• Sonuç bulunamadı

D.G.S. AKADEMİSİ Temel sanaî eğitimi 71 — 72 çalışmaları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "D.G.S. AKADEMİSİ Temel sanaî eğitimi 71 — 72 çalışmaları"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

D.G.S. AKADEMİSİ

Temel sanaî eğitimi

71 — 72 çalışmaları

D.G.S. Akademisinde 1971 - 72

Te-mel Eğitimi çalışmalarını kapsayan bir sergi açılmış ve öğrencilerin türlü dal-lardaki çalışmaları sergilenmiştir.

Bu münasebetle kürsü başkanı Prof. Zühtü Müritoğlunun kısa yazısını ve diğer öğretim görevlilerinin konu hakkındaki görüş ve fikirlerini yansıtan yazılarını aşağıda okuyucularımıza sunmaktayız.

Devlet Güzel Sanatlar Akademisinde 1967 lerde reform çalışmaları, ancak 1969 yılında ürünlerini vermeye başladı. Reformun öngördüğü önemli aşamalar-dan biri, Akademiye giren tüm öğrenci-nin birinci yılda bütün bölümleri içeren ortak derslere beraberce girmesiydi. Bu amaçla plastik sanatların ortak ilkeleri-ni kapsayan bir «Temel Sanat Eğitimi» dersi konuldu ve Ercüment Kalmık yö-netiminde uygulanmaya başlanıldı. Yal-nız, o yıl heykel bölümü dışındaki bö-lümlerin uygulamaya katılmamaları ne-deniyle Kürsü bu bölüme bağlandı. Bü-tün bölümlerin ortak derse katılmaları ise ancak 1969 - 1970 döneminde ger-çekleşebildi. Üçüncü yılına giren uygu-lamalarımıza katılan gençlerle, sergide görülen düzeydeki olumlu meyvalarını vermeye başladı.

Prof. Zühtü MÜRİTOĞLU

TEMEL SANAT EĞİTİMİNİN

AMAÇLA-RININ TEMEL PSİKOLOJİSİNDE

ÖZ-GÜRLEŞTİRME YATAR. Nokta, çizgi, değer, renk gibi ele-manları tek başına veya bir arada belli sanat prensipleri çerçevesinde anlamlı bir kurguya yöneltmeye çalışan öğrenci gerçekte kısıtlı eleman ve araçlarla a-raştırma yaparak ve o sınırlılığı aşarak işine yeni bir cevher aşılamakta ve bir özgürlük bilincine kavuşmaktadır.

Bu araştırma, değiştirme ve özgür-leşme bilinci öğrencinin ve geleceğin sa-natçısının çevresine son derece yalın ve gerçekçi bakması için önemlidir. Her-gün büyük bir hızla değişen çağın ko-şulları yanısıra değil ona ayak uydurmak ona katkıda bulunmak durumunda olan sanatçı, değişimlerden korkmama ve ye-ni çözümlere yönelmek zorundadır.

Çevreye yalın ve gerçekçi bakmak çabası nesneleri olduğu gibi görmekten öteye onları gerçek işleylerinin dışında da kullanabilme olanağını geliştirir. Bi-limin ve kültürün ortaya attığı prensip-leri yeni alaşımlar yaparak insan yara-rına kullanabilmeyi sağlamak temel san-at eğitiminin başlsan-atmaya çalıştığı bir ey-lemdir.

Amaç, insan toplumlarının somut çevresini uygarca bir yönde değiştirebil-me gücünü her zaman kendinde bulan sanatçıyı yetiştirebilmektir. Böylesine bir kişiliği bütünüyle geliştirmek elbetteki şimdi uygulanan Temel Sanat Eğitimini

aşar. Ama şimdiki durumuyla çağdaş ve henüz kurulmamış bir bütünün doğru yönde ve öncülük eden bir parçası oldu-ğunu söylemek yanlış olmaz sanırım.

(2)

TEMEL SANAT EĞİTİMİNİN NEDENİ VE NİTELİĞİ

Temel Sanat Eğitimi (Basic Desıgn; Foundational Courses; Preliminary Cour-ses; Eor Lehre; Grund-Lehre; Gestalt-lehre; v.s.) niteliklerini terimin kısmen işaret etmiş olduğu gibi Uygulamada (Proseste) güdeceği amaçlarını aşağıda gösterildiği gibi önerir.

A — Temel Sanat Kurallarını öğret-me veya bu kuralları öğrencilerin bul-malarını sağlama (Temel Sanat Sözcüğü)

B — Öğrencinin ilerdeki yıllarda ya-pacağı sanat çalışmalarına geçebilmesini (Transfer olmasını) sağlama (Sanat Ön Çalışması).

C — Öğrencinin kişisel gelişimini sağlama ve onu gelecekte karşılaşacağı herhangi bir konuya kolayca uyabilir bir kişi haline getirme (Problem çözme — Yaratıcı ön çalışma).

Eğitim içinde düşünüldüğü işe genel eğitim politikasında gidilebilecek iki yol-dan birini seçme durumundadır. Bun-l a r :

A — Topluma onun belirli dallarında faydalı olması amacı ile bireyler yetiş-tirme (amacı saptanması bakımından ka-palı sistem). Yahut.

B — Öğrencinin kişiliğini geliştirme-ğe yönelik öğreniminin yapılmasıdır (Ya-ratıcılığa dayanması bakımından açık sis-tem).

Bir diğer deyişle iki öğrenciye öğ-retmeye ikincisi ise onun araştırıp bul-masına ve öğrenmesine dayanır. «Temel Sanat Eğitimi» çalışmaları nitelikleri ba-kımından öğrencinin kişisel yaratıcılığını ve araştırma gücünü geliştirme yönte-mini tutar. Bu nedenle de «Temel Eği-tim» karakteri taşır ve öğrencilerini yu-karıda belirtilen amaç için yetiştirirken temel sanat elemanlarını araç olarak kul-lanır. Toplumun karakterine uygun yahut öğrencinin seçmiş olduğu dallara adapte olma çalışmalarını ise bir ilerdeki yıla profesyonelleşme araştırmalarına bırakır.

Temel Sanat Eğitimi ve Rasyonel bi-limlerin çalışmaları yöntem bakımından ele alınırsa bazı benzerlikler göze çar-par. Şöyleki: Bilimsel araştırmalar yap-tıkları incelemeler bakımından,

A — Temel Bilimsel Araştırmalar olarak ikiye ayrılırlar.

Temel bilimler bulgularını insan ya-şantısında (Yararlılık bakımından) direkt olarak uygulama zorunluğunda olmadıkla-rı için yaptıklaolmadıkla-rı araştırmalarda belirli bir bağımsızlığa sahiptirler. Tatbiki

bi-limsel araştırmalar ise insan hayatında uygulama gerekçesi ile maksatlara önce-den saptanmıştır ve kendi araştırmala-rında temel bilimsel araştırmaların bul-gularından da faydalanırlar. Bu bakımdan

ymmtmM

S C C I U C < C C < < < < < <

tcc«<<<<<<<<<<

; S C c c c c c < < < < < < <

C < < < C < < < < < < < < <

C C C C C C C < < < < < < < < C C C C C C C C C K < < < <

; c c c < ç < < < < < < < < <

c c c c c c c c < < < < < <

c c c c c c c < < < < < < < <

temel sanat eğitimi bir yandan öğrenci-nin kişiliğini geliştirirken bir yandan da onların doğmatik düşüncelerden hür bir halde kendilerine gerekli olan alanda ana kavramları keşfetmelerini amaç edi-nir.

Nuri TEMİZSOYLU M. A. (R.C.A.) D.G.S.A. Temel Eğitim Kürsüsü Asistanı . Aralık 1972

ARAÇ — AMAÇ

Bilemezsiniz bana şu türden ne çok soru soruldu son yıllarda...

Ayrı ayrı ton, davranış ve niyetle... Örneğin,

— «Dostum» nedir bu Temel Sanat eğitimi»? gibi dostça,

— «Hadi canım eski köye yeni usul mu?» gibisine inkârcı, veya,

— «Usta - çırak sisteminin dışında olur mu sanat eğitimi...? Biz Paris'te fi-lancanın atölyesinde iken Maître derdi ki,» gibisine tutkulu...

Şimdi ister konuyu bizden iyi bilsin de bizi sınayanlara, ister içten dostlara, isterse trenin kaçması telaşındakilere sun uğraşımızın amacını, bence ne ol-duğunu açıklamak istiyorum.

Temel Sanat Eğitiminin (Temel Ta-sar - Basic Design) amacı sanatçı olma yolundaki kişiye sanatçı olmasına olanak sağlayacak araçları vermektir.

Kısa Değişle:

1 — Öğrenciye ilerde kendisini sa-natçı kalacak, plâstik sanatların tümü için geçerli olan ortak kurallarına ait bil-gilerin, uygulama için gerekli olacak be-cerilerin kazandırılması.

2 — Sanatçı olabilmesine olanak sağ-layacak düşün, tasar, uygulama disipli-ni elde etmesi.

3 — Araştırıcılığının ve kuşkuculu-ğunun uyandırılışı. Fakat... Tutunki öğ-renci gerçek, etken bir Temel Sanat E-ğitiminden geçti... O zaman,

— İster sanatçı adayı kişinin öznel yeteneksizlikleri nedeniyle, ister atölye eğitimi aşamasındaki öğretici kadronun yeteneksizliklerinden olsun evrensel teh-like başgösteıir:

Kendisine ARAÇ OLARAK VERİLMİŞ BULUNAN TASAR VERİLERİNİ KULLA-NARAK, hayatı boyunca, Temel Sanat e-ğitimi ödevlerini değişik ölçülerde deği-şik malzemelerle üreten, sakal koyuve-rip bir de pipo'su oldu mu! sanatçı olan sahte sanatçılar türer. Hatta, daha fena-sı bu tipleri türeten okullar da çıkar or-taya... En fenası geri kalmış toplumla-rın insanlatoplumla-rını, iş çevrelerini hemen her-kesi de kandırırlar. Kanmayan eleştir-meciler ise, durumun sorumlusu suçlu-yu, Temel Sanat Eğitimini parmakları ile işaret ederler; «İşte suçlu»... derler.

Haksız bir suçlamadır bu... Suçluyu ARACI AMAÇLAŞTIRAN NEDENLERDE ARAMAK GEREKTİR.

(3)

TEMEL SANAT EĞİTİMİ SORUNLARI Eğitimin her basamağında yöntemle-rin, öğrencinin o ana gelinceye kadar ge-çirdigi eğitim koşulları ile belirlenmesi gerekmektedir. Bu kural eğitim basamağı ilkokul olsun, lise olsun, üniversite olsun veya sanat eğitimi veren bir akademi ol-sun, her eğitim kurumunun değişmez ku-ralıdır kanımızca.

O halde görevli olarak D.G.S. Akade-misine her yıl giren öğrencinin Akademi çatısı altına girinciye kadar ki genel eği-t i m yöneği-temini gerçekçi bir biçimde ve bulguların ışığında öğrencinin ön birikim-lerini, ekonomik ve toplum - ruhbilimsel sorunlarını dikkate alarak saptamak ola-ğandır.

Büyük giriş engelini başarı ile geçip öğrencimiz olan gençler çok farklı nite-likteki okullardan gelirler elimize... Açık-ça söylemeK gerekirse, bir çoğu eksik za-yıf kadrolu, büyük küçük Anadolu şehir-leri liseşehir-lerinden tutun da, büyük kentşehir-lerin çok iyi dil öğreten gelişmiş kolejlerine

kadar... Farklı evlerden, farklı yaşantı-lardan gelirler ayrıca bu gençler... Çok farklı bir ön birikimleri vardır... (PİCAS-SO kimdir?) diye bir soru sorarsanız adı-nı o ana kadar duymamışından, böylesi-ne kolay bir soruya cevap vermiyecek öğrenciye kadarına rastlarsınız... Ve a-çıkca söylemek gerekirse ister genel kültür düzeyi yönünden olsun, ister ya-bancı dil bilgisi yönünden olsun olumlu ve olumsuz taraftaki uçlar % 10 ar nis-betinde iken büyük çoğunluğun durumu pek parlak değildir.

O halde açık bir eğitimin yapıldığı bir okulda tavrımızı belirleyen kitle bu büyük çoğunluktur. Ve en büyük zorlukta burada kendini göstermektedir. Çünkü genellikle zayıf liselerdeki sistemin bir al - ver sistemi oluşuna oluşmuş olan öğrenciyi sanat öğretimindeki al - çeşit-le - yorumla - yeni birşey ver sistemine alıştırmak (özellikle bu nitelikteki öğren-ciyi) gerçekten ciddi bir sorun olarak or taya çıkmaktadır. Bu arada «yukarda adı-nı ettiğimiz aşırı uçtakiler ne oluyor»? diyorsunuz kuşkusuz. İşte eğitim görevli-lerinin kişisel düzeltmelerinde öğrencinin niteliklerine göre davranışı, açıklama ve düzeltme biçimi bu soruyu çözme duru-munda olan cevaptır.

Tahmin edilebileceği gibi liseden son-ra bukadar farklı bir eğitim yöntemi uy-gulanmaya taşlayan öğrenci ancak yıl sonuna doğru uğraşın cazibesine varmak-ta ve kelime anlamıyla coşmakvarmak-tadır.. Nokta - çizgi Alan - Biçim - Ton - Renk - Doku - Strüktür - Mekân derken yıl bi-ter... Ve öğrenci ile diyalog kurulmuş, üretkenlik artmış, sorun tam anlaşılmış-ken biz onları yetiririz... Ertesi yıl bü-yük bir çoğunluk özellikle yıl sonu

ser-gilerini hazırlarken aynı türden işleri

i(çin «ben şimdi yapsam neler

yapar-dım» derler. Hattâ kendilerini alamıyan o yıl yeni girmiş arkadaşlarının işlerini eleştirmek, aslında atölyenin havasını tekrar solumak için atölyemizin devamlı-ları olmaya başlarlar. Niçin mi söylüyo-ruz bunları?.. Kuşkunuz olmasın ne ver-diklerimizin en iyi şekilde verildiğine inandığımızdan, ne başardığımıza olan öl-çüsüz güvenden... Biliyoruz ki her şey çok daha iyi olabilir ve olacaktır. Yal-nız hiç kuşkumuz yokki ülkemizde Endüs-triel gelişmemişlik içindeki bütün diğer ülkelerde olduğu gibi :

a — Ailelerin ekonomik, dolayısiyle kültürel olanaksızlıkları nedeniyle öğren-cinin ailesinden aldığı sanatsal birikim çok yetersizdir. Bu gerçek, aile ekono-mik yönden güçlü dahi olsa, ülkemizde gerçek burjuvalaşma periodunun tamam-lanamamış oluşundan dolayı değişmemek-tedir.

b — Liselerin vermiş olduğu genel seviye çok yetersizdir.

c — Öğrenci yine ülkenin ekonomik olanaksızlıkları nedeniyle büyük sınıflar-da kitle eğitimi ile ezilmekte ve kişilik-lerini ortaya koymaları için uzun bir süre gerekmektedir.

(Bu üç konuda da istisnalar sonucu değiştirmiyecek sayıdadır.)

Sonuç olarak açıklıkla diyebiliriz ki t ü m yukardaki nedenlerden uyguladığımız programı uyguladığımız yöntemle (ki sa-nat eğitiminde liselerde yürüyen yönte-min olanağı yoktur) vermek öğreticiyi de öğrenciyi de çok yormakta ve alınabilece-ği açık ve seçik olan verim alınamamak-tadır. Ve hiç kuşkumuz yok ki Temel Sa-nat Eğitiminin (Basic Design) Akademimi-zin bütün bölümlerinde 2 yıl mesleğe dö-nük biçimde siirüdürlmesi gereklidir, şart-tır.

(Baştarafı 13. sahifede) 1968 de, istanbul Kültür Sarayı için-de yer alacak san'at eserleri için Ba-yındırlık Bakanlığınca açılan yarışma'da 1. resim ödülünü,

1969 da, Ankara'da san'at Tenkitçi leri derneği resim yarışması I. ödülünü,

1971 de, VII. Paris (Biennale) ine resim d s lınd.a Türkiye'yi temsilen katıl-dım.

1971 de, Paris'de iki karma sergiye ikişer tablo ile katıldım. Birinde Paris şehri Gümüş ödülünü kazandım,

1972 de, Vichy'de katıldığım «eski Ankara'da Çarşı Sokağı» tablosu ile I. ödülü kazandım.

1972 de, Bratislava Naiv San'at Trien-naline üç büyük (bir tanesi 3,5 x 2 met-re) resimle katıldım.

Oya KATOĞLU

(Baştarafı 13. sahifedej Gerek çağdaş grafik anlatım düzeyini noktalaması, gerekse teknik üstünlük a-çısından bu sergi, bu izlenimleri bırakı-yor.

Yugoslav sanatçıların gravür anlatı-mına yönelme gereksinmesi duymaları son on, on beş yıl içinde yoğunluk ka-zanmıştır; bunun nedenlerinin başında Ljubljana'da iki yılda bir düzenlenen U-iuslararası gravür sergileri gelir.

Bütün bir gravür dünyasının Yugos-lav sanatçılarına açılması, onların çağı-mızı oluşturan tüm yeni akımları birbi-ri ardından en canlı örneklebirbi-riyle tanın-masını sağladı.

Yugoslav gravürcüleri en yeni tek-niklerle, öncü akımlara yer veriyorlar, eserlerinde. Tahta üzerine kazıma resme ayrı bir sevgileri olduğu da söylenebilir. Yedirme kazı (eau - Forte) ve yalama kazı (acquacınte) yoluyla ya da, ipek bas-kı. taş baskı teknikleriyle birlikte, blın-ların bir kaçını bir araya getiren eserler de var, bu sergide. Ne var ki, tekniğin üslûp özelliklerini ezmediğini, tersine üslûp ayırımlarını belirginleştirdiği söyle-nebilir.

Serginin en yaşlı sanatçısı 1920 do-ğumlu Marjan Pogaçnik, en genci de 1945 doğumlu Gorazd Şefran. Bir bakı-ma iki kuşağın sanat tutumlarını temsil ediyorlar. Oysa bu tutumları ayrı sanat görüşlerini yansıtmıyor. En yaşlı sanat-çılar bile en yeni akımlara açık; yer yer gençlerden de atak!

Figür ve doğa Yugoslav gravürcüle-ri için vazgeçilmez konular. Doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak doğadan e-sinlenen sanatçılar doğanın özünü yaka-lamak istiyorlar. Bazan dünyayı bütünlü-ğünce yakalamak için tepelerden baka-rak, bazan da mikroskobun gözleriyle derinlere inerek görsel anlatım dillerini kuruyorlar. Daha sıkı ve disiplinli bir anlayışı sürdürenler ise gerçek üstü gö-rüntülerden, bilinçli düşlerden esinleni-yorlar. Hepsinin ortak teknik özelliği i s * temiz bir baskının gerektirdiği titiz bir çalışmadır. Çağdaş gravür anlayışının seçkin ve olgun örneklerinin sergilendi-ği «Yugoslav Gravür Sergisi» sanat or-tamımız için sevindirici bir seyir olana-ğı sağladı.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu nefes, ses eğitimine en uygun olan nefestir.Diyafram nefesinde hava, diyafram ve ses organının güç birliği şarkı söylememizi kolaylaştırır. Diyafram nefesi, diğer

Lyrik tenor: Rengi daha aydmlık ve daha yumuşak olan (lirik tenor hemen bütün İtalyan operalarının baş erkek rollerini elinde tutar ve tizlerinin parlaklığı ile belirir.

• Ortaçağda kullanılan temel 7 kilise modunu, içinde majör ve doğal minör gamları da barındırdığı için ayrıntılı olarak inceleyeceğiz. Kilise modları 7 sesten

Çapraz perspektifin özelliği iki kaçış noktası olmasıdır, çünkü burada dikey çizgiler birbirine paraleldir.. Çapraz perspektifi

Renk Şabonunun A3 boyutunda scholer yada canson kağıta kopya alınır.. Görebileceğiniz şekilde çok

(Noktanın büyük veya küçük olması karşılaştırma sonucunda ortaya çıkabilir. Fakat normalde bir nokta tek başına iken sadece noktadır. En küçüğü de en büyüğü de

Çapraz perspektifin özelliği iki kaçış noktası olmasıdır, çünkü burada dikey çizgiler birbirine paraleldir.. Çapraz perspektifi

Ancak su da bir gercektir ki, giysi kallplar~ i l ~ boyutlu bir hacim olan insan vticudunun cesitli btiltimlerini tirten iki boyutlu yilzey parcalar~drr.. * Mart