• Sonuç bulunamadı

Silivri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Silivri"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T T - S O n - f Z .

Silivri otobüsünün S irkeci’den sa - bahın on buçuğunda kalkacağını öğ­ renm iştim . T rak y a otobüslerinin bek- leştik leri sokağa e rtesi sabah çok e r­ kenden gittim . E d irn e ’ye, K ırk lareli - ne, T e k ird a ğ ı’na, B üyük Çekmeee’ye, L üleburgaz’a ve S ilivri’ye h arek et e - decek otobüsler sıralanm ış. Rum elili oldu k ları çehre ve şivelerinden anla­ şılan insanlar gidip geliyor , araba - lara biniyor, b in enleri teşyi ediyor, konuşup şakalaşıyorlar. T rak y a ve h a ttâ daha ötesi bu Sirkeci sokağına gelip yerleşm iş gibi. S ilivriye erken­ den, yedi buçukta, başka b ir araba kalkm ış ve bizim ki belki on birde, h a ttâ on b ir buçu kta kalkacakm ış. A n­ laşılıyor ki harek et saatleri pek m un­ tazam değil. B ereket ki araba yeni ve oldukça temiz. Sade arka tarafındaki küçük iskem lelerde seyahat hoş olma­ yacak. B uraya vaktinde gelip num ara almamış olanlar oturuyor. Benim ye­ rim önde olmakla beraber pencere ya­ nı değildi, fakat yanım da o turan yol­ cu nezaket göstererek bana pençere önünü te rk te tti.

On birde hareket e ttik ve T opkapı - yi geçip şehirden çıkınca, komşum da dahil olmak üzere yolcuların kıs­ mı âzam ına b ir uyum adır arız oldu. U yuyanlar dün gece S iliv ri’den İsta n ­ b ul’a gelm iş ve gece hiç yatm am ışlar

(2)

-mış. H er kesin başı y an ındakinin o- m uzuna düşmüş, sü ratle giden araba­ n ın içinde bu sağa sola sallanan gövde­ ler, hele araba içinde h atıra gelirse teşbih biraz ürk ü tü cü ama, mevta dolu bir arabanın acele acele m ezarlığa gö­ tü rü ld ü ğ ü hissini v eriyor ve insanı â- •detâ korkutuyo r. Şoför de aynı hissi duym uş olacak ki, başım b ir aralık çevirdi ve :

— Yahu ne oluyorsunuz ? H asta m ısınız, ölü m üsünüz ? N edir bu uy ­ ku ? diye çıkıştı.

B üyük Çekmece’deki Sinan köp - rüsünü g eçtikten sonra, bu uzunca öm rüm de henüz ziy aret edem ediğim b ir sahaya girdik. H ayli evvel inşa­ sına başlanan ve yazık henüz ikmal edilem iyen E d irn e a sfa ltım tâk ip e- diyoruz. Hemen daima deniz k ıy ısın ­ dan ilerleyeceğiz ve sahilde birkaç k e­ re, İstan b u l’dan b u ralara kadar banyo için otom obilleriyle gelm iş kim selere tesadüf edeceğiz. B üyük Çekmece’den sonra birkaç köyden geçiliyor. B un­ lardan ikisinin ism i b ile tle rin üzerin­ de da yazılı : Celâliye ile B iga -dos [1 ]. C elâliye’nin biraz uzağında ve aşağısından, deniz kenarında olan B igados’un yanından geçiyoruz. İk i

-[1] Bigados’a şimdi Selim Paşa

(3)

si de büyük köyler. B igados’ta iki es­ ki kilise görünüyor. B elli ki vaktile bilhassa h iristiy a n köyü imiş. Ya­ rım da, ve h a fif bir yokuşu inm eden önce S ilivri göründü. B ir koyun sol ta ra fın ı işgal eden ve 800 haneli ve 3200 n ü fu slu diye takdim edilen b ir kasaba. E ski evler tâk ip ederek bo­ zuk b ir yoldan ilerled ik , sonra biri m ektep olmak üzere birkaç yeni bina­ nın yanından geçerek m eydandan zi­ yade arsa h issin i veren b ir yerde dur­ duk. B ir ta ra fta m ürabba bir havuz. H er tara fa konan masa ve iskem leler ve bir barakadaki kahve ocağı ile kır kahvesi gibi bir y er vücuda g e tiril­ miş. P lâk lar tabiî fery at ve figanda.

O tobüsten inince yemek yenecek bir m ahal sordum , ve hemen oracıkta, k â rg ir fak at damı tente ile örtülü bir bina gösterd iler. Cidden taze bir balıkla iki tabak y o ğ urt yedim. Si­ liv ri yoğurdunun şöh reti h er keşçe malûm olduğundan bu yoğurdu m et­ he lüzum yok. Sade şunu ilâve ede­ yim ki, ad etlerin in a ltıy a baliğ ol - duğunu ve h er birinde yirm i, yirm i beş işçinin çalıştığ ın ı söyledikleri yo ğ u rt im alâthaneleri m aalesef b ir - kaç gündenberi kapalı bulunuyorlar- mış. Şubat ortasın d an tem muz n iha­ yetine kadar çalışırlarm ış. Şayet Si­ liv ri’ye b ir daha gelmek nasip olursa ziyaret ederim...

Y em ekten sonra evvelâ sahile in­ dim. Çarşı, otobüslerin d u rduğu mev- kile sahil arasında. G ünlerden pazar olduğu cihetle, bakkal ve kasap gibi bazıları m üstesna ö tek iler hep kapa­ lı idi. E d irn eye kadar gidecek asfal­ tın kasaba içinden geçen ve ç a r ş r

(4)

-yi boylu boyuna kateden kısm ı ne­ dense yeni yapılıyor. Bu itib arla çar­ şıda dolaşm ak b ir dert. Sahilde ve ka­ sabanın m üntehayi garbisinde ik i de re var. Tam am ile d ışta kalanına ka­ dar gitm edim . Ü zerindeki uzun köp - rün ü n Süleym an K anunî zam anına ait bulunduğunu, m uazzam eserin in üçün­ cü cildinde S iliv ri’den uzun uzun bahsederken E vliy a Çelebi haber ve­ riy o r ve civarında b ir de evliya zi - yaretgâhı anıyor ki bundan eser kal - mamış. Kasabanın tam garp hudu d u ­ nu çizen öteki küçük derenin karşı tara fın d a ise b ir küçük park vücuda getirm eğe çalışıyorlar. Bu derenin başından iskeleye kadar rıh tım ve birkaç m ütevazı ev var. Ve iskelenin tam yanına kadar gelen ve telle hu- dutlanm ış kum luk b ir sahanın med- haline, ( Aile bahçesi - Gençler B ir - liğ i) diye levha asılm ış. Seyrek ve bodur ağaçlı ve b ü tü n iskem leleri ü s­ tü ö rtü lü b ir yerde istif edilm iş arsam- sı b ir yer. K ızgın güneş a ltın d a pek se­ vimsiz görünüyor ama, geceleri belki hoştur. Bu düz sahilde fazla kalm a­ dım, sonra, iç sokakların birinde, ha- rikulâde denecek kadar güzel bir kah­ ve keşfettim .

Adı “H avuzlu kahve,, veya “T ü ­ fekçi H üseyin ağa kahvesi,, . K asa­ banın, en y aşlılarınd andır diyerek, kapısının dışındaki sandalyelerde kendisine nisbetle daha genç b ir baş­ ka yaşlı adam la oturm uş konuşan bü­ yük ak sakallı, kaşları bıyık gibi güm- rah b ir ih tiy arla beni ta n ıştırd ılar. Bu kahvenin yapılm a ta rih in i o da bilm iyordu. Sade, S iliv rili olan m er­ hum pederinden pek eski b ir yer ol­

(5)

duğunu daima duym uş bulunduğunu söyledi. K apısından divanhanem si bir yere g iriliy o r, buranın güzel bir ta ­ vanı var. Ve buradan tabanı taş dö­ şeli ve ü stü çardak b ir yere geçiliyor. B uranın bir yanı, fısk iy esin in üze­ rin d ek i m ürabba ve küçük b ir ik in ­ ci havuza m ütem adiyen sular dökü­ len b ir büyük havuz. Bu havuzun bir ta ra fı duvar. Ö bür ta ra fla rın d a k i bü­ tü n m asaları bahriye n e fe rle ri işgal etm iş, sessiz ve ciddî, tavla, iskambil, dom ina oynıyorlar ve bu genç adam ­ ların bembeyaz elbiseleri üzerine çar­ d aktan yeşil gölgeler düşüyor : haki - katen güzel bir tablo m evzuu.

İlâve edeyim ki bu havuzlu kah­ veyi ben tam am ile tesad ü fi olarak keşfettim . P irî M ehm et paşa camii- n in avlusundan, çık arılıp bir tarafa konm uş ve en eskisi 1185 ta rih li ta ş­ ları seyrederken [2], oradaki şadır - vanın yanına gelen k ır sak allı b ir ada­ ma paşanın k ab rin i sorm uştum ve av­ lunun kapısını o işaretle : — B ura­ dan çıkıp dolan. H avuzlu kahveyi sorun. Onun içinden cim in in arka ta - rafından avluya geçersiniz. Paşanın

kabri oradadır, dem işti.

F ilh ak ik a havuzlu kahveden bu öteki avluya geçince paşanın yüksek- deki kabrini gördüm. P irî M ehmet paşa m alûm olduğu veçhile Yavuz Sultan Selim ’in son ve K anunî Süley­ m an’ın ilk sadrazam ıdır. Câmiyi 937 de yaptırm ış ve galiba iki sene sonra da öm rü n ih ay e t bulmuş. K abrinin yannda daha m ütevazı m anzaralı bir

|**] Meşhur m ektubun m uhatabı

olan Ş eria t h a in i Silivri naibi bunların belki birinin altında yattı.

(6)

ikinci m ezar var k i onda da (bir rak i­ bine hizm et etm ek üzere babasını ze­ hirlem ek şenaatini irtik â p etm iş olan

oğlunun yatm akta olduğunu sö y ledi­ ler. A sırlardanberi bu k atille m aktul

yanyana nasıl yatabilm iş, buna nasıl taham m ül edebilm işler ?... K endisini bir iki kere daha zikredeceğim E vliya Çelebi kasabada 18 cami olduğunu söylüyorsa da şim di m evcut olan an­ cak budur. F ak at güzel, m etin, olduk­ ça da büyük b ir yapı. S ırtla dere a ra ­ sındaki bu düz kısım da ötedenberi T ü rk le r oturm uş ve burada büyük konaklar, güzel evler varm ış. B ilh as­ sa A ta beyin konakları m eşhurm uş; B alkan harbinden önce veresesi yık­ tırm ışlar. B ulgar işgali esnasında da B ulg arlar bu m ahallede çok bina ta h ­ rip etm işler.

Şim diki halde S iliv ri’n in en mamûr kısm ı s ırtta ve kaleiçi denen tarafı. B u kısm ın bir cephesi denize k arşı olup g ittikçe yükseliyor, öbür üç kısm ı ise vaktiyle su rla m uhatm ış ve su ru n beş kapısı varmış. P arça parça kalenin el­ an fark edildiği y erler var. H alâ m ü­ racaata lâyik bir eser olan Kam usu Alâm ’ın Silivri için d ed iklerin i bura­ ya aynen alacağım : (M arm ara denizi­ nin Rum eli sahilinde Çatalca m üsta­ kil m u tasarrıflığ ın d a kaza m erkezi bir kasaba olup, Ç atalcanın 20 kilo­ m etre garp cenubisinde ve Istanbul-un 60 kilom etre garbinde vaki'dir.

5712 ahalisi olup, İslâm ve rum ve bir m ikdar yahudiden m ürekkeptir. Yal­ nız b ir sokağı genişçe olup, kusuru pek dardır. Kasabanın üstünde eski b ir kale harabeleri ve etrafında

(7)

bağ ve bahçeleri bulunur. O ldukça tic a re ti ve senede b ir kere p anayırı vardır. P ek eski b ir kasaba olup, za­ manı kadim de Slim berye ism iyle Yu­ n a n lıla rd a n M egareliler’in m ehçeri

idi. İm p arato r A rkadyus bu kasabayı zevcesi Ö kdoksiye’nin nam ına nis- betle - O doksiye polis - tesm iye etm iş­ ti. — Kazası kasaba ile 14 kariyeden ib arettir. Son izleri görülen bu kale -

içinde E vliya Çelebi m ükellef b ir H aydar ağa sarayından bahsediyorsa da y erin in neresi olduğunu öğrenm ek m üm kün olmadı. C üm huriyet devrine kadar bu s ırt ençok h ıristiy a n la r’la m eskûn bulunm uş. Şem seddin Sami B ey’in dediği kadar dar olmayan so - kaklarda büyük ve güzel denecek ev - lere tesadüf olunuyor. Y ükselerek iler leyen caddemsi b ir yoldan kasabanın nihayetine vardım . B urada m evkii ve n azareti cidden enfes olan b ir u- mumî bahçe var. V ak tiy le içinde b ir rum m anastırı varm ış. M anastır yi- kılm ş ve bahçesi park olmuş. B ütün M arm ara ayağının altında. Ve küçük lim andan epey açıkta, bir m üddet evvel gelm iş ve b ir m üddet daha kalacak birk aç harp gemimiz dem irli b u lunu­ yorlar. G ayet dik b ir y arın üstü n dek i bu bahçenin k anapelerinin birin de ya­ rım saat kadar o tu rarak güneşin ışı­ ğı a ltın d a p ırıl p ırıl yanan denizi sey­ rettim . Serin ve tem iz b ir rüzgâr esi­ yor. İstan bul dün bu saatte yanıyordu. Az ileriden sahile doğru b ir yol in iy o r ve sahile varılm adan b ir ağaç­ lık başlıyor. Bu ağaçlığın a ltın d a kü­ çük b ir plâj ve burada denize giren -

ler var. Geçen pazar günü iki otobüs­ le İsta n b u l’dan yıkanm ak ve gezmek

(8)

üzere altm ış kişi gelmiş. Bu h a fta da A nkara plakası taşıyan b ir otomobil var ve içindek iler oldukça düzgün bir fransızcayı oldukça yüksek sesle konuşa konuşa kasabada dolaşıyor­ lar. Yani S iliv ri İsta n b u l'u n b ir te- nezzüh yeri halini alm ak üzere.

P a rk ta n istem eye istem eye a y rıl - diktan sonra te k ra r m ahalle içlerine daldım. S ırtın ark a tara fın d a k i k ırla­ ra yaklaşan kısm ında üç ev erm eni ve kırk ev m usevî varm ış. E sasen beş

m ahalleden m ürekkep olduğunu öğ­ rendiğim S ilivri’nin m usevî m ahalle -

sinde evlerden İspanyolca m uhavere­ ler m ebzulen aksediyor. Sokaklarda oynayan çocuklar dahi İspanyolca ko­ n uşuyorlar. H ani vatandaş türkçe konuşacaktı ! N isbeten m âm ur olan bu kaleiçi tara fın d a da sokaklar pek tem iz değil. Başı boş dolaşan ve evle­ re g ire n inekler bile m evcut. E n mû- ten a b ir yerdeki b ir arsa b ir açık ah ır haline getirilm iş : vekâleten idare edilen B elediye biraz ihm alkâr galiba. Ne ise, evlerin ahşaplığı ve eskiliği nazarı dikkate alın arak m uhtem el b ir yangın teh lik esine karşı m ütead­ dit havuzlar yapılm ış.

Kale tarafın d an te k ra r otobüs m eydanına indim. M eydan yine me­ m urlarla, ahali ve bahriye zabitleriyle

dolu. B ü tü n sokaklarda ikişer ikişer üçer üçer dolaşan bahriye n eferleri zabitlerine h ürm eten burada oturm a - yarak uzaklardan geçiyorlar. Pazar olmak m ünasebetiyle galiba p ek çoğu çıkmış. Ç arşının y a p tık la rı alış v eriş­ ten, ahalinin de terbiyelerinden mem­

nun bulu ndu ğ unu söylediler. îstan - b u l’dan b irk aç dolu otobüs geld i ve

(9)

i ç l e n i l e n Ibir hay li b ah riy eli de indi. Ben bu saat a ltıd a kalkacak olan son otobüsle gideceğim . O tu ru p b ir yo r­ g unluk kahvesi içerken b ir öğretm en­ le sohbet ettim . K endi gibi öğretm en

olan zevcesiyle beraber birkaç sene­ dir burada old u k ların ı ve h a y a tların ­ dan m üşteki bulunm adıklarını söyledik

ten sonra, kasabanın havasını m eth ve suyunu zem m etti. B iri tam teşk ilât­ lı olmak üzere iki ilk m ektep ve ilkin­ de 325 İkincisinde 130 talebe varmış. M ekteplere m usevîler de devam etm ek­ le beraber bitirm eye b ir tü rlü sabrede­ miyor, şahadetnam e alm adan hayata

atılıyorlarm ış. B una m ukabil T ü rk - ler, e tra fta da tam te şk ilâ tlı ilk m ek­ tep ler bulunduğu için ısrarla b ir or -

ta m ektebe talipler.

Son b ir defa daha anm ak istediğim E vliya Çelebi S iliv ri’de 16 han, şahni- şinli m ükellef saraylar ve hanlar, iki de hamam olduğunu söylüyor. O mü­ k ellef saray ve saireyi zaman daha evvel yıkm ış, son hamamı da galiba B ulg arlar yıkm ışlar. Şim diki halde burası devlet düşkünü ve düne kadar pek ihmal edilm iş b ir kasaba manza­ rası arzediyor. B ir dispanseri yapıl­ makta, lâkin henüz eczanesi, kütübha- nesi, H alkevi, hamamı, sinem ası, oteli, e lek triğ i yok. Yâni pekçok şeyi yok. B öyle ama hemen deniz ken arın ı tâ- kip eden ve iki güzel göl kenarından geçen a sfa lt yolund a yolculuk lâ tif olduğu gibi, ilk defa tâ H udavendi

(10)

-gâr Sultan M urat zam anında fe th e tti - ğimiz bu eski kasaba her halde b ir ke­ re z iy a reti icabeden sevim li b ir yer­ dir. Şunu da ilâve edeyim ki : Siliv­ ri İsta n b u l vilâyetin e m erbut b ir ka­ zanın m erkezi b ulunuyor. K öyleriyle beraber baliğ olduğu n ü fu s m ikdarı- nın azlığından dolayı kasaba b ir za­ man nahiye derecesine in d irilerek Ç atalça’ya bağlanm ış. F a k a t bu vazi­ yet pek eski b ir kaza olan S iliv ri’nin gayetle haysiyetine dokunm uş. Yapı­ lan m üteaddit teşebbüsler neticesin -

de Çatalca’dan bazı köyler alarak nü­ fu sun un kanunî hadde varm ası tem in edilm iş ve Silivri yeniden kaza m er­ kezliğini elde etm iş.

A raba devrinde S iliv ri - İstanb u l arasındaki m esafe on on b ir saatte katedilirm iş. Bizim dönüşüm üz de gi - diş gibi b ir bu çuk saat devam e tti ve bu sefer otobüs nisbeten ten h a oldu­ ğundan bazıları sig araların ı rah a t ra­ h at içerek ve umumî b ir m üsahabeye cüm leten iştirak olunarak S irkeci’ye e riştik . Gerçi B igados önlerinde bir m anda arabasiyle m üsadem eden mec - ruh düşerek yolundan kalm ış ve Sirke- ci’den kalkan yeni arabaya intizaren yolcuları a sfa ltta piyasa eden b ir oto­ büsle k arşılaştık ama, bu m anzara be­ ni b ü tü n T ra k y a kasabalarını dolaş -

mak hakkındaki tasavvurum dan cay­ dırm adı :

Gelecek h a fta da Ç orlu’ya gidece - ğim..

A ğustos 1938

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Tur toptancılarının sektörde hizmet veren her türlü işletmelere sağlamış olduğu faydalardan biri de yüksek volümlü konaklama hizmetlerinin satışı, çok sayıda

Girişimciler, güven unsurunu, özellikle güvenle ilgili ünlerini bilgi kaynağı ve sosyal sermaye olarak gelecekte ortaya çıkacak toplumsal ve girişimsel

Örgütsel ve sosyal yaşamın gerçeği olan çatışma; bireylerin kendi içlerinde veya diğer bireylerle; grupların kendi içlerinde veya diğer gruplarla

Bu hediye beğenilmese dahi, getirene çok beğenildiği söylenilerek teşekkür edilir.. Hediye edilecek şeyin üzerinde fiyat etiketi

(İdare, çamaşırhane, hastabakıcı dershanesi, müs- tahdem lojmanları gibi..) Her üniteyi çok katlı bir binaya sığdırmaktan kaçınılmış, bilâkis çevrenin

Ö- nünde tamamiyle horizontal ve gayet geniş bir ovaya açılan bir manzara tamamiyle yeşil olup silüetinde sadece birkaç değirmen bulunmaktadır.. Garpteıı giri- len hol oturma

X-165 boyunda olanlar için, Boy-100= ideal ağırlık 166-175 boyunda olanlar için, Boy-105= ideal ağırlık 176-x boyunda olanlar için, Boy-110= ideal ağırlık...

Evin plânına, haricî mimarisine, renklerine ve detaylarına itina edilerek muvaffak olmuş bir bina tesiri elde