet tarihi boyunca yerel yönetimler, özellikle de belediyeler, yerel demokrasinin sağlanmasından ziyade, yerel hizmetlerin etkin, verimli ve daha az maliyetle sağlanmasının aracı olarak görülmüştür.

• Ancak bu yaklaşım yerine, Fransa’nın 1951’den itibaren yaptığı gibi, ulus-

devletin katı merkeziyetçi sistemini gevşeterek yerel yönetimlere anlamlı

oranda yetki devri yapmak yoluyla hem ülke içinde eşitlikçi bir bütünleşme

sağlanabilecek, hem bölgeler arası sosyo-ekonomik dengesizlikler

aşılabilecek, hem de farklı yerelliklerin kendi farklılıklarını korumalarına

olanak tanıyacak çoğulculuk sağlanabilecektir.

(24)

YEREL ÖZERKLİK VE FARKLI SİYASİ, MİLLİ VE DİNİ GÖRÜŞ VE KÖKENLER

• Bu yolla halkın yönetimde yer alma olanaklarının geliştirilmesini sağlayacak mekanizmaların kurulması, yerel yönetimlerin toplumun bütün sorunları ile ilişkilendirilmesi, sosyal, ekonomik, tarihsel ve kültürel varlığın korunması ve geliştirilmesinde yerel yönetimlerin bir özne olarak değerlendirilmesi mümkün hale getirilebilecektir.

• Bu anlayışa ek olarak ise, söz konusu yerelliklerin hem gelişmişlik oranlarına göre denge sağlayıcı bir biçimde merkezi bütçe tarafından desteklenmesi, hem de kendi ekonomik kalkınmalarını sağlayabilmelerine imkân tanıyan olanakların (kooperatifleşme gibi) verilmesi, yani bir nevi ortaklaşma ve ürettiğini tüketebilme, kendine yetebilme imkânı tanınması, neo-liberal sistemin halk için değil sermaye için esas aldığı “küreselleşmeci yerelleşme” anlayışının alternatifi olabilecektir.

• Bu esaslara dayanan bir “yerel özerklik” anlayışı ile liberal yaklaşım

tarafından savunulan yerel yönetimlerin merkezi yönetimin müdahalesinden

uzak olması ile sınırlandırılmış olan “yerel özerklik” anlayışı arasındaki fark

ise ortadadır.

(25)

YEREL ÖZERKLİK VE FARKLI SİYASİ, MİLLİ VE DİNİ GÖRÜŞ VE KÖKENLER

• Bilindiği üzere Türkiye türdeş (homojen) olmayan, farklı etnisite ve inanç gruplarının bir arada yaşadığı bir ülkedir.

• Türkiye gibi homojen olmayan ülkelerde idari anlamda düzenleme yapmak çoğu zaman pek de kolay olmamaktadır.

• Nitekim yerel yönetimler açısından konuya yaklaşıldığında yerel yönetimlerin oynadığı roller bakımından farklı özelliklerinin yanı sıra ulusal birlik ve bütünlüğü sağlayıcı rollerinin de olduğu görülmektedir.

• Ancak Türkiye gibi farklı etnik unsurların, farklı inanç gruplarının yer aldığı

ülkelerde yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ya da özerkliği hususlarında

bırakın birlik, bütünlüğü oluşturmasını aksine yerel yönetimleri

güçlendirmenin ayrışmaya ve bölünmeye yol açabileceği tepkilerinin

oluşabildiği görülmektedir.

(26)

GÜNCEL KENTSEL SORUNLAR

• Yerel yönetimler özellikle de belediyeler kentsel alanlarda yaşayan insanların hayatlarını kolaylaştırmak üzere çeşitli hizmetler üretmektedirler.

• Fakat üretilen çeşitli hizmetlere rağmen kentte yaşayanlar çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalabilmektedir.

• Bu sorunlara kısaca "Güncel Kentsel Sorunlar" denilebilir. Bunlardan en öne çıkanlar bu araştırmanın konusunu oluşturmaktadır.

• Paul Peterson bir çalışmasında yerel yönetimlerin politik gücünün sınırları olduğunu ifade ederek “Kentler kentsel yaşam hakkında siyasa üretebilirler.

• Ancak kentteki toplumsal refah düzeyinin artması için bir şey yapamazlar,

yerel yönetim birimi; bu konularda yeterli kaynak ancak merkezi (federal)

düzeyde sağlanabildiği için hükümete bağımlı kalmakta, yoksulluk, kentsel

çöküntü alanları ve yüksek suç oranları gibi sorunlarla yıllardır uğraşmasına

rağmen hiçbir kesin sonuç alınamamaktadır” değerlendirmesinden

hareketle yerel yönetimlerin uzun yıllardır üzerinde çalıştığı sorunlar

inceleme konusu yapılmıştır.

(27)

GÜNCEL KENTSEL SORUNLAR

• Başlıkta belirtilen sorunların bir kısmı Peterson’un da ifade ettiği üzere yerel yönetimlerin tek başına üstesinden gelemeyeceği sorunlar olmakla beraber, yerel yönetimler sorunun çözümünde en önemli paydaş durumundadır.

• Örneğin göç, dünya ülkelerinin birçoğunun dahi tek başına üstesinden gelemeyeceği küresel bir soruna dönüşmüş durumdadır.

• Burada yerel yönetimler açısından üzerinde durulan konu kente gelen göçmenlerin herhangi bir soruna yol açmadan yerel halk ile birlikte yaşayabilmesi adına neler yapıldığının ve nelerin yapılabileceğinin ortaya konulmasıdır.

• Aynı şekilde kentleşme de yine yerel yönetimlerin tek başına üstesinden gelebileceği bir sorun değildir.

• Merkezi yönetimin kentleşme politikaları burada öne çıkmakta ve yerel yönetimlerin görev ve sorumluluk sınırlarını da çizmektedir.

• Burada yerel yönetimlere düşen, yerel halk için bu sorumlulukların gereği

gibi yerine getirilmesidir.

(28)

GÜNCEL KENTSEL SORUNLAR

• Fakat kent konseyleri ve yönetişim, kentsel yoksulluk, kentsel dönüşüm ve rant, yerel yönetimlerde liyakat ve ehliyet gibi başlıklar yerel yöneticilerin bizzat ilgilenerek sorun alanı olmaktan çıkartabilecekleri başlıklardır.

• Bu araştırma literatür taramasına dayalı olup; güncel kentsel sorunların

kavramsal bir çerçevesi çizilmiş, ardından kent yönetiminin kente ait

sorunların çözümünde oynadıkları roller, sorunların ortaya çıkmasına yol

açan etmenler irdelenmiş, son olarak da güncel kentsel sorunların

giderilmesine yönelik önerilere yer verilmiştir.

(29)

GÜNCEL KENTSEL SORUNLAR

• Küresel bir sorun haline gelen göç hareketlerinde göçün yönü devletlerin büyük kentlerine doğru olmaktadır.

• Hal böyle olunca da başta anakentler olmak üzere, metropol bölgeler, sanayi tesislerinin ve hizmet sektörünün en önemli merkezi durumunda olan yerler gelmektedir.

• Türkiye’nin Marmara bölgesi 1990’lardan bugünlere önemli sayıda uluslararası göçmeni kendisine çekmiştir.

• Göçlerin yönü kentler olduğundan göç politikaları ve göçmenlere uygulanacak her bir uygulamada yerel yönetimler aktif roller üstlenmelidir.

• Fakat yerel yönetimlerin her birisinin bütçeleri ve iş görme kapasitelerinin birbirinden farklı olması yerel yönetimlerin kapasitesinin yetmediği yerlerde merkezi yönetimin desteğine ihtiyaç duyulmaktadır.

• Bu bağlamda uluslararası göçün hem merkezi yönetimlerin sorumluluğunda

hem de yerel yönetimlerin sorumluluğunda olduğu ifade edilebilir.

(30)

GÜNCEL KENTSEL SORUNLAR

• Uluslararası göçün büyük kitleler halinde gerçekleştiği dönemlerde yerel yönetimlerin bu yükün altından kalkmaları oldukça güç olmaktadır.

• Yerel yönetimler bireylerin gündelik yaşamlarına en fazla temas edebilen

yönetim birimleri olmasından dolayı göçmenlerin barınma ve istihdam

ihtiyaçları, düşük sosyo-ekonomik profile sahip olmalarından kaynaklanan

kentsel yoksulluk-çalışan yoksulluğu sorunu da dâhil olmak üzere çeşitli

sorunlar, göçmenlerin dinî ve kültürel ihtiyaçları, çok kültürlülüğün

yönetilememesinden kaynaklanan uyum sorunları gibi meseleler, büyük

ölçüde yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluğunda bulunan sosyal ve

kültürel hizmetler alanına girdiğinden onlar tarafından çözüme

kavuşturulmalıdır.

(31)

GÜNCEL KENTSEL SORUNLAR

• Dünyanın birçok ülkesinde uygulamaya sokulan neoliberal uygulamalar neticesinde yoksulluk ve onun yarattığı sorunlar giderek ağırlaşmaktadır.

• Bu sorunların en yoğun yaşandığı alanlar ise kentsel alanlardır.

• Kentsel alanlarda yoksulluğun artmasının yanı sıra çeşitlenmiştir.

• Bu artış ve çeşitlenme neticesinde “Kent Yoksulları” kavramı, 1996 yılı Birleşmiş Milletler HABİTAT raporunda kendisine yer bulmuştur.

• Söz konusu raporda, kentsel yoksulluk; nüfusun kentlerde yaşayan bir

kesiminin, çeşitli nedenlerle, tarihsel ve coğrafi olarak belirlenmiş asgari bir

geçim standardını sağlayabilecek yeterli kaynaklara ve konuta

ulaşamaması, barınma yoksulluğu ile beraber davranışsal ve toplumsal

ilişkiler açısından sorunlara yol açabilecek bir konumda olması durumu

olarak açıklanmıştır.

(32)

GÜNCEL KENTSEL SORUNLAR

• Kentlerde yaşayan yoksulların sorunlarının çözülmesi hususunda, son süreçte oluşan algı, sorumluluk merciinin devletten topluma doğru kaydığını göstermektedir.

• Böylece yoksullukla mücadelede devlet- yoksul vatandaş ilişkisinin boyutu değişerek yoksul vatandaş- STK’lar ve yoksul vatandaş durumu iyi olan vatandaşlar şekline dönüşmüştür.

• Yoksullukla mücadele devletin değil toplumun görevidir şeklinde bir

yaklaşımın çok sağlıklı olmadığı fakat devlet- toplum işbirliğinin sorunu

daha kapsamlı bir şekilde ele alabileceği görülmelidir.

(33)

GÜNCEL KENTSEL SORUNLAR

• Kentsel yoksullukla mücadele için kentin bütün yerel kurumlarının ortak strateji geliştirme ve kentteki kamu kurumları arasındaki koordinasyonun geliştirilmesi gerekir.

• Bu nedenle, kentleri çok daha iyi tanıyan belediyelere verilen yetkilerin yanında mali olanakları da olabildiğince artırılması önem taşımaktadır.

• Mevcut durum itibariyle, belediyelerin yoksulluğu önleme ve azaltma konusunda yeterli olduklarını söylemek güçtür.

• Yoksulluk sadece o yörede yaşayan insanların değil toplumun ortak

sorunudur, bu sorun da hem yerel hem de ulusal düzeyde ele alınarak

çözüme kavuşturulabilir.

(34)

GÜNCEL KENTSEL SORUNLAR

• Belediyelerin güncel kentsel sorun olarak kentlilerin gündemine giren sorunları çözebilecek maddi imkânlara ve insan kaynağına sahip olmadığı sıklıkla ifade edilen bir durumdur.

• Hizmetlerin tam ve zamanında gerçekleştirilemeyişini açıklamaya çalışan bu iki gerekçe hem akademisyenler hem de yerel idareciler tarafından sürekli dile getirilmekte ve merkezi yönetim bu konuda eleştirilmektedir.

• Oysa bu araştırmada dile getirilen güncel kentsel sorunların büyük bir çoğunluğu işini bilen ve çözümü yerelde arayan yöneticiler için üstesinden gelinemeyecek sorunlar değildir.

• Dolayısıyla yerel yönetimler yerel halkın karşılaştığı sorunlara çözüm

üretmeyi öncelikli olarak kendi yöneticilik becerileri ve kurumsal yapıları

içerisinde, yerel halkla bilgi paylaşımı yaparak, kentsel sorunların

çözümünde paydaşlarla bilgi paylaşımı yaparak, proje bazlı yönetimsel

becerileri geliştirerek, meşru ve kabul edilebilir kaynaklar yaratarak

gerçekleştirmek zorundadırlar.

(35)

ÇEVRE SORUNLARI

• Çevre sorunlarının öncelikle yerelde ortaya çıkması ve yayılma ihtimali taşıması, bu noktada yerel yönetimlerin ve özellikle belediyelerin önemini daha da arttırmaktadır.

• Çevre kirliliğinin sınır tanımaması nedeniyle çevrenin korunması ve iyileştirilmesi öncelikle sorunun kaynağında çözülmesini zorunlu kılmakta ve bu noktada yerel yönetimlere çok önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir.

• Özellikle, 1992’de yapılan Birleşmiş Milletler Rio Çevre ve Kalkınma

Konferansı’nda kalkınmanın çevresel yönden sürdürülebilir olması için

kabul edilen Gündem 21, çevresel zenginliklerin korunması ve yönetimini

ön görmekte ve bu bağlamda Gündem 21’in oluşturulması ve uygulanması

sorumluluğu yerel yönetimlere verilmektedir.

(36)

ÇEVRE SORUNLARI

• Çevre sorunlarının en önemli özelliği çıkış noktasının yerel nitelikli olmasıdır.

• Bu itibarla çevre sorunlarının çözümlenmesinde yerel yönetimlere çok önemli rol ve sorumluluklar düşmektedir.

• Bu çalışmada öncelikle genel olarak çevre kavramı ve çevre sorunlarına

değinilecek daha sonra Dünya’da çevre bilincinin gelişmesi ve sürdürülebilir

kalkınma kavramları üzerinde durulacak ve Türkiye’de çevre sorunları ve bu

sorunların çözümüne yönelik yasal düzenlemeler bağlamında çevre

sorunlarının çözümünde yerel yönetimlerin yetki ve sorumlulukları ve nasıl

daha etkili olabileceklerine dair çözüm önerileri tartışılacaktır.

(37)

ÇEVRE SORUNLARI

• Sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilirlik konusu günümüzde gerek teorik alanda, gerekse de politika uygulamalarında gündemde olan önemli konulardan birini oluşturmaktadır.

• Sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilirlik konusunun çevre, ekonomi ve sosyal boyutuyla geniş bir alanı kapsayan disiplinler arası yapısı ve aynı zamanda çözüm vizyonuyla gelen pragmatik ve politik tarafları bulunmaktadır.

• Dünyanın gündeminde sürdürülebilirlik kapsamında önemli çevre sorunları yer almaktadır.

• Bu önemli çevre sorunları "biyokütle kullanımı (biomass appropriation), iklim

değişimi, ozon tabakasının incelmesi ve atmosferin korunması, toprak

aşınımı ve çölleşme, bio çeşitliliğin tahribatı, ormansızlaşma ve enerji

sorunu" olarak sıralanabilir.

(38)

ÇEVRE SORUNLARI

• Dünya üzerinde hayatın sürekliliğini sağlayan hava, su ve toprak gibi doğal kaynaklar ürkütücü boyutlarda kirlenmekte veya tükenmektedir.

• Nüfus hızlı biçimde artmakta ve besin temini için gerekli tarım arazileri, ekolojik dengenin sigortası olan ormanlar ve ana biyolojik sistemler giderek yok olmaktadır.

• Gelecek kuşakları tehdit eden zehirli gaz ve atıklar tüm dünyada hızla artmaktadır.

• İklim değişikliğini doğuran nedenler, ozon tabakasını delecek ve birçok kara parçasını sular altında bırakacak seviyeye getirmiştir.

• Öncelikle yaşanan tüm bu sorunların yalnızca “teknik” bir sorun olmadığı bundan öte, daha büyük çaplı “toplumsal” sorunların bir boyutu olduğunu söylemek mümkündür.

• İnsanların yaşanan çevre sorunları karşısında duyarsız kalmaları ve doğaya

karşı bilinçsiz davranışlarını sürdürmelerinin, çevre sorunlarının bugünkü

duruma gelmesinde en önemli etken olduğu söylenebilir.

(39)

ÇEVRE SORUNLARI

• Yerel yönetimler, bütün ülkelerde kamu yönetimi sisteminin önemli ve vazgeçilmez birimleridir.

• Bu birimler; bir taraftan yerel halkın günlük ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik, temizlik, kanalizasyon, çöp toplama, ulaşım gibi hizmetleri sunarlarken, diğer taraftan ülke kalkınması için büyük öneme sahip olan eğitim, sağlık ve altyapı gibi pek çok önemli görevi de yerine getirmektedirler.

• Hızlı kentleşme, nüfus artısı ve göç sonucu kentli nüfusun artan hizmet taleplerinin yanı sıra teknolojik gelişme ile ortaya çıkan yeni hizmet talepleri de yerel yönetimlerce karşılanmaktadır.

• Bu durum, yerel yönetimlerin önemini her geçen gün artırmaktadır.

(40)

ÇEVRE SORUNLARI

• Yerel yönetimler, merkezi yönetimden farklı olarak, yerel hayata, yerel düzeydeki sorun ve ihtiyaçların kaynağına yakın olma üstünlüğüne sahiptir.

• Yerel yönetimleri, merkezi yönetimin ülkenin her alanına ulaşan hizmet eli olarak değerlendirenler de vardır.

• Bu, yerel yöntemlerin özerkliğinin göz ardı edilmesine, bağımlılığının artmasına neden olabilecek bir yaklaşımdır.

• Doğanın bütünlüğü ilkesi gereğince, dünyanın bir noktasındaki çevre sorununun etkileri bütün dünyaya yayılabilir. Bununla birlikte, çevre sorunlarının en belirgin özelliği, tehlikenin ortaya çıktığı yere özgü olmalarıdır.

• Yerel düzeyde ortaya çıkan çevre sorunları, etkileşim yoluyla öteki

ekosistemleri de etkilemektedir. Yerel yönetimlerin sorunların kaynağında

yer almaları, onları sorunların önlenmesi ve çözülmesi noktasında sorumlu

kılmaktadır. En etkili çözümün, sorunun kaynağına en yakın kuruluşlarca

gerçekleştirileceği açıktır.

(41)

ÇEVRE SORUNLARI

• Çevre sorunu olarak değerlendirilen olgular hem birer sonuç hem de dinamik birer süreçtir.

• Zamana, yere ve coğrafyaya göre farklılık gösterebilen sorunların etkinlik düzeylerinin doğru saptanabilmesi için öncelikle nedenlerin Türkiye’de Çevre Sorunlarının Çözümünde Yerel Yönetimlerin Rolünün ortaya konulması gerekmektedir.

• Çevre sorunları, insanın yaşamla ilgili etkinliklerinden kaynaklanmaktadır.

• Yerel yönetimlerin görev ve sorumlulukları, daha da önemlisi temel varlık nedenleri, insan yaşamı ve insan yaşamının kalitesinin iyileştirilmesiyle ilgilidir.

• Bu yüzden yerel yönetimler dışarıda bırakılarak çevrenin korunması ve iyileştirilmesi olanaklı değildir.

• 1970’li yıllardan itibaren çevre sorunlarının sınır aşan hale gelmesi,

sorunlara ortak çözüm arayışlarının hızlanması sonucunu doğurmuştur.

(42)

ÇEVRE SORUNLARI

• Çevre sorunları, sorunların azaltılmasında temel strateji olarak kabul edilen sürdürülebilir kalkınma politikaları ile birlikte uluslararası gündemin ana maddeleri arasına girmeye başlamıştır.

• 1987 tarihli Brundtland Raporu ile ortaya çıkan sürdürülebilir kalkınma fikri, 21 yüzyıl için öngörülen politikaların temel dayanaklarından birini oluşturmaktadır. 1992 tarihinde Brezilya’nin Rio kentinde düzenlenen BM Dünya Zirvesi sonunda kabul edilen Gündem 21 belgesi ise sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin politik uygulamaları açısından yol gösterici niteliktedir.

Belgede sürdürülebilir politikaların yürütülmesinde, yerel yönetimler temel aktörlerden biri olarak kabul edilmiştir.

• Yerel yönetimlerin, bu politikaların uygulanmasında katılımı arttıracak ve

çeşitlendirecek mekanizmaları içeren Yerel Gündem 21 (YG21) hedeflerini

oluşturmaları öngörüsü dile getirilmiştir. Bu çerçevede çevre sorunlarının

ortaya çıkısında önemli rol oynayan kentlerin, yönetimlerine sürdürülebilirlik

fikrinin yansıtılması ile, çevresel ve sosyal sorunların da azalabileceği

öngörülmektedir.

(43)

ÇEVRE SORUNLARI

• Küreselleşme olgusu, insanlığa yeni olanaklar sunduğu kadar, yeni sorunların da ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

• Bu sorunların en başında çevre sorunları gelmektedir.

• Çevre sorunlarının doğal sonucu olarak bozulan ekolojik denge, insan ve diğer canlıların geleceklerini tehdit etmektedir.

• İnsanın doğayı bilinçsiz bir şekilde kullanması, gittikçe daha fazla tüketmesi, çevrenin bu gelişmelerden zarar görmesine neden olmaktadır.

• Sanayileşme ile birlikte Dünya ekonomisindeki büyüme çabaları, aşırı üretim ve tüketim, doğal kaynakların bilinçsizce tüketimi çevre sorunlarını da beraberinde getirmekte ve ekonomi ile çevre arasında bir dengesizlik meydana getirmektedir.

• Dünya nüfusundaki ve üretim faaliyetlerindeki hızlı artış, dünyanın

geleceğini tehdit edecek biçimde doğal kaynakların azalmasına neden

olmaktadır.

(44)

ÇEVRE SORUNLARI

• Türkiye’de yerel yönetimlerin ve özellikle belediyelerin çevre sorunlarının çözümüne yönelik olarak karşılaştıkları sorunlar ana hatlarıyla, örgütlenmeye yönelik sorunlar, ekonomik sorunlar (mali kaynakların yetersizliği), mevzuattan kaynaklanan sorunlar ve katılıma ilişkin sorunlar olmak üzere dört temel grupta toplanabilir.

• Bu sorunların çözümüne yönelik merkeziyetçi yönetim anlayışının bir sonucu olarak daha çok merkezi idarede bulunan çevre sorunlarının çözümüne yönelik yetki ve sorumluluklar yapılacak hukuki düzenlemelerle yerel yönetimlere devredilebilir.

• Diğer taraftan özel sektör kuruluşları ve sivil toplum örgütleri gibi diğer

sosyal sektör organizasyonlarının da çevre sorunlarının çözümüne daha

aktif olarak katılmaları ekonomik ve hukuki düzenlemelerle özendirilebilir.

(45)

ÇEVRE SORUNLARI

• Türkiye’de yerel yönetim birimleri ile ilgili hukuki metinlerde çevre ile ilgili önemli düzenlemelere yer verilmektedir.

• Ancak, çevre sorunlarının ulaştığı boyutlar köklü ve etkin çözümler

üretilmesini gerektirdiğinden yerel yönetim birimlerinin çevre sorunlarının

çözümü için politikalar üreten, çevre kaynaklarının bilinçli kullanımı, yeniden

üretilmesi, korunması ve geliştirilmesi hususlarında hedefler belirleyen ve

kararlar alan öncelikli kurumlar olarak işlev görmesi temin edilmelidir.

(46)

ÇEVRE SORUNLARI

• Çevre sorunları; insanın doğaya müdahalesinde, ondan faydalanma sürecinde ortaya çıkan olumsuzluklar olarak ifade edilebilmektedir.

• Çevre sorunlarına ilişkin önemli bir dönüm noktası Sanayi Devrimi’dir.

• Sanayi Devrimi yalnızca üretimde veya ekonomik yapıda meydana gelen bir değişimi değil, insan yaşamının tüm alanlarını ilgilendiren ve derinden etkileyen bir değişim, dönüşüm sürecini ifade etmektedir.

• Bu süreçle birlikte özellikle kentlerde büyük bir nüfus artışı başlamış, aynı

şekilde üretim ve tüketim oranlarında da dikkat çekici bir artış izlenmeye

başlanmıştır.

(47)

ÇEVRE SORUNLARI

• Söz konusu sürecin getirdiği değişim rüzgarlarının etkisi doğal olarak çevre üzerinde de görülmüş ve çevre sistemindeki doğal denge bozulma riski ile karşı karşıya kalmıştır.

• Özellikle 1980’li yıllardan itibaren hegemonyasını kurmuş olan neoliberal politikaların ve küreselleşmenin etkisiyle çevre bir kâr sağlama alanı olarak değerlendirilmeye başlanmıştır.

• Bugün tüm dünyada artan ve çeşitlenen çevre sorunları, çevreyi metalaştıran bu bakış açısının ürünüdür.

• Çevre sorunlarına yönelik bakış açısı sorgulanmadığı sürece ekosistem üzerinde tahrip edici ve büyük sorunlar ortaya çıkması beklenilen bir durumdur.

• Gelecekte çevresel sorunların böylesi tehlikeli boyutlara ulaşmasını

engellemek, bugün tüm insanlığın sorumluluk almasıyla mümkün

görünmektedir.

(48)

ÇEVRE SORUNLARI

• Çevresel sorunlara karşı mücadelede devletler ve uluslararası kuruluşlara da büyük rol düşmektedir.

• Bu aktörler bireylerin mikro boyuttaki mücadelesini makro boyuta taşıma vazifesini yerine getirmekte, böylece ekolojik sorunlara karşı çözüm sürecine destek sağlayabilmektelerdir.

• Siyasal toplum içerisinde yer alan küçüklü büyüklü tüm yapılanmalar çevresel sorumluluklarının bilincinde olmalı ve çevresel konularda aktif olarak görev almalıdır.

• Bahsi geçen yapılanmalardan birisi şüphesiz yerel yönetimler, bilhassa da belediyelerdir.

• Çevre sorunları, öncelikle kentin ve kentlinin sorunu olduğundan kent

yönetiminden sorumlu olan belediyeleri yakından ilgilendirmektedir.

(49)

ÇEVRE SORUNLARI

• Çevresel sorunların artış eğilimine girmesi yerel yönetimlerin çevresel konulara öncelik vermelerine neden olmuştur.

• Alternatif çözüm arayışları içerisine giren yerel yönetimler çevre hususunda farklı politikalar uygulamaya başlamış ve faaliyetlerine hız kazandırmışlardır.

• Yerel yönetimler, kentleşmenin çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin elimine edilmesinde ve vatandaşlara kaliteli bir yaşam alanı sunulmasında önemli bir role sahiptir.

• Kentlerin farklılaşan çevre sorunlarına yakından, doğrudan ve hızlı müdahalede bulunabilmeleri yerel yönetimleri değerli kılmaktadır.

• Yerel yönetim birimleri içerisinde özellikle belediyeler sürdürülebilir

kalkınmayı önceleyen bir bakış açısıyla önemli çevresel faaliyetler

yürütmekte, hem kırsal hem de kentsel alanlara arıtma ve ayrıştırma

sistemleri sağlamaktalardır.

(50)

ÇEVRE SORUNLARI

• Belediyeler mevcut çevre kirliliğini azaltmak veya potansiyel kirlilik unsurlarına karşı önlem almak üzere çeşitli projeler geliştirmekte, ayrıca çevre korumaya ilişkin görev ve sorumlulukları ayrıntılı olarak mevzuatta belirtilmektedir.

• Burada belirtilmesi gereken önemli bir nokta vardır.

• Söylendiği gibi yerel yönetimlerin çevre politikalarının çevresel değerlerin korunması açısından önemli bir yeri vardır, belediyelerin çevresel faaliyetleri kirliliğin azaltılması ve önlenmesinde önemli bir güçtür ancak yerel idarelerin çevre sorunlarının çözümü için kullandığı araçlar sorunlara kalıcı ve kökten çözüm getirmek adına yetersiz kalmaktadır.

• Yani kısaca yerel yönetimlerin çevresel sorunlara karşı uyguladığı çözüm

pratikleri ya geçici nitelik taşımakta ya da kirliliği bitirmekten ziyade

çoğunlukla azaltmaya yaramaktadır.

(51)

ÇEVRE SORUNLARI

• En genel tanımıyla çevre; içinde yaşadığımız, canlı ve cansız varlıklardan oluşan ortam olarak ifade edilebilir.

• Çevre içinde barındırdığı doğal değerler ile toplumun ortak malı niteliğindedir.

• İkinci Dünya Savaşı’nın ardından üretim ve sanayileşme alanında yaşanan dönüşüm, bu doğal değerler bütününün öncesinde hiç olmadığı kadar tahrip edilmesine neden olmuştur.

• Çevre sorunları ciddi boyutlara ulaşmaya başlayınca çevre konusu artık

“sorunlar ve çözüm yolları” üzerinden konuşulmaya başlanmış ve 1960’lı yıllardan itibaren devletler, toplumun ortak değeri olan doğal kaynakların korunmasına ilişkin bir takım önlemler almaya başlamıştır.

• Bu girişimler çevre koruma politikalarının belirlenmesinde etkili olmuş ve

diğer ülkelerin de çevre sorunlarını politika gündemlerine dahil etmelerini

sağlamıştır.

(52)

ÇEVRE SORUNLARI

• Çevre koruma konusunda uluslararası ölçekte atılan adımlar izlendiğinde Türkiye’nin gelişmeleri geriden takip ettiği görülmektedir.

• Geç sanayileşen bir ülke olarak çevresel sorunlarla geç tanışan Türkiye, çevre koruma politikalarını da haliyle diğer birçok ülkeden sonra devreye sokabilmiştir.

• Ülkemizde özellikle 1970’li yıllarla birlikte artan çevresel sorunlar, çevre konusunda benimsenen yaklaşımın insan merkezlilikten doğa merkezliliğe kaymasına yol açmıştır.

• Bu süreçle birlikte Türkiye’de çevre politikaları gelişmeye, çevreci kurum ve kuruluşlar da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştır.

• Çevre konusunda gerçekleşen yaklaşım değişimi hükümet politikalarına da

yansımıştır.

(53)

ÇEVRE SORUNLARI

• Devletin önceleri değer atfettiği tek şey ekonomik büyüme iken ve çevre olgusuna ekonomik getirisi ölçüsünde değer biçilmekte iken 1970’lerle birlikte bu yaklaşım olumlu anlamda değişmiştir. Böylece hükümetler çevre sorunlarının çözümüne eğilmeye, etkin bir çevre yönetimine imkân verecek yeni araçlar, düzenlemeler ve yapılanmalar oluşturmaya çalışmışlardır.

• Ancak bugün Türkiye’de çevresel sorunların halen yaşanıyor olması benimsenen çevre politikasının çevresel sorunların çözüme kavuşturulmasında yeterli olmadığını göstermektedir. Söylemsel zeminde olumlu tablo çizen çevre politikaları, uygulamadaki birtakım olumsuz faktörler nedeniyle yetersiz kalmıştır.

• Söz konusu olumsuz faktörler şöyle sıralanabilir: Türkiye’de bölgeler

arasında gelişmişlik farkı bulunması, gelir dağılımındaki eşitsizliklerin

olması, çevre koruması ve ekonomik kalkınma arasındaki dengenin

kurulamaması, hukuki ve kurumsal düzenlemelerdeki eksiklikler,

vatandaşların çevre konusunda yeterince bilinçlendirilmemeleri, çevreye

ilişkin kararlarda halk katılımının sınırlı tutulması.

(54)

ÇEVRE SORUNLARI

• Bugün Türkiye’de karşılaşılan başlıca çevre sorunları hava, su ve toprak kirliliğidir.

• Hızlı nüfus artışı, sanayileşme, çarpık kentleşme, nükleer çalışmalar, zirai ilaç, yapay gübre ve kimyasal maddelerin artan kullanımı gibi faktörler çevresel kirliliğe kaynaklık etmekte; çevresel sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Özellikle sanayinin çevre üzerindeki olumsuz etkisinin diğer faktörlere göre çok daha fazla olduğu söylenebilmektedir.

• Dolayısıyla çevre kirliliği, kentleşme ve sanayi bölgelerinde daha yoğun görülmekte, buradaki sanayi tesislerinden çıkan çeşitli atıklar hava, su, toprak, gürültü ve radyasyon kirliliği gibi çevresel sorunlara yol açmaktadır.

• Fabrikalardan çıkan zehirli gazlar havayı, salgılanan atıklar suları, doğaya bırakılan çöpler ise toprakları kirletmektedir.

• Çevresel sorunların girift bir yapısı vardır ve bu yüzden sorunlardan birisi

diğerini etkileyip, tetikleyebilmektedir. Bu durum çevresel sorunların her

birinin ayrı ayrı ele alınmasını gerektirmektedir.

(55)

ÇEVRE SORUNLARI

• Devlet çevre konusundaki ödevini, başka bir ifadeyle çevre yönetimini merkez ve yereldeki ilgili birimler aracılığıyla yerine getirmektedir.

• Bu konunun merkezdeki ilgilileri bakanlıklar iken, yereldeki ilgilileri birer yerel yönetim birimi olan belediyeler ve il özel idareleridir.

• Yerel yönetimlerin çevre koruma faaliyetleri sorunların artış derecesine paralel olarak zaman içinde artış göstermiş ve yetki alanları genişletilmiştir.

• Yerel yönetimler çevre koruma faaliyetlerini yasal düzenlemelere dayanarak

gerçekleştirmekte, denetim ve hizmet görevleri üstlenmektelerdir.

(56)

ÇEVRE SORUNLARI

• Yerel yönetimlerin çevresel sorunlara müdahale yetkisinin bulunması sorunları kolaylıkla çözebilmeleri için yeterli değildir.

• Yani yerel yönetimlerin müdahale yetkileri bulunsa bile müdahale düzeyleri sınırlı kalmaktadır.

• Bu sınırlılık hem maddi gerekçelerden hem de inisiyatif alamıyor olmalarından kaynaklanmaktadır.

• Yerel yönetimlerin çözüme yönelik girişimlerinin belli faktörlerden dolayı sınırlanıyor olması sorunların giderilmesinden ziyade hafifletilmesine neden olmaktadır.

• Bu sebeple yerel yönetimler çevresel sorunlarla ilgili karar süreçlerinde

daha güçlü bir konuma getirilmeli, ayrıca olanakları da büyük çözümler

üretebilmelerine imkan verecek şekilde iyileştirilmelidir.

(57)

ÇEVRE SORUNLARI

• Çevresel sorunların gerçek anlamda çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle sorunların iyi tahlil edilmesi gerekmektedir.

• Çünkü sorunların asıl kaynağına müdahalede bulunmak sorunların çözülmesini büyük oranda kolaylaştıracaktır.

• İşte bu gereklilikten hareketle çalışmada öncelikle Ardahan ilinin temel çevre sorunları aktarılacaktır.

• Daha önce de belirtildiği gibi Ardahan birçok doğal güzelliğe, başka bir deyişle ekolojik mirasa ev sahipliği yapmaktadır.

• Ancak çoğu insan faaliyetlerinden kaynaklanan birçok etken çevreye ne

yazık ki olumsuz etki etmekte ve söz konusu doğal değerleri tahrip

etmektedir.

(58)

ÇEVRE SORUNLARI: ARDAHAN İLİ ÖRNEĞİ

• Ardahan ili çevre sorunlarına bakıldığında öncelikli çevresel sorunun diğer birçok ildeki gibi kirlilik olduğu görülmektedir.

• Yoğun olarak havada ve suda görülen kirlilik özellikle modern hayatın getirdiği kentleşme faaliyetleri neticesinde oluşmuştur.

• Havada ve suda görülen kirliliğe katı-sıvı atıkların neden olduğu sorunlar da eklenmeli, ayrıca bu sorunlara zaman zaman gürültü ve görüntü kirliliğinin de eşlik ettiği belirtilmelidir.

• “Türkiye Çevre Sorunları ve Öncelikleri Değerlendirme Raporu” 2015

verilerine göre hava kirliliği Ardahan için birinci öncelikli çevre sorunu olarak

karşımıza çıkmakta ve hava kirliliğini sırasıyla atıklar ve su kirliliği

izlemektedir.

(59)

ÇEVRE SORUNLARI: ARDAHAN İLİ ÖRNEĞİ

• Bugün çevre sorunları tüm dünyayı tehdit eder durumdadır.

• Etkisi her geçen gün artarak devam eden çevresel sorunlar çözüm sunulmayı beklemektedir.

• Sorunların çözümüyle ilgili sorumluluk alması gereken merciler ülkelerin kamu yönetimi yapısına göre değişiklik göstermektedir.

• Ülkemizde çevre koruma ödevinin resmi sorumluları, merkez ve yereldeki ilgili yönetim birimleridir.

• Bir yerel yönetim birimi olarak Ardahan Belediyesi yerel ölçekteki çevresel koruma mercilerindendir.

• Belediyenin bu konudaki görevi ve rolü, il düzeyindeki çevre sorunlarının

takibini yapmak ve belirlenen sorunlara karşı alternatif çözüm yollarını

devreye sokmaktır.

(60)

ÇEVRE SORUNLARI: ARDAHAN İLİ ÖRNEĞİ

• Yerel yönetimlerin çevre politikalarının etkinliği konusu üzerine bina edilen çalışmada özel olarak Ardahan Belediyesinin çevre politikaları incelenmiş olup, bir önceki cümlede belirtilen çevre görevinin Ardahan Belediyesi tarafından ne şekilde ve ne düzeyde yerine getirildiği değerlendirilmiştir.

• Sonuca götürmesi için belediyenin bilgi dahilindeki tüm faaliyetleri detaylandırılmıştır.

• Sonuçla ilgili yargılara yer verilmeden önce önemli bir nokta belirtilmelidir;

Türkiye’deki diğer iller ile kıyaslandığında Ardahan, sanayileşme faaliyetlerinin az gelişmiş olmasından dolayı daha az çevresel sorunla karşılaşmakta, var olan sorunları da daha hafif boyutlarda yaşamaktadır.

• Hafif yaşanmakla birlikte kirlilik, burada karşılaşılan en temel ve yaygın

çevre sorunudur.

(61)

ÇEVRE SORUNLARI: ARDAHAN İLİ ÖRNEĞİ

• Belediye’nin çevre sorunlarına karşı uyguladığı politika, sürdürülebilir kalkınma çerçevesinde şekillenmekte ve çevre koruma esasına dayanmaktadır.

• Çevresel değerlerin korunmasını temel hedefleri arasına koyan belediye, bu doğrultuda önemli çevre faaliyetleri yürütmüştür.

• Rutin belediyecilik hizmetleri içerisinde değerlendirilen çevre temizliği ve ağaçlandırma çalışmaları, çevre düzenlemeleri, denetim ve bakımlar belediye tarafından sık aralıklarla yapılmaktadır.

• Ardahan ilinin temel çevre sorunları arasında yer alan hava kirliliği, su

kirliliği ve katı atıklar konusunda önleme politikaları izlenerek geç de olsa

sorunların ortaya çıkmasını engelleyebilecek projeler geliştirilmiştir.

(62)

ÇEVRE SORUNLARI: ARDAHAN İLİ ÖRNEĞİ

• Vatandaşların çevresel duyarlılığını artırmak amacıyla yılın farklı dönemlerinde çevresel kampanyalar ve etkinlikler düzenlenmekte, özellikle halkın yoğun bulunduğu yerlere çevre içerikli mesaj metinleri (pankart, afiş vb.) yerleştirilmektedir.

• Sorunları iyi tahlil etmek, o sorunları çözmek için yapılan çabaların neticeye ulaşmasını sağlayacaktır.

• Bu durumun farkında olan belediye, çevre konulu akademik araştırmaları

desteklemekte ve burada belirtilen uyarıları dikkate alarak

değerlendirmektedir.

(63)

ÇEVRE SORUNLARI: ARDAHAN İLİ ÖRNEĞİ

• Tüm değerlendirmeler ışığında söylenebilecek odur ki; bir yerel yönetim birimi olarak Ardahan Belediyesi, çevresel sorunlar hususunda önemli hassasiyetlere sahiptir ve bu hassasiyeti yürüttüğü tüm faaliyetlerde görülmektedir.

• Ancak bugün Ardahan’da diğer illere kıyasla hafif de olsa çevresel sorunlar yaşanmaya devam etmektedir.

• Bugüne kadar belediyenin benimsemiş olduğu korumacı çevre politikası ve

bu politika çerçevesinde yürüttüğü çevresel çalışmalar, birtakım

nedenlerden dolayı belli zamanlarda tıkanmalar ile karşılaşmıştır.

(64)

ÇEVRE SORUNLARI: ARDAHAN İLİ ÖRNEĞİ

• Gerek duyarsız vatandaşların çevreye zarar verici eylemleri gerekse belediyenin zaman zaman izlediği yanlış politikalar, çevresel sorunların varlığını korumasına neden olmuştur.

• Ancak Belediye’nin son yıllarda geliştirdiği projeler ve gerçekleştirdiği faaliyetler çevresel sorunların geçte olsa çözüme kavuşacağına işaret etmektedir.

• Ayrıca birkaç yıl öncesiyle karşılaştırıldığı zaman da çevre adına güzel gelişme kat edildiği görülmektedir.

• Sonraki süreç için bu konuda verilebilecek öneri; belediye tarafından öncelikle il halkının çevre konusunda duyarlılık kazanmasını sağlayacak çalışmalara ağırlık verilir ve sorunlara karşı uzun vadeli, hatta kalıcı çözüm üretebilecek projeler geliştirilirse, Ardahan coğrafyasının daha temiz ve sağlıklı bir çevreye kavuşması kaçınılmaz olacaktır.

• Böylece belediye, çevre koruma ve çevre sorunlarını giderme çabalarından

daha tatmin edici yanıtlar alabilecektir.

(65)

Kaynakça

Babaoğlu, C. (2018). «Türkiye’de Anakentlerde Engellilere Yönelik Hizmetler ve Sorun Alanları», TESAM Akademi Dergisi, Yerel Yönetimler Özel Sayısı. 79 - 110.

Çalışkan, S., (2019). «Yerel Yönetimlerin Çevre Politikalarının Etkinliği:

Ardahan Belediyesi Üzerinden Bir Değerlendirme», Kent Akademisi, Cilt:

12, Sayı: 1, 42-55.

Çiftçioğlu, H., Aydın, A. H. (2019). «Türkiye’de Yerel Yönetimler ve Çevre Sorunlarının Çözümündeki Sorumlulukları, Rolleri ve Önemi», Al-Farabi International Journal on Social Sciences, Volume: 3, Issue: 1, 117-128.

Güven, A., Karkacıer, A., Şimşek, T. (2017). «Merkezileşme Yerelleşme Tartışmaları Kapsamında Yerel Yönetimlerde Vesayet Denetimi Sorunu», Bilgi Ekonomisi ve Yönetimi Dergisi, Cilt: 12 Sayı: 2. 189-208.

Koç, T. (2016). «Yerel Yönetimlerde Siyasal Açıdan Farklı Yerel Özerklik Uygulamaları ve Örnekleri», Mülkiye Dergisi, Cilt: 40, Sayı: 1, 87-109.

Sezik, M. (2020). «Türkiye 'de Yerel Yönetimlerin Güncel Kentsel Sorunlara Yaklaşımı», Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi. Yıl: 10, Cilt:15, Sayı: 22, 1540-1562.

Referanslar

Benzer Belgeler

5393 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’nun 18’inci maddesinin (c) bendinde ise; belediyenin imar planlarını görüşmek ve onayla- mak, Büyükşehir ve il belediyelerinde

• Devlet ile yerel yönetim arasında konumlandırılabilecek olan siyasal bölge, aslında egemenliğe sahip olmadığı için devlet olarak; siyasal yetkilere sahip

• Merkezden yönetimin tersine, yerinden yönetim; topluma sunulacak bazı idari hizmetlerin devlet merkezinden ve tek elden değil, merkezi idare teşkilatı içerisinde yer

(…) Merkezi idare, mahalli idareler üzerinde, mahalli hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin

• Yerel yönetimlerde kamu hizmetlerinin etkin olarak görülebilmesi için yetki sınırında bulunan hizmetler ile gerekli oranda mali kaynaklara da sahip

Ayrıca, yerel yönetimlerin altın çağı olarak nitelendirilen bu yüzyılda, yerel birimler artan nüfus karşısında fazlalaşan hizmetleri yerine getirebilmek için yeterli

• İl özel idareleri, başında merkezi yönetimin temsilcisi olan valinin bulunduğu, karar organında hem merkezi yönetimin ve hem de yerel yönetimin temsilcilerin yer

• Yönetişim Beyaz Kitabı ile artık yerellik ve yerindenlik tanımları sadece Birlik ile üye devletlerarası değil Avrupa içinde bulunan tüm yerel, bölgesel,