• Sonuç bulunamadı

yurdumuzda işlenen

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "yurdumuzda işlenen"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

yurdumuzda

işlenen

y a p »

günahHan

Seyfi SONAD, Mimar D.G.SA.

Arkitekt okuyucularile, bu defa kültürel bir temas üzerinde dertleşmek ihtiyacını duymaktayım.

Eski dokümanlarımı tasnif ederken, Sultanahmet meydanının, havadan alınmış renkli bir resmi elime geçti. Cami vc eski eserleri parmaklarımla kapattığım zaman, geri kalan kısmın Hiroşimamn atom bom-bardımanından sonraki durumundan hiç farkı yoktu.

Muhacir barakalarını andıran bir çok-ları yeni yapılmış, bir sürü bina!. Bu acık-lı durumu daha fazla görmemek için, göz-lerimi kapadığım zaman gelmiş geçmiş es-ki belediye reisleri ve başta Prost olmak üzere Jansen, Jean Walter, Öelsner, Holz-meislcr'i hatırladım. Avrupa'da gece lokal-lerinde tanışılıp mütehassıs diye getirilen işsiz profesörler, yerli ve yabancı mütehas-sıslar, kafamın içinde bir suçlular resmi geçitı yaptılar.

Dokümanları tasnife devam ederken; daha kuruluşu 25 - 30 yılı geçmeyen İsrail'e ait resimler arasında yepyeni Hayfa'nm da fotoğraflarını buldum. ,

ikinci dünya harbinde yerle bir edilen Berlinin imarından sonra, gidip gördüğüm Hansa - Virtel bölgesine ait yine havadan çekilmiş resimleri, her bakımdan iman ön planda gelmesi gereken Sultanahmet mey-danının fotoğrafları ile karşılaşdırdım. Ara-daki korkunç farktan nerede ise aklımı ka-çıracaktım. Tekrar, şehirlerimizin bozuk düzenleri, bilhassa İstanbul'un hali, gözle-rimin önünden geçti. Gece kondular ve sa-laş gibi resmî gece kondular! Hiç bir şe-hircilik kaidesine uymayan meydanlar. Eminönü meydanında, yayaların geçmesi için yer altı geçidi yerine yapılan iniş ve çıkış'ı ucuz! bir buluş olan demir merdi-venler, yol kavşaklarında, dünyanın hiç bir yerinde rastlanmıyan diş macunu ve

kon-serve reklâmı kutular içinde, düdüklerile trafik konseri veren ve etrafla şakalaşan trafik polisleri, geçit resimleri ve törenlerin ciddiyetini kaçıran takma sakal ve bıyıklı mehter takımları, geç saatlerde iskeleleri, garları ve meydanları dolduran seyyar lo-kantalar ... velhasıl medenî bir memleketle

Birkaç eski eserden gayrisi, gece konduları andıran Sultan Ahmet çevresi havadan bir sefalet mahallesi manzarası göstermektedir.

bağdaşmıyacak bir sürü gerilik örnekleri bir turistik film gibi gözümün önün-den geçti!

Bütün bunların nedenlerini bir sözcük içine sığdırabiliriz. Kültürsüzlük! Kültür-süzlüğü ise aşağıdaki misaller ile açıklıva-biliriz.

, Yurdumuzda değil yüksek öğretim, lise ve ilk öğretim sistemi bile gereği gibi ku-rulamamış, daha öğretmenleri bile yetiştir-meğe başlamış değiliz. Nerede kaldı ki genç-leri uzay çağı icaplarına göre hazırlayalım. Batı memleketlerinde, lise mezunları, yük-sek tahsile başlamadan önce, seçecekleri mesleklere göre, en azından bir yıl s t a j yap-mak mecburiyetindedirler. Gençler liselerde o derecede iyi yetiştirilmektedirler ki, açı-lan memuriyet ve proje yarışmalarında en iyi dereceyi kazananlarına rastlanır.

İsviçre'de mimarlar arasında açılan pro-je yarışmalarında bir yıllık s t a j devresinden sonra birincilik kazanan lise mezunlarına bile, tesadüf edilmektedir. Esasen İsviçre' de lise ve yüksek tahsil yapmak, şahsî ar-zuya tabi olmayıp, sınıf hocasının takdir ve tayinine bağlıdır. İlk okulda öğrencinin

du-rumu, istidadına göre takip edilerek, hangi bilim ve meslek okuluna devam edebileceği test ile tayin ve tesbit edilip, ailesine bil-dirilir. Bu suretle gençler, istidatları olma-yan branşlarda vakit kaybetmeden hayata atılırlar. Dersleri takip edemiyecek derece-de geri olanlar ise, özel okullara gönderece-derilir. İkinci dünya harbinden önce, yüzde ellisin-den fazlası, okuma yazma bilmeyen Sovyet Rusyamn, bugün ilim ve teknikte ön planı işgal etmesi, öğrencilerin daha ufak sınıf-larda test usullerile istidatlarına göre mes-leklere ayrılmalarındandır.

Halbuki, bizde hala, gençler hiç bir ka-biliyet testine tabi tutulmadan, gelişi güzel, meslek seçmektedirler. Hatta Üniversitele-rin, yüksek okulların yetersizliği yüzünden, gençlerimiz, bile bile, hiç arzulamadıkları Fakültelere girmekte ve buralardan diplo-ma aldiplo-maktadırlar.

Ve işte bundan sonra da bütün hayat bu diplomaya dayanmakla geçer!

Bunun neticesi çok defa mimarlıktan malzeme tüccarlığına, doktorluktan otelci-liğe, avukatlıktan keresteciotelci-liğe, generallik-ten çiftçiliğe geçtikleri görülür ve işitilir.

(2)

Hayfa limanı : İdareci ve şehircilerimizin ibretle incelemeleri gereken yeni bir şehir, titizlikle uygulanan plan ve korunan yeşil sahalar

Bu Kişiler nihayet zoraki seçtikleri mes-leklerden, imkân bulup istidatlarına uygun işlere geçmesini başarmışlardır!

Ama, resmî görev kabul etmiş olan ida-reciler içinde, bu işe hiç merak ve istidatla-rı olmayanlaistidatla-rın direndikleri ve görevlerini sürdürdükleri görülür ve daima şehirleri-mizin başına gelenler de, hep bu tip idare-cilerden gelir.

Son kırk elli yıllık geçmişte, yurdumuz bu tip Vali, Kaymakam gibi İdare âmirle-rinden çok zarar görmüştür.

İmârcı olarak geçinen bir çok Valinin İmar ve Bayındırlık namına ne büyük ha-talar işlediklerini hatırlarız. Manisa'da yol açmak bahanesile, Fatih'in okuduğu med-reseyi yıkdıran, Antalya'da park yapmak bahanesile birer anıt değeri olan yüz yıllık ağaçları kestiren, keza Mersin'de 1000 kişi-lik toplantı salonu olan halkevinin, hela ve

vestiyerleri düşünmeden planlarını kendi-sinin hazırladığını övünerek ilân eden Vali-leri unutmak kabil midir?

İstanbul Belediyesi İ m â r bürosunda ça-lışırken, o günkü talimatnamelere uyma-yan bir kat ilâvesi isteğini yerine getirme-diğim, için bu işi sonradan yukarıdan idari baskı gören bir meslekdaşm, şu mütalâa ile olumlu hale sokduğunu, hep hatırlarım :

«İstek her ne kadar talimat'a uygun değilse'de, mal sahibi ilâve edilecek katın ön tarafında bir teras yaparak,

bu-rasını saksılarla süsleyeceğine dair bir taah-hütname verecektir. Bu suretle şehirin bu köşesine ayrı bir güzellik vereceğinden, müsaade edilmesinde bir mahzur görülme-diği!...

Bu idareyi maslahatçı zihniyetten dola-yı Eelediyeden ayrıldım. Profesör Holzme-ister'in bürosunda Büyük Millet Meclisinin projelerinin tatbikat ve detay planlarında çalıştım. O zaman büyük işler, şehircilik planları âdeta yabancıların tekelinde idi. Prof. Eğli Edirne, Çal, Acı payam imâr planlarını yapıyordu. O sırada Denizli İ m a r

plânı eksiltmeye çıkarıldı Bakanlık imâr bürosunu şosecilikten, şehircilik otorite-si haline gelenler idare ediyorlar bu işi de bilhassa yabancılara vermek için, âde-ta çırpmıyorlardı. Denizli imâr plânı ek-siltmesine iştirak için, ehliyet almak üze-re şehircilik daiüze-resine müracaat ettiğim-de, âdeta istihza ile karşılandım. Bana hangi şehir plânını yaptığımı sordular ve vesika almak için mutaka bir şehir plânı yapmış olmam icab ettiğini söylediler.

İki yıl şehircilik tahsili yaptığımı ve se-minerlere iştirak ettiğimi, İstanbul nâzım plânında çalıştığımı söyledi isem de müra-caatımı reddettiler!

Bu şebekenin hakkından ancak o za-manın Nafıa Vekili, inkılâpçı Sayın Ali Çetinkava gelebilirdi. Merdivenleri çifter çifter atlıyarak Vekilin yanına girdim. Bütün açıklığı ile durumu soluk soluğa

an-lattım. Bana yardım etmeleri lâzımken kasden müşkülât çıkardıklarını söyledim.

Vekil, beni oturtarak ilgilendi, ben kahvemi içerken, Müsteşar ehliyet vesika-sını getirdi ve özür dilemeği de ihmal et-medi. Bu suretle şosecilerin kurmuş ol-dukları yabancı mütehassıs işbirliği de bozulmuş oldu.

Denizli'nin plânını hazırlarken, o zaman İstanbul'un plânlarını yapmakta olan şe-hirci Prost'un çalışmalarını görmek ve on-lardan fayda'anmak için, İstanbul İmâr Bürosuna müracaat ettim. Bana çalışmala-rı göstermediler, Prost hiç bir suretle ya-bancılara tatbikat plânlarının gösterilme-sine izin vermiyor, dediler. Ben ne bir emlâk komisyoncusu ne de bir mülk sahibi idim, bir şehir plânı yapan meslekdaş-dım, plânlar bektaşi sırrı gibi saklanıyor-du.

Halbuki, başka memleketlerde, şehir-cilik plânlan, halkın bilgisine arzedilmeden, hiç bir şekilde kesinleşmediğini, Prost bil-mekte idi. Sonradan bu çalışmaların, şe-hircilik çizim baremlerine uymadığı, ye-tersiz olduklarını öğrendim. Halbuki, Ba-yındırlık Bakanlığındaki şoseci şehircilcr, benim yaptığım Denizli plânında en hur-da tafsilâtı istedikleri halde, şehircilik ta-limatını Prost'un yaptığı İstanbul plânına

tatbik etmedikleri anlaşılıyordu. .Uzun seneler sonra, İstanbul'a geldiğim-de, Prost plânının kötü tatbikatını üzüle-rek gördüm. Geüzüle-rekli yeşil sahalar muhafa-za edilmemiş, binbir türlü entrikalarla ge-ce kondu misali binalarla dolmuştu.

Sahil şehirlerinin en değerli yerleri, li-manların civarıdır. Havfa'da bu gibi yer-ler titizlikle korunmuştur. Ankara plânını yapan Jansen bir münasebetle; Atatürk'e:

Ekselans, imâr plânlarını herkes tan-zim edebilir, fakat tatbikat az kişinin ya-pabileceği bir iştir. Bu bazan harpleri ka-zanmaktan bile, güçtür, demişti. Atatürk'ün sağlığında Ankara plânı titizlikle tatbik edildi ve medenî harb kazanılmıştı.

İstanbul'da bu harp kaybedilmiştir ve edilmekte devam etmektedir. Hayfa'da ise, İsrail, bu medenî harbi kazanmıştır, darı-sı bizim başımıza.

Referanslar

Benzer Belgeler

Normal eğitimde olduğu gibi zeki öğretim sistemi de her bir öğrencinin bilgi düzeyini algılar ve öğrenci en üst düzeye çıkarmak için bir sonraki öğretim

Bu bağlamda üniversitelerdeki pek çok disiplinin üzerinde yükseldiği temel bilimler (fizik, kimya, bi- yoloji, matematik) Yeni YÖK konsepti ile başlatılan süreç ve

Küresel Yeni Koronavirüs Salgını nedeniyle yük- seköğretim kurumlarımızın yurt dışındaki yükse- köğretim kurumlarıyla ortak yürütmekte olduğu önlisans ve

Demografik geçiş sürecinin yarattığı yaş yapı- sı demografik fırsat penceresi olarak adlandırılan ve toplam nüfus içinde genç kuşakların payının oransal olarak

Bu nedenle; kültür endüstrileri ve -za- naatlar için katma değer yaratan tasarım da dahil olmak üzere- bir bütün olarak yaratıcı ekonominin doğrudan teşvikler ve

Ankara Resim ve Heykel Müze’sinin açılmasına etmen oluşturan başkent Ankara’da gerçekleşen öncül gelişmeler ve sanat etkinliklerinin incelen- mesinde, sayısal olarak az

Türkiye'de doğal olarak yetişen tek kestane türü olan "Anadolu kestanesi" 30 m boya erişebilen, geniş tepeli bir ağaçtır. Ülkemizde 25.278 hektar koru, 3.614 hektar

İnönü Savaşı, Sakarya Meydan Savaşı ve son olarak Başkomutanlık Meydan Savaşı yapıldı.. Bu savaşlardan galip ayrılan Türk Ordusu düşmanları yurdumuzdan