Sağlık Hastalık ve Yaşamsal Bulgular
Doç. Dr. M. Hakan KURT
Yakın zamana kadar sağlık; “hastalığın ve
sakatlığın olmayışı”, hastalık da “sağlıklı olmama”
gibi dar bir çerçeve içinde tanımlandığından, bu tanımların bireyi etkileyen ruhsal ve sosyal
faktörleri önemsemediğini
düşündürmüştür.
• Dünya Sağlık Örgütü anayasasında sağlık şöyle tanımlanmıştır: “Sağlık sadece hastalık ve
sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve
sosyal yönden tam iyilik halidir.”
Hastalığın tanımı toplumdan topluma, zamandan zamana, çağdan çağa değişmektedir.
Hastalık, sadece doku ve hücrelerde yapısal ve fonksiyonel olarak anormal değişikliklerin
oluştuğu bir durum değildir ve yalnız biyolojik bir süreç olarak kabul edilemez. Çünkü aynı
zamanda sosyal ve kültürel bir olgudur.
• Hekimler hastalığı şöyle tanımlar: “Doku ve hücrelerde normal dışı yapısal ve işlevsel
(fonksiyonel) değişikliklerin doğurduğu haldir.”
Yaşamsal bulgular
• Ateş
• Solunum
• Nabız
• Tansiyon
• Ateş: vücut ısısının normalin üstüne çıkmasıdır.
• Bir semptomdur ve en sık nedeni enfeksiyondur.
• Enfeksiyon hastalıklarının da en sık
belirtisi/bulgusu ateştir.
• Dışında da görülebilir.
• Her enfeksiyonda ateş bulunmaz.
• Normal vücut ısısı: 36.8±0.4
0C
Vücutta Isı Üretimini Etkileyen
Önemli Faktörler
Bazal Metebolizma Hızı :
• Bireyin mutlak dinlenme halinde, fakat uyanıkken harcadığı enerji anlamına gelir.
• Yaş ve cinsiyete göre değişiklik gösterir.
- Küçük çocuklarda hızlı olması , hücresel reaksiyon ve hücresel sentezin hızlı olmasıyla enerji gereksinimi artmaktadır.
- Cinsiyete bakıldığında erkek cinsiyet hormonu bazal metebolizma hızını %10-15 artırır.
Kas Çalışması :
• Kastaki ani kontraksiyon enerji miktarını birkaç saniye içinde normalin 50 katına çıkarır.
• İskelet kasının titremesi de metebolizmayı hızlandırır.
• Titreme merkezi posterior hipotalamus’tadır.
• Deriden ve spinal korttan gelen soğuk sinyalleri titreme merkezini uyarır. Titreme merkezinin
uyarılması, vücuttaki tüm iskelet kaslarında tonus artışına ve dolayısıyla ısı üretimine neden olur.
Tiroit Hormonları :
• Tiroid bezinden salgılanan hormonlar vücudun tüm dokularında metebolizmayı artırırlar. Hücre
metebolizmasındaki artış ise doğal olarak ısı üretimini artırır.
Sempatik Sinir Sisteminin Uyarılması
• Sem. Sin. Sis. uyarılmasıyla salgılanan epinefrin ve norepinefrin hücre metabolizmasını derhal
hızlandırır. Bu hormonlar kas ve karaciğer
hücrelerinde glikojenolize neden olarak hücresel aktiviteyi artırırlar.
Isı kaybı
• Radyasyon (Işınım): %60 iki yüzey arasında temas olmaksızın ısı iletimi sürekli olur.
• Kondüksiyon: temas ile olan ısı iletimi, su veya hava gibi iletkenlerle temas sonucu gerçekleşir.
• Konveksiyon: hava ile temas sonrası hava akımı yardımıyla ısının vücuttan uzaklaştırılması
• Evaporasyon: Deriden terleme ile akciğerlerden ise solunumdaki nem ile ısı kaybı olur.
Deriden ve akciğerlerden fark edilmeden buharlaşan su miktarı günde 600 ml.yi bulur. Bu miktardaki sıvının kaybı saatte 12-16 kalori ısı kaybına neden olur.
Vücut Isısının Alındığı Bölgeler :
• Oral Yol : Bu yolun kullanılabilmesi için hastanın bilinçli olması gerekir.
Kullanılmadığı Durumlar :
Bilinçsiz durumlar,
Bebeklerde,
Çocuklarda,
İstemsiz kasılması olan hastalarda ,
Ağızdan solunum yapanlar da,
O2 tedavisi yapılan hastalarda ,
Ağız ve burun tedavisi geçirenlerde,
Ağız enfeksiyonu olanlarda ölçülmez.
Oral yolla alınan vücut ısısının normal değeri 37oC dir.
Termometre dil altında 3-10 dak. bekletilir.
Aksillar Yol :
Enfeksiyon taşıma olasılığı düşük olduğu için güvenilir bir yoldur.
Kullanılmadığı Durumlar :
• Koltuk altında enfeksiyon varsa
• Hasta çok zayıfsa kullanılmaz.
Koltuk altından alınan ısının normal değeri 36 oC dir.
Derece koltuk altında 5-10 dak. bekletilir.
Rektal Yol :
Kullanıldığı Durumlar :
• Oral ve aksillar yolla vücut ısısı alınamayan durumlarda ,
• Bilinçsiz ve zayıf hastalarda ,
• Bebeklerde ,
• Çocuklarda kullanılır.
Kullanılmadığı Durumlar :
• Normal yeni doğan bebeklerde,
• Rektum ameliyatı geçirenlerde,
• Rektum ve perianal enfeksiyon olanlarda,
• Defekasyondan hemen sonra uygulanılmaz.
Termometre yağlandıktan sonra ; bebeklerde 1,25 cm.
çocuklarda 2,5 cm.
yetişkinlerde 3,8 cm.
Termometre 2-4 dak. bekletilir.
Rektal yoldan normal ısı değeri 37
oC dir.
• Solunum: havanın atmosferden akciğere,
akciğerlerden de atmosfere doğru hareketini ifade eder. ‘ventilasyon’
• Solunum merkezi olan beyin sapındaki
medulla oblangata tarafından kontrol edilir.
• Solunum sayısı:
• Yenidoğan bebeklerde 30-35/dak.
• 2 yaş 25/dak.
• Yetişkinlerde 12-20/dak.
Solunum Sayısını Artıran Durumlar
• Metabolizmanın hızlandığı durumlar
• Ateşin yükselmesi
• Ağrı
• Kanda CO
2yükselmesi ve O
2düşmesine sebep
olan vücuttaki her olay solunumu yükseltir.
Solunum Sayısını Düşüren Durumlar :
• KİBAS artması solunum merkezini baskılayarak solunumu düşürür.
• Morfin sülfat gibi bazı ilaçlar solunum
merkezini baskılayarak solunum sayısını
azaltırlar.
Solunumun Özellikleri :
• Bradipne :
Solunum sayısının dakikada 10 ‘nun altına düşmesidir.
• Takipne ( Polipne ) :
Solunum sayısının dak./24’ün üzerine
çıkmasıdır.
• Hiperpne :
Solunumun derinliğinin artmasıdır. Normalde egzersiz sonrası görülür.
• Hipopne :
Solunumun derinliğinin azalmasıdır. Uykuda
görülen solunum biçimidir.
• Apne :
Solunumun kalıcı veya geçici durmasıdır.Bu durum 4-6 dakikadan fazla sürerse solunum arresti olarak ifade edilir.
• Hiperventilasyon :
Solunum sayısı ve derinliğinin birlikte artmasıdır.
• Hipoventilasyon :
Solunum sayısı ve derinliğin birlikte düşmesidir.
Dispne :
• Solunum güçlüğüdür.
• Hızlı ve yüzeysel solunum vardır. Solunum için çaba harcandığından yüz kırmızıdır, burun kanatları açılıp kapanır, solunuma
yardım etmek için karın kasları kullanılır. Yüz ifadesi endişeli ve sıkıntılıdır.
• Bu hastalar Ortopne pozisyonunda rahat
ederler.
Cheyne – Stokes Solunumu :
• Yavaş ve yüzeyel bir solunumla başlar, solunumun hızı ve derinliği derece derece artar. Belli bir derinlikten sonra solunum tekrar derece derece yavaşlar ve
yüzeyelleşir. Bu dönemin hemen ardından 10-20 sn.
süren Apne dönemi görülür.
• Beyin kanamalarında ve kalp hastalıklarında ölümden hemen önce görülen solunum biçimidir.
• Kusmaul Solunum :
Solunum anormal biçimde derinleşmiştir ve hızı artmıştır.
Genellikle metabolik asidoz ve böbrek yetmezliğinde görülür.
• Anoksi :
Yerel yada genel olarak O
2‘nin tamamen
yokluğudur.
• Hipoksi :
Hücrelerin ve dokuların yeterli miktarda O2 alamaması, O2 yetersizliği.
• Siyanoz :
Oksijen ihtiyacının yeterli karşılanmadığı durumlarda deri ve müköz membranların kirli, mavimsi-mor bir renk almasıdır.
Siyanoz nerelerden alınır?
Dudaklardan, kulak memelerinden, tırnaklar ve oral mukozadan gözlenir.
• Nabız: kalbin sol ventrikülünün sistolü
sırasında aortaya attığı kanın damar duvarına yaptığı basıncın deri yüzeyinden
hissedilmesidir.
• Nabız hızı: bir dakikadaki kalp atım sayısıdır.
• Nabız hızı:
Yenidoğan- 1 ay 120-160 1-12 ay 80-140
12 ay-2 yaş 80-130 2-6 yaş 80-130
6-12 yaş 75-100
Yetişkin 60-100
• Taşikardi :
Nabızın dak. / 100’ ün üzerine çıkması.
• Bradikardi :
Nabızın dak. / 60’ın altına düşmesi.
Kalbin atım hızı dolayısıyla nabız hızı Otonom sinir sistemi tarafından kontrol edilir.
Regüler Nabız :
• Normal nabız atışıdır. Atımların birbirin ardı sıra ve düzenli aralıklarla olmasıdır.
Aritmi :
• Düzensiz nabız atışları .
• Aritmi işlev yeteneğini tehdit eden bir durumdur.
• Tansiyon: sol ventrikülden aortaya atılan kanın arter duvarına yaptığı basıncın miktarıdır.
Birimi mmHg
• Sistolik basınç: kanın arteriyel sisteme
pompalanırken ulaştığı maksimum basınç
• Diastolik basınç: kalp gevşediğinde ventrikül basıncı düşer ve arteriyel basınç düşer. Bu
sırada damar duvarında daimi minimal basınç
• Sağlıklı bir bireyde normalde 120/80 mmHg
• Ancak kişiden kişiye göre normal değer farklılık gösterebilir.
• 20-30 mmHg düşme veya yükselme hastalık
belirtisi olabilir.
• Bir çok yaralanma veya hastalıklarda her ikisi paralel olarak yükselir veya düşer. Bu kuralın dışında kalanlardan ;
• Kafa travmalarında sistol yükselirken diyastol düşer veya değişmez.
• Kalp tamponatında sistol düşer, diyastolda ise
yükselir.
Kan Volümü :
• Kan volümü kan basıncını etkiler. Yetişkinlerdeki kan volümü 5000 ml. dir. Kan volümü
yükseldiğinde damar duvarında yapacağı basınç daha fazla olacağı için kan basıncı da artar.
Kanın Viskositesi ( Yoğunluğu ) :
• Kanın viskositesini kanda bulunan eritrosit oranı belirler. Viskositesindeki artış, özellikle küçük kan damarlarında kanın akışını güçleştirir. Akışın
güçleşmesi de arteriyal sistemde basınç yaratarak KB.nı artırır.
Yaş değerleri Ortalama kan basın Yeni doğan --- 40 / mm.Hg.
• 1 ay --- 85 / 55 mm.Hg.
• 1 yaş --- 95 / 65 mm.Hg.
• 6 yaş --- 105 / 65 mm.Hg.
• 10 -13 yaş --- 110 / 65 mm.Hg.
• 14 -17 yaş --- 120 / 80 mm.Hg.
• 18 + yaş --- 120 / 80 mm.Hg.
Yaşlara Göre Ortalama Kan Basıncı
Değerleri
• Yetişkinlerde Hipertansiyon sınır değeri 140 / 90 mm.Hg. dır.
• Sistolik kan basıncı değeri 90 mm.Hg. ve daha düşük olması Hipotansiyondur.
Kan Basıncını Artıran Faktörler :
• Kardiyak autputun artması
• Periferik vasküler direncin artması,
• Kan volümünün artması,
• Kan viskositesinin artması.
Kan Basıncını Düşüren Faktörler :
• Kardiyak autput’un azalması,
• Periferik vasküler direncin azalması,
• Kan volümünün azalması.
• Kan vizkositesinin azalması.
Arteriyal Kan Basıncını Etkiley Faktörler
Yaş :
• Yetişkin bireyin kan basıncı değerinde bireysel
farklılıklar söz konusu dur. Genellikle 50 yaşına kadar kan basıncında artış düşük düzeylerde devam eder.
Sempatik Sinir Sisteminin Uyarılması :
• Anksiyete, korku, ağrı, duygusal gerilim Sem. Sin.
sis. uyarır. Sem. Sin. sis. uyarılması kardiyak autput ve periferik vasküler dirençte artışa neden olarak arteriyal kan basıncını artırır.
• Cinsiyet :
Adelosan döneminden sonra hormonal değişikliğe bağlı olarak erkeklerde kadınlara göre yüksek olur.
Kadınlarda menopoza girdikten sonra sistolik kan basıncı aynı yaştaki erkeklerden daha yüksek olur.
• Pozisyon :
Yatarken kan basıncı değeri daha yüksek, otururken yada ayakta dururken daha düşüktür.
• Ortostatik ya da Postürel Hipotansiyon
Bireyin yatar pozisyondan oturur pozisyona gelmesine ya da aniden ayağa kalkmasına bağlı olarak ortaya
çıkar. 60 yaşın üzerindeki bireylerde daha sık görülür.
Hipertansiyon nedenleri
• Koroner arter hastalıkları,
• Kalp yetmezliği,
• Böbrek hastalıkları,
• Retinopati
Hipertansiyon oluşumunda ; şişmanlık, kan
kolesterol düzeyinin yüksek olması,sigara içme, aşırı alkol tüketimi, stresli yaşam koşulları gibi etkenler rol oynar.
Hipotansiyonun nedenleri,
• Düşük tansiyona neden olabilecek tıbbi durumlar şunlardır:
• Gebelik: Dolaşım sistemi hamilelik sırasında hızla genişlediğinden, kan basıncının düşmesi muhtemeldir. Bu normaldir ve doğumdan sonra kan basıncı genellikle hamilelik öncesi seviyenize geri döner.
• Kalp Sorunları: Düşük tansiyona yol açabilen bazı kalp rahatsızlıkları arasında aşırı düşük kalp hızı (bradikardi), kalp kapak çık problemleri, kalp krizi ve kalp yetmezliği sayılabilir.
• Endokrin Problemleri: Paratiroid hastalığı, adrenal yetmezlik (Addison hastalığı), düşük kan şekeri (hipoglisemi) ve bazı durumlarda diyabet gibi tiroid rahatsızlıkları düşük tansiyonu tetikleyebilir.
• Dehidrasyon: Vücudunuz aldığından daha fazla su kaybettiğinde, halsizlik, baş dönmesi ve yorgunluğa neden olabilir.
Ateş, kusma, şiddetli ishal, diüretiklerin aşırı kullanımı ve yorucu egzersiz dehidrasyonaa yol açabilir.
• Kan Kaybı: Büyük bir yaralanma veya iç kanama gibi çok fazla kan kaybetmek, vücudunuzdaki kan miktarını azaltır ve kan basıncında ciddi bir düşüşe neden olur.
• Şiddetli Enfeksiyon (Septisemi): Vücuttaki bir enfeksiyon kan dolaşımına girdiğinde, septik şok adı verilen kan basıncında yaşamı tehdit eden bir düşüşe neden olabilir.
• Şiddetli Alerjik Reaksiyon (Anafilaksi): Bu ciddi ve potansiyel olarak yaşamı tehdit eden reaksiyonun ortak tetikleyicileri, gıdaları, bazı ilaçları, böcek zehirlerini ve lateksi içerir. Anafilaksi solunum problemlerine, kovanlara, kaşıntıya, şişmiş bir boğaza ve kan basıncında tehlikeli bir düşüşe neden olabilir.
• Diyetinizdeki Besin Eksikliği: Folik asit ve B12 vitamini eksikliği vücudunuzun yeterli miktarda kan hücresi (anemi) üretmesini engelleyerek düşük tansiyona neden olabilir.
Hipotansiyon durumunda; baş dönmesi, soğuk terleme, kalp atım hızının artması, zihinsel bulanıklık, idrar miktarında azalma gibi belirtiler gelişir.
• Bazı ilaçlar düşük tansiyona neden olabilir, bunlardan bazıları:
• Furosemid (Lasix) ve hidroklorotiyazid (Maxzide, Microzide, diğerleri) gibi su hapları (diüretikler)
• Prazosin (Minipress) gibi alfa blokerleri.
• Atenolol (Tenormin) ve propranolol (Inderal, Innopran XL, diğerleri) gibi beta blokerleri.
• Pramipeksol (Mirapex) veya levodopa içerenler gibi Parkinson hastalıkları için ilaçlar.
• Doksepin (Silenor) ve imipramin (Tofranil) dahil olmak üzere belirli tipte antidepresanlar (trisiklik antidepresanlar)
• Özellikle kalp ilacı nitrogliserin ile alındığında sildenafil (Revatio, Viagra) veya tadalafil (Adcirca, Cialis) dahil olmak üzere erektil disfonksiyon için ilaçlar.