• Sonuç bulunamadı

Bilişsel yaklaşım temelli psikolojik danışma sürecinde danışman ve danışanın sözel ve sözel olmayan davranışları üzerine nitel bir araştırma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bilişsel yaklaşım temelli psikolojik danışma sürecinde danışman ve danışanın sözel ve sözel olmayan davranışları üzerine nitel bir araştırma"

Copied!
275
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

EĞİTİMDE PSİKOLOJİK HİZMETLER BİLİM DALI

BİLİŞSEL YAKLAŞIM TEMELLİ PSİKOLOJİK DANIŞMA SÜRECİNDE

DANIŞMAN VE DANIŞANIN SÖZEL VE SÖZEL OLMAYAN DAVRANIŞLARI

ÜZERİNE NİTEL BİR ARAŞTIRMA

DOKTORA TEZİ

Danışman

PROF. DR. ZİYA SELÇUK

Hazırlayan

(2)

ÖZET

Bu araştırmanın amacını, bilişsel yaklaşıma dayalı psikolojik danışma sürecinde danışman ve danışanın sözel ve sözel olmayan davranışlarının nitel analizi oluşturmaktadır. Sözel davranışlar içerisinde kullanılan kelimelerin niteliği ve metamodeller analiz edilmiştir. Sözel olmayan davranışlar içerisinde ise kinesics ve dil ötesine ilişkin davranışlar gözlenmiştir.

Araştırma verileri, bir psikolojik danışma sürecinin ilk iki oturumundan elde edilmiştir. Bu amaçla ilk iki oturumun video kaset kayıtları kullanılmıştır.

Psikolojik danışman ve danışanın, sözel davranışlarının nitel analizi için kelimelerin niteliğinde görsel, işitsel, kinestetik ifadeler ve cümle yapısında (metamodeller) genelleştirmeler, çarpıtmalar ve silmelere ilişkin temalar ve kodlar kullanılmıştır. Sözel olmayan davranışlar için kinesics (gözler, yüz ifadeleri, baş, omuzlar, beden duruşu, kollar ve ellerin duruşu, bacaklar ve ayakların duruşu) ve dil ötesine (ses düzeyi ve konuşmacının akıcılığı) ilişkin tema ve kodlar kullanılmıştır. Analiz için kullanılan tema ve kod listesi araştırmacı tarafından hazırlanarak, alanda uzman üç jüriye verilmiş ve düzeltmelerden sonra analiz amacıyla kullanılmıştır. Gözlem sonuçlarından elde edilen bulgular içerik analizi yapılarak frekans ve yüzde değerleri kullanılmıştır. Gözlemlerin güvenilirliğinin arttırılması amacıyla, pilot çalışma yapılmış ve alanda uzman bir eş gözlemciyle birlikte çalışılmıştır.

Araştırmada elde edilen bulgular aşağıda özetlenmiştir:

Psikolojik danışmanın ilk oturumu 82dk.48sn. sürmüştür. İlk oturumda psikolojik danışman kinestetik içerikli kelimeleri kullanmış danışan da yine kinestetik ağırlıklı kelimeleri kullanmıştır. Cümle yapısı ve metamodel kullanımında ise ilk oturumda psikolojik danışman, genelleştirmeler ile ilgili metamodelleri, danışan ise çarpıtmalarla ilgili metamodelleri daha yüksek oranda kullandıkları bulunmuştur. Sözel olmayan davranışlar açısından, psikolojik danışmanın ilk oturumda sözel kaliteye ilişkin davranışları, danışanın ise gözlere ilişkin davranışları daha sık oranda gözlenmiştir.

İkinci oturumun 71dk.11sn. sürdüğü tespit edilmiştir. Hem psikolojik danışmanın hem de danışanın işitsel içerikli kelimeleri kullandığı tespit edilmiştir. Benzer şekilde psikolojik danışmanın ve danışanın silmelerle ilgili metamodelleri daha sık kullandığı bulunmuştur. Sözel olmayan davranışlar açısından ise hem psikolojik danışmanın hem danışanın dil ötesine ilişkin davranışları daha sık

(3)

ABSTRACT

The aim of this research is to construct the qualitative analyses of the counselor and the client verbal and non-verbal behaviour during the counselling process related to cognitive approach. Among the verbal behaviours, the quality of the words used and metamodels which are analysed. Among the non-verbal behaviours, the behaviour of kinesics (eyes, mimics, head, shoulders, body, arms, hands, legs and feet) and paralinguistics (the level of sound and the speaker’s fluency) were observed.

The data were collected from the first two sessions of psychological counselling period. For that reason, video recordings of the first two sessions were used.

For the words’ quality, audial, visual and kinestetic components, and generalizations in sentences, distortions and themes and codes concerning deletions in order to analyse the verbal behaviours. For the non-verbal behaviours, themes and codes were used. The themes and codes used during the research were according to the data collected from observation by the researcher and given to four judges for the corrections. In results, frequencies and percantage values were used. In order to increase the relability of the research, the researcher studied with a co-observer who is expert on the field. In this research used piloting.

The first session of the psychological counselling lasted for 82 min.48 seconds. During the first session the counsellor and the client used the words including kinestetic. In using the sentence structure and metamodel, the counsellor used the metamodels about generalizations, the counselling person used the metamodels about distortions.

About the non-verbal behaviours, in the first session, the counsellor’s behaviours related to the verbal quality and the client’s behaviors related to the eyes were frequently observed.

The second session lasted for 71 min.11 seconds. It was found that the counsellor and the client used audial words at the same time. Counsellor and the client used the metamodels related to deletions. About the non-verbal behaviours, it was observed that the psychological counsellor and the counselling person used the behaviours related to the paralinguistics.

(4)

İÇİNDEKİLER Özet……….…... Abstract…...………... İçindekiler………... Tablolar Listesi ………... Şekiller Listesi………... Kısaltmalar………... Önsöz………... BÖLÜM I GİRİŞ... Amaç Cümlesi... Alt Amaçlar...………... Sayıltı ………... Sınırlılıklar ………... Tanımlar ...………... Araştırmanın Önemi ...………... BÖLÜM II

Problemin Kavramsal Temeli ve İlgili Çalışmalar ...………... BİLİŞSEL YAKLAŞIMA KURAMSAL BAKIŞ ...…...………... İLK İKİ OTURUMDA DANIŞMA SÜRECİNİN HEDEFLERİ VE YAPISI………... PSİKOLOJİK DANIŞMAN BECERİLERİ…...………...…...…………... PSİKOLOJİK DANIŞMA SÜRECİNDE İLETİŞİM………...……….………... PSİKOLOJİK DANIŞMA SÜRECİNDE SÖZEL DAVRANIŞ………...……….…... KELİMELERİN NİTELİĞİ VE TERCİHLERİ……….…………... METAMODELLER VE CÜMLE YAPISI...………...………... PSİKOLOJİK DANIŞMA SÜRECİNDE SÖZEL OLMAYAN DAVRANIŞ... KİNESİCS... DİL ÖTESİ... ... YERLEŞİMCİLİK... ii iii iv vi ix x xi 1 6 7 9 9 9 11 13 13 21 28 30 33 35 37 46 54 64 65

(5)

ÇEVRE………...…………... ZAMAN ………...………....…… BÖLÜM III YÖNTEM ………... Araştırmanın Modeli……….…………... Katılımcılar ...……….……… Psikolojik Danışman... Danışan... Pilot Çalışma ……….………. Verilerin Toplanması... Doküman Analizi... Verilerin Analiz Edilmesi...………... Gözlemciler Arası Uyum Analizi... Verilerin Kodlanması... Temaların Bulunması... ... Verilerin Organize Edilmesi ve Tanımlanması...

BÖLÜM IV BULGULAR ………...…………. BÖLÜM V TARTIŞMA VE YORUM... BÖLÜM VI SONUÇ VE ÖNERİLER……….……... KAYNAKÇA………... EKLER………... 67 67 69 69 69 69 70 70 71 71 72 74 78 78 78 80 157 187 190 198

(6)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo Sayfa

1. İki Oturuma Ait Kelimelerin Niteliğine ilişkin Gözlemciler Arası Uyum Değerleri . 2. İki Oturuma Ait Metamodellere ilişkin Gözlemciler Arası Uyum Değerleri... 3. İki Oturuma Sözel Olmayan Davranışlara ilişkin Gözlemciler Arası... Uyum Değerleri... 4. İlk Oturumda Psikolojik Danışman ve Danışanın Süre ve Metamodel’e İlişkin Toplam Frekans ve Yüzde Değerleri... 5. İlk Oturumda Psikolojik Danışman-Danışanın Kullandığı Metamodellerden Çarpıtmalar’a İlişkin Frekans ve Yüzde Değerleri... 6. İlk Oturumda Psikolojik Danışman-Danışanın Kullandığı Metamodellerden... Genelleştirmeler’e İlişkin Frekans ve Yüzde Değerleri... 7. İlk Oturumda Psikolojik Danışman-Danışanın Kullandığı Metamodellerden... Silmeler’e İlişkin Frekans ve Yüzde Değerleri... 8. İlk Oturumda Psikolojik Danışman-Danışanın Kullandığı Süre ve Kelimelerin... Niteliğine İlişkin Toplam Frekans ve Yüzde Değerleri... 9. İlk Oturumda Psikolojik Danışman-Danışanın Sözel Olmayan Davranışlarından Kinesics’e İlişkin Toplam Frekans ve Yüzde Değerleri... 10. İlk Oturumda Psikolojik Danışman ve Danışanın Sözel Olmayan... Davranışlarından Gözler’ e İlişkin Frekans ve Yüzde Değerleri...

11. İlk Oturumda Psikolojik Danışman ve Danışanın Sözel Olmayan Davranışlarından Yüz İfadelerine İlişkin Frekans ve Yüzde Değerleri... 12. İlk Oturumda Psikolojik Danışman ve Danışanın Sözel Olmayan Davranışlarından Başın Duruşuna İlişkin Frekans ve Yüzde Değerleri... 13. İlk Oturumda Psikolojik Danışman ve Danışanın Sözel Olmayan Davranışlarından Omuzların Duruşuna İlişkin Frekans ve Yüzde Değerleri... 14. İlk Oturumda Psikolojik Danışman ve Danışanın Sözel Olmayan

Davranışlarından Kollar ve Ellerin Duruşuna İlişkin Frekans ve Yüzde Değerleri

15. İlk Oturumda Psikolojik Danışman ve Danışanın Sözel Olmayan 75 76 77 81 83 90 96 101 105 106 107 108 109 110

(7)

Davranışlarından Bacaklar ve Ayakların Duruşuna İlişkin Frekans ve Yüzde Değerleri... 16. İlk Oturumda Psikolojik Danışman ve Danışanın Sözel Olmayan Davranışlarından Beden Duruşuna İlişkin Frekans ve Yüzde Değerleri... 17. İlk Oturumda Psikolojik Danışman-Danışanın Sözel Olmayan Davranışlarından

Paralinguistik’e Ait Sözel Kaliteye İlişkin Frekans ve Yüzde Değerleri... 18. İkinci Oturumda Psikolojik Danışman-Danışanın Süre ve Metamodel’e İlişkin.... Toplam Frekans ve Yüzde Değerleri... 19. İkinci Oturumda Psikolojik Danışman-Danışanın Metamodellerden...

Çarpıtmalar’a İlişkin Toplam Frekans ve Yüzde Değerleri... 20. İkinci Oturumda Psikolojik Danışman-Danışanın Metamodellerden... Genelleştirmeler’e İlişkin Toplam Frekans ve Yüzde Değerleri... 21. İkinci Oturumda Psikolojik Danışman-Danışanın Metamodellerden Silmeler’e.... İlişkin Toplam Frekans ve Yüzde Değerleri... 22. İkinci Oturumda Psikolojik Danışman-Danışanın Kullandığı Süre ve Kelimelerin Niteliğine İlişkin Frekans ve Yüzde Değerleri... 23. Ardışık İki Oturumda Psikolojik Danışman-Danışanın Kullandığı Süre ve... Metamodellere İlişkin Frekans ve Yüzde Değerleri... 24. Ardışık İki Oturumda Psikolojik Danışman-Danışanın Kullandığı Süre ve... Kelimelerin Niteliğine İlişkin Frekans ve Yüzde Değerlerİ... 25. İkinci Oturumda Psikolojik Danışman ve Danışanın Sözel Olmayan... Davranışlarından Kinesics’e İlişkin Toplam Frekans ve Yüzde Değerleri... 26. İkinci Oturumda Psikolojik Danışman ve Danışanın Sözel Olmayan... Davranışlarından Gözler’ e İlişkin Frekans ve Yüzde Değerleri... 27. İkinci Oturumda Psikolojik Danışman ve Danışanın Sözel Olmayan... Davranışlarından Yüz İfadelerine İlişkin Frekans ve Yüzde Değerleri... 28. İkinci Oturumda Psikolojik Danışman ve Danışanın Sözel Olmayan...

Davranışlarından Başın Duruşuna İlişkin Frekans ve Yüzde Değerleri... 29. İkinci Oturumda Psikolojik Danışman ve Danışanın Sözel Olmayan...

Davranışlarından Omuzların Duruşuna İlişkin Frekans ve Yüzde Değerleri...

112 113 115 117 119 125 128 135 138 140 142 143 144 145 147

(8)

30. İkinci Oturumda Psikolojik Danışman ve Danışanın Sözel Olmayan... Davranışlarından Kollar ve Ellerin Duruşuna İlişkin Frekans ve Yüzde... Değerleri... 31. İkinci Oturumda Psikolojik Danışman ve Danışanın Sözel Olmayan...

Davranışlarından Bacaklar ve Ayakların Duruşuna İlişkin Frekans ve Yüzde... Değerleri... 32. İkinci Oturumda Psikolojik Danışman ve Danışanın Sözel Olmayan...

Davranışlarından Beden Duruşuna İlişkin Frekans ve Yüzde Değerleri... 33. İkinci Oturumda Psikolojik Danışman ve Danışanın Sözel Olmayan...

Davranışlarından Sözel Kaliteye İlişkin Frekans ve Yüzde Değerleri... 34. Ardışık İki Danışma Oturumunda Kinesics ve Dil Ötesi Mesajların

Özellikleri... 148 149 151 153 155

(9)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil Sayfa

1. İkili Kişilerarası İletişim Sistemi... 2. Karşıya Bakan Bir Kişinin Görsel, İşitsel ve Kinestetik Algı Sistemleri... 3. Görsel, İşitsel ve Kinestetik Algılarına Göre Bir Kişinin Göz Hareketleri... 4. Video Ses Kaydının Analizinde İzlenen Aşamalar...

31 56 57 73

(10)

KISALTMALAR

PD: Psikolojik Danışman D: Danışan

(11)

ÖNSÖZ

Rehberlik ve Psikolojik Danışma alanında yapılan araştırmalar genelde nicel yöntemlerle yapıldığını görmekteyiz. Nicel çalışmalar, yaklaşım olarak bir problemin çözümünde sürece ilişkin verilerden çok neden ve sonuca ilişkin verilere önem vermektedir. Bu tip çalışmalar, alana yönelik sayısal bilgi verebilmesi nedeniyle tercih edilmekteyken, son yıllardaki araştırma yöntemlerinde, bilginin sayısallaştırılmasının problemin çözümüne katkısının az olduğu görüşü yer almaktadır. Bu nedenle psikolojik danışma sürecinin daha iyi içselleştirilebilmesi için nitel çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle sosyal bilimlerde sürecin işleyişi ve uygulayıcının özellikleri problemin çözümünde aktif rol oynayabilmektedir. Bu da ancak nitel çalışmalarla görülebilmektedir. Bu araştırmanın, psikolojik danışma alanında sözel ve sözel olmayan davranışların anlam ve etkisi üzerine bir katkı ve diğer araştırmacılara ve eğitimcilere derin içerikli bir bilgi sunma amacına hizmet etmesi amaçlanmıştır. . Özellikle alanda danışma yapacak olanlara yol gösterici niteliğinde olup uygulamalara farklı bir yaklaşım getireceği düşünülmektedir. Buradan hareketle, bu araştırmada psikolojik danışmada önemli olduğu düşünülen sözel ve sözel olmayan davranışların nitel analizi konusu üzerinde çalışılmış ve bulgular dikkate alınarak konuyla ilgili öneriler geliştirilmiştir.

Çalışmalarım sırasında kısıtlı zamanını, ilgi ve desteğini esirgemeyen, tam bir usta-çırak eğitimi vererek akademik gelişimime katkı sağladığını düşündüğüm danışmanım sayın Prof. Dr. Ziya SELÇUK’ a en içten teşekkürlerimi sunarım.

Psikolojik danışma etik ilkelerini bir yaşam biçimi halinde sergileyerek, çalışmaya ilişkin düşünce ve önerileriyle beni cesaretlendiren sayın Prof. Dr. Üstün DÖKMEN’e ve Prof. Dr. Füsun AKKOYUN’a çok teşekkür ederim.

Çalışmam boyunca bilimsel desteklerini esirgemeyerek, tezimin tamamlanmasında önemli katkıları olan sayın Prof. Dr. Ramazan ARI’ya, Sayın Prof. Dr. Ömer ÜRE’ye, yöntem bölümüne katkıları olan

(12)

sayın Prof. Dr. Ali YILDIRIM’a, sayın Doç. Dr. Ahmet SABAN’a, sayın Doç. Dr. Ali Murat SÜNBÜL’e, sayın Yrd. Doç. Hakan SARI’ya, sayın Yrd. Doç. Dr. Hüseyin IZGAR’a, Yrd. Doç. Dr. Baki DUY’a, pozitif enerjisini esirgemeyen sayın Yrd. Doç. Dr. Hüsnü Y. LİVATYALI’ya ve, çeşitli konularda yardımlarını esirgemeyen Dr. Abdullah SÜRÜCÜ’ye ve Dr. Erdal HAMARTA’ya teşekkürü bir borç bilirim.

Bu çalışmada eş gözlemci olarak kendi tezinden önce bu tezin analizlerini tamamlayarak özveride bulunan arkadaşım Arş. Gör. Hüdayar CİHAN GÜNGÖR’e ve her cümleyi imla ve dilbilgisi yönünden itina ile okuyan Özlem BAŞ’a çok teşekkür ederim. Çalışmalarım sırasında, desteklerini gördüğüm Eğitim Bilimleri Bölümü öğretim elemanlarının hepsine ve Özel Ankara Maya İlköğretim Okulu idareci ve öğretmenlerine teşekkür ederim.

Ayrıca, çalışmalarım boyunca zorlandığım her konuda pratik çözümleriyle beni destekleyen eşim Çağatay’a, bizleri yetiştiren sevgili ailelerimize, çalışmam süresince yaşadığım zorlukların üstesinden gelmeme farkında olmadan katkı sağlayan Ömer Alp ve Mehmet Selim’e teşekkür ederim.

Zeliha Selçukoğlu

(13)

BÖLÜM I

GİRİŞ

Problem

Kendi adına devrimler yaparak hayatımızı değiştirme kabiliyetine sahip olduğunu kanıtlayan sanayi ve teknoloji, son yıllarda dalga etkisi yaparak, özde ihtiyaçlarımızda, alışkanlıklarımızda, sosyal ilişkilerimizde, kişisel beklentilerimizde dolayısıyla yaşama biçimlerimizde farklılıklar yaratmaktadır. Aile ve iş hayatında birebir iletişimin giderek azaldığı gözlenmektedir. İnsanların düşüncelerine saygı duyma, bir soruna çözüm aramada yardım, empati, arabuluculuk, aile bireyleri ve başkalarıyla sağlıklı iletişim kurabilme gibi özelliklerin kazanılamaması, sosyal hayatın niteliğini etkilemekte ve olumsuz duygulara yol açabilmektedir. Yaşanan olumsuz duyguların sonucunda ortaya çıkan psikolojik rahatsızlıklara, profesyonel şekilde psikolojik yardım alınarak çözüm sağlama çabaları gözlenmektedir. Neticede psikolojik danışmaya duyulan ihtiyacın giderek arttığı görülmektedir.

Psikolojik yardım ilişkisinde; psikolojik danışmanların bireysel özellikleriyle mesleki becerilerinin birbirini tamamlayarak etkili bir uyum sergilemesi beklenmektedir. Bunu bir yandan kendisiyle ilgili çatışmalarını çözerek, diğer yandan da bu mesleğin becerilerini kuramsal ve uygulama boyutunda kazanarak sağlayabilir.

Psikolojik danışma sürecinin verimliliği üzerinde; psikolojik danışmanların kişisel ve mesleki niteliklerinin büyük oranda etkisi olduğu bir gerçektir. Psikolojik danışma alanında yapılan araştırmalar da bu durumu irdelemeye yöneliktir. Psikolojik yardım teması, insan ve sağlığıyla uğraşan mesleklerde ön plandadır.

Psikolojik yardım meslekleri alanında çalışanlar denince ilk akla gelenler; sosyal hizmet uzmanları, psikologlar, hekimler, hemşireler ve psikolojik danışmanlar olmaktadır. Bunlar arasında psikolojik danışmanlık hem ruh sağlığını korumak hem de tedaviye yardımcı olmak gibi çok özel bir fonksiyona sahiptir. Danışma sürecinde psikolojik danışman, kendisine başvuran bireyleri

(14)

korur ve bireylerin kendilerine uygun çözüm yollarını fark etmesine yardımcı olur. Kişinin kendi problemlerini çözme gücüne güvenir, kendi kararlarını kendi verme (self determination) özgürlüğüne içten inanır (Türk PDR Derneği, 2004).

Psikolojik danışma; belli bir türde yardım ilişkisi, bir dizi etkinlikler, yöntemler veya hizmetlerin sunulduğu alandır (Nelson-Jones; 1993). Psikolojik yardım ilişkisinde, psikolojik danışmanın danışanla psikolojik zeminde iletişim kurarak işbirliği sağlaması hedeflenir. Ruh sağlığı hizmetleri arasında yer alan psikolojik danışma hizmetlerinin içeriği ve niteliği; uygulayıcı psikolojik danışmanın eğitimine, yetkinliğine, mesleki ve kişisel uyumuna bağlı olarak değişebilir.

Psikolojik yardım, bireysel veya grupla yapılmaktadır. Bu yöntemlerden bireysel psikolojik danışmanın özellikleri şöyle belirtilebilir: Her danışma oturumu, ortalama 55 dakika boyunca danışman ve danışan arasında yaşanan, zaman sınırlı terapötik bir süreçtir. Bu terapötik süreçte psikolojik danışman, kendini açma koşulunu kullanarak danışanın duygu ve yaşantılarını paylaşabilir (Voltan-Acar; 2001).

Bireysel yardım ilişkisi; doğası gereği, danışanın sürece yansıttığı her türlü temanın (sözel ifadelerin içeriklerinin, sözel olmayan ifadelerin, geçmişe dair yaşantıların vb.) derinlemesine çözümlenmesine olanak sağlar.

Psikolojik danışma yaklaşımlarının ortak noktaları; kişiler arası sıcaklık ve güven ilişkisi, rahatlatma ve destek, duyarsızlaşma, anlama ya da kavrama, uyum sağlayıcı davranışların pekiştirilmesi olarak özetlenebilir. Buradan hareketle; tüm psikolojik yardım ilişkilerinin amacı danışanın tutum ve davranışlarında bir değişiklik meydana getirmektir. Bu nedenle danışma sürecinde bir tür öğrenme gerçekleşmelidir. Psikolojik danışman, danışanı pekiştirme yoluyla etkilemedeki rolünün farkında olmalı ve bu bilgiyi, arzu edilen değişiklikleri kolaylaştırmak üzere bilinçli bir şekilde kullanmalıdır (Atkinson, Atkinson ve Hilgard; 1995). Psikolojik danışman ve danışan, süreç boyunca algı, tutum ve davranışları besleyen değer ve inançları gözeterek paylaşımda bulundukları müddetçe başarılı olacaklardır. Psikolojik danışmanın sözel ifadelerini sözel olmayan davranışlarıyla yani beden diliyle pekiştirmesi danışanla arasındaki güvenin kurulmasına yardımcı olacaktır.

(15)

Beden dili veya sözel olmayan iletişim sadece psikolojik danışma için değil, kişilerarası ilişkilerin var olduğu ortamlarda iletişimin güvenliğini sağlayıcı rolü üstlenir. Günümüzde insan davranışının psikolojik ve sosyolojik özellikleri yani beden dili veya sözel olmayan iletişim giderek önem kazanmaktadır. Bu iletişim şekli, insanoğlunun yaratılışından bu yana vardır. Fakat bu fenomenin gözlenmesi ve bilinçli olarak sistematize edilmesi oldukça yenidir (Lester, 1972). Bu konudaki son çalışmalar, sadece konunun özelliğiyle değil aynı zamanda insanların neden böyle davrandıklarına dair daha basit bir anlam yüklemeye imkân sağladığı için de önemlidir. Bu gerekçeler insan davranışıyla ilgilenen psikolojik danışma, psikoloji, sağlık hizmetlerinde yer alan hemşirelik ve hekimlik gibi profesyonel meslekleri çok değerli kılmaktadır.

Ülkemizde psikolojik danışman eğitimi lisans programlarıyla verilmektedir. Temelde kuramsal bilgiye dayalı olarak başlayan eğitim, dört yıl boyunca danışman adayının mesleğe uygun psikolojik ve bilişsel içerikli bir takım özellikleri kazanma ve uygulayabilme becerisini kazanmasına yönelik olarak devam eder. Eğitimin psikolojik danışma boyutu, bireysel ve grupla psikolojik danışma oturumlarının örnek uygulamalarıyla pekiştirilir.

Danışma sürecini de bir iletişim şekli olarak algılayabiliriz. İletişim sürecinde sözel olmayan öğeler önemli bir yer tutmaktadır. İletişimde sözel ifadelerin %15, ses tonu ve niteliğinin %30, duygusal yüz ifadelerinin ise %55 oranında paya sahip olduğu genel bir bulgudur. Konuşma ya da yazı olmaksızın bir takım mesajların iletildiği sözsüz iletişimde insanların ne söyledikleri değil ne yaptıkları ön plana çıkmaktadır (Dökmen, 1994). Psikolojik danışmanın sözel ifadelerini sözel olmayan davranışlarıyla güçlendirmesi söz konusu olup, danışanın sözel ifadelerinin de sözel olmayan davranışlarıyla ilişkisini gözlemek mümkündür.

Herhangi bir davranışın birden fazla anlama sahip olması sözel olmayan davranışın önemini artırmakta ve aynı zamanda anlaşılmasını güçleştirmektedir (Selçuk, 2001). Bu nedenle danışman sözel olmayan davranışlarla ilgili derin bir bilgi birikimine sahip olmalı ve bunları danışanla görüşme sürecinde veri olarak kullanabilmelidir. Psikolojik Danışma ve Rehberlik Ana Bilim Dalı lisans programlarında sözel olmayan davranışlara dair bir ders bulunmamakta, ancak

(16)

sözel olmayan davranışlar iletişim, insan ilişkileri, psikolojik danışma uygulamaları ile ilişkilendirilmektedir. Halbuki sözel iletişim kaynağından daha fazla veri elde edebileceğimiz bir alan olan sözel olmayan iletişim bilgisinin arttırılması, psikolojik danışmanların hizmet kalitesinin yükselmesini sağlayacaktır. Sözel olmayan iletişim bilgisinin, okullarda öğrencilere veya danışanlara daha kaliteli hizmet götürülebilmesi amacıyla uygulamaya dönüştürülebilmesi iletişime katkı sağlayacaktır.

Sözel iletişimin vazgeçilmez unsuru olan dil ve konuşma, insan ilişkilerinde önemli bir yer tutar. İnsanlar dil aracılığıyla kendilerini anlatma fırsatı bulurlar. Dil; içsel deneyimlerin kodlanmış şeklidir ve dikkatli dinlenildiği takdirde etkili bir psikolojik danışman için çok önemli bilgiler sağlar. Ayrıca psikolojik danışmanın gelişimi için çok özel fırsatlar yaratır.

Sözel ve sözel olmayan ifadelerin anlaşılmasında ve iletilmesinde cinsiyetler arasında bir farklılık bulunmaktadır. Kadınların sözel ve sözel olmayan duygusal ifadeleri okuma, duygularını ifade etmede daha usta oldukları gözlenmiştir. Buna karşın, erkeklerin duygularını gizlemekte ve baskılamada beceri sahibi oldukları bilinmektedir (Goleman, 1998).

Etkili bir terapistin en önemli özelliği, danışanın yaşantılarını anlamak için onun dilinden faydalanmasıdır. Örneğin Freud’un ortaya koyduğu dil sürçmelerinin bilinçdışı malzemelerin göstergesi olduğu bilgisine sahip bir terapist, danışanın ne söylediğine ve ne işittiğine sürekli dikkat eder (McDermott ve Jago, 2001).

Psikolojik danışmanların sözel ifadeler açısından kelime özelliği konusunda bilgi sahibi olmaları danışanın konuşma içeriğini doğru analiz etmeleri bakımından önem taşır. Yaşanan her deneyim beyinde yapısına göre tek tek kodlanır. Bunlar daha çok görsel, işitsel veya kinestetik içeriktedirler (McDermott ve Jago, 2001; Gladding, 2000).

Danışan, eğilimli olduğu sisteme göre yaşantılarını depolar ve bir başkasına aktarırken o sisteme uygun kelime ve beden hareketlerini kullanarak anlatmayı tercih eder. Kimi danışanın fiziksel algılamaları önceliklidir. Bedenini kullanmaya daha yatkın veya bundan şiddetle rahatsızlık duyabilir. Danışmana

(17)

aktarmak istediklerini kinestetik içerikli kelimelerden oluşan cümlelerle ve bedenini kullanarak, el kol hareketleri, jest ve mimiklerle anlatarak rahatlar.

Kişi sorumluluklarının ağır geldiğini söylüyorsa, söylediği şey ağırlıktır ve biraz hafiflemeye ve öne çıkmaya ihtiyacı vardır. Deneyimi kinestetiktir. Başka bir kimse “ilerde bir yol, bir çözüm göremiyorum” derse düşünceleri belirsizdir ve diğer bütün alternatifleri öğrenmeye ihtiyacı vardır. Kişi deneyimlerini görsel terimlerle söylemiştir. Bir başkası patronun kokuşmuş yöntemlerinden bahsederse bu kinestetik bir ifadedir (McDermott ve Jago, 2001). Danışanın içsel süreçleri, dolayısıyla davranışlarına ve konuşurken kullandığı kelimelere yansır. Sözel ifadeler konusunda dikkatli bir danışman, danışanın kelime tercihinden ne tür bir alanda olduğunu tespit edebilir. Böylece danışana uygun içerikte doğru geribildirimler vermesi mümkün olur.

Sözel ifadeler boyutunda danışanın tercihine uygun veya danışma amacı doğrultusunda üç sistemi devreye sokmak danışana anlaşıldığı hissini yaşatabilir. Ayrıca danışanın farkındalığının artması gibi danışma sürecine ciddi katkı sağlayacak bir işlevin yerine getirilmesini sağlayabilir.Sözel ifadeler konusunda ele alınan diğer kriter metamodeller kısaca cümle kalıpları olarak tanımlanabilecek dile ait unsurlardır.

Nörolojik haritamızın derindeki yapısından, bilincimizin dışına çıkan yüzey yapılarına hareket etme sürecinde üç şey yaparız: İlk önce beyne bir çok bilgi gider fakat beyin bunların hepsini görüntülemez, bir kısmını siler.

İkincisi; beynimizde kullandığımız algımızı değiştiririz. Doğu felsefesinde bir adamın yolda nasıl yürüdüğü ile ilgili bir hikâye anlatılır. Adam bir yılan görür ve “Yılan!” diye bağırır; fakat ona yaklaştığında onun yılan olmadığını ve bir ip olduğunu fark eder.

Üçüncüsü bilgiyi genelleştiririz. Beynimize yeni bilgiler geldiğinde, beynimiz ilk olarak daha önce öğrenilen benzer bilgilerle yeni bilgiyi karşılaştırır. Bu süreç bizim çabuk öğrenmemizi sağlar. Eski kavramları öğrenmek zorunda kalmayız. Beynimiz, onları yeni öğrenilenlerle kullanır. Ör: Birçok araba türü olmasına rağmen, araba dediğimizde bir kategori içinde onları değerlendiririz (Bandler ve Grinder; 1975).

(18)

Bu durum bir çok bilgiyi zihnimizde tutmamızı sağlar. Konuşma esnasında yaşadıklarımızı, duygu veya düşüncelerimizi kısacası bilgiyi genelleştiririz, değiştiririz ya da sileriz (Bodenhamer ve Hall, 1999).

Danışma süreciyle ilgili olarak sözel ve sözel olmayan davranışları konu edinen çalışmaların azlığı konunun önemini daha da artırmaktadır. Çalışmada örneklemi teşkil eden video kayıtları araştırmada görsel ve işitsel verilerden yararlanılmasını sağlamıştır. Alandaki çalışmalar, terapi sürecindeki değişmenin incelenmesine yoğunlaşma gibi bir işlevi yerine getirmiştir. 1960 ve 1970’li yıllardan sonra terapideki değişimin incelenmesi, terapi görüşmelerinin video ve ses kayıtlarıyla hız kazanmıştır (Greenberg ve Pinsof, 1986; akt: Öztan, 1995). Bu konudaki çalışmalara bakıldığında terapi sürecinin herhangi bir noktasında (başında, ortasında veya sonlarına doğru) alınan örnekle araştırmanın yürütüldüğü görülür. Ayrıca değişik görüşmelerden örnekler alınarak araştırmanın bütün bir terapi sürecini kapsadığı da görülebilir (Öztan, 1995).

Video veya ses kayıtlarını kullanarak terapide olan bitenleri değerlendirmek amacıyla yeni yöntemler geliştirilmiş, bu yöntemlere dair araştırmalar daha fazla ilgi çekmeye başlamıştır.

Baranackie, Christoph ve Kurcias (1992), Öztan (1995), Sharpley (2000) Üre (2001), Sürücü (2005) tarafından psikolojik danışma sürecini aktif yönlendirici özelliği olan psikolojik danışmanın nitelikleri üzerine araştırmalar yapılmıştır. Dikkat çeken nokta ise, danışma sürecinin etkinliğinin, psikolojik danışmanların niteliğinin yükseltilmesiyle mümkün olabileceğinin vurgulanmasıydı. Öneriler arasında bu konuda araştırmalar yapılması yer alıyordu.

Bu çalışma psikolojik danışmanların sözel ve sözel olmayan beceriler yönünden derinleşmesinin alana getireceği niteliksel katkı ümidinden yola çıkılarak planlanmıştır.

Amaç Cümlesi

Bu çalışmanın amacı, bilişsel yaklaşıma dayalı olarak yapılan ilk iki danışma oturumunda psikolojik danışman ve danışanın sözel ve sözel olmayan davranışlarını analiz etmek, böylece konuya psikolojik danışma açısından

(19)

bakmayı sağlamaktır. Problem cümlesi, bilişsel yaklaşıma dayalı psikolojik danışma sürecinde danışman ve danışanın sözel ve sözel olmayan davranışları nelerdir ve bunların nitel analizi nasıldır? Bu genel amaç çerçevesinde, aşağıdaki problemler ve inceleme amaçları ele alınacaktır:

1. Bilişsel yaklaşıma göre yapılandırılmış bir danışma oturumunda, danışma basamaklarındaki süre dağılımı ile danışman ve danışanın konuşma içeriğindeki kelimelerin niteliği ile genelleştirmeler, çarpıtmalar ve silmelerden oluşan sözel davranışları ve kullanılan süreyi ortaya koymak.

2. Psikolojik danışma sürecinde danışman ve danışanın; gözler, yüz ifadeleri, başın duruşu, omuzların duruşu, kollar ve ellerin duruşu, bacaklar ve ayakların duruşu, beden duruşu, ses düzeyi ve konuşmanın akıcılığından oluşan sözel olmayan davranışlarını ve kullanılan süreyi ortaya koymak.

Alt amaçlarda yer alan süreyle, iletişim sürecini nasıl etkilediği bakımından ilgilenilmiştir. Burada; süreyle ilgili sayısal verilere ulaşmak değil, danışma sürecinin basamaklarının süre bakımından nasıl bir özellik içerdiği önem kazanmıştır. İletişim akışının doğasını nasıl etkilediği ve danışma basamakları arasındaki zaman yönündeki artmalar veya azalmalar üzerinde durulmuştur.

Alt Amaçlar

Araştırmanın genel amacına bağlı olarak, araştırmanın alt amaçları iki oturuma ilişkin olarak iki ana başlık altında aşağıda verilmiştir:

A. İlk Oturum;

1. Bilişsel yaklaşıma dayalı danışma oturumunda psikolojik danışman-danışan etkileşiminde ortaya çıkan sözel iletişimin niteliği nedir? Bu özellikler danışma oturumunda ne kadar süre almaktadır?

1.1. Ortaya çıkan metamodellerin niteliği nedir? Genelleştirmeler, çarpıtmalar ve silmelerin dağılımı nedir? Bu özellikler danışma oturumunda ne kadar süre almaktadır?

1.2. Kullanılan kelimelerin niteliği nedir? Görsel, işitsel, kinestetik kelimeler nasıl bir dağılım göstermektedir? Bu özellikler danışma oturumunda

(20)

1.3. Bilişsel yaklaşıma dayalı ardışık iki danışma oturumunda sözel etkileşimin niteliği;

a. Metamodeller

b. Kelime niteliği açısından değişmekte midir? Bu özellikler danışma oturumunda ne kadar süre almaktadır?

2. Bilişsel yaklaşıma dayalı danışma oturumunda psikolojik danışman-danışan etkileşiminde ortaya çıkan sözel olmayan iletişimin niteliği nedir?

2.1. Sözel olmayan iletişimin kinesics özellikleri nelerdir? Nasıl bir dağılım göstermektedir?

2.2. Sözel olmayan iletişimin dil ötesi özellikleri nelerdir? Nasıl bir dağılım göstermektedir?

B. İkinci Oturum;

3. Bilişsel yaklaşıma dayalı danışma oturumunda psikolojik danışman-danışan etkileşiminde ortaya çıkan sözel iletişimin niteliği nedir? Bu özellikler danışma oturumunda ne kadar süre almaktadır?

3.1. Ortaya çıkan metamodellerin niteliği nedir? Genelleştirmeler, çarpıtmalar ve silmelerin dağılımı nedir? Bu özellikler danışma oturumunda ne kadar süre almaktadır?

3.2. Kullanılan kelimelerin niteliği nedir? Görsel, işitsel, kinestetik kelimeler nasıl bir dağılım göstermektedir? Bu özellikler danışma oturumunda ne kadar süre almaktadır?

3.3. Bilişsel yaklaşıma dayalı ardışık iki danışma oturumunda sözel etkileşimin niteliği;

a. Metamodeller

b. Kelime niteliği açısından değişmekte midir? Bu özellikler danışma oturumunda ne kadar süre almaktadır?

4. Bilişsel yaklaşıma dayalı danışma oturumunda psikolojik danışman-danışan etkileşiminde ortaya çıkan sözel olmayan iletişimin niteliği nedir?

4.1. Sözel olmayan iletişimin kinesics özellikleri nelerdir? Nasıl bir dağılım göstermektedir?

4.2. Sözel olmayan iletişimin dil ötesi özellikleri nelerdir? Nasıl bir dağılım göstermektedir?

(21)

4.3. Ardışık iki danışma oturumunda kinesics ve dil ötesi mesajlar değişmekte midir?

Sayıltılar

1.Bu araştırmada ele alınan bilişsel yaklaşıma dayalı psikolojik danışma sürecinin ilk iki oturumu amaca uygundur.

2. Bu araştırmaya dahil edilen danışanın problem durumu (panik atak) psikolojik danışmanın benimsediği bilişsel yaklaşıma uygundur.

3.Araştırmacı tarafından belirlenerek hakemler tarafından incelenen sözel ve sözel olmayan davranış kriterleri betimleyicidir.

Sınırlılıklar

1. Bu araştırma, danışma sürecinde danışman ve danışan arasındaki etkileşim sonucunda oluşan psikolojik ve fiziksel dinamiklerden sözel ve sözel olmayan davranışlarla ilişkilidir. Konuya psikolojik danışmada bilişsel yaklaşım açısından bakılmakta ve Beck’in bilişsel yaklaşımı temel alınmaktadır (Beck, 2001).

2. Psikolojik danışma oturumları kısa süreli danışmalarda tek oturum, psikanalitik yaklaşımda olduğu gibi 15 oturum ve daha üzeri olabilmektedir. Bu çalışmada ele alınan vaka ile toplam 8 danışma oturumu yapılmıştır. Bilişsel yaklaşım göre, diğer oturumlara göre farklı yapılandırılmış olan ilk iki oturum araştırma kapsamına dahil edilmiştir.

3. Araştırmada elde edilen bulgular, psikolojik danışma sürecinin tek ve kendine özel olmasından dolayı nitel çalışmaların bir özelliği olarak diğer yaklaşımlara ve vaka oturumlarına genellenememektedir. Ancak araştırma bulgularından yola çıkılarak alana yönelik bazı genel yorumlarda bulunulabilmektedir.

Tanımlar

Araştırmada kullanılan kavramların tanımları aşağıda belirtilmiştir.

Sözel Davranış: Kişilerarası iletişimde ve özellikle psikolojik danışmada

(22)

hızının orta olması, basit ancak yeterli bir dil, doğal bir konuşma stili ve akıcı bir konuşmadır (Danish, D’Augelli ve Hauer; 1994). Bu araştırmada kelime cümle içerikleriyle değerlendirilmiştir.

Görsel: Görsel duyular; parlaklık, büyüklük, renkli/siyah- beyaz, zıtlık,

netlik, hareketli, sabit, düz/üç boyutlu, bulanıklık/yoğunluk, yakın/uzak, açıklık şeklindeki kelime içerikleriyle ifade edilirler (McDermott ve Jago; 2003).

İşitsel: İşitsel kelimeler; ses, ses tonu, tınlama, uzaklık, ritim, açıklık, netlik, karışıklık şeklindeki kelime içerikleriyle ifade edilirler (McDermott ve Jago; 2003).

Kinestetik: Kinestetik kelimeler; iç-dış, baskı, basınç, yoğunluk, sıcaklık,

mekan-alan,hareket, şekil, ritim, yapı, hız, süre gibi içerik taşırlar (McDermott ve Jago; 2003; Gladding, 2000; Skye, 1999).

Metamodel: Kullanılan dilde, aktarılan deneyimler ve algılardan oluşan

boşlukların doldurulmasına veya fark edilmesine yarayan süreç veya cümle kalıplarıdır (Bodenhamer ve Hall; 1999).

Sözel Olmayan Davranış: İletişim sürecinde sözel davranışı

destekleyen yüz ifadesi, vücut hareketleri, jestler, duruş, fiziksel görünüm, kişisel mesafe, sözlerdeki vurgu, zaman, göz ilişkisi, çevresel faktörler ve kişiler arası ilişkideki davranışlardır (Harper; 1989).

Kinesics: Gözler, ağız, yüz ifadeleri, baş, omuzlar, kollar ve eller,

bacaklar ve ayakların duruşu ile beden duruşunu ifade eder (Bentzen, 1993).

Dil Ötesi (Paralinguistik): Ses düzeyi ve konuşmadaki akıcılığı ifade

eder (Bentzen, 1993).

Yerleşimcilik (Proxemics): Kişilerarası ilişkilerde mesafe, odanın genel

durumu, eşyaların konumu ve dokunmayı ifade eder (Bentzen, 1993).

Hesaplanan Süre: Bilişsel danışma sürecinde, danışma basamaklarının

(23)

Araştırmanın Önemi

Rehberlik ve Psikolojik Danışma alanında yapılan araştırmalar genelde nicel özelliktedir. Nicel çalışmalar, yaklaşım olarak bir problemin çözümünde sürece ilişkin verilerden çok neden ve sonuca ilişkin verilere önem vermektedir. Nicel çalışmalar, alana yönelik sayısal bilgi içerikleri nedeniyle tercih edilmekteyken, giderek araştırma yöntemlerinde, bilginin sayısallaştırılmasının problemin çözümüne katkısının az olduğu görüşü yer almaktadır. Bu nedenle psikolojik danışma sürecinin daha iyi içselleştirilebilmesi için nitel çalışmalara ihtiyaç vardır. Özellikle sosyal bilimlerde sürecin işleyişi ve uygulayıcının özellikleri problemin çözümünde aktif rol oynayabilmektedir. Bunlar ancak nitel çalışmalarla görülebilmektedir.

Rehberlik ve Psikolojik Danışma lisans eğitimi, teorik bilgi ve uygulamanın işbirliğini gerektirir. Burada psikolojik danışma dersleri yanında gelişim öğrenme, psikolojik testler, grupla psikolojik testler gibi uygulama tarafı ağır basan dersler yer almaktadır. Bu amaçla danışmanın gerek danışman becerileri gerekse kişisel beceriler yönünden bildiğini uygulayabilmesi esastır. Psikolojik danışmanlık her ne kadar rehberliğin gerisinden geliyor gibi gözükse de rehberliğin itici ve yaratıcı unsuru psikolojik danışma eğitimidir. Psikolojik danışmanlar teorinin pratiğini yapabildikleri ölçüde mesleki başarıyı yakalayabilirler.

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümlerinin üniversitelerin eğitim fakülteleri bünyesinde yer alması öğrencilerin öğretmenlik sorumluluğunu pekiştirmektedir. Öğrencilerle iletişimde ilk referans kaynaklarından olan sözel olmayan davranışlar üzerinde bilgi ve uygulama sahibi olmak öğretmen adaylarının mesleki donanımlarını daha da güçlendirebilir. İnsana ve psikolojiye dayalı bir meslek olan öğretmenlikte ve psikolojik danışmanlıkta sözel ve sözel olmayan beceriler iletişimin temel taşlarıdır. İletişim, iktisat, ticaret ve pazarlama alanlarında sözel ve sözel olmayan davranışlara fazlasıyla önem verildiği görülmektedir. Ancak rehberlik ve psikolojik danışma alanında bu konularla ilgili uygulamalı araştırmalar yok denecek kadar azdır. Bu araştırmanın uygulamalı olması nedeniyle de alana,özel bir katkı sağlayabileceği düşünülmektedir.

(24)

Psikolojik danışman eğitiminde, danışma kuramları uygulamadan bağımsız verilmektedir. Danışmanlar kuramların pratikteki karşılığını, genellikle kitaplardan örnekler okuyarak anlamlandırma yoluna gitmektedirler. Oysa bu kuramların uygulamadaki karşılıkları ve somut göstergeleri öne çıkarılmalıdır. Ayrıca psikolojik danışma sürecinin bir bütün olarak değil, bileşenlerinin tek tek ele alınması zorunludur. Bu çalışmada da sözel ve sözel olmayan davranışların ayrı ayrı, somut uygulama karşılıklarıyla incelenmesi hedeflenmiştir. Bu hedef doğrultusunda sözel ve sözel olmayan davranışların çeşitli iletişim kuramları açısından, somutlaştırılması alana katkı sağlayacaktır.

Bu çalışmada bilişsel yaklaşıma dayalı olarak sözel ve sözel olmayan davranışların araştırılmasıyla, konuyla ilgilenenlere sistematik bir bakış açısı kazandıracağı düşünülmektedir.

(25)

BÖLÜM II

PROBLEMİN KAVRAMSAL TEMELİ VE İLGİLİ

ÇALIŞMALAR

Bu bölümde, araştırma probleminin değişkenleriyle ilgili kavramlara ve bu konuda yapılan araştırmalara yer verilmiştir.

Psikolojik danışma sürecinde danışman becerileri başlığı altında konuyla ilgili becerilere genel olarak yer verilmektedir. Danışman becerilerinden sözel davranışla ilgili bölümde ise kelimelerin niteliği başlığıyla verilen görsel, işitsel, kinestetik kelimeler danışma süreciyle ilişkilendirilerek ele alınmaktadır.

Sözel davranışla ilgili olarak metamodeller açıklanmaktadır. Çarpıtmalar, genelleştirmeler ve silmelerle ilgili alt metamodellere değinilmekte ve bunlarla ilgili olarak kavramsal bilgiye yer verilmektedir. Bu bölümde metamodellerin danışman ve danışan arasındaki psikolojik atmosfer üzerindeki etkisi üzerinde durulmaktadır.

Psikolojik danışma sürecinde sözel olmayan davranış başlığında gözler, ağız, yüz ifadeleri, baş, omuzlar, kollar ve eller, bacaklar ve ayaklar ile beden duruşundan oluşan kinesics, ses düzeyi ve konuşmada akıcılıktan oluşan dil ötesi, mesafe, odanın genel durumu ve dokunma başlıklarından oluşan yerleşimcilik (proxemics), çevre ve zaman açıklanmaktadır.

Yukarıda belirtilen konularla ilgili yurtdışında ve Türkiye’de yapılmış araştırmalara da değinilmiştir.

Bilişsel Yaklaşıma Kuramsal Bakış

Psikolojideki yaklaşımlar zamana göre sıralandığında, son akımlardan biri olarak bilişsel hareket, davranışçılığa başarılı bir şekilde meydan okumuş ve psikoloji tanımlaması bir kez daha değişmiştir. Bu değişikliğin en önemli etkisi zihinsel süreçlerle bilimin araştırılmasına yeniden dönülmesidir. Davranışçı dönemde şuurunu kaybeden psikoloji, bilişsel yaklaşımla bu şuuru yeniden kazanmıştır (Schultz ve Schultz; 2001). Böylece davranışların nedenlerini dışarıda aramak ve nesnelere bağlamak yerine içe dönülerek davranışların öznesi yeniden keşfedilmiştir.

(26)

Bilişsel psikoterapiler çok genel anlamda kendi içinde ikiye ayrılmaktadır. Bunlardan biri Albert Ellis’in önderliğini yaptığı Akılcı Duygusal Terapi, diğeri Aaron Beck’in önderliğini yaptığı Bilişsel Terapi’dir. Bu, birbirine benzeyen iki terapi yönteminin yaklaşımları çoğu zaman birbirinden ayırt edilemez.

Bilişsel yaklaşım yelpazesinde Aaron T. Beck başta olmak üzere; Albert Ellis’in Akılcı Duygusal Terapisi, Donald Meichenbaum’un Bilişsel-Davranışsal Değişme Terapisi ve Arnold Lazarus’un Çok Boyutlu Terapisi sayılabilir. Bilişsel yaklaşıma Mahoney, Vittoria Guidano ve Giovanni Liotti gibi pek çok klinisyenin katkısı büyüktür (Beck, 2001; Köknel, 1989).

Bir danışma ilişkisinin başlangıcı; psikolojik danışmanların teorik donanımlarıyla danışanda ne aradıkları ve ne gördüklerini belirler. Psikolojik danışmanın rolü ve ondan beklentiler de yaklaşımla ilişkilidir (Corey, 1996). Bilişsel yaklaşım, psikolojik danışmanların kendilerinin benimseyip nerdeyse bir hayat felsefesi haline getirdikleri yaklaşımlardan biri olarak görülmektedir.

Bilişsel Yaklaşımın gelişimi 1959 yıllarına kadar uzanmaktadır. Beck çalışmalarına Ellis gibi psikanalitik yaklaşımla başlamış, depresyon hastaları ile yaptığı uygulamalar sırasında kuramla tutarlı olmayan bazı fenomenler bulmuştur. Yapılan deneysel ve klinik gözlemler sonucunda depresyonu düşünme hatalarının ağırlıkta olduğu bir hastalık olarak tanımlamıştır (Alford ve Beck, 1979; Akt: Hamamcı, 2002).

Bu yaklaşım 1960’lı yıllardan itibaren; özellikle depresyon tedavisi ve diğer duygusal bozukluklar için geliştirilen kısa süreli, şimdiki zaman yönelimli, oldukça yapılandırılmış, sistematik psikoterapi tarzında, danışanın psikolojik danışmana başvurduğu sırada yaşamakta olduğu problemler üzerinde durarak, işlevsel olmayan düşünce ve davranışları değiştirmeye çalışmıştır. Bu modele göre duygusal bozukluklar, yaşam olaylarının gerçekçi olmayan bir şekilde değerlendirilmesi veya düşünce tarzındaki bozuklukların sonucunda oluşur (Durak Batıgün, 2001).

Bilişsel yaklaşımın başlıca özelliği, davranış ve bilişi bir çatı altında toplayarak bunlardaki değişiklikleri incelemesidir. Danışma sürecinde, problemin gözlenerek nasıl ortaya çıktığı ve hangi yöntemlerin daha etkin olduğu anlaşılmaya çalışılır Yaklaşımın amacı ise, danışanın probleminin davranışsal,

(27)

duygusal, bilişsel ve sosyal açıdan doğasını anlayarak çözüme katkıda bulunmaktır (Capuzzi ve Gross; 1999).

Bilişsel yaklaşımı diğer psikoterapilerden ayıran iki temel farklılık vardır: 1. Görüşmenin yapısı.

2. Üzerinde odaklaşılan problemlerin türü.

Bilişsel yaklaşım uygulayan psikolojik danışman psikanaliz ve danışan merkezli yaklaşımlardan farklı olarak, sürekli etkin ve danışanla etkileşim içindedir. Bilişsel yaklaşıma dayalı danışma içeriği psikanalizden farklı olarak, “burada ve şimdi” problemlerine odaklanır. Danışanın görüşme sırasında ve görüşmeler arasında geçen zamanda düşünce ve duygularını incelemek, bilişsel yaklaşımın temelini oluşturur (Köknel, 1989).

Bilişsel yaklaşım insana fizyoloji, biliş, davranış ve duygu olarak dört farklı yönden yaklaşır. Ör: “Rapor yazmaya başlarken geriliyorum.” (fizyoloji). “Bu, iyi bir rapor yazamayacağımı düşünmeme yol açıyor.” (biliş). “Bu düşünce de kendimi kaygılı hissetmeme neden oluyor.” (duygu). “Bu da kalemi bırakıp yürüyüşe çıkmama neden oluyor.” (davranış) (Woolfe ve Dryden, 1998).

Bilişsel kurama göre bilişler dış ve iç dünyadan gelen uyaranları algı süreçlerine dönüştürür. Sonra bunları belirli bir düzen ve bütünlük içinde işler; değerlendirir yani anlamlandırır ve depolar. Daha sonra belleğe çağırır; anımsar ve yeniden değerlendirir. Dış dünyanın algılanması, algıların seçimi ve elemesi, algılanan uyaranların yorumlanması ve bunlara anlam verilmesi gerçek ve nesnel uyaran durumundan daha çok birey tarafından yaşanan bilişsel süreçlere bağlı olmaktadır (Alper, 1997).

1972 yılında Beck, “Bilişsel Çarpıtmalar Modeli” diye adlandırılan kuramında, depresyonun oluşumunda öncelikle bilişlerin etken ve duygulanım bozukluğunun da bir sonuç olduğunu ileri sürmüştür (Köknel, 1989).

Bu yaklaşımda odak noktası; davranışın kendisinden çok onu ortaya çıkaran, yönlendiren ve pekiştiren iç faktörlere yönelmiştir (Kuzgun, 1991). Buna göre; tüm psikolojik bozuklukların altında yatan ortak mekanizma, danışanın ruhsal durumunu ve davranışlarını etkileyen çarpıtılmış ya da işlevsel olmayan düşüncelerdir. Bu düşüncelerin gerçekçi bir şekilde yeniden değerlendirilip değiştirilmesi, duygularda ve davranışlarda düzelmeler sağlar. Daha kalıcı

(28)

düzelmeler ise danışanın işlevsel olmayan temel inançlarının değiştirilmesine bağlıdır (Beck, 2001).

Bilişsel Yaklaşımın Genel Özellikleri

Bilişsel yaklaşım; kısa süreli, yapılandırılmış bir psikoterapi türüdür. Kişinin yaşadığı problemlerin gerçek nedenini anlamasını sağlar. Danışman ile işbirliği içinde çeşitli tekniklerin kullanımı yoluyla, problem olan davranış ve düşünceler halledilmeye çalışılır. Bilişsel yaklaşımın genel özellikleri şu şekilde sıralanmaktadır:

1. Zaman Sınırlılığı: 3-4 ay, 15-22 oturum 2. Yapı: 1 saatlik oturumlar

3. Gündem : Zamanın en iyi kullanılabilmesi amacıyla her oturum gündem yoluyla yapılandırılır.

4. Problem Odaklı: Danışman ve danışan, getirilen problemleri tanımlama ve çözme üzerinde odaklanırlar.

5. Geçmiş: Danışma sürecinde “şimdi” ve “burada” önemlidir. Danışanın geçmiş yaşantısından yararlanılır; ama geçmiş, sürecin odak noktasını oluşturmaz.

6. Öğrenme Modeli: Danışanın davranışlarının açıklanmasında psikodinamik yaklaşımlar kullanılmaz. Bunun yerine fonksiyonel olmayan davranışlar, uyumsuz öğrenmeye atfedilir. Fonksiyonel davranışları öğretmek ise danışma sürecinin hedefidir.

7. Bilimsel Metot: Deneysel metot benimsenmiştir. Danışma süreci, problemler, otomatik düşünceler ve fonksiyonel olmayan tutumlar ile ilgili veri toplamaya odaklanır.Hipotezler formüle edilir ve sonuçları değerlendirilir.

8. Ev Ödevleri: Veri toplama, hipotezleri doğrulama ve bilişsel becerileri test etme amacıyla danışana ev ödevleri verilir.

9. İşbirliği: Danışan ve danışman problemleri çözmek amacıyla birlikte çalışır.

10. Aktif ve Yönlendirici Rol: Danışman, süreç boyunca aktif ve yönlendirici bir rol üstlenir. Zaman zaman didaktik olabilir.

(29)

11. Sokratik Soruşturma: Sokratik bir soruşturma tarzı söz konusudur. Danışanın düşüncelerini anlamak ve alternatif çözümler üretmek amacıyla bir seri soru sorulur.

12. Açıklık: Danışma süreci kapalı bir süreç değildir. Danışan ve danışman danışmadaki hedefleri ile ilgili ortak bir anlaşma içindedir (Blackburn, Davidson, Kendall, 1990; Akt: Durak Batıgün, 2001).

1972, 1976 ve 1984 yıllarında Beck, depresyonların ve obsesif-kompulsif nevrozların ruhsal yapısını bilişsel üçlü, bilişsel şemalar ve bilişsel çarpıtma olarak üçe ayırıp incelemiştir. Modelini de birbirleriyle bağlantılı bu üç kavramla bağlantılı olarak açıklamıştır:

Bilişsel Üçlü (Cognitive Triad) : Bilişsel üçlü bireyin kendisi, geleceği

ve yaşantılarıyla oluşturduğu bilişsel örüntüleri içeren bir üçgen oluşturmaktadır. Depresif birey bu üç ögeyi olumsuz algılar. Beck’in bilişsel üçlü adını verdiği yapıda üç işlev bulunur:

1. Kişinin kendini olumsuz değerlendirmesi: Kişi kendini değersiz,

kusurlu, yetersiz olarak görür. Hoş olmayan yaşantılarını kendi fiziksel, ruhsal kusurlarına bağlama eğilimindedir. Bundan dolayı kendini eleştirmeye yatkındır. Kişinin özsaygısı düşüktür.

2. Kişinin çevresini ve yaşamını olumsuz değerlendirmesi: Kişi

dünyanın ondan aşırı isteklerde bulunduğunu ve yaşam amaçlarına ulaşacağı yola aşılmaz engeller koyduğunu düşünür. Kişi çevresiyle olan etkileşimini hatalı yorumlar. Yaşamını engeller ve zorlayıcı olaylarla dolu olarak görür.

3. Kişinin geleceğini olumsuz olarak değerlendirmesi: Kişi

geleceğine baktığında şimdiki güçlüklerin ve çektiklerinin gelecekte de süreceğini görür; gelecekte engellemeler, hayal kırıklıkları ve yoksunluklarla karşılaşacağını düşünür (Köknel, 1989; Hamamcı, 2002).

Bilişsel Şemalar (Cognitive Schema): Şema kavramı, Beck’in

teorisinde önemli bir yer tutar. Beck, yaptığı araştırmalar sonucunda depresif olmaya eğilimli bireylerin kendileri ve dünyaları ile ilgili olumsuz tutumlardan oluşan bir bilişsel yapıya sahip olduklarını bulmuştur. Beck, daha sonraki yıllarda şema olarak adlandırdığı bu yapıların yaşamın ilk yıllarında önemli kişilerle geçirilen yaşantılar ve öğrenme sonucunda geliştiğini öne sürmüştür.

(30)

Bu yapılar, bireyler yaşamlarında şemalarıyla ilgili stresli bir durumla karşılaşana kadar aktif değillerdir. Belirli bir stres içeren durumla harekete geçtikleri zaman da doğrudan kişinin nasıl tepki vereceğini belirlemektedir (Beck ve ark, 1979; Akt: Hamamcı, 2002).

Şemalar, kişinin kendisinin de açıklayamadığı bazı inanç ve kurallardan oluşur. Kişi davranışlarını bu kurallara dayandırır. Bu kurallar, danışanın bilişsel organizasyonu, negatif düşüncelerinin baskınlık derecesi, nasıl oluştukları, nasıl aktive oldukları ve nasıl sürdürüldükleri ile ilgili bilgiler verir (Durak Batıgün, 2001). Bilişsel şemalar, kişinin karşılaştığı uyaranları ayıklamada, seçmede, depolamada gerçeğin çarpıtılmasına yol açabilir. İnsan hatalı düşünmeye başlar. Bireyin duygusal ve davranışsal problemlerinin nedeni olarak gösterilen şemalar; daha sonraki yıllarda bilişsel model içinde temel inançlar olarak adlandırılmıştır.

İçsel ve dışsal uyaranlarla organizmaya ulaşan çok sayıdaki veri; şemalar aracılığıyla taranır, incelenir ve bizim için anlamlı yapılara dönüştürülerek kavranır. İnsanlar bu süreci kullanarak, tek tek olaylardan daha genel ilkelere doğru düşünmeyi ve belirli algıları, belirli kategorilere yerleştirmeyi öğrenir. Bellekte bu şekilde biçimlendirilmiş olgularla ilgili işe yarar pek çok bilgi bulunduğundan, bilginin sınırlı olduğu belirsizlik durumlarında o olaya daha kolay anlam verilebilir (Şimşek Uçak, 2003).

Depresiflerde görülen tipik şemalar aşağıda verilmektedir: 1. Herkes tarafından sevilmeliyim.

2. Ya yüzde yüz başarılı olmalıyım ya da tamamen başarısız.

3. Bir insan olarak değerim, diğer insanların hakkımda ne düşündüğüne bağlıdır.

4. Her zaman iyi (güzel) bir insan olmalıyım.

5. Eğer insanlar benimle aynı fikirde değillerse, bu benim iyi olmadığım anlamına gelir.

6. Her zaman olabildiğince iyi bir performans sergilemeliyim.

7. Her şeyi kendi kendime yapabilmeliyim. Başkalarından yardım almak zayıflıktır (Durak Batıgün, 2001).

(31)

Bilişsel Çarpıtma (Cognitive Çarpıtmalar): Beck ve arkadaşları

depresyon dışındaki diğer nörotik hastaların bilişsel içeriklerini incelemiş, onların da düşünce örüntülerinde bazı sistemik hatalar yaptıklarını bulmuşlardır. Hastaların kullandığı bu sistematik hataları tanımlamak için bilişsel çarpıtma tipolojisini geliştirmiştir (Hamamcı, 2002). Bilişsel çarpıtma kişinin düşüncesinde bulunan sürekli mantık hataları ve sistematik hatalardır. Bunlar otomatik olarak ortaya çıkmaktadır. Bu hatalar bireyin negatif düşünce ve depresif inançlarının sürmesine neden olur. Kişi bunların farkında değildir (Köknel, 1989; Durak Batıgün, 2001). Bilişsel çarpıtmadan bazıları şu şekilde sıralanabilir:

• “Ya hep, ya hiç” türü düşünme, • Aşırı genelleme,

• Olumluyu geçersizleştirme, • Hemen sonuca varma,

• Aşırı büyütme ve aşırı küçültme, • Duygusal mantık yürütme,

• “Me”’li “Ma”lı” tümceler, ör: gitmem, vermem gibi. • Kişiselleştirme (Durak Batıgün, 2001).

Bilişsel Yaklaşımda Danışma Sürecinin Özellikleri

Beck’in modelinden türetilen bilişsel yaklaşımda iyileşme süreci, belirli bir bozukluğun bilişsel olarak formüle edilmesine ve bu formülasyonun bir birey olarak o danışanın anlaşılması amacıyla kullanılmasına dayalıdır. Danışman, danışanın duygu ve davranışlarında kalıcı bir değişim sağlayabilmek amacıyla her yolu dener. Danışman danışanda bir bilişsel değişmeye yani danışanın düşünce ve inançlarında bir değişme sağlamaya çalışır (Beck, 2001).

Bilişsel yaklaşımın başlıca amaçları şunlardır:

• Danışanın olumsuz otomatik düşüncelerini değiştirmek.

• Danışanın biliş, duygulanım ve davranış arasındaki bağlantıları tanımasını sağlamak.

• Danışanın çarpıtılmış otomatik düşüncelerine karşı yeni seçenekler bulmasını sağlamak.

(32)

• Danışanın yaşantılarını çarpıtmasına neden olan yanlış inançları tanımasını ve değiştirmesini sağlamak (Köknel, 1989).

Bilişsel terapideki terapötik teknikler, çarpıtılmış anlamlandırmaları, düşünce ve inançların altında yatan işlevsel olmayan inançları belirlemek, test etmek ve düzeltmek üzere düzenlenmiştir.

Bilişsel terapide çok çeşitli bilişsel ve davranışçı stratejiler bir arada kullanılır. Bilişsel teknikler hastanın uygun olmayan varsayımlarını tanımlamayı ve test etmeyi amaçlar (Yılmaz, 2000).

Bilişsel yaklaşıma dayalı psikolojik danışma oturumları, danışan için kolaylıkla anlaşılabilmekte, araştırıcılar tarafından test edilebilmekte ve öğrencilere öğretilebilmektedir. Ayrıca bu oturumlar zaman ve para açısından da ekonomiktir (Beck, 2005; Shaw, 1975; Taylor,1968).

Bilişsel tekniklerin etkin bir şekilde kullanılmasını sağlayan bilişsel formülasyon, terapistin danışanı anlamasında bir çerçeve sağlar. Terapist vakayı formüle etmek için şu soruları sorar: “Danışanın tanısı nedir? Mevcut problemler nedir? Nasıl gelişmiştir? Nasıl sürmektedir? Hangi düşünce ve inançlar bu problemlerle ilgilidir” ? (Yılmaz, 2000).

Burada, psikolojik danışmanın danışanla iletişiminde takip edeceği basamaklar bellidir. Psikolojik danışman, bu basamakları adım adım geçerek danışanla ilgili olarak bilgi sahibi olabilir.

Psikolojik danışmanın süreci formüle etmesi ve buna göre ilerlemesi, oturumların birbiriyle ilişkili olarak sürdürülmesine olanak sağlar. Bilişsel formülasyon terapistin danışanla ilk görüşmesi sırasında başlar ve son oturumlara kadar geliştirilerek sürdürülür. Bu formülasyon, terapistin etkili bir terapi planlamasına yardımcı olur (Yılmaz, 2000).

Taylor (1974) tarafından yapılan çalışmada depresyon puanları yüksek çıkan öğrencilere üç farklı yaklaşıma göre danışma yapılmıştır. Üç hafta boyunca haftada iki kere danışma almışlardır. Orta düzeyde depresyonu olanlarla, hem bilişsel hem de davranışçı yaklaşıma göre danışma yapılmıştır. Bu danışanlar, kontrol grubuna göre önemli bir iyileşme göstermişlerdir.

(33)

Shaw (1975) tarafından yapılan bir araştırmada üniversite sağlık merkezinde yapılan görüşmeler sonunda depresyon teşhisi konulan öğrencilerle üç farklı yaklaşıma dayalı grupla psikolojik danışma yapılmıştır. Rasgele seçilen sekiz danışan, bilişsel, davranışçı ve kontrol grubuna alınmıştır. Dört hafta süren danışma oturumları, haftada iki oturum şeklinde yapılmıştır. Sonunda depresyon envanterine göre, bilişsel yaklaşıma dayalı yapılan psikolojik danışma grubundaki danışanların puanı, davranışçı yaklaşıma göre yapılan gruptaki danışanlara göre daha düşük çıkmıştır.

Araştırmalar dikkate alındığında, psikolojik danışma sürecinde bilişsel yaklaşımın olumlu sonuçlar verdiği görülmektedir.

Bilişsel yaklaşıma göre psikolojik danışma sürecinde ilk iki oturumda danışma içeriği ve yapılandırılması diğer oturumlardan farklılık gösterir. Danışma basamakları oluşturulurken büyük ölçüde Beck’in Bilişsel Kuramında benimsediği basamaklar dikkate alınmıştır (Beck, 2001). İlk iki danışma oturumu aşağıdaki gibi formüle edilebilir:

İ

LK İKİ OTURUMDA DANIŞMA SÜRECİNİN HEDEFLERİ VE

YAPISI

Danışma oturumlarının başlangıcında danışmanın, danışanla güvene dayalı bir iletişim kurması gereklidir. Bilişsel yaklaşımda danışmanın empatisini sık sık sözcüklerle ifade etmesi gerekmeyebilir. Bunun yerine, danışana yönelik ilgi, saygı ve hoşgörüsünü yüz ifadeleriyle, beden duruşu ve ses tonuyla aktarabilir. İlk iki oturumda danışmada gerçekleştirilmesi beklenen hedefler aşağıda belirtilen Güven Oluşturma/İlişki Kurma kriterleri ile sağlanabilir. Aşağıda psikolojik danışmanın güven oluşturma ve ilişki kurma aşamasında sergilemesi gereken davranışlara yer verilmiştir:

Güven Oluşturma / İlişki Kurma

a. Yapılama (Süre, yer, oturum sayısı, ev ödevi,video kayıt vb.)

b. Sözel ve sözel olmayan beden dili ile sıcaklık, ilgi, şefkat ve içten bir saygı gösterilmesi

(34)

d. Burada ve şimdi ihtiyaçlarına odaklanma e. Anlayış ve saygıya dayalı tanışma cümleleri

f. Danışanın sorununa uygun yöntemi seçebilme ve bunu kullanabilme g. Sorunu anlatmaya uygun cümlelerle yardımcı olma

h. Espri yapma

Aşağıda danışma sürecinin hedefleri ve yapısına ilişkin basamaklar yer almaktadır:

1. Gündemin Belirlenmesi

Danışman, hangi danışma yaklaşımına göre hareket ederse etsin, her koşulda, danışanı danışmaya getiren nedenleri, o günkü oturumda neler paylaşmak istediğini, gündemin belirlenmesi basamağında dile getirir. Danışanlar, çoğunlukla bir seansta ne tartışmak istediklerini bir “gündem” maddesi olarak tespit ederler. Bu durum psikolojik danışman tarafından gözardı edildiği takdirde, oturumda gereksiz bir gerginlik yaşanabilir (Beck, 2005).

Gündemin Belirlenmesi Basamağının başlıca özellikleri şunlardır: *Kısa ve Hedefe Yönelik Olması

*Psikolojik Danışmanın, danışma sürecinin mantığını/gerekçesini ve tekniklerini danışana anlatması

*Danışanın gündeme katkıda bulunmasını sağlama

2. Duygu Durumunun Sorulması

Gündemin belirlenmesinden sonra danışanın duygu durumu hakkında bazı yollarla bilgi alınması ve bunun somutlaştırılması danışma sürecini işlevsel hale getirebilir. Danışman, danışanın son bir hafta içindeki duygu durumunu uygun ölçekleri kullanarak tespit edebileceği gibi 0-100 arasında bir ölçekle de kendisini nerede gördüğünü işaretlemesini isteyerek ortaya koyabilir. Duygu Durumunun Sorulması Basamağının başlıca özellikleri şunlardır:

*Danışandan duygu durumuyla ilgili bilgi alınması.

*Danışanın doldurduğu objektif ölçeklerin maddelerinin incelenmesi.

*Danışandan kendi ruh durumunu 0-100 arasında veya “ düşük-orta-çok fazla” şeklinde değerlendirmesini istemek.

(35)

3. Temel Sorunun Gözden Geçirilmesi

Danışman, oturuma gelen danışanın ilk aktardığı sorun hakkında bilgiler alır. Böylece bu sorunun danışan üzerindeki etkilerini ortaya koymaya çalışır. Bunlardan danışanı en çok etkileyen veya rahatsız edenleri, danışma sürecinde çalışılabilecek hedefler olarak belirler. Temel Sorunun Gözden Geçirilmesi Basamağının başlıca özellikleri şunlardır

*Danışmanın danışanın ilk geldiğinde aktardığı sorunu kısaca incelemesi

*Danışandan bu sorunla ilgili olarak son zamanlarda neler yaşadığını anlatmasını isteme.

4. Problemin Tanımlanması

Burada danışman, bir önceki basamakta danışanın getirdiği sorunlar ve bunların etkilerini oturumda çalışılabilecek bir şekilde ortaya koymaya çalışır. Bu amaçla problemin tanımlanması basamağında aşağıda verilen kritere uyulmaya çalışılır. Problemin Tanımlanması Basamağının başlıca özelliği şudur:

*Danışanın anlattıkları arasında kendisini en çok rahatsız eden konuların tespit edilmesi.

5. Hedeflerin Belirlenmesi

Bu aşamada danışman, danışanın paylaştığı sorunları oturum boyunca çalışılabilecek hedefler haline getirmeyi amaçlar. Bu aşamada diğer aşamalara göre biraz daha fazla zaman harcanabilir. Bu da diğer aşamalara harcanacak sürenin azalması anlamına gelmektedir. Burada danışanın sürece aktif katılımını sağlamak amacıyla önemli gördüğü yerleri not alması istenebilir. Hedeflerin Belirlenmesi Basamağının başlıca özellikleri şunlardır :

*Danışanın aktardığı sorunları danışma sürecinde çalışılacak hedefler haline getirmeye yardımcı olma.

*Danışanı sürece daha aktif biçimde dahil etmek amacıyla, kendisinden önemli yerleri not almasını isteme.

(36)

6. Danışanın Probleminin Bilişsel Yaklaşıma Göre Formüle

Edilmesi

Danışma sürecinde, işbirliği ve uyum esastır. Danışman, danışana oturumların belli bir yapıda olduğunu, standart basamak ve kriterleri yerine getirerek göstermelidir. Bu; danışana oturumda ne yaşanacağını önceden bilme güvenini verir. Danışanın probleminin bilişsel davranışçı yaklaşıma göre formüle edilmesi, danışanın kendi sorunlarını kendisinin çözebileceğine ilişkin inancı kuvvetlendirme amacını destekler. Danışanın Probleminin Bilişsel Yaklaşıma Göre Formüle Edilmesi Basamağının başlıca özellikleri şunlardır: *Danışanın bilişsel model konusunda ne bildiğini anlamaya çalışma, varsa hatalarını düzeltme.

*Danışmanın kendi hayatından örneklerle bilişsel model hakkında bilgi vermesi *Danışma sürecinin nasıl işleyeceği ile ilgili bilgi verme (Gündem belirleme vb.) *Danışandan hafta içinde duygularındaki olumlu veya olumsuz yöndeki değişmelerde aklından ne geçtiğini yazmasını isteme (aklımdan şu anda neler geçiyor)

*Danışana “Durum-Düşünce- Duygu” olarak analiz yapmayı öğretme.

*Danışanda, danışmaya karşı rasyonel olmayan düşüncelerin ortaya çıkarılması *Danışanın olumsuz otomatik düşüncelerini fark etmesini sağlama.

*Psikolojik danışmanın danışana bilişsel danışma sürecinin belli bir mantığa dayandığını, düzenli bir yapısı olduğunu söylemesi.

*Psikolojik danışmanın danışana rahatsızlığının düzelmesinde, danışma sürecini kavramasının önemli rolü olduğunu söylemesi.

Psikolojik danışmanın benimsediği danışma yaklaşımı ile danışanın beklentileri arasındaki uyum, terapötik ilişkiyi kuvvetlendirmekte ve danışma sürecinin başarıyla sonuçlanmasını sağlamaktadır. Danışma sürecinde danışanın süreçle ve rahatsızlığıyla ilgili olarak bilgilendirilmesi verimliliği artırmaktadır (Orne ve Wender, 1968).

7. Danışanın Psikolojik Sorunu Konusunda Eğitilmesi

Psikolojik danışma almaya gelen danışanların çoğu sorunları konusunda doğru olmayan birtakım inançlar taşıyor olabilirler. Bazı durumlarda da

Şekil

Şekil 1 İkili Kişilerarası İletişim Sistemi (McWhirter ve Voltan-Acar, 1984).
Şekil 3 Görsel, İşitsel ve Kinestetik Algılarına Göre Bir Kişinin Göz Hareketleri (Bodenhamer ve  Hall, 1999)
Tablo  1’de  sözel  davranışlardan  kelimelerin  niteliğine  ilişkin  gözlemciler  arası  uyum  değerleri  verilmiştir
Tablo  12’ye  bakıldığında  ilk  oturumda  psikolojik  danışmanın  sözel  olmayan davranışlarından başın dik ve rahat durumda olması %65, başın öne  ve  aşağı  eğilmesi  %35  oranında  gözlenmiştir

Referanslar

Benzer Belgeler

Grupların çeşitli biçimlerine ilişkin etkililik çalışmalarını istatistiksel olarak destekleyen ve grup yaklaşımlarını tanımlayan yüzlerce.. somut

• Günümüzde danışmanlık sıfatı kullanılan diğer mesleklerle iletişim kurma yönüyle ilişkilendirilmesi, ancak psikolojik danışma bunlardan çok farklı...

Bu ders kapsamında, grupla psikolojik danışmaya ilişkin temel kavramlar, psikolojik danışma gruplarının özellikleri ve grup çeşitleri, grupla psikolojik

Anketin birinci bölümünde, psikolojik danışmanların Okul Psikolojik Danışma ve Rehberlik Hizmetleri Program modeline dayalı olarak hazırlanan kapsamlı psikolojik danışma

Bireysel psikolojik danışma sürecinde sessizlikten önce (sessizliği başlatan) ve sonrası (sessizliği sonlandıran) psikolojik danışman ve danışan sözel

Psikolojik danışman adaylarının duygusal öz yeterlikleri ve psikolojik danışma öz yeterlikleri arasındaki ilişkiler incelendiğinde duygusal öz yeterliğin tüm

Psikolojik Danışma ve Rehberlik Hizmetleri, öğrencinin her yönüyle gelişmesini ve böylece kendini gerçekleştirmesini amaçlayan psikolojik yardım hizmetlerini kapsadığı

Friedlander, Keller, Peca-Baker ve Olk (1986) da psikolojik danışman özyeterlik düzeyi ile psikolojik danışmanın anksiyetesinin ters orantılı olduğunu