9-10
unun
A Y L I K Y A R I S A N A T I , Ş E H İ R C İ L İ K V E D E K O R A T İ F S A N ' A T L A R D E R G İ S İ Valide hanı, istanbul. Vakıflar Fen heyeti • Telefon santralı binası, Şişli. Nafia Fen heyeti • Konya Halkevi bi- nası projesi. A. Sabrl Oran | Polis Kollejl mUsabakası. Y. Mimar Abidin Mortaş H Türk mimarîsinde teshin usul- leri. Y. Mimar Saim Ülgen • Büyük şehirlerin inkişaf meseleleri. Y. Mimar muallim Schütte • Güzellik. Y. Mimar Naci Meltem • Terasların İzolâsyonu. Kari Sckmldt • Mimarlık hakkında düşünceler. Y. Mimar Behçet Ünsal • Adnan Kolatan • Saşka memleketlerde mimarî faaliyeti Yeni TUrk tuğla normları nizamnamesi H BiblioğrafiHHaberler • Aylık piyasa cetveli.
10 uncu Y ı ! 1 9 4 0 İ s t a n b u l . F i a t ı 1 5 0 K u r u ş
H K Î T U T
S A Y I : 117-111
Y A P I S A N A T I , Ş E H İ R C İ L İ K ve D E K O R A T İ F S A N A T L A R D E R G İ S İ NEŞREDENLER: Y. M I M A R A B I D I N M O R T A Ş ve Y. M I M A R Z E K İ S A Y A R İ D A R E Y E R İ : A N A D O L U H A N No. 32 İ S T A N B U L . T E L E F O N : 21307 L ' A R C H I T E C T E : REVUE M E N S U E L L E D ' A R C H I T E C T U R E ,
D ' U R B A N I S M E e t d e D E C O R A T I O N T H E A R C H İ T E C T : MONTHLY PUBJCATİON ON ARCHİTECTURE, C ı T Y P L A N N ı N G A N D D E C O R A T ı O N D E R A R C H I T E K T : MONATSHEFT FÜR BAUKUNST, STAEDTEBAU
U. DEKORATION
I N H A L T A R K I T E K T
Monatsheft für Baukunst, Staedtebau und Dekoration Herausgeber: Archltekt Abidin Mortaş u. Zeki Say&r.
Anadolu Han 32. İstanbul, 10. Jahrgang - No. 9-10 - 1940.
Bürohaus in istanbul Technisches Büro -EVKAF»
Telephonzentrale in istanbul Technisehes Büro des arbeit- Entwurf für das Volkshaus in Konya Arch. Sabri Oran Wettbewerbsentwurf für eine Polizeischule in Ankara • • Abidin Mortaj Heizmethoden in der Türkischen Baukunst . Saim Ülgen Entwicklungsprobleme der Grosstâdte . W . Schütte Schönheit im Bauen • Naci Meltem Terassenisolierungen (Aus dem Baumeisteri Gedanken über die Baukunst Arch. Behçet Unsal Theodor Fischer und Proportionen » W. Schütte Theodor Fischer
Bauen im Ausland Vorschrifıen über Ziegelnorm>:n Bücherbesprechung :
«Paul Bonatz •
«Betonieren bei niedriger Temperatur-
•Steinholz»
«Stile» : Nachrichten
Baumaterialpreise .
<1 M A I A R K I T E K T Arch. Abidin Mortaş et Arch. Zeki Sayâr.
L'immeuble de "Valide Han„ â Sultan Hamam Bureau t£chnique (d'Evkaf) Le Bâtiment Central des telgphones Bureau technique du Minis- tfcre des Travaux Publics Le projet de la "Maison du peuple„ a Konya Arch. Sabri Oran Concours du collöge aux agents de polices » Abidin Mortaş Oivers systömeş de chauffage dans l'ancienne Architecture Turque • Saim Ülgen Questions d'aıııenagement des grandes villes » W. Schütte La Beaute . Naci Meltem Isolation des I errasses Traduit de (Der Baumeister) Des Reflexions sur l'Architecture » Behçet Ünsal Theodor Ficher et les proportions » W. Schütte Les Architectes illustres (Theodor Ficher;
Activite de Construction a Petranger RSglement de normalisation des briques Bibliographie
Informations
La liste des prix des matetiaux de construction
/3UP
A H Î U H
A Y L I K Y A P I S A N A T I , Ş E H İ R C İ L İ K V E D E K O R A T İ F S A N A T L A R D E R G İ S İ N E Ş R E D E N L E R Y . M İ M A R A B İ D İ N M O R T A Ş Y. M İ M A R Z E K İ S A Y Â R19 4 0
i s t a n b u l .
V a l i d e H a n ı . ( istanbul)
Vakıflar F e n heyeti istanbul'da, yeni postahane binası karşısında, köşeye tesadüf eden bir vakıf arsa üzerinde y a p ı l a n bu bina .şehrin son z a m a n l a r d a fazlasiyle yıkılan büro ve d ü k k â n ihtiyaçlarını karşılamak üzere Va- kıflar idaresi tarafından inşa ettirilmiştir. İnşaat, ida- re ile, İstanbul Belediyesi arasında, arsanın şehircili- ğe göre vaziyetinin tâyini y ü z ü n d e n b i r hayli geç kalmıştır. Nihayet b u g ü n k ü şekilde i k m â l edilmiştir.
Arsanın şehir p l â n ı n a göre, istikameti tâyin e- dildikten sonra; d ü k k â n l a r ı n ö n ü n d e 5 metre bir kapalı geçit teşkil edilmiş ve d ü k k â n l a r b u suretle
geri çekilmiştir. Bu b;.na şehirci Prost'un istanbul'un b â z ı caddeleri için d ü ş ü n d ü ğ ü üzeri kapalı ve kolon- lu yaya kaldırımlarının m e y d a n a gelen ilk şeklidir.
İleride h a n ı n sırasındaki binaların z a m a n l a yıktırıla- rak veya yalnız alt katları istimlâk edilerek sokağın bu şekle sokulması düşünülmektedir.
Bina p l â n itibarile bir k o l u açık bir U şeklin- dedir. Postahane caddesi ile H a m i d i y e Türbesine çıkan k ü ç ü k v e d a r bir y o l u n köşesini teşkil eder.
O r t a s ı n d a b ü y ü k bir aydınlık m a h a l l i vardır. P r o j e , de bu açık a v l u n u n üzerinde, c a d d e d e o l d u ğ u gibi
Diğer bir oephe görünü; ü
sıra d ü k k â n l a r d ü ş ü n ü l m ü ş ; â d e t â h a n ı n avlusunda k ü ç ü k bir çarşı m e y d a n a getirilmesi istenilmişse d e sonradan bu iç d ü k k â n l a r tatbik edilmemiştir.
Katlar, b ü r o l a r a tahsis edilmiştir. Bir esas mer- divenle katlara çıkılmakta ve cepheler i m t i d a d ı n c a bina b l o k u n u n ortasında b o y d a n b o y a u z u n kori- dorlar b u l u n m a k t a d ı r . O d a l a r ı n b ü y ü k l ü ğ ü yazıhane
olarak kullanılan e b ' a d d a n bir fazladır. H e r iki ta- rafın nihayetinde ayrı bir h e l â grupu vardır. Oda- ların hepsi içerden birer k a p ı ile iştirâk ettirilmiş ve istenildiği z a m a n müşterek kullanılması temin edil- miştir. Köşeye gelen b ü y ü k o d a l a r ; şirket ve mües- seselerin i ç t i m a veya meclisi i d a r e salonları olacak b ü y ü k l ü k t e yapılmıştır.
P l â n ı n tertibi itibariyle bir hususiyeti yoktur.
Büro binaları için k ü ç ü k ve b ü y ü k o d a l a r ile b i r antişambrın terkip edilmesi bir l â v a b o n u n konulaca- ğı yer b u l u n m a s ı gibi m o d e r n esaslar d ü ş ü n ü l m e , miştir. P l â n ı n tertibi, b u n d a n otuz sene evvelki va-
kıf hanları konsepsiyonunun aynidir. Bu b i n a ile karşı- mıza çıkan vakıflar fen heyetinin h â l â eski zihniye-
ti d e v a m ettirmekte o l d u ğ u n u görüyoruz.
B i n a beş kattır. S o n r a d a n , ahşap çatılı açık bir teras katı yapılmıştır. S o n r a d a n ilâve edilen b u katın bir l o k a n t a olarak d ü ş ü n ü l d ü ğ ü n ü öğrendik. Fikir İtibariyle fevkalâde olan bu teşebbüs; maalesef inşa şekli itibariyle binayı çirkin bir hale sokmaktadır.
(Devamı 215. ci sahifede)
T e l e f o n s a n t r a l ı b i n a s ı
( ş i ş l i ) N a f i a f e n heyeticephesi olan binaya b ü s b ü t ü n yatık bir tesir v e r m e k , tir. Bina gerek haricî mimarîsi, gerek teşkilâtının son z a m a n l a r d a hemen her yerde y a p m a k t a o l d u ğ u a- lelâde y a p ı l a r d a n biridir. Nafıacıların resmî bina- ları inşa ederken hangi düşünce ve tesirlerle böyle basit bir inşa tekniği ile binaları y a p m a l a r ı n ı an- l a m a m a k t a y ı z . Eğer b u hareketlere â m i l olan iktisa.
d î endişeler ise devlet yapılarının herşeyden evvel devamlılık ve sağlam prensiplerine uygun olarak yapılması icabeder.
Biz devlet binalarının b ü t ü n inşaat a k s a m ı n d a ileri bir inşa tekniği ile ağır ve v a k u r bir m i m a r î tatbik edilmesini arzu ederiz.
Bu bina, Şişlide tramvay caddesi üzerinde cep- hesi geniş bir kavis çizen bir arsaya inşi edilmiştir- Beyoğlu Telefon şebekesinin tevsii m a k s a d ı ile ya- pılan b u b i n a ; bir b o d r u m ve iki kattan ibarettir.
Z e m i n katının bir kısmı ayni z a m a n d a . Posta ve Tel- graf işlerine tahsis edilmiştir. Bu kısımda, h a l k için bir postahane h o l ü ve servis gişeleri vardır. Diğer bir antreden, telefon santraline girilmektedir. B u r a . d a müdüriyet ve diğer servisler b u l u n m a k t a d ı r . Üst kat otomatik telefon tesisatı atölyelerini teşkil et- mektedir. Santral 600 aboneliktir.
Bina betonarmedir. D u v a r l a r karkas dolgudur.
Cephesi m o z a i k sıvanmıştır. C e p h e sıvasında yapı- lan ufkî taksimat; irtifaına nazaran geniş bir
K o n y a H a l k e v i B i n a s ı p r o j e s i
A. S a b r i O r a n C. H. P. Müşavir mimarı K o n y a H a l k e v i binasının projesini H a l k Par- tisi müşavir m i m a r ı S a b r i O r a n tanzim etmiştir. Mi- m a r ı n bu projeyi hazırlarken ne gibi esaslara uydu- ğunu raporunun tetkikinden anlamaktayız.
M i m a r Sabri şehircilik b a k ı m ı n d a n H a l k e v i için K o n y a ' n ı n meşhur A l â a d d i n k ö ş k ü harabelerinin eteklerini m u v a f ı k b u l m a k t a d ı r . B u n u n sebeplerini raporunda u z u n uzadıya izah etmektedir. Vazihet p l â n ı n d a n d a anlaşılacağı üzere, b i n a n ı n oturtulaca.
ğı arsanın yollarla vaziyeti gayet iyidir. Bilhassa esas antrenin b ü y ü k c a d d e ile diğer bir y o l u n teka- tu noktasının biraz ilerisinde b u l u n m a s ı binanın esa- sen güzel olan u m u m î kütlesinin menazırını zengin- leştirecek mahiyettedir.
Bu p r o j e ; Sabri'nin diğer projelerinden, birçok cihetlerden farklıdır. Projesinin gerek p l â n ı n d a ge- rek haricî mimarîsinin tâyininde b ü y ü k b i r gayret gösterdiği anlaşılıyor.
P l â n ı n tetkikinde H a l k e v i bürolarını teş kil eden esas bina b l o k u c a d d e n i n üzerine k o n u l m u ş , merasim ve müsamere salonu geri çekilerek ö n ü n d e
geniş bir saha, bir m e y d a n c ı k v ü c u d e getirilmiştir.
M ü s a m e r e salonunun servis odalarını teşkil eden di- ğer alçak bir b i n a çıkıntısı ile bu teras çerçevelen- miştir ki; her cihetten kabili istifade bir yer teşkil etmektedir.
B i n a n ı n esas antresi köşeye tesadüf ettirilmiş, tir. Bu antreden gerek H a l k e v i büroları, gerek mü- samere salonu istifade edecektir. K a t merdiveni keza antre h o l ü üzerindedir. H o l d e n sola sapıldığı z a m a n müze- gazino ve k ü t ü p h a n e salonları c a d d e üzerinde ve bir sıraya dizilmiş vaziyettedir.
Bunların ö n ü n d e 4,5 metre genişliğinde v e 68 met- re t u l ü n d e geniş ve u z u n bir k o r i d o r vardır. Bu gale- rinin nihayetinde jimnastik salonuna açılan bir ka- p ı bulunuyor.
Galerinin bu k a d a r u z u n olması ve çok geniş yapılması herhalde burasının ayni z a m a n d a teşhir galerisi gibi kullanılacağı ihtimalini vermekte- dir. K o r i d o r u n üzerindeki m ü t e a d d i t (kapı- pençe, re) 1er b i n a n ı n arka avlusuna açılmaktadır.
Esas antre h o l ü n ü n karşısından geniş bir kori-
dor iie m ü s a m e r e salonuna geçilmektedir. Bu kori- dorun her iki tarafında vestiyerler b u l u n m a k t a d ı r . Buradan merasim salonuna 90 derecelik bir d ö n ü ş yapılarak girilmektedir ki iyi bir sureti hal değildir-
Üst kata çıkıldığı z a m a n u z u n blok tarafında Halkevi bürolarına tahsis edilen m ü t e a d d i t odalar bulunmaktadır.
Binanın muhtelif işlere tahsis edilen kı- sımlar arasındaki münasebet biraz karışıktır. Ze- min katında gazinonun yeri, merasim salonundan v e bilhassa yazın istifade edilmesi çok m u v a f ı k o l a n terastan t a m a m e n uzaktır. Vestiyerlere tahsis edilen büyük saha her iki b i n a b l o k u arasında yalnız bir geçit vazifesini görmektedir. H a l b u k i vestiyerler için d a h a m ü n a s i p b i r yer b u l u n a r a k burasının gazi-
noya tahsisi, bu suretle gerek merasim salonunun, gerek gazinonun ayni servislerden istifadesi temin edilmiş olmalı idi.
R a p o r d a binanın yalnız döşemelerinin beton- arme olacağı yazılı ise de, gerek o d a ve salon tak- simatlarının çok geniş olması, gerek d u v a r kalınlık- larının eb'adı ve birçok tâli bölmelerin döşeme üzerine oturtuluşları b i n a n ı n kâğır olarak inşasına m ü s a i t değildir. Bu şekliyle, t a m b e t o n a r m e olarak inşası zarurîdir. Y u k a r ı d a d a söylediğimiz veçhile b i n a n ı n şehircilik vaziyeti ve u m u m î kütleleri çok güzel tan- z i m edilmiştir. A n c a k p l â n d a ğ ı n ı k ve çok geniş tutulmuş o l d u ğ u n d a n iktisadî değildir. Binanın cep- hesini m i m a r taş k a p l a m a y a p m a ğ ı düşünüyor ve verdiği inşaat detaylarında b u n u n ne şekilde olaca-
s f c ]
t i . - - - .
İ »
— İ l ' - -
ğını izah ediyor. A n t r e m o t i f i ç o k güzeldir. C e p h e pencerelerinin ikişer ikişer tertibi saçak kornişi pro- filleri b i n a y a ağır ve vakur bir tesir veriyor. Y a l n ı z cephede b o d r u m katındaki antreye giren k ü ç ü k por-
tik eklenmiş bir tesir yapıyor. B u n u n kaldırılması d a h a m u v a f ı k olacaktır. Jimnastik salonu ile H a l k e v i b l o k u n u n yekdiğerlerine bağlanışı ve b u r a d a k i çatı vaziyeti şayanı tenkittir. Bilhassa haricî cephede korniş altındaki konsolcuklar y a b a n c ı bir tesir y a p m a k t a d ı r . A n t r e m o t i f i n d e m i m a r ı n mahallı- lik iddiası hilâfına d a h a ziyade r o m a n tesiri var- dır. Bina haricî mimarîsi itibariyle d a h a ziyade son z a m a n l a r d a A l m a n y a ' d a yapılan birçok devlet bi- naları mimarîsinden müteessir o l d u ğ u kanaatini ver- mektedir. M i m a r Sabri projesinde yapacağı yeni bir rutuşla b u tesiri kaldırsa m u v a f f a k o l m u ş bir eser m e y d a n a getirmiş olacaktır.
K o n y a H a l k e v i binası projesi h a k k ı n d a r a p o r H a l k e v i binasının nerede v e hangi m e v k i d e in-
şa edilmesi m u v a f ı k olacağı meselesi K o n y a d a sene- lerden beri m ü n a k a ş a edilmektedir. Bazı kimseler d a h a ziyade şimdiki çarşı civarını v e h ü k ü m e t ko- nağının y a k ı n ı n d a k i mahalleri tercih etmektedir.
Bunların düşüncelerine göre H a l k e v i binası inşaatı için en m u v a f ı k olarak Şerafettin C a m i i yanın- d a k i arsa gösterilmektedir. Bu cereyana t a m aykırı olarak yeni H a l k e v i binasının İstasyon civarında ve şehirin yeni inkişaf sahaları d a h i l i n d e yapılmasını teklif edenler mevcuttur. B u g ü n için birinci teklif m a k û l v e yerinde görülmektedir. Y a l n ı z istikbal için şehir tasavvur edilen hudutlar d a h i l i n d e yerle, şip t e k â m ü l ettikten sonra H a l k e v i binası çarşı ci- varında y a p ı l d ı ğ ı t a k d i r d e gayrı merkezi bir vazi- yetle kalacaktır. Z a t e n K o n y a şehri son senelerce Cumhuriyet caddesi b o y u n c a A l â a d d i n tepesi civa- rı v e istasyon tarafındaki sahalara d o ğ r u inkişaf et- mektedir- A l â a d d i n civarile istasyon etrafı d a h a zi-
İ F I ' • ? * " " 1
İ E _ î
n
iî|
n u
1 !•;
İ i »rft •
i j J H . : I
ı J
Î • jlH i , : : p ' i j J H . :
I I
|: i
i L j j i m i r i T I l T ' İ J • f 1 - İ s H j, iri iı •
IL—i. . im-, »h . U . X, İm . . k j a . al .--m . X> — T 7 Ü T T F T T
Birinci kat plânı
Cephe tafsilâtı
yade sırf mesken mıntakaları olarak t e k â m ü l etmek- tedirler. Bu iki m ı n t a k a n ı n arasında C u m h u r i y e t caddesi bir k ö p r ü vazifesini görmektedir. A l â a d d i n tepesi çarşı ile istasyon civarını birbirile birleştiren yolun ortasındadır. B u n d a n dolayı yeni H e l k e v i bi- nasının inşaatı için A l â a d d i n tepesi ile b u n u n civa- rında b u l u n a n b o ş sahaları tercih etmek d a h a doğru olacaktır.
H a z ı r l a n a n p r o j e d e yeni H a l k e v i binası için A l â a d d i n tepesinin en basık ve en müsait eteklerin- den biri intihap edilmiştir. A l â a d d i n tepesi Selçuk zamanlarından k a l m i ş K o n y a n ı n ortasında yegâne yükselen üstü ufak bir yayla şeklinde olan oldukça büyük bir tepedir. ( H ö y ü k ) Bu tepe d a h i l i n d e Hal'k- evinin inşası için her hangi bir sahanın intihabı ser- best bırakılmıştı.
A l â a d d i n camii yarı yüksekte inşa edilmiş Sel- çuk eserlerimizin en kıymetlilerinden biridir. Tepe- nin en yüksek kısımları eskiden mezarlık olarak kul- lanılmış b u g ü n d e serbest bırakılmıştır.
A l â a d d i n camii A l â a d d i n tepesine v e b ü t ü n Konyaya h â k i m d i r . H a l k e v i binası A l ü a d d i n tepe- sinin her hangi bir yerinde inşa edildiği t a k d i r d e bediî b a k ı m d a n hiç bir surette A l â a d d i n camiinin hâkimiyetine halel getirmemelidir. H a l k e v i gibi bin kişilik m u a z z a m bir salon bina kitlesini sahne ve
diğer teferruatile beraber yeşillikler ve ağaçlar ara- sında gizlenmesini ve böylelikle göze saplanmasına i m k â n yoktur. A l â a d d i n tepesinin en yüksek mev- K o n y a y a h â k i m d i r . H a l k e v i binası A l â a d d i n tepe- camiile rekabete girişecek ve b u n d a n dolayı Halke- v i binasını en yüksek m e v k i d e inşa etmek b ü y ü k bir hata olacaktır. Bu bediî m a h z u r d a n gayrı bazı pra- tik düşüncelerde binanın tepenin en üst tarafına inşa edilmemesi icap etmektedir. A r a b a ve diğer vesai- ti nakliye nakliye ile bilhassa kış geceleri H a l k e v i n i n antresine varılması pek güç ve hattâ imkânsızdır- Tepeye k a d a r geniş yollar araba ve o t o m o b i l durak yerleri t a n z i m ve inşa edilmesi ise çok müşkül ol- d u ğ u gibi A l â a d d i n tepesini d e fazla bir şekilde dolduracaktır. B u n d a n dolayı tepenin en yüksek
Vaziyet plânı
; J p ILI !Q II! İÜ" 10
:,!Î-- fi Ü'Cffli] ü ' i y i D nı;;
Diğer bir tafsilât KONYA UALI^VI PfcOJLSI
«»Ut TABÎÜTI U.1/25
m e v k i i n d e n sarfı nazar ederek H a l k e v i binası için eteklerde müsait bir yer a r a m a k d a h a m u v a f ı k gö- rülmektedir.
C ü m h u r i y e t m e y d a n ı n d a başlıyan ve tepe- nin eteğini takip ederek istasyona giden y e n i ve geniş c a d d e boyunca k o l o r d u , şimdiki H a l k e v i ve eski sinema binaları sıralanmaktadır. Bu binaların inşa edilirken maalesef A l â a d d i n camiinin yakının- da oldukları, ve uzaktan A l â a d d i n camiinin a z a m e t ve hâkimiyetine m â n i olacakları hiç nazarı itibare alınmamıştır. Bu binalar şekil ve nisbetsizliğile uzak- tan d a göze çarpmaktadırlar. İlk akla gelen şey bu- radan bu binaları k a l d ı r m a k ve yeni H a l k e v i bina- sını kısmen yerlerinden istifade ederek b u bina- ların alt tarafında c a d d e b o y u n c a u z a n a n eteğin ijzerine kurmaktır. Y e n i b i n a iki katlı olarak düşü- n ü l m ü ş ve araziye ve m a l z e m e v e stil itibarile mu- hite en çok intibat ederek, A l â a d d i n tepesini «unu- tulmuş ve bırakılmış» vaziyetten kurtararak ve ih- ya ederek, b u m u h i t e tarihine lâyık bir şekil veril- mesine çalışılmıştır.
Yeşillik olarak bırakılan ve p a r k haline geti- rilecek tepe aşağıda inşa edilen H a l k e v i binasının bir nevi m ü t e m m i m i olacaktır. H a l k e v i bahçesinden d o ğ r u d a n doğruya A l â a d d i n tepesine çıkılacaktır.
Bu tepeye gelişi güzel inşa edilen b i n a l a r kalktıktan sonra tepenin bir eteğinde yalnız Selçuk âbidelerimizin bir şaheseri olan A l â a d d i n camisile diğer eteğinde de m i m a r î muvazeneyi temin edecek bir şekilde C ü m h u r i y e t devrinin bir âbidesi o l a r a k yeni H a l k e v i binası kalacaklardır. T e p e ise yeşil bir taç gibi b u iki â b i d e y i birbirlerile birleştirecektir.
B i n a plânları tanzim edilirken y u k a r d a sırala~
nan şehirciliğin b e d i î esaslarına sadık k a l m ı y a çalı- şılmıştır. Bina iki katlı olarak c a d d e b o y u n c a v e te- penin eteğinde, uzaktan kuvvetli ufkî bir hat gibi görülmektedir- Salon kitlesi geriye alınmış idare ve diğer kısımlar ihtiva eden b i n a kısmı d a tepe mün- hanilerine u y g u n olarak ö n tarafa ve c a d d e üzerine alınmıştır. İdare kısmı ile salonun teferruatını ihtiva eden caddeye a m u t kitle arasında c a d d e seviyesin- den takriben iki metre yüksekte u f a k bir avlu tan- zim edilmiştir. Salon boşalırken halk geniş kapılarla b u avluya girmektedir. A l ç a k kitlenin nihayetinde tanzim edilen açık m e r d i v e n vasıtasile tedricen ka- labalık sokağa yayılacaktır. A v l u b u r a d a b ü y ü k v e açık bir hol r o l ü n ü o y n a m a k t a d ı r .
Esas antreye köşedeki serbest merdivenle vasıl olunmaktadır. G e n i ş kemerlerle çerçevelenmiş açık ve üzeri örtülü bir holle antre m a h f u z bir vaziyete getirilmiştir. O r t a d a tanzim edilen geniş bir k a p ı ile esas antre holüne girilmektedir. B u r a d a n c a d d e ta- rafında nsıralanmış olan gazino ve k ü t ü p h a n e y e geniş ve b o y d a n b o y a d e v a m eden bir gezinti h o l ü vasıta- sile geçilmektedir. B ü y ü k gezinti h o l ü n d e n çift ka- natlı kapılarla H a l k e v i n i n A l â a d d i n tepesine nazır olan bahçesine geçilmektedir. Jimnastik salonu ge- zinti h o l ü n ü n nihayetinde ve istasyon caddesine a-
m u t ayrı bir kitle olarak t a n z i m edilmiştir. Jimnas- tik, duş ve saire teferruat kısımları alt kattadır. Bu- r a d a n jimnastik elbiselerini giydikten sonra sporcu- lar geniş ve müsait bir merdivenle üst kattaki jim- nastik salonuna çıkarlar- Jimnastik s a l o n u n d a n doğ- r u d a n doğruya bahçeye ve oyun sahalarına çıkıl- m a k t a d ı r .
Salon kısmı ve gardropları k e n d i n e mahsus bir kitle olarak düşünülmüştür. G a r d r o b u n esas an- tre h o l ü n e açılan kapıları ancak temsiller esnasında açık bırakılacaktır. Diğer z a m a n l a r d a lüzumsuz ye- re kirlenmesini için kalabalıktan tecrit edilmiş bir vaziyette b u l u n m a k t a d ı r . H a l k iki taraflı tanzim edi- len g a r d r o p l a r d a üst elbiselerini bıraktıktan sonra b ü y ü k slonun ö n ü n d e k i fuayeye girer ve b u r a d a n geniş bir k a p ı ile temsil salonuna vasıl olur. Sa- lonun alt kısmı 700 üstteki galeri 250 c e m ' a n 1000 kişi ihtiva edecektir. Üst katta b a l k o n seyircilerine mahsus ayrı bir fuayye d a h a mevcuttur.
H a l k e v i idare kısmı c a d d e y e m u v a z i olan bi- nanın üst k a t m d a d ı r . Parti teşkilâtına ait olan oda- lar keza b u kattadır. Parti için c a d d e y e m u v a z i kit- lenin nihayetinde ayriyeten bir antre tanzim edil-
înşaat malzemesi olarak b i n a n ı n haricî duvarları için taş intihap edilmiştir. K o n y a d a taş inşaatçılığı es- kidenberi a n ' a n e v î bir h a l d e vardır. Son senelerde maalesef bu cihet çok i h m a l edilmiştir. Bir çok iş- lenmeğe müsait taş cinsleri mevcut olan b u yurt kö- şesinde ne için çimento ve iskelet binalar inşa edil- mesi icap etsin. K o n y a m u h i t i n i n tabiî renk ve ka- raklerne en ç o k yakışan taşdan inşa edilmiş Selçuk Türklerinin âbidelerinindir- B u n l a r d a n lâyıkile i l h a m a l m a k kabiliyetinden âciz olan geçen devirlerin mi- mar v e san'atkârları taş inşaatçılığın ananelerinden ayrılmışlar ve hiç de o m u h i t e y k ı m ş m a y a n ve A v - rupanın çok ç a b u k geçici m i m a r î uslup ve inşaat tarzlarını b u r a d a tatbik etmişlerdir. Son seneler zar- f ı n d a inşa edilen bir ç o k b i n a l a r d a m i m a r î ve inşaat itibarile tatmin edici bir derecede inşa edilmemiş-
B u n u n için yeni H a l k e v i binası projesinde ana- nevi inşaat usullerine sadık k a l m a ğ a çalışılmış taş in- şaatçılığına yeniden bir hız verebilmek için taş kul- lanılmıştır. Binanın c a d d e cepheleri ince y o n t m a taş ve bahçe ve arka tarafları m o l o z taş üzerine sıva olarak düşünülmüştür. Döşemeler gayet tabiî ola- rak betonarmedir.
B ü t ü n m i m a r î şekiller taş tekniği i m k â n l a r ı n d a n a z a m î istifade edilerek v e aynı z a m a n d a asrın ih- tiyaç ve hususiyetlerini t a m a m e n göz ö n ü n d e tuta- rak v ü c u d e getirilmiştir. T a ş o l m a k l a beraber bina- y a b u g ü n k ü m i m a r î ihtiyaç v e düşüncelerimize ya- kışmıyan z a m a n ı m ı z l a alâkası o l m ı y a n tarihî şe- killer taklit edilmemiştir. H a l k e v i binalarına yakı- şacak ciddî b i r ifade v e m i m a r î karakter verilme- sine çalışılmıştır. C . H . P. Müşavir M i m a n
A . Sabri O r a n
A N ı U U POLIS
KOLLEIIP t 0 j t M Ü S A » A ü A i I
« « " r r f j a « S s - i • ' f
- i
M M S t a t t t f i l l i B İ 111! il t a p a r ı
: 1- J J ı t T - ' î "i fi II
" i —
P o l i s K o I I e j i M ü s a b a k a s ı
Y. M i m a r A b i d i n M o r t a ş
Geçen sayımızda Polis K o l l e j i müsabakasında derece alan projeleri neşretmiştik. B u defa d a m ü . sabakava iştirak eden projelerden M i m a r A b i d i n Mortaş'a ait olanı neşrediyoruz. M i m a r A b i d i n ' i n projesi esas itibariyle iyi d ü ş ü n ü l m ü ş v e çalışılmıştır.
Bu müsabakaya ait diğer projeleri d e elde ettikçe neşredeceğiz.
neşredeceğiz. Bu k o n k u r a ait jüri heyeti raporunu te- darik etmek kabil oalmamıştır. B u sebeple, derece alan projelerin tercih sebeblerinin neler teşkil ettiğ"
anlaşılamamıştır.
T ü r k m i m a r î s i n d e t e s h i n u s u l l e r i
Y a z a n : Y. M i m a r S a i m Ü l g e n
T ü r k m i m a r î tarihinde ç o k orijinal meseleler- den biri de m u h a k k a k ki binaları ısıtma usulleri ve vasıtalarıdır. Y a l n ı z b u m e v z u u tetkik etmeden ön- ce m i m a r î m i z i n şubelerine göre basit bir tasnif yap- m a k d a f a y d a d a n hali değildir.
T ü r k mimarîsi askerî, dinî ve sivil o l m a k üzere ü ç kısma ayrıldığına göre b u kısımlara mahsus bina- ları birer birer ele a l a l ı m :
Askerî binalar, kaleler, palangalar, kışlalar ve karakollardır. Bu gibi b i n a l a r d a h a inceden inceye tetkik edilmemiş ise d e teshin usulleri h a k k ı n d a fik- rimiz mevcuttur. K a l e ve palangaların kışla vazife- sini gören kısımları y â n i b ü y ü k kale bedenleri ve burçları yeni tabiye usulleri zuhur edinciye k a d a r kullanıldıkları zamanlarda - A n a d o l u , R u m e l i hisar- larında ve Y e d i k u l e d e o l d u ğ u gibi m ü n f e r ı d ocak- larla ısıtılmıştı. .Bu ocaklar h e m ısınmağa h e m d e y e m e k pişirmeğe yarardı. T ü r k kışlalarında y â n i Ye- niçeri ocaklarında d a her ortada m ü n f e r i d ocakla- rın b u l u n d u ğ u tarihî kayıtlardan ve eski resimli vesi- kalardan anlaşılıyor. Eski ve yeni karakollarda d a m ü n f e r i d ısıtma vasıtaları kullanılmıştır.
D i n î m i m a r î eserlerden camiler, türbeler umu- m î mahaller o l d u k l a r ı n d a n ısıtılması l ü z u m u hasil olmamıştır. Y a l n ı z tekkeler vecamilerın hususî pav- y o n l a r ı n d a hususî binalardakilere m ü ş a b i h usuller tatbik olunmuştur.
Sivil m i m a r î binalarına gelince, b u cins binalar m e v z u u m u z u n çevresinde ç o k geniş bir saha kapla- m a k t a d ı r . Hususî i k a m e t g â h l a r v e saraylarda h e m münferid, h e m merkezî teshin çareleri bulunmuş- tur. Bu sistemlerin çok güzel enmuzeçleri vardır. İç- timaî ve sıhhî b i n a l a r d a ve bilhassa h a m a m l a r d a teshin usulünün t e k â m ü l ettiği m ü ş a h e d e olunur.
Medreselerin, imaretlerin, mutfakların, fırın- ların ve nev'i şahsına m ü n h a s ı r b â z ı tesisatların d a k e n d i n e mahsus teshin şekilleri vardır.
Türkler, münferid ve merkezî teshin usullerin- d e n her ikisini d e y e r i n e ' g ö r e d e v r i n i n en mütekâ- m i l tekniği ile tatbik sahasına koymuşlardır. Kulla- nılan m a l z e m e ve m a h r u k a t ı n değişmesi, A v r u p a d a 18 inci asrın s o n u n d a n itibaren v u k u b u l a n keşifler ve ihtiralar, T ü r k k ü l t ü r ü n ü n inhitatı dolayısile yur-
d u m u z d a k i herşey gibi teshin usulleri d e garplılaş- harirî kuvvetlerin istihsalinde k u l l a n ı l m a ğ a başlan- mıştır. M a d e n |kömürü, ; petrol, h a v a gazi, elektrik gibi teshin vasıtalarının d ö k m e d e m i r v e her cins ma- d e n i n istimali de işi kolaylaştırmış ve bilhassa mer- kezî teshin usullerinin rağbetini arttırmışdır.
H a l b u k i bahsimize m e v z u olan z a m a n l a r d a m a h r u k a t o d u n ve o d u n k ö m ü r ü gibi m a h d u d mad-
delere inhisar ediyordu ve bittabi Türklerde teshin vasıtalarında b u n l a r d a n istifade ediyorlardı.
T ü r k m i m a r î s i n d e m ü n f e r i d teshin:
1 — M a n g a l 2 — O c a k
3 — T a n d ı r ile temin edilmiştir.
M a n g a l ı y a n m ı ş bir m a d d e y i - o d u n k ö m ü r ü - b i r k ü l tabakası içinde m u h a f a z a etmeğe yarayan bir k a p olarak tarif edebiliriz. Bu sebeple m a n g a l y a n m a y a n fakat harareti nakil bir m a d d e d e n y â n i bakir, tunç, pirinç, demir, saç [gibi m a d e n l e r d e n ve- y a sırlı pişmiş topraktan i m a l olunmuştur.
M a n g a l ı n m ü t e a d d i d a k s a m ı vardır. Bunlar tabla, ayak, k ü l ve ateş k o y m a ğ a mahsus kısmına g ö b e k ve üste ateşin (muhafazası ve etrafa sıçrama- ması için kullanılan k a p a k gibi isimler alır.
B u teshin vasıtası b i n a n ı n d a h i l î mimarîsine ve mo- bilyasına d a h i l o l d u ğ u n d a n devrine göre birçok üs- l û b farkları gösterir. B u g ü n m ü z e l e r i m i z d e ve evle- rimizde en çok rastlananları b a r o k , a m p i r ve ' son devirlerin üslûblariyle şekillenmiştir.
O c a k l a r a gelince, müteharrik ve sabit o- caklar diye ikiye tasnif olunabilir. B ü y ü k imaretler- de, saç ayaklar üzerine k o n u l a n ve altında ateş yakılan her k a z a n bir müteharrik ocak vazifesi- ni görür. A ç ı k 'havada kurulacak b ö y l e bir ocağın bacaya ihtiyacı yoktur. Y a l n ı z imaretler gibi k a p a l ı b i n a l a r d a b i r h a v a v e d u m a n b a c a s ı n a ' l ü z u m hasıl o l m u ş v e b u n d a n dolayı saç a y a k k o n a c a k m a h a l l i n üstünde k ü l â h l ı fakat yanları açık aydınlık fenerle- rine m ü ş a b i h menfezler inşa olunmuştur. (Şekil 1) M a l t ı z tâbir edilen fakat T ü r k ' ü n eseri i c a d ı olma- y a n ocak da müteharrik ocaklar sınıfına dahildir.
S a b i t ocakların, ateş y a k m a ğ a elverişli m a h f u z v e ateşe m u k a v i m döşemesi, d u m a n vesair k o k u l a r ı n h a n c a çıkmasına m ü s a i t d u m a n l ı ğ ı - d a v u l b a c a - d a v l u m b a z - y a ş m a k - v e bacası bulunur. O c a k l a r binaların m ü n a s i p yerlerinde o d a ve m u t f a k l a r ı n d a inşi edilmişlerdir. (Şekil 2 ) Sabit o c a k l a r d a ateş y a k m a ğ a [mahsus m a h a l , tuğla veya taştandır. B u d ö ş e m e ocağın hücresinden - niş - dışarı d o ğ r u çı- kıntılı yapılmıştır. B u n u n üstünde, bir davul b a c a yâ- n i d u m a n l ı k vardır ve o d a n ı n içine taşkıncadır. (Şe- kil 7) D a v l u m b a z l a r taştan, t u ğ l a d a n , kenevir ipi kuşaklarla t a h k i m edilmiş alçıdan, çitten, m a d e n d e n v e sert t a h t a d a n i m â l olunmuşlardır. Baca denilen ve d u v a r içinden çatıyı delerek d u m a n ı d a m ı n üstü- ne/çıkaran mecra ise ekseriya taş, tuğla v e son asır- d a saçtan yapılmıştır.
1 — Basit ocaklar 2 — H a v a cereyanlı ocaklar
Şekil : 1
Çoban Mustafa paşa imaretinde duman ve buhar menfezleri
Bir imaret mutfağının kesimi 3 — Fırınlar n a m i l e b i r k a ç kısma ayrılabilir- ler.
Basit ocaklar (şekil 6 ) evlerde, medrese ve tek- ke odalarında, imaret ve m u t f a k l a r d a , kervansaray (şekil 10) ve h a n l a r d a kesretle rastlanır. Bunların ateş y a k m a ğ a mahsus b i r tablaları, d a v l u m b a z l a r ı , şakulî ve bazan yerine göre milli b a c a d e d i ğ i m i z du- man mecraları vardır.
2 — i H a v a cereyanlı ocakların d a basit pren- sipli olanları b u l u n d u ğ u gibi m ü t e k â m i l ocakların mübeşşiri diyebileceğimiz şekillere de rastlamakta- yız. Bu ocaklarda ^mahrukatın, - her cins o d u n - üs- tüne konmasına mahsus tuğla veya d e m i r d e n bir a- yak ve bu a y a ğ a m ü l â s ı k ocak d u v a r ı n d a bir de ufak delik vardır. Ü s t ü n d e k i d a v l u m b a z öyle bir i n h i n a ile inşa olunmuştur ki y a n a n o d u n d a n yükselen du- man ve alev d a v l u m b a z ı n içini yalayarak harıçtan gelen hava ceryanı tesirile kıvrılır ve u f a k delikten duvarın içindeki b a z a n helezonî y a p ı l m ı ş d u m a n ba- casından çıkar. Böylece y a n a n m a d e n ç o k fazla
Şekli: 2
Haseki imaretinde duman ve buhar bacaları
Şekil : 4 Diğer bir imaret mutfağının kesimi
harurî k u d r e t o d a n ı n içine intişar eder. D a v l u m b a - zın cidarı ve duvarı alev ve d u m a n l a r b a c a d a n çık- m a d a n evvel (fazlasiyle ısıtır ve hararet zayiatı az o- lur. (şekil l l ) Edirne sarayında ve R u m e l i evlerin- d e iki o d a y ı b i r d e n ısıtan ocaklar mevcuttur k i bun- lar ayni esaslardan m ü l h e m olmuşlardır. Vezirköp- rüde k ö p r ü l ü k o n a ğ ı n d a h a r e m odalarının birinde;
b u l u n a n bir ocak d a y a n ı n d a k i gusülhanenin duva- rına g ö m ü l m ü ş b a k ı r k a z a n d a k i suyu daima: ısıta- bilecek şökilde inşa edilmiştir, (şekil 12)
T ü r k mimarîsinde h a v a cereyanı için menfez- leri ,bulunan ve d u m a n bacaları döşeme veya d u v a r altından geçen m u t f a k ocakları d a vardır. Bugüıı m o d e r n otellerin ve aş evlerinin ocaklarında tatbik o l u n a n bu sistemin esasına H a c ı Bektaş d e r g â h ı n d a 16 ıncı asırda yapılmış folan ocaklarda rastlayoruz.
(Şekil 12) Bunların d ö ş e m e altında bir h a v a mec- raları ile d u m a n l a r ı n çıkmasına mahsus d u v a r için- de şakulî m ü t e a d d i d bacaları vardır. Y a l n ı z men- fezden ocağın içine ufkî olarak dahil olan kuvvetli
Şekil: 7 Köprülü konağında ocak (klâsik)
h a v a cereyanı o d u n l a r d a n çıkan d u m a n ve alevleri yatırarak cenahlardaki deliklere doğru sevkeder bu delikler şakulî b a c a l a r d a nihayetlendiği için du- m a n b u r a d a n harica çıkar. O c a ğ ı n m a d e n î kapak- ları vardır b u sebeple m u t f a ğ ı n içine d u m a n ve gazlar giremez (Şekil 1 3 ) .
Fırınlar: E k m e k pişirmeğe mahsus fırınlar bil- hassa dikkate değer bir 'şekil ve prensiptedir. Fırın- tâbir edilen kısım, 'taş ve t u ğ l a d a n ağzına doğru ha- fif meyilli bir d ö ş e m e üzerine inşa edilen bir tuğla- d a n ibarettir Fırınların ağızlarına m a d e n î birer ka- p a k kapatılır. H e r tarafı kapalı olan 'fırının içinde yakılan çalı çırpı döşeme taşlarını ve tuğla kubbeyi kızdırır. Fırının a ğ z ı n d a basit d a v l u m b a z baca bu-
lunur b u b a c a n ı n vazifesi 'kapak açıldığı vakit dışarı fışkıran dumanları d a m ı n üstüne ve haricî h a v a y a u- laştırmaktır. Fırın kızınca d a h i l d e k i m a h r u k a t t a n bakiye küller dışarı çıkarılır ve taş z e m i n temizlen- dikten sonra b i r k a ç ağız e k m e k h a m u r u pişirilir, (şe- kil 14) Fırının üst kısmında y a p ı l a n bir o d a altından gelen d a i m î sıcaklıktan dolayı e k m e k m a y a l a m a ğ a tahsis olunur. (Şekil 14) B u g ü n k ü m o d e r n fırınlar- d a yalnız u f a k bir fark vardır. Bu d a fırının içinde m a h r u k a t ı n y a n m a s ı n d a n husule gelecek d u m a n ı n h a n c a atılması için k u b b e n i n canibi delikleri vardır.
Dahilde gazlar b u mecralarla h a n c a atılmaktdır.
T a n d ı r : T a n d ı r bir nevi sabit m a n g a l d ı r ç ü n k ü tandır d a Çakılmış olan m a h r u k a t ı n bir nevi mahfa-
zasıdır. T a n d ı r A n a d o l u evlerinde ve b â z ı b i n a l a r d a m ü h i m bir yer işgal eder, bâzı yerlerde d e portatif tendırlar da kullanılmaktadır. T a n d ı r ı n d a b i n a d a ocak gibi bir ttıevkii vardır. Bunların b ü y ü k l e r i n d e üstlerine hava menfezleri de yapılmıştır. Ç a n d a r l ı ibrahim Paşa h a m a m ı n d a 1 5 :inci asırdan k a l m a gü- zel bir numunesi vardır (Şekil 1 5 ) . H a c ı B e k t a ş ' d a Kadıncık A n a ' n ı n evinde g ö r d ü ğ ü m ü z çok tandır ise duvarın v e .zeminin (içine o y u l m u ş basit bir çukur- dan ibarettir.
Türk mimarîsinde merkezî teshin usulünde prensip b u g ü n k ü n d e n farklı değildir. B u usulde ısı- tılmış hava ve d u m a n en çok m ü s t a m e l olanıdır.
H a m a m l a r d a duvarların içinden geçen sıcak su bo- rularının ve su b u h a r ı n ı n d a rolü vardır.
H a m a m l a r : Merkezî bir m a h a l d e ( k ü l h a n ) ya- kılan odunlardan husule gelen d u m a n d ö ş e m e ve duvarların arasından ve duvarların arasından dola-
şan sıcak'gazlar nihayet tütkeklik ( h a l k arasında tü- fenklik) n a m ı verilen b a c a l a r d a n 'harıca atılır (şekil
İ 7-18).
Sıcak h a v a ile y a p ı l a n tesislere memleketimiz- de iBeç tâbir (olunur. B u d a h a m a m l a r d a k i prensibin h e m e n aynidir. Y a l n ı z ocakta m a h r u k a t ı n yanmasın- d a n husule gelen sıcak d u m a n ve alevler h a n c a çı- karılmaz. Isıtılacak odaların y a n duvarlarının ortası b o ş bırakılarak inşa edildiğinden hususî yollarla bu d u v a r l a r ı n aralarına sevk olunur. S o ğ u y a n du- m a n v e gazlar mecralarda helezonlar çizdikten sonra h a n c a çıkartılır. Beç'in y â n i b u g ü n k ü sıcak h a v a ka- loriferinin e n eski bir örneği olarak 14 ü n c ü m i l â d î asıdan k a l m ı ş olan Saray şehrinde b u l d u ğ u m u z teş- kilâtın p l â n ı n ı yazımıza ilâve ediyoruz.
B u g ü n Şarkî A n a d o l u , Türkistan ve Kafkasya'- d a n Eskişehre hicret leden T ü r k halkının k u l l a n d ı ğ ı b u usul ıslah/olunursa p e k faydalı v e iktisadî bir tes- hin vasıtası elde edilmiş olur.
B ü y ü k ş e h i r l e r i n i n k i ş a f m e s e l e l e r i
Y a z a n : Y. M i m a r m u a l l i m Schütte
Prof. Fritz Schumacher, K o l o n y a şehrinin müstakbel şekli üzerindeki mesailerini izah ettiği kitaba «Bir büyük şehrin inkişaf meseleleri» ismini vermiştir. ( " ) M o d e r n şehrin arzettiği bu b ü y ü k ve şümullü meselenin m i m a r î ve şehir inşası bakımın- dan halli çok alâkabahştır; ve m i m a r î edebiyatında Schumacher'in kitabı tarzında m ü k e m m e l p e k az monoğrafi mevcuttur. Schumacher ayni z a m a n d a edebiyat sahasında d a bir üsttattır ve k e n d i projele- rinin teşkil ettiği birçok meseleleri çok esaslı v e ayni z a m a n d a mütekâsif bir şekilde tenvir ediyor.
Böylece kariini d a i m a cezbetmesini pek iyi biliyor ve ancak elzem teferruatta r a k a m l a r ve tarihler zik- retmek suretile o k u y a n d a yorgunluk hissinin tevlit etmesine m â n i oluyor .
Fakat K o l o n y a şehrinin p l â n ı n ı n a m o d e r n şe- hirlerint evsi projeleri arasında müstesna m e v k i i verdiren asıl sebep, b u r a d a rastlanan işin hususi- yetidir: Şehrin merkezi ile civarındaki kasabalar arasında b u l u n a n ve girridiye k a d a r inşa e d i l m e m i ş olan bir sahaya şehrin tevsii meselesi mevzuubahis- tir- Birinci C i h a n H a r b i n d e n sonra bu şehirdeki müstahkem m e v k i ^tahrip e d i l d i v e bu sahanın tama- mı inşaata serbest bırakıldı. Bir şehrin içinde veya hemen yanıbaşında b ü y ü k bir sahanın inşaata bir- den serbest bırakılması her defasında bilhassa alâ- kabahş mimarî tekliflere fırsat vermiştir. L o n d r a d a 1666 daki b ü y ü k y a n g ı n d a n sonra husule gelen ge- niş yangın sahasının inşasına ait p l â n ı hatırlatmak kâfidir. Christopher W e r e n ' i n f e v k a l â d e p l â n l a r i vakıa vaktile ( O n yedinci asrın ikinci yarısında) ta- hakkuk etirilemedi; fakat yine pski arsalarına ev- lerini yaptıran kimselerin torunları City'nin yine Kurunuvustaî darlıkta tekrar m e y d a n a gelmesine çok nadim oldular. H a l b u k i sonra d ü n y a İktisadiyatının merkezi olan buraya .vaktile W e r e n ' i n d a h i y a n e gö- rüşü nazarı itibara alınarak, geniş bir çerçeve ve- rilebilirdi .
Kolonyada ise mesele t a m a m e n b a ş k a d ı r ; bu- rada önce hiç inşa o l u n m a m ı ş v e kıymeti az olan bir saha vardır. Fakat b u ^sahanın münferit eşhas tara- fından inşa edilmesine m ü s a a d e edilmiyeceği v e bunun neticesi olarak değerenin yükselmesine mâ-
(*) Köhn, Entvvichlungsfrogen einer Grosstadt, Fritz Schumacher ve Wilhelm Arntz, Saaleck Verlag, Köln.
ni oluncağı aşikârdı. B u n u temin için b ü t ü n ortak- ların müşterek hareketi icap ediyordu. Böyle arsa- ların sahiplerinin ve inşaata veçhe verecek olan be- lediyenin beraber hareket etmesi, arsaların en iyi şekilde kullanılmasına ve b u n u n neticesi olarak her şahsın ve ayni z a m a n d a u m u m u n istifadesine hiz- met eder. B ü t ü n ortakların istifadelerini t e m i n eden hareket tarzı iktisadî b a k ı m d a n en iyi hal şeklidir.
K o l o n y a d a ve b u n a benzer diğer b ü t ü n hallerde, senelerdenberi d ü n y a n ı n birçok şehirlerinde yeni caddeler a ç m a k suretile eğri arsaları düzeltmek me- selesinden d a h a fazla şeyler mevzuubahistir. Fakat kütle h a l i n d e arsa istimlâki m e v z u u b a h i s d e olamaz.
Birçok şehirlerde karşılaşılan vaziyetlerde o l d u ğ u gi- bi, icabında birçok nahoş tâli güçlükler tevlit eder.
B u n d a n dolayı istimlâk d a i m a en son çare olarak akla gelmelidir. C a d d e y e alınacak arsalar parasız istimlâk edilirse .sahipleri zarar görür; o h a l d e bele.
diye arsa sahiplerinin zararlarını telâfi etmeli; b u ise belediyeye ekseriya b ü y ü k bir y ü k olur. H a t t â bu şekilde tarzı hareket .şehrin birçok m ü h i m işlerini imkânsız y a p a r veya h i ç o l m a z s a u z u n seneler tehir eder. B u n u n neticesi olarak u m u m şehir halkı ve
Şekil : 2 Büyük köprü
bilhassa mücavir ,arsa sahipleri zarar görür. Kolon- y a d a mesele başka idi. Vaziyeti iyice a n l a t a b i l m e k için, belediyenin ve eski m ü s t a h k e m m e v k i saha- sındaki arsa sahiplerinin b u b ü y ü k işin t a h a k k u k u hususunda birleştiklerini söyliyebiliriz. Herkes ken- di hisessini b u teşebbüse terketti ve s o n u n d a ka- zancile beraber m ü n a s i p (bir hisseyi aldı.
B u fevkalâde b ü y ü k bir işti; 9 0 0 hissedar var- dı. B u n l a r d a n her birinin hisesinin kıymeti adilâne t a h m i n ve tesbit o l u n m a k t a idi. Belediye ve hissedar- ların mümesillerinden müteşekkil bir k o m i s y o n tet- kik işini üzerine aldı. H e r arsaya yapılacak inşaat tarzının tesbit olunması ve iradının hesabı icap e d i . yordu. F a k a t b u kısım işin ancak yarısı i d i ; diğer yarısı ise bu yeni sahanın, şehrin i m t i d a d ı olması ha- sebile, plânlaşması idi. Şehir harici b ü y ü k yollar ile iltisakı olan caddelerin açılması, u m u m î binaların yerinin v e b u sahanın m i m a r î karakterini veren yerlerin tayini l â z ı m geliyordu ve sonra m o d e r n şe- hir ;mimarîsinin esas kaidelerinin icabı olarak bu m ı n t a k a n ı n « B ü y ü k şehirlerin geliri» mesabesinde olan «Yeşil sahalar» ile tezyin edilmesi lâzımdı.
H a l k için spor v e o y u n sahalarının ye p a r k ve ge- zinti yollarının t a n z i m i icap ediyordu. Bu m e y d a n d a b ü t ü n p l â n işinin münferit binaların en son teferru.
atına k a d a r y a p ı l m a m a s ı icap e d i y o r d u ! A n c a k b u takdirde ki bu teşebbüsü arzu edilen neticeye bağ- l a m a k ve yeni binaların kıymetlerinin tayinini itina ile y a p m a k m ü m k ü n olur. Profesör Schumacher be- lediye m i m a r ı A r n t z ile birlikte ve güzide mesai ar- kadaşlarının yardımile bu m u a z z a m işi ü ç tarafından idare etti. Schumacher'in işi yalnız eski m ü s t a h k e m mevkiin projesini y a p m a ğ a inhisar etmedi, bilâkis orta A v r u p a n ı n mesahai sathiyece en geniş şehri o l a n K o l o n y a n ı n u m u m î inşaat p l â n ı n ı d a yaptı.
K i t a b ı n d a Schumacher, bu b ü y ü k organizmin, yani mesken, ticaret v e sınaî şehri :olan K o l o n y a n ı n müs- takbel şekli h a k k ı n d a d a gayet canlı tasvirler veri- yor. Schumacher'i tanıyanlar b u r a d a yalnız teknik şeyleri değil ü z e r i n d e d ü ş ü n m e ğ e değer birçok yeni fikirler bulurlar.
F a k a t biz b u r a d a b ü y ü k bir m ı n t a k a n ı n ve bu- n u n h i n t e r l a n d ' m m refahı için nasıl çalıştığını tet- k i k edece kdeğiliz. Biz b u r a d a d a h a ziyade b u m ü s t a h k e m m e v k i meselesini tenvir edeceğiz. Bu- n u n için iki şema işimize yarıyacaktır; birinci şema iptidaî ( Y a n i i n ş a d a n önceki) vaziyeti gösteriyor.
Şekil 5 X işareti ile gösterdiğimiz b i r şahsa ait bir arsa m ü s t a h k e m m e v k i m m t a k a s ı n d a diğer arsalar arasında bulunuyor. B u n u n y a n ı n d a n basit bir keçi yolu geç- sin. B u arsa b i n a e d i l m e m i ş vaziyette, yolsuz, ka- nalizasyonsuz, susuz, havagazsız veya Riyasız ve sonra tramvay, çarşı v e mekteplere u z a k olduğun- d a n ancak otlak veya en fazla ( * ) Schreber bah- çesi olarak işe yarar. B u n u n değeri meselâ [500 X m2 X 2 , 0 0 ] — 10000 Jm. olsun.
İkinci şema şekil 6 m ü s t a h k e m m e v k i i n ayni kısmı- nın inşa o l u n m u ş vaziyetini gösteriyor.Caddeler ve ye- şil sahalar belediye t a r a f ı n d a n yapılmıştır; ayni za- m a n d a kanalizasyon, elektrik, su tesisatı, ve en ni- hayet mektepler ve d ü k k â n l a r inşa edilmiştir. Tram- vay d a gelmiştir ve arsalar artık kıymetlenmiştir.
X ile gösterdiğimiz arsanın sahibi ş i m d i eski arsa- sının iki mislinden d a h a fazla b i r kıymette bir ar- saya maliktir. B u arsa meselâ 2500, m . büyüklü- ğ ü n d e ve [ 2 5 0 0 X 10] = 2 5 0 0 0 m . kıymetinde- dir. Arsanın ister kendisi tarafından isteres satılarak başkası tarafından inşasına artık .'bir m â n i yoktur.
Şekil 3 K o l o n y a d a « D a h i l î m ı n t a k a n ı n » Schu - macher projesine göre inşası için y a p ı l a n m o d e l i n bir kısmını gösteriyor. M o d e l , açık bir fikir edin- m e k için, inşaatın ne dereceye k a d a r önceden dü- ş ü n ü l d ü ğ ü n ü açıkça gösteriyor. B u r a d a esas olan şey arsaların gerek hususî gerekse u m u m î maksatlar lar için en iyi şekilde istimâl tarzıdır. Münferit bi- naların m i m a r î şeklini S c h u m a c h e r i ' n projesi hiç bir veçhile tahdit e t m i y o r ; bilâkis bizzat kendisi yalnız
Şekil 3
('") Büyük şehirlerin civarında halka tahsis edilen kü- çük bahçelere Schreber bahçesi denir; böyle bahçeler küçük memur, esnaf ve işiçler tarafından kiralanır. Bu bahçelerin gayesi şehir halkını tabiate, açık havaya ve bu meyanda ufak ziraî işlere alıştırmaktır.
Şekil : 4 Kolor
çerçeveyi cücude getirdiğini ve bu çerçevenin son- ra zengin veya mütevazı m i m a r î eserler ile d o l d u , rulabileceğini söylüyor.
Bir çok ayrılıklara r a ğ m e n K o l o n y a şehrinin olduğu gibi Istanbulun d a çehresini tayinde ç o k mü- him rol oynıyan birçok unsurlar vardır. B u n l a r d a n birincisi suyun kenarında o l u ş u d u r ; Istanbulda ç o k işlek bir deniz. K o l o n y a d a ise seyrüseferi ç o k olan muazzam bir nehir vardır. İkinci bir unsur ise b ü y ü k bir maziyi gösteren âbidelerin b o l l u ğ u ; b u r a d a şeh- rin mimarî karakterini yükselten ve tayin eden fev- kalâde güzel ve b ü y ü k camiler, K o l o n y a d a ise meşhur kated rai ile beraber diğer birçok Kurunuvustaî kili- seler vardır. Keza şehir inşası b a k ı m ı n d a n Kolonya- da rastladığımız meseleler b u r a d a d a m e y d a n a çıkı-
yor. Meselâ b ü y ü k kültür eserlerinin civardaki kü- ç ü k ve kıymetsiz b i n a l a r d a n serbest bırakılması m e . selesi, b u mesele birçok şehirlerde mimarlar, sanat tarihçileri ve konservatuvarlar arasında fikir müba- delesine ve münakaşalara sebep oluyor. B u mesele h a k k ı n d a d a Schumacher a l â k a b a h ş tekliflerde bu- lunuyor. S o n r a eski bir şehrin b u g ü n ü n hayat şart- larına göre sıhhîleştiirlmesi meselesi gelir ki b u n u n için K o l o n y a d a ve hattâ b ü t ü n A v r u p a d a İstanbul, d a k i n d e n t a m a m e n başka iktisat ve arsa bakımın- d a n i m k â n l a r mevcuttur. F a k a t b u sonuncu mesele birçok memleketlerin arzettiği vesika v e materyal- lere istinat ettirerek yeni bir m a k a l e n i n m e v z u u olacak k a d a r m ü h i m d i r .
t N f r f =
- f i --fi- < i>B| H j i J C 2 f «H- -
;
K i
Şekil : 6
G ü z e l l i k
Y. M i m a r N a c i M e l t e m
Bir sana't eserinin, tabiî bir m a n z a r a n ı n , güzel bir simanın temaşasından haz duyarız fakat b u hissi- mizi kelime ile ifade etmiye gelince m ü ş k ü l â t a uğra- rız. Bediatçılar b u güzellik kalimesine t a m v e kat'î bir tarif izafe etmek istemişler, fakat m ü t t e h i d d e n k a b u l edilmiş bir ifade bulamamışlardır.
G ü z e l l i k v e h o ş u m u z a giden şey:
İnsanların her hoşuna giden şey güzel m i d i r ? G ü z e l bir eserin temaşası veya dinlenmesi bize tatlı bir zevk verir.
Bediî heyecan m a d d î bir şey veya bir vücut tarafından telkin edilince b u n d a n h a v a s ı m ı z d a n bi- rinden birinin m u a y y e n nisbetce h o ş l a n m a m a s ı n a i m k â n yoktur.
U m u m i y e t l e güzelliğin g ö r m e ve işitme havası- m ı z a zevk verdiği farz ve itibar edilmiştir.
Meselâ «Descarte» a göre güzellik rüviyete h o ş olan şeydir. G ö r m e ve d i n l e m e havasamız ise b e d i î hislerimiz olarak telâkki edilmiştir.
İyi pişirilmiş bir yemek d a m a ğ ı m ı z ı lezzetlen- dirir ve h o ş u m u z a gider, alicenabane bir hareketi d e takdirle karşılar ve güzel buluruz fakat b u ne yeme- ğ i n ne de b u hareketin estetik b a k ı m ı n d a n eüzellik ile a l â k a d a r o l d u ğ u n u t e z a m m u n etmez. Şu h a l d e her h o ş u m u z a giden şeyi güzellikle tavsif edemeyiz. Fa- kat her güzel şey hoşa gider.
G ü z e l l i k v e faideli o l m a k :
G ü z e l olan şey ayni z a m a n d a faideli m i d i r ? H a y a t ı n idamesi ve d e v a m l ı surette muhafaza- sına yarıyan şeye faideli deriz.
Faideli şeylerin bir ç o ğ u n u n meselâ bir köp- r ü n ü n bir geminin y a p ı l ı ş m d a k i m a k s a d ı m ü k e m m e - len temin etmiş o l d u ğ u n a m u h a k e m e m i z i n k a n i ol- ması suretile hissiyatımızın b u neticeden hoşlanması b i z i m bunları d a güzel olduklarına h ü k m e ' m e m i z e â m i l olurlar. Arızasız bir y o l d a n o t o m o b i l i n i süren biri b u yolun güzel o l d u ğ u n u söyler. Y o l u b u ba- k ı m d a n güzel b u l a n b i r düşünce ile b i r ressamın b u yolu uzaktan g ö r ü p dönemeçlerindeki m ü n h a n i l e r i tablosunun k o m p o z i s y o n u n a u y g u n b u l d u ğ u için gü- zel b u l a n bir düşünceden çok farklıdır. Birinci h a l d e y o l u n rahat kattedilebilmesi yolun güzelliğine hük- mettirmiştir.
T a t b i k î san'atlerin m u v a f f a k o l m u ş b ü t ü n şe- killeri ayni z a m a n d a faideli ve güzeldir.
F u z u l î v e faidesiz olan şeyler bilâkis çirkindir, meselâ m o d a s ı geçmiş birçok süslü elbiseleri b u g ü n çirki n b u l d u ğ u m u z gibi bilhassa m i m a r î d e maksat- sız k u l l a n ı l a n tezyinatı v e bir Y u n a n veya R o m a m a b e t kapısının bilâtefrik bir gar binası, bir postaha- n e d e k u l l a n ı l m a s ı n d a d a h i bir çirkinlik görüyoruz.
G ü z e l l i k ve faideli o l m a b a z a n birleşirlerse d e ha- kikatta yine b u n l a r ayrı ayrı şeylerdir. Meselâ gün- lük h a y a t ı m ı z d a l ü z u m l u olan b i r ç o k eşyalar bir teneke bir ustura faideli o l m a k l a beraber güzel de- ğildirler. V
Biâkis bir tablo bir musiki parçası faideli olma- dığı h a l d e güzel olabilirler. Şu h a l d e her faydalı şe- yin estetik b a k ı m d a n güzel olması lâzımgelmiyeceği neticesine varırız.
G ü z e l i k v e cinsin idamesine nafi o l m a k . Darvvin ve bir çok müellifler güzelliği istifai t a . biîye bir vasıta ve mücadelei hayat için b i r y a r d ı m c ı telâkki etmişlerdir. Bunlara n a z a r a n nebatatta çi- çeklerin güzelliği kelebek ve arıları cezbeder, bun- lar çiçeklerin içine girip kanatlarını tenasüle m e d a r olan b i r toza bularlar ve b u t o z l a n getirip b a ş k a çi- çeklere b ı r a k m a k l a onları aşılarlar.
F a k a t hakikatte hâdisenin b ö y l e o l m a d ı ğ ı ve böcekleri çeken çiçeklerin güzelliği o l m a y ı p b u bö- ceklerin m a d d e i asliyesi bırakılıp korolları k o p a r ı l m ı ş çiçeklere d a h i itibar etmelerinden anlaşılmıştır. Ne- tekim bizler için ç o k güzel a d d e d i l e n b a z ı çiçeklere kelebek ve arılar hiç rağbet etmezler. Diğer bir çok hâdisat d a h i güzelliğin cinsin idamesi l ü z u m u ihtiyacı ile meze edilmiş o l m a d ı ğ ı n ı gösterir.
G ü z e l l i k v e (hakikat :
H e r doğru olan şey güzel m i d i r ? G ü z e l l i k ha- kikat ile müttehit m i d i r ?
H a k i k a t i « D ü ş ü n c e n i n maksat ile veya filen mevcut bir v a k ' a ile tevafuku» diye tarif edebiliriz, biliriz.
Hakikiyun-realist.ler san'atin de fen g i b i tecrü- beye müstenit ve san'at eserlerinin d e h a k i k a t e uy- gun ve bizatihi d o ğ r u olması lâzımgeleceğini ileri sü- rerler. Meselâ tabiî hâdiseleri tetkik eden bir â l i m i n b u n u n ilim için b i r çok f a y d a l a n olacağını b i l d i ğ i
için değil tabiatin güzel olması dolayısile tetkikle- rinden zevk aldığı için giriştiğini söyler.
Bu noktai nazarlar güzellik ile h a k i k a t i bir de- receye kadar yekdiğerine yaklaştırırlarsa d a bunların birleşmesi l ü z u m u n a bir işaret addedilemezler. Bir- çok hakikatler vardır k i h i ç bir güzellik heyecanı tevlit etmezler.
Meselâ hararetin cisimleri inbisat ettirdiği gü- zellik ile a l â k a d a r o l m ı y a n bir hakikattir.
Güzelliğinde m u t l a k surette hakikata u y g u n ol- ması lâzımgelmez.
İdealist san'atin m u v a f f a k o l m u ş bir çok eserleri hakikate uygun o l m a m a k l a beraber güzeldirler.
Hakikat kat'î isbatlara d a y a n ı r k e m m i y e t e n ifa- de edildiği z a m a n z e k â y ı t a t m i n eder.
Bediî noktai nazar isbata ve kat'î bir ölçüye is- tinat edemez. Şu h a l d e başlı başına güzellik h a k i k a t ile de mezç edilemez.
Güzellik ve iyilik:
Güzel olan her şey ayni z a m a n d a iyi m i d i r ? A h l â k mefkurelerine, vazife dolayısile icra edi- len hareketler uygun hissiyatın müşterek hasletlerini
«iyilik» diye tarif edebiliriz.
G ü z e l l i k ile iyilik arasında sıkı münasebetler b u l u n d u ğ u gayri kabili inkârdır.
Eski Y u n a n l ı l a r ideal a d a m ı «Kaloskagathos»
y â n i güzel v e iyi kelimelerile tavsif ederlermiş.
G ü z e l l i ğ i n temaşası idealismin inkşafına y a r d ı m edebilir.
İnsanların pek tabiî olarak zevke ihtiyaçları vardır.
San'atten ve tabiatin temaşasından zevk d u y a n kimseler a v a m f i r i p zevklerin cazibesinden d a h a ko- laylıkla kendilerini çekerler.
G ü z e l l i k v e a h l â k :
Bazı hareketler çok a h l â k î o l m a k l a berabeı bunların h i ç bir b e d i î kıymetleri olmıyabilir.
Meselâ bir insanın y e v m î işini intizamla görmesi vergilerini m u n t a z a m a n vermesi a h l â k î ise d e bun- larda güzellik arayamayız.
Bu b ö y l e o l d u ğ u gibi b a z ı san'at eserlerinde de a h l â k a r a m a k d o ğ r u olamaz.
V e n ü s heykeli ne a h l â k î ne de gayri ahlâkîdir.
Şu h a l d e iyilik ile d e güzelliğin birleşmesi za- rureti mevcut değildir.
— 195. cl sahifeden devam —
Esasen binanın haricî mimarîsi, p l â n ı n d a o l . duğu gibi gayet sathî bir düşünüşün m a h s u l ü d ü r ,
bir üslûba göre inşa edilmiş eski vakıf hanları y a n ı n d a bu bina; mozaik sıvaları sürme ve kanatlı karışık doğramaları, korkuluklu cephe duvarları ile, alelâde bir apartıman yapısı karakteri ve manzarası ile ne kadar fakir k a l m a k t a d ı r . Cephelerinde p r o j e n i n iyi etüd edilmemesinden d o l a y ı ilk n a z a r d a m ü t e a d d i d inşaat hataları görülmektedir.
Bir çok mahzurları olan gizli derenin ö n ü n d e k i
k o r k u l u k duvarı b i n a n ı n çirkinliği arttırmaktadır. Bu- n u n yerine T ü r k karakterinde bir saçak m u h a k k a k ki binanın fena tesirini tadil edecek bir eleman olabilirdi.
K o r k u l u k duvarının teşkil ettiği kitle, teras boş- luklarını ezecek bir tesir y a p m a k t a d ı r . H a t t a ; teras katının mevcudiyeti projeyi hazırlayan m i m a r a ; bir çok güzel, tarzı haller b u l m a ğ a ; bu suretle binanın cephesindeki, kuruluğu tadil etmeğe bir vesile idi. .
Nihayet v a l d e h a n ı diğerleri y a n ı n d a zaif bir eser olarak k a l m a k t a d ı r . V a k ı f l a r idaresinden d a h a esaslı ve d a h a m u v a f f a k o l m u ş eserler beklemek- teyiz.
T e r a s l a r ı n i z o l â s y o n u
Y a z a n : K a r i S c h m i d t
Şekil 14
(Şekil 3 ve 14) akıntı betonsuz meyilli bir tavan göstermektedir, A ş a ğ ı d a n b a k ı n c a d ü z bir m a n z a r a göstermesini kolayca t e m i n e t m e k için inşa çeliğinden sıva halısı (yani B a u s t a h l p u t z m a t t e n ) veya R a b i t z tarzında bir tavan asmak kâfidir. B u n . d a hasıl olacak h a v a boşluğu izolasyona hizmet
K a l ı n bir akıntı tabakası yerine kaburgaların k a i m o l d u ğ u n u gösteriyor ki bunların üstüne zayif b e t o n d a n krişler k o n u r ve onların üstüne d e teksif edici nesiç gelir.
(Şekil 2 v e 7 ) ise akıntı b e t o n u n u n ayni za- m a n d a tecrit tabakası vazifesini g ö r d ü ğ ü bir kons- trüksiyonu göstermektedirler. E n ince yerinde en a z ( 3 ) santim kalınlığı olan ve akıntıya v a z o l u n a n m a l z e m e hafif b e t o n d a n d ı r ve genişleme faslı müş- tereklerile inkısam ettirilir.
Teksif tabakası ( İ z o l a s y o n ) :
M i m a r ı n v e m ü t e a h h i d i n b i r taraça konstrüksi.
y o n u n d a başarmaları icap eden esas şart ayni za- m a n d a en g ü ç vazifedir, yani t a m b i r teksiftir. Ke- sifliğini k a y b e d e n bir taraçada ekseriyetle örtü ta- bakasını ve teksif tabakasını k a l d ı r m a k l â z ı m gelir, ç ü n k ü su, n ü f u z e d i p girdiği y e r d e n değil de tama- m e n başka bir yerden çıktığı cihetle kesafetini k a y . b e d e n noktalar hariçten öyle kolaylıkla anlaşılamaz.
Teksif (İzolasyon) tabakasının esas kısmı ola- rak tabiî asfalt ile petrol asfaltı kullanılır k i b u n l a r ı n ikisi d e « A s f a l t b i t ü m e n i » m e f h u m u içine girer ve m u h t e l i f şekillerle istimal olunurlar.
Satıhlara sürülecek m a d d e l e r v e p a s t a l a r : Ü z e r i n d e yürünecek o l a n ö r t ü tabakası altı- na teksif edici sürülme m a d d e s i olarak eskiden kat- ran kullanılırdı. F a k a t U m u m î H a r p t e n sonraki ilk senelerde teksif meselesinin b i t ü m e n s ü r ü l m e mad- deleri ve b i t ü m e n pastaları ile halledileceği düşünül- dü. Bu m a d d e l e r su k a b u l etmez, mahiyette olmak- la beraber ve yetecek kalınlıkta sürüldüklerinde bir dereceye k a d a r su sızdırmadıkları h a l d e ümitler b o . şa çıkmıştır, ç ü n k ü kendilerinden b e k l e n e n işler k e n d i bünyeleri v e terkipleri itibarile başaramıyacak- ları mahiyette idi. Taşıyıcı t a v a n d a k i hareketler y ü . z ü n d e n , sürülmüş m a d d e l e r d e husule gelen çatlak- lıklara, elyaf ihtiva eden b i t ü m e n l e r k o y m a k sure- tile d a h i m a n i o l u n a m a y ı n c a b u sürülme mad- delerini, çürümeye karşı m u k a v e m e t l i ve em- preniye edilmiş b i r j ü t nesiç içine yataklandırdılar.
M a k s a t temelden gelen gerilmeleri b u nesiç ile kar- şılamaktı. İyi tatbik e d i l d i ğ i hallerde b u usul bir dereceye k a d a r iyi neticeler vermiştir. F a k a t , üze- rinde yürünecek olan ö r t ü tabakasının v a z ı n d a n ev- vel, sürülme ameliyesi y a p ı l m ı ş olan yerlerin iyice kurumasını b e k l e m e k l ü z u m u y ü z ü n d e n inşaatın ça- b u k ilerilemesi sekteye uğruyordu. B u sebepledir ki, ister istemez, f a b r i k a d a yapılıp hazır h a l d e satılan teksif örtülüklerini istimal etmek suretile b i r soto- kif tabakası v ü c u d e getirmek y o l u n a gidildi.
B i r deri h a l i n d e y a p ı l a n teksif : Teksif örtülükleri, içine bir t a k ı m hususî mad- deler k o n u l m u ş teksif vasıtalarıdır. Bunları koruyu- cu örtü tabakaları ile karıştırmamak l â z ı m d ı r . Ko- ruyucu örtülükler, harç yatak yerine k a i m o l m a k
üzere, üzerinde yürünecek örtü tabakası ile asıl tek.
sif kısmı arasına k o n a n bir tevzin tabakasıdır. İçine k o n d u ğ u n u söylediğimiz hususî m a d d e l e r y ü n l ü keçeli k a r t o n v e j ü t nesiç o l u p iki veya ü ç kat h a . linde birbirlerile öyle sıkı sıkıya yapıştırılmış o l m a l ı , dır k i ancak bir veya diğer kısmın tahribi ile ayrıl- maları m ü m k ü n olabilsin. (Şekil 3 )
A l m a n sanayi n o r m l a r ı n ı n D V M 2 1 1 9 numa- rası mucibince. Y ü n l ü keçe k a r t o n u n n o r m l a n m ı ş içim m a d d e s i ile içirilmesi suretile A l m a n sanayi normlarının D V M 2 129 n u m a r a s m d a k i b i t ü m e n kar- tonu ( y a n i : B i t u m e n p a p p e r ) elde edilir, k i b u ica- bında, iki tarafına hususî birer üst t a b a k a h a l i n d e b i . t ü m e n m a d d e s i d e geçirilerek, teksif ö r t ü l ü ğ ü h a l i n d e kullanılır. B u n l a r imallerinde kulanılan y ü n l ü keçe k a r t o n u n metre kare sıkletine göre ( 6 2 5 ) lik veya ( 5 0 0 ) lük diye tarif olunurlar. ( 1 0 ) ilâ ( 2 0 ) met- re uzunlukta ve ( 1 ) metre genişlikte, rulolar halin- de satılırlar.
J ü t nesiç örtülükler ise her iki tarafında bitü- m e n tabakası ile k a p l a n m ı ş ve içirilmiş, yani empri- me edilmiş, j ü t nesiçten m a m u l d ü r . Bahsedilen bi- tümen kartonları ile nesiç örtülükler arasındaki esas fark nesiç örtülüklerin cer m u k a v e m e t i n i n ve elas- tikiyetinin d a h a yüksek olmasındadır. B i t ü m e n kar- tonları için n o r m a l a r sadece y ü z d e ( 2 ) inbisat şartı k o y d u k l a r ı h a l d e nesiç örtülüklerin inbisatı ( A I B ) denilen A l m a n D e v l e t Demiryolları nizamnamesine tevfikan en az y ü z d e ( 6 ) o l m a k icap ediyor. Hat- tâ birinci sınıf m a m u l â t t a b u n d a n d a fazla olup yüzde ( 1 2 ) v e d a h a ziyadedir. ( 3 0 0 ) l ü k nevi- den olan h a m j ü t nesiç beher metrekarede ( 0 , 3 0 0 ) kilo ağırlığında olmalıdır. Ç ü r ü m e y e karşı emniyetli surette içirilmiştir v e iki tarafına m a k i n e vasıtasile yüksek kıymette b i t ü m e n sıvanmıştır. ( P l o m b i t ) ismindeki m a r u f b i r fabrika m a m u l â t ı n d a n olanla- rın d a kalınlığı ( 2 ) m m . (beher metrekaresi 2 , 3 ki- l o ) ve ( 3 ) milimetre ( b e h e r metrekaresi 3,3 k i l o ) o l d u ğ u görülür. A l m a n D e v l e t D e m i r y o l l a r ı ahkâ- m ı n a göre en az ( 3 ) m i l i m e t r e kalınlıkta olması ve fırçalandıktan sonra beher metrekaresi ( 3 , 2 ) kilo gelmesi l â z ı m d ı r . F a b r i k a d a i m â l edilip hazır- lanmış örtülükler ( 1 0 ) ilâ ( 1 5 ) metre u z u n l u k t a ve ( l ) metre genişlikte rulolar h a l i n d e piyasaya çıkarılır. R u l o n u n içinde y a p ı ş m a l a r hasıl olmasına engel o l m a k üzere örtülüklere talk ile pudralanmış- tır, yahut d a aralarına k â ğ ı t konulmuştur.
K a r t o n örtülükler m i h a n i k i tesirlere karşı ne- siç örtülüklerden d a h a m u k a v e m e t l i iseler d e onlar kadar elâstikî değillerdir. B u sebeple su geçirmez deriyi, y a h u t cilt d a h i diyebileceğimiz tabakayı o suretle tertip etmelidir ki, ayni z a m a n d a icap eden kayma i m k â n ı n ı t e m i n etmek üzere, b i r nesiç örtü- lüğü iki adet k a r t o n ö r t ü l ü k arasına k o n u l m u ş bu- lunsun denilebilir. B u takdirde, dış tarafta b u l u n a n kartonlar, içerideki teksif ö r t ü l ü ğ ü n ü n k a y m a kabi-
CABTEVM4» „-,r';KABAKtil
liyetini haleldar etmeksizin, iltisak ettikleri t a b a k a , larla yapışabilirler.
Bilhassa kartonların k â f i gelmiyecek kalınlık- ta yapıştırma tabakası ihtiva ettikleri hallerde iki kat b i t ü m e n k a r t o n u kifayetli b i r teksif tabakası teşkil etmez.
S ü r ü l m e y e m a h s u s m a d d e l e r iki türlü olup bir kısmı sürülmeye hazır bir h a l d e piyasaya çıkar v e soğuk olarak sürülür. D i ğ e r kısmı ise katı bir h a l d e piyasaya çıkar ve ısıtılarak sürülecek hale getirilir, o n d a n sonra sürülür. S o ğ u k m a y i halindekiler, pra- tik o l m a d ı k l a r ı n d a n , tavsiye edilmeğe lâyık değil- lerdir. Sıcak m a y i halindekiler soğuyunca katılaşır.
Bunlar öyle sürülme evsafına m a l i k olmalıdırlar k i sürüldükleri z a m a n b o ş yerler ve m e s a m a t hasıl o l u p kalmasın ve b u hal hattâ hararet tebeddülâtı hallerinde d a h i d a i m î surette böylece d e v a m etsin.
Y a p ı ş t ı r m a m a d d e s i n i n y u m u ş a k h a d d i her şeyden evvel teksif tabakasının u m u m î surette maruz kala- cağı tesirlere göre hesaplanmış b u l u n m a l ı d ı r , kezalik teksifin icra edildiği esnada mevcut olan hararete göre d e olmalıdır.
Y a p ı ş t ı r m a sathının hazırlanması v e iptidaî
Masif alt kısım, teksif b a ş l a m a d a n evvel, itina ile temizlenir. B u sathın pek k a b a olmaması lâzım- dır. F a k a t öyle k a y a k bir d ü z g ü n l ü k t e d e o l m a m a , lıdır k i ilk sürülecek t a b a k a kabarcıklar teş- kil etmesin v e b u n a rağmen n ü f u z etsin.
İlk sürüm üzerine ! -2 milimetre kalınlıkta olarak sı- t a b a k a teşkil eder. B u sebeple ancak ince m a y i ha- linde, soğuk sürüm m a d d e l e r i ( Asfalt lakları) bul- l a n m a l ı v e b u n l a r ı k u p k u r u satıh üzerine sürmelidir.
Teksif ( i z o l â s y o n ) tabakalarının k o n m a s ı : G ü v e n i l e b i l e n bir teksif m u t l a k a kuru, donsuz