R e s i m
P. B O N N A R D ' A S E L Â M Yazan: Bedri EYÜBOGLU
G. S. Akademisinde profesör
Çorumlu Kız B. R. Eyüboğlu
«D» grupu 11 inci sergi.
s ini G.S. Akademisi salon- larında açmıştır. Teşhir edilen eserler büyük mu-
vaffakiyet kazanmıştır.
Sergiden birkaç tabloyu burada neşrediyoruz.
Memleketimizdeki profesyonel ressamlardan hemen hemen yarısını bir araya toplamış olan
«d» /grupu; Güzel San'atlar Akademisi sergi salo- nunda açtığı 11 inci resim ve heykel sergisinde
seyircilere mühim bir Fransız ressamını takdim etti. Pierre Bonnard.
Bonnard, (d) grupu âzalarının hepsine kendisi-
Foto: Adil ni ayni muhabbetle kabul ettirmiş bir ressam olduğu için, seçilmişti.
Grup âzalarının hemen hemen hepsi ilk ders-
lerini! Fransız ressamlarının eserlerinden aldık-
ları için Bonar'a gönderilen selâm ve gösterilen
saygı tam yerinde sarfolunmuş bir alkış. Yerini
bulmuş bir kafiye kadar candandı.
Hakkı Anlı
Biz (d) grupu azaları hiçbirimiz Bonnard'm ken- disini görmedik. Onu eserinden tanırız, amma evimizin bahçesini, sevgilimizin gözlerini tanıdı-
ğımız kadar.. ,
(Onu ne kadar severiz bilir misiniz?
Bir ananın evlâdını, bir bahçıvanın en gözde fidanını sevdiği kadar. Onu ne kadar sayarız bilir misiniz?. Günlerdir aç susuz dolaşmış bir kim-
senin kendisine bir pişkin somun ve bir bardak su vereni saydığı kadar.
Bundan tam 12 sene evvel Pariste bir arka- daşla Bonar sergisinden çıktığımız anı hâlâ bütün şiddetile hatırlıyorum. Size sergiden bahsetmek çok uzun sürecek fakat serginin tadından, ve bize verdiği yaşama sevincinden bahsetmek istiyorum.
Hakikaten sergiden bir çift kanatla müceh- hez çıkmıştık. Yolda uçar gilbi büyük bir suhulet- le yürüyorduk. Etrafımızda herşey, ağaçlar, ara- balar, herşey herşey iyilik ve güzellik için yaşa- mağa başlamıştı.
Yaşıyan herşey sevilmeğe lâyıktı. Yaşıyan herkes sevmeğe mahkûmdu. Sevmek, herkesi her şeyi sevmek lâzımdı. Yumruk kadar bir insan yüreğinde bütün dünyayı sevebilecek kadar bir aşk barınabilirdi.
Büyük İbir romancının birkaç cilde sığdıra- madığı bu sevgi şelâlesini Bonnard bir menekşe mo
ru ile bir portakal sarı, kırmızısına sığdırabili- yordu.
Bugün düşünüyorum: Aradan tam on bir se- ne geçti. On İbir sene evvel gördüğüm eserlerin birer birer adlarını hatırlıyamıyorum. Fakat bü- tün bu eserlerden dilimde ve gönlümde kalan lez- zet!.. Bunun azalacak yerde arttığını sevinçle an- lıyorum. Aradan geçen 11 sene içerisinde kitap- lar ve mecmualar bana görmediğim yeni Bonar- lar getirdiler. Fakat Bonnard'm en mühim eserleri- ni İbir arada görmek fırsatına ermemiş olaydım bu
kitaplardan asıl Bonarı çıkarmak herhalde bir hayli güç olacaktı.
Bugün Akademi salonlarında d grupunun saygı ve sevgi ile çerçevelediği Bonnard seyirciler üzerinde hiç te duyurucu bir tesir yapmıyor. Se-
yircilerimizin hemen hemen yüzde doksan doku- zunun dudaklarında içki yerine yanlışlıkla su ka- dehi değmiş bir tebessüm görüyoruz.
Hayret ve istifham dolu gözlerle bize soru- yorlar:
— Lütfen izah eder misiniz? diyrolar.
Biz hiçlbir şey anlıyamadık?..
Bize bu suali soranlar arasında .çeşit çeşit in-
Nurullah Berk sanlar var. Orta, lise, üniversite talebeleri ve sıra
Resimler: Sıra ile Cemal Tollu, Eşref Üren, Elif Nacinin eserleri
ile bunların hocaları, anneleri, babaları, komşu- ları ilâh...
Onların suali ne kadar yerinde ise bizim sü- kûtumuz da o kadar yerinde karşılanmalıdır. Bir tek çiçekle bütün bir baharı anlatmak mümkün müdür?..
VanGok'u, Gogen'i, Pissaro'yu, Sisley'i, Ko-
r o ' y u ,