Hücre Döngüsü
• Hücre büyümesi ve takiben bölünmesinden oluşan sürece hücre döngüsü denir.
• Hücrenin akıbetinin ne olacağına hücre
çekirdeğinde bulunan hücre döngüsü saati karar verir.
• Hücre dışından ve içinden gelen sinyaller
sayesinde hücrenin kaderi belli olur.
• Bir hücre, hücre kültürüne konduğunda ve gerekli faktörler ile
beslendiğinde sürekli bölünebilir ve hücre döngüsü aktif bir şekilde işleyebilir.
• Ancak gerekli faktörler çıkartıldığında ya da inhibitör etkisi olan
faktörler eklendiğinde hücre döngüsü normal seyrinde işlemez ve Go olarak adlandırılan quiescent (sessiz) durumda bekler. Nu faktörlerden en önemlisi TGF-β’dır (anti-mitojenik faktör).
• Bu tür hücreler mitojenik bir faktör ile uyarıldıklarında yeniden hücre döngüsüne girebilirler ve büyümeye/bölünmeye devam edebilirler.
• Bazı hücreler (sinir hücreleri gibi) hiçbir şekilde uyarılamaz ve geri
döndürülemez bu hücreler post-mitotik olarak adlandırılırlar.
Büyüme ve Çoğalma (growth vs proliferation)
Drosophila’nın gözündeki hücrelerdeki TSC1 geninde
meydana gelen mutasyon sebebi ile büyümüş ancak bölünememiş
hücrelerin elektron
mikroskobundaki görüntüsü
Hücre döngüsü; G1
• DNA sentezi ile hücre bölünmesi ile yeni hücre oluşumu arasnda geçen evre G1 (first gap) olarak adlandırılır
• Bu evrede hücrenin önemli kararlar alması gerekir:
büyümek mi sessizleşmek mi?
Hücre döngüsü; S
• Pek çok hücre tipinde G1’den sonra gelen ve DNA
sentezinin gerçekleştiği S (sentez) evresi 6-8 saat sürer.
• Hücrenin sentezleyeceği DNA diploit bir hücre için
yaklaşık 6.4 x 10 9 baz çiftidir ve bu süre boyunca doğru (high fidelity) bir şekilde sentezin gerçekleşmesi gerekir.
• Bu evrenin süresi hücre tipine çok bağlıdır. Çok hızlı
bölünen embryonik hücrelerde ve lenfositlerde diğer
hücrelere kıyasla çok daha kısadır.
• S evresinden çıkan bir hücrenin
hemen mitoza gideceği düşünülür
ancak hücre 3-5 saatini geçireceği
bir G2 evresine gitmeyi tercih eder.
M evresi
Profaz, metafaz, anofaz ve telofazdan oluşan mitoz evresidir ve sitoplazmik bölünmeden oluşan sitokinez ile son bulur
G1, S ve G2 evrelerinden oluşan interfaz aşamasında mikroskopik olarak
görüntülenemeyen kromozomlar profazda görünmeye başlarlar. Metafazda
yoğunlaşıp hücrenin ortasında yer alırlar
ve daha sonra kutuplara çekilerek iki ayrı
hücreye dağılırlar.
• Özellikle DNA’nın iki katına çıktığı sentez evresi olan S fazı ve DNA’nın iki kardeş hücreye eşit bir şekilde dağıldığı M evresi hücre döngüsünde çok önem taşımaktadır. Bu evrelerde oluşacak bir
sıkıntı kanser gibi kötü sonuçlara sebep olabilir.
Hücre döngüsü kontrol noktaları
• Her bir evreden sonra bir sonraki evreye
geçmek için kontrolün yapıldığı kontrol
noktaları bulunur (check points)
Hücre döngüsü kontrol noktalarında problem olursa…
Bir kontrol noktası proteini olan Rad17’nin yokluğu yüzünden
replike olmaması gereken DNA defalarca replike olmuş.
• Hücreler hücre dışı mitojenlere ve sinyallere G1’in içinde yer alan bir zaman diliminde cevap verirler. Bu nokta, hücrenin bölünmek mi istiyor yoksa Go evresinde sessiz kalmayı mı istiyor kararını verdiği noktadır.
• R noktasını geçmek için zamanlama çok önemli. R’de sonra ortamdan
GF’ler çekilirse hücre bölünmeye devam eder. Erken G1’de ortamdan
serum ve GF’ler çekilirse hücre Go’da kalır.
Diğer kontrol mekanizmaları
• Göze çarpan bir kontrol de hücrlerin R ve G1/S geçişi arasında bir yerde ECM ile tutunma durumunu kontrol etmeleridir.
• Eğer hücreler ECM ile kontakt halinde olmadıklarını farkederlerse hücre döngüsünü durdurup ECM’e
tutunmayı ya da intahara gitmeyi seçebilir.
• Bu durumu lehine kullanan onkogenler myc ve src,
mekanizması aydınlatılamamış bir şekilde hücrelerin ECM
ile mükemmel kontakt halinde olduğunu hissettirip hücreyi
sürekli bölünmeye zorlayabilirler.
Cyclin’ler ve Cyclin bağımlı kinazlar (CDK) hücre döngüsü
saatinin ana bileşenleridir.
• Siklin bağımlı kinazlar (CDK) uygun şekilde çalışabilmek için düzenleyici alt üniteleri olan siklinlere ihtiyaç duyarlar.
• Siklinler CDK’ların katalitik aktivitelerini aktive ederler.
• CDK’lar serin/trionin kinazlardır.
Siklin E’nin CDK2’ye bağlanması CDK2’nin aktivitesini 400.000 kat arttırmaktadır.
PSTAIRE domain CDK’ların siklinlere bağlanmasını sağlar
G1 S
Siklin D1, D2 ve D3, D tipi siklinleri
oluşturur
Siklin E1ve E2, E tipi siklinleri oluşturur Siklin A1ve A2, A
tipi siklinleri oluşturur
CDC2 aynı zamanda CDK1 olarak da adlandırılır
Siklin B1ve B2, B tipi
siklinleri oluşturur
• Go’dan G1’e geçişte görev yapan kompleks
siklin C ve CDK3 kompleksidir.
Siklin-CDK komplekslerini kontrol etmenin en iyi yolu siklinlerin düzeyleri ya da kullanılabilirliklerini değiştirmektir.
CDK’ların düzeyi neredeyse hiç değişmez
Siklinlerin bu düzenli düzey değişimlerini sağlayan mekanizma siklinlerin yıkılım mekanizmasıdır (degredation). Siklinlerin yıkımını sağlayan moleküler
mekanizma ise ubiquitin ligase mekanizması, yani siklinlere polyubiqutin takılarak siklinlerin proteozomlarda proteolitik yıkıma uğramasıdır.
Siklinlerin sıra ile yıkımı hücre döngüsünün hep aynı yöne doğru dönmesini
sağlar. Mekanizma hiçbir zaman geri işlemez.
• Diğer siklinlerin aksine D tipi siklinlerin düzeyleri çok değişken değildir ve kontrolleri mitojenik sinyaller tarafından yapılır. Tirozin kinaz bağımlı büyüme faktörleri aktif iken bu siklinlerin düzeyi fazla iken inhibitör eklendiği anda 30 dakikada degrede oldukları gözlenmiştir.
• D tipi siklinler farklı stimülanlar ile uyarılırlar.
• D tipi siklinler dışarıdan hücre
döngüsü mekanizmasına haber
taşırlar
CCND1 in human
CDK4/6 ve D tipi siklinler hemen hemen aynı görevi yapmaları rağmen neden 3 farklı çeşit D tipi siklin var?
•Üç farklı siklin D farklı prmotorların kontrolü altında ve farklı sinyal yolaklarının altında işlev yaparlar.
•Çalışmalar siklinlerin sadece hücre döngüsünde değil başka biyolojik süreçlerde de
rol aldığını göstermektedir.
Siklin-CDK kompleksleri CDK-inhibitörleri (CKI) ile de kontrol edilirler.
INK4: Inhibitors of CDK4; sadece CDK4 ve 6 üzerinde etkililer
P57 daha çok embryogenezde aktif ve kanserde rol almıyor
Kanserle alakalı
TGF-Beta özellikle p
15INK4Büzerinden
inhibisyon yapar
Mitojenler TGF-betanın negatif etkisini ortadan kaldırarak hücre döngüsünün çalışmasını sağlarlar
Akt/PKB fosforilasyonu ile p21 ve p27 sitoplazmaya transloke olurlar ve
inhibisyon görevlerini
gerçekleştiremezler
p27 Kip1 proteinin lokasyonunun sağ kalıma etkisi
P21 ve p27 her zaman inhibitör olarak rol almazlar. Siklin D-
CDK4/6 kompleksinin oluşumunda stimulatör görevi görürler
Retinoblastoma (Rb) proteininin
hücre döngüsündeki rolü
pRb, RB
• Rb bir tümör baskılayıcı proteindir.
• Mutant Rb, retinoblastoma, sarkoma, küçük hücreli akciğer kanseri gibi kanserlerle
ilişkilendirilmiştir.
• 105 kD büyüklüğünde bir nükleer fosfoproteindir.
• Hücre döngüsü saati pRb’yi R noktası geçiş noktası için gardiyan olarak görevlendirir.
• Siklin D’lerin mitojenler tarafından aktive
edilmesi ile unfosforile pRb, hipofosforile forma geçer ve bu da siklin E ve CDK2 için substrat
olur. Siklin E ve CDK2 pRb’yi hiperfosforile
forma sokarak inaktif hale getirirler böylece hücre
döngüsü ilerler (Figür).
Siklin-CDK komplekslerinin pRb üzerindeki etkisi
• pRb hücre döngüsü ve hücre çoğalması için kilit noktada yer almaktadır.
• Herhangi bir sebeple bu proteinin oyundan çıkması (mutasyon, viral onkoprotein etkileri ya da promotor metillenmesi) hücre döngüsünün bozulmasına yol açar.
• Bir çok kansede pRb’nin hiperfosforile olduğu ve sürekli olarak inaktif halde
bulunduğu gösterilmiştir.
pRb ve kuzenleri p130 ve p107’nin etkinliklerinin moleküler boyutta incelenmesi
• Her ne kadar pRb’ye çok benzeyen kuzenleri p130 ve p107 bulunsa da hücre döngüsünde en etkin protein pRb olarak göze çarpmaktadır.
Bunun sebebi p130’un daha çok Go evresinde p107’nin de G1/S geçişinde birikiyor olması ihtimalidir.
• pRb’nin ve kuzenlerinin çalışması moleküler olarak incelendiğinde etkinliklerini E2F’ler olarak bilinen transkripsiyon faktörlerine
bağlanarak gösterdikleri görülmüştür.
• Bu proteinlerin unfosforile ya da hipofosforile formları E2F’lere hatta
DNA’ya bağlanan E2F’lere bağlanırlar. Ancak hiperfosforile duruma
geçtiklerinde E2F’lerden ayrılırlar.
pRb E2F’lere bağlanıp transkripsiyonu durdurmanın yanı sıra ortama HDAC gibi proteinleri de çağırır ve kromozomun
yapısını, ortamdaki asetilleri kaldırarak daha kapalı bir hale yani
TF’leri bağlanamayacağı bir hale getirirler.
Geç G1 ve S girişinde, R noktasından hemen sonra siklin E’nin ifadesinin artışından da aktif E2F sorumludur ve bununla birlikte pozitif bir feed back olarak pRb’nin
hiperfosforilasyonu ve G1’den S fazına geçiş sağlanır.
Bu tür döngülere feed forward loop denir.
Bir diğer pozitif feed back loop da siklin E/CDK2 kompleksi
sayesinde p27’nin fosforlanması ve fosforlanan p27’lerin
ubiquitinlenerek proteozomlarda degrede edilmesidir. Böylece aslında bu kompleksi baskılayan protein yine aynı proteinler
sayesinde aktif hale gelmiş olur.
pRb ve Kanser
• pRb’nin deregülasyonu, kanserin fenotipinin en önemli
özelliği olan hücre çoğalmasını etkilemektedir. Bu durum
R noktasının geçişi sürecindeki bozuklukların neden pek
çok kanserin sebebi olduğunu da açıklamaktadır.
Siklin D’ler fazla üretiliyor olabilir
CDK’larda mutasyon olabilir, p16 bağlanamaz