• Sonuç bulunamadı

ŞİİRİN SULTAN(LAR)I, SULTANIN ŞAİR(LER)İ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ŞİİRİN SULTAN(LAR)I, SULTANIN ŞAİR(LER)İ"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

K İ TA P L I K

97

MAYIS 2021 TÜRK DİLİ

ŞİİRİN SULTAN(LAR)I,

SULTANIN ŞAİR(LER)İ

İsa Koyuncu

Çağımızın en büyük yanılgılarından biri, maziye, günümüzün anlayışıyla yaklaşarak geçmişe ait olanın bugünün ölçütleriyle değerlendirilmesi ve böyle- ce peşin hükümlere, değer yargılarına varılmasıdır. Söz konusu divan edebi- yatı olduğunda alışılagelmiş kes(k)in yargılamaların yanı sıra birtakım ön kabuller de işin içine girmektedir. Bi- lindiği üzere divan edebiyatı, uzun yıl- lar boyunca; şiir dili, şairlerin dünya algısı ve düşünce sistemi, etkileme ve etkilenme alanları vb. açılardan eleştiri oklarının hedefi hâline gelmiş; “takli- de dayalı”, “halktan ve hayattan kopuk”

“soyut” ve “anlaşılmaz” bir edebiyat ola- rak etiketlenmiştir. Bu çerçevede, divan şiiri geleneğine karşı olumsuz eleştiri- lerden biri de hükümdar ve sanatçı ara- sındaki ilişkiye yöneliktir. Cumhuriyet dönemiyle birlikte yaygınlık kazanan ve olumsuz bir anlam yüklenen “cai- ze” divan şairlerinin sadece para için şiir yazdıkları yönünde algılanmıştır.

Ne var ki Behçet Necatigil’in 1976’da Zâtî’nin ölümünün 430. Yılı münase- betiyle kaleme aldığı yazıda; caize ge- leneği bağlamında hükümdar-sanatçı ilişkisine dair şu cümleleri, dikkat çe- kici olduğu gibi, aslında böyle olmadı- ğını da göstermektedir: “Şairlere verilen caizeler (paralar, türlü ihtiyaç maddeleri) Cumhuriyet rejiminin ilk dönemindeki elçilikler, şirketlerde bankalarda yönetim kurulu üyelikleri, vatana hizmet tertibin- den maaş başlamalar gibi kayırmaların yerini tutar. Yoksa o câizeleri veren devlet erkânını övgü düşkünü ve şairleri de on- ların dalkavukları diye küçültmeye kalk- mak, en azından cahillik ve insafsızlık olur.” (Necatigil, 2013: 1315-1316). Bel-

ki de meseleye soğukkanlılıkla ve mu- tedil bir tutumla yaklaşan ilk isimdir Necatigil. Söz konusu yazıda caizenin;

bugün dergilerde, gazetelerde basılan yazılara, şiirlere; yayınevlerinde çıkan kitaplara ödenen telif ücretlerinin yeri- ni tuttuğunu; Osmanlı İmparatorluğu açısından “fikir ve sanat eserleri kanu- nu”, divan edebiyatı geleneği açısından

“töre” ve “yasa”, edebiyatçı açısından ise

“hayat sigortası” gibi nitelikler taşıdı- ğını da belirtir. Merhum Halil İnalcık Şair ve Patron’u yayımlayana kadar ha- mi-sanatçı meselesinin ciddiyetle araş- tırıldığını söylemek mümkün değildir.

Osmanlıyı “patrimonyal devlet” olarak gören İnalcık, patron-kul ilişkisinin, devlet sisteminin ve saray kültürünün doğal bir sonucu olduğu yönünde sos- yolojik değerlendirmeler yaparak yine söz konusu geleneğin devlet yapısı için- deki konumlanışını sorgulamıştır.

Mualim Naci Efendi, Hamiyyet’inde Endülüs’ten bahsederken sanat ve

(2)

K İ TA P L I K

98 TÜRK DİLİ MAYIS 2021

edebiyatın geliş(ebil)mesi, yüksel(ebil) mesi için hükümdarın desteğine gerek duyulduğunu dile getirir ve meşhur

“Marifet iltifata tâbidir, müşterisiz meta zâyidir” beyitini söyler. İşte Tuba Işınsu Durmuş, Şair ve Sultan adlı çalışmasın- da, sanatın ve sanatçının desteklenme- si konusunda yazılanların ve hamilik konusunda sınırlı sayıda çalışmanın ötesine geçerek; sanatın hem destekçisi hem de icracısı konumundaki hüküm- dar ile sanatçı arasındaki ilişki üzerin- den; edebî hamiliğin nasıl bir gelenek olduğunu, söz konusu geleneğin Os- manlının sanat ve edebiyatına olan kat- kısını; şair ve haminin edebiyat, kültür, sanat hayatının gelişimindeki rolünü belirginleştiriyor.

Beş ana bölümden oluşan Şair ve Sultan, temelde şu sorularla hem okurunu da- vet ediyor hem de merakını sürekli diri tutuyor: Edebî himaye sistemi Osmanlı kültür ve sanat hayatında nasıl çalışı- yordu? Sanatçı eserini her hamiye aynı dil ile mi takdim ediyordu? Hamilik sisteminin Osmanlı şiirinin gelişme- sindeki rolü neydi? Hamiler/patron- lar sadece belli kesim(ler)den şairlere mi destek veriyordu? Saray haricinde himaye muhitleri var mıydı? Edebî hi- maye sistemine yöneltilen eleştiriler nelerdi(r)? Hamilik sisteminde şairin şiirini takdim ve şiirin hami tarafından değerlendirilmesi süreci nasıl işliyor- du? Hamilik geleneğinde şair nasıl ve niçin sürgüne gönderiliyordu? Hami- nin himayesine, mutlak surette mazhar olan şair(ler) var mıydı? Şair, hamisine sadece para karşılığında mı şiir yazı- yordu? Belki de cevabını aradığımız en büyük soru: Osmanlı’da edebiyat veya sanat desteklenmese, sanatçı/şair hi- maye edilmese ne(ler) olurdu?

Okurun yukarıda sıralanan soruların cevabını bulabileceği Şair ve Sultan, esasen Tuba Durmuş’un 2006 yılında

savunduğu doktora tezine dayanıyor.

Tezin kapsamı ve sınırlılıkları gereği II. Selim devrinin sonuna kadarki sü- reçte incelenen hamilik sistemi, Şair ve Sultan’da yeni bulgularla genişletilerek tüm Osmanlı edebiyatını kuşatıcı bir biçimde ele alınmıştır. Yazarın “Koru- macılık sistemini ve işleyişini tartışmak, böyle bir işleyiş olmazsa, sanatın icra alnının son derece daralması anlamı ta- şıdığından, bu sistemin, sanatçı ve hami olarak bir bütün içerisinde değerlendiril- mesi”1 (s. 11) cümleleri Şair ve Sultan’ın çıkış noktası olarak görülebilir. Yine bu noktadan hereket eden yazarın temel kaygısı ise Osmanlı sanat hamiliğinin, Doğu toplumlarındaki benzer sistem- lerle ve Batı’daki patronaj/mesen sis- temiyle -benzerlikler bulunmakla bir- likte- bire bir aynı olmadığını, hatta

“Ortaçağ koruyuculuk uygulamalarının en yaygın ve en mükemmel örneği” (s.

9) olduğunu; Osmanlı’nın sosyolojik, politik ve kültürel dinamiklerini de göz önünde tutarak açımlamaktır. Dolayı- sıyla yazarın Doğu ve Batı’nın kültür hayatındaki himaye sistemlerinden verdiği örnekler, Osmanlı edebî hima- ye sistemiyle aralarındaki ortak yön- lere dikkat çekme amacı taşımaktadır.

Durmuş; sanatçılara verilen ödüllerin herhangi bir standarda bağlı olmama- sı, maddi yönlerin sürekli gündemde tutulması, sanatçıyı himaye edenlerin devletin üst kademelerinden aristokrat ailelerden gelen kişiler olmaları, sunu- lan esere karşılık ödüllendirmenin bir gelenek olması gibi bir dizi benzerlik sıralayarak, sanata destek verme açı- sından Doğu ve Batı medeniyetinde ortak bir tutumun var olduğunu iddia etmektedir.

1 Bu alıntı ve sonraki tüm alıntılar Şair ve Sultan (Muhit Kitap, İstanbul 2021) kitabından yapıl- mıştır. Dolayısıyla bundan sonraki alıntılarda sadece sayfa numarası belirtilmiştir.

(3)

K İ TA P L I K

99

MAYIS 2021 TÜRK DİLİ Büyük ölçüde; tezkirelerin, biyografik

kaynakların, divanların, mesnevilerin merkeze alındığı Şair ve Sultan’da, ha- milik sistemi çok yönlü bakış açısıyla;

tarihsel, kültürel, sosyolojik, politik ve edebî perspektiflerden değerlendirili- yor. Aynı zamanda tezkirelerde yer al- mayan şairlerin kaydını tutan “inâmat defterleri”nin de hamilik sistemi açı- sından önemli olduğu şöyle vurgula- nıyor: “Belli bir sisteme göre düzenlenen inâmat defterleri, şiirin sunulduğu tarih, şairin mesleği veya görevinin belirtilmesi- nin ardından inâm ve ihsanın veriliş sebe- bi ve karşılığında sunulan hediye, akçe ise

“nakdiye”, elbise ise “câime”, kayıtlarıyla belirtilmektedir.” (s. 136). Durmuş’un özgün yorumları ve belli dikkat nokta- ları etrafındaki çok yönlü bakışı, Şair ve Sultan’ı kendinden önceki sınırlı sa- yıda çalışmadan ayırmakta; Osmanlı edebiyatında edebî himaye geleneğine ilişkin önemli eserler arasına koymak- tadır.

Caize meselesi de eserde önemli bir yer tutuyor. “Caize sistemi etrafında şekille- nen polamiklerin Osmanlı’da bu sistemin bir tefrişatı olduğu düşüncesi dikkate alındığında ikinci planda kalması gerek- tiği ve hamilik sisteminin hem hamiye hem de sanatçıya ‘korunma, otorite ve prestij’ gibi maddiyattan çok daha değerli imkânlar sağladığı”nı (s. 224) belirten Durmuş, yukarıda Necatigil’in işaret ettiği hususları da önemli ölçüde me- tinlerin odağında derinleştiriyor. Şair ve Sultan’ın en özgün yönlerinden biri caize kavramına yüklenen olumsuz anlamı kökünden sarstığı gibi, koru- yuculuk sitemine yönelik spekülatif algı ve değerlendirmeleri kırarak devlet

sistemini ve bu sistem içerisinde şaire karşı yaklaşımımızı tekrar gözden ge- çirmeye sevk etmesidir. Durmuş, ha- milik sisteminin işleyişini temellendi- rirken, hami/patron ve şair arasındaki çift yönlü ilişkinin çok yönlü kazanım- ları olduğunu ifade ediyor; şair, hamiye takdim ettiği kasidede ideal bir yönetici olmanın vasıflarını öğütlerken, hami de takdim edilen şiirlere karşı değerlen- dirme ve eleştirilerde bulunabilmekte- dir. Yani hami aynı zamanda eleştir- men rolünü de üstlenmektedir.

Şair ve Sultan’da, altı çizilen en dikkat çekici hususlardan biri de şairin şiirle- rinde kullandığı dildir. Şair, sunduğu şiirlerde hamisinin kültürel düzeyini ve şiire vukufiyetini gözeterek, hami- nin entelektüel düzeyi ölçüsünde bir dil kullanmaktadır. Yani haminin; hü- kümdar, sadrazam, akıncı beyi oluşu şairin dili kullanımını da önemli öl- çüde etkilemektedir. Her ne kadar bir akademisyenin kaleminden çıksa da Şair ve Sultan’ın konuya ilgi duyan her- hangi bir edebiyat okurunun rahatlıkla okuyabileceği eser olduğunu belirtelim.

Tuba Işınsu Durmuş’un bu çalışması, sadece edebiyat araştırmaları açısın- dan değil, Türk kültürü ve sanat tarihi araştırmaları açısından da kıymetli ol- duğu ve ilgili alanlarda önemli bir gedi- ği kapattığı kadar yeni çalışmalara kapı aralayacak niteliktedir.

Kaynaklar

Durmuş, Tuba Işınsu, Şair ve Sultan, Muhit Kitap, İstanbul 2021.

Necatigil, Behçet “Ölümünün 430. Yıldönü- münde Zâtî”, Bütün Eserleri, Yapı Kredi Ya- yınları, İstanbul 2013.

Referanslar

Benzer Belgeler

萬芳醫院家醫科劉奕醫師介紹戒菸藥物與原理,歡迎大家一起來戒菸

The aim of the present study was to evaluate IOP-lowering effect and ocular tolerability of brimonidine/timolol, dorzolamide/timolol and latanoprost/timolol fixed combination

Singapur – Bilim adamları atmosferi daha kirli olan Kuzey Yarımküre’yi daha az kirli olan Güney Yarımküre’den ayıran “kimyasal bir Ekvator” bulduklarını

Molar Gebelik Boşaltılmasından Sonra Gelişen Şiddetli Uterin Kanamada İntrauterin Foley Kateter Uygulaması.. Intrauterin Foley Catheter Application in Uterin Bleeding Following

Hemflirelerin tükenmifllik puan ortalamalar›n›n sosyodemografik özellikler ve çal›flma durumlar›na göre da¤›l›m›n› incelendi¤inde (Tablo.3) 30-40 yafl grubunda

Merkür ve Venüs, öteki yıldız sistemlerine göre bize çok daha yakın oldukları için bu olayları küçük bir teleskop yardımıyla izleyebi- liriz.. Ancak çok uzakta bulunan

Hayatta senden daha fazla merhamet ve şefkate muhtaç bir ikinci genç kız tasavvur edemediğim için aşkım, merhamet ve kederle inleyecek, son nefesime kadar

Afganistan’ın son Türk Hükümdarı olan Nadir Afşar’ın ölümünden sonra bölgede hâkim olan Ahmet Şah (1747), Afganistan Kraliyetini kurmuş ve topraklarını