Üniversitelerde Toplumsal
Cinsiyet Eşitliğini Sağlamak için Atılabilecek Adımlar
Hazırlayanlar:
Arzum Dilşad Ölçen - Ece Özdemir - Gözde Koçak - Hayriye Çukurlu - Melike Avcı - Selin Altay -
Tamay Gültepe
2019-2020 Akademik Yılı Yaz Dönemi Staj Çalışmaları
Etkinlikler
Üniversite toplulukları içerisinde cinsiyetçi eylemler ve cinsel şiddet konusunda farkındalığı artırmak için bir cinsel taciz izleme birimi kurulmalıdır.
Üniversitenin her birimi içerisinde ayrı bir cinsiyet eşitliği danışmanları ağı kurulmalıdır.
Toplumsal cinsiyet eşitliğini konu alan öğrenci toplulukları desteklenmelidir.
Toplumsal cinsiyet konulu öğrenci topluluklarının etkinlikleri için konuyla ilgili öğretim üyelerinin danışman hoca olarak yardımlarının sağlanması gerekir.
Öğrenci temsilcileri içerisinde kadın erkek oranı dikkate alınmalıdır. Böylece kadınların sorunlarının konseye iletilmesi sağlanabilir.
Üniversitedeki feminist faaliyetleri artırmak için feminist öğrenciler topluluğu kurulmalıdır. Bu
topluluğun kendi içerisinde yaptığı faaliyetlerin yanı sıra diğer öğrenci topluluklarının içerisine bu topluluktan öğrenci tayin edilmeli ve çeşitli topluluklardaki feminist faaliyetlerin artırılması amaç edinilmelidir.
Toplumsal cinsiyet alanında çalışmalar, etkinlikler, faaliyetler düzenleyecek üniversite öğrenci
topluluklarının kurulması teşvik edilmeli; var olan toplumsal cinsiyet eşitliği topluluklarının daha aktif ve etkili olmaları için desteklenmelidir. Bu topluluklar arasında üniversiteler arası dayanışma sağlanabilir, ortak çalışmalar yapılabilir.
LGBTİ+ bireylerden oluşan bir topluluk kurulabilir. Bu topluluğun amacı bireylerin birbirine sosyal destek sağlaması olarak belirlenebilir. Bu amacın yanı sıra cinsel yönelim konusunda bilgi edinmek isteyen
öğrencilere, bilgi ve danışmanlık sağlanabilir.
Üniversitedeki kariyer gelişim merkezleri LGBTİ+ üyelerinin istihdamı için çeşitli şirketlerle görüşüp bu grup için fırsat eşitliği sağlamalıdır.
LGBTİ+ toplulukları, halka açık biçimde online olarak atölye çalışmaları düzenleyebilir. Bu atölyelerin içeriği “aileye cinsel yönelimi açıklamak”, “Cinsel yönelimimi nasıl fark ettim?” şeklinde olabilir.
Toplumsal cinsiyeti savunan topluluklar, bu cinsiyetçiliği yıkmak için daha temel düzeyden başlamalıdır.
Örneğin liselere geziler düzenlemeli ve bu konuda seminerler vermelidir. Böylelikle mühendislik, sağlık bilimleri gibi erkek cinsiyetin öğrencilerde ve akademide yaygın olduğu bölümlere kadın öğrenci
kazanımını teşvik etmelidir.
Cinsel tacize uğrayan üniversite öğrencilerinin hikayelerini anlatacakları bir internet platformu oluşturulması gerekir.
Toplumsal cinsiyet konusuna olan farkındalığı artırmak için kurulan feminist öğrenci topluluğu, kadın cinayetleri (Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu), kadınların yerel ve ulusal alanda siyasette erkeklerden sonra gelmesi (KA.DER) gibi önemli konularda farkındalığı arttırırken STK’lardan destek alınması ve bu doğrultuda bilgilendirici etkinliklerin düzenlenmesi gerekir.
Kurulacak feminist öğrenci topluluğu diğer topluluklar ile iletişime geçerek her öğrenci topluluğunda toplumsal cinsiyet, fırsat eşitliği gibi önemli konuların farkındalığına varmalarına yardımcı olabilir.
Broşür ve afiş hazırlanarak şiddete maruz kalan kadınların ve şiddete tanıklık eden birinin neler yapması gerektiği açık ve net bir şekilde şematize edilebilir.
Her sene “Kadın zirvesi” yapılarak alanında uzman akademisyenlerin sunuş yapması için bir zemin hazırlanabilir. Bu sayede tüm okula açık ve kucaklayıcı bir ortam sağlanmış olur.
Toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları alanındaki kulüplerin bütçe konusunda sıkıntı çekmemesi için, üniversite idaresi, bu çalışmaları yapan kulüplere, üye sayılarından bağımsız, ek bütçe sağlamalı ve ulusal ve uluslararası platformlarda faaliyet gösterip üniversitelerini temsil etmeleri adına teşvik bütçeleri de sağlamalıdır.
Toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları alanında faaliyet gösteren öğrenci kulüplerine feminist ve
queer kütüphane kurmaları ve kütüphaneleri genişletmeleri adına kitap ve yer yardımı yapılmalıdır. Bu kütüphaneye hem öğrencilerin hem de akademisyenlerin katkıları açık olmalıdır (bkz. Bilkent Renkli
Düşün Kulübü Kütüphanesi).
Sivil toplum kuruluşları ve hükümetler arası organizasyonların toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları alanında faaliyet gösteren üniversite kulüpleri ile faaliyet yürütebilmeleri için üniversite idaresi
harekete geçmeli ve kuruluşlarla öğrenci kulüplerini aynı paydada bir araya getirerek birlikte bilgi üretmelerine önayak olmalıdır.
Toplumsal cinsiyet ve kadın çalışmaları alanında çalışan öğrenci kulüplerinin faaliyetlerinin kalıcı olması için online veya basılı yayın yapmaları üniversite idaresi tarafından teşvik edilmelidir.
Günlük cinsiyetçilik konusunda düzenli bilinçlendirme faaliyetleri yürütülmesi gerekir (Örn. serbest ifade duvarları, cinsel taciz üzerine forumlar, tiyatrolar, vb.).
Öğrenci yaşamını ele alan yönetmeliklerin geliştirilmesi ve toplumsal cinsiyet altında cinsiyetçilik ve homofobi gibi konuları düzenleyen prensiplerin ortaya konulması gerekir.
Her akademik yılının başında sınıflarda, fakültelerde ve kampüste eşitliği sağlamak için tüm fakültelere tavsiye içerikli kitapçıklar gönderilebilir (SciencePo’nun hazırlayıp kullandığı bu kitapçık örnek alınabilir:
“In Class: Ensuring Real Gender Equality.”).
Toplumsal cinsiyet üzerine eğitimler düzenlenmeli ve en az iki yılda bir öğretim üyelerinin katılması zorunlu tutulmalıdır.
En az yılda bir kampüste cinsiyetçiliğin ve cinsiyetçiliğe karşı alınabilecek önlemlerin tartışıldığı buluşmalar düzenlenmelidir.
Acil durum hatları oluşturulmalı ve oryantasyon dönemlerinde öğrencilerin bu numarayı kaydetmeleri ve hattı herhangi bir olay halinde aramaları teşvik edilmelidir. Bu durumlara herhangi bir tacizin de dahil olduğu özenle belirtilmelidir.
Üniversitelerde cinsel taciz ve şiddet konusunda bilgilendirme/bilinçlendirme amacı ile eğitim ve
konferanslar düzenlenebilir. (Örn: Oryantasyon haftasında bu konferanslar programa dahil edilmeli ve tüm üniversite mensuplarının katılması teşvik edilmelidir.)
Toplumsal cinsiyet konusu kapsamında sosyal etkinlikler düzenlenebilir. Örneğin, feminist film haftalarının düzenlenmesi, feminist okuma köşesinin oluşturulması, ilgili tiyatro, sergiler için ev sahipliği yapılması gibi üniversitenin toplumsal cinsiyete duyarlı sanatsal etkinliklere platform ve fon sağlaması gerekir.
Üniversitenin sanatsal aktivitelere platform sağlaması gerekir (Toplumsal cinsiyete duyarlı/feminist tiyatro, müzikal, sergi, ilgili müze ziyaretleri, vb.).
Aynı üniversite içinde ve/veya farklı üniversiteler arasında, merkezler ve diğer birimler ile toplumsal cinsiyet eşitliği kapsamında ortak çalışmalar yapılabilir. Üniversiteler bünyesinde çalışan toplumsal cinsiyet ve kadın merkezleri bu çalışmalar için öncülük edebilir.
Üniversitedeki fiziksel koşulların ve mekanların gözden geçirilmesi gerekir. Örneğin, non-binary tuvaletlerin oluşturulması, bayan kullanımının sözlü ve yazılı olarak terk edilmesi, fiziksel ortamda örneğin tuvaletlerde,
cinsiyet belirtici imge, resim vb. görsellerin kullanılmaması, sınıftaki ve diğer mekanlardaki kürsü, sıra, masa vb.
materyallerin cinsiyetsiz olması (erkek beden ölçü ve özelliklerine göre seçilmemiş/ayarlanmamış olması) gereklidir.
Düzenlenen toplantı, seminer, konferans, eğitim vb. etkinliklerde, Kadın/erkek/LGBTİ+ konuşmacı/katılımcıların eşit sayıda ve adil düzeyde temsil hakkının olması gerekir.
Kadınlar olarak, belirli güzellik standartlarına uymak zorunda değiliz. Bu mesele, toplumun “kadın” sıfatına yakıştırdıklarıyla ilgilidir. Hiçbir sıfata mahkum olmak zorunda değiliz. Bu sebeple kampüste beden olumlama
çalışmaları yapılabilir. Toplumun güzellik algısına uymayan kadınların (makyaj yapmayan, tüylerini almayan, 90- 60-90 beden standardına uymayan) fotoğraflarından sergi yapılabilir.
Cinsiyetçilik ülkemizde her alanda karşılaşabileceğimiz bir sorundur. Toplumsal cinsiyet eşitliği ise her bölümden öğrencinin derdi olmalıdır. Konuyla ilgili yapılan birçok çalışmaya karşın henüz yeterli sonuç
alınamamıştır. Öncelikli olarak bunun sebebiyle ilgilenilmelidir; neden bazı grupların bu meseleye karşı hala direnç gösterdiği anlaşılmalı ve sorunun kaynağına inilmedir. Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda sadece kadınların değil tüm cinsiyetten bireylerin katılım göstermesi ve sorunlarla mücadele etmesi gerekmektedir.
Özellikle dil konusunu hala aşabilmiş değiliz. Cinsiyetçi dile birçok yerde maruz kaldığımız gibi bazen bu üniversiteler içerisinde de gözükmektedir. Üniversiteler açısından belki de en önemli sorun, öğrenciler
arasındaki cinsiyetçiliktir. Çünkü ne kadar mükemmel bir öğrenciliği olursa olsun bazı öğrencilerin hala flört şiddeti ve hemcinsine veya karşı cinsine karşı zorbalık yaptığını gözlemlemekteyiz. Özellikle flört şiddeti ve akran zorbalığı konusunda toplumsal cinsiyet çalışmaları merkezleri bireylere daha çok destek verebilir.
Çünkü şiddeti veya zorbalığı uygulayan kişiler karşısında üniversite içerisinde caydırıcı bir topluluğun olması oldukça önem taşımaktadır. Toplumsal bir hareketten önce tüm bireylerin korunduğunu ve güçlü hissettiğini her bireye hissettirebilmek aslında toplumun toplumsal cinsiyet rolleri konusundaki fikirlerinin gelişmesine yardımcı olabilir. Bireylerin güçlendiğini görmek bu konuya karşı olan dirençli bazı grupların düşünmesine ve cesaret alamamasına sebep olacaktır. Öncelikli olarak cinsiyetçiliğin cesaret kısmı kırılmalıdır; yani bireylerin yalnız olmadıkları ve cinsiyetçi tutumlara karşı tepki gösterileceği bilinmelidir. Yeteri kadar hukuki destek
alamayan öğrenciler için üniversiteler hukukçularla işbirliği içerisinde olmalıdır ve herhangi bir flört şiddeti veya zorbalık karşısında öğrencisini bu anlamda korumalıdır.
Kampüste yer alan ortak alanlara (kütüphane, kafeterya, kampüsteki bankalar, öğrenci işleri binası) KAOS GL gibi, toplumsal cinsiyet ve LGBTİ+ içeriği olan dergiler konulmalıdır.
Üniversite içinde var olan herkesin erişebileceği toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana akımlaştırılmasına yönelik toolkit oluşturulabilir. Veya üniversiteler birkaç yıllık (örn. 5 yıllık) “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Strateji ve Eylem Planı” oluşturarak bu plan doğrultusunda ortaya çıkan çalışmaları, değişimleri, ve faaliyetleri görmek için raporlar hazırlayabilir. Örnek için Western Sydney University tarafından
hazırlanan “Gender Equality Strategy and Action Plan 2015-2020” dökümanına “toolkits/diğer dökümanlar” dosyasına bakılabilir.
Akademisyenler, sınav puanlarını ya da duyurularını kapılarına asarken hemen yan tarafında toplumsal cinsiyetle ilgili kısa metinler, posterler asabilirler. Bu, bölüm başkanlarınca teşvik edilebilir.
Üniversitede bulunan uluslararası öğrenciler ile işbirliğine geçilip “Kadın ve İslamofobi” başlığı altında
seminerler düzenlenebilir ve bu sayede uluslararası kadın öğrencilerin yaşadığı deneyimleri derinlemesine anlayabileceğimiz bir ortam oluşabilir.
“Renklerin cinsiyeti olmaz” başlığı altında pano ve duvar çalışması yapılabilir.
Bir zamanlar feminizm ve cinsel taciz çalışmalarının sembolü haline gelmiş “mor iğne” dağıtımı kampüs içinde tekrar düzenlenebilir.
Onur Haftası gibi, kampüste, akademik takvime uygun olarak her sene bir hafta belirlenip, bu hafta
içerisinde yoğun bir şekilde toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmaları ve aktiviteleri düzenlenebilir (Açık hava sineması, konser, yürüyüş, vb.). Bu haftalarda okul kulüplerinde buna uygun etkinlikler düzenlenmesi okul yönetimi tarafından teşvik edilmelidir (Tiyatro kulübünün bu konuya yönelik tiyatro hazırlaması, radyo yayını yapılması, vb.).
Toplumsal cinsiyete duyarlı 'Yardım Masası (Help Desk)' üniversitelerde var olan toplumsal cinsiyet/kadın çalışma merkezleri bünyesinde oluşturulabilir. Amaç bireylerin talep, şikayet, vb. durumlarda
danışabileceği ve destek alabilecekleri bir platform oluşturmaktır.
Kampüslere, o üniversiteden mezun olan başarılı, ödül kazanmış, alanında ileri gelen kadınların
fotoğrafları “Biz de buradaydık” başlığı altında afiş olarak asılabilir. Fotoğrafın altında kısaca uzmanlık alanı ve başarıları belirtilebilir. Bu uygulama, hem kadın öğrencilere destek hem de kadınları zayıf gören kesime eleştiri olacaktır.
Kadın cinayetlerine ve kadına yönelik şiddete yönelik farkındalığı artırmak ve bunları önlemek amacıyla el broşürü bastırılabilir ve herkesin ulaşabileceği yerlere bırakılabilir (Örn., “Şiddete uğrayan birini
görünce ne yapmalıyız”, “Biz uğradıysak biz ne yapabiliriz?”).
Kampüse, üzerinde sadece “6284” yazan dikkat çekici posterler asılabilir. Bu posterlerin altında yer alacak olan karekodu taratınca 6284 sayılı kanun açılabilir. Elektronik ortamda ulaşılabilen bilgi yeni nesil için daha dikkat çekici olacaktır.
25 Kasım (Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü), 1 Aralık (Dünya AIDS Günü), 8 Mart (Dünya Emekçi Kadınlar Günü), 17 Mayıs (Uluslararası Homofobi, Bifobi ve Transfobi Karşıtı Gün) gibi
önemli günlerde üniversite yönetimi tarafından öğrenci kulüplerinin etkinlik gerçekleştirmeleri talep edilmelidir. Bu etkinliklerin her sene düzenli şekilde gerçekleştirilmesi hem öğrencilerin hem de
akademisyenlerin konuya olan aşinalıklarını artırabilir ve duyarlı olmalarını sağlayabilir.
Cinsel taciz ve şiddet birimlerine, hem akademisyenleri hem de öğrencileri soruşturma yetkisi bizzat
üniversite idaresi tarafından sağlanmalıdır. Taciz veya şiddetin faili olduğu anlaşılan akademisyen veya öğrencilerin üniversite ile ilişikleri direkt birim aracılığıyla kesilebilmelidir.
Okulda kurulan cinsel tacizi ve şiddeti önleme biriminde idari olarak görev alacak akademisyenlerin dönemsel olarak çalışmaları sağlanmalıdır. Örneğin 2020-2021 akademik döneminde birimde görev alan akademisyenlerin yanında, başka akademisyenlerin de dönüşümlü olarak görev almaları
sağlanmalıdır. Ancak bunun için de toplumsal cinsiyet eğitiminin daha kapsamlı bir şekilde bu birimde görev alacak akademisyene verilmesi gerekmektedir. Böylelikle bu alanda çalışmayan akademisyenler de bu hususta deneyim kazanarak, ilerleyen dönemlerde birimde görev almasalar dahi, öğrenciler için sürekli ulaşılabilir birer kaynak olarak var olacaklardır. Bu şekilde kampüste yer alan öğrenciler birimde her zaman yer alan 4-5 sabit akademisyendense kampüste yer alan çoğu öğretim üyesi ve
akademisyene bu konuda danışabilecek, ve akademisyenler aldıkları eğitimden dolayı öğrencilere hızlı ve kesin bir çözüm sağlanabilmesinin yolunu açacaklardır.
Öğrenci ve akademisyenlerin cinsel kimlikleri ve cinsiyet beyanları idari olarak tanınmalıdır. İkili cinsiyet sistemi dışında bir anlayış benimsenmelidir.
Üniversite idaresi, öğrenci kulüplerine her dönem bir defa anonim olarak “Me Too” etkinliği
düzenlemeye teşvik etmelidir. Böylelikle öğrenci ve akademisyenler taciz veya şiddet deneyimlerini anonim bir şekilde paylaşabileceklerdir. Anonim ifşalardan sonra da üniversite bünyesinde yaşanmış taciz ve şiddet olaylarına ilişkin soruşturma, hayatta kalanı zedelemeyip alenen yürütülmelidir (bkz.
Bilkent Kadın Çalışmaları Topluluğu’nun 2019 Bahar döneminde gerçekleştirdiği Me Too etkinliği sonucu üniversite bünyesinde yer alan bir akademisyenin öğrencilere uyguladığı sistematik şiddetin ortaya
çıkması ve ilerleyen süreç.).
Cinsiyetçilik, cinsel taciz ve şiddet vakalarında görgü tanık/tanıklarına olaya müdahale etmeleri ve olayı bildirmeleri yönünde teşvik edici ve destekleyici politikalar ve mekanizmalar üniversiteler içinde
oluşturulmalıdır.
Dil
Kısa süre önce Twitter’da aktif olan #erkekyerinibilsin faaliyeti, üniversitenin Twitter sayfasında da yürütülebilir.
Kampüsün panolarına bu faaliyete ilişkin yazılar asılabilir. Bu faaliyete göre kadınlar üzerinden söylenen
cinsiyetçi kalıp yargılar erkeğe uyarlanmıştır (Örn., “diz üstü şort giyen erkekle evlenilmez, eğlenilir”, “yanlış anlamayın benim de erkek kardeşim, babam var”, “erkek dediğin akşam ezanından sonra dışarı çıkmaz”, “erkek dediğin dizini kırar evinde oturur”, “bakımlı olun yoksa kadının gözü dışarı kayar”).
Öğrenci kafeteryalarına cinsiyetçi içeriği olan söz öbekleri yerine doğru kullanımların olduğu yazılar, renki ve canlı grafik tasarımlarıyla yazılabilir. Yine öğrenci kafeteryasındaki peçetelerin üzerine bu gibi yazılar basılabilir (Örn., Bilim adamı X Bilim insanı).
Öğrenci topluluklarında, özellikle feminist ya da LGBTİ+ topluluklarında, bilgisayarlar, arabalar için sticker, çantalara takmak için rozet bastırılabilir.
Üniversitede yapılan açık hava sineması, sinema eleştirisi etkinliklerinde film gösterimlerinden önce ekrana cinsiyetçi söylemleri kınayan karikatürler verilebilir. Üniversitede cinsiyetçilikle alakalı karikatür yarışması düzenlenebilir.
Okul servis araçlarının, ringlerin üzerine yazılar ve karikatürler ile toplumsal cinsiyet eşitliği aşılanabilir.
Toplumsal cinsiyete duyarlı dil politikasının üniversite kapsamında oluşturulması için çalışmalar yapılmalıdır (Yabancı Dil Okulu öğretim programı, Writing Center politikaları, ders izlenceleri, ödevlerde ve sınavlarda dil kullanımı kapsamında bu çalışmalar yürütülebilir. Örneğin, toplumsal cinsiyete duyarlı sözlük oluşturulabilir.)
Toplumsal cinsiyet ve feminizm odaklı açılan dersler için konu hakkında bilgi donanımına sahip öğretim görevlilerinin bu dersi vermesi önemlidir. Yanlış bilgilendirme, hedeflenen yolda istenmeyen sonuçlara sebep olabileceği için dersi veren kişinin, ders içeriğinin vb. konuların büyük bir dikkat ve titizlikle
seçilmesi ve oluşturulması gereklidir. Herhangi bir ders içeriğine toplumsal cinsiyet/feminizm konuları dahil ediliyor ve normalde dersi veren öğretim görevlisinin konu ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmaması durumunda üniversitedeki konuya hakim başka bir öğretim görevlisi konuk akademisyen olarak o dersi verebilir.
Akademisyenlerin öğrencilerine dönem başında vereceği ders izlencesinin başında, ayrımcı ve cinsiyetçi dil kullanmalarına yönelik uyarı yazılabilir. Bu sayede öğrencilerin hangi disiplinden olursa olsun konu ile ilgili olan farkındalığı artacaktır. Sadece sınıfta değil, kampüs ve günlük yaşantısında buna dikkat etmesi için bir adım olacaktır.
Toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı dilin yanında, türcü olmayan bir dilin kullanılması için de çeşitli
broşür dağıtımı, dil atölyeleri vb. faaliyetler düzenlenmelidir (Daha detaylı bilgi için bkz. Türcü Sözlük.).
İnsan olmayan hayvanlara ilişkin şiddet içeren dilin, kadın veya LGBTİ+ birey aşağılayan dille bağlantıları üniversite bünyesinde aktarılmalıdır.
Özellikle hukuk fakültelerinde ceza hukuku derslerinde dersi veren öğretim üyesinin “adam öldürme” vb.
gibi eski kanunda yer alan cinsiyetçi terimleri kullanmamaları için dekanlık veya idare tarafından bizzat uyarı verilmelidir. Yeni kanunda yer alan cinsiyetçi olmayan terimlerin kullanılması ve bunun yanında kanunlarda halihazırda yer alan cinsiyetçi terimlerin dönüştürülerek yeniden düşünülmesi sağlanmalıdır.
Dersler
Genel konulu giriş derslerin konu içeriklerine toplumsal cinsiyetin eklenmesi gerekir (Örn., sosyoloji, uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, uluslararası hukuk ve uluslararası ekonomiye giriş derslerinde
toplumsal cinsiyet konu başlığının incelenmesi).
Bölümlerde, toplumsal cinsiyet özelinde zorunlu ve seçmeli derslerin açılması gerekir. (Örn., Uluslararası İlişkilerde Toplumsal Cinsiyet)
Oryantasyon eğitimi sırasında, cinsiyetçi dil ve davranışlara yönelik sunum yapılmalıdır. Ancak sunumun içeriği günlük yaşamda farkında olmadan sürekli kullandığımız dil ve davranış kalıpları üzerinden
yürütülmelidir. Örneğin, “adam gibi çalış” cümlesindeki “adam gibi” sıfatı; ya da SAOL adlı içecek
markasının pet şişelerde kullandığı “kadınlar çiçektir” sloganının toplumda ne gibi bir algı yarattığı gibi basit düzeyde bir tartışma ortamı yaratılmalıdır.
Tüm bölümlerdeki öğrenciler, zorunlu Tarih, Türkçe, İnkılap gibi dersleri almaktadır. Üniversite,
Toplumsal Cinsiyet dersini öğrencilere zorunlu ders olarak atamalıdır. Bu dersi veremeyen öğrenci, okuldan mezun olmamalıdır.
Sadece toplumsal cinsiyet, LGBTİ+, heteroseksizm temalarında filmlerin izletildiği ve bu filmlerin eleştirisinin yapıldığı dersler oluşturulabilir. Eğer ders oluşturulamıyorsa bu etkinlik öğrenci
topluluklarının faaliyetleri olarak yürütülmelidir.
Toplumsal cinsiyet ve ayrımcılık konusunda maalesef üniversitelerdeki hocalarımızın da yeterli
donanımı olmayabiliyor. Örneğin Yalova Hukuk Fakültesi'nde, geçmiş yıllardaki bir medeni hukuk hocası vatandaşlık konusunu anlatırken kullandığı "Bir Nataşanın Türk gencimizle evlendiğini varsayalım"
ifadesindeki "Nataşa" sözcüğü aslında derin ırkçı ve cinsiyetçi anlamlar barındırmaktaydı. Ancak bu ifadesini sınıftaki kimse eleştirmedi, hatta gülenler oldu. Böylelikle tepeden başlayan ve öğrencilerin taze zihinlerine doğru ilerleyen zedeleyici söylemler nesiller boyu devam ediyor. Bu nedenle üniversite bünyesinde “toplumsal cinsiyet” kavramına duyarlı hocalar yetiştimelidir. Hocaların katılacağı
seminerler ve toplantılar düzenlenmeli, bu konuda her bölümden birer kişinin katılacağı eğitimler
gerçekleştirilmelidir. Daha sonra tayin edilen bu kişi, bölümdeki diğer akademisyenlere kendi uzmanlığını da dahil ederek eğitim vermelidir. (Örneğin, mühendislik fakültesindeki bir hoca; mühendislikte en çok nerede cinsiyetçiliğin devreye girdiğini fark edip bu konunun üzerine eğilebilir.) Örgütlü ve sistematik olarak ilerlenmelidir. Böylelikle öğrencilerin cinsiyetçilikten arındırılmış bir eğitim görmesi sağlanabilir.
Toplumsal cinsiyet ve feminizm odaklı açılan dersler için konu hakkında bilgi donanımına sahip öğretim görevlilerinin bu dersi vermesi önemlidir. Yanlış bilgilendirme, hedeflenen yolda istenmeyen sonuçlara sebep olabileceği için dersi veren kişinin, ders içeriğinin vb. konuların büyük bir dikkat ve titizlikle
seçilmesi ve oluşturulması gereklidir. Herhangi bir ders içeriğine toplumsal cinsiyet/feminizm konuları dahil ediliyor ve normalde dersi veren öğretim görevlisinin konu ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmaması durumunda üniversitedeki konuya hakim başka bir öğretim görevlisi konuk akademisyen olarak o dersi verebilir.
Ders içerikleri kitaplar üzerinden olmaktan ziyade öğrencilere toplumsal cinsiyet konusunda dönemlik projeler yaptırılması, öğrencilerin bu konuda işbirliği içerisinde çalışmasını ve bu durumu yalnızca teorik olarak değil, uygulamalı olarak öğrenmelerini sağlayabilir.
Akademisyenlerin öğrencilerine dönem başında vereceği ders izlencesinin başında, ayrımcı ve cinsiyetçi dil kullanmalarına yönelik uyarı yazılabilir. Bu sayede öğrencilerin hangi disiplinden olursa olsun konu ile ilgili olan farkındalığı artacaktır. Sadece sınıfta değil, kampüs ve günlük yaşantısında buna dikkat etmesi için bir adım olacaktır.
Her bölümden bir tane toplumsal cinsiyet ile ilgili olan ders zorunlu ders hale getirilebilir. Bu sayede konu ile ilgisi olmayanlar bile farkındalık kazanacaktır. (Örneğin, ekdalı Dünya Vatandaşlığı olan birinin en az bir toplumsal cinsiyet temalı ders alması zorunlu olması gibi, hem ek dal hem ana dalında bu
uygulamaya geçilebilir.)
Toplumsal cinsiyet odaklı derslerde öğrenciler kendi yaşadıkları ve fark ettikleri durumları konuşmaya
teşvik edilebilir. Birbirlerinin yaşadıkları ve fark ettiklerinden de yaşadıkları bölgede ayrımcılığın en yoğun olduğu noktaları görebilirler.
Toplumsal cinsiyet odaklı derslerde projeler/ödevler dışarıdan insanları dahil edebilir, böylece sadece
üniversite bünyesindeki öğrenciler değil, toplumdaki diğer bireylere de ulaşılabilir. Örneğin, okul dışındaki bireylerin toplumsal cinsiyet hakkında ne düşündüğünü görmek için röportaj yapmaları istenebilir, bu
röportajlardan toplanan verilerle bir dönem sonu projesi çıkarılabilir.
Toplumsal cinsiyet odaklı derslerde şiddetten de bahsedilmedidir. Derslerin başında öğrencilere şiddetin herhangi bir türüyle karşılaştıklarında hukuki açıdan atabileceği adımlar anlatılmalıdır. Bunun yanında üniversite bünyesinde destek alabileceği merkezler ve topluluklar anlatılmalıdır.
Üniversite bünyesinde verilen toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik derslerdeki tanımlar kapsayıcı
olmalıdır. Radikal feminizmin benimsediği biyolojik kadınlık anlayışına eleştirel bir yerden yaklaşılmalı ve zedeleyici olmayan kapsayıcı terimler dersi alan öğrenciler ve dersi veren öğretim üyesi ile birlikte düşünülmelidir. Dersler genel olarak statükonun sorgulanması üzerine kurulmalıdır. Feminizm, kadın hareketi veya queer hareketin kapsayıcı olmayan yanları eleştirel bir yerden incelenmeli ve derslerde bunlara uygun eleştirel ödevlerin hazırlanması teşvik edilmelidir.
Dersler başlarken herkesin kendilerini rahat hissedecekleri bir alan oluşturulmalı ve cinsel kimlik ve cinsiyet beyanlarına uyulmalıdır. Bu beyanlara uyulmasının önemi de öğrencilere aktarılmalıdır.
Üniversitelerde ve akademide cinsiyetçilik, cinsel taciz ve şiddet konularında daha fazla araştırma
yapılmalıdır. Hem kalitatif hem de kantitatif araştırma yöntemleri kullanılarak veriler elde edilmelidir.