KONU 10
AMERİKA UYGARLIKLARI: MAYALAR, İNKALAR,
AZTEKLER
Amerika kıtasında pek çok farklı uygarlık
kurulmuştur; Olmekler, Zapotekler, Mayalar, Aztekler, İnkalar... Orta Amerika’da en önemlileri M.S.
500’lerde Mayalar ile 15. ve 16. yüzyıllarda Aztekler olmuştur. Güney’de ise 12.-16. yüzyıllarda İnkalar en önemli uygarlıktır. Kuzey Amerika’da büyük bir
uygarlık kurulmamıştır.
Bunların uygarlık tarihi açısından ilginç bir boyutu Eski Dünya’dan (Avrasya ve Afrika’dan) farklı olarak kendi başlarına bir gelişme çizgisi izlemeleridir. Zira Eski Dünya ve Yeni Dünya arasındaki bağlantı Neolitik dönemden önce kopmuş ve buzullar erimeden önce Amerika’ya geçenler kendi başlarına farklı bir gelişim göstermişlerdir. Etkilenecekleri başka uygarlıklar
olmamıştır. İşte bu nedenle mimari açıdan çok
gelişmiş şehirler inşa etseler bile mesela tekerleği bulamamışlar ya da Amerika kıtasındakiler dışında başka uygarlıklardan ticaret ve savaş yoluyla
öğrenememişlerdir.
Eski ve Yeni Dünya arasındaki bir sonraki temas ancak M.S. 1000 yıllarında yayılmacı Vikingler tarafından yapılmıştır. Vikingler kuzeyde Vinland
adında bir yerleşim yeri kurmuşlar, ancak uzun süre kalmamışlardır.
Amerika’nın bir daha unutulmamak üzere keşfedilişi ise Kristof Kolomb’un başını çektiği İspanyollar
tarafından 1492’te gerçekleştirilmiştir. Kolomb ve askerleri yeni bir kıta bulduklarının farkında
olmamışlardır; onlar Hindistan’a ulaştıklarını
zannetmektedirler. Bunun yeni bir kıta olduğunu
1500’lerin başında İtalyan kâşif Amerigo Vespucci
anlamıştır ve kıtaya sonradan onun adı verilmiştir.
Ancak Eski ve Yeni Dünya’daki uygarlıklar birbirinden tamamen farklı değildir. Temel olarak iki coğrafyada da üretici ekonomiye geçilmiştir. Yani tarım yapmak, artı üretmek, bunu kentlerin ve devletin gelişimi için aktarmak, imparatorluğa uzanan siyasi
formasyonlar kurmak Yeni Dünya’da da gerçekleşmiştir. Buna karşın Yeni Dünya’da toplumsal artı üretimini zorlayan bir koşul olarak yerleşik çiftçi-göçebe çoban çatışmasından söz etmek mümkün değildir. Amerika uygarlıklarının geliştiği iki coğrafi odak olan Orta Amerika (bugünkü Meksika’dan Kolombiya’ya kadar uzanan bölge) ve Güney Amerika’da (And Dağları
çevresinde) hayvancılık yapacak geniş otlaklar yoktur. Dahası Eski Dünya’daki göçebelerin hayatlarını üzerlerine kurdukları koyun, keçi, sığır gibi sürü hayvanları Amerika’da yoktur.
Hayvancılık yapılmadığından, süt ve süt ürünleri bilinmez.
Göçebelerin üstüne binip, fetih yapacakları atlar da yoktur.
Amerika Kıtasının Mezopotamya, Mısır, Yunan ve Uzak Doğu’dan farkı, ürün çeşitliliğinin çok daha az olmasıdır:
mısır, fasulye, kabak ve biber. Bu nedenle Amerikan
yerlilerinin nüfusu, hiçbir zaman Eski Dünya’daki kadar çoğalamamıştır.
İki dünya arasındaki bir başka fark ve benzerlik,
ırmaklara ilişkindir. Orta Amerika’da bir yer dışında
sulama ve taşkın denetleme etkinlikleri gerektiren
büyük ırmaklar yoktur. Dolayısıyla Orta Amerika’da
Eski Dünya’da sıkça rastlanan biçimden daha farklı bir
biçimde gelişmiştir uygarlık. Güney Amerika’da ise tıpkı
Eski Dünya’daki gibi ırmak yoluyla sulama ve ırmakları
denetleme etkinlikleri, iş yönetimi ve devlet ile uygarlık
arasındaki bağlantı açıkça görülür.
Amerika’daki (Avrupa’nın adlandırmasıyla) ‘geri kalmanın’ nedenlerini açıklarken kentlerin
ekonomik farklılaşmadan ziyade dinsel, askeri ve siyasal farklılaşma noktaları olarak belirmesine vurgu yapılır. Yani üretilen toplumsal artı kentlere akmaktadır ama bunlar ekonomiyi genişletecek şekilde maddi ve sembolik yatırımlara
dönüşmemektedir. Üretimleriyle, yaptıkları araç-
gereçlerle çiftçilerin daha fazla verim almasını
sağlayan zanaatçılardan bahsetmek zordur.
• Kuzey Amerika
Orta ve Güney Amerika’ya uygarlığın gelişimi için
bakmak gerekirken, Kuzey Amerika’da (bugünkü ABD ve Kanada’da) uygarlığın neden gelişemediğini de
açıklamak gerekir. Avrupalılar bu bölgeye
geldiklerinde karşılarında ilkel topluluklar hâlinde yaşayan insanlar bulmuştur. Amerika kıtasının diğer bölgelerindeki topluluklar uygarlık aşamasına
geçmişken, bu bölgedekiler ‘yerinde saymış’ gibi
görünürler.
Kuzey Amerika’da sadece Göller Yöresi’nde (ABD-
Kanada sınırında) üretici ekonomiye, yerleşik yaşama ve şeflik düzenine geçilmiştir. Ama hiçbir yerde kentler kurulmamış, uygarlık ve devlet ortaya çıkmamıştır.
Bu durumu açıklarken Kuzey Amerika’da tarımı
yapılabilecek uygun bitkilerin eksikliğine vurgu yapılır.
Evcilleştirmeye uygun memeli hayvan sürülerinin olmadığını da dikkat çekilir. Yani bu bölgede üretimi özendirecek imkânlar yoktur.
Bununla bağlantılı olarak zıt yaşam biçimi süren ve
birbirleriyle olan etkileşimleri yüzünden toplumsal artı
üretimini başlatacak insanlar da (çiftçiler ve göçebeler
gibi) Kuzey Amerika’da bulunmaz.
• Orta ve Güney Amerika’daki ‘gecikmenin’
göreliliği
Yeni Dünya’da Neolitiğe ve uygarlığa ‘geç’ geçilmiştir.
İlk karmaşık toplum (uygarlık) kalıntıları M.Ö. 1’inci binyıla aittir ki, bu Eski Dünya’ya kıyasla üç binyıllık bir ‘gecikmeye’ işaret eder. Ancak burada
bahsettiğimiz ‘gecikme’ ve ‘yerinde sayma’ gibi ifadelerin tümü görelidir.
Yeni Dünya’da açlığın, işsizliğin, kilidin yüzyıllarca bilinmediğine bakınca kimin uygar, kimin geri
olduğunu söylemek zorlaşır.
İspanyol fatihler ve Hıristiyan misyonerler insan
kurban etme törenlerinin önüne geçmişlerdir. Ancak zenginliklerini İspanyollara vermeyi reddedenlerin ve Hıristiyan olmayanların soykırıma uğramasına
bakarak yine kimin daha ‘uygar’ olduğu noktasında
bir göreliliğin ortaya çıktığını söyleyebiliriz.
• OLMEKLER
Orta Amerika’da (bir başka deyişle Mezoamerika’da) bulunan La Venta, Teopantecuanitlan, San Lorenzo, Chalcatzingo gibi kentler ilk uygarlık noktaları olarak belirtilirler. Bu kentler Olmekler denilen bir halkla
ilişkilendirilirler. Bu yörede kurulan Olmek uygarlığını
Maya, Toltek ve Aztek uygarlıkları izleyecektir.
Olmeklerin tam adı bilinmemektedir.
Olmeklerin adı yanında fiziksel görünüşü de gizem
konusudur. Tapınaklarında bulunan ‘Koca Kafa’ yontularına bakarsak, geniş kanatlı basık burunları, etli dudakları ve
patlak gözleri vardır. Çevrede bu özelliklere sahip bir halk yoktur.
Olmeklerin ulaştıkları siyasi örgütlenme düzeyi de tartışma konusudur.
• Olmek kentleri
Yeni Dünya’nın ilk kentleri Olmek kültürünün yeşerdiği
bölgededir. Tüm bilinmezliklerine karşın Olmek kentlerinin kalıntıları bize sahip oldukları kültür hakkında ipuçları
vermektedir ki, bu noktada üç kentin kalıntıları öne çıkar.
Bunlar San Lorenzo, La Venta ve Teopantecuanitlan kalıntılarıdır.
• ZAPOTEKLER
Zapotekler, Olmec etkisinin dorukta olduğu
dönemde (M.Ö. 1500 sonrası), Meksika Körfezinde yerleşik bir topluluktur.
Ticaret ve denizcilikte çok ileridirler. Bazı tarihçiler onları ticaret ve denizcilik açısından Akdeniz’deki Fenikeliler’e benzetir. İspanyol istilasına kadar
Mayalar’ın üstünde bulunan Oaxaca vadisinde ve
Alban Dağı’nda en önemli topluluk onlar olmuştur.
MAYALAR
Mayalar, bugünkü Meksika topraklarında yaşamışlardır.
Bölgenin tek halkı değildir ama bazılarınca Orta Amerika’daki ilk gerçek kent olarak nitelenen
Teotihuacan (Tanrılar Kenti) Mayalar ile bağlantılı
biçimde değerlendirilmeye başlanmıştır. Ancak yine de parlak bir kültüre sahip bu kentin yaratıcıları tam
kesinlikle söylenemiyor. Buna karşılık bölgedeki diğer
kentler ve kendisinden sonra gelen uygarlıklar üzerindeki etkisi iyi biliniyor. Tüylü Yılan (Kuetzalcoatl) kültü ve
Yağmur tanrı (Tlaloc) inancı buradan Orta Amerika’ya yayılmıştır. Güneş tanrıya sistemli insan kurban etmek ve dünyanın sonunu bununla bağdaştırmak da bu
kentten türemiş görünmektedir.
Maya uygarlığıyla bağlantılı olabileceği için Teotihuacan ve Cuicuillo kentlerine bakmak gerekir. Cuicuillo kentinin yükselişi, M.S. 1’inci yüzyılda yanardağ patlamasıyla sona erer. Teotihuacan tek büyük güç olarak kalır.
Teotihuacan’ın yükselişi ve devlete dönüşmesinde sulu tarımın büyük rolü vardır. Teotihuacan’ın ulaştığı
büyüklüğü anlamak açısından kentteki yüksekliği 70 metreyi bulan Güneş Piramidi’ne bakılabilir.
Örgütlenmenin ulaştığı seviyeyi ve toplumsal artı aktarımının çapını gösteren bir başka gösterge kent yöneticilerinin M.S. 300 civarında 300 yıl sürecek bir kent yenileme projesi başlatmaları ve M.S. 600’e
gelindiğinde 20 kilometrelik kent alanının 18
kilometrekarelik bölümünün yenilenmesidir.
Kentte bir tacirler sınıfının olduğunu, bunların
devlete ait yapımevlerinde işlenen obsidyen araçları sattıkları sanılıyor. Teotihuacan’da çömlekçilik de çok gelişmiştir.
Teotihuacan, M.S. 700’den sonra hızla çöker. Nüfusu 30-40 bine iner. Ancak izleri sürer. Öyle ki, Maya
başkenti Tikal’deki hanedan, soyunu bu kente
dayandırır.
• Maya Uygarlığının Erken Dönemi
Orta Amerika’da ortaya çıkartılan pek çok kent vardır ama bu kentleri belli halklarla ilişkilendirmek güçtür.
Mayalar kadar Zapotekler ve Tolteklerin de bu bölgede yaşadığı biliniyor. Mayalar Nahua dili konuşuyorlardı ki, bu aynı zamanda Teotihuacan kentinde konuşulan dildi. Ancak Mayalarla aynı dili konuşan halkların M.Ö. 1500’den itibaren Orta
Amerika’da yaşadıkları bilinse de, Mayaların
atalarına dair bilgiler sınırlıdır.
Bilinen, Maya kabilelerinin M.Ö. 1000-800 gibi
toprağa yerleşerek tarım yapılan köyler kurduklarıdır.
Bunlar ilk olarak orman açarak tarım yaparlar, mısır üretirler. Mısır tarımı yapılan tarlaların verimi
düşünce, bu kabileler yeni bir yere giderler ve yeni bir yeri tarıma açarlar, oranın verimi düşünce de başka bir yere... Dolayısıyla yarı göçebe tarım yaparlar.
Nasıl ki, buğdayın ya da pirincin nitelikleri Eski Dünya’da kurulan uygarlıklar üzerinde etkide
bulunmuşsa, Yeni Dünya’da tarımı yapılan mısırın
etkisi olmuştur.
Mısır üretimiyle Mayalar yerleşik hayata M.Ö. 1000- 800 civarında geçmişlerdir. Kentleşme, devletleşme ve yazı kullanmaysa (toplumsal katmanlaşma ve
örgütlenme, toplumsal artının aktarımı, yani uygarlık) bazı kaynaklara göre M.Ö. 300’da, bazılarına göreyse M.Ö. 100’de başlamıştır. Uzun avlulu kent mimarisi Maya kenti Tikal’de M.Ö. 100’de kullanılır. Bu aynı zamanda yazının geniş kapsamlı ve sistemli olarak kullanıldığı dönemdir. Ayrıca anıtsal yapılar da inşa edilir. Bu dönemde yoğun tarım için bataklıklar
kurutulur, ormanlar tarıma açılır. Bunların sonucunda üretilen toplumsal artının katlandığını, köylerin
kentlere, şefliğin devlete dönüştüğünü ve katmanlı bir
toplumun ortaya çıktığını varsayabiliriz.
• Erken dönem Maya kentleri
Mayaların uygarlığa geçişiyle birlikte M.Ö. 300’den itibaren çeşitli kentler ortaya çıkmıştır ki, bunların önde gelenleri Cerros, Nohmul, El Mirador ve
başkent Tikal’dir. Bu kentler erken dönem Maya uygarlığını yansıtırlar.
Ülkelerinin fiziksel özellikleri nedeniyle, Mayalar kentlerine su sağlamak için özel yöntemler
geliştirmek zorunda kalırlar. Bunlardan en yaygını
olan sarnıçlara Tikal’de bolca rastlanır. Tikal’de akarsu yoktur, ama yağmur mevsimi uzun olduğu için su
sarnıçlarda toplanıp dağıtılır.
Cerros ve Nohmul kentleri, M.S. 3’üncü yüzyıldan sonra terk edilmeye başlanırken, aynı bölgede Tikal kenti yükselmeye başlamıştır ki, bu kent sonradan Mayaların başkenti olacaktır. Tikal’in erken dönem uygarlığı M.S. 6. ve 7. yüzyıllarda gerilemeye başlar.
Bunda Caracol kentine yenilmenin payı olduğu sanılmaktadır. Ancak Tikal 8’inci yüzyıl başında
toparlanır ve klasik dönem Maya kültürünün büyük
sarayları ve tapınakları inşa edilir.
• Erken dönem Maya uygarlığının özellikleri
Bu döneme ait kentlere bakarak üç özelliği belirtmek gerekir. Bunlar kentlerin dinsel niteliği, top oyunu ve insan kurban etmedir.
Maya uygarlığında din adamlarının yönetimi ağır basmaktadır. Bununla ilişkili olarak da kentler daha çok dini işlevleriyle ve yapılarıyla öne
çıkarlar. Ancak son dönemlerde Maya uygarlığının askeri yönlerine de değinenler çıkmaktadır.
Mayalar dâhil olmak üzere Orta Amerika’nın erken dönemine, klasik ve daha sonraki dönemlerine ölümüne oynanan bir top oyunu damga vurur.
Oyunun en önemli özelliğiyse kaybeden takımın oyuncularının tanrılara kurban edilmesidir. Takımlardan biri soylulardan, ötekiyse oyuna
zorlanan savaş tutsaklarından oluştuğundan kazanan aslında baştan bellidir. Halk da bu oyunları teraslardan izler. Bu oyun kozmolojik
hareketlerin bir yansımasıdır. Doğru oynanırsa tanrıların öfkelerinin yatıştırıldığı düşünülür.
Top oyunu Orta Amerika’daki insan kurban etme geleneğinin bir yan
ürünüdür çünkü sadece oyundan sonra değil, başka törenlerde de insan kurban edilir ve bunların sayısı daha çoktur.
Klasik dönem Maya uygarlığı
6. ve 7. yüzyıllarda gerileyen Tikal’in 8. ve 9. yüzyıllarda yeniden canlanması, daha ihtişamlı tapınak ve sarayların yapılması Klasik Maya uygarlığının başlangıcı sayılır.
Bunun 10. ve 15. yüzyıllar arasındaki Klasik Sonrası
Dönem izler. Klasik dönemin başlıca kalıntıları Tikal’dedir.
Klasik döneme giriş mimari yapılara bakılarak temellendirilir.
Maya klasik kültürünün bir başka önemli merkezi Copan kentidir. Burada güneş ve ayın hareketleri gözlenerek, oyma sayı karakterleriyle yılın ve ayların kaydı 632’den itibaren tutulmaya başlanır. Mayalar, bu yöndeki
bilgilerini biriktirerek, ileride dünyanın en gelişmiş güneş
takvimini geliştirirler.
Gelişmiş bir güneş takvimi bulan Mayalar ayrıca
sayılara da oldukça hâkimdirler. Eski Dünya’nın birçok uygarlığında sıfır değeri bilinmezken Mayalar sıfırı
kullanmaktadır. Mayaların, sayılara ve yazıya olan ilgisini, astronomik bilgi birikimini dinsel inançlarla ilişkilendirmek mümkündür.
Yazı ve resim: Yeni Dünya uygarlıklarının ‘geri’ olarak değerlendirilmesinde yazıyı kullanmamaları
önemlidir. Hatta bazıları yazıyı uygarlığın olmazsa olmazı saydıklarından, onlara göre Yeni Dünya
uygarlıklarından bile bahsedemeyiz. Mayalar bir yazı
sistemine sahip tek Yeni Dünya toplumudur.
Piramitler: Maya kentlerinde basamaklı piramitler vardır. Bunlar klasik öncesi dönemden itibaren
dikiliyorlardı. Bunlar önceleri küçük ve süssüz yapılardı. Sonraları taş kabartmalarla ve sıva
kabartmalarla donatıldılar. Boyutları da büyüdü.
Zamanımıza kalan en büyük piramitler klasik öncesi dönemdendir.
Mayaların resim sanatı da gelişmiştir. Tapınak duvarları resimlerle kaplıdır. Piramit duvarlarını geometrik desenlerle süslemişlerdir.
Mayalar dünyanın dev bir kaplumbağanın sırtında
durduğuna inanırlar.
• Toplum yapısı
Mayalar, uygarlık seviyesine ulaşmıştır. Yani toplumsal planda bir eşitsizlik söz konusudur; çalışan-çalıştıran, yöneten-yönetilen ayrımı vardır. Katmanlar arasındaki ayrım keskindir. Seçkin olmayanların arasında da önemli eşitsizlikler vardır. Kent halkı ile çevredeki köylerde
yaşayanlar farklı statüdedir. Seçkinlerse egemen
hanedan üyelerinin yanı sıra yüksek kamu yöneticiliği
yapan (ahau denen) soylulardan oluşur. Bunun yanında
yerel yöneticiliğe atanan (sahal denen) soylular ve kır
seçkinleri de vardır. Emekçiler söz konusu olduğundaysa
üç kesim öne çıkar: 1) Zanaatçılar ve tacirler, 2) Nitelikli
(kalifiye) işçiler, 3) Niteliksiz emekçiler
• Maya düşüncesi
Ekonomisi tarıma dayanan Mayaların dinsel ideolojisi
güçlüdür. Tarımla ilgili doğal güçler insanbiçimli aşkın öznelere dönüşmüşlerdir; yağmur tanrısı buna örnek verilebilir. Bunun yanında tüylü yılan gibi hayvan ya da kartal-insan gibi hayvan- insan karışımı tanrılar da vardı. Ayrıca Güneş, Ay ve Venüs, Mayaların en önem verdikleri tanrıları oldular. Maya tanrıları arasında “intihar tanrısı” gibi (bize göre) ‘garip’ olanları da vardır. Mayalara göre baştanrı Itzamna, yiyecek veren, tıbbın koruyucusu olan, yazıyı bulan tanrıdır.
Maya mitosu: Popol Vuh (Öğütler Kitabı)
Mayalarda bir kimsenin kendi kanını akıtması, tanrıları besleyerek hoşnut etmenin en etkili yolu olarak
görülmektedir.
• Mayaların Sonu
Başkent Tikal, Klasik Dönem sonunda (yani
dokuzuncu yüzyılda) 50 bin nüfusuyla çok büyük bir kenttir. Ancak bu dönemden sonra nüfusu azalır.
Ancak çöküşün bir bütün halinde olduğunu söylemek mümkün değildir çünkü kentlerin çoğu gerilerken, El Tajin gibi bazıları da bu dönemde yükselmişlerdir.
Bunların düşüşü daha geç bir tarihtedir.
Çöküşe ilişkin olarak veba gibi salgın hastalıkları vurgulayanlar olduğu gibi kuraklığa, istilaya ve
devrime de vurgu yapanlar vardır. Ancak tüm bunlar
doyurucu değildir.
TOLTEKLER
Mayalardan sonra M.S. 10.yüzyılda küçük devletler halindeki gruplar Toltek İmparatorluğu yönetiminde birleşirler. Efsanevi Toltek kralı Tezcatlipoca savaşçı bir siyaset izleyip imparatorluğunu Atlas
Okyanusundan Büyük Okyanusa dek genişletir.
Toltekler gelişmiş adalet sistemine sahiptirler.
500 yıl kadar devam eden Toltek uygarlığı kıtlık, iç savaş ve sülale kavgaları nedeniyle dağılır.
Aztekler kendi tarihlerini Toltekler’e dayandırırlar. Bir
Toltek hükümdarı saydıkları Kuetzalcoatl’ı kurucu ata
olarak görürler.
AZTEKLER
Amerika’da uygarlığa en son geçen halk Azteklerdir.
13 yüzyıl başlarında, Aztekler güneyden gelerek Orta Amerika’daki Meksika Vadisi’ne girerler. Texcoco
Gölü kıyılarına yerleşmeye çalışırlar. Bir-iki yüzyıl
içinde Olmeklerden, Teotihuacan’dan, Mayalardan
gelen uygarlığı özümseyerek daha ileri taşırlar. Ancak
yazıyı dışarıda bırakırlar. Ayrıca Amerika kıtasının en
büyük imparatorluğunu kursalar bile geçmişlerinden
gelen savaşçı ve yağmacı yaşamdan vazgeçmezler.
Verimsiz topraklara (Texcoco Gölü çevresi ) yerleşen Aztekler çevredeki topluluklarla savaşırlar. Aynı
zamanda alışveriş ilişkisine de girerler. Gölde balıkçılık yaparlar, bataklıklarda bahçıvanlığa soyunurlar. Tarım yapmak için de yüzer tarlalar
kurarlar. Bataklık kıyısından kamışları kestikten sonra bunları hasır şeklinde örerler. Herbiri bir metrekare olan onbinlerce hasırı suyun yüzeyine dizerler.
Kıyılara taş çapa bağlarlar. Sonrada gölden
çıkardıkları batağı hasırların yüzeyine sürerler ve ekin
ekerler. Yani Aztekler karşılaştıkları meydan okumaya
çözüm üretirler. Bu büyük çaplı bir iştir ve karmaşık
örgütlenme gerektirdiği açıktır.
Başta yüzer tarlalardan aldıkları ürünü ve tuttukları balıkları satarak taş, kereste ve dokuma alan Aztekler zamanla
güçlenirler. Göl ortasındaki adaları dolgu yollarla kıyıya
bağlarlar. Tatlı suyu yine kanallarla getirirler. Gölde ulaşımı kanolarla sağlarlar.
Aztekler çevre halkları haraca bağlamışlar ve bu haracı da kendilerine göre meşrulaştırmışlardır. (Güneş Tanrı’yı insan kurbanların yüreğiyle ve kanıyla besleyerek solmasını
önlemek gerekmektedir. )
Aztekler ele geçirdikleri yerlerde haraç toplayan kışlalar
kurarlar. Buralara alışveriş noktaları kurup, tacir kolonileri de yerleştirirler. Son Aztek İmparatoru 2. Montezuma (1503-
1520) döneminde imparatorluk 371 haraç bölgesine
ayrılmıştır. Tenochtitlan’daki pazar yerlerinde alışverişler para yerine kullanılan kakao taneleriyle yapılır.