• Sonuç bulunamadı

KONU 10 AMERİKA UYGARLIKLARI: MAYALAR, İNKALAR, AZTEKLER

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "KONU 10 AMERİKA UYGARLIKLARI: MAYALAR, İNKALAR, AZTEKLER"

Copied!
43
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KONU 10

AMERİKA UYGARLIKLARI: MAYALAR, İNKALAR,

AZTEKLER

(2)

Amerika kıtasında pek çok farklı uygarlık

kurulmuştur; Olmekler, Zapotekler, Mayalar, Aztekler, İnkalar... Orta Amerika’da en önemlileri M.S.

500’lerde Mayalar ile 15. ve 16. yüzyıllarda Aztekler olmuştur. Güney’de ise 12.-16. yüzyıllarda İnkalar en önemli uygarlıktır. Kuzey Amerika’da büyük bir

uygarlık kurulmamıştır.

(3)

Bunların uygarlık tarihi açısından ilginç bir boyutu Eski Dünya’dan (Avrasya ve Afrika’dan) farklı olarak kendi başlarına bir gelişme çizgisi izlemeleridir. Zira Eski Dünya ve Yeni Dünya arasındaki bağlantı Neolitik dönemden önce kopmuş ve buzullar erimeden önce Amerika’ya geçenler kendi başlarına farklı bir gelişim göstermişlerdir. Etkilenecekleri başka uygarlıklar

olmamıştır. İşte bu nedenle mimari açıdan çok

gelişmiş şehirler inşa etseler bile mesela tekerleği bulamamışlar ya da Amerika kıtasındakiler dışında başka uygarlıklardan ticaret ve savaş yoluyla

öğrenememişlerdir.

(4)

Eski ve Yeni Dünya arasındaki bir sonraki temas ancak M.S. 1000 yıllarında yayılmacı Vikingler tarafından yapılmıştır. Vikingler kuzeyde Vinland

adında bir yerleşim yeri kurmuşlar, ancak uzun süre kalmamışlardır.

Amerika’nın bir daha unutulmamak üzere keşfedilişi ise Kristof Kolomb’un başını çektiği İspanyollar

tarafından 1492’te gerçekleştirilmiştir. Kolomb ve askerleri yeni bir kıta bulduklarının farkında

olmamışlardır; onlar Hindistan’a ulaştıklarını

zannetmektedirler. Bunun yeni bir kıta olduğunu

1500’lerin başında İtalyan kâşif Amerigo Vespucci

anlamıştır ve kıtaya sonradan onun adı verilmiştir.

(5)

Ancak Eski ve Yeni Dünya’daki uygarlıklar birbirinden tamamen farklı değildir. Temel olarak iki coğrafyada da üretici ekonomiye geçilmiştir. Yani tarım yapmak, artı üretmek, bunu kentlerin ve devletin gelişimi için aktarmak, imparatorluğa uzanan siyasi

formasyonlar kurmak Yeni Dünya’da da gerçekleşmiştir. Buna karşın Yeni Dünya’da toplumsal artı üretimini zorlayan bir koşul olarak yerleşik çiftçi-göçebe çoban çatışmasından söz etmek mümkün değildir. Amerika uygarlıklarının geliştiği iki coğrafi odak olan Orta Amerika (bugünkü Meksika’dan Kolombiya’ya kadar uzanan bölge) ve Güney Amerika’da (And Dağları

çevresinde) hayvancılık yapacak geniş otlaklar yoktur. Dahası Eski Dünya’daki göçebelerin hayatlarını üzerlerine kurdukları koyun, keçi, sığır gibi sürü hayvanları Amerika’da yoktur.

Hayvancılık yapılmadığından, süt ve süt ürünleri bilinmez.

Göçebelerin üstüne binip, fetih yapacakları atlar da yoktur.

(6)

Amerika Kıtasının Mezopotamya, Mısır, Yunan ve Uzak Doğu’dan farkı, ürün çeşitliliğinin çok daha az olmasıdır:

mısır, fasulye, kabak ve biber. Bu nedenle Amerikan

yerlilerinin nüfusu, hiçbir zaman Eski Dünya’daki kadar çoğalamamıştır.

İki dünya arasındaki bir başka fark ve benzerlik,

ırmaklara ilişkindir. Orta Amerika’da bir yer dışında

sulama ve taşkın denetleme etkinlikleri gerektiren

büyük ırmaklar yoktur. Dolayısıyla Orta Amerika’da

Eski Dünya’da sıkça rastlanan biçimden daha farklı bir

biçimde gelişmiştir uygarlık. Güney Amerika’da ise tıpkı

Eski Dünya’daki gibi ırmak yoluyla sulama ve ırmakları

denetleme etkinlikleri, iş yönetimi ve devlet ile uygarlık

arasındaki bağlantı açıkça görülür.

(7)

Amerika’daki (Avrupa’nın adlandırmasıyla) ‘geri kalmanın’ nedenlerini açıklarken kentlerin

ekonomik farklılaşmadan ziyade dinsel, askeri ve siyasal farklılaşma noktaları olarak belirmesine vurgu yapılır. Yani üretilen toplumsal artı kentlere akmaktadır ama bunlar ekonomiyi genişletecek şekilde maddi ve sembolik yatırımlara

dönüşmemektedir. Üretimleriyle, yaptıkları araç-

gereçlerle çiftçilerin daha fazla verim almasını

sağlayan zanaatçılardan bahsetmek zordur.

(8)

• Kuzey Amerika

Orta ve Güney Amerika’ya uygarlığın gelişimi için

bakmak gerekirken, Kuzey Amerika’da (bugünkü ABD ve Kanada’da) uygarlığın neden gelişemediğini de

açıklamak gerekir. Avrupalılar bu bölgeye

geldiklerinde karşılarında ilkel topluluklar hâlinde yaşayan insanlar bulmuştur. Amerika kıtasının diğer bölgelerindeki topluluklar uygarlık aşamasına

geçmişken, bu bölgedekiler ‘yerinde saymış’ gibi

görünürler.

(9)

Kuzey Amerika’da sadece Göller Yöresi’nde (ABD-

Kanada sınırında) üretici ekonomiye, yerleşik yaşama ve şeflik düzenine geçilmiştir. Ama hiçbir yerde kentler kurulmamış, uygarlık ve devlet ortaya çıkmamıştır.

Bu durumu açıklarken Kuzey Amerika’da tarımı

yapılabilecek uygun bitkilerin eksikliğine vurgu yapılır.

Evcilleştirmeye uygun memeli hayvan sürülerinin olmadığını da dikkat çekilir. Yani bu bölgede üretimi özendirecek imkânlar yoktur.

Bununla bağlantılı olarak zıt yaşam biçimi süren ve

birbirleriyle olan etkileşimleri yüzünden toplumsal artı

üretimini başlatacak insanlar da (çiftçiler ve göçebeler

gibi) Kuzey Amerika’da bulunmaz.

(10)

• Orta ve Güney Amerika’daki ‘gecikmenin’

göreliliği

Yeni Dünya’da Neolitiğe ve uygarlığa ‘geç’ geçilmiştir.

İlk karmaşık toplum (uygarlık) kalıntıları M.Ö. 1’inci binyıla aittir ki, bu Eski Dünya’ya kıyasla üç binyıllık bir ‘gecikmeye’ işaret eder. Ancak burada

bahsettiğimiz ‘gecikme’ ve ‘yerinde sayma’ gibi ifadelerin tümü görelidir.

Yeni Dünya’da açlığın, işsizliğin, kilidin yüzyıllarca bilinmediğine bakınca kimin uygar, kimin geri

olduğunu söylemek zorlaşır.

(11)

İspanyol fatihler ve Hıristiyan misyonerler insan

kurban etme törenlerinin önüne geçmişlerdir. Ancak zenginliklerini İspanyollara vermeyi reddedenlerin ve Hıristiyan olmayanların soykırıma uğramasına

bakarak yine kimin daha ‘uygar’ olduğu noktasında

bir göreliliğin ortaya çıktığını söyleyebiliriz.

(12)

• OLMEKLER

Orta Amerika’da (bir başka deyişle Mezoamerika’da) bulunan La Venta, Teopantecuanitlan, San Lorenzo, Chalcatzingo gibi kentler ilk uygarlık noktaları olarak belirtilirler. Bu kentler Olmekler denilen bir halkla

ilişkilendirilirler. Bu yörede kurulan Olmek uygarlığını

Maya, Toltek ve Aztek uygarlıkları izleyecektir.

(13)

Olmeklerin tam adı bilinmemektedir.

Olmeklerin adı yanında fiziksel görünüşü de gizem

konusudur. Tapınaklarında bulunan ‘Koca Kafa’ yontularına bakarsak, geniş kanatlı basık burunları, etli dudakları ve

patlak gözleri vardır. Çevrede bu özelliklere sahip bir halk yoktur.

Olmeklerin ulaştıkları siyasi örgütlenme düzeyi de tartışma konusudur.

• Olmek kentleri

Yeni Dünya’nın ilk kentleri Olmek kültürünün yeşerdiği

bölgededir. Tüm bilinmezliklerine karşın Olmek kentlerinin kalıntıları bize sahip oldukları kültür hakkında ipuçları

vermektedir ki, bu noktada üç kentin kalıntıları öne çıkar.

Bunlar San Lorenzo, La Venta ve Teopantecuanitlan kalıntılarıdır.

(14)

• ZAPOTEKLER

Zapotekler, Olmec etkisinin dorukta olduğu

dönemde (M.Ö. 1500 sonrası), Meksika Körfezinde yerleşik bir topluluktur.

Ticaret ve denizcilikte çok ileridirler. Bazı tarihçiler onları ticaret ve denizcilik açısından Akdeniz’deki Fenikeliler’e benzetir. İspanyol istilasına kadar

Mayalar’ın üstünde bulunan Oaxaca vadisinde ve

Alban Dağı’nda en önemli topluluk onlar olmuştur.

(15)

MAYALAR

Mayalar, bugünkü Meksika topraklarında yaşamışlardır.

Bölgenin tek halkı değildir ama bazılarınca Orta Amerika’daki ilk gerçek kent olarak nitelenen

Teotihuacan (Tanrılar Kenti) Mayalar ile bağlantılı

biçimde değerlendirilmeye başlanmıştır. Ancak yine de parlak bir kültüre sahip bu kentin yaratıcıları tam

kesinlikle söylenemiyor. Buna karşılık bölgedeki diğer

kentler ve kendisinden sonra gelen uygarlıklar üzerindeki etkisi iyi biliniyor. Tüylü Yılan (Kuetzalcoatl) kültü ve

Yağmur tanrı (Tlaloc) inancı buradan Orta Amerika’ya yayılmıştır. Güneş tanrıya sistemli insan kurban etmek ve dünyanın sonunu bununla bağdaştırmak da bu

kentten türemiş görünmektedir.

(16)

Maya uygarlığıyla bağlantılı olabileceği için Teotihuacan ve Cuicuillo kentlerine bakmak gerekir. Cuicuillo kentinin yükselişi, M.S. 1’inci yüzyılda yanardağ patlamasıyla sona erer. Teotihuacan tek büyük güç olarak kalır.

Teotihuacan’ın yükselişi ve devlete dönüşmesinde sulu tarımın büyük rolü vardır. Teotihuacan’ın ulaştığı

büyüklüğü anlamak açısından kentteki yüksekliği 70 metreyi bulan Güneş Piramidi’ne bakılabilir.

Örgütlenmenin ulaştığı seviyeyi ve toplumsal artı aktarımının çapını gösteren bir başka gösterge kent yöneticilerinin M.S. 300 civarında 300 yıl sürecek bir kent yenileme projesi başlatmaları ve M.S. 600’e

gelindiğinde 20 kilometrelik kent alanının 18

kilometrekarelik bölümünün yenilenmesidir.

(17)

Kentte bir tacirler sınıfının olduğunu, bunların

devlete ait yapımevlerinde işlenen obsidyen araçları sattıkları sanılıyor. Teotihuacan’da çömlekçilik de çok gelişmiştir.

Teotihuacan, M.S. 700’den sonra hızla çöker. Nüfusu 30-40 bine iner. Ancak izleri sürer. Öyle ki, Maya

başkenti Tikal’deki hanedan, soyunu bu kente

dayandırır.

(18)

• Maya Uygarlığının Erken Dönemi

Orta Amerika’da ortaya çıkartılan pek çok kent vardır ama bu kentleri belli halklarla ilişkilendirmek güçtür.

Mayalar kadar Zapotekler ve Tolteklerin de bu bölgede yaşadığı biliniyor. Mayalar Nahua dili konuşuyorlardı ki, bu aynı zamanda Teotihuacan kentinde konuşulan dildi. Ancak Mayalarla aynı dili konuşan halkların M.Ö. 1500’den itibaren Orta

Amerika’da yaşadıkları bilinse de, Mayaların

atalarına dair bilgiler sınırlıdır.

(19)

Bilinen, Maya kabilelerinin M.Ö. 1000-800 gibi

toprağa yerleşerek tarım yapılan köyler kurduklarıdır.

Bunlar ilk olarak orman açarak tarım yaparlar, mısır üretirler. Mısır tarımı yapılan tarlaların verimi

düşünce, bu kabileler yeni bir yere giderler ve yeni bir yeri tarıma açarlar, oranın verimi düşünce de başka bir yere... Dolayısıyla yarı göçebe tarım yaparlar.

Nasıl ki, buğdayın ya da pirincin nitelikleri Eski Dünya’da kurulan uygarlıklar üzerinde etkide

bulunmuşsa, Yeni Dünya’da tarımı yapılan mısırın

etkisi olmuştur.

(20)

Mısır üretimiyle Mayalar yerleşik hayata M.Ö. 1000- 800 civarında geçmişlerdir. Kentleşme, devletleşme ve yazı kullanmaysa (toplumsal katmanlaşma ve

örgütlenme, toplumsal artının aktarımı, yani uygarlık) bazı kaynaklara göre M.Ö. 300’da, bazılarına göreyse M.Ö. 100’de başlamıştır. Uzun avlulu kent mimarisi Maya kenti Tikal’de M.Ö. 100’de kullanılır. Bu aynı zamanda yazının geniş kapsamlı ve sistemli olarak kullanıldığı dönemdir. Ayrıca anıtsal yapılar da inşa edilir. Bu dönemde yoğun tarım için bataklıklar

kurutulur, ormanlar tarıma açılır. Bunların sonucunda üretilen toplumsal artının katlandığını, köylerin

kentlere, şefliğin devlete dönüştüğünü ve katmanlı bir

toplumun ortaya çıktığını varsayabiliriz.

(21)

• Erken dönem Maya kentleri

Mayaların uygarlığa geçişiyle birlikte M.Ö. 300’den itibaren çeşitli kentler ortaya çıkmıştır ki, bunların önde gelenleri Cerros, Nohmul, El Mirador ve

başkent Tikal’dir. Bu kentler erken dönem Maya uygarlığını yansıtırlar.

Ülkelerinin fiziksel özellikleri nedeniyle, Mayalar kentlerine su sağlamak için özel yöntemler

geliştirmek zorunda kalırlar. Bunlardan en yaygını

olan sarnıçlara Tikal’de bolca rastlanır. Tikal’de akarsu yoktur, ama yağmur mevsimi uzun olduğu için su

sarnıçlarda toplanıp dağıtılır.

(22)

Cerros ve Nohmul kentleri, M.S. 3’üncü yüzyıldan sonra terk edilmeye başlanırken, aynı bölgede Tikal kenti yükselmeye başlamıştır ki, bu kent sonradan Mayaların başkenti olacaktır. Tikal’in erken dönem uygarlığı M.S. 6. ve 7. yüzyıllarda gerilemeye başlar.

Bunda Caracol kentine yenilmenin payı olduğu sanılmaktadır. Ancak Tikal 8’inci yüzyıl başında

toparlanır ve klasik dönem Maya kültürünün büyük

sarayları ve tapınakları inşa edilir.

(23)

• Erken dönem Maya uygarlığının özellikleri

Bu döneme ait kentlere bakarak üç özelliği belirtmek gerekir. Bunlar kentlerin dinsel niteliği, top oyunu ve insan kurban etmedir.

Maya uygarlığında din adamlarının yönetimi ağır basmaktadır. Bununla ilişkili olarak da kentler daha çok dini işlevleriyle ve yapılarıyla öne

çıkarlar. Ancak son dönemlerde Maya uygarlığının askeri yönlerine de değinenler çıkmaktadır.

Mayalar dâhil olmak üzere Orta Amerika’nın erken dönemine, klasik ve daha sonraki dönemlerine ölümüne oynanan bir top oyunu damga vurur.

Oyunun en önemli özelliğiyse kaybeden takımın oyuncularının tanrılara kurban edilmesidir. Takımlardan biri soylulardan, ötekiyse oyuna

zorlanan savaş tutsaklarından oluştuğundan kazanan aslında baştan bellidir. Halk da bu oyunları teraslardan izler. Bu oyun kozmolojik

hareketlerin bir yansımasıdır. Doğru oynanırsa tanrıların öfkelerinin yatıştırıldığı düşünülür.

Top oyunu Orta Amerika’daki insan kurban etme geleneğinin bir yan

ürünüdür çünkü sadece oyundan sonra değil, başka törenlerde de insan kurban edilir ve bunların sayısı daha çoktur.

(24)

Klasik dönem Maya uygarlığı

6. ve 7. yüzyıllarda gerileyen Tikal’in 8. ve 9. yüzyıllarda yeniden canlanması, daha ihtişamlı tapınak ve sarayların yapılması Klasik Maya uygarlığının başlangıcı sayılır.

Bunun 10. ve 15. yüzyıllar arasındaki Klasik Sonrası

Dönem izler. Klasik dönemin başlıca kalıntıları Tikal’dedir.

Klasik döneme giriş mimari yapılara bakılarak temellendirilir.

Maya klasik kültürünün bir başka önemli merkezi Copan kentidir. Burada güneş ve ayın hareketleri gözlenerek, oyma sayı karakterleriyle yılın ve ayların kaydı 632’den itibaren tutulmaya başlanır. Mayalar, bu yöndeki

bilgilerini biriktirerek, ileride dünyanın en gelişmiş güneş

takvimini geliştirirler.

(25)

Gelişmiş bir güneş takvimi bulan Mayalar ayrıca

sayılara da oldukça hâkimdirler. Eski Dünya’nın birçok uygarlığında sıfır değeri bilinmezken Mayalar sıfırı

kullanmaktadır. Mayaların, sayılara ve yazıya olan ilgisini, astronomik bilgi birikimini dinsel inançlarla ilişkilendirmek mümkündür.

Yazı ve resim: Yeni Dünya uygarlıklarının ‘geri’ olarak değerlendirilmesinde yazıyı kullanmamaları

önemlidir. Hatta bazıları yazıyı uygarlığın olmazsa olmazı saydıklarından, onlara göre Yeni Dünya

uygarlıklarından bile bahsedemeyiz. Mayalar bir yazı

sistemine sahip tek Yeni Dünya toplumudur.

(26)

Piramitler: Maya kentlerinde basamaklı piramitler vardır. Bunlar klasik öncesi dönemden itibaren

dikiliyorlardı. Bunlar önceleri küçük ve süssüz yapılardı. Sonraları taş kabartmalarla ve sıva

kabartmalarla donatıldılar. Boyutları da büyüdü.

Zamanımıza kalan en büyük piramitler klasik öncesi dönemdendir.

Mayaların resim sanatı da gelişmiştir. Tapınak duvarları resimlerle kaplıdır. Piramit duvarlarını geometrik desenlerle süslemişlerdir.

Mayalar dünyanın dev bir kaplumbağanın sırtında

durduğuna inanırlar.

(27)

• Toplum yapısı

Mayalar, uygarlık seviyesine ulaşmıştır. Yani toplumsal planda bir eşitsizlik söz konusudur; çalışan-çalıştıran, yöneten-yönetilen ayrımı vardır. Katmanlar arasındaki ayrım keskindir. Seçkin olmayanların arasında da önemli eşitsizlikler vardır. Kent halkı ile çevredeki köylerde

yaşayanlar farklı statüdedir. Seçkinlerse egemen

hanedan üyelerinin yanı sıra yüksek kamu yöneticiliği

yapan (ahau denen) soylulardan oluşur. Bunun yanında

yerel yöneticiliğe atanan (sahal denen) soylular ve kır

seçkinleri de vardır. Emekçiler söz konusu olduğundaysa

üç kesim öne çıkar: 1) Zanaatçılar ve tacirler, 2) Nitelikli

(kalifiye) işçiler, 3) Niteliksiz emekçiler

(28)

• Maya düşüncesi

Ekonomisi tarıma dayanan Mayaların dinsel ideolojisi

güçlüdür. Tarımla ilgili doğal güçler insanbiçimli aşkın öznelere dönüşmüşlerdir; yağmur tanrısı buna örnek verilebilir. Bunun yanında tüylü yılan gibi hayvan ya da kartal-insan gibi hayvan- insan karışımı tanrılar da vardı. Ayrıca Güneş, Ay ve Venüs, Mayaların en önem verdikleri tanrıları oldular. Maya tanrıları arasında “intihar tanrısı” gibi (bize göre) ‘garip’ olanları da vardır. Mayalara göre baştanrı Itzamna, yiyecek veren, tıbbın koruyucusu olan, yazıyı bulan tanrıdır.

Maya mitosu: Popol Vuh (Öğütler Kitabı)

Mayalarda bir kimsenin kendi kanını akıtması, tanrıları besleyerek hoşnut etmenin en etkili yolu olarak

görülmektedir.

(29)

• Mayaların Sonu

Başkent Tikal, Klasik Dönem sonunda (yani

dokuzuncu yüzyılda) 50 bin nüfusuyla çok büyük bir kenttir. Ancak bu dönemden sonra nüfusu azalır.

Ancak çöküşün bir bütün halinde olduğunu söylemek mümkün değildir çünkü kentlerin çoğu gerilerken, El Tajin gibi bazıları da bu dönemde yükselmişlerdir.

Bunların düşüşü daha geç bir tarihtedir.

Çöküşe ilişkin olarak veba gibi salgın hastalıkları vurgulayanlar olduğu gibi kuraklığa, istilaya ve

devrime de vurgu yapanlar vardır. Ancak tüm bunlar

doyurucu değildir.

(30)

TOLTEKLER

Mayalardan sonra M.S. 10.yüzyılda küçük devletler halindeki gruplar Toltek İmparatorluğu yönetiminde birleşirler. Efsanevi Toltek kralı Tezcatlipoca savaşçı bir siyaset izleyip imparatorluğunu Atlas

Okyanusundan Büyük Okyanusa dek genişletir.

Toltekler gelişmiş adalet sistemine sahiptirler.

500 yıl kadar devam eden Toltek uygarlığı kıtlık, iç savaş ve sülale kavgaları nedeniyle dağılır.

Aztekler kendi tarihlerini Toltekler’e dayandırırlar. Bir

Toltek hükümdarı saydıkları Kuetzalcoatl’ı kurucu ata

olarak görürler.

(31)

AZTEKLER

Amerika’da uygarlığa en son geçen halk Azteklerdir.

13 yüzyıl başlarında, Aztekler güneyden gelerek Orta Amerika’daki Meksika Vadisi’ne girerler. Texcoco

Gölü kıyılarına yerleşmeye çalışırlar. Bir-iki yüzyıl

içinde Olmeklerden, Teotihuacan’dan, Mayalardan

gelen uygarlığı özümseyerek daha ileri taşırlar. Ancak

yazıyı dışarıda bırakırlar. Ayrıca Amerika kıtasının en

büyük imparatorluğunu kursalar bile geçmişlerinden

gelen savaşçı ve yağmacı yaşamdan vazgeçmezler.

(32)

Verimsiz topraklara (Texcoco Gölü çevresi ) yerleşen Aztekler çevredeki topluluklarla savaşırlar. Aynı

zamanda alışveriş ilişkisine de girerler. Gölde balıkçılık yaparlar, bataklıklarda bahçıvanlığa soyunurlar. Tarım yapmak için de yüzer tarlalar

kurarlar. Bataklık kıyısından kamışları kestikten sonra bunları hasır şeklinde örerler. Herbiri bir metrekare olan onbinlerce hasırı suyun yüzeyine dizerler.

Kıyılara taş çapa bağlarlar. Sonrada gölden

çıkardıkları batağı hasırların yüzeyine sürerler ve ekin

ekerler. Yani Aztekler karşılaştıkları meydan okumaya

çözüm üretirler. Bu büyük çaplı bir iştir ve karmaşık

örgütlenme gerektirdiği açıktır.

(33)

Başta yüzer tarlalardan aldıkları ürünü ve tuttukları balıkları satarak taş, kereste ve dokuma alan Aztekler zamanla

güçlenirler. Göl ortasındaki adaları dolgu yollarla kıyıya

bağlarlar. Tatlı suyu yine kanallarla getirirler. Gölde ulaşımı kanolarla sağlarlar.

Aztekler çevre halkları haraca bağlamışlar ve bu haracı da kendilerine göre meşrulaştırmışlardır. (Güneş Tanrı’yı insan kurbanların yüreğiyle ve kanıyla besleyerek solmasını

önlemek gerekmektedir. )

Aztekler ele geçirdikleri yerlerde haraç toplayan kışlalar

kurarlar. Buralara alışveriş noktaları kurup, tacir kolonileri de yerleştirirler. Son Aztek İmparatoru 2. Montezuma (1503-

1520) döneminde imparatorluk 371 haraç bölgesine

ayrılmıştır. Tenochtitlan’daki pazar yerlerinde alışverişler para yerine kullanılan kakao taneleriyle yapılır.

(34)

Aztekler, Yeni Dünya’nın en karmaşık uygar toplumu

olsalar da, metal üretimi, savaş araçlarına, tekerleğe ve yazıya sahip değillerdir. Diğer kentleri savaş baltaları

kullanarak haraca bağlamışlardır.

Azteklerden kalan yazısız ve resimli, kodeks formatlı

kitaplardan Azteklerin bir imparatoru olduğunu, bunun dört kabilenin şeflerinden oluşan dört kişilik bir seçiciler kurulu tarafından seçildiğini anlıyoruz. İmparatorlukta egemen halk Tenochualar’dır. Tenochua kökenli din adamları ve savaşçılar egemen kesimi oluşturur.

Egemen katmanın altında yönetilen köylüler vardır.

Bunların arasında zanaatçılar ve tacirler vardır ama

bunlar bir katman oluşturacak nitelikte ve nicelikte

değildir.

(35)

Azteklerde savaş başarıları sayesinde toplumsal statü yükselebilir. Büyük araziler hanedan kökenli soylu

sınıfa aittir; ama başarılı savaşçılara da küçük araziler ödül olarak verilir.

Uyruk halklar doğrudan Azteklerce yönetilmezler.

Uyruklar haraca (vergiye) bağlandıktan ve kurban olarak alındıktan sonra kendi başlarına bırakılırlar.

Aztekler, farklı etniklerin ve kültürlerin birarada

yaşadığı imparatorlukta disiplini katı bir hukuk

sistemi sayesinde sağlamışlardır.

(36)

GÜNEY AMERİKA

Uygarlık Güney Amerika’da bugünkü Peru’nun kıyı kesiminde ve And Dağları’nda gelişir. Orta Andlar bölgesinde uygarlığın gelişimi manyok tarımıyla ilişkilendirilir. Bu nişastalı bir kök bitkisidir ve

üretimine M.Ö. 4.-3. binyıllar arasında başlanmıştır.

Tahıllar gibi biriktirilebilen bu bitki, yiyecek için göçebelik yapmaya son vermiştir.

And Dağları’nın eteklerindeki ovalarda manyok

tarımı yapılırken, yüksek kesimlerde ise lama, alpaga

ve vikunya gibi devegiller familyasından havyanlar

beslenmeye ve hayvancılık yapılmaya başlanır. Yanı

iki farklı işte uzmanlaşmış iki kesim vardır.

(37)

İnkalardan çok daha önce bu bölgede bulunan

Chavin’deki halk M.Ö. 3. binyılın sonundan başlayan gelişimini M.Ö. 1. yüzyılda kentleşmeyle sonuçlandırır.

Bunu komünal ambarların görünüşüne, büyük yapı

takımlarına ve bölgesel alışverişe bakarak söylüyoruz. Bu gelişimde M.Ö. 1500 civarlarında Andlardan

kaynaklanan bir dizi ırmağın oluşturduğu vadilerde büyük sulama tarımına geçilmesi önemli rol oynar.

Böylelikle ürün artar. Bununla birlikte nüfus da fazlalaşır, kentleşme başlar. Ayrıca toplumda hiyerarşik

bölünmeler meydana gelir. Zanaatçılar ortaya çıkar.

İnkalardan önce Güney Amerika’daki uygarlık gelişimine dair Paracas, Moche, Nazca ve Tiahuanaco

kültürlerinden bahsedilebilir.

(38)

İNKALAR

Güney Amerika’daki uygarlık seviyesine gelen halklardan İnkalar’a geçiş arasında Huari Devleti bulunur. Huariler imparatorluk kuracak temelleri atarlar ama M.S. 1000 yıllarında yıkılırlar.

İnkalar Titicaca Gölü’nün bulunduğu Cuzco Vadisi’ni ele geçirirler ve buraya yerleşirler. Daha sonra

yayılırlar ve And Dağları’nın diğer bölgelerine dağılırlar. Başka yerleri ele geçirirken, şeflikten

devlete ve devletten imparatorluğa geçerler. İnkalar ilk önce Moche Vadisi’ndeki Chimor devletini ele

geçirirler.

(39)

Amerika kıtasında saban bilinmez. Bunun yerine dikeleç sopası kullanılır. Mısır tohumları bu sivri sopayla açılan deliklere atılır. Sonradan da

filizlenmeleri beklenir. Bunun ardından filizlenen mısır çapalanır.

Sulu tarım yapılan vadide Chimor halkı mısır ve

fasulyenin yanı sıra pamuk üretmeye başlar ki, bu da dokumacılığı geliştirir. Sarraflık, taş ve tahta

yontuculuğu diğer zanaat dallarıdır. Daha önceden inşa edilen yollar sayesinde bu ürünler uzak

pazarlara taşınır.

(40)

İnkalar genişleme sürecinde boyun eğdirdikleri halkları bayındırlık projelerinde çalıştırırlar. Bu sayede Cuzco Vadisi’nin bataklıklarındaki suyu çekerek buraları kuruturlar. Boyun eğdirdikleri halklardan talep ettikleri sadece niteliksiz emek

gücünden ibaret değildir; nitelikli emek de isterler.

Mesela, dokuma, tüy işleme, maden çıkarma gibi işlerin ehli işçileri alırlar. Soylu savaşçıları için kadın cariye, tanrıları için de kurban edilecek insan alırlar.

Bunun yanında tuz, patates, gine domuzu, devegiller

gibi maddi talepleri de vardır.

(41)

İnka aslında imparatorluğu kuran halkın yarı tanrısal ilk egemeninin adıdır. Baştanrı olan Güneş tanrısının adını taşıması nedeniyle ilk egemen yöneticinin aynı zamanda Güneş Tanrı’nın oğlu olduğuna inanılır.

İnka’nın imparatorluğu yönetmesini küçük

soylulardan oluşan bürokrasi sağlar. Bunlar da

kendileri halktan ayırmak için kulaklarına altından çok büyük küpeler takarlar. Böylece koca kulaklı olmak statü göstergesine dönüşür.

İmparator olan İnka her yerin, her şeyin ve herkesin

sahibidir.

(42)

Yönetsel işler kayıt tutulmasını gerektirir ve bu da yazıyı şart koşar. Ancak İnkalar yazı kullanmamıştır. Bunu

yerine ip saçaklarını kullanmışlardır. Atılan düğümlerin yeri ve şekline, ip renklerine göre nesneleri, kişileri ve sayıları aktarmışlardır. Quipu denen bu yöntemin yanı sıra imparatorluktaki yol ağı da mesajların taşınmasında önem arz etmiştir.

İnka İmparatorluğu, And Dağları’nın Pasifik Okyanusu’yla buluştuğu bölgedeki etekleri boyunca uzanmıştır. İnkalar bu bölgede geniş bir yol ağı kurarak imparatorluklarını denetlerler. Ancak savaşçıların, hamalların, devegil

kervanlarının ulaşımına uygun olan bu yol ağının

varlığına rağmen İnkalar tekerleği bulamazlar.

(43)

İnkalar da, diğer yeni Dünya uygarlıkları gibi savaş silahları ve üretim araçları bakımında ‘metal çağına’

geçememişlerdir. Lüks tüketimlerine ve kamu görevlilerinin küpelerine bakarak altını yoğun

biçimde kullandıklarını söyleyebiliriz. Binlerce güneş

tapınağının ve sarayın kap kacağı altındandır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Teorem 9: Primal ya da dual modellerden herhangi biri en iyi çözüme sahip ise, diğeri de en iyi çözüme sahiptir ve her iki modelin amaç fonksiyon değerleri aynıdır...

• Süt ürünlerinin yapımında yararlanılan laktik asit bakterileri ile ürüne herhangi bir nedenle bulaşan mayaların bazı türleri arasında olumlu bir etkileşimin olduğu

EVET HAYIR Tehlike yok HAYIR EVET Bu aşamada kabul Bu aşamada istenilmeyen bir. edilemeyecek bir düzey kontaminasyon

Ayak Bileği: Ayağın arkaya doğru inklinasyonu nedeniyle hafifçe plantar flexiyondadır.. DÜZ

 Moja przyjaciółka siedząc przed komputerem spędziła cały wolny czas. ..  Czekając na wyniki egzaminów byłem bardzo

işbölümü karmaşıklaşır; Siyasi otorite ve kontrol mekanizmaları, nüfusun artması ve ekonominin çeşitlenmesinden kaynaklanan sorunlarla ilgilenmek için ortaya

“Tarih, bir tarihçinin geçmişteki belirli bir döneme ve coğrafyaya ait olayları keşfetmesi, derlemesi ve neden-sonuç ilişkisi içinde belgelere dayanarak nesnel

Coğrafi olarak İç Çin ve Dış Çin büyük farklılıklar içerir. Dış Çin, çöller ve bozkırlardan oluşur. Buna karşılık İç Çin’de ırmak vadileri ağır basar. İç Çin